İstanbul’dan
H
i r CGulersoy a...
Jale DEMİR
Eğitimci
S
evgili Çelik Güler-sqy, yüzyıllardan buyana, sevdalılanma mektup yazmayı hiç dü şünm em iştim doğrusu. Benim için yazılanlar, çi- zilenler, şiirler, şarkılar, türküler beni öylesine gök lere çıkarmıştı ki, ölüm süzlük ve sonsuz güzellik gizini ele geçirdiğimi var sayıyor, acınacak duruma düşürüldüğümü ayrımsa- yamıyordum.
Senin beni terk edece ğini duyduğum gün, can çekişm ekte olduğum un iyice bilincine vardım . Y üzyıllara göğüs geren bedenimin her bir köşesi acıyla doldu. Laciverti yok edilm iş gözbebeklerim - den yaşlar boşaldı. Terk edilmiş bir sevgili olarak mı son nefesimi verecek tim?
Sevgililerim i anım sa maya çalıştım.
“Bu şehr-i Stambul ki bi misl-ü bahadır.
Her sengine yekpare Acem mülkü fedadır” di
zeleriyle beni onurlandıran
Nedim’i düşündüm. Fu- zuli’yi görm ek istedim ,
acılarımı en iyi onun dile getireceğini bildiğim için. Hisarlarıma, surlarıma çı kıp Fatih’i çağırdım umar sızca.
“Ömrüm oldukça gö nül tahtıma keyfince kurul
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer” diye
rek, aşkını bir tepeden ba karak açıklayan Yahya Ke
mal'i; gözleri kapalı beni
dinleyen, kalbimin vuruş larındaki coşkuyu, sarhoş luğumu anlatan Orhan Ve- li’yi, Behçet Kemal’i, Fa
ruk N afiz’i, Fazıl Hüs- nü’yü, Melih Cevdet’i; ad
larını mektubuma sığdı rm a y a c a ğ ım daha yüz lerce sevdalım ı düşü n düm...
R esim lerim i yaparak beni ölüm süzleştirm eye çalışan Nakkaş Osman,
Şeker Ahmet Paşa, Halil Paşa, Ayvazovski, Franz Hegi, Peter Coeck, Maxi milian Schmidt ilk aklıma
gelenler oldu.
Son yıllara kadar ben asla terk edilmezdim. Her dili bilen rüzgârımla, sev gilerimle konuşur, sade bir semtimi sevmeyi ömre de ğer bulanlara fenerlerim le göz kırpar, benden uzak yaşam ak zorunda kalan
Nâzım Hikmet’lerin düş
lerine girer, delirmemek için bir vapurun içinden bana koşan Sait Faik’leri coşkuyla kucaklardım.
Bana verilen adlar dün yada hiçbir kente verile m eyecek kadar çoktu: Byzans, Nea Roma, Cons- tantinopolis, Darüssaadet, Asitane, Islambol ve İs tanbul...
Bunları ne diye sayıyo rum ki, sen beni benden daha iyi tanıyor ve yorum- luyorsun. Çınarlarımı ok şarken, saraylarımı, cami lerimi, kiliselerimi dolaşır ken koylanmda, bahçele rimde, semtlerimde otu rurken sana tüm gizleri mi açmıştım. Ayrımsama dın mı?
Kollarıma konan kuş larla, ak manolyalarımla, sarı papatyalarım la dile getirmeye çalıştım gönül borcumu. En görkemli çi çeklerimi senin için açtım koruduğun bahçelerimde. D algalanm , beni kurtar diyerek inledi tüm koyla rım da. Duym adın mı? Benden vazgeçtiğini an ladığım an öfkeyle sarsıl dım. Korkmadın mı?
Terk edilmek ve beni çı karları uğruna kullanan ların elinde oyuncak ol mak istemiyorum. Anladın mı?
Benim için yaptıkları nı, tüm olum suzluklara karşın sürdürmeni istiyor, seni ve beni yaşatmak için direnenleri selam lıyo rum...
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a To ros Arşivi