é
Yıllardır, yanlış bir yaklaşımla geçmişten ne kal
mışsa yaktık, yıktık, yok ettik. Üstelik, ne ol
duğu açık, doğru
‘yeni” için
dürüst belirlenmemiş bir
l s v / ı . . %
• • • •
Ulusal dayanışma ve bütünlüğe gereksinim duy
duğumuz bugünlerde ‘ ‘tarihsel ve kültürel mi
rasımız” , Türk ve dünya kamuoyuna iyi
tanıtılmalı ve değerlendirilmelidir.
• «t
MILLI KULTUR SORUNU-MILLI SARAYLARIMIZ
D
EĞİŞİK bir çağda yaşıyoruz. Düne kadar uzun bir zaman dilimi içinde olu şan, kuşaklar boyu gelişen değer ler, günümüzde bir insan öm rünün içine sığar oldu. Belki bi raz da bu nedenle, günümüz in sanı geçmişi-günü-geleceği ara sında yaşamını yeşerteceği, de ğerlendireceği ne varsa sanlır ol du. Özellikle gelişmiş ülkelerin insanları, gelişmeyle birlikte bir anlamda köşeye sıkıştıkça, yeni yollar, yeni çıkış noktaları ara maya koyuldular. Bizde durum daha o düzeye gelmemekle bir likte, yer yer, büyük kentlerimiz de benzer kaygılarla dolu, geçmişi-günü- geleceği arasında sağlıklı bağlar kurmayı özleyen insanların çoğaldığı görülmekte dir. Bu tür özlemleri duyan in sanların çoğalacağını gösteren güçlü belirtiler de vardır.
GÜÇLÜKLER ARTIYOR
Geçmişi-günü-geleceği ara sında bağ kurmanın güçlükleri vat mıdır ülkemizde? Bu soruya yanıt vermek, özellikle, açık- seçik yanıt vermek oldukça güç tür. Çünkü bu bir bakıma tarih sel tartışm alan gündeme getir mek demektir. Değişik bakış açı larıyla geçmişi-günü-geleceği de ğerlendiren kişilerin yıllardır yaptıkları tartışmalan, ürettikleri düşünceleri tazelemek demektir. Biz bu kısa yazımızda buna de ğinecek değiliz. Ana amacımız, geçmişi-günü-geleceği değerlen dirmede güçlüklerin gün geçtik çe a rttığ ın ı v u rg u lam ak tır. Gerçekten yakın geçmişimize baktığımızda, özellikle Mustafa Kemal A tatürk’ün çağdaş bir toplum yaratmada tüm geçmiş özlü, özellikle değerlerin araştı- nlmasını, incelenmesini ve yeni
1936'da E la z ığ ’da doğdu. İÜ S a n a t Tarihi B O lüm ü'n den 1959 y ılın d a m ezun oldu. A y n ı yıl S a n a t Tarihi B ö lü m ü ’ ne a s is ta n olarak girdi. 1969 y ılın d a p ro fe s ö r o ldu. H a len İT Ü M im a rlık F a k ü lte s i'n d e öğretim üyesi olarak g ö rev yapıyor. Türk s a natının gelişim i, b ö lg e s e l ö zellikleri ü ze rin d e m o n o g ra fik ç a lış m a la r yapm aktadır. S an a t ve m im arlık tarihi konularında kitapları, değişik d illerde ya y ın lan m ış m a k a le le ri bulunm aktadır. 15-17 K asım tarih le ri a ra s ın d a y a p ıla c a k olan M illî S ara y la r S e m p o z yu m u m u n Y ü rü tm e K o m ite s i B aşkanı'd ır.
bir toplum yaratmada esin kay nağı olarak kullanılmasıni istedi ği görülmektedir. Geliştirdiği kurum ve kuruluşlar eliyle, izle diği kültür ve sanat anlayışıyla, yaşamı boyunca sürekli bunu vurgulamıştır. Aynca, Atatürk bu topraklarda yaşama kültürü adına üretilmiş tüm değerlere de titizlik göstermiş, çağdaş yön temlerle geçmişe eğilinmesini sağlamıştır. Ancak, o günün ko şulları içinde yeterince açık, be lirgin, üzerinde durulm ayan dönemler olabilir. Kendisi de kı sa yaşamında bunu gidermeye çalışmıştır. Ölümünden sonra ise, yakın dönemi tüm boyutla rıyla, sağlıklı tartışmak olanağı bir türlü gerçekleşememiş, bu du rum sürekli ertelenmiş, bir oran da da günümüze kadar sürdürül müştür.
