• Sonuç bulunamadı

Memet Fuat'ın Orhan Veli'yi anlatan kitabı şairin ölümünün 50. yılında yayımlandı:'Şiirin gizemine varmıştı'

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Memet Fuat'ın Orhan Veli'yi anlatan kitabı şairin ölümünün 50. yılında yayımlandı:'Şiirin gizemine varmıştı'"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

17 ARALIK 2000 PAZAR

7

0

CUMHURİYET

KULTUR

kultur@cumhuriyet.com.tr

Mernet Fuat'ın Orhan Veliyi anlatan kitabı şairin ölümünün 50. yılında yayımlandı

rhan Veli, Oktay Rifat, Melih Cevdet, onları

izleyenler, onların etkisinde kalanlar olmasa,

horozlara, tavuklara günaydın denmese, yeni

yetişenlerin pek çoğu öbür çizgiye kayacak,

gizemcilik baş köşeye geçip oturacak, birçok

yetişkin şair de karanlıklara dalıp gidecekti.

TURGAY FİŞEKÇİ______________ Memet Fuat’ ın ‘Orhan Veli’ isimli ki­

tabı Adam Yayınlan ’ndan yayımlandı. Kitabın ilk doksan sayfasında, 1953- 1995 yıllan arasında yazdığı yirmi ya­ zı, sonraki altmış sayfada ise 2000 yı­ lında bu kitap için yazdığı hiçbir yer­ de yayımlanmamış1 2 3 * * 6 .yeni yazı yer alı­ yor.

-BuyılOrlv' veli’nin ölümünün el­ linci yık Siy şazarlık yaşamınız boyun­ ca Orhan Veli üstüne çeşitli yazılar ya­ yımlamış bir eleştirmensiniz. Şu günler­ de de yeni yazdığınız yazılarınızı da içe­ ren “Orhan Veli” adh kitabınız yayım­ landı. Orhan Veli’ye bu denli yakın il­ ginizin nedenleri neler?

MEMET FUAT - Orhan Veli’ye aşı­

rı bir ilgi gösterdiğim kanısında deği­ lim. Benim aşırı ilgi gösterdiğim şair, özel durumum, ailesel yakınlığım do­ layısıyla Nâzım Hikmet’tir.

Orhan Veli’yle gerektiği kadar bile ilgilendiğimi sanmıyorum. Örnekse el­ li beş yıllık yazarlık yaşamımda onun için yazdığım yazıları bir araya getir­ diğim zaman yüz sayfa tutmadığını gördüm. Üstelik de aralarında tartış­ malar, şiirlerinin yanlış yayımlanmasıy­ la ilgili uyanlar filan olduğu halde.

Kendimi bir yoklayınca, Orhan Veli konusunda düşündüğüm pek çok şeyi yazıya geçirmemiş olduğumu gördüm. Nerdeyse bir oturuşta yazdığım son­ daki altmış sayfa tutan 5 yazı bunun açık kanıtı.

- Bir oturuşta mı yazdınız onlan? FUAT-Evet, sanırım on beş gün için­

de, birbiri ardına yazdım hepsini. Ta­ rihlerine bakalım: Yirmi dört sayfalık bir deneme olan “Orhan Veli’de ‘Ha-

iku’ Edası”nın altında 25 Temmuz 2000

tarihi var. Ne zaman başlamıştım? Onu güncemden çıkarabilirim. Bir dakika...

‘Şairlerden korkuyorum’

- Kaç günde yazdığınıza mı bakacak­ sınız?

FUAT - Hayır, bir dakika, evet, bul­

dum, bak bu 25 Temmuz tarihi yazının bittiği tarih değil, kitaba başladığım ta­ rih. 26 Temmuzda şöyle yazmışım:

“Orhan Veli adh kitabı derlemeye başladım. 80 sayfalık küçük bir kitap ola­ cak”

Sonra, 29 Temmuzda:

“Orhan Veli’nin yeniden yazılması gereken şazılan bitince, kitap bir çırpı­ da tamamlandı. Bu arada yeni birkaç yazı oluştu kafamda. Bugün onlan yaz­ maya başlayacağım. Biri, Orhan Ve­ li’nin kısa şiirleri Japon şiirinden yap­ tığı çeviriler üstüne. Öbürü, şiir çevir­ mekteki başarısı. Üçüncü yazı da çok ba­ sit sözlerle şüre ulaşması. Halk konuş­ masında şiir bulması. Böylece kitapta doğrudan şiirlerle ilgili üç dört yeni ya­ zı da yer almış olacak.”

- Kitabı dört günde mi derlemişsi­ niz?

FUAT - Yazılar bilgisayarda hazırdı.

Bir ikisini yeniden yazdım. “Yeniden

yazılması gereken” dediğim onlar. Bil­

gisayarda olmayanlar... Günceyi oku­ yalım, hepsi çıkacak şimdi ortaya.

30 Temmuz:

“ ‘Orhan Velide Hay Kay Edası' di­

ye bir yazıya başladım. İyi gidiyor.”

Ertesi gün, 31 Temmuzda ise “hay kay”ı “haiku”ya çevirerek aşağı yuka­ rı neler yazacağımı özetlemişim.

2 Ağustos’ta bitmiş bu ilk deneme: “‘Orhan Velide Haiku Edası' başlık­

lı yazıyı bildirdikten sonra başladığım

‘Örhan Veli’nin Şiir Çevirileri' başlık­

lı yazı da bitmek üzere. ‘ Orhan Veli ’nin

Başyapıtı’ diye bir yazı daha düşünü­

yorum. Bir de ‘Orhan Veli’de Bıçkın

Edası' diye bir yazı yazılabilir.”

- Kaç gün oldu?

FUAT-“Kitap sanırım 160 sayfayı bu­ lacak” diye bitirmişim. Şimdi buluruz

kaç gün olduğunu. 3 Ağustos:

“Orhan Veli’nin Şiir Çevirileri bitti.

‘Orhan Veli’de Bıçkın Edası’na başla­

dım.”

Sonraki iki günde başka konulardan söz ediliyor. Kitapla ilgili bilgi yok.

6 Ağustos

“Orhan Veli sonuna yaklaştı. ‘Orhan

Veli’de Haiku Edası’, ‘Orhan Veli’de Bıçkın Edası’, ‘Orhan Veli’nin Şiir Çe­ virileri’ adh yazılar bitti. ‘Orhan Ve­

li’nin Başyapıtı" adh yazının da sonu­ na geldim. Bugün biter.”

Bir denemeyi anmamışım. “Orhan

Veli’nin BaşyapıtTndan bir gün önce “Orhan Veli’de Halk Şiiri Edası”nı ya­

zıp bitirmiştim. 8 Ağustos:

“Orhan Veli’nin ‘Sunu’ yazısını yaz­ dım. ‘Dizin’i yapıyorum.”

Demek ki sondaki beş denemenin yazılm ası bitmiş... Kaç gün oldu?.. Temmuzdan 3 gün, 7 gün de ağustos­ tan...

-O n gün™

FUAT - Dokuz günde beş deneme, toplam 60 sayfa. Bu kolaylık Orhan Veli için yazabileceğim şeyleri daha

önce yazmamış olmamdan doğuyor. Düşünceleri biriktirmiş, ama kâğıda dökmemişim.

- Benim içimde bir kuşku doğdu... Siz başka şairler için de bir sürü şey dü­ şünüyor, ama yazmıyorsunuz gibi geli­ yor bana.

FUAT-Bilmem... Belki...

- Tembelük mi, korkaklık mı?

FUAT - Şairlerden korkuyorum...

‘Yanılmak çok insanca bir şey’

- Yok, yanılma korkusu...

FUAT - Yanılmak çok insanca bir şey,

ben bayılırım yanılmaya... Evet, gerçek­ ten bilmiyorum. Örnekse Behçet Neca-

tigil için. Fazıl Hüsnü Dağlarca için,

Cemal Süreya için bugüne kadar niye

doğru dürüst bir şeyler yazmayı dene­ medim? Belki hepsi için böyle bir çır­ pıda kolayca birkaç yazı yazabilirdim. Orhan Veli ’ye dönersek, onunla ilgi­ lenmemin nedeni, hem Türk şiirinin gelişmesinde çok önemli bir yeri bulun­ masından hem de şiirin gizemine var­ mış bir sanatçı olduğuna inanmamdan. İçim titreyerek sevdiğim bir şair Orhan V eh„

- Ölümünden otuz yedi yıl sonra

‘Bütün Şiirleri’ni basın yanlışların­

dan arındırarak yeniden yayımlamış­ tınız. Bu bir eleştirmen sorumluluğu mu, işini ciddiye alan bir yayımcı dav­ ranışı mı, yoksa yalnızca şiir seven bi­

rinin gönül eylemi mi?

FUAT - Her üçü de... Ben yıllar ön­

ce Yaşar Nabi’ye başvurup hiçbir kar­ şılık beklemeden Bütün Şiirleri’nin dü­ zelti işini üstlenmek istemiştim. Nede­ nini bilmiyorum, ama olmadı. Belki düzeltiyi çabuk yapamam, basımevini oyalarım diye düşündü.

Linotip dizgide, basımevleri kurşun­ larının uzun süre bağlı kalmasına kat­ lanamaz, düzeltilerin çok hızlı yapılma­ sı için yaymevlerini zorlarlardı. Eski kitaplardaki dizgi düzelti yanlışlarının çokluğu biraz da bu yüzdendir. Hızla dizilir, hızla düzeltilir, hızla basılır, kur­ şunlar yeniden potayı boylardı.

Bütün Şiirleri’nin dizgi düzelti yan­ lışlan yaşamımın yarısını dolduran bir süre beni çok üzmüştür.

‘Söylediklerini eleştirdi’_______

- Orhan Veli’nin Türkşürinin gelişim çizgisi içindeki yerini nasıl değerlendi­ riyorsunuz? Orhan Veli olmasa, bugün­ kü Türk şiirinde ne eksilirdi?

FUAT - Garip akımının ortaya çıkı­

şı sırasında bir takım yanlış sözler edil­ diği, eskiyi yıkma amacıyla aykınlık- lara başvurulduğu bir gerçektir. Başka- lan gibi, Orhan Veli’nin kendisi de o çıkış döneminde söylediklerini sonra­ dan eleştirmişti.

Ama Garip’in şiiri sokağa çıkaran, ço- cuksuluklarla donatan, küçük insanla­ rın küçük sorunlarına yönelten havası olmasa, Türk şiiri Nâzım Hikmet yo­ lunda akıp giderdi sanılmasın.

Toplumsalcı şiir kesinlikle yasaklan­ mıştı, yazılsa da okurlarla buluşamıyor- du, dergilere giremiyor, kitaplaşamı- yordu.

Orhan Veli, Oktay Rifat, Melih Cev­

det, onlan izleyenler, onların etkisinde

kalanlar olmasa, horozlara, tavuklara gü­ naydın denmese, yeni yetişenlerin pek çoğu öbür çizgiye kayacak, gizemcilik baş köşeye geçip oturacak, birçok ye­ tişkin şair de karanlıklara dalıp gidecek­ ti.

Belki yalnızca Attilâ Ilhan ile Haşan

Hüseyin yırtarlardı kefeni. - Neden onlar?

FUAT - Onlar önleri kesilmiş, ezil­

miş 1940 şairlerinden değillerdi. Son­ raki kuşaktandılar. Ayrıca doğrudan Nâzım Hikmet’ten geliyorlardı.

- Öbür çizgi dediğiniz Şeyh Galip -

Ahmet Haşim - Necip Fazıl - Dağlar­ ca çizgisi mi?

FUAT - Evet, iyice karanlıklaşırdı o

zaman o çizgi...

'Öziiilden

’ ve ‘doğal’bir şair

- Orhan Veli şiirinin çok sevilip okunması, birçok aydınımızda kuşku uyandırmıştır. Kümleri onu po­ pülist, kinlileri de arabesk şiirin temsilcisi bulduk­ larım söylerler. Sizce Orhan Veli’nin çok sevilmesi ve okunması, şiirinin niteliğinde kuşku uyandıracak bir olgu mudur?

FUAT - Ben bu yakıştırmalardan anlamam. Po­ pülizmin genel geçer bir anlamı var mı, bilmiyo­ rum. Hele arabesk ne demek? Arap tarzında olan süslemeler. Kıvrımlar, girinti çıkıntılar. “Girişik

bezeme” der Türkçe Sözlük.. Ne ilgisi var Orhan

Veli’yle? Tam tersi! Bayağı mı demek istiyorlar?

“Popülist” sözcüğünü de belki halka şirin görün­

mek anlamına kullanıyorlardır.

Orhan Veli açık, aydınlık, “özünden”, “doğal” bir şair olduğu için çok okunuyor.

Yaşamında bir sürü şirinlikleri, muziplikleri var, ama şiirinde hiçbir sahtelik yok, tertemiz, düpedüz...

Üstünlüğünü seziyor, ama anlamakta da, anlat­ makta da güçlük çekiyorum...

- Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum...

FUAT-Evet, öyle... Anlatamıyorum...

- Yazılanlar, yalanlarının anılan Orhan Veli’nin insani özellikleriyle de çok ilginç bir kişilik olduğu­ nu gösteriyor. Siz, Orhan Veü’nin kişilik özellikle­ riyle, şiir dünyası arasında nasıl bir ilişki buluyor­ sunuz?

FUAT - Ben Orhan Veli’yi tanımadım. Bir kere Ankara Caddesi’nde karşı kaldırıma geçerken ar­ kasından görmüştüm. Yeni bir kitabı çıkmış, yokuş­ taki bazı kitabevi vitrinlerine sakallı fotoğrafları kon­ muştu o günlerde. Ölümünden sonra ise kişiliğini anlatan inanılmaz güzellikte yazılar okudum. Ne var ki şiirlerini nerdeyse ezbere biliyordum o

ya-“Şiirinde hiçbir sahtelik yok, tertemiz, düpedüz...”

zılan okuduğumda. Onun için de kişiliğiyle şiiri ara­ sındaki ilişkiler üstünde düşünmek hiç aklıma gel­ medi.

Ayrıca, Orhan Veli, şiirlerinde kendisi olarak pek yer almaz, ağzından konuştuğu kişileri bir tiyatro oyuncusu gibi yorumlar. Mutlaka alttan alta kendi

kişiliği de yansıyordur biçemine. Ama dediğim gi­ bi bunun üstünde, düşünmek hiç aklıma gelmedi.

- Kitabınızda bir dizgi düzelti yanlışı bulduğumu söylesem™

FUAT-Biliyorum, dokuzuncu sayfada “Adnan”

yerine “Orhan” yazmışım. Bir de 90. sayfanın tam ortasında yan yana iki sözcükten birer harf düşmüş,

“üsüne, ortlama” diye bir gariplik, “t” ile “a” ne­

reye gitmişler bilmem. Sayfanın altına baktım, bu­ lamadım. İlhan Berk'i görürsem soracağım...

- Gene İlhan Berk’siz edemediniz...

FUAT -Yok, onun şiirlerinde bazen sözcükler say­ fanın altına düşer de... Deneyimlidir, belki bilir ne­ rede aramam gerektiğini... Yoksa yayınevinde bi­ lileri özellikle mi yapıyor bu yanlışlan?.. “Görün

işte, siz de ne yanlışlar yapıyorsunuz!”diyebilmek

için...

- Beşinci koL ‘Nâzım Hikmet’te de bir fotoğra­ fın altına Avni Arbaş yerine Hıfzı Topuz yazmıştı­ nız™

FUAT - Fotoğrafı aldığım kitapta öyleydi... Ben ikisini de doğru dürüst tanımıyorum... Üçüncü ba­ sımda düzeltiriz...

Sen şimdi beni bırak, bu iç içe çift tırnaklı, tek tırnaklı konuşma, sevgili gazetemizde yayımlanır­ ken başımıza neler gelecek onu düşün!.. Ayrıca

Erdal Alova şu günlerde İstanbul’da, onu da unut­

ma...

- Biliyorum, çok kızıyor, sorularımla sizi böyle sı­ kıştırmama.. Teşekküller...

FUAT -Erdal Alova deyince bıçak gibi kestin ko­ nuşmayı... Bir şey değil... Arayı açma, gene gel, ben nasıl olsa hep buradayım... Daha çok kitap var sı­ rada...

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a To ros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Çevirir camları birden peri kâşânesine, Som ateşten bu saraylarla bütün karşı yaka Benzer üç bin sene evvelki mutantan şarka. Mestolup içtiği altın

Türk müziğinin en büyük üstadları, münekkitler, yazarlar bundan otuz yıl evvel Şerif Muhittin Targan için “ Rabbül-Ud!” yani “ Udun Tanrısı!..”

nemde, Çallnıın yenilikçi eğilimi, bu dönemin lüm koşullarını içermez, o, çağdaş resmin 1910'lara kadar uzanan deneylerde de açıkla­ nabilecek olan

ların ünlü pastanesi Lebon’da ^"şimdiki Markiz) sık sık bir- araya gelen dönemin ünlü kişilerini ve onların arasındaki ilişkileri yazmanızı rica edeceğim.

Oral kavite yerleşimli bu iki geriatrik piyojenik granülom olgusu; geriatrik hastalarda malign lezyonlarla karışabilmesi nedeni ile güncel literatür eşliğinde

HÜRRİYET HOLDİNG - HÜRRİYET HABER AJANSI HÜRRİYET OFSET- HÜRGÜN - HÜR YAYIN- HÜR OK. Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha

Eşref Üren’le birlik­ te çalışan sanatçı yurtiçi ve yurtdışmda birçok karma

tİç sene sonra, 1884 de vezirleri Tâif kalesin­ de boğdurtarak bir cinayetin ağır mesuliyeti altına girmesi için ya mecnun, yahut abdal olması gerekir ki