Rem zi Gökdağ ın “Park O tel Olayı ” tutarlı bir gazetecilik anlayışının ürünü.
Bip 'Kent Sucu'nun belgesel öyküsü
Park Otel kitabı, salt
çirkin bir yapının değil,
uygarlaşma yolunda
Türkiye’nin nerelerde
olduğunu göstermesi
bakımından da tüm çevre
ve demokrasi dostlarının
edinmesi gereken bir
çalışma.
Son yıllarda, özel likle uygunsuz ve spekülatif yapılaş- jjt manın yaygınlaşma- f sıyla birlikte, yaşa
dıkları ortamın do ğal ve kültürel de- | ğerlerine sahip çı kan duyarlı çevrele rin gündeme getir dikleri yeni bir hukuk kavramı var: “Kente Karşı Suç. ”
Aslında bazı Batı toplumlarında ve özellikle kentleşme süreçlerini tamam lamış, “kent kültürü” dediğimiz, insa na ve çevreye saygıyı uygarlaşmanın ol mazsa olmaz koşulu olarak görmeye başlayan toplumlarda böyle bir suç kavramı hukuk düzenlerinde çoktan yerini almış durumda.
Örneğin Fransa’da 1977’de yürürlü ğe giren, mimarlığın yetki ve sorumlu luklarını belirleyen meslek yasasında “mimarlık kültürün bir ifadesidir” şek lindeki temel saptama daha ilk baştan yapılıyor ve hemen ardından bu kültü rel eylemin “kente karşı suç teşkil et meyecek şekilde” nasıl gerçekleşebile ceği ise şöyle belirleniyor: “Kentsel, doğal ve tarihsel çevreye saygı kamu yararınadır. İmar Planı ve inşaat izni veren yetkililer, bu saygıyı garanti ederler.”
Zagreb, Amsterdam gibi kültürel kimliğin korunmasında kökleşmiş ge leneklere sahip kimi kentlerde de, bu kimliğin zedelenmesine yol açabilecek “suçların”, daha “niyetlenme” aşama sındayken engellenmesi, imar huk ukla- rının temelini oluşturuyor. Dr. Turgut Cansever’in “Osmanlı kent düzenin deki ahlak anlayışının Batı’ da yasalara geçmiş şekli” olarak değerlendirdiği Zagreb imar yönetmeliğinde, şu “ö n koşul” yer alıyor: “Bu kentte yeni bina yapmak yasaktır. Ancak, kim yeni bir binaya gereksinim duyuyorsa, bunu ancak kenti daha da güzelleştireceğini kanıtlayarak yapabilir...”
"Ayas Pasa'nın Beton Devi" Park Otel.
Kente karşı suç kavramı, işte böylesi- ne “düzeyli” bir imar düzeni için ve ön celikle kamu yararını, insana ve çevreye saygıyı ve demokrasiyi esas alan bir kentleşme süreci için, ülkemiz açısın dan eksikliği her geçen gün daha çok hissedilen bir kavram. O kadar ki, gü nümüzdeki birçok “yasal” uygulamalar bile yarattıkları kentsel sorunlar ve in san onuruna yakışmayan yaşam çevre lerine neden olarak etkileriyle, gerçek ten kente karşı işlenen birer suç ürünü olarak yükseliyorlar. Ve elbette bu “ce zası olmayan” ağır suçun altında ezilen ise salt kent değil, tüm kent halkı olu yor...
İşte, İstanbul’daki Park Otel, bu yeni suç kavramının ne denli önemli oldu ğunu gösteren; hemen tüm özellikleriy le kente ve topluma karşı “imar y oluyla
işlenen” suçların kimi zaman o kent ve o toplum için ne denli ona- rılmaz yaralara yol açabileceğini kanıtlayan; üste lik de “önceden planlanarak” (taammüden) gerçekleştirilen bir “kentsel cina yet” olarak tari he geçiyor.
Ve yine Park Otel, diğer tüm kentsel cinayetlerde ol duğu gibi, cezasını “suçu işleyenin” de ğil, toplumun ve kentin çektiği; “gide rilmesi olanaksız” zararlarıyla İstan bul’un üzerine bir karabasan gibi çö ken; karanlık bir dönemin “gözü kara” yatırımı olarak Boğaziçi silüetinde yeri ni alıyor.
Binanın tartışılmaya başlanması ile birlikte, böylesi bir suça karşı kamuoyu duyarlılığının yükseltilmesinde ve ge lişmeleri hemen tüm yönleriyle halka duyurma konusuna, hiç kuşkusuz Cumhuriyet gazetesinin ve gazetenin çalışkan muhabirlerinden Remzi Gök- dağ’ın çok büyük katkıları oldu.
Park Otel, basında son üç yıl içinde yayımlanan “kentleşme haberleri” ara sında ilk sırayı “tüm çirkinliğiyle” alır ken, Cumhuriyet gazetesindeki Remzi
Gökdağ imzası, bu savaşımın “kamuo yu desteği” cephesinde kente, çevreye, demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne sahip çıkmanın “simgesi” haline geldi. Ve zaman içerisinde yine Remzi G ök dağ ismi, Park Otel e karşı sürdürülen “sivil-demokratik savaşımın” ortak bir sesi, dayanışma odağı ve “duyarlı gaze teciliğin” toplumla bütünleşen çağdaş bir örneği olarak, arşivlerde saklanan haber küpürlerinde yerini aldı.Reftızi Gökdağ’ın Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan Park Otel’le ilgili sayısız ya zı ve haberlerinin birikimiyle yaratılan kitap ise, bu tarihsel “kamu hizmeti nin” tüm toplumsal kazanımlarını, kü- pür arşivlerinden kurtarıp kütüphane lerimize getiriyor.
Kitapta, öncelikle tarih sırasına göre yer alan gelişmeler ve çok önemli bilgi ler, İstanbul’da “kente karşı işlenen suçların” en amansızlarından birinde, suçu işleyenlerin bu cesaretlerini nere den ve kimlerden buldukları, çıkarları uğruna hukuku ve demokrasiyi nasıl ayaklar altına aldıkları ve “yetkili resmi kişi ve kuramların” da bu suça nasıl önayak olup, yeşil ışık yakabildikleri... geleceğe dönük çok önemli kaynak bel geler olarak yer alıyor.
Park Otel kitabı, salt çirkin bir yapı nın değil, uygarlaşma yolunda Türki ye’nin nerelerde olduğunu göstermesi bakımından da tüm çevre ve demokra si dostlarının edinmesi gereken bir ça lışma. Üstelik, aynı anda, dur durak bilmeyen bir savaşımm, titiz ve duyarlı bir gazetecilik görevinin ürünü... ■ Park Otel “Olayı“ / Remzi Gökdağ /
Anahtar Kitaplar /Kasım 1992 /64 s.
Elgiz E am ir’in sanat yazıları bir ar ay a geldi
Sanata çağıran bir kitap
E
MUZAFFER UYGUNER
İğiz Pamir, sanata ve özellikle resim sanatına dönük görüşlerini ve özle- nimlerini ortaya koyan yazılarını Sa nata Çağrı adlı bir kitapta topladı. Pi- casso’nun güzel bir resmiyle süslenmiş bu kitapta denemeler, eleştiriler ve söy leşiler bulunmaktadır.
Pamir, bu deneme, eleştiri ve söyleşi lerinde sanatın toplumsal işlevini vur gulamıştır. Sözgelimi, “Toplumsal Çe lişkilerin Ressamı”, “Vrettakos’la Bir Öğleden Sonra” adlı yazılarında ve
da-Pamir, “Bir Doğa Tutkunu” ve “Doğa
Tutkusunu Şiire Dönüştüren Ressam” adlı
yazılarında doğanın önemine ağırlık verip,
doğanın sanattaki yerini ya da sanatın
doğaya dönük bakışını ele alıyor.
ha birkaç yazısında bu gerçek üzerinde durmuştur. Toplumsal işlevi yanında sanatın doğa ile ilişkileri de önemlidir elbette. Doğa, özellikle ressamların gö zümüzün önüne serdikleri çok güzel görüntülerle yaşamaktadır sanatta. Ö bür sanat koflarında da doğanın önemli yeri vardır, bunu yadsıyamayız. Pamir, “Bir Doğa Tutkunu” ve “Doğa Tutkusunu Şiire Dönüştüren Ressam” adlı yazılarında doğanın önemine ağır lık vermiş, doğanın sanattaki yerine ya da sanatın doğaya dönük bakışma yer
vermiştir. “Bir Doğa T utkunu” adlı ve ressam Ünsal Toker ile yaptığı konuş mada, doğanın sanatla ilişkisi ele alın mıştır.
Elgiz Pamir, bazı resim sergilerinden izlenimlerle, saptamalarla yola çıkarak sanatla ilgili görüşlerini ortaya koy muştur. Bu arada görülen çeşitli ko nuşmalarda da hem kendi görüşleri- hem de bazı ressamların resme bakış ları ele alınmıştır. Kitapta, nesnellik, sanatta nesnellik konusunu da ağır basmaktadır.Kitap, bu yazı, deneme ve konuşmaların arasına konulan Elgiz Pamir imzalı şiirler ve çeşitli ressamla rın siyah-beyaz resimleri ile daha renk li bir görüntüye kavuşmuştur.
Diyebiliriz ki böylece, sanatın çok yönü bir kitabın içinde karşımıza çık maktadır. Sanata Çağrı’nın çağrışma kulak vererek, sanatsal bazı sorunlarla iç içe olabiliriz. ■
Sanata Çağrı / Elgiz Pamir / Broy Ya
yınları / İstanbul 1992
C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 4 4 S A Y F A 7
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi