• Sonuç bulunamadı

[İbrahim Çallı'nın hayatı]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "[İbrahim Çallı'nın hayatı]"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

(77) 1882 yılında İzmir’in Çal ilçesinde doğan İbra­ him Çallı, Çal’ın ileri gelenlerinden Osman Efendi’nin oğludur. İdadi öğrenimini Çal've İz­ mir’de yaptıktan sonra İstanbul’a giderek (1896) uzun süre çeşitli işlerde çalıştı. Bir ara gazete müvezziliği ile Adliyc’dc mübaşirlik te yaptı. Bir yandan da geceleri mum ışığuıda re­ sim çalışmalarını sürdürdü. Şeker Aiımed Pa- şa’mn ilgisini çekerek Sanayi-i Nefise Mektebi Müdürü Osman Haindi ile tanıştırıldı ve okula girdi. Dört yıl süren okul çalışmalarından son­ ra açılan Avrupa sınavını 'birincilikle kazana­ rak ressam Ruhi Arel ve Hikmet Onat’la bir­ likte Paris’e gitti (1910). Paris Ecole Nationale des Beaux-Arts’da Fcrnand Cormon atölyesin­ de çalıştı. I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla bir­ likte Ruhi Arel ve Hikmet Onat’la Türkiye’ye döndü (1914). Halil Paşa’nın aracılığıyle I Ka­ sım 1914’te akademide öğretmenliğe başladı. Aynı yıl ilk resimlerini Beyoğlu’ndaki Galata­ saraylIlar Yurdu’nda sergiledi. Bu resimler, o zamana kadar belli çizgilerin dışına taşmayan, doğa konularını bile belli disiplinler içinde işle­ meye alışık bir çevre için oldukça yeni sayılan denemelerdi, 1920’de kısa bir geziyle Münih’e gitti ve bu gezinin etkisiyle anlatımcr resme de yöneldi. Yaş haddine kadar Akadenîi’deki öğ­ retim üyeliğini sürdürdü ve 13 Temmuz

(3)

1947'de emekliye ayrıldı ve yoğun çalışmaları­ nı gene sürdürerek, özellikle portre türündeki çalışmalarına hız verdi. Öliimü'nde (22 Mııyıs

IW)) Merkezdendi Mezarlığı'na gömüldü. Fransız izlenimciliğinin (empresyonizm) etki­ sinde kalan Çallı'nın İstanbul'a Fransa'dan ge­ lişinin ilk yıllarında meydana getirdiği tablolar­ dan dört yıl atölyesinde bulunduğu Cor- mon'daıı bir şey almadığı anlaşılmaktadır. Da­ ha doğrusu, çıkar çıkmaz, hocasının geleneksel akademik öğütlerini unutmuştu. Bu tekniği tam anlamıvle uygulamamasına rağmen, o zamana dek Türkiye'de geçerli olan resim anlayışını kökünden değiştirerek, yeni bir çığırın başlıca temsilcisi oldu. Kendinden önceki sanatçılar doğayı tiim ayrıntılarıyla kopya ederek, fazla parlak renklerden kaçınırlarken. Çallı, rahat, serbest vuruşlarıyla parlak renkleri kutlandı. Siyah tonunu genellikle çok az yer verdiği pale­

tinde sarı, turuncu, mavi, mor gibi canlı renkler bol bol yer alır. İnceden inceye işleme yerine özgür ve bağımsız bir lirça kullanışı, coşkun ve yer yer romantik bir eğilim Çallı'nın özelliğini oluşturmaktadır. 1914 kuşağında görülen be­ lirli eğilim, doğadan ayrılmamakla birlikte, onu daha rahat, daha lirik bir seyrediş, hele teknik­ te daha fazla büyük bir özgürlük, bir tür ro­ mantizm idi. Osman Hamdi. bir yana, eski res­ samların hiç biri insan resmine, figüre yanaş­ mamış, ondan korkmuş gibi olurlardı. Görü­ nümlerde. natürmort denilen cansız nesnelerde karar kılmışlardı. 1914 döneminin ressamları arasında sanat bakımından Çallı kadar güçlü olanlar vardı ama. hiçbiri iğneleyici sözleri, hi­ civleri ve yaşantısıyla Çallı'nın erdiği üne ka­ vuşmamıştır. Çallı, adada çamlar altında gezi­ nen beyaz maşlahlı hanımları, çıplak kadınları, portreleri, mevlevîleri, manolyalarıyla eski

Türk ressamlarının o dar çerçevesi dışına çıka­ rak, çağdaş Türk resminin kurucularından biri olmuştur. Çallı'nın natürmortlarında seçkin bir yaklaşımın sentezi halinde kendini gösteren manolyalar konusu, aynı grupun diğer tablola­ rına oranla daha duyarlı bir bakışın da köklü sebeplerinden biri olmuştur. Öyle ki, onun pa­ letinden çıkan natürmortlar arasında bu konu­ ya ilişkin olanlar, haklı bir ilgiye yol açmışlar. "Çallı'nın manolyaları" sözü, zamanla bir tür değer ölçüsüne dönüşmüştür. Başka resimle­ rinde olduğu gibi, natürmortlarında da belli bir temayı rahatlıkla kavramanın, çizgiye ve renge aktarmanın işlek temposu kolayca saptanabilir. Bu noktada, Çallı, sanki yeri geldikçe lafı gedi­ ğine koyan bir halk düşünürü gibidir.

İzlenimcilerin paletlerinden siyahı ve griyi derece derece ayıkladıkları, ışıklı renklere yö­ neldikleri doğaya coşkuyla açıldıkları bir dö­

66

(4)

nemde, Çallnıın yenilikçi eğilimi, bu dönemin lüm koşullarını içermez, o, çağdaş resmin 1910'lara kadar uzanan deneylerde de açıkla­ nabilecek olan senlczci çözümleri, kendi kişili­ ğine daha yakın bulmuş, resmini bu lür çözüm­ lerin ışığı altında yenileştirmeye yönelmiştir. Konunun çizgisel düzenine sırtını dönmez, ter­ sine bu çizgiyle doğanın ve figürün ayırıcı nite­ liğini vurgulamak ister. Öte yandan renkçiliği, hemen tüm tablolarında denetlenmiş bir coş­ kunun ürünü olarak kendini gösterir. Kararlı bir gözlemcidir o. Konunun genel çizgilerini, rcıık örtüsü altında erilmez. Çallı'da renk, so­ mut kavramları görsel planda daha da somut kılacak bir uygulamanın aracı gibi görünür. Za­ manının ünlü kişilerini portre türünü şaşmaz bir ustası olarak imlilerinde yaşatabilmek için gösterdiği ayırıcı çabada, bu anlayışın önemlice bir payı vardır. Portre türündeki resimlerine

oranla natürmort ve peyzajlarında izlenimce anlayışa daha yakındır. Çallı 1924 tarihli "Genç Kadın Portresi nde ve onu izleyen aynı türdeki başka resimlerinde klasik-gerçekçi bir çizgiyi geliştirir. Osman Haindi. Yahya Kemal ve İnönü portrelerinde, model aldığı kişilerin genel niteliklerini herhangi bir abartmaya yer vermeksizin ölçülü bir gerçekçilik anlayışıyla yansıtmaya çalışır. Cimcoz ailesinin Ankara Müzesi’nc armağanı olan kadın portrelerinde de bu anlayışı sürdürdü. Avrupa'da izlenimci­ lik öncesinde ve izlenimciliğin geçerli olduğu dönemlerde, bu tür resmî nitelik kazanmış olan ve günün yaygın eğilimlerine katılmayan yarı akademik, yarı gerçekçi katılaşmış, orta düzeyli yoruma oldukça yakın görünür.

"Paralı Asker" ve "Zeybekler"pb\ yakın tari­ hin içinden derlediği tablolarında da, izlenimci paletten çok, alışılmış gerçekçi tutum egemen­

dir. Türk Resminde Sami Yelik'in ağırlık ka­ zanmış olan yakın tarihe ait kahramanlık konu­ ları, Çallı'da yeni devlet idealinin yaşanmış sahnelerine dönüştürülmüştür. Onun Ata­ türkçü portreleri de bu anlayışın somut ürünle­ ridir. Atatürk'ü yakından tanımış olmanın sağ­ ladığı bir tür yetkiyle, büyük önderin yüzünde­ ki ayırıcı karakter çizgilerini seçip yansıtmakta, kendi döneminin öteki ressamlarıyla yarışan bir sevecenlik göstermiştir. Biraz da bu sebep­ le, Çallı'ya Cumhuriyet Türkiyesi'ııin düşünsel temellerini,' çağdaş sanat planında özgür ve ba­ ğımsız görüşler aracılığıyla geliştirmeye çalış­ mış bir öncü gözüyle bakılabilir. Adı ve bohem yaşamı çevesinde giderek sivrilmiş olan kişili­ ği kadar, portreden natürmorta, peyzajdan kompozisyon türüne girebilecek çalışmalarına uzanan çok sayıdaki tabloları da, oııuıı bu ön­ cülük işlevini kanıtlayacak izlerle doludur.

67

(5)

Kendi çizgisinde bir simge kişi gibidir. Çallı, 1910 kuşağı bir bakıma onun etkisi alanındaki genişlikle varlığını duyurmuştur.

Sanatçının Almanya’da yaptığı bir inceleme gezisi sırasında izlenimci anlayıştan uzaklaşıp soyutlamaya yönelişine ait örnek olarak: “L u­ xembourg Bahçesi" (Paris, 1911), “Mevlevîler Se­ risi" (1920), “Cami Avlusu" (1923), “İnönü ve Yahya Kemal Portreleri" (İstanbul Resim ve Heykel Müzesi), “Türk Topçularının Mevzie Gi­ rişi" “Nü" (1923), “Balıkçı Kayığı", "Çayır ve Keçiler", “Manolyalar", “Atatürk", “İstanbul", “Yunan Üserasmın Millet Meclisi Önünden Ge­ çişi", “Afyonkaralıisar'da Akıncılar", “Tefii K ız” eserlerinin arasında önemli yer tutar.

“Çıplak" kadın figürü, gerek anlatımı, gerek duruş, yatış ve hareket davranışları yönünden hem gergin, hem rahat, hem utangaç, hem öz­ gün bir yaklaşım biçimlendirmektedir. Çıplağın

68

uzandığı zemindeki kumaş, kürk ve benzeri, dokular belli belirsiz biçimlendirilmiş, figürler ise oldukça ayrıntılı bir anatomik kavrayışla ele alınmıştır.

Türk resminde çıplak figür çalışmalan, insan anatomisi ve hareket motiflerinin doğal biçim­ de hesaplanması yönünden eğitimin başlıca programlarından biridir. Türk resminde tarihî çağlarda da çıplak kadın figürlerine rastlanan minyatürlü el yazmaları vardır. Modern resim eğitiminin, çıplağı organik yapısı içinde bir in­ celeme hedefi haline getirmesine karşın, çağ­ daş çıplak figür çalışmaları, duyumsal olarak algılanmaktan çok, bir şema iskeletinin belirgin olduğu, Avrupa'dakinden farklı bir davranışı yansıtırlar. Bu davranışın farkı Batı’ya kıyasla­ dır ve bu bir tensel doyum veya doyumsuzduk sorunu değil, insanın organik çıplaklığı karşı­ m daki birbirinden farklı kültür anlayışlarını

(6)

İbrahim ÇALLI: "Biiyii kudu 'dun

Heybeli’ye Bakış.

(7)

İbrahim ÇALLI: "Büyükada kıyısında balıkçı kayıkları ” Yağlıboya.

(8)
(9)

İbrahim Çallı'nın Tekezâde Said tarafından yapılmış yağlıboya portresi. (1914) [İRHM]

Referanslar

Benzer Belgeler

İmparatorluğun suiistimal edici gücünün özelliğini daha iyi anlamak için lütfen ABD hükümetinin 22 Ocak 2009 tarihinde Obama başa geçtiğinde resmi internet

Objectives: In this study, we investigated the acidic mammalian chitinase (AMCase) gene expression in skin biopsy samples taken from patients with atopic dermatitis.. Patients

Oysa anlafl›l›yor ki, bu dev yap›lara ilham veren do¤an›n kendisi, ve bunlar› üstün bir uygarl›¤a tafl›y›p kabul ettirenler de, bu do¤ayla mücadele içinde

Buna göre, HiperCVAD, HiperVAD-A ve Linker 1A protokolleri uygulanan hastalarda serum elektrolit düzeylerinde kemoterapi öncesine göre tedavinin birinci gününde

EDSDÖ Cut- Off değerine göre depresyon riski olan gebelerin (EDSDÖ puan ortalaması ≥13) GPSDÖ total ve alt grup (gebelik ve eĢ iliĢkisine ait özellikler, kaygı ve strese

İşte yeni Osmanlılar bunu yapamadıkları için Hamid Efendi memleketimizde he­ nüz bir kamuoyu oluşturulamadığını, bunu temin için daha yıllarca basınla

Temelleri 1920’lerde oluşturulan “iyonik rüzgâr” adlı bir kavrama dayanan teknolojiyle, yüksek güçte elek- rik alanında yüklenen nitrojen iyonları uçağın arkasından

1.1.1906 tari­ hinde Almanya'nın Stuttgart ve Hamburg kentlerinde kuru­ lan Waldorf-Astoria Sigara fabrikasının kendi müesesesini ve ürünlerini tanıttığı bir ilan