• Sonuç bulunamadı

Milletler, Halklar ve Devletler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Milletler, Halklar ve Devletler"

Copied!
62
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

M~LLETLER, HALKLAR VE DEVLETLER'

(Etniler ve Yerli Halklar, Ulus-Devletler ve Çok Kültürlü Devletler;

Eski ve Yeni Milliyetçilikler)

FRANÇOIS BEDARIDA2 - NICOLAS ROUSSELLIE3 Çeviren: BAHAEDD~N WD~YILDIZ4

On küsur y~ldan bu yana', sona ermekte olan so~uk sava~~n ve sömürge-cili~in sona ermesinin (dekolonizasyon) çifte tesiriyle, dünya sanki devletle-rin, milletlerin ve s~n~rlar~n belli ölçüde istikrara kavu~mas~na do~ru yol al~-yor gibidir. Zira gözlerimizin önünde, sömürgeci imparatorluklar~n çökü-~ünden sonra, orta Avrupa ve Balkanlar~n sars~nt~lara u~rad~~~~ bir s~ rada, SSCB imparatorlu~u ve hattâ, Ukranyal~lar~n, Balt~kl~lar~n ve Gürcülerin darbeleriyle, bizzat Ruslar ve sovyet halk~~ mefhumu çözülme yolundad~r. Ulus-devlet modelinin kendisi, firt~naya dayanacak m~d~r? Ba~ka modeller mi ortaya ç~kacakt~r? Yoksa bu durum, miletler üstü tutkular~n ve milli-ötesi (post-nasyonal) ütopyalar~n matem çan~~ m~d~r?

1 Türk Tarih Kurumu'nun da üyesi bulundu~u Comite International des Sciences

Historiques adl~~ uluslararas~~ kurulu~, her be~~ y~lda bir geni~~ çapl~~ bir tarih kongresi düzenlemektedir. Komitenin XIX. Kongresi 6-13 tarihleri aras~ nda Oslo'da toplanm~~ ur. Kongre, ana temalar~~ ve özel konular~~ ele alan seksiyonlar ve yuvarlak masalar biçiminde te~kilâtlanmaktad~r. Meselâ son Kongre'nin üç seksiyonunda ana tema olarak 1.Tarihin Küreselle~mesi -Kavramlar ve Metodoloji-, 2. Biny~l (Milenyum), Zaman ve Tarih, 3. Tarihin Kulan~mlar~~ ve Suistimalleri ve Tarihçi'nin Bugünkü ve Geçmi~~ Sorumlulu~u konular~~ i~lenmi~tir. 1995'te Monreal'de toplanan XVIII. Kongre'nin ana temalar~~ ise ~unlard~: 1. Milletler, Halklar ve Devletler, 2. Büyük Tarihi Dönü~ümlerde Erkek/Kad~n ili~kisi, 3. Diyasporalar: kökenler, biçimler ve Anlam. Önceden görevlendirilen raportörler, her seksiyon için haz~rlanan bildirilerden hareketle bir rapor haz~rlamakta ve bu rapor tart~~man~n as~l zeminini olu~turmaktad~r. ~~te burada tercümesini yay~nlad~~~m~z yaz~, Tarih Bilimleri Milletleraras~~ Komitesi'nin XVIII.Kongresi'nde ele al~nan ana temalardan birinin: Milletler, Halklar ve Devletler konusunun i~lendi~i seksiyon için o dönemde Komitenin Genel Sekreteri olan François Bedarida ve Nicolas Roussellier taraf~ndan haz~rlanan rapor ve bu raporun dayand~~~~ bildiri özederinden ibârettir. [Nations, peuples et Etats (Etnies et peuples indigenes, Etats-nations et Etats multiculturels; anciens et nouveaux nationalismes), in XVIIIe Congr6

International des Sciences Hristoriques 1995, Montreal, 1995, s. 3-45].

2 Prof. Dr., Institut du temps present, Paris, Fransa.

3 Prof. Dr., Institut d'etudes politiques, Paris, Fransa

"I Prof. Dr., Hacettepe Üniversitesi, Tarih Bölümü.

(2)

314 F. BEDARIDA - N. ROUSSELUE - B. YED~YILDIZ

Her yerde, Kuzeyde ve Güney'de, Do~uda ve Bat~'da, milliyetçililderin ~iddete dayal~~ tezâhürlerle do~du~u ya da yeniden do~du~u görülüyor. Her yerde, eskiden te~kiladanm~~~ milletlerde oldu~u kadar yeni ba~~msal~klarma kavu~mu~~ halldarda da, daha önce ellerinden al~nm~~~ topraklar üzerinde "ilk millet" olma haklar~n~n iadesini talep eden yerli halklarla de~ilse bile, kendi kaderlerine hâkim olma ç~~l~klar~~ atan milli az~nl~klarla tart~~malar ve çat~~malar sertle~mektedir. Onlar aç~s~ndan, milli, tarihi ve kültürel husüsi-yedere sayg~~ duymak kayd~yla, devletleri korumak, milliyetçiliklerin filizlen-mesini engellemek, farkl~~ hatta rakip menfaatleri uzla~t~rmak için, federal yap~lar, bir Avrupa in~as~, en iyi çözüm yolu mudur?

Asl~nda tart~~ma yeni de~ildir. Son iki yüzy~l~n tarihinde, milli kimlik aray~~lar~~ ve milliyetçilik hareketleri kuwede vurgulanm~~t~r, halbuki tam bu dönemde, ister ideolojik ya da dini evrenselcililder ister - Avusturya-Macaris-tan imparatorlu~u gibi en liberalleri de dahil- ard arda gelen firtmalarla or-tadan kald~r~lm~~~ imparatorluklar sözkonusu olsun, bütün asma giri~imleri hep ba~ar~s~zl~~a u~ram~~t~r.

Bir çok defa can çeki~ti~i duyurulan milletin ayn~~ zamanda bugün hala siyasi iktidar~n en sa~lam dayana~~~ olarak kalmas~, paradoks de~il midir? Münhas~ran milli politikalar~n bütünlü~ünü bozucu tesirleri ve çat~~malar~~ a~an bir milletleraras~~ cemaatin tesisine tahsis edilmi~~ -Milletler Cemiyeti ve Birle~mi~~ Milletler Te~kilat~~ gibi- müesseseler için seçilmi~~ terminoloji bile anlaml~~ bir olgudur.

Bu sebeple asr~n sonundaki bu konjonktür bizi, kavram olarak ve Avru-pa'da, sonra Kuzey ve Güney Amerika'da, Asya'da ve Afrika'da geli~ti~i ~ek-liyle tarihi gerçeklik olarak milleti yeniden dü~ünmeye sevketrnektedir. Bu da bizi ayn~~ zamanda milliyeder hareketi hakk~ndaki ve XIX. yüzy~l sömür-gecili~i hakk~ndaki, ayr~ca iki dünya harbinin çarp~~mas~~ hakk~ndaki tahlille-rimizi gözden geçirmeye sevkeder.

Bu ço~alman~n, bu galeyan~n , çat~~malar~n, me~rululdarm ve ülkelerin bu kavgas~mn tarihini çözmeye yarayan bir okuma anahtar~n~n faydas~~ bura-dan kaynaldamr. Bu okuma makinas~~ bir birine ba~l~~ üç soru etrafincia belir-ginle~iyor. Her~eyden önce, milli gruplar~n te~ekkül etti~i, çözüldü~ü, yeni-den bütünle~ti~i biçimlenmeler ve a~lar nas~l do~uyor ve nas~l tekâmül edi-yor? ~kinci olarak, ulus-devletle ayn~~ öze ba~l~~ vatan edinme ve federal ya da konfederal perspektifler içinde ülkenin parçalanmas~~ diyalekti~i nas~l i~liyor? Nihâyet, -devlet, kendisinde iktidar~n temessül etti~i ve belli bir ülke üze-rinde elinde bulundurdu~u kanun yapma ve me~ru ~iddet kullanma tekeli sayesinde emretme ve zorlama gücüne sahip bir müessese oldu~una göre-,

(3)

nas~l oluyor da bu devlet, söz konusu milli yap~lanmalarda hem çözüm hem de sorun olabiliyor?

Elinizdeki terkibi rapor, 23 tebli~den hareketle haz~rlanm~~t~r. Tebli~le-rin listeleri ve özetleri ekte mevcuttur. Tebli~~ yazarlar~ndan herbiri, tema-n~n bu raporda imzas~~ da bulunan iki sorumlusundan, bir problematik bü-tünlük biçiminde, ister terkibi bak~~~ agslyla olsun ister case study gibi olsun ele al~nmas~~ gereken büyük problemleri ve takip edilmesi gereken yönleri i~aret eden bir synopsis alm~~t~. Herbiri binaya kendi tarz~nda katk~s~n~~ ta-~~d~: Bundan dolay~~ herkese candan te~ekkürler.

I. Ulus-Devlet Çerçevesinde Milli GöriMgii

Milli görüngünün olu~turdu~u geni~~ tarihi süreç kar~~s~nda, evvel emirde iki soru akla gelir. Birincisi, ulus-devlet modeli evrensel ve sürebilir bir kapsama sâhip midir? Di~eri ise, tahlil plan~nda ve kavram arac~~ olarak, bu modelin unsurlar~~ nas~l tammlan~r?

1848'de, "halklar~n ilkbahar~" zaman~nda, Marx, Komünist manifestosu' nda milletlerin ve milliyetçili~in günlerinin say~l~~ oldu~unu, zira halklar ara-s~nda milli s~n~rlar~n ve uyu~mazl~klar~n, s~nai üretimin ve dünya pazar~n~n tekbiçime sokulmas~~ önünde ve proletaryan~n k~sa zamanda milletle ayni-le~mesi önünde terk edilmek zorunda kal~naca~~n~~ öngörüyordu. Sonucun ne oldu~u bilinmektedir. Bugün, birçoklar~~ siyasetin (milletlerüstü iktidar-lar), iktisad~n (çok milletli te~ebbüsler) ve zihniyetin (milli ötesi kitle kül-türü) üçlü etkisi alt~nda, ulus-devlet' in eskimi~~ oldu~una ve hâkimiyetinin kalmad~~~na yeniden inanmaktad~r. Milletlerin, özellikle iktisadi geli~me alan~nda tarihi fonksiyonlar~ n~~ ifâ ettikleri ~u günlerde, Eric Hobsbawm, kendi hesab~na, gâlip milliyetçiliklerin zaman~n~n geçmi~~ oldu~unu dü~ün-mektedir. Tam aksine, meselâ Michael Mann'~n savundu~u gibi, ulus-devlet-'in,-milletlerüstü olu~umlara (supranasyonele) bir miktar alan terketmeye zorlanm~~~ olsa bile- çökmek ~öyle dursun tamamen canl~l~~~n~~ korudu~unu ve hattâ mültinasyonalin, yöreselin, mahallinin ve özel hayat alan~n~n zara-r~na ilerlemeye devam etti~ini dü~ünmek için yeteri kadar sebep vard~r6.

Kavramlar ve Süreçler

Bu kavram ve süreçlerin bile~kelerinin tahliliyle ilgili olarak, ulus-devlet kavram~n~n, millet=devlet=halk formülüyle tercüme edilebilen, üç unsur ara-

6 Eric Hobsbawm, Nations and Nationalism since 1780 (Cambridge University Press, 1990); Michael Mann, "Nation-States in Europe and Other Continents: Diversifying, Developing, not Dying,' Daedalus 122, no. 3 (summer 1993): 115-40; Michael Mann, ed., The

(4)

316 F. BEDARIDA - N. ROUSSELLIE - B. YED~YILDIZ

s~nda, bir özümleme de~ilse bile bir e~de~erlilik gerektirdi~inin alt~n~~ çiz-mek zorunday~z. Di~er bir ifadeyle, söz konusu kavram üçlü bir k~stas üze-rine dayanmaktad~r: bir etnik ya da daha do~rusu etno-kültürel k~stas (çünkü etniklik di~erleri aras~nda dil, din, tarih ve ortak tarihi auflar saye-sinde te~ekkül etmektedir), bir jeopolitik k~stas (ülke ve hâkimiyet), bir sosyo-politik k~stas (vatanda~l~k ve bir toplulu~a mensup olma ~uuru). Böy-lece ulus-devlet mefhumu, belli bir ülke üzerinde, bir siyasi kimlik -devlet- ve bir kültürel kimlik -millet- aras~ndaki kar~~la~may~~ ifade eder. Fakat bu ör-tü~me evrensel de de~ildir zorunlu da. Bu durumda, vatanda~l~k, yani anayasas~na ve kanunlar~na sayg~~ duyulan bir devlete mensubiyet, ve milliyet, yâni de~erleri ve kültürel miras~~ payla~~lan bir millete mensubiyet aras~ndaki kayna~man~n meydana geli~ini, a priori hiç bir kavramsal veri de~il fakat sadece tarihin hareketi izah eder.

Bununla birlikte, Latince natus'den türedi~i ölçüde do~-u~la alakal~~ olan nation (millet) terimi, k~sa zamanda, nesil (men~e') ve ortak soy (köken) fikrinin yan~nda, ve çok anlaml~l~~~na ra~men, bir ortak kimlikle birle~mi~~ toplulu~u belirleyen bir sosyal karakter kazanm~~t~r. Dillerin ço~unda söz-lüklerde, nation (millet) ve peuple (halk); Latincede natio ve pop ulus, ~s-panyolcada naciön ve pueblo, ~talyancada nazione ve popolo, ingilizcede na-don ve people, Almanca'da Nation ve Volk, Lehçede Narod ve Lut, Çince-'de Kouo-kin ve Miu, kelimeleri aras~nda ay~r~m yap~ld~~~na dikkat edelim. Uzun zamand~r dogma haline gelmi~~ olmas~na ra~men, Stalin'in Le Mar-xisme et la quesdon nationale et coloniale (1913) adl~~ eserinde yapt~~~~ me~-hur nation (millet) tan~m~~ de~erini korumuyor: "Nadon (millet), dil, ülke, iktisadi hayat ve ruhi e~itim sayesinde tarihen te~kil olunmu~~ bulunan, kül-tür toplulu~u içinde kendini ifâde eden istikrarl~~ bir topluluktur [....] Bu hu-susiyetlerden en az birinin yoklu~u, milletin olu~mamas~~ için kâfidir".

Bununla birlikte, halk (peuple) ve millet (nation) aras~ndaki ili~kiyle olarak, Mario Delgado-Butturini, ba~~ms~zl~k döneminde k~tan~n birli~i projelerinin ba~ar~s~zl~~~ndan beri millet sorunsal~n~n devletleraras~~ çat~~malar vesilesiyle- devaml~~ do~u~larla kar~~la~t~~~~ Güney Amerika'da, halk ve milli kimlik aras~ndaki diyalektik gidi~-geli~in, genellikle, XX. yüzy~lda, Latin Amerika'n~n güney konik ülkelerinde, getulizm ya da peronculuk7 gibi halkç~l~klar ile bozuk kesi~melere maruz kalm~~~ oldu~unu göstermektedir.

7Arjantinli devlet adam~~ Juan Domingo Peron (1895-1974)'un i~çilerin korunmas~ na,

sosyal adalete, güdümlülü~e dayanan ve kendi ifâdesiyle kapitalizm ve sosyalizm aras~nda "üçüncü bir yol" olan adâletçilik ö~retisinden kaynaklanan siyasi uygulama (B.Y.).

(5)

E~er Catherine Coquery-Vidrovitch'in siyah Afrika hakk~nda hakl~~ ola-rak i~aret etti~i (ona göre sömürge öncesi Afrikas~nda ~öyle ya da böyle mil-letler mevcuttu) kan~~kl~klardan kaç~nmak istenirse, etni (budun) terimi de ciddi tahliller gerektirir. Gayri-medenileri belirtmek için alman etnologlar taraf~ndan XIX. yüzy~lda yeniden icâd edilmi~~ olan etni kelimesi, ~rki anlam, lisani anlam ve psiko-sosyal anlam aras~ndaki kar~~~kl~klardan zarar görmü~-tür. Sonra XX. yüzy~lda, sömürgecili~in sona ermesi (dekolonizasyon) s~ra-s~nda sözcük üzerinde yeniden dü~ünülmü~~ ve tribu (oymak, kabile) keli-mesinin yerine kullan~lmaya ba~lanm~~t~r, fakat sosyal bilimler taraf~ndan yenile~tirilen bu kavram asl~nda etnik gruptan ziyade etnik duyguyu ifade etmektedir. Has~l~~ ayn~~ kelime üç farkl~~ gerçekli~i: eski emilen, sömürge dö-nemi etnileri, ça~da~~ etnileri belirt~nektedir.

E~er ara~t~rma geni~letilirse, Hedva Ben-Israel'in izah etti~i gibi, etniklik bir grubun ikili sosyal ~uuruna tekabül eder: di~er gruplara nazaran farkl~l~-~~ n~n ~uuru, iç birli~inin (kültürel, dini, ~rki) ~uuru. K~saca, etniklik, Ant-hony D. Smith'in8 tahlillerine uygun olarak, bir devletteki bütünle~meyle ol-du~u kadar bu devletin çözülmesiyle de sonuçlanabilen sürekli bir güçtür (ve ayn~~ ~ekilde Jean Stengers de bunu ça~da~~ Belçika örne~inde göstermek-tedir). Buradan hareketle Ben Israel ~öyle devam ediyor: milliyetçili~in te-melini olu~turan fakat siyasi ~uura sahip olmayan etniklik, sömürge sonras~~ durumlarda geni~~ bir uygulama alan~~ bulmaktad~r.

Yeniden milletin tan~m~na dönecek olursak, kanaatimize göre, milli olu-~um sürecini çok iyi yakalamam~z gerekir. Emest Gellner'in teorisinin aksine -ki ona göre milletleri yapan milliyetçilikleridir8 Gilles Delannoi (ki o, ta-rihçileri milli görüngünün tasviri yakla~~m~na gömülüp kald~klar~, sosyolog-lar~~ da bu hususu küçümsedilderi için tenkid etmektedir), milletin vatanda~-l~~a dayal~~ tan~m~na öncelik vermektedir- bu latin ülkelerinde üstün gelen ve ayn~~ anda bir kaul~ma, demokratik biçime imtiyaz tan~yan bir tan~md~r. Bu-rada millet bir devlette ya da bir kültürde temessülü mümkün olmayan bir zatiyet olmaktad~r ve milliyetçili~i yaratan millettir, aksi de~il.

Alexandru Destu, Tönnies'in Gemeinschaft ve Gesellschaft aras~nda yap-t~~~~ ay~r~m~, belli ölçüde Güney-Do~u Avrupa örne~ine uygulayarak, milli

8 Anthony D.Smith, The Ethnic Origins of Nations (Oxford: Blackwell, 1986).

9 Ernest Gellner, Nations and Nationalism (Oxford: Blackwell, 1983), 55. Zaten milletin geni~~ bir tan~ m~ n~~ kabul etmek, her hangi bir topluluk iradesi görüngüsünü millete dönü~türmelde e~~ anlama gelir, Ayn~~ eser, 53.

(6)

318 F. BEDARIDA - N. ROUSSELLIE - B. YED~YILDIZ

olu~um sürecinin özel bir tasvirini yapm~~t~r. Bu bölgede, XVIII. yüzy~l~n so-nunda ve XIX. yüzy~l~n ba~~nda, geçmi~ten tevârüs edilen ve ortak bir kül-türce desteklenen organik dayan~~malar (aileler, papazlarm ruhani çevreleri, meslekler, cemiyetler) ortaya ç~kar. Bu organik dayan~~malar, devlet -üstelik yabanc~~ bir devlet- gücüyle örgütlenmi~, teklif edilmi~~ ve daha çok dayaul-m~~~ dayan~~malarla mücadeleye ve onlar~~ püskürtmeye koyulurlar. Bu hare-ketler, kopukluklar~n ve hatta sosyal ve kültürel ihtilâllerin kayna~~~ olur. Gerçekten, me~rula~t~rma vas~talar' olarak tesis edilmi~~ olan, hem tan~d~k hem kutsal hem de iradi (gönüllü) nitelikli bu organik dayan~~malar, hük-medenler ve hülu~ledilenler aras~nda yeni ili~kiler ve toplumun yeni örgüt-lenme biçimleri do~urur, böylece geni~~ ölçüde okumu~lar ve entellektüeller taraf~ndan ilham edilen yeni bir yurtseverli~in (patriotisme) geli~mesine katk~da bulunur.

Miroslav Hroch, terminoloji üzerindeki bir gözlemden hareketle (nadon kelimesi ~ngilizce ve Frans~zca'da devlete auf yap~larak, Almanca'da ve Slav dillerinde etnikli~e auf yap~larak tan~mlanmaktad~r), sonuç olarak Modern Avrupa'da ulus-devlet'in iki olu~um sürecini biribirinden ay~rdeder. Uzun bir tarih öncesinden sonra (1780'e do~ru, uyumlu etnik gruplar~n otuzdan daha az olmad~~~~ görülür, ve bunlar~n üçte ikisi, takip eden 150 y~l içinde bir millet olu~turmay~~ ba~arm~~lard~r), milliyetler (nationolites) hare-keti, yukar~dakiler ve a~a~~dakilerle birlikte, "hakim olmayan bu etnik gruplar~", kâh etnik bir kimli~e kâh siyasi, tarihi ve co~rafi aç~dan belirlen-mi~~ mahalli bir kimli~e kah Landespatriodsmus tipinde

(protonasyonal) bir kimli~e dayanan, bir ulus-devlet in~as~~ için gerekli s~fat-larla donatmaktan ibaret kalm~~t~r.

~imdi devletin tan~ m~ na geçelim. Devletin tan~ m~, etni ve nasyon (millet) kavramlar~n~n tan~m~ndan daha kolayd~r. Örnek olarak, me~hur hukukçu Raymond Carre-de-Malberg'in tan~m~~ haurlanabilir. Ona göre, devlet, "hususi bir ülkeye yerle~mi~~ ve üyeleriyle münasebetlerinde üstün bir eylem, buyruk ve zorlama gücü olan bir örgütlenmeye sahip insanlar toplu-lu~udur (Communaute)" (Contribution â la t1W•orie g- '116ra1e de l'Etat, 1921). Burada Machiavel (devlet belli bir ülkede bir halk üzerinde otoriteye ve gücün me~ru kullan~m~na sahip olan iktidard~r) ve Jean Bodin ile aç~k bir ba~lant~~ bulunmaktad~r ve sadece onun hakimiyet teorisi devlette düzeni ve refah~~ hakim k~lmaya elveri~lidir. Bu suretle devlet ve halk mefhumlan birbi-rine yakla~m~~~ olurlar, çünkü devletin geli~me süreci, ethnos olarak ve Laos olarak halk~~ ayn~~ bütünün içinde kayna~unna imkan~~ sa~lar.

(7)

Bundan dolay~, devletin içtimai, askeri, siyasi, iktisadi dördü bir i~levi or-taya ç~kar. Gerçekten devlet için sözkonusu olan görevler ~unlard~r: 1. ~çdü-zeni ve toplulu~un üyelerinin korunmas~n~~ (Hölderlin'in ~airane bir ~ekilde "insanl~k çiçeklerinin ve meyvelerinin bitti~i bahçeyi çeviren duvar" diye ad-land~rd~~~~ ~eyi) sa~lamak; 2. Ülkenin müdafaas~m, gerekti~inde silah gücüyle temin etmek; 3. Kamu alan~nda oldu~u kadar özel alanda da, yöneten ler ve yönetilenler aras~ndaki ili~kiyi âhenkli ve etkili bir tarzda i~letmek; 4. Bir taraftan savunmaya, di~er taraftan iktisadi hayata lüzumlu altyap~lar~-özellikle ula~~m vas~talar~n~- uzun ya da k~sa vadede bir geli~me ve vatanda~-lar aras~nda payla~ma perspektifi içinde temin etmek.

Ulus-Devlet Modelinin Olgunla~tinlmasr Zaman ve Mekân

Mekâna dayanmayan, di~er bir ifadeyle, bir topra~~~ i~gal ve kontrol et-meyen, ulus-devlet yoktur. Zirâ, devlet mefhumu -ister hükümran bir devlet ya da ba~~ml~~ bir devlet sözkonusu olsun- siyasi ve hukuki oldu~u kadar zo-runlu bir biçimde ülke ile de alakal~d~r. Ulus-devlet, siyasi birli~in mekan' ve devlet zatiyetinin fiziki varl~~~n~n i~areti olan bir ülke gerektirir. Siyasi co~-rafyaya temel vazifesi gören, uzaya ait bu tan~mlama haritac~l~kta ifadesini bulur, çünkü bu durumda harita bir toprak parças~n~n i~galinin ve bir halkla topra~~~ aras~ndaki ba~~n görüntülü ibraz~d~r (bu durum, haritalar~n çizil-mesi ve biçimlendirilçizil-mesi üzerinde devletler aras~ndaki say~s~z çat~~malar~~ ve tart~~malar~~ aç~klayan bir husustur). E~er bir devletin ülkesi, konumu ve kap-sam~~ itibariyle de~i~ebilirse de, o daima siyasi aç~dan s~n~rland~r~lm~~~ ve çevre ülkelerden ayr~lm~~~ bir mekan parças~n~~ te~kil eder. Bundan dolay~, ulus-devlet, toplulu~un emniyetini ve onu te~kil eden kitlelerin iç birli~ini temin etmek gayesiyle, çevresine sürekli bir engel; s~n~r, yani üzerinde hakimiyetini icra etti~i alan~~ çevreleyen bir hat tespit etmeye zorlanm~~t~r. Bunlar~n ör-nekleri, Limes'lerden ve eski Çin Seddi'nden XIX. ve XX. yüzy~llar Avrupa'-s~n~n tarihi ve hareketli s~n~rlar~na ya da Amerika'da ve Afrika'da sömürgeci-li~in "geometrik" s~n~rlar~na kadar uzanan bir yelpaze te~kil ederler.

Fakat devlet-ülke-s~n~r üçlüsü, (genellikle çok milleti bir devlet yerine) mütecânis bir ulus-devletin olu~um sürecinde röl oynayabilmesi için, di~er iki orta~~n~n: hükümranl~k ve etniklik'in de kat~l~m~n~~ gerektirir. Bir yandan, siyasi gücün s~fat~~ ve devletler aras~nda bifi~ikli~in i~areti olan s~n~r, iki hü-kümranl~k aras~ndaki hem ba~lant~~ çizgisini hem de ayr~lma çizgisini i~aret-lemek için belirlenmi~tir. (~ngilizce'de haritayla ilgili hudud mefhumu -boundaly- ve jeopolitik s~n~r mefhumu - frontier veya border- birbirinden ay-

(8)

320 F. BEDARIDA - N. ROUSSELLIE - B. YED~YILDIZ

r~l~r). Di~er taraftan, çok etnili devletlerin aksine, ulus-devlet ayn~~ etno-kül-türel cemaata mensubiyet ~uuruna dayand~r~lm~~t~r.

Bununla birlikte,1663-1763 y~llar~~ aras~nda Yeni-Fransa'da, yâni Kanada tarihinin az bilinen ve Cornelius Jaenen taraf~ndan incelenen bir devresinde oldu~u gibi, ayn~~ ülkede, her ikisi de farkl~~ iki "milli" iktidar~n bâz~~ ~artlarda örtü~tükleri de vâki olmu~tur. Burada sömürgeci iktidar, bir taraftan A~a~~-Kanada ülkesi ve sâkinleri üzerinde, Fransa kral~n~n milletleraras~~ planda hak edilmi~~ ve tan~nm~~~ hâkimiyetini, di~er taraftan yerlilerin, hintli "milletler"in (bugün "First Nations" diye adland~r~lm~~lard~r), özellikle ~ro-kualar~n (Iroquois) 1° ve Algonkinlerin (Algonquins)'' haklar~na sayg~y~~ ba~-da~t~ rmay~~ ba~arm~~t~r. Ba~ka bir ifadeyle, Frans~z monarjisi için, yerlileri, topraklar~ndan mahrum etmeksizin ve onlar~~ yabanc~la~t~rmaks~z~n, fakat topraklar~n~n mülkiyetini garanti ederek ve "millet"lerinin özerkli~ini (otonomi) koruyarak bütünle~tirmek sözkonusuydu. Netice itibariyle, söz-konusu olan, bir fanus bifrons rejiminde, Fransa'n~n hükümranl~~~n~n tas-diki ve ana devletin vergisine, hukukuna, adliyesine ve askeri hizmete tabi olmayan Hintlilerin topraklar~~ üzerindeki hak ve hukuklar~na sayg~~ gösteril-mesi aras~nda hassas bir denge vard~r.

~ kinci parametre: zaman boyutu. Milletler ne zamandan beri vard~ r? Klanlar, oymaklar, siteler, ~ehirler, eyâletler ~eklindeki eski sosyal örgütlen-meden ulus-devlete nas~l geçilmi~tir? Bu uzun gebelik süresinde milletlerin tarih öncesinden ya da iptidai tarihinden (protohistorie) beri devletler hâ- linde formel te~ekküllerine kadar, duygunun do~u~u, millet fikrinin ortaya ç~ k~~~, monar~ik, cumhuriyetçi, demokratik biçimde devlet yap~lan-mas~~ gibi- safhalar çizmek ve bir dönemlendirme belirlemek mümkün mü-dür?

1° ~rokualar, Kuzey Amerika K~z~lderilileridir. "~roquoi", algonkin dilinde "engerek y~lan~" anlam~na gelen bir deyimdir. Bu kavim kendilerine "uzun ev insanlar~" derler. Bu ad, onlar~n matriklan biçiminde örgütlenmelerinden ve geni~~ âileler hâlinde bu tip konutlarda (uzun ev) oturmalar~ ndan kaynaklamr. Bu matrildanlar, be~~ kabile ya da ulus (Mohawldar, Oneidalar, Onondagalar, Cayugalar, Senecalar) olu~turmaktayd~. Toplulu~un büyük meclisi, matriklan ba~~na bir tane olmak üzere 50 bilge ya da sachem'den meydana geliyordu. Böylece az~nl~klar~n ifâde özgürlü~ünü de güvenceye alan bu karar süreci, Kuzey Amerika K~z~lderililerinin en geni~~ siyasi sistemi say~l~r (B.Y.).

~~ ~Algonkinler, Kuzey Amerika'da ya~ayan bir kabileler toplulu~una ve bunlar~~ birle~tiren dil grubuna ad~n~~ veren yerli halk (B.Y.)

(9)

Burada, Ortaça~'a kadar ç~kan, uzun bir kronoloji taraftarlanyla, millet ve milliyetçili~in ancak sanayi devrimiyle ve modernlikle varl~k ve anlam ka-zand~~~n~~ ileri süren Ernest Gellner ve Eric Hobsbawm gibi k~sa bir kronolo-jiyi savunanlar çat~~maktad~rlar. Daha 1913'te Roberto Michels aç~kça ~unu savunuyordu: "Ortaça~~ milli duyguyu tan~maz". Di~erleri, Friedrich Me-inecke tarz~nda, farkl~~ bir varsay~m ileri sürmü~lerdir: milletlerin bir bitkisel varölu~u, bir nevi uyku hali varsay~m~~ (her ne kadar zaman zaman ancak göz ucuyla uyuyabilseler de!- demektedir). Hans Kohn gibi bir yazar, "kuluçka" kavram~n~~ kullanmaktad~r. Fakat bunlar~n müphem, tahmini ve, netice itiba-riyle, az ayd~nlat~c~~ mefhumlar oldu~unu söylemek gerekir.

Asl~nda, XIX. ve XX. yüzy~llarda kendilerini ülkelerinde milli hareketin teorisyenleri ve ~iirleri (chantres) olarak gören ve netice itibariyle milletle-rinin ~övenizmini de~ilse bile hak iddialar~n~~ me~rüla~t~rmak ve kutsalla~t~r-mak gayesiyle (mesela Camille Jullian Gaule'de Roma fethinden 500 sene önce bir milletten bahsediyordu) kökleri geçmi~in çok uzaklar~nda aramaya mütemayil olan tarihçiler bir tarafa b~rak~l~rsa, bir milli ~uurun eskili~i tema-s~n~~ geli~tirenler bilhassa ortaça~alar olmu~tur. Marc Bloch'un hali böyledir. ~u sat~ rlar~ n yazar~~ Halvdan Koht'un durumu da ayn~d~ r: "XII.yüzy~ l~ n ba-~~ ndan beri milliyetçilik Avrupa'da sürekli bir tarihe sahiptir"". Daha da uza~a giderek, K.F.Werner, milletlerin eski Ortaça~dan itibaren mevcut ol-duklar~n~~ savunmu~tur. Bunlardan baz~lar~~ kaybolmu~~ ve di~erleri, kesinlikle do~ru çizgiye sahip olmayan uzun bir yolu takip ederek varl~ klar~n~~ koru-mu~lard~r".

Bilhassa dilbilim ve arkeolojiye dayand~r~lm~~, Avrasya dünyas~~ hakk~n-daki tebli~inde, Omeljan Pritsak, Rusya steplerinden ve Ortaasya'dan gelen baz~~ oymaklar~n (tribus) kaderini anlat~yor. -Franklar~, Alamanlar~, Gotlar~~ te~kil eden cermen kabilelerinin olu~umunda oldu~u gibi- binleri bir collu-vies gen tium meydana getiriyorlar ve mahalli nüfusca emilmek suretiyle gü-zergahlar~mn sonuna ula~~yorlar (mesela etninin bile~kelerinden birini te~-kil eden ad genellikle me~rüla~t~rma araçlar~~ i~levi gören etimolojilere dayal~~ efsanevi bir boyut kazand~~~~ halde, ~talya'da, adlar~n~~ bile kaybeden Ostro-

12 Halvdan Koht, "The Dawn of Nationalism in Europe," Amerian Historical Reiew, , 52 (1947): 265-80. (H.Koht, kurulu~u s~ras~nda CISH'in büyük ~ahsiyetlerinden biri olmu~tur ve Hitler'in sald~r~s~~ arefesinde Norveç'in D~~i~leri Bakan~~ olarak tayin edilinceye kadar öyle kalm~~t~r).

I3Karl-Ferdinand Werner, "Les nations et le sentiment national dans l'Europe medievale", Revue Historique , 244, no. 2 (oct.-clec. 1970): 285-304.

(10)

322 F. BEDARIDA - N. ROUSSELLIE - B. YED~YILDIZ

gotlar örne~i: t~pk~~ Alamanlar=all men = bütün insanlar örne~inde oldu~u gibi). Tatarlar gibi di~er göçebe kabileler, Mo~olistan'dan hareketle ilerle-dikten sonra Xl.-XII. yüzy~lda Orta-Asya'da Sogd bölgesinin ~ehir sitelerinde iskân olunurlar ve oralarda konfederasyonlar halinde ya~arlar. O halde bu- rada sosyal örgütlenmenin arkaik biçimlerinde kal~n~r ki bu biçimlere zorlan~l~rsa etnik grup mehfumu uygulanabilir, fakat hiçbir halde, geli~imin ba~lang~c~nda bile, millet mefhumuna uygulanamaz.

Franti~ek ~mahel ise, XIV. ve XV. as~rlar Bohemyas~~ örne~inde, "çek bo-zuklu~u" ifadesini kullanmay~~ tercih ediyor". Ona göre, gerçekten, e~er millet ayn~~ dili konu~an, ayn~~ tarihi ülke üzerinde ya~ayan ve bir etnik daya-n~~ma duygusuna mü~tereken sahip olan bir halk toplulu~u olarak tan~mla-n~rsa, bir da~lar çemberiyle her taraftan ku~at~lm~~~ Bohemya co~rafyas~, bir devletin mevcûdiyeti, bir ba~kentin merkezile~tirici iktidar~~ -ki buna ülkeye çal~~maya ve ba~armaya gelmi~~ göçmenleri, bilhassa Almanlar' bütünle~tirme yetene~i de eklenir- gibi üç faktör sayesinde Avrupa'n~n göbe~inde müs-tesnâ bir protonasyonalizm tipi bulunur. XIV.yüzy~l~n sonunda bu büyük milli ba~~ms~zl~k hareketinin çekirde~i ve mayas~, Jean Hus15'un dini vaaz~~ ve teolojik tefekkürü etraf~nda, entelektüel ortam taraf~ndan olu~turulmu~tur. Prag Üniversitesi bilginlerinin oynam~~~ oldu~u, Patria, Lingua, Sanguis ve Fides'i, yani ülkeyi, dili, etnik miras~~ ve iman~~ tek bir topluluk halinde birle~-tirmek arzusuyla "kutsal çek milletrni yücelten merkezi röl buradan kaynak-lanmaktad~r. Fakat Huscü hareket böylece Çek milliyetçili~inin ba~lang~c~-n~n potas~~ olmu~sa da, XV. yüzy~l~n ba~~nda, Huscüler 16 ve anti-huscüler ara-s~nda Fidesin natio ve patria üzerindeki zaferine yol açan u~ursuz bölünme, hamleyi k~rar, öyle ki bu geçici "Prag ilkbahar~"ndan sonra, milli uyan~~~ sa-atinin çalmas~~ için XIX. yüzy~l~~ beklemek gerekir.

Ulus-devletin uzun do~um sürecinde, daha klasik, ve yukar~dan bast~-r~lm~~~ ba~ka güzergahlar da oldukça yayg~nd~r. Bu sebeple, John Rogister ta-raf~ndan incelenmi~~ olan, XVI. yüzy~ldan XVIII. yüzy~la devlet meclislerinin eylemini ortaya ç~karmak uygun olur. Bu meclisler, modern Parlamentolar

14 Daha geli~tirilmi~~ bir ispatlama için yazann ~u kitab~na bk.z. La r.volution hussite: une anornahe historique (Paris: PUF, 1985).

15Jean Hus (Bohemya 1371?- Konstanz 1415), Çek din reformcusu ve yazar~,viiz, edebiyat

ve sanat uzman~, tanr~bilim Fakültesi dekan~~ ve Prag Üniversitesi Rektörü (1409) olan J. Hus, Çek kültürünün beli ba~l~~ temsilcilerinden biridir (B.Y).

16 Huscüler, Jan Hus'un yanda~lan. ~ki gruba ayr~l~rlar: Pragl~~ ~l~ml~lar ve Taborlu

(11)

gibi bir halk~n temsili yerine, belli bir ülke üzerindeki toplumun arac~~ grup-lar~n~~ ve tarikatlar~n' (ordres) yans~tmaktad~rlar. Bu meclislerin bir milli dev-letin olu~umuna ilk katk~lar~, onlar~n hanedan ya da diplomasi yoluyla bir araya getirdikleri muhtelif toprak temsilcilerini kendi ba~~rlar~nda bütünle~-tirmeleri tarz~ndad~r. Bu ülke birliklerinden en belirgin örnek Burgonya Flandres Devleti'nin Aragon-Castille-Habsbourg Devleti ile birle~mesi" ör-ne~idir. Fakat 1569'da Polonya Krall~~~~ ve Litvanya büyük-dukal~~~~ aras~n-daki Lublin Birli~i de zikredilebilir". Burada eksen olarak ortak bir Diyet Meclisi söz konusuydu. Bu meclisler taraf~ndan askeri planda ülkenin sa-vunmas~mn sivil planda hürriyetlerin ve adetlerin korunmas~n~n çifte i~areti alt~nda tekknül, kah federal bir devlete do~ru kah üniter bir devlete do~ru-dur (hukukçu Emile Lousse, "insan~n daima bölgeci olaca~~n~" savunabilmi~~ olsa bile). Di~er misaller: XVIII. Yüzy~lda Neuchatel devletleri ya da, devlet meclisleriyle techiz edilmi~~ Papa ülkesi olan Comtat-Venaissin'de, "Kontlu~un hususiyeti" frans~z krall~k maliyesinin müsadereleri kar~~s~nda tutunmakta çok güçlük çekti~i halde, ~htilâl'e kadar imtiyazlar~n~~ elde tut-may~~ ba~aran 13rn devletleri. Ayn~~ ~ekilde, Transilvanya ve Yunanistan'da oldu~u gibi di~er ülkelerde de devlet meclislerince imtiyazlar~n korunma-s~ndan yava~~ yava~~ bir milleti temsil etme tutkusuna, onun me~rûlu~unu sembolle~tirmeye, hatta milli hükümranl~~~~ tecessüm ettirmeye kayan benzer bir süreç gözlenmektedir.

Bir Me~rula~t~rma Tam Aray~~~nda

Yukar~da görüldü~ü gibi, milli bilincin olu~umunun dönemlendirilmesi geni~~ bir tart~~ma konusu sunuyorsa da, tarihi gerçeklik olarak, ulus-devlet kesinlikle modern bir görüngü olarak kal~r. Burada, Gellner ve Hobsbawm ile birle~iyoruz, fakat iktisadi modernlikten daha çok siyasi modernli~e da-y-anarak". Gerçekten, 1789 ~htilali iledir ki, büyük dönemeç, yani milli dev-

17 Avrupa'n~n orta-bat~~ kesiminde yer alan Flandre bölgesinde Burgogne hânedân~~

çökünce (1477) bölge Habsburglulara geçmi~tir. önce Avusturya, sonra ~spanya Habsburg hânedâmn~n egemenli~inde kalan bölge, din sava~lanyla dolu bir dönem geçirmi~tir. 1659 Pireneler ve 1678 Nijmegen antla~malanyla topraklar~n~n bir k~sm~~ Fransa'ya b~rak~lm~~t~r. 1794'te Fransa bütün bölgeyi i~gâl etmi~, ancak 1830da Belçika büyük bir k~sm~n~~ geri alm~~t~r

(B.Y.).

18 Lublin Birli~i antla~mas~~ 1569'da, bir diyet meclisi toplant~s~nda, büyük bir törenle

inualanm~~t~r (B.Y.).

18 Siyâsetin önceli~i ve siyâset felsefesi tezi ile kapitalizmin ve sanayi ihtilâlinin önceli~i

tezinin yan~nda, harp ve ~iddeti vurgulayan görü~leri de zikretmek yerinde olur. La Selle Epoque'un di~er Alman ve Avusturyal~~ yazarlar~~ için oldu~u gibi Otto Hintze (Staat und

(12)

324 F. BEDARIDA - N. ROUSSELLIE - B. YEDIYILDIZ

letten ulus-devlete dönü~me vuku buluyor. ~nsan Haklar~~ Beyannâmesi ile hükümranl~k ve me~ruiyet kral~ n ~ahs~ndan halka geçiyor. Böylece halk, kendi öz tarihinin en yüce uyru~u olmak için hükümdar~n~n uyru~u olmak-tan kurtuluyor. O halde Habermas ~u hükmünde tamamen hakl~d~r: "ulus-devlet ve demokrasi Frans~z ~htilaWnden do~mu~~ ikizlerdir".

Buradan hareketle iki millet modeli geli~mi~tir. Fransa'dan gelen yeni ihtilalci ilkeler, bir barut izi gibi Avrupa'n~n her taraf~nda ve Latin Amerika-'da, -o zamanlar bir Saatnadon 'u de~il bir Kulturnation 'u temsil eden ("siz di~er frans~zlar, siz ~ansl~s~n~z, diyordu Hegel Victor Cousin'e, siz bir millet-siniz")- Almanya'da yay~ld~~~~ s~rada, Schiller'in ve Hölderlin'in yan~nda, Fichte, Discours â la nation allemande adl~~ eserinde, parlak bir tarzda, Peter Hoffmann'~n ifade etti~i gibi, alman milliyetçili~inin ve Almanya'n~n tarihi misyonunun temel ilkelerini ilan ediyordu. Baz~~ hususlarda, Fichte'nin, te-mel olarak yurtseverlik ve insanl~~~n terakkisini birle~tirmeyi dü~ündü~ün-den, Frans~z ihtilalci yurtseverli~ini Prusya'ya aktard~~~~ do~ruysa, bu bir me~rula~urma tarz~~ aray~~~nda üstün gelen milletin etnikçi bir tan~m~d~r; çünkü milleti tan~mlayan ~ey, halkt~r daha do~rusu Volkheit'dir. Ayn~~ za-manda, Fichte, dilin, kendisine göre bütün di~er dillerden üstün olan alman dilinin rölü üzerinde ~srar eder. Onun için gelecek, sâdece halk~n birli~ini ifade etmek zorunda olan (zira bir bütün te~kil eder) alman birli~inde de~il, fakat Avrupa'da ulus-devletin genelle~mesinde yatar. O halde onun XIX. yüzy~l boyunca ve 1918 yenilgisinin ertesine kadar alman milliyetçili~i üze-rindeki etkisi takip edilebilir. Almanya'n~n misyonu fikri, terkedilmi~~ olmak ~öyle dursun, özellikle Stauffenberg karde~ler nezdinde, nazizme kat~lan di-~er yurtseverlerin ya da milliyetçilerin aksine, Führer'in milletin misyonunu barbar ve cani davram~lara do~ru döndürdü~ü ölçüde, Fichte'ci yüksek tut-kunun Hitler taraf~ndan bozulmas~~ kar~~s~na öfkeyle dikilen yeni taraftarlar bulacakt~r.

Verfassung ) için de, harp modern devletin kurulu~unun motörüdür. Bu jeo-militer vizyon

(bugün askeri-sanayi ayg~t diye adland~r~labilir) k~sa zaman önce Charles Tilly taraf~ndan yeniden ele al~nm~~t~r ( Coercion, Capital and European States A.D. 900-1990 , Cambridge, MA: Blackwell, 1990) . O ~öyle yaz~yor: "Devletleri kuran harptir ve harp edenler devletlerdir". Di~erleri, Foucault ve Elias'y~~ takip ederek, kapitalden çok ~iddetin rölü üzerinde, dolay~s~yla modern toplumun te~ekkülünün temelini olu~turan "disiplinci toplum" üzerinde durdular. Elias'a göre, "medeniyetin geli~mesi", bir ~iddet toplumundan ~iddetin devlet monopolüne geçi~ini temine imkân sa~lamaktad~r.

(13)

Fichte'nin sosyal bütünlü~ün ferde üstün geldi~i "holiste"2° vizyonuna kar~~l~k, Renan'~n 1882 y~l~nda verdi~i Qu'est-ce qu'une nation? adl~~ me~hur konferans~nda dile getirdi~i frans~z millet anlay~~~, halk~n r~zas~na dayanan modern demokratik ferdiyetçilik ile ba~da~an, "seçime ba~l~" ve hatta sub-jektif bir anlar~ur. Zira Renan için millet bir modern siyasi kavramd~r,

çünkü Antikite'de s~rf imparatorluk ya da site tan~n~yordu. 1870 y~l~nda Strauss'a ~öyle yaz~yordu Renan: Bunun içindir ki, hânedan prensibi terke-dildi~i andan itibaren, art~k s~rf "milliyetler hukuku", yani halklar~n ~rk', ta-rihi ve irâclesiyle belirlenmi~~ gruplar~n hukuku vard~r". 1882'de daha uza~a giderek, ~u beyanda bulunur: "Bir millet, bir ruhtur, manevi bir ilkedir", ona "aç~kça ifade edilmi~~ ortak hayat~~ devam ettirme arzusu" gerekir: k~saca bu "bütün günlerin bir halk oylamas~d~r".

Ayn~~ ~ekilde, kendisi de ferdiyetçi anlay~~~n ve evrenselci arzunun ~ampi-yonu olan Stuart Mill de, Considerations on Representative Government (1872) adl~~ eserinde, milleti ~uurla tan~mlam~~~ ve ulus-devleti övmü~tür. Onun için mütecânis bir devlet, hürriyetin ve bilge hükümetin bir teminat~-d~r, zira milli bir duygunun mevcut oldu~u yerde otodeterminasyon ilkesi gere~ince, fakat ya~anabilir bir bütün olu~turma ~art~yla, herkesin ayn~~ dev-lette birle~meleri iyidir (mesela, ona göre, ~ngiliz milletine mensup olma, ~s-koçyaIllar~n ve Gallilerin (gallois) menfaatine idi). Ayn~~ anda, mültinasyonal bir sistemin taraftar~~ olan, Acton gibi baz~~ liberallerin, milliyetin hürriyete ve refaha de~il, fakat kavgac~~ ruhun ve ilkel içgüdülerin tehlikeli gâlibiyetine yol açt~~~n~~ savunarak, milliyetçili~i ciddi bir tehlike olarak gösterdikleri do~rudur-2°. (Hedva Ben-Israel de, Acton'un dü~üncesinde, tribal gerileme-den ve manevi üzerinde biyolojik'in zaferingerileme-den bahsediyor).

Bununla birlikte, irâdeci anlay~~, liberal demokrasi ilerledi~i sürece ba-~ar~~ kazanmaktan geri kalmam~~t~r. Bu baba-~ar~~ için kâh Kant'~ n evrenselli~ine ba~vurmu~tur (Kant'a göre, "Devlet bir mülkiyet de~ildir, [patrimonium]; üzerinde kendisinden ba~ka hiç kimsenin emretrne ve düzenleme hakk~~ bu-lunmayan bir insanlar toplumudur" Zum ewigen Frieden), kâh Risorgimen-to'nun ~talyan yurtseverlerinin görü~ünden (mesela bir Mancini "her millete kendisinin ve bütün ülkesinin hükümranl~~~n~~ [signoria] veren, ona te~kilat-

Holizm taraftan. Holizm, özellikle Duhem taraf~ ndan savunulan, bilim kuram Buna göre bir bilimsel önerme hiç bir zaman tek ba~~na tecrübenin lustas~na vurulamaz, bu, ancak bilim dal~= tümü için yap~labilir (B.Y.).

21 Lord Acton, "Nationalism," (1862) in The History of Freedom and Other Essays,

(14)

326 F. BEDARIDA - N. ROUSSELLIE - B. YED~YILDIZ

lanma ve emretme, ihtiyaçlar~na uygun bir hükümet seçme yetene~i veren, ona milletten bir devlete dönü~me hakk~~ veren ilkeyle övünmektedir"9 Henri Hauser gibi tarihçilerin ("bir ortak ya~ama arzusu") ve Durkheim gibi sosyologlar~n ("bir ortak irade") 23 tahlillerine kadar, halklar~n kendilerine sâhip ç~kma hakk~n~~ yard~ma ça~~rm~~ur.

Milli Kimlik ve Kutg2~1a~t~rma

iyice dü~ünüp ta~~nd~ktan sonra, millet-halk-devlet münâsebetinin, en ameli tarzda ancak milli kimlik mefl~umu etraf~nda anla~~labilece~i ortaya ç~kar. ~üphesiz, uzun zamandan beri ve aksi bir tesadüfle moda olan, bir çok kli~eyi ta~~m~~~ ve ta~~makta olan, milli mizaç kavram~yla gerçekle~tirilecek her türlü yakla~~m~~ bertaraf etmek ~art~yla. Gerçekten milli kimlik ancak ~a-h~s ve grup diyalekti~i çerçevesinde tammlamr. Burada iki parametre birle-~in Bir yandan, fertteki bir ortak bütüne, hem sosyal gruba ve hem de milli ortakl~~a (collectivit) mensup olma ~uuru; di~er yandan, bu grubun ve bu ortakl~~~n di~er milli ortald~klara nazaran farkl~l~~~mn ~uuru. Bu toplum ve kültür antropolojisinde anahtar unsur, kendinin ve özsayg~mn (dignite") ta-n~nmas~~ hakk~n~n talebiyle birlikte, bir cemaata ruhi, maddi ve manevi men-subiyetin mükafatland~r~c~~ duygusudur.

Böyle bir milli kimlik ~uuru, ayn~~ ülkede bölgelere ve sosyal kategorilere göre farkl~~ biçimde geli~ir. Hiyerar~inin ortas~nda, pilot bir röl oynayanlar genellikle seçkinler ve onlar aras~nda da entellijentsiyad~r, halbuki halk kitle-leri, i~çiler ve hattâ köylüler en son etkilenenlerdir (~ehirle~me ve sosyal ha-reketlilik milliyetçilik ve ferdi ve aileyi stratejiler aras~~ birle~mede önemli bir yer tutarlar). Bu veriler çerçevesinde, ve XIX. yüzy~l Avrupas~ >nda milliyeder hareketi örne~inden hareketle, Miroslav Hroch, üç safhal~~ bir zaman modeli in~â etti. A Safhas~: esas itibariyle kültürel olan bu safha, dilin geli~mesiyle, edebiyatla, folklorla, arkeolojiyle belirginle~mi~tir. Sonra, bu take off (yüklenme, havalanma) türünün arkas~ndan, B safhas~, yurtseverli~in ve kimlik iddias~n~n canland~rd~~~~ ve bir devlet te~kil etme ehliyetinin tan~nma-s~na çal~~an, etkili küçük bir az~nl~~~n eylemi safhas~d~r. Nihayet, C safha-

22 7 Aral~ k 1861 tarihli nutuk, Discorsi parlamentari sulla questione romana (Florence,

1871), 9.

23 Henri Hauser, Le Principe des nationalites (Paris: Alcan, 1916), 7. (H.Hauser, bu prensibin "bir yanl~~~ aç~k fikir diye adland~r~labilen ~eyin tipi " oldu~unu beyan etmekle i~e ba~lamaktad~r. Durkheim'inki gibi Hauser'in dü~üncesinin de Birinci Dünya Harbi ile ve ondan beklenenlerle etkilenmi~~ oldu~unu ifade edelim.

(15)

s~nda, milliyetçiler kazanm~~t~r: Kamu alan~nda ve siyasi alanda kitle bask~n-lar~na ~âhit olunur, bu ulus-devletin yaraul~~~mn arefesinde ya da ertesinde, halk~n yo~un deste~i demektir24.

Ortak bir davran~~~ eski ve yeni milliyetçilikleri nitelendirir: Kutsalla~-urma süreci, Malraux'nun belirtti~i gibi, "zihin bir millet fikrini do~'urur, fa-kat onun hissi gücünü meydana getiren ~ey, hayâl cemaatidir". Zira, hayâliye ve kutsala ça~r~da bulunmayan milliyetçilik yoktur. ~~te bu -bayraktan ve milli mar~tan dini ve milli bayramlara kadar- bütün bir âyinler ve semboller yelpa-zesini genellikle rafine bir sahneleme ve gösteri sananyla ifâde eder.

Donal Kerr, - "protestan" ~ngiltere ve "katolik" ~rlanda aras~ndaki yüzy~l-l~k mücâdele-, "papa taraftarlar~" ve (papada Deccal'in surat~n~~ görecek ka-dar) "papa kar~~tlar~" aras~ndaki harplerin bütün öfkesiyle beslenmi~~ ve i~-kencenin hat~rlar~mas~yla güçlendirilmi~~ mücâdele gibi bir ideal örnekten hareketle, bu dini ve milli mensubiyet aras~ ndaki aynile~tirmenin (identification) nas~l bugüne kadar uzand~~~n~~ tasvir ediyor. Bu durum, Ir-landa'da 1960 y~llar~na kadar böyle iken ~ngiltere'de kraliçe hâlâ kutsalla~-urma âyini s~ras~nda ~sa olmaya ve Fidei Defensor ünvan~n~~ ta~~maya devam etmektedir (bu ülkede protestanl~~~n da~~lmas~~ Resmi Kilise'nin yan~nda çok say~da küçük kiliselerin ve rakip tarikatlar~n mevcudiyetiyle aç~klanm~~~ olsa bile durum böyledir). Te~kilâtlanm~~~ dinlerde mevcut dini yay~na gayre - tiyle uyar~lm~~~ olan ve ( XIX. yüzy~lda "milletlerin ~sa's~" diye tan~mlanan) Polonya örne~inde gözal~c~~ bir tarzda tekrarlanm~~ur, fakat bir çok ülkede de -Katalonya için Monserrat'dan H~rvatistan için Zagreb'e kadar, Yunanis-tan için OrtadokslukYunanis-tan siyonizmin serüvenlerine kadar- varl~~~n~~ hissettiren bu me~rula~urma mant~~~, hat~rlanabilir sava~larla nöbet de~i~tirmi~~ olan "kutsal" sava~lar yaratarak ~slâm'dan Hinduizm'e, Hristiyanl~k d~~~~ dinlerde de yay~lmaktad~r.

Hedva Ben-~srael de, semboller, imajlar ve metaforlar gibi muhtelif mi-sâllerle süsledi~i bu boyut üzerinde ~srar etmektedir. Her yerde milli kahra-manlar~n azizler aras~na kat~lmas~~ tabii hâllerdendir. Her yerde kutsal top-raklara sayg~~ gösterilir: Japon okullar~nda uzun zaman tak~m adalar~n tanr~-lar~n vücuduna göre biçimlendirildi~i okutulmu~tur, bununla birlikte Güney

24Miroslaw Hroch, The Social Preconditions of National Revival in Europe (Cambridge:

Cambridge University Press, 1985). Ernest Gellner'e de bkz., "L'avvento del nazionalismo e la sua interpretazione: i miti della nazione e deha classe", in Storia d'Europa, ed.,Perry Anderson (Turin:Einaudi, 1993).

(16)

328 F. BEDARIDA - N. ROUSSELLIE - B. YED~VILDIZ

Afrika'da Kalvinist Voortrekkersier, kendilerini arz-~~ mev'üdu arayan ~srâilo-~-t~llar~~ olarak görüyorlard~~ 25.

Öyleyse buradan hareketle ikili bir kutsalla~t~rma süreci aç~labilir. Bir ta-raftan, dinin, inanc~n ve milli kimli~in amili olarak ve milliyetçili~in besleyici g~das~~ olarak te~kilâtlanm~~~ bulunan cemaate mensubiyetin bir âlet haline getirilmesi gözlenmektedir. Di~er taraftan, millet bizzat din hâline yüksel-tilmi~~ ve kültü ve âyin usulüyle, ~ehitli~iyle ve seremonileriyle, a~k~n~n ve mutlalun s~fatlarlyla techiz edilmi~tir. Hattâ, modern ve laikle~tirilmi~~ bir ba-k~~~ aç~s~na kadar, ulus-devlet, Fransa'da vatan ve Cumhuriyet (La Rpubli-que) dini örne~inde oldu~u gibi yeni bir dinin kayna~~~ ve yata~~~ olmaktad~r.

ILUlus-Devlet'in Ulc~l~~~: Ulus-Devlet 'in D~~~nda Milli

Bu ikinci k~s~mda, bir bak~ma birinci lusm~n tersi olan bir yöntem teklif ediyoruz: söz konusu olan, millet ve devleti in~â süreçleriyle ayd~nlatmaktan daha çok, millet, milliyetçilik, halklar ve devletler ile ilgili fikirleri, ba~ar~s~z-hklar, sorunsalla~t~rmalar ve a~malar çerçevesinde ayd~nlatmakt~r. Devlet ve milleti biri birine göre anlamaktan daha çok, devletin yoklu~unda millet fikrini ayd~nlatmak ya da üniter bir milletin yoklu~unda devlet fikrini anla-mak sözkonusudur. Di~er bir ifâdeyle, bu ikinci k~s~mdaki beklenti ~udur: devlet=millet tarz~ndaki modern denklemin terkedilmesine karar verildi~i zaman, "Milletler, halklar ve devletler" aras~ndaki ili~kiler hakk~nda ba~ka bir ~ey ö~renilir mi?

Devletin millete e~it olmad~~~~ (ve halklar~n müesses milletlere e~it ol-mad~~~) varsarm~n~n benimsenmesi, bugünün tarihçisine yönelik bir tavsi-yeye çok büyük bir yer, çok güzel bir yer vermek: devlet ve millet çiftinin i~le-yi~~ bozukluklar~n~n ehemmiyetini abartmak, (sonuçlar~ndan memnun kal-mak ya da endi~e etmek için) ulus-devletin "bunal~m"~n~~ de~erlendirmek ve

(post-nasyonal) bir gelecek belirlemek de~il midir? Profesör Hedva Ben-~srael'in adland~rd~~~~ gibi, tarihçilerin ve her disiplindeki bilim adamlar~n~n milli olgu önündeki davran~~~, XIX. yüzy~ldan beri çok güçlü bir ~ekilde tekâmül etmi~tir. Millet ve ulus-devlet mefhumlar~ ndan ba~ka hiç bir mefhum, bu noktada tarihçiyi yazd~~~~ tarih tipine ve bunun gerçekle~tirile-bilen okunu~~ tipine kar~~~ sorumlu tutamaz. Tarihçilerin eski tutumu, tarih-

25 Hedva Ben-Israel, "The Rol of Religion in Nationalism: Some Comparative Remarks on Irish Nationalism and on Sionism," Religion, Ideology and Nationalism in Europe and America (Jerusalem, 1986), 331-40.

(17)

çilerin sosyal rölünün milletinin kutsal tarihini yazan laik ruhban~n (clerc) rölüyle kan~ur~labildi~i ölçüde, milletlerin kurulu~unun iyiliklerini de~er-lendirmek idi ise de, bugün en yayg~n tutum (tam bir ittifak olmasa bile), milletlerin ve devletlerin kötülükleri üzerinde ~srar etmekten ibârettir. XIX. yüzy~lda, tarihçi, devletlerin ve milletlerin kurulu~unun tarihi içinde, akl~n milli tarihi hikaye edi~~ biçimini süsledi~i ve insânile~tirdi~i tutku ve kahra-manl~k ile tam olarak temasa geçi~i sayesinde yükseli~iyle ili~kili her~eyi seve-biliyordu. ~üphesiz, XX. yüzy~lda, art~k durum ayn~~ olmayabilir: Milliyetçili-~in Birinci Dünya Harbi>ndeki katliamlar, ikinci'deki imhâ hareketleri ve bütün asr~n aluld~~~l~ldan ortas~ndaki görüntüsü, milletin, devletin, ulus-dev-letin ya da ~u veya bu halk~n inceleme konusu olarak seçilmesini bile sevim-siz hâle getirmektedir.

Bu ikinci k~s~m boyunca, millet, halk ve devlet aras~ ndaki ba~lar~~ "çözmeyi" teklif etmek, milletin bunal~m~~ fikrine bel ba~lamak anlam~na gelmez. Ayn~~ ~ekilde, bâz~~ ulus-devlet biçimlerinin sonunu tespit etmekten memnun kal~narak post-nasyonal bir ça~~n do~u~u da öngörülemez. Bugü-nün tarihçisi, art~k, geçmi~~ hakk~ndaki anlatuklar~ndan ve yazd~klar~ndan dolay~~ suçsuz olmad~~~n~~ bilmektedir; ayn~~ hileler içine dü~medikçe, kendi-sini, post-nasyonalin -ya da tersine milli tarihin ~âiri, ö~retmeni veya mücidi rölünü oynayabiliyormu~casma "milletlerin dönü~ü"nün- kahraman~~ ilan edemez. E~er bu ikinci k~s~mda millet, halk, devlet fikirlerini birle~tirmek yerine ayn~urmak teklif ediliyorsa, bunun amac~, bu terimlerden herbirini daha iyi anlamay~~ denemek ve tart~~maya açmakur, yoksa gelecek hakk~nda bahse girmek de~ildir.

Millet, halk ve devletin ayr~~abildikleri durumun tarihini incelemek, ilk bak~~ta bir az~nl~k tarihiyle s~n~rlanabilir. Bir millet için devletin yoklu~una ya da bir devlet için birle~mi~~ milletin yoklu~una, ancak az~nl~klann mevcut oldu~u durumlarda ya da bunal~m anlar~nda; zamanda marjinallik, mekanda marjinallik durumlar~nda rastlan~ld~~~~ umumiyetle iddia edilmi~tir. Öyleyse, burada nazar~~ dikkate ald~~~m~z bir çok bildirinin as~l hedeflerinden biri ~üphesiz, milletler, halklar ve devletler aras~ ndaki kopuklu~u giderebilen

bü-tün durumlar~~ tarihin merkezine yerle~tirmekten ibârettir. Milletler, halklar ve devletler aras~ndaki uyumsuzlu~un tarihi ve co~rafi durumlar~na âit bü-tünlü~ün, çok geni~~ bir biçimde yayg~nla~m~~~ bir örne~i temsil etmesini ve, birçok bak~mdan, milletler, halklar ve devletler aras~nda tam kayna~man~n istisnai bir durum olmas~n~~ mü~âhede etmek esas beklentidir. Bu mânâda, tarihçiler çok uzun zamandan beri milli tarihlerinin hikâyelerini istisnai ve

(18)

330 F. BEDARIDA - N. ROUSSELLIE - B. YED~YILDIZ

hayali durumlara uyan bir ilkeye (bir ulus-devletin in~as~~ ilkesine) göre yaz-m~~lard~r. Biz tarihte milletler, halklar ve devletler aras~ndaki ili~kilerin, biri normali temsil eden (milliyetçi sapmaya dü~meyen üniter ve ho~görülü ulus-devlet) ve di~eri maraziyi temsil eden (ister devlet ister millet terimlerinden birinin yoklu~u ya da zay~fl~~~, ve demek ki yüksek bir va'd ve milliyetçi bir sapma) iki kategoriye göre de~erlendirilebilece~ini ve baside~tirilebilece~ini dü~ünmüyoruz. Alexandru Dutu'nun dedi~i gibi, her "etni"nin bir millet do~urmak zorunda oldu~unu ve her milletin de bir ulus-devlet do~urmak zorunda bulundu~unu dü~ünmek, bizi tarihin dar dü~ünceli ve fatalist

(kaderci) bir vizyonuna sürükler.

"~mparatorh~ldar" ba~ar~s~zl~~a mahkum mudwlar?

Bir devlet ve birle~mi~~ bir millet aras~ ndaki birli~i tarihi tekâmülün ka-ç~n~lmaz normu olarak telâkki etmenin belki de en klasik tarz~, uzun zaman-d~ r çok milletli imparatorluklar~~ iç çözülü~ün darbeleri alt~nda yok olmaya mahkum olarak telâkki etmek olmu~tur. Varl~klar~ n~, üniter milliyetçilik ça-~~ nda modasça-~~ geçmiça-~~ udibeler haline gelmiça-~~ imparatorluklar~ n yok olu~una borçlu bulunan modern milletlerin say~s~~ çoktur. Bunlar~~ ~öyle s~ralayabiliriz: Roma Cermen ~mparatorlu~u'na kar~~~ do~mu~~ olan bat~~ Avrupa'n~n millet-leri (Fransa), kimlikmillet-lerini katolik evrenselcili~ine kar~~~ dini partikülarizmle kazanan milletler (Donal Kerr'in hat~rlatt~~~~ gibi ~ngiltere), Osmanl~~ ~mpa-ratorlu~u'nun çözülü~ünden ortaya ç~kan Balkan milletleri, 1919 Avrupas~n-dan ç~kan milletler, sömürgeci imparatorluklar~n sonunda ortaya ç~ kan amerikan, afrikal~~ ya da asyal~~ milletler. Halklar ve milletler toplulu~u olarak imparatorluklar~n zaman~~ geçmi~tir, deniliyor.

Otto Dann'a göre, çok milleti "imparatorluklar~ n farkl~~ biçimleri, XIX. yüzy~lda siyasi modernle~me yollar~n~~ takip etmekte beceri gösterememi~ler-dir. Bir imparatorlu~u ya da eski federalizmin durumunu (mesela cermen konfederasyonunu), yok olmaya mahkum bir biçim olarak, modernle~meye bir engel olarak telakki etmek, XIX. yüzy~l liberallerinin ve demokratlar~n~n dü~üncesinin aç~k bir gerçe~i olmu~tu. XIX. yüzy~l boyunca do~mu~~ yeni Av-rupa devletlerinin birço~u, böylece, merkezile~mi~~ devletin ve milletin tarihi o zaman tamamen federalizme tezat te~kil etti~inden merkezile~mi~~ ulus-devlet modelini benimsedi.

Gerald Stourzh'a göre, 1867 Uzla~mas~'ndan sonra Avusturya imparator-lu~u birden bire, siyasi-idari modernle~meye ba~l~~ zorunlululdar ve çok mil-letli rejimin birle~tiricili~i aras~nda do~abilen uyu~mazl~klarla kar~~~ kar~~ya

(19)

gelmi~tir. 1870 y~llar~= ba~~ndan 1914 Harbi'ne kadar, "ay~rma yoluyla ya-t~~t~rma" prensibi (milliyetlere topra~a dayal~~ de~il fakat temsil edici ayr~~ müesseseler çerçevesinde idari otonomi verme olgusu), e~itim-ö~retim mü-esseselerinden ba~layarak idari ve sosyal hayat~n (itfaiyeci birliklerine kadar!) bütününü tan~ime var~ncaya kadar çok geni~~ bir biçimde yaplm~~t~r. Ayr~l-man~n son evresi, seçim baraj~yla ve 1900-1914 y~llar~~ aras~nda ayr~lm~~~ olan idari bölgeler sistemiyle alakal~~ reformlar çerçevesine ula~m~~t~r. Böylece, devlet ve ülke birli~i aras~ndaki aynile~meyi muhafaza etmek istedi~inden, fakat modern milliyetler ilkesini tan~may~~ da kabul etti~inden, Habsbourg monar~isi, ~üphesiz (uyruklar~~ nezdinde) kimlik ve rejimin me~rulu~u buna-l~m~na güçlü bir biçimde katk~da bulunmu~~ olan hakiki bir "etnik" ay~r~m sü-recinin geli~mesine zemin haz~rlamak zorunda kalm~~t~r.

Rusya'da ve eski Rus ~mparatorlu~unda yeni bol~evik iktidar~n kar~~~ koymak zorunda kald~~~~ çok milletli ba~lam, asl~nda farkl~d~r fakat ana çizgi-leriyle ayn~~ ikilemi sergilemektedir. Ülkesinde farkl~~ milliyetlerin hukuki var-l~~~n~~ tan~may~~ kabul eden modern bir siyasi rejim, milliyetlerine verilmi~~ haklar~~ ve rejiminin zorunlu birli~ini nas~l uzla~t~rabilir? S~ras~yla Valery Tichkov ve Michael G.Smith'in tebli~lerine göre, SSCB'nin tevârüs etti~i im-paratorluk ikilemi hala son derece karma~~kt~r. Yeni rejim hem milliyetler konusunda çarlar~ n miras~yla alakay~~ kesme arzusunu ispat etmek (mültinasyonalizme aç~k gözükmek) hem de ba~lang~çtaki sosyalist bir devlet yaratma e~ilimine sad~k kalmak (milli farkl~l~klar~~ azaltmak) zorundayd~. Va-lery Tichkov'a göre, bu sebeple, Sovyet rejimi milliyetler konusunda iki yüzlü bir politika takip etmi~ti. Bir yandan, yeni bir federal millet tipinin, varl~~~~ tan~nm~~~ (1917'de birlikten çekilme hakk~~ da dahil), bütün güçlüklere ra~-men ülkesi ve s~n~rlar~~ belirlenmi~~ ve idari ve kültürel otonomisi ilan edilmi~~ bir çok milliyetten olu~an bir millet türünün hukuken ve ~eklen in~as~. Di-~er yandan bir süper sosyalist ulus-devletin in~as~~ ad~ na, bütün ba~~ms~zl~k ya da gerçek otonomi giri~imleri, ya siyasi yollarla (parti taraf~ndan icra edilen a~~r~~ merkezile~me) ya da 1930-1940 y~llar~~ boyunca büyük çapl~~ katliam (kozaklar) veya halklar~n tamamen sürülmesi (Koreliler, K~r~m Tatarlar~, Volga Almanlan, vs...) gibi terör vas~talanyla bast~r~lm~~t~r. Bir yandan, SSCB, mahalli seçkinlerin yükseltilmesi üzerinde temellendirilmi~~ 53 milli zâtiyetin hukuki bir mimari kompleksini in~a ederek "millet meselesinin tam çözü-münü" gerçekle~tirmi~~ oldu~unu ilan edebilir. Di~er yandan, Stalin devrin-den miras kalan ~oklar yüzündevrin-den ve hatta milliyetlerin iktisadi ve kültürel ge-li~mesi olgusundan dolay~, sosyalist vatan ve milli duygu aras~ndaki z~ddiyet,

(20)

332 F. BEDARIDA - N. ROUSSELLIE - B. YED~YILDIZ

1960 y~llar~ndan 1980 y~llar~na kadar büyümü~tür. Avusturya-Macaristan'~n imparatorluk sistemi gibi Sovyetler Birli~i'nin yeni imparatorluk modeli de, vatanda~l~k (sovyet vatanda~l~~~) ve milliyet -bu milliyet, ister merkez taraf~n-dan dayaulm~~~ bir isnad milliyed olsun ister bir milli duygunun miras~~ olsun-aras~ndaki kimliksizli~e dayanan bir devletin bütün tezatlann~~ göstermi~tir. Hakiki bir ~imdiki zaman tarihi denemesi olan bildirisinin ikinci k~sm~nda, Valery Tishkov, 1989-1991 y~llar~~ boyunca çözülme eylemi içinde olanlar~n, eski Sovyetler Birli~i'nin en çok zarar görmü~~ ve en az geli~mi~~ milliyederi de~il fakat en güçlü milliyetler oldu~unu göstermektedir. Bu, Sovyetler Bir-li~i'nin ilk ve son ba~kan~~ Michael Gorbatchev'in iktidar~n~~ zay~f cevherinden arklam~~~ olan ulus-devlet modeline göre vatanda~l~k ve milliyet aras~ndaki bir kimli~in yeniden kurucusu hakim bir rus siyasi iktidar~n~n yeniden do~u-~udur.

Elbette, tarihte her zaman oldu~u gibi, bir tarihin sonu, ola~anüstü bir çözülme, geriye dönük (retrospective) bir okumay~~ tahrik etmektedir.. Mic-hael G.Smith de, 1920-1930 y~llar~~ boyunca lisan konusunda sovyet iktidar~-n~n son derece ince ikili oyununun ne oldu~unu göstermektedir: bir taraf-tan, milli dillerin tan~nmas~~ ve geli~tirilmesi politikas~~ (mahalli seçkinler ara-c~l~~~n~~ temin etme tarz~nda "yerlile~tirme"), di~er taraftan, parti ve sovyet yurtseverli~i vas~ tas~yla rusla~urma. Tamamen mahalli önemsiz yönetimi milli dile b~rakan ve seçkinlerin ortak vectörü, sosyal yükseli~in zorunlu ge-çidi ve nihâyet, bir kültür hegemonyas~n~n teminat~~ rölünü Ruslara tahsis eden hakiki bir dil ayr~l~~~~ yüzünden, sovyet iktidann~n dil ve kültür konu-sunda iki dilimli oyunu (ba~l~~ milli kültürlerin geli~mesi, seçkinler ve parti taraf~ndan yeni-rusla~urma), sovyet rejiminin dü~ü~üne kadar içine kapan-d~~~~ genel paradoksun iyi bir yans~mas~yd~.

Valery Tichkov'un dikkat çekerek ve tart~~maya açarak telkin etti~i gibi bu XX.yüzy~l~n sonunda SSCB'nin dü~ü~ü örne~i, her çok milletli imparator-lu~un bir gün y~k~lmak zorunda oldu~unu ifâde eden kaideyi tasdik ediyor gibidir. SSCB'nin eski "sovyet bilimi"nin yakinlerini iyice yalanlam~~~ olan ~a-~~ lacak dü~ü~üyle, bu kaide sanki tarihin bir kanunu haline gelmi~tir. Bütün bu hukuki hilelere ra~men, iktidarlan ve milliyederi birbirlerine kar~~~ bölme takti~ine ra~men, (Stalin'in SSCB'nde oldu~u gibi Habsbourg'lar Avustur-yas~nda da) milletler üstü bir yurtseverlik icad~na ra~men, imparatorluklar ya da SCCB tipindeki yeni imparatorluklar, ~u evrensel kanunu kabul etme-dikçe da~~lmaya mahkum olurlar: Modern siyasi bir iktidar, vatanda~l~k ve milliyet kimli~i üzerine -bir devlet ve kültürel aç~dan birle~mi~~ bir millet aras~ndaki ayniyet üzerine- dayan~rsa ancak o zaman istikrara kavu~ur.

(21)

Bununla birlikte, e~er eski sovyet hânedân~n~n dü~ü~ü örne~i, impara-torluklar~n çok genel ve netice itibariyle çok baya~~~ çehresi içinde dü~ü~ü kanununu do~ruluyorsa da, bu, sözkonusu kanunun modern bir millet ve bir devletin ne oldu~unu, milletler, halklar ve devletler aras~ndaki zorunlu ba~lar~n ne olduklar~n~n ya da neler olmas~~ gerekti~inin ciddi, ayr~nt~l~~ ve kat'i bir tan~m~n~~ temin edebildi~i anlam~na gelmez. Olsa olsa, milet-devlet çiftinin negatifiyle bir ayd~nlatmaya sahip oluruz: Kimlik (ayniyet) olmad~~~~ zaman, ayr~lmamn sürekli bir tehdit oldu~unu biliyoruz. Eski Sovyetler Bir-li~i'nin çözülü~ü sonucu ortaya ç~kan devletlerin bugünkü durumu, az~nl~k-lar meselesi, Rusya'y~~ tehdit eden bir iç patlaman~n riskleri ya da yeni devlet-lerde güçlü rus az~nl~klar~n mevcudiyeti, Kafkasya sava~lar~, bizi yeniden tedbirli olmaya zorlar. Sovyet imparatorlu~unun pk~l~~~n~n kaç~n~lmazl~~~~ fikri, zorunlu olarak bize, post-emperyal devrin milletlerinin ya da ulus-dev-letlerinin ne olduklar~n~~ tan~mlamak için ipucu vermez. Ayn~~ ~ekilde, Avus-turya-Macaristan'~n 1919'da yeni devletlerin kurulu~uyla onaylanan çözülü~ü çok milleti bir imparatorlu~un y~k~l~~~n~n belki geriye bakarak kagn~lmazl~ -~~n~~ ispat ediyor, fakat -bugün bilindi~i gibi (Eski-Yugoslavya, Çekya ve Slo-vakya'n~n ayr~l~~~ ) - yeni milletlerin ve ulus-devletlerin kaç~n~lmaz varl~~~n~~ ispat edemez.

Çok milleti imparatorluklar~n riul~~~~ kanunu, dü~ünülebilenin aksine, zorunlu olarak ulus-devlet modeline kazanç sa~lamaz. Fransa gibi bir ülkede, Sovyet imparatorlu~unun çökü~ünün ve Avrupa milletlerinin yeni haritas~~ - n~n, ulus-devletler ilkesinin zaferi olarak kutlanmam~~~ olmas~n~~ kaydetmek ilgi çekicidir; oysa XIX. yüzy~lda hattâ 1918'de Avusturya'n~n ya da Çar im-paratorlu~unun y~k~l~~~~ kar~~s~nda oldu~u gibi Osmanl~lar~n çözülü~ü kar~~-s~nda da, Frans~zlar ço~unlukla ulus-devlet ilkesinin yay~lmas~n~~ ve evrensel-li~ini kutluyorlard~. 1989'un yeni milletler Avrupas~'n~n 1789 Frans~z ilkesi-nin do~u~u olarak de~il fakat bir kaos tehdidi olarak alg~land~~~n~~ görmek de ilgi çekicidir. Art~k, imparatorluklar ve eski rejimin halklar~n~n hapisha-neleri kar~~s~nda ak~l ve bar~~~ ilkesini ta~~yan ulus-devlet de~ildir; bu, blokla-r~n ve yeterli bir düzen temin eden yeni imparatorluklablokla-r~n -~urada ya da bu-rada duyulan- dü~mü~~ sistemidir, ve bundan böyle kar~~~kl~ldarm, harbin ve ak~ls~zl~~~n körükleyicileri olanlar ulus-devletlerdir. imparatorluklar~n çö-kü~ü entelektüel aç~dan eski milliyeder ilkesine fayda sa~lamaz. "Her halka milleti her millete devleti" tarz~ndaki hikmeti söz, yeni bir düzenin te~ekkü-lünün de~il düzenin çözülü~ünün sinonimi olmaktad~r.

(22)

334 F. BEDARIDA - N. ROUSSELLIE - B. YED~VILDIZ

Bu bak~~~ aç~s~n~n tersine dönmesi, çok milletli devletlerin dü~ü~ünün tek Avrupa örne~inden daha geni~~ bir ba~lam sayesinde ayd~nlat~lm~~~ olma-l~d~r. Bir devlet ve bir millet aras~ndaki kimlik (ayniyet) ilkesinin, bütün prestijini yeniden kazanabildi~i bir s~rada, bir milletten ne anla~~ld~~~mn ve millet, halk ve devlet aras~ndaki ba~lar~n ne olmas~~ gerekti~inin mütecânis bir tan~m~n~~ gitgide daha da hassasla~urm~~~ olan yeni milliyetler biçiminin ortaya ç~lu~~yla söz konusu ilke kendi birli~i içinde bizzat kendisini sorun haline getiriyordu. Ulus-devletin, "zaman~~ geçmi~~ udibelerin", yâni impara-torluklar~n dü~ü~üyle "yukar~"dan kazand~~~~ san~ld~~~~ s~rada, belki de o, "alt"tan oynanm~~~ olan ba~ka bir oyunla, mevcut bir ulus-devlet "alt~nda" or-taya ç~km~~~ olan milliyetlerin ya da milletlerin icad~~ oyunuyla, kaybediyordu.

wraban"m Ulus-Devleti Yeniden Sorun Hffline Getirmesi

Hedva Ben-~srael'in bildirisinin ba~~nda dikkat çekti~i gibi, ulus-devlet-ler aras~nda hiçbir devlet, birçok millete bölünme tehlikesinden korunmu~~ de~ildir. Çok milletli imparatorluklar~n ba~~na gelebilen, ulus-devletlerin de ba~~na gelebilir. Tek fark ~udur: ~lk durumda, milliyetler ~eklen men~e'inden itibaren tan~nm~~~ olabilirler; halbuki, ikinci durumda, halklar ve milliyetler, bir ulus-devletin dahilinde ~öyle ya da böyle ba~ar~lm~~~ bir yaratma ya da yeniden yaratma sürecinden do~arlar.

Bu meselenin uzun zamand~r "az~nl~klar" deyimiyle haurlanm~~~ olmas~~ bile, bu tarihi bir az~nl~k tarihi, bir marjinal ve s~n~rl~~ tarih haline getiri-yordu. Günümüzde, "taban"~n gerçekle~tirdi~i bir tarihe ba~l~~ tarihçilerin çal~~mas~~ sayesinde ve hattâ toplumbilimciler ve insanbilimciler taraf~ndan bu konuya gösterilen alâka sayesinde, devletsiz milliyetlerin muhtelif biçim-leri sorunu akademik çal~~malar~n ve incelemebiçim-lerin öncelikli konular~~ ol-maya ba~lad~. Özellikle Patricia Seed, Michael D. Behiels ve Paul Smith'in bildirilerinde yer alan bu tahlillerin esas katk~s~, devletin ve özellikle milletin nesnel ve sabit zatiyetler olarak telakki edilemedi~ini göstermekten ibarettir; öyleyse ulus-devletin varl~~~n~n ve tan~m~n~n durumu da ayn~d~r. Yeni millet-ler ya da milliyetmillet-ler yaratma giri~immillet-lerini incelemek, halk ve millet fikri ara-s~ndaki ili~ki üzerinde, yani kat~l~m~n ve milli mensubiyet duygusunun muh-telif dereceleri üzerinde ~srarla durmay~~ gerektirir. ~lmi incelemelerde ol-du~u kadar ça~da~~ siyasi nutuklarda da milli "kimlik" teriminin ba~ar~s~~ bu-radan gelmektedir. Bugün "milletler"in nesnel varl~~~n~~ ispat etme yerine bir halk~~ ve bir mensubiyet duygusunu birle~tirebilen ba~~n gücü gösterilmeye çal~~~l~yor; ulus-devletten ziyade milli kimlik ara~t~nhyor.

(23)

Fakat "küçük vatanlar"~n mevcudiyeti bugünle tarihlenmez. Bunlar~n milli tarihlerin yaz~m~yla maskelenmi~~ olan önemleri, yeniden ke~fediliyor. Paul Smith taraf~ndan incelenmi~~ olan, Fransa ve Almanya aras~ndaki Alsas örne~i, öze ait bu görü~~ aç~s~na ba~l~d~r. Bu her~eyden önce temel bir örnek-dr, çünkü o, XIX. yüzy~lda millet tan~m~~ hakk~ndaki entelektüel tart~~malar için -yani kesinlikle "Alsas millet"ini de~il ya Frans~z milletini ya da Alman milletini tan~mlamak için- bir nevi ekol örne~i olmu~tu, bunlar~n en me~-hun" Mommsen'i Fustel de Coulanges'~n kar~~s~na ç~karan tan~md~. Bunun daha sonra ilgi çekici bir örnek oldu~u, Alsashlann, kimliklerinin muhtelif tan~mlar' aras~nda, -ba~kalar~~ taraf~ndan kendilerine atfedilen kimlikler (tarihi ba~lar sebebiyle Frans~z olmak, dil ve "~rk" cemaati bak~m~ndan Al-man olmak) ve bizzat kendilerinin tan~mlamay~~ deneyebildikleri kimlikler aras~nda- nas~l gidip gelebildikleri incelendi~i zaman görülmektedir. Böy-lece, Alsashlar için 1871-1918 y~llar~~ aras~nda bir millete mensubiyet mese-lesi, bir "etnik" zorunlulu~un (Almanya) sonucu ya da siyasi-hissi bir seçimin (Fransa) sonucu olmaktan ziyade, Fransa'ya sadakatleri (1871'de alman il-halundan sonra) ve Alsas'~n Avrupa'n~n sanayi lideri ve sosyal demokrasinin geli~mesi ve sosyal kanunlar konusunda en ileri ülke olan Almanya ile ikti-sadi ve sosyal bütünle~menin kendilerine sa~lad~~~~ menfaatlan aras~nda, sü-rekli olarak pazarl~k konusu yap~lan bir kimlik davis~d~r.

Avrupa milliyetçilikleri aras~ndaki tezatlann da sembolü olan bu Alsace örne~i, bizim genel konumuz aç~s~ndan, bir millete mensf~biyette art~k tek veriyle bütünle~ilmedi~ini fakat daima karma~~k bir kimlik(ler) tarihine ba~l~~ kal~nd~~~n~~ göstermektedir. Oyun iki fail aras~nda, bir taraftan hakiki bir ~ahsiyet olarak temsil edilmi~~ millet ya da halk, ve di~er taraftan bir dev-let ya da mildev-letin e~er giri~imler ve engeller (dilini bulmak, kom~ular~n' yenmek, i~~ bölünmelerinin üstesinden gelmek) parkurunu ba~armas~~ kay-d~yla, kendisine millet vaadedilmi~~ olan hükümran bir siyasi biçim aras~nda gerçelde~mez. Fakat oyun, kesinlikle aynl~klara saplan~p kalmam~~~ olan bir-çok filin karma~~k bir komplikasyonudur.

Alsace örne~inde, Paul Smith, 1914 Harbi'nin e~i~inde milli sorun kar~~-s~ndaki davran~~lar~~ üç tipe ay~r~r: Alsace'a bir mevki e~itli~i sa~layan bir Al-manya çerçevesinde tedrici bir bütünle~meyi kabul edenler; bu iktisadi ve si-yasi bütünle~meye nza gösteren fakat bir alsas halk kültür kimli~ine s~~~nan-lar; nihayet Alman halimiyetine kar~~~ Alsace'~n haldan için sava~arak Fransa-'ya sadaketi sürdürmek isteyenler. ~imdi bu karma~~kl~k kar~~s~nda, ne "etnik" benzerlik sayesinde alman asimilasyon mefhumu (çünkü bir bütün-

(24)

336 F. BEDARIDA - N. ROUSSELLIE - B. YED~YILDIZ

le~meyi kabul eder gözükenler tabandan bir alsasl~~ kimlik yaratmay~~ dene-mektedirler) ne alsas halk~n~n frans~z ortak hür seçim mefhümu (çünkü 1918'de Fransa ile yeniden bulu~malar~ n~~ kutlayan Alsasl~larm büyük bö-lümü, 1914'ten önce Reich ile bütünle~me fikrini kabul etmi~lerdi), nihâyet ne de alsaco-alsasl~~ bir mütecânis özerkçilik mehfumu (özerkçilik siyasi ol-maktan daha çok kültürel, kendili~inden olol-maktan daha çok taktik bir hak iddias~~ olabilir), farkl~~ biçimlerde tezâhür eden ve sürekli tekâmül halinde olan bir kimli~i anlatabilir.

Öyleyse, "milletler devlet kurmay~~ nas~l ba~ar~yorlar" sorusuna nazaran, "milletler nas~l türetiliyor?" sorusu daha önemlidir. Devletlerin eski Avrupa'-n~n ortas~nda bile, millet olarak varolmaAvrupa'-n~n tanr~ça Kleio26'nun bir verisi olmad~~~n~, fakat sürekli bir hak aray~~~n~n, çapraz kimliklerin, yaratmalarm ve yeniden yaratmalar~n hedefi oldu~unu gözlemek, birden bire milletler, halklar ve Avrupa d~~~ndaki milletler aras~ndaki ili~kilere tamamen ba~ka bir gözle bakma imkâm sa~lamaktad~r. Madem ki Avrupal~~ milletler kimlik in-~as~~ olgular~d~ rlar, öyleyse di~er millet biçimlerini eksikli~in, gecikmenin ya da kat~ks~z hilenin sinonimleri olarak telâkki etmek mümkün de~ildir.

Catherine Coquery-Vidrovitch'in Siyah Afrika'da millet sorununun ele al~nd~~~~ tarz~~ ba~tan sona yeniden de~erlendirmeyi teklif eden bildirisinde göstermek istedi~i husus, i~te budur. O, Afrika'da milli olgu hakk~nda hala sahip olunabilen tuhaf vizyonlara kar~~~ uyar~da bulunmaktad~r. Afrika'daki millet ve devlet biçimlerini ulus-devlet normuna göre ölçen bu vizyonlar, Af-rika'n~n gerçek ulus-devletlerinin mevcûdiyetini ve hatta fiilen, günümüzde ve gelecekte ulus-devletlerin varolmas~~ imkan~n~~ dâimâ inkâr etmi~tir: Çok kabile ve fakat az devlet, say~s~z etnik mozaik, fakat milli müesseselerin azl~~~. Bu karikatürlere kar~~, Catherine Coquery-Vidrovitch, Afrika'da milletin yerini yeniden dü~ünmeyi, di~er bir ifadeyle, i~e ba~lamak için, Afrika'n~n ta-rihini yazman~n ba~ka bir tarz~n~~ teklif etmektedir. Her ~eyden önce bu, Av-rupa sömürgecilerinin geli~inden önce iktisadi, dini birli~in ve siyasi iktida-r~n kusurlaiktida-r~n~~ birle~tiren ulus-devletlerin tarihinin tan~nmas~~ ve yaz~lmas~~ anlam~na gelmektedir. Ba~ka yerlerde oldu~u gibi Afrika'da da devletin za-man~n~n ve milli biçimlerin, kabileler zaman~na üstün gelmi~~ oldu~unu ye-

Yunan mitolojisinde dokuz tanr~çadan ya da ilham perisinden ilki. Epik ~iirin ve tarihin esin perisidir. Heykellerinde, ba~~nda defne dallar~ndan bir taç, elinde bir tomar, bir trompet, bir kitara ya da bir su saatiyle betimlenmi~tir.

(25)

niden tan~mak. Bunun içindir ki, etni teriminin kullan~m~n~~ ve bunun sebep oldu~u kar~~~ kl~klar' da reddetmek gerekir: Sömürge öncesi ulus-devletlerin biçimlerinin tarihi ile, sömürge hâkimiyeti alt~nda ortaya ç~km~~~ olan de~i~-meler ile, ba~~ms~z devletlerin yak~n tarihi ile, ~ehirle~me ile, art~k Afrika'da etninin mevcudiyetine inanmak mümkün de~ildir, Avrupa'da sui generis zâ-tiyeder olarak millederden ve halklardan bahsetmek mümkün olmad~~~~ gibi. E~er Avrupa'da oldu~u gibi burada, Eski-Yugoslavya'da oldu~u gibi Ruanda-'da "etnik" duygular mevcutsa, bunlar tevcihin, yard~ma ça~~rmamn, hak id-dias~n~n sosyal, kültürel ve siyasi süreçlerinin sonucu olduklar~~ içindir. Me-sela bunlar, yeni siyasi iktidarlar~n~~ sa~lam bir temele oturtmak için bir et-niye ba~vurma ihtiyac~nda olan Afrikal~~ siyasi liderlerdir. Bu, siyah Afrika'n~n tarihi, tabii bir halde ya da ulus-devletlerin istikrars~z olduklar~~ milli olgunun çocuklu~u halinde kald~~~~ için de~il, fakat devletlerin kurulu~u, etni fikrinin icad~~ ve milletlerin kimliklerinin do~u~u aras~nda kronolojik uçurum oldu~u içindir. Avrupa'da asl~ nda tabiattan gelme bir millet olma zorunlulu~u ol-mad~~~~ gibi, Afrikada'da da asl~nda "tabiat"tan gelme millet olma imkans~z-l~~~~ yoktur. Avrupa'da oldu~u gibi Afrika'da da, milletler yüzlerce y~ll~k siyasi hayattan ç~km~~t~r ve ç~kacaklard~r, di~er bir ifadeyle uzun ve sürekli bir mü-zâkerenin meyveleridir.

Delillerin ve kimliklerin icadm~ n rolünün iyi gözüktü~ü daha bar~~ç~, daha müessesele~mi~~ bir kadro içinde, Michael D. Behiels'in, 1968-1987 aras~ nda Kanada'da "~lk Milletler" (First Nations) Asamblesi tarihi konusunda teklif etti~i gibi, halklar, milletler ve devletler aras~ndaki müna-sebederin in~a edilmi~~ karekteri konusunda da ~srar edilebilir. Yerli milliyet-lerin hükümrân milletler olarak tan~nmas~~ için uzun bir hukuki ve anayasal bir sava~~ çerçevesinde ~lk Milletler Asamblesi netice itibariyle otodeterminas-yon (kendi kendine karar verme) hakk~n~~ elde etme konusunda ba~ar~s~zl~~a u~ram~~ur. Michael Behiels bu ba~ar~s~zl~~~ n, resmi iktidar~n müzakereleri yürütmekte ve kâidelerini önceden bizzat kendilerinin belirledi~i bir oyuna hakim olmakta daha ba~ar~l~~ temsilcileri kar~~s~nda, "~lk milletler'in temsilci-lerinin a~a~~l~ k duygusuyla izah edilemiyece~ini dü~ünmektedir. Michael Behiels daha ziyade, kendi hak iddialar~~ çerçevesinde oldu~u kadar 1970 y~l-lar~n~n ba~~ndan beri (Trudeau devri) istenilen reformlar etraf~ nda da "~lk milletler'in kimli~inin yeni ke~finin, 1970 y~llar~mn yeni nesli taraf~ndan ta-~~ nmta-~~~ do~ru bir milliyetçili~in geli~mesi sebebiyle otodeterminasyon tale-bine kadar gitmi~~ oldu~unu göstermektedir. "~lk Milletler'in milliyetçili~ini Resmi Kanada'n~n milliyetçi kimli~i kar~~s~na ç~karan bu frontal ~ok, iktisadi

(26)

338 F. BEDARIDA - N. ROUSSELLIE - B. YED~VILDIZ

bir krizin "~lk Milletlerin reel durumunu (~ehirle~me, iç göçler) son derece de~i~tirdi~i bir s~rada (1980% y~llar) Asamble'nin içine dü~mü~~ oldu~u ç~ k-maz~~ izah etmektedir.

Patricia Seed'e göre, bugün latin Amerika'da ya da Güney Asya'da (Australasie) yerli milletlerin geli~tirebildikleri veya geli~tiremedilderi hak iddialar~~ tipi, bu milletlerin tabi lul~nm~~~ olduklar~~ kolonial sistem tipi içine adamalull~~ kök salm~~~ bulunmaktad~r. ~spanyol ya da Portekiz kolonizasyonu kadrosu içinde ya~ayan yerli haklar için toprak tasarrufunu elde bulun-durma, uzun zaman dini ve siyasi kimli~in kayb~~ ve ister koloniyal ister post-koloniyal olsun milli süreçle bütünle~me mecburiyeti anlam~na gelmi~~ ve hala gelmektedir. Anglo-sakson hâkimiyeti alt~nda kalm~~~ yerli halklar için dini ve siyasi hurriyetin bedeli ferdi kolonlara kar~~~ toprak kayb~~ olmu~tur. Her iki halde bugün, Amerika ya da Güney Asya (Australaie) halklar~n~n hak iddialar~~ "milli" boyuttan yoksun olduklar~ndan bloke edilmi~lerdir: Onlar~n toprak üzerindeki haklar~~ (yani bir millet ve bir ülke aras~ndaki ayniyet) da, ortak bir zâtiyet tesis etme haklar~~ (yâni bir millet ve bir kültürel topluluk aras~ndaki ayniyet) da, inkar edilmi~tir.

Baz~~ halklar hala ülkeye sahip de~ildir, devletleri de yoktur ve bununla birlikte, bizzat kendilerini önce bir millet olarak kabul etmek sonra ba~kalar~~ taraf~ndan, dü~manlar taraf~ndan, kurulmu~~ devletler taraf~ndan olduklar~~ gibi tan~nmak için hak iddias~nda bulunmay~, müzakere etmeyi, bazan da sa-va~may~~ denemektedirler. E~er baz~~ co~rafi ve siyasi durumlar~n karikatür-le~tirilmesine kadar gidilirse, ulus-devletin gitgide bazan yar~~mac~~ bazan ta-mamlarc~~ muhtelif kimliklerin halk~~ payla~t~k"' bir sosyal realite, bir kültürel realite üzerine yap~~t~r~lm~~~ formel bir hukuki kadro olarak gözüktü~ü inti-ba~na sahip olunulabilmektedir. Milliyet-alt~~ kimlikler eski ulus-devlete men-subiyet duygusunu tehdit etmektedir; e~er bu kimlikler ve miraslar mozayi~i ulus-devletin varl~~~~ prensibini mesele yapm~yorsa, o gitgide hukuki vatan-da~l~k kategorisini ve kimlikle ilgili mensubiyetlerin dayana~~n~~ ay~rmaya meyleder.

Ulus-devlet modeli versiyonunda "milletleri, halklar~~ ve devletleri" birle~-tirebilen an'anevi ba~lar~n sorun haline getirilmesi de s~rf bir az~nl~k milliye-tinin icad~~ durumlar~ndan kaynaldanmaz, fakat en modern devletlerin kal-binde de gün ~~~~~na ç~kabilir. Ulus-devlet modelinin sorun haline getiril-mesi s~rf az~nl~klar~n, genellikle folklorcu bir imajla bütünle~mi~~ halklann ve geçmi~in yeniden icad~mn olu~turdu~u milliyet-alt~~ bir bölgeden ç~kmaz, fa-

Referanslar

Benzer Belgeler

UYGULAMA: 32 ailenin yıllık gıda harcamaları (Y) ve aylık ortalama gelirleri (X) aşağıda verilmiştir.. Grafik Yöntem..

mT mT hava kararlı hava kararl ı, dikey hava hareketleri az oldu , dikey hava hareketleri az olduğ ğu i u iç çin, in, kü k ütlede de tlede değ ği iş şme me ç çok ge ok

[r]

[r]

[r]

[r]

– Katılımcılar: Deney grubunda toplam 11 hedef anaokulu öğrencisi, 11 öğretmen, 11 veli ve 6 BİA-AV rehberi; kontrol grubunda ise 11 anaokulu öğrencisi ve 11 öğretmen

Gelişmenin en genç safhasında Genç Tersiyer ve Pleistosen yaşlı çökellerde olduğu gibi, hematit pigmenderi, gerek X-ışınları analizleri, gerekse taramalı elektron