• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE'DE ORTAÖĞRETİM MÜFREDATINDAKİ SANAT TARİHİ DERSLERİNİN TARİHİ SÜREÇ İÇİNDE DEĞERLENDİRİLMESİ VE AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİYLE KARŞILAŞTIRILMASI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "TÜRKİYE'DE ORTAÖĞRETİM MÜFREDATINDAKİ SANAT TARİHİ DERSLERİNİN TARİHİ SÜREÇ İÇİNDE DEĞERLENDİRİLMESİ VE AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİYLE KARŞILAŞTIRILMASI"

Copied!
388
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ ANABİLİM DALI RESİM-İŞ ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

TÜRKİYE’DE ORTAÖĞRETİM MÜFREDATINDAKİ SANAT TARİHİ DERSLERİNİN TARİHİ SÜREÇ İÇİNDE DEĞERLENDİRİLMESİ VE

AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİYLE KARŞILAŞTIRILMASI

DOKTORA TEZİ

Hazırlayan Huriye ALTUNER

(2)

RESİM-İŞ ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

TÜRKİYE’DE ORTAÖĞRETİM MÜFREDATINDAKİ SANAT TARİHİ DERSLERİNİN TARİHİ SÜREÇ İÇİNDE DEĞERLENDİRİLMESİ VE

AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİYLE KARŞILAŞTIRILMASI

DOKTORA TEZİ

Hazırlayan Huriye ALTUNER

Tez Danışmanı Doç. Dr. Alev KURU

(3)

ÖNSÖZ

İnsan, duygularıyla ve manevi değerleriyle bir bütündür ve yaradılışı gereği hayatın her aşamasında sanata yönelmektedir. Sanat insan için bir ihtiyaçtır ve sanatsal üretimler de öncelikle kişilerin sonrada devleşerek toplumların simgesi haline gelmektedir. Sanat eserleri bir toplumun, dünya üzerinde varlığını ispat eden ve tarihi geçmişini simgeleyen kültürel değerlerdir. Bu kültürel değerlerin tanınmasında ve devamlılığın sağlanmasında sanat tarihinin ve eğitiminin yeri büyüktür. Sanat tarihi eğitimi, insanda köklü bir kültür birikimi oluşturmaktadır, çevresine ve geçmişine duyarlı nesiller yetiştirmektedir.

Sanat tarihi eğitimine dikkat çekmek ve Cumhuriyet’in ilanından itibaren geçirdiği aşamaları tarihsel süreç içinde incelemek amacıyla bu çalışma yapılmıştır. Türkiye’de ortaöğretim kurumlarındaki sanat tarihi eğitiminin durumu, Avrupa ülkeleriyle (Almanya, Fransa, İtalya), müfredat programları boyutunda karşılaştırılarak tespit edilmeye çalışılmıştır.

Çalışmam sırasında bilgi ve birikimleriyle bana yol gösteren ve her zaman beni destekleyen sevgili danışmanım, değerli hocam Doç. Dr. Alev KURU’ ya, anlayışı ve değerli bilgileriyle bizleri aydınlatan Prof. Dr. Nihat BOYDAŞ’ a, yorumlarıyla ve ışık tutan katkılarıyla çalışmamı şekillenmesinde yardımcı olan Prof. Dr. Hakkı ACUN’ a ve Doç. Dr. Emin KARİP’ e çok teşekkür ederim. Ayrıca, iyi niyetleri ve destekleriyle her zaman yanımda olan bütün değerli hocalarıma ve sevgili arkadaşlarıma teşekkür ederim. Bu günlere gelmemi sağlayan ve beni yetiştiren anneme ve babama, doktora eğitimim sırasında beni her yönden destekleyen sevgili kayınvalideme ve maddi manevi desteği ile her zaman yanımda olan değerli eşim Ertan ALTUNER’ e çok teşekkür ederim.

(4)

TÜRKİYE’DE ORTAÖĞRETİM MÜFREDATINDAKİ SANAT TARİHİ DERSLERİNİN TARİHİ SÜREÇ İÇİNDE DEĞERLENDİRİLMESİ VE AVRUPA

BİRLİĞİ ÜLKELERİYLE KARŞILAŞTIRILMASI Altuner, Huriye

Doktora, Güzel Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı Resim-İş Öğretmenliği Bilim Dalı Tez Danışmanı: Doç. Dr. Alev KURU

Şubat – 2007

Bu araştırmada, Türkiye’de ortaöğretim kurumlarında, sanat tarihi eğitiminin tarihsel gelişimi, bu günkü durumu ve Avrupa Birliği Ülkeleri ile karşılaştırılması yapılmıştır. Bunun için öncelikle, sanat tarihinin tanımı, Türkiye’de ve dünyada sanat tarihinin gelişimi, Türkiye’de sanat tarihi eğitiminin lise müfredat programlarına alınması ve geçirdiği değişiklikler tespit edilmiştir. Elde edilen bilgiler ışığında, Türkiye’de ve Avrupa ülkelerindeki (Almanya, Fransa, İtalya) ortaöğretim kurumlarındaki sanat tarihi derslerinin karşılaştırılması yapılarak önerilerde bulunulmuştur.

Yapılan bu çalışmalar sırasında literatür tarama yöntemi kullanılmıştır. Ayrıca Almanya, Fransa ve İtalya Elçilikleri’nden, bu ülkelere ait Türkiye’de bulunan okullardan, yurt dışındaki elçilik ve okullardan, Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerinden sözlü ve yazılı bilgilere ulaşılmıştır.

Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, Almanya, Fransa ve İtalya’da, Türkiye’den farklı olarak, sanat tarihi dersleri, öğrencinin aktif olduğu bir yöntemle işlenmekte ve izlenen müfredat programı günlük yaşama dahil edilmektedir. Buna rağmen, bu üç ülkenin müfredat programlarına ulaşırken yaşanan zorluklardan ve görüştüğümüz insanların bu dersten haberdar olmamalarından anlaşıldığı üzere, sanat tarihi eğitimi, Avrupa ülkelerinde de sorunludur. Bu gün ülkemizde sanat tarihi dersleri gereken öneme kavuşamamış. Bunun en önemli nedeni, sanat tarihi derslerinin zorunlu dersler arasında yer almaması ve bu eğitimden yoksun nesiller yetişmesidir.

(5)

ABSTRACT

THE EVALUATION OF HISTORY OF ART LESSONS IN ITS HISTORICAL PROCESS IN TURKISH SECONDARY EDUCATION PROGRAMS, AND ITS COMPARISON TO

THOSE İN SOME EUROPEAN UNION COUNTRIES. Altuner, Huriye

Doctorate, Fine Arts Education Department, Drawing-Handwork Teaching Programme,Thesis Supervisor: Assist. Prof. Dr. Alev KURU

February – 2007

In this research, the historical evolution and the present situation of the History of Art lessons in Turkish secondary schools, and their comparison to those in some European Union countries have been made. First of all, the definition of History of Art, its evolution process in Turkey and in the world, the inclusion of the History of Art lessons in the secondary education programs in Turkey, as well as the changes it underwent have been stıdied. Regarding this information, by comparing History of Art lessons in secondary education institutions in Turkey and those in some European countries (Germany, France, Italy), a tentative conclusion has been made.

During the study, the literature review has been made. Besides, written and oral information have been gathered from the German, French and Italian embassies; from these countries’ schools in Turkey; from embassies and schools abroad and finally from the National Education Ministry authorities.

Consequently, we can consider that, in Germany, France and Italy, contrary to the situation in Turkey history of art lessons are treated with a method in which the students are active and that the program followed is related to everyday life. Nevertheless, from the difficulties we had to reach education programs in these three countries and fromthe fact that people who have been interviewed were uninformed of the existence of such a lesson, we can conclude that History of Art education may be problematic in European countries as well.

Today in Turkey, we don’t attach sufficient importance to History of Art lessons. This may be the result of the fact that History of Art lessons are not compulsory and that generations grow without getting this education .

(6)

JÜRİ ÜYELERİ İMZA SAYFASI ÖNSÖZ...i ÖZET...ii ABSTRACT...iii İÇİNDEKİLER...iv I. GİRİŞ I. 1. Problem Durumu ... 1 I. 2. Araştırmanın Amacı ... 5 I. 3. Araştırmanın Önemi ... 6 I. 4. Sınırlılıklar ... 7 I. 5. İlgili Araştırmalar...8

II. KAVRAMSAL ÇERÇEVE II. 1. Sanat Tarihinin Tanımı ve Tarihsel Gelişimi ... 17

II. 2. Türkiye’de Sanat Tarihi Bilim Dalının Tarihsel Gelişimi ... 31

(7)

II. 4. Almanya’da Ortaöğretim ve Sanat Tarihi Derslerinin Durumu...60

II. 5. Fransa’da Ortaöğretim ve Sanat Tarihi Derslerinin Durumu...70

II. 6. İtalya’da Ortaöğretim ve Sanat Tarihi Derslerinin Durumu...78

III. YÖNTEM III. 1. Araştırmanın Modeli ... 85

III. 2. Verileri Toplama Teknikleri ... 86

III. 3. Verilerin Analizi... 86

IV. BULGULAR VE YORUM IV. 1. Türkiye’de Ortaöğretim Sanat Tarihi Müfredat Programı…...………..…...88

IV. 2. Almanya’da Ortaöğretim Sanat Tarihi Müfredat Programı ..…..…...….96

IV. 3. Fransa’da Ortaöğretim Sanat Tarihi Müfredat Programı ..………...……....99

IV. 4. İtalya’da Ortaöğretim Sanat Tarihi Müfredat Programı .………...…...106

IV. 5. Türkiye’de Ortaöğretimdeki Sanat Tarihi Dersi Müfredatı İle Avrupa Birliği Ülkelerindeki (Fransa, İtalya, Almanya) Ortaöğretimdeki Sanat Tarihi Dersi Müfredatının Karşılaştırılması………...…110

(8)

EKLER LİSTESİ...156

Ek 1. Türk Eğitim Sistemi...162

Ek 2. Almanya Eğitim Sistemi ...163

Ek 3. Fransa Eğitim Sistemi ...164

Ek 4. İtalya Eğitim Sistemi...165

Ek 5. Türkiye Lise Haftalık Ders Çizelgeleri...166

Ek 5. 1. 1949 Lise Müfredat Programına Göre Haftalık Lise Ders Dağıtım Çizelgesi...166

Ek 5. 2. 1952 - 1955 Yılları Arasında Uygulanan 4 Yıllık Lise Müfredat Programına Göre Haftalık Lise Ders Dağıtım Çizelgesi ...167

Ek 5. 3. 1956 -1957 Lise Müfredat Programına Göre Haftalık Lise Ders Dağıtım Çizelgesi ...168

Ek 5. 4. 1957- 1970 Lise Müfredat Programına Göre Haftalık Ders Dağılım Çizelgesi ...169

Ek 5. 5. 1970 Tarihli Sekizinci Milli Eğitim Şurasına Göre Şekillenen İkinci Devre Ortaöğretimde (Lise) Yükseköğretime Hazırlayan Sınıfların Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi Taslağı ...170

Ek 5. 6. 1. 1974-1975 Öğretim Yılında Modern Fen Ve Matematik Programları Uygulanan Liselerde İzlenecek Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi...172

(9)

Ek 5. 6. 2. 1974-1975 Öğretim Yılında Modern Fen Ve Matematik Programları Uygulanmayan Liselerde İzlenecek Yeni Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi...173 Ek 5. 6. 3. 1974 Tarihli Lise Haftalık Ders Çizelgesi ...174 Ek 5. 7. 1976-1977 Modern Fen Ve Matematik Programı Uygulayan Liselerde Uygulanacak Haftalık Ders Çizelgesi ...175

Ek 5. 8. 1978 Lise Haftalık Ders Çizelgesi ...176 Ek 5. 9. 1981-1982 Tarihli Lise Haftalık Ders Çizelgesi ...177 Ek 5. 10. 1. 1983 Tarihli Modern Fen Ve Matematik Programları Uygulamayan Liselerde Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi ...178 Ek 5. 10. 2. 1983 Tarihli Modern Fen Ve Matematik Programları Uygulayan Liselerde Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi ...179

Ek 5. 11. 1985-1986 Tarihli Lise Haftalık Ders Çizelgesi ...180 Ek 5. 12. 1. 1987 Gebze Seminerinde Alınan Kararlara Göre, Lise Haftalık Ders Dağılım Çizelgesi ...181

Ek 5. 12. 2. 1987 Gebze Seminerinde Alınan Kararlara Göre, Anadolu Liseleri Haftalık Ders Çizelgesi ...182

Ek 5. 13. 1991 Lise Haftalık Ders Dağılım Çizelgesi ...183 Ek 5. 14. 1. 1996 Lise Haftalık Ders Dağıtım Çizelgelerinin Sanat Tarihi Dersinin Yer Aldığı Bölümler, Sosyal Bilimler Alanı ...184

(10)

Ek 5. 14. 2. B.1996 Lise Haftalık Ders Dağıtım Çizelgelerinin Sanat Tarihi Dersinin Yer Aldığı Bölümler, Sanat (Müzik) Alanı ...186 Ek 5. 15. 1. 1998 Lise Haftalık Ders Dağıtım Çizelgelerinin Sanat Tarihi Dersinin Yer Aldığı Bölümler, Sosyal Bilimler Alanı ...188 Ek 5. 15. 2. 1998 Lise Haftalık Ders Dağıtım Çizelgelerinin Sanat Tarihi Dersinin Yer Aldığı Bölümler, Sanat ( Resim ) Alanı ...190

Ek 5. 15. 3. 1998 Lise Haftalık Ders Dağıtım Çizelgelerinin Sanat Tarihi Dersinin Yer Aldığı Bölümler, Sanat ( Müzik ) Alanı ...192

Ek 5. 15. 4. 1998 Lise Haftalık Ders Dağıtım Çizelgelerinin Sanat Tarihi Dersinin Yer Aldığı Bölümler, Spor Alanı ...194

Ek 5. 15. 5. 1998 Lise Haftalık Ders Dağıtım Çizelgelerinin Sanat Tarihi Dersinin Yer Aldığı Bölümler, Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi , Sanat (Resim) Alanı...196

Ek 5.15. 6. 1998 Lise Haftalık Ders Dağıtım Çizelgelerinin Sanat Tarihi Dersinin Yer Aldığı Bölümler, Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi , Sanat (Müzik) Alanı...199

Ek 5. 15. 7. 1998 Lise Haftalık Ders Dağıtım Çizelgelerinin Sanat Tarihi Dersinin Yer Aldığı Bölümler, Anadolu Lisesi İle Yabancı Dil Ağırlıklı Lise , Sosyal Bilimleri Alanı ...201

Ek 5. 15. 8. 1998 Lise Haftalık Ders Dağıtım Çizelgelerinin Sanat Tarihi Dersinin Yer Aldığı Bölümler, Anadolu Lisesi İle Yabancı Dil Ağırlıklı Lise , Sanat (Resim)Alanı ...203

(11)

Ek 5. 15. 9. 1998 Lise Haftalık Ders Dağıtım Çizelgelerinin Sanat Tarihi Dersinin Yer Aldığı Bölümler, Anadolu Lisesi İle Yabancı Dil Ağırlıklı Lise , Spor Alanı ...205 Ek 5.16. 2004 – 2005 Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi, Resim Alanı Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi (2004/ 2560 Sayılı Tebliğler Dergisi)...207

Ek 5. 17. 1. 2005-2006 Lise Haftalık Ders Dağıtım Çizelgelerinin Sanat Tarihi Dersinin Yer Aldığı Bölümler, Genel Lise, Fen Bilimleri Alanı ...209

Ek 5. 17. 2. 2005-2006 Lise Haftalık Ders Dağıtım Çizelgelerinin Sanat Tarihi Dersinin Yer Aldığı Bölümler, Genel Lise , Sosyal Bilimleri Alanı ...211

Ek 5. 17. 3. 2005-2006 Lise Haftalık Ders Dağıtım Çizelgelerinin Sanat Tarihi Dersinin Yer Aldığı Bölümler, Genel Lise , Türkçe-Matematik Alanı...213

Ek 5.17.4. 2005-2006 Lise Haftalık Ders Dağıtım Çizelgelerinin Sanat Tarihi Dersinin Yer Aldığı Bölümler, Genel Lise, Yabancı Dil Alanı...215

Ek 5. 17. 5. 2005-2006 Lise Haftalık Ders Dağıtım Çizelgelerinin Sanat Tarihi Dersinin Yer Aldığı Bölümler, Anadolu Lisesi, Fen Bilimleri Alanı...217

Ek 5. 17. 6. 2005-2006 Lise Haftalık Ders Dağıtım Çizelgelerinin Sanat Tarihi Dersinin Yer Aldığı Bölümler, Anadolu Lisesi, Türkçe-Matematik Alanı...219

Ek 5. 17. 7. 2005-2006 Lise Haftalık Ders Dağıtım Çizelgelerinin Sanat Tarihi Dersinin Yer Aldığı Bölümler, Anadolu Lisesi, Yabancı Dil Alanı...221

(12)

Tarihi Dersinin Yer Aldığı Bölümler, Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi, Müzik

Alanı...223

Ek 5. 17. 9. 2005-2006 Lise Haftalık Ders Dağıtım Çizelgelerinin Sanat Tarihi Dersinin Yer Aldığı Bölümler, Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi , Resim Alanı...225

Ek 5. 17. 10. 2005-2006 Lise Haftalık Ders Dağıtım Çizelgelerinin Sanat Tarihi Dersinin Yer Aldığı Bölümler, Anadolu Lisesi , Fen Bilimleri Alanı...227

Ek 6. Fransa ‘Kolej’ Haftalık Ders Tablosu...229

Ek 7. Almanya Lise Haftalık Ders Çizelgesi...230

Ek 7.1. Genel Lise (Gymnasium) Haftalık Ders Tablosu (Bavyera Eyaleti), Sosyal Bilimler Alanı...230

Ek 7.2. Genel Lise (Gymnasium) Haftalık Ders Tablosu (Bavyera Eyaleti), Matematik-Tabii Bilimler Alanı...231

Ek 7. 3. Genel Lise (Gymnasium) Haftalık Ders Tablosu (Bavyera Eyaleti), İngilizce Ağırlıklı Yeni Diller Alanı...232

Ek 7. 4. Genel Lise (Gymnasium) Haftalık Ders Tablosu (Bavyera Eyaleti), Müzik Alanı...233

Ek 8. İtalya Lise Haftalık Ders Çizelgesi...234

Ek 8.1. Klasik Lise Haftalık Ders Tablosu...234

(13)

Ek 8. 3. İtalya Sanat Lisesi (Liceo Artistico) Ve Sanat Okulları (Istituti

D’arte) Haftalık Ders Tablosu...236

Ek 9. Türkiye’de Ortaöğretim Sanat Tarihi Müfredat Programı ...237

Ek 9. 1. 1949 Tarihli Sanat Tarihi Müfredat Programı ...237

Ek 9. 2. 1952 Tarihli Sanat Tarihi Müfredat Programı ...240

Ek 9. 3. 1954-1956 Tarihli Sanat Tarihi Müfredat Programı ...241

Ek 9. 4. 1957 Tarihli Sanat Tarihi Müfredat Programı ...242

Ek 9. 4. 1. 1957 Sanat Tarihi Müfredat Programına, 1987’de Atatürkçülükle İlgili Yapılan Eklemeler...243

Ek 9. 5. 1991 Tarihli Sanat Tarihi Müfredat Programı (10-11 Sınıf)...244

Ek 10. Almanya’da Ortaöğretim Sanat Tarihi Müfredat Programı (Güzel Sanat Dersi Müfredat Programı)...306

Ek 11. Fransa’da Ortaöğretim Sanat Tarihi Müfredat Programı ...329

Ek 12. İtalya’da Ortaöğretim Sanat Tarihi Müfredat Programı (Tasarım Ve Sanat Tarihi)...359

(14)

I. 1. Problem Durumu

Sanat tarihi dersleri bu güne kadar gerektiği ölçüde değerlendirilmemiştir. Oysa tarih boyunca insanın yaratıp geliştirdiği sanat eserleri, ait olduğu toplumun kültür hazinesini oluşturmaktadır. Bunların öğrenilmesi milli şuuru uyandırır ve destekler. Aynı zamanda bu bilinç, kültür varlıklarının korunması ve sonraki nesillere aktarılmasını sağlar (Aslanapa,1995:14-15).

Geçmiş kültürlerin, taşınabilir veya taşınamaz maddî kültür varlıklarını araştıran ve değerlendiren sanat tarihi, disiplinler arası bir bilim dalıdır (Eyice, 2003: www.sanatvebilgi.com). Bir sanat eseri incelenirken, sosyoloji, siyaset, iktisat, psikoloji, tarih gibi bir çok disiplinden de faydalanılır (Erden, 2004: 53). Bu yaklaşım içinde oluşan sanat tarihi bilgilerin aktarılması, öğrenciye farklı bir anlayış ve çok yönlü bilgi edinimini sağlamaktadır.

Sanat tarihinin konusunu oluşturan sanatsal üretimleri tanımak, insanların dünyadaki yerini bulmalarına yardımcı olur (Kırışoğlu,O.T., Stokrocki, M., 2002). Biçimler, dönemler ve eserler arasındaki bağlantıyı görüp değerlendirebilen öğrenci, öncelikle kendi tarihini, sonrada diğer toplulukların tarihini ve kültür yaşantısını öğrenmektedir. Böylelikle öğrenci, kültürel mirasa ve çevreye duyarlı hale gelmektedir.

Bir bilim alanı olarak görülen sanat tarihini kitle eğitiminden ayırt etmemek gerekmektedir. Kronolojik tarih bilgisinin yanı sıra, tarihsel dönemlere ışık tutacak toplumsal, kültürel ve sanatsal bilgi ve donanım kazandıracak sanat tarihi dersleri (Yavuzoğlu, 2004: 59) eğitimin her aşamasında yer almalıdır. Sanat tarihi kültürel birikim isteyen bir alandır. Üniversitelerde sanat tarihi eğitimi verilebilmesi için ortaöğretimde de bu dersin verilmesi gerekmektedir (Ödekan, 2004: 20). Ayrıca,

(15)

toplum olarak sanat tarihinin ne olduğunu bilmek ve dolayısıyla kültürümüzün farkına varmak kaçınılmaz bir zorunluluktur.

Türkiye’de sanat tarihinin öneminin anlaşılması, toplumun sanat tarihine gereken ilgiyi göstermesi için ortaöğretim programlarına sanat tarihi derslerinin konması gereklidir (İnankur, 2004: 23). Ortaöğretimde sanat tarihi eğitimine yeterince önem verilmemesinden dolayı müzeye ayak basmamış, çevresine karşı duyarsız insanlar yetişmektedir.

Sanat insanda köklü bir ihtiyaca cevap vermektedir. Bu nedenle sanatsal üretimin ve eğitimde sanatın yeri göz ardı edilmemelidir. Bilimsellik insanın oluşumunun bir yönü ise öbür yönü de sanattır. Gerçekçi bir eğitim ilim ve sanatın ayrılmaz bütünlüğüyle sağlanır. Bu amaçla, insanı küçük yaşlarda sanat eserleriyle karşı karşıya getirmek ve farkında olmadan estetik duygusunu geliştirmek gerekmektedir (Yetkin,1968: 127). Ayrıca her yaşta insanın sanat eserinden zevk almasını sağlamak için sanat dilini öğrenmesi ve sanat eserleriyle tanışık olması gerekmektedir.

Yaşantımızda bu kadar önemli bir yere sahip olan sanatın ve onun her yönüyle gelişimini inceleyen sanat tarihinin de önemi büyüktür. Bir insanın veya toplumun varlığının, geçmişinin ve tarih boyunca elde ettiği başarıların en büyük ispatı, bilinçle yaklaşarak koruması ve gözetmesi gerektiği sanat eserleridir. Küçük yaşlardan itibaren öğrenciye ve dolayısıyla, zamanla bütün bir topluma bu bilincin aktarılması gerekmektedir.

Bütün bunlara rağmen ülkemizde, orta öğretimde, sanat tarihi dersleri önceleri zorunlu, sonradan seçmeli ders haline gelmiştir. ‘Sanat Tarihi’ eğitimi, son yıllarda sık sık değişen sistem ve müfredat programları içinde giderek önemini yitirmiştir (Demiriz,1995: 16). Ayrıca liselerde bu dersler alan dışında diğer öğretmenler tarafından da verilmekte ve bu da dersin amacının gerçekleşmesini engellemektedir.

(16)

ortaöğretim kurumlarına sanat tarihi derslerinin konması son derece gereklidir. Liselerde ancak sosyal alanda okuyan öğrencilerin gördüğü bir ders olmaktan çıkmalıdır (Batur, 2002:80). Kültür birikimi isteyen bu alan, kültürlü insanların yetiştirilmesi için gereklidir. Ülkemizin, maddi-manevi zenginliklerini gelecek kuşaklara aktaracak ve onları koruma bilinci içinde yetişmiş yeni nesillere ihtiyaç vardır (Cantay, 2004: 11).

Bu gün liselerde, sanat tarihi ile birlikte beşeri bilimler ve sanatla ilgili pek çok alan arka plana atılmaktadır. Üniversiteye giriş sınavlarında kültüre ve sanata yönelik soruların yok denecek kadar az olması da bu durumun devamlılığını sağlamaktadır (Gür, 2004: 49). Sanat tarihi, bu gün eğitim içinde var olma sorunu yaşamaktadır.

Bu durum, Almanya, Fransa ve İtalya için de, bir takım farklılıklar dışında, aynıdır. Bu ülkelere ait Türkiye’deki özel okullarda yapılan görüşmelerde ve internet aracılığı ile adı geçen ülkelerin bağlantı kurulan okullarının çoğunda sanat tarihi dersinin yer almadığı görülmektedir. Ya da sanat tarihi konuları, sanat eğitimi içinde verilmektedir.

Türkiye’de ve Avrupa Birliğine üye ülkelerde (Almanya, Fransa, İtalya) sanat tarihi eğitimi kısaca şu şekilde olmuştur;

Türkiye’de sanat tarihi eğitimi, 20.yy başlarında ortaya çıkmıştır. Türkiye’de sanat tarihinin doğuşu Avrupa metropolüne oranla çok daha farklıdır. Avrupa’da 17. yüzyıl sonlarında sanat ve mimarlık yapıtlarının tarihselliğinin bilincine varılması ile bağlantılı bir tarih disiplini olan sanat tarihi, ülkemizde yeni kurulan bir devletin, bir ulusun var olma yolundaki en büyük güçlerden biri olarak önem kazanmıştır (Batur, 2002: 87).

1882’de sanat tarihçisi, arkeolog, müzeci, ressam Osman Hamdi Bey tarafından kurulan ve 1928’de Güzel Sanatlar Akademisi (Mimar Sinan Üniversitesi)

(17)

adını alan Sanayi-i Nefise Mektebi, Türkiye’de akademik anlamda sanat tarihi eğitiminin başlamasına öncülük etmiştir. Bu alanda çalışmalar daha çok Yurt dışından gelen Alman profesörlerin önderliğinde hız kazanmış ve kısa zamanda diğer üniversitelerde de sanat tarihi bölümleri açılmıştır.

Avrupa ülkelerinde ise sanat tarihi, Türkiye’deki gelişimine göre daha erken tarihlerde ortaya çıkmıştır. Modern anlamda sanat tarihi, 18. yüzyılda gerçekleşmiştir denilebilir. 18. yüzyılda, politika, endüstri, kültür alanlarında büyük değişimler yaşanmış ve eski eser toplayıcılığı hız kazanmıştır. Modern anlamdaki sanat tarihinin doğuşunu sağlayan Johan Joachim Winckelmann (1717-1768) eski sanatı kapsamlı ve tutarlı bir biçimde yazmaya çalışmıştır (Mülayim, 1994: 95). Bu alanda çalışmalar zaman içinde çoğalmış ve pek çok araştırmacı yazar yayınlarıyla sanat tarihinin temellerini bu yüzyıllarda atmışlardır.

Sanatın tarihsel evrimini inceleyen bir akademik disiplin olarak sanat tarihi ilk kez 1844’de Almanya’da, “Kunstgeschicte” (sanat tarihi) kürsüsü olarak Berlin Üniversitesi’nde kurulmuştur. 20. yüzyılın içinde de tüm dünya üniversiteleri bu alanda eğitim ve araştırmalara başlamışlardır (Sözen, Tanyeli, 1996: 209).

Türkiye’de ortaöğretimde ise 1952 yılında ilk kez ‘sanat tarihi dersi’ müfredat programına bağımsız bir ders olarak alınmıştır. Ancak Cumhuriyet’in ilk günlerinden beri önemi kavranan bu dersin konularının, tarih dersleri içinde verilmeye çalışıldığı bilinmektedir. Ancak ağır ve yoğun olan tarih derslerinin iyice ağır hale getirildiği söylenerek ayrı bir ders olarak okutulmasına 1943 tarihinde toplanan ikinci Millî Eğitim Şûrası’nda (TCMV, 1991) ve 1949 yılında Dördüncü Milli Eğitim Şurası’nda (MEB 2, 1991) karar verilmiştir. Dördüncü Milli Eğitim Şurası’na göre düzenlenen lise haftalık ders çizelgesinde ilk kez ‘Sanat Tarihi’ dersi adı geçmektedir. Ancak bu dersin konularının resim dersi içinde ve resim öğretmeni tarafından verildiği görülmektedir. Günümüze kadar pek çok değişiklik geçiren sanat tarihi dersi 1991 yılında hazırlanan müfredat programıyla, seçmeli ders olarak lise programlarında yer almaktadır.