Artık her şeyin hızla gelip geç tiği, kuşaklar boyu süren geliş melerin insanın kısa ömrüne sığdığı günümüzde, bağnaz tar tışmaları bir yana iterek, tüm köklü değerleri çağdaş yöntem lerle araştırmak, incelemek zo rundayız. Üstelik bunu hızlı ve sağlıklı yapmak zorundayız: Eğer ulusal kimliğimizin dünya
ulusları arasında gerektiği biçim de vurgulanmasını istiyorsak; ge rektiği biçimde vurgulanmadı ğından yakınıyorsak. Kanımca bunun kaçınılmaz yolu, Anado lu’nun bitmez tükenmez yeni ya ra tm a la ra olan ak sağlayan ortamına eğilmektir. Tarihsel ve kültürel mirasa, hangi bakış açı sıyla olursa olsun, sahip çıkmak tır. Bugün gelişmiş dediğimiz ülkelerin bir zamanlar yanlış bir yaklaşımla bazı değerlerini yiti rip sonra kılı kırk yararcasına ye niden bulmaya çalıştıklarını dikkate alırsak, bizim aynı süreci geçirmememiz gerekir. Göre gö re, önde örnek varken, aym yan lışa düşmenin ‘mazereti’ yoktur.
YIKMAK-YOK
ETMEK YERİNE
Aynca bugünlerde, bu top raklarda çıkarları olanlar, bu topraklar üzerinde gelecek için plan yapanlar çoğalırken, gelece ğin ne göstereceği bilinmezken, bizim bu topraklardaki sürekli ve özgün bir biçimde yarattığımız, tüm köklü değerleri korumamız, yıkmak- yok etmek yerine onla rı değerlendirmemiz gerekir. Bu geçmişe saygıyı da aşan bir ileri görüşlülüktür. Geleceği güven al tına almaktır; hem dış güçlere karşı, hem de gelecek kuşaklann sağlıklı yaşanılabilir bir ortamda gelişmeleri için. Yıllardır yanlış bir yaklaşımla geçmişten ne kal mışsa yaktık, yıktık, yok ettik. Üstelik ne olduğu açık, doğru dürüst belirlenmemiş bir ‘yeni’ için. Yeni adına yapılan, çağdaş özellikler taşımayan girişimler için, sonunda o sağlıksız oluştu rulmuş yeni, sorunlarıyla birlik te karşımıza dikildi. Bizi dar boğazlara sürükledi. Kuşkusuz geçmişte her üretilenin doğru, güzel olduğunu vurgulamak iste miyoruz. Geçmiş doğru-yanlış, güzel-çirkinlerle doludur. Önemli olan dünden bugüne uzantıları olan doğrulan yakalamaktır. Yanlışlan yinelememektir. Bunu doğal örtüden, yaşanılan çevre ye, insan ilişkilerine kadar uza tabiliriz. Somut örnek vermek gerekirse, yalnız adlanyla birbi rinden aynlan, birbirinin aynı kentleri gösterebiliriz. Düne ka dar Bursa’yı Konya'dan, Kon ya’yı Diyarbakır’dan, Diyarba kır’ı Erzurum’dan ayıran belir gin özellikler vardı. Her kentin birbirine benzer, birbirinden ayrı özellikleri o kentlere kimlik ka zandırıyordu. Ülkeye özenilen zengin bir kimlik kazandırıyor du, içinde yaşayanlara da güven, onur, dostluk, kurabilme olana ğı. Tarihsel ve kültürel bir de rinlik.
İşte bu düşünceler ışığında, ulusal dayanışma ve bütünlüğe gereksinim duyduğumuz, bugün lerde “ tarihsel ve kültürel mira sın korunması, bakımı, kulla nımı, Türk ve dünya kamuoyu na daha iyi tanıtılm ası ve değerlendirilm esi” amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ülkemiz için çok önemli bir girişimde bulunmak tadır; konuyla ilgili bilim adamı, uzman ve sanatçıların birikimle rinden yararlanmak üzere düzen lediği "M illî Saraylar Sempoz y u m u m a çağırmaktadır.
TBMM Başkanı Necmettin Karaduman, son basın toplantı sında, “ ...P aha biçilmez değer de bir kültür mirasını oluşturan bu yapılar ne yazık ki, bugüne kadar yeterince değerlendirileme miş, yalnızca bakım ve onarım- lanyla yetinilmiş ya da çok sınırlı
ölçülerde kamu yararına sunula- bilmiştir. Oysa, büyük önder A tatürk’ün Dolmabahçe Sara- yı'nda bilim kurultayları yaptı rarak, Veliaht Dairesi’nde bir Resim-Heykel Müzesi açtırarak gösterdiği yol yeterince açık ve anlamlıdır. Ve bu davranışlardan ders almakta oldukça geç ka lınmıştır. Ancak, bu gecikme nin de bazı önemli nedenleri var dır; hazırlıksızca, yeteri birikim leri sağlamadan, gerekli bilimsel değerlendirmeleri tamamlama dan yapılacak girişimlerin de ba zı sakıncalar getireceği açıktır...” sözleriyle sempozyumun düzen lenme nedenleri üzerinde dur muş, TBMM Başkanvekili, Dü zenleme Kurulu Başkanı Halil İbrahim Karal ise... “ Millî kül tür sorunu ‘Millî Saraylar’ımız gibi tarihsel kültür kaynaklarımı zın yüce bir ulusal sentezle bir leştirilmesi ve bu yolla millî kültürün yaratılması sorunudur. Ulusal kültür hazırda varolan, olmuş bitmiş bir olgu değildir; yaratılacak, oluşturulacak, can lı tutulacak bir süreçtir. ‘Millî Sa raylarım ız gibi, folklorumuz gibi, kültür mirasımızın tüm öğe leri bu yaratmada kullanılacak tüktnmez esin kaynaklarıdır.” biçiminde sözleriyle olayın digeı
bir boyutunu gündeme getirmiş lerdir.
15-17 Kasım tarihleri arasın da Yıldız Sarayı-Şale’deki sem pozyumda, yetmişe yakın düşün ce, sanat ve bilim adamı bildiri lerini okuyacak, konuyu her boyutuyla tartışma oTanağı bula caklardır. Aynca, 12 Kasım’dan başlamak üzere sempozyum haf tası içinde diğer kurumlarla or taklaşa üretilen toplam sekiz serginin açdışı yapılacaktır. Sem pozyum sonrasında da çeşitli bi çimlerde değerlendirilecek olan bu sergiler, alışıldığı ve buna benzer sempozyumlarda genel likle uygulandığı gibi, konuyla il gili yan faaliy etler o larak düşünülmemiş, gerek kamuoyu na, gerekse kültür çevrelerine yö nelik düzenlem eler içinde, sempozyumun öz çalışmaları olarak planlanmıştır. Her sergi konunun bir boyutuna ışık tut mayı amaçlamaktadır. Bir bakı ma mültivizyon ve diğer gös teriler de bu amaca yönelik de ğerlendirmeler içermektedir.
SONUÇ
Gene sürekli yapılan açıkla malarda belirtildiği gibi, bu ta rihî görevin yerine getirilme sinde, konuyla ilgili tüm kuruluş ve kişilerin ortaklaşa hareket et meleri, bugüne kadar oluşmuş birikim ve deneyimlerden karşı lıklı yararlanılarak bu birlikteli ğin zaman içinde sürdürülmesi sonuca götürecek en kısa ve sağ lıklı yol olarak görülmektedir. Çünkü, ülkemizde, olumlu giri şimlerin en büyük zorluğu, belirli bir sürekliliğe ulaşamaması, bir süre sonra umulmadık bir biçim de sonuçlanmasıdır. Dileriz, yıl lardır beklenen bu girişim yeni olanaklara, yaratmalara, yorum lara neden olsun, süreklilik ka zansın.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi