• Sonuç bulunamadı

Her şey "Yorgi" olarak çağrılmak için...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Her şey "Yorgi" olarak çağrılmak için..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

riyet

Genel Yayın Yönetmeni: Orhan Erinç # Genel Yayın Koordinatörü: Hikmet

Çetinkaya • Y azı işleri Müdürleri: İbrahim Vıldız (Sorumlu), Dinç Tayanç

# Haber Merkezi Müdürü: Hakan Kara # Görsel Yönetmen: Fikret Eser

Dış Haberler: E rgun Balcı • İstihbarat: Yalçın Ç a k ır • Ekonomi: Bülent K ızanlık # Kültür: İla n d a n Ş enköken • Spor: A b d ü lk ad ir Yücelm an • Makaleler: Sam i K araö ren • Çeviri: Seyfettin T u rh an # Düzeltme: A bdullah Yazıcı • Bilgi-Bel- ge: Edibe B uğra • Fotoğraf: E rd o ğ an Köseoğiu

Yayın Kumlu: İlhan Selçuk (Başkan), O rhan Erinç, Oktay Kurtbökc, Hikmet Çetinkaya, Ş ükran Soner, Ergun Balcı, Dinç Tayanç, İbrahim Yıldız, O rh an BursalI, M ustafa Balbay, Hakan Kara.

A nkara Tem silcisi: M u sta fa B alb ay • H aber M üdürü: Doğan A kın Atatürk Bulvarı No: 125, Kat:4. Bakan! ıklar- A nkara Tel: 4195020 (7 hat). Faks: 4195027 • İzm ir Tem silcisi: S e rd a r K ızık, H. Ziya Blv. 1352 S. 2/3 Tel: 4411220, Faks: 4 4 1 9 1 1 7 # Adana Temsilcisi: Çetin Yiğenoglu, İnönü Cd. 119 S. No: 1 Kat: 1, Tel: 3522550. Faks: 3522570

Müessese Müdürü: Erol E rk u t • Koordinatör: A hm et K orulsan • Muhasebe: Bülent Y e n e r # ld a r e : Hüseyin G ü r e r # İşletme: Ö n d er Çelik # Bilgi-İşlem: Nail İnal • Bilgisayar Sistem: M ü rü v e t ÇiJer

MEDYA C : # Yönetim Kurulu Başkanı-Genel Müdür: Gülbin Erduran • Koordinatör: Reha Işıtman • Genel Müdür Yardımcısı: Mine Akdağ

MEDYA G : • Yönetim Kurulu Başkanı - Genel Müdür: Ü stün Akmen •M urahhas üye: Bora Gönenç .¡ansı. Basın ve Yayıncılık A.Ş.

. PK:246 İstanbul Tel: (0/212) 512 05 05 (20 hat) Faks: (0/212)513 85 95 7 EKİM 1995 İmsak: 4.35 Güneş: 5.59 Öğle: 11.59 İkindi: 15.10 Akşam: 17.45 Yatsı: 19.04 M EDYA C Tel: 5 14 07 53 - 513 95 80 - 513 84 60-61. Faks: 5 118466

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Meyhaneci dediğiniz azınlık kökenli olur. Bir sayın bakalım; Hristo, Vasil, Stelyo, bir de Yorgi kaldı

Her şe y ‘ Yorgi’ olarak çağrılmak için...

ilk koşul, sevgi dolu, güleryüzlü olmak. An­ cak asla yeterli değil. Onun kadar önemli ola­ nı meyhanenin, yiyeceklerin tem iz olması, ye­ mek ve mezelerin tazelik ve tadının bozulma­ ması.

Yorgi bu yaştan sonra parayı ne yapacak? Atina'daki çocuklarının, akrabalarının yanına neden gitmiyor, neden hâlâ meyhanecilik yapıyor? Yüz kişi geliyorsa, en az 90 kişinin “Yorgi" dive seslendiğini duvmak için. Kendisini seven, sevildiğini bildiği insanlar arasında vaşamak için. (Fotoğraflar: KUBİLAY T Ü N TÜ L)

ŞÜKRAN SONER______________________

Meyhane, meyhaneci kültürü deyince akla önce Rumlar, sonra Ermeniler gelir. Şarkılar, şiirler, fıkralar, anılar hep onların üzerinedir. Önların sayılarının azalması ile araya Tüı kler, Kürtler, L azlarda karışmıştır.

Bu karışıklık ile birlikte meyhane kültürü, yemeklerinde, adabında değişimler olmuştur. Ama yine de en azından çoğunluğunda çalı­ şanlar içinde, sahipleri arasında hâlâ azımsan­ mayacak sayılarda Rum, Ermeni bulunduğu­ nu, belirleyici kültürleri ile sonradan gelenle­ ri etkilediklerini düşünürüz.

Öyle mi ya? Oturduk İstanbul'un bütün bi­ linen merkezlerini, adaları, Kumkapı’yı, Be- yoğlu’nu, Boğaz’ı, baştan sona bilinen mey­ hanelerini taradık. Kalanlar arasında Hristo, Va­ sil, Stelyo bir de Yorgi’yi sayabildik.

Çiçek Pasajı’nın arkasındaki, pazardan gi­ rilen meyhaneciler sokağında bir İmroz resto­ ranın sahibi Yorgi Okumuş kalmış.

Yok ettiğimiz bir kültürün son temsilcilerin­ den, simgellerinden biri olarak kendisini 15 gün önce bu köşeye konuk etmek istemiştik. “ Her

zamanki gibi işinde, yerindedir” güvencesi ile

telefonla aramadan gittiğimizde bulamadık. Komşularından tatilde olduğunu öğrendik.

Hoş bir tutku____________________

Yorgi’nin işini, meyhanesini bırakıp tatile git­ mesine pek aklım ız erm em iş olarak merak edip sorduğumuzda, bir başka çok hoş, güzel, insanca tutkusunu öğrendik.

Yorgi Okumuş, Gökçeada Zeytinlik Köyü do­ ğum! u idi. Yoksul bir öğretmen çocuğu olarak henüz 14 yaşında iken ailesi ile birlikte İstan­ bul’a gelmiş, okuyamamış, garsonluktan mey­ hanecilik dünyasına atılmıştı. Ancak bütün ai­ lesi gibi G ökçeada'yı unutmamıştı.

Şimdilerde 200 kadar yerli Rum 'un kaldığı Gökçeada, yazın dünyanın her yanına dağıl­ mış, orayı unutmayan Rumlarla doluyor. Yor­ gi Okumuş da dünyanın her yanından gelen dost­ ları, akrabaları ile her yaz Gökçeada’da bulu­ şuyor. Tabii büyüklerinden artık yaşayan yok. Birkaç yaşıtı dostu var. Gerisi pek çoğu orada doğmamış, ama orayı yurt bilen ikinci, üçün­ cü kuşaktan akraba ve dostlar.

Dostlarla buluşmanın mutluluğu

Kışın kimsenin yaşamadığı, bahçesine çiçek ekilemeyen, doğru dürüst bakım onanırı gör­ meyen baba evinde her yaz bir-iki ay kalmak, dünyaya dağılmış dost ve akrabalarla buluşmak çok büyük bir mutluluk. “Çok seviyorum. Her

yıl hiç aksatmadan gidiyorum. Bu vıl Kana- da'dan yeğenlerim, Atina'dan oğullarım ço­ cukları ile geldiler” diye keyifle, onurla anla­

tıyor..

“İstanbul’da kaç kişi kaldınız” diye sorun­

ca, sanki kendi suçu, ayıbı inılş gibi biraz uta­ narak “Doğrusunu isterseniz, bir karım bir de

ben. Başka akrabam yok. Kiliseye gittiğim za­ man bile çok az dostu, tanıdığı görüyorum. Ço­ cuklar okuyup y etiştikten sonra gitmek istedi­ ler. Burada evlenecek kız bile bulamadılar..”

sözleri ile yanıt veriyor.

75 yaşında hâlâ çok dinç, çok neşeli, çok mut­ lu ve işine devam etmeye kararlı bir insan. Ço­ cuklarının yeterli dünyalık yaptığı, artık işi bı­

rakması, çalışmaması gerektiği uyarısı ile ken­ dilerini yanlarına çağırdıklarını, ama işini bı­ rakmayı hiç düşünmediğini anlatıyor.

“Evelallah bedenimi burada bırakacağım. Ölene kadar burada yaşayacağım” diye söze

giriyor. Atina’da ya da bir başka yerde işinin olmadığını düşünüyor. Bu yaştan sonra para için çalışmadığını, ancak işinin başında çok mut­ lu olduğunu, bir başka

dünya, yaşam biçim i düşünemediğini anlat­ maya çalışıyor. “Bura­

dan yüz kişi geçse, 90'ı

‘Yorgi’ diye seslenir.

Başka yere gitsem kim tanır” diyor.

Biz tam da bunları konuşurken insanlar, İm roz'un m üdavim müşterileri, Yorgi’yi ka­ nıtlamak istercesine bir

bir sanki gösteri yapıyorlar. Hesabını ödeyip ayrılmakta olan bir grubun her bireyi, geçer­ ken arkadan elleri ile sarılarak Yorgi’ye “Al­

lahaısmarladık” diyorlar. Bir tanesi dayanama­

yıp, iyice sarılıp bir de yanağına öpücük kon­ duruyor.

Onlar yeni uzaklaşmışken yoldan geçen bir esnaf, selam vermekle yetinmeyip, eliyle yü­

zünü okşayarak gidiyor. Birkaç dakika sonra yaşlı, sakallı, dine fazlaca bağlı olduğu izleni­ mi veren, bir yapma çiçek satıcısı, çiçek sepe­ tini bırakmadan koluna girip, başını başına da­ yıyor. “ Bu adam çok başka bir adam. Ben bu­

nu din kardeşim gibi severim” sözleri ile sev­

gi gösterisinde bulunuyor..

Yorgi O kum uş’un yaşamöyküsü, tipik bir

meyhaneciyi yansıtıyor. 14yaşlannda İstanbul’a geldiğinde, bildik bütün mekânlarda meyha­ ne sahipleri ve çalışanları büyük çoğunlukla azınlık, Rum, Ermeni asıllıymış. O da önce uzun yıllar, hemen her yerde önce garsonluk, komi­ lik yapmış. Cadde Bostan Gazinosu, Güven Park en ünlüleri. Sonra Krepen pasajında ortaklık­ la meyhane sahipliği yapmış. 13 yıllık bir ça­

lışmadan sonra da İmroz’un sahibi olmuş. 14 yıldan bu yana da son işini yürütüyor.

Meyhanecilik yaşamında sabah 09.00’da iş­ başı yapm ak var. Öğlene kadar hazırlık sürü­ yor. Sonra öğlen ağırlıklı yemek ve daha az müş­ teri, akşam dolu, meze ve içki olmak üzere meyhanenin iki posta hizmeti söz konusu. Ge- ceyarısı kapanış ve toparlanma ile neredeyse uyku dışı tüm bir yaşam aynı mekânda, hep çalı­ şarak geçiyor. Ancak ku­ ru kuruya iş yapmak söz konusu değil. Meyhane­ ci dediğin müşteriyle, in­ sanlarla konuşan, iletişim kuran biri. Yorgi, müşte­ risinin m asasına gidip sohbet etmeyen bir mey­ haneciyi düşünem iyor. Tanıdık, tanımadık, her müşterinin masasına mut­ laka bir uğradığını söylüyor.

Ne mi konuşuyor? Neşeli, şakalaşmak ağır­ lıklı her şey olabilir. Tam anlatamıyor bile. Onun için öylesine doğal bir şey ki her gelen­ le konuşmak ve konuşacak bir şeyler bulmak, ağırlıklı neler üzerinde konuştuğundan örnek­ ler bile veremiyor.

Yorgi’ye göre iyi bir meyhaneci olmak için

Yorgi’nin müşterilerinin övgü ile sözünü et­ tikleri M arina’stnı nasıl yaptığını anlatmasını istiyoruz. Palamutu bir hafta tuzda beklettik­ ten sonra bol su ve sirke ile yıkadığını, sonra da soğan, maydanoz ve hakiki zeytinyağı ile beslediğini, yani özel bir şey olmadığını söy­ lüyor. Bütün yemekler ve mezelerde önemli ola­ nın temizlik, tazelik ve kaliteyi korumak ol­ duğunun bir kez daha altını çiziyor.

Mutfak kültürü bozuldu__________

Yorgi’ye sorarsanız, bir yandan bozulan bir mutfak kültürü var. Örneğin şimdilerde birbe- ğendili kebap, enginar oturtmanın pek yapıl­ madığından yakınıyor. Ancak bir yandan da ka­ rides, midye tava, ahtapot., derken geleneksel pilaki, salata, peynirli meyhane mezeleri çok zenginleşmiş. Yemek kültürü gerilerken meze kültüründe gelişme olmuş. Ama o da herkes gibi gerçek bir mutfağın hızla yok olması, ye­ rini hazır yiyeceklerin, fast food, hamburger­ lerin almasından kaygılanıyor.

Yorgi Okumuş. İstanbul’da yaşayan ve İstan­ bul’da çalışma yaşamı, meyhane dünyasından kopmadan ölmeye kararlı birkaç Rumdan bi­ ri olmaktan aslında çok hüzünlü. Ancak bu konuda, nedenleri üzerinde fazla konuşmak­ tan da hoşlanmıyor. Rumların diğer azınlıklar gibi İstanbul’dan kaçmalarına neden olan olay­ ları pek anımsamak istemiyor.

Sadece çevresindeki insanları, din bağı ol­ mamasına karşın canı kadar çok sevdiğini an­ latmaya çalışıyor. Yaşanan acı, ırkçı olaylardan, sıradan insanların hiçbir suçu olmadığını an­ latmaya çabalıyor. Çevresinden hep sevgi, dost­ luk gördüğünü, onlar arasında yaşamaktan çok mutlu olduğunu söylüyor. Sonra çok duyarlı olduğu anlaşılan, dünyada yaşanan ırkçı sorun­ lar, insan haklan ihlallerine söz geliyor.

Birden öfkeleniyor: “Yaşanan bütün kötü­

lüklerde, ben en çok dünyaya insan hakları der­ si vermeye kalkan gelişmiş ülkeler ve siyasetçi­ lerde suç buluyorum, en çok onlara kızıyorum. Bu konuda ayıbı, lekesi olmıyan bir ülke yok. Büyük siyasetçilerin oyunları ve çıkarlar adı­ na, insanİar, dünyanın her yerinde büyük acı­ lar çekiyor. Hele bugün geldiğimiz nokta çok kötü. Çok üzülüyorum. Oy sa dünyanın her ye­ rinde, her ırk ve dinden sıradan insanlar bir­ birini çok seviyor. Banş içinde yaşamak istiyor­ lar” diyor.

Dinar depremi haberini izlerken yaşanan in­ sanlık dramına, insanların acısına, yanındaki Türk dostları ile birlikte üzülüp, ağladıklarını, siyasetin yarattığı ayırımları, düşmanlıkları, sıradan insanların hiç anlamadıklarını, birlik­ te yaşarken içlerinde duymadıklarını anlati- yor..

Yorgi’nin yüreğindeki insan sevgisini biler, komşuları, müşterileri, aralarında bir antika gibi kalmış bu insanı bağırlarına basmak için sevgi gösterisinde birbirleri ile sanki yarışıyor. O da bu sevgi yumağı içinde akrabasız, çocuk­ larından uzak yaşamanın burukluğunu fazla­ ca duymadan, sevilmenin keyfini çıkararak yaşamını noktalamaya kararlı görünüyor.

► Çiçek Pasajı’nın arkasındaki, pazardan

sapılan meyhaneler sokağında bir tek Rum

meyhaneci kaldı. İmroz Restoran’ın sahibi

75 yaşındaki Yorgi Okumuş, karısından

______

başka akrabası olmadığı halde İstanbul’da

yaşamaya, meyhanecilik yapmaya devam ediyor.

Referanslar

Benzer Belgeler

rasyonla yaptıkları bir çalışmada canlı ağırlık ka- zancı bakımından gruplar arasında önemli bir far- ka rastlanmamış fakat 50 mg/kg β-glukan ilavesi

Giri şimimiz ile doğrudan ilgili olmamakla birlikte, onun anlayışına ciddi destek olmasını beklediğimiz Ekolojik Restorasyon & Permakültür Kursu, 14-22 A

Her ne kadar astrobiyoloji iki bilim dalının ortak çalışmalar yürüttüğü bir alan gibi algılansa da uzaklarda yaşamın izlerini aramak için çok daha fazla sayıda

Yakamoz saatlerinde rüyalarımı toplamaya gidiyorum deniz kenarına!. Masallardan arta kalan kirli ve eprimiş elbiselerini dikmeye uğraşıyorum

Kısa öykü üzerine yapılan incelernede kurmaca anlatının birimlerini oluş­ turan sahne, tablo, özedeıne, yorumlama gibi yapıların farldı kipsel kategori­ lerle

Necipoğlu, Nevra, “Evrensellikten Geri Çekiliş, Bizans İmparatorluk İdeolojisinin Evrimi ve Osmanlı Fütuhatı”, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Problemler, Araştırmalar,

Anlat›c› bir baflka yerde yeniden oyun izle¤ini sorgular kendi içinde: “Buna karfl›l›k, iflin içinde bir oyun varsa, birimiz, birkaç›m›z, ya da hepimiz bir oyunun

Yatak Sayısı Uzman Hekim Sayısı Pratisyen Hekim Sayısı Hemşire Sayısı Toplam Hekim Sayısı Yardımcı Sağlık Personeli Sayısı İşletme Giderleri Ebe Sayısı Bin Kişiye