(18)

‘Sanat Dersleri’nin içinde ve eğitimin sisteminden dolayı erken yaşlardan itibaren verilmektedir. Çünkü, Almanya’da ortaöğretim 11-12 yaşlarında başlamakta ve sanat dersi de bu programda sekizinci sınıf hariç bütün sınıflarda yer almaktadır, dolayısıyla sanat tarihi konularıyla öğrenci bu yaşlardan itibaren tanışmaktadır. Fransa’da sanat tarihi konularını ‘Sanat Tarihi Dersi’ adı altında, öğrenci 15-18 yaşlarında ve seçtiği liseye göre (Normal ve Teknolojik Lise) seçmeli ya da zorunlu ders olarak görmektedir. İtalya’da ise ‘Tasarım ve Sanat Tarihi’ dersi olarak 14-19 yaşları arasında zorunlu ders olarak işlenmektedir. Türkiye’de ise sanat tarihi konularıyla öğrenci ancak 15 yaşında ve eğer bu dersi seçerse tanışabilmektedir. Böyle bir tercih yapmadığı takdirde eğitim sürecinde bir daha sanat tarihi dersi ve ona kazandıracakları ile ilgili bir şansı olmayacaktır.

I. 2. Araştırmanın Amacı

Türkiye’de ‘Sanat Tarihi’ kavramının oluşumu ve tarihi gelişimi; sanat tarihi derslerinin liselerde müfredat programına alınması ve bu güne kadar müfredatta yapılan değişiklikler; dersin içeriği ve günümüzde orta öğretim kurumlarında verilen sanat tarihi derslerinin durum tespitinin yapılması; bu çerçeve içinde yurt dışında özellikle Avrupa Birliğine üye ülkelerde (Almanya, Fransa, İtalya) liselerde verilen ‘Sanat Tarihi’ dersi müfredat programları ile karşılaştırılması araştırmanın amacını oluşturmaktadır.

Sanat tarihi derslerinin öneminin kavratılmasına yardımcı olmak ve bu dersin tarihi süreç içinde gelişimini, müfredat programlarında yapılan değişiklikleri tespit etmek amacıyla böyle bir çalışmaya başlanmıştır. Ayrıca Türkiye’de ‘sanat tarihi eğitimi’ ile ilgili yayınların azlığı da çalışma konusunun bu yönde seçilmesine etken olmuştur. Dolayısıyla bu araştırmanın alt amaçları şunlardır;

(19)

2. Türkiye’de ortaöğretimde okutulan sanat tarihi derslerinin, müfredat programlarının incelenmesi, günümüze kadar olan değişikliklerin saptanması ve bugünkü durumu,

3. Almanya’da ortaöğretimde bugünkü müfredat programında yer alan sanat tarihi derslerinin durumunun belirlenmesi,

4. Fransa’da ortaöğretimde bugünkü müfredat programında yer alan sanat tarihi derslerinin durumunun belirlenmesi,

5. İtalya’da ortaöğretimde bugünkü müfredat programında yer alan sanat tarihi derslerinin durumunun belirlenmesi,

6. Türkiye’de günümüzde orta öğretim kurumlarında verilen sanat tarihi derslerinin müfredatı ile Avrupa Birliği ülkelerindeki (Almanya, Fransa, İtalya) orta öğretim kurumlarında sanat tarihi derslerinin müfredatlarının karşılaştırılması,

7. Araştırmanın sonucunda Türkiye’deki orta öğretim kurumlarında sanat tarihi derslerinin müfredatı ile ilgili genel bir değerlendirmenin yapılması.

I. 3. Araştırmanın Önemi

Sanat tarihi, toplumların tarihi geçmişini, kültür varlıklarını, sosyal ve ekonomik durumunu yani insanlık tarihini ve sanat adına var ettiği değerleri inceleyen bir bilim dalıdır. Dolayısıyla ‘Sanat Tarihi Eğitimi’, kendi kültürüne, tarihi geçmişine yabancı olmayan insanların yetişmesini sağlamaktadır. Böylelikle toplum içindeki her birey çevresine duyarlı, insanlara ve sanata saygılı bir bilince sahip olacaklardır. Sanat tarihinin öneminin anlaşılması, toplumun sanat tarihine gereken

(20)

Yapılan bu araştırma ile bu konulara dikkat çekilmek istenmiştir.

Sanat tarihi eğitimi, Türkiye’de ve yapılan araştırmalar sonucunda görüldüğü gibi Avrupa ülkelerinde de problemli durumdadır. Özellikle Türkiye’de genel eğitim içinde gereken öneme kavuşmamıştır. