20 ŞUBAT 2001 SALI CUM HURİYET
DİZİ
Nâzım H ikm et ve Türk Yurttaşlığı
üttür Bakam İstemihan ka lay’m Nâzım Hikmet’in yurttaşlıktan çıkarılması na ilişkin 1951 tarihli Bakanlar Kurulu kararının geri alınması yö nündeki önerisini Başbakan Bü lent Ecevit’in benimseyerek Ba kanlar Kurulu’nun gündemine ge tirmek istemesi, hükümet içerisin de ciddi bir sorun oldu. Hüküme tin DSP ve ANAP’lı bakanlan, Nâ zım Hikmet’ in yurttaşlığı konusu na olumlu yaklaşıyor. Ancak MHP’li bakaıılann çoğunluğu ge lişmeler karşısında suskun kalma yı yeğliyor; tutumlarını açıklayan lar ise son derece olumsuz görünü yor. Hatta iki bakan, aktif bir tu tumla, karşı kamuoyu oluşturma çabasına kalkıştılar. Hemen her gün bir televizyon kanalında boy gösteriyor, konuşuyor, açıklama da bulunuyorlar.
Nâzım'ın yurttaşlığa
gereksinimi yoktun..
Önce, bir gerçeği aydınlatmak gerekiyor.
Nâzım Hikmet, dünyanın tanı dığı bir şair. Büyük bir sanatçı. Türk dilinin önde gelen şairlerin den. AzizNesin’in deyişi ile, Türk- çenin en büyük ustası. Dünyanın büyük kültür ve sanat ansiklopedi lerinde, Nâzım Hikmet Türk şairi olarak anılmaktadır. Kitapları, 60 dile çevrilen tek Türk şairidir. Dünya Barış Ödülü’nü alan ilk Türk sanatçısıdır.
Türkiye Cumhuriyeti Hüküme- ti’nin, Nâzım’ı Türk yurttaşı ola rak kabul edip etmemesi, bu de ğerlendirmeleri hiçbir biçimde et kilememektedir.
Nitekim Azerbaycan Kültür Ba kanı, Nâzım Hikmet’in Türk yurt taşlığı tartışmalarının yoğunlaştı
ğı bir sırada (17 Şubat2001 Cuma günü) televizyon kameraları karşı sında, net bir açıklamada bulun du: “SizNâzun Hikmet’in yurttaş lığım kabul etmeseniz de, o bizim şairimiz, Türk dilinin, Türkçenin en büyük şairidir.”
Benzer bir değerlendirme dün yanın bir başka coğrafyasından, Rusya’dan, Rus Türk İşadamları Birliği’nden geldi: Önlü şairi mizin Rusya’da yarattığı olumlu Türk imajının, bu ülkedeki her tür lü ulusal etkinliğimize yardımcı ol duğuna dikkat çekmek isteriz.”
MHP’li bakanlarne derse desin, işin gerçeği bu.
Nâzım Hikmet, dünya gözünde Türk şairidir, Tütk yurttaşı olma mış ne yazar ki?
Evet Nâzım Hikmet’in Türk yurttaşlığına gereksinimi yoktur. O, Türkiye’nin sınırlarını aşmış, Türk kültürünü dünyanın diğer coğrafyalarına taşımış, evrensel leştirmiş bir sanatçıdır...
O bir Türk şairidir. Türk şairi olarak anılması için, Türk yurttaş lığına ya da Türk pasaportuna ge reksinimi yoktur!.. O şiiri ile kim liğini kanıtlamaktadır!..
Bu gerçek, Nâzım’m şu dizele rinde özlü bir anlatımla yansıyor: Türküler söylendikçe Türk di liyle
Seni seviyorum gülüm, dendik çe Türk diliyle
Türk diliyle gülünüp
Türk diliyle ağıtlar yakıldıkça, Adnan Bey,
Ban anılacağım,
Evet, artık gerçeği sizler de gö
rün saym siyasetçilerimiz: Nâzım Hikmet Türk şairi kim liği ile yaşamaya devam ediyor hâ lâ!..
Ayırdında mıyız, dünya
değişiyor!..
Gelişen teknoloji ve üretim güç lerinin yaşadığı büyük gelişme, tüm ülkeleri birbirine yakınlaştırı yor, değişik coğrafyalar ve top lumlar arasında kopmaz bağlar oluşuyor.
Soğuk savaş dönemi bitti. Dün ya yeni bir değişim sürecini yaşı yor. İnsan haklan ve demokrasi de ğerleri, her geçen gün dünyanuı yeni coğrafyalarında etkin oluyor. Demokrasi ve insan haklan değer leri, ulusal sınırlan tanımıyor, bu anlamda dünya tek bir ülke kimli ği kazanıyor, insan haklan gibi pek çok konu, ülkelerin iç işi olmaktan çıkıyor.
Eİünyanm değişen koşullan, egemen siyasal iktidarlann niteli
ğine bakmaksızın tüm ülkeleri de mokratikleşmeye zorluyor, antide mokratik gelişmelere izin vermi yor. İşte, Avusturya seçimleri ve Avusturya Cumhurbaşkanı’nın ba şına gelenler. Türkiye de bu süre ci yaşıyor, dünyadaki değişimden payına düşeni üstleniyor.
Türkiye’de tüm siyasi partiler, özellikle de iktidar partilerinin uy gulamaları, bu sürecin canlı ve so mut örneğini oluşturuyor. Seçim meydanlarındaki sözlerin yerine getirilemediği görülüyor, çünkü yaşam kendi gerçeğini dayatıyor ve uygulatıyor.
Ayırdında mıyız, dünya değişi yor!.. Nâzım Hikmet’le ilgili ola rak da aym gelişme yasası geçer liliğini koruyor kuşkusuz.
Birinci baskısını 1989 yılında yayımladığım “Nâzım’ın Siyasal Yaşamı ve Davaları” adlı kitabımın önsözünde şöyle deniyor: “... Nâ- zım’a veya siyasi düşünce ve inan cı ne yönde olursa olsun tüm sanat- çilanınıza ve ulusal değerlerimize
sahip çıkma yönünde doğru ve de mokratik bir anlayış da giderek ge lişiyor. Çünkü çağdaş gelişmeler ve demokrasi bilinci bunu gerektiri yor. Kuşkusuz bu gelişme, yasakçı- antidemokratik tutundan da yu muşatıyor, geriletiyor.”
Türkiye’nin utancı
Gerçekten de öyle. Devletin, Nâzım’a koyduğu ağır yasak, bu gün artık geçersiz. Nâzım’ın tüm kitapları yayımlanıyor, şiirleri rad yo ve televizyon kanallarında oku nuyor. Devlet Tiyatroları ve birçok özel tiyatro oyunlarını sahneliyor, resimleri sergileniyor, şiirleri şar tlaştırılıyor ve besteleniyor.
Evet, Nâzım’a yönelik uygula malar gözle görülür ölçüde değişi yor... Nâzım’ın yurttaşlık konusu bu gelişme sürecinin dışmda mı kalacak?.. Elbette ki hayır!.. Nâ- zım’ın yurttaşlığının kaybettiril mesine ilişkin 1951 tarihli Bakan lar Kurulu’nun karan, hukuk dışı dır, antidemokratiktir ve Türki ye’nin bugün de yaşayan bir utan cıdır. O nedenle, Nâzım’ın yurt taşlığı somutunda yaşanan bu ayıp, Türkiye’nin demokratikleşmesi sürecinin aşması gereken bir so run olarak masanın üzerindedir. Soğuk savaş dönemi koşullarının yol açtığı antidemokratik, baskıcı ve hukuk dışı yasaların ve uygula maların kaldırılması, geleceğe umutla bakmak ve geçmişiyle ba rışmak isteyen bir toplumun, en doğal beklentisi ve isteğidir... O nedenle de aşılması gerekiyor.
Ve son bir nokta:
Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Genel Sekreteri Kıymet Coş kun’un basm açıklamasında dile getirdiği gibi, “Dünyanın değişen koşulları, egemen siyasal iktidarla nn niteliğine bakmaksızın tüm ül keleri demokratikleşmeye zorla maktadır. Türkiye bu koşulların dı şında değildir. Er ya da geç, Nâzım Hikmet ile ilgili bu utanç verici ka rar kaldırılacak ve Türkiye bu ayıptan kurtulacaktır”
Evet bu sorun, Nâzım Hik met’in değil, Türkiye’nin sorunu dur ve çözülmesi gerekmektedir.
SÜRECEK
SAYFA
6
7
- 1 - £ -
7
j
CUM HURİYETS JS 5 J0
HABERLER
25 Temmuz 1951 ’de komünist düşüncelere sahip olduğu gerekçesiyle yurttaşlıktan çıkarıldı
Nâzım ’a yapılan haksızlık
~A T âzım Hikmet, Türk yurttaşlığın- l \ / dan hangi nedenlerle ve niçin çı-
I V
kanldı?Önce, o günlerin politik havasmı şöyle bir hatırlayalım.
Nâzım Hikmet Türk yurttaşlığından 1951 yılında çıkarıldı.
O yıllarda, Amerika ve Sovyetler Bir liği arasında son derece ciddi bir gerilim yaşanmaktadır.
Soğuk savaş politikalarının gündeme geldiği bir dönemdir bu yıllar.
Dünya ölçeğinde etkin güç ABD’dir. Türkiye Amerika’nın ittifaklar sistemi içerisinde yer almaktadır. Sovyetler Bir- liği’ne karşı son derece duyarlı bir politi ka izlemektedir. Amerikan Kongresi’nin , Soruşturma Komisyonu uygulamaları, Amerikan ittifaklar sistemi içerisindeki tüm ülkelerde ve doğal olarak Türkiye’de örnek alınmakta ve taklit edilmektedir. Yani, McCarthy’cilik tüm ağırlığı ile ege mendir.
Türkiye’de Demokrat Parti iktidarı ku rulmuş, tek parti dönemi sona ermiştir. Ama özgürlük gelmemiştir. Baskıcı uygu lamalar sürmektedir. Amerika’nın istek lerine uygun bir politik çizgi-izlenmeye başlanmıştır. Demokrat Parti iktidarına karşı olan herkesin komünistlikle ve Mos kova'nın ya da Sovyet hükümetinin hiz metine girmekle suçlaması yaygın bir uy gulama olarak yaşanmaktadır.
âzım Hikmet yurttaşlıktan çıkarılırken
Türkiye’de Demokrat Parti iktidarı kurulmuş,
tek parti dönemi sona ermiştir. Ama özgürlük
gelmemiştir. Baskıcı uygulamalar
sürmektedir. Amerika’nın isteklerine uygun
bir politik çizgi izlenmeye başlamıştır.
Dünyanın ve Türkiye’nin böylesine baskıcı ve puslu bir ortamı yaşadığı sıra da, Nâzım Hikmet Moskova’dadır. DP hü kümetine karşı yoğun bir faaliyet içerisin dedir.
Nâzım'ın yurttaşlıktan
çıkarılması
Bakanlar Kurulu, 25 Temmuz 1951 gün ve 3/13401 Sayılı Kararı ile, Nâzım Hik- met’in, komünist düşüncelere sahip oldu ğu ve bu amaçla Türkiye’deki hükümet biçimini ve hükümet edenleri eleştirmesi nedeniyle yurttaşlıktan çıkarılmasına ka rar vermiştir.
Karar, 15 Ağustos 1951 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanacaktır:
“Pasaportsuz olarak İstanbul’dan Ro manya’ya kaçan ve oradan da Moskova'ya giderek havaalanında memleketi aleyhin de beyanatta bulunduğu ve müteakiben
rady o yayınlaruıda Türkiye'nin hükümet şekli ve hükümeti idare edenler aleyhinde geniş propaganda kampanyasına girişe rek komünizmi yaymak maksadım güden neşriyatıyla Sovyet hükümetinin verdiği hizmeti ifa etmekte olan maruf komünist Nâzını Hikmet Kan’ııı kendisine bu hiz meti terk etmesi hususunda yapılacak teb ligatın bir fayda vermeyeceği mülahaza edildiğinden T ürk vatandaşlığından çıka rılması; İçişleri Bakanlığı’nın 25.7.1951 tarihli ve 40945 saydı yazısı üzerine, 1312 sayılı kanunun 10. maddesine göre Bakan lar Kurulunca 25.7.1951 tarihinde karar- laştırdmıştır.”
Görüldüğü gibi, Bakanlar Kurulu’nca Nâzım Hikmet’in davranışı “memleketi aleyhine beyanatta bulunmak”, “hükü met şekli ve hükümeti idare edenler aley hinde propaganda yapmak” ve nihayet, “komünizmi yaymak maksadım güden neşriyatı”. “Sovyet Hükümetinin verdiği
hizmeti ifa etmek” olarak yorumlanmış ve yurttaşlıktan çıkarılma gerekçesi sa- yılmıştır.Nâzım Hikmet’in kararnameye konu konuşma ve açıklamaları ya da ya yın faaliyeti, düşünce açıklama özgürlü ğünün kapsamı içerisindedir. Nâzım Hik met’in salt düşünceleri nedeniyle suçlana rak yurttaşlıktan çıkarılmış olduğu anla şılmaktadır.
Hukuk kabul etmez
Böyle bir uygulamayı, hukukun kabul edebilmesi elbette ki mümkün değildir.
Ama bu, yaşanmış bir gerçektir. Hükü mete ve rejime yönelik her düşünceyi ve eleştiriyi, Sovyetler Birliği hükümetine bağlamak, o günlerin moda tutumudur. Nâzım Hikmet işte bu ruh haliyle suçlan mış ve yurttaşlıktan çıkarılmıştır.
Nâzım Hikmet’in düşünceleri nedeniy le yurttaşlıktan çıkarıldığı gün, Türkiye,
Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın üyesidir; 1948 yılında insan Haklan Evrensel Bil- dirisi’ni de imzalamıştır! 1).
insan Hakları Evrensel Bildirisi’nin imzacı bulunan her devlet, bildirinin içer diği hak ve özgürlükleri ayınmsız tüm yurttaşlarına tanımakla yükümlüdür. Bil diri, herkesin düşünce ve inançlarını ülke sınırlan içinde ve dışında özgürce açıkla ma hakkım kabul etmektedir (Md. 18,19). Öte yandan, herkesin yurttaşlık hakkı bu lunduğunu ve hiçbir zaman “keyfi ola rak” yurttaşlıktan çıkanlmayacağım da öngörmektedir (Md. 15).
İlkelerin anlamı
Anlaşılan o ki o günün Türkiye’si için, bu ilkelerin pek de bir anlamı yoktur.
Bu anormallik içerisinde bir başka bo yut daha bulunmaktadır.
Nâzım’ın, yurttaşlıktan çıkarılmasının kanıtı olarak gösterilen “memleketi aleyhine beya natta bulunmak”, “hükü met şekli ve hükümeti idare edenler aleyhine propagan da yapmak” ve nihayet, “ko münizmi yaymak maksadıy la neşriyaü” yönündeki fa aliyetinin suç niteliğinde olup olmadığı da belirsizdir.
Kararname bu eylemlerin içeriğini tartışma konusu yapmamaktadır; bu yönde herhangi bir değerlendirme ye yer vermemektedir.
Nâzım Hikmet’in bu dü şünce ve faaliyetinin yasalar karşısında “suç” sayıldığı belirtilmemektedir.
Bu anlamda bir iddia bile söz konusu edilmemektedir. Gerçekten de, kararnamede sözü geçen bu eylemler ne deniyle 1951 yılında ve da ha sonraki yıllarda, Nâzım Hikmet hakkında ne bir so ruşturma yapılmış, ne de bir dava açılmıştır.
Kanıtlar
Nâzım Hikmet, beyanat vermek, yaym yapmak gibi nedenlere dayanılarak yurt taşlıktan çıkartılmıştır. Bu eylemler, Nâzım’m Sovyet hükümetinin hizmetine gir diğinin kanıtı kabul edil mektedir. Yurttaşlıktan çı karmayı gerektirici olduğu ileri sürülen söz konusu be yanat ve yayının ne zaman, nasıl ve ne şekilde gerçek leştiği, içeriğinin ne olduğu, Sovyet hükümeti ile ilişkisi nin bulunup bulunmadığı, hiçbir metinde, hiçbir belge de veya kararnamede tartı şılmış bile değildir.
Bu beyanat ya da yaym faaliyetinin, yurttaşlıktan çı karılmayı gerektirici nitelik te veya bu anlama gelecek bir biçimde kullanıldığına ya da gerçekleştiğine ilişkin de ciddi bir kanıt ve değer lendirme bulunmamaktadır. Öne sürülmüş değildir.
Dikkatlice okunduğunda görüleceği gibi, kararname de, tek satırla olsun, bu yön de bir anlatını ve değerlen dirme, hatta tek bir sözcük bile bulunmamaktadır.
Gözü kara hükümet
Bu iddialar, hukuka uy gun ve ciddi kanıtlar olmak sızın ileriye sürülmektedir. O nedenle iddia hukuki bir dayanaktan yoksundur, so yut suçlamadan ibarettir.
Oysa, hukuk, suçlamala rın kanıtlanması yükümlülü ğünü öngörmektedir. Her id dialım, onu ileri süren tara fından kanıtlanması gerekir. Bu, hukukun temel ilkesidir. Hükümetin daha ilk adımda, hukukun bu ilkesini gör mezden geldiği anlaşılmak tadır. Nâzım Hikmet’in yurt taşlıktan çıkarılmasına iliş kin kararnameyi bu yönüy le hukuki saymak olanaksız dır. Kararname yasaya ayla ndır, keyfi bir uygulamayı ifade etmektedir.
Ne ki, hükümet, gözünü karartabilmiş ve böylesine bir karan alabilmiştir. O ne denle bu karar, Türk tarihi nin yüz karasıdır, utanılası bir ayıbıdır.
SÜRECEK
(1) Türkiye, İnsan Hakla rı Evrensel Bildirisini, 6 Ni san 1949 tarih ve 3/9119 Sayılı Bakanlar Kurulu Ka rarı ile 27 Mayıs 1949 tarih ve 7217 No ’lu Resmi Gaze te ’de yayımlamıştır.
SAYFA CUMHURİYET
HABERLER
Bakanlar Kurulu Nâzım Hikmet’i yurttaşlıktan çıkarırken keyfi davranmıştır
Hukuk dışı verilen karar
~Tk T'âzım Hikmet’in yurttaşlıktan çıkarılması
f\f
karan 23 Mayıs 1928 tarihinde kabul
JL
V
edilen 1312 Sayılı Türk Vatandaşlığı
Kanunu’nun 10/1. maddesi kuralına
dayandmlmıştır. Bu maddenin öngördüğü eylem,
‘vatan hainliği suçunun’ kapsamı içerisinde
değildir. Bakanlar Kurulu kararnamesinde, bu
anlamda bir irtibat dahi kurulmamıştır.
y
urttaşlıktan çıkarma yasasında, kişinin
yabancı bir devletin görevini üstlenmesi
noktasında, tahminde bulunmak ya da
yorumla karar vermek olanaksızdır. Iddianm,
kesin kanıtlarla kanıtlanması gerekmektedir.
Bakanlar Kurulu kararnamesinde, Nâzım
Hikmet’in Sovyet hükümetinin bir hizmetini
üstlendiği iddiası doğrulanmamıştır.
/
çişleri Bakanlığı’nın Nâzım Hikmet ile ilgili dosyasında yer alan Nâzım Hikmet’in yurttaşlıktan çıkarılması na ilişkin Emniyet Genel Müdürlüğü’nün “teklif yazısı” 25 Temmuz 1951 tarihini taşımaktadır. Bu yazı aynı gün, İçişleri Bakanlığı’na sunulmuş, ardından özel ulakla Başbakanlığa ulaştırılmıştır. Baş bakanlık, Nâzım Hikmet’in yurttaşlıktan çıkarılması kararnamesini yine aynı gün içerisinde hazırlamış ve gün bitmeden iş lemin sonuçlandırılmasını istemiştir. Ba kanların ve Cumhurbaşkanı’nın imzası da tamamlanır ve Nâzım Hikmet, bir gün içerisinde yurttaşlıktan çıkarılır. Telaşla ve aceleyle alman bir karardır bu.Hukukun gözüyle bakılacaksa
Söylenen ya da iddia edilen şu: Nâzım Hikmet “vatan hainliği suçunu” işlediği için yurttaşlıktan çıkarıldı. O ne denle, karar doğrudur, yerindedir, huku ka uygundur.
Eğer hukukun gözü ile bakılacaksa, iş te o zaman daha ciddi olunması gerek mez mi? Hemen belirtelim. Bu iddia doğ ru değil. Tümüyle yanlış.
Türk hukukunda vatan hainliği suçu, ilk kez, Büyük Millet Meclisi’nin 29 Ni san 1920 tarihli 2 Sayılı “Hıyanet-i Vata niye Kanunu” ile tanımlanmıştır. Nâzım Hikmet, bu kanun nedeniyle hiçbir za man suçlanmamış ve yargılanmamıştır.
Nâzım Hikmet ile ilgili tüm davalar, uygulanması istenilen yasa maddesi her ne olursa olsun, komünizm düşüncesini yaymak kastma dayalıdır. Harp Okulu ve Donanma Mahkemelerimdeki siyasal komplo nitelikli son yargılamalar da bu anlamdadır. Nâzım Hikmet, yaşamı bo yunca düşünce ve inançları nedeniyle yar gılanmıştır. Nâzım Hikmet’in yurttaşlık tan çıkarılması karan ise 23 Mayıs 1928 tarihinde kabul edilen 1312 Sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 10/1. maddesi kuralına dayandmlmıştır. Bu maddenin öngördüğü eylem, “vatan hainliği suçu nun” kapsamı içerisinde değildir. Karar namede, bu anlamda bir irtibat dahi ku rulmamıştır. Bu ön belirlemeden sonra konunun özüne dönelim.Nâzım Hik met Tn yurttaşlıktan çıkarılması karan hu kuka ve yasaya uygun mudur?
Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 10/1. maddesinin öngördüğü düzenleme şöy- ledir: “Madde 10 - Ecnebi bir devletin as kerlikten gayrı bir hizmetini deruhte etmiş olanlardan kabul ettiği hizmetin tayin olu nacak müddet zarfında terki için Türki ye’de bulundukları mahal hükümetleri ve ecnebi memleketinde Türk elçilik ve şeh- benderhaneleri vasıtasile verilecek emre imtisal etmeyen veya Türkiye ile muharip olan bir devletin hizmetinde bilamezuni- yet devam eden Tiirkler vatandaşlıktan ıs kat olunabilir.”
Görüldüğü gibi yasa, Türkiye’de veya Türkiye dışında herhangi bir ülkede ya şayan bir Türk’ün, “Ecnebi bir devletin as kerlikten gayn bir hizmetini deruhte
et-Soldan: Tahsin Akıncı (cezaevi müdürü, savcı), Naci SaduUah, Nâzım Hikmet, Esat Adil Müstacablıoğlu, Abidin Dıno, Tevfık Hekımoğlu (diş doktoru).
iniş” olmasını (üstlenmesini), yurttaşlıktan çıkarma nedeni saymaktadır. Yasanın öngördüğü düzenleme gere ğince, üstlenilen işin, askerlik dışında ve yabancı devletin hiyerarşisi, yani disipli ni içerisinde olması ya da yabancı devlet yönetiminin istencine bağlı olarak ger çekleşmiş bulunması ve nihayet, sürekli lik göstermesi gerekmektedir.
Kişinin yabancı bir devletin görevini üstlenmesi noktasında, tahminde bulun mak ya da yorumla karar vermek olanak sızdır. İddianın, hukuka uygun ve kesin kanıtlarla kanıtlanması gerekmektedir. Kararname, Nâzım Hikmet’in Sovyet hü kümetinin bir hizmetini üstlendiği iddi asını ve ayrıca söz konusu hizmetin, ya sanın tanımına uygun nitelik taşıdığı tar tışmasını bile yapmamakta ve bu yolda herhangi bir kanıta da dayanmamaktadır.
Ayrıca belirtelim ki Nâzım Hikmet’in Sovyet hükümetinin verdiği hizmeti ifa ettiğine ilişkin hükümetin iddiası samimi
de değildir. Yaşam, bu iddiayı yadsımak tadır. Anımsanacağı üzere, Nâzım Hik met’in yurtdışına çıkışı 17 Haziran 1951 günü gerçekleşmiştir. Moskova’ya gidişi ise 29 Haziran 1951’dir. Aradan bir ay geçmeden, 25 Temmuz 1951 günü yurt taşlıktan çıkarılmıştır.
Kısacası hükümet, Nâzım Hikmet’in Moskova’ya gelir gelmez henüz kendisi ne barınacak bir yer bile bulmadan, aya ğının tozuyla propaganda ve yaym faali yetine başlamış olduğunu iddia etmekte dir. Böyle bir iddia ne derece içten ve cid di olabilir ki?
Yurttaşlıktan çıkarma
Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 10. maddesine göre, Türk yurttaşlığından çı karılma karan verilebilmesi belli bir usu le bağlanmıştır.
Yasanın getirdiği düzenlemeye ya da usule göre, yabancı bir devletin bir hizme
tini üstlenen Türk yurttaşına, söz konusu hizmeti, belirtilecek süre içerisinde terk etmesi için bir süre verilir, eğer bu süre içerisinde bu görevi bırakmamışsa veya izinsiz olarak sürdürmüşse, bu takdirde yurttaşlıktan çıkanlması karan alınabilir. Bu koşul, yasanın bağlayıcı bir kuralıdır. Bu kural yerine getirilmeden, kişinin yurttaşlıktan çıkanlması mümkün değil dir. Aksi halde verilecek karar yasaya ay- km olur.
Bakanlar Kurulu, yasanın öngördüğü bu usule uymaksızın Nâzım Hikmet’in yurttaşlıktan çıkarılmasına karar vermiş tir. Bakanlar Kurulu’nun kararnamesinde, “... Sovyet hükümetinin verdiği hizmeti i- fa etmekte olan maruf komünist Nâzım Hikmet Ran’ın kendisine bu hizmeti terk etmesi hususunda yapılacak tebligatın bir fayda vermeyeceği mülahaza edildiğinden T ürk vatandaşlığindan çıkarılması (...) ka rarlaştırılmıştır” denilmektedir.
Yalnızca bu özellik bile, Nâzım Hik
met’in yurttaşlıktan çıkarılması kararının ne denli keyfi olduğunu göstermeye yet mektedir. Evet, karar hukuk dışıdır.
MHP'II bakanlara birkaç soru...
Televizyon kanallarında ileri geri ko nuşmayı marifet sayan MHP’li bakanlar!..
Sizler;
UNESCO’nun 2002 yılını, Türk Dili nin Şairi “Nâzım Hikmet’in Yüzüncü Yı lı” olarak ilan etmesine karşı mısınız?
İnanın, bunu tüm Türkçe Dünyası ve Türkiye bilmek istiyor!...
Sizler; 2002 yılı boyunca, Türkiye’nin tüm dünya gündeminde konuşuluyor, iz leniyor olmasını istemiyor musunuz? Nâ zım Hikmet’in adının, Türkiye’ye böyle bir fırsat sağlamasına karşı mısınız?
İnanın, bunu tüm Türkiye bilmek is tiyor!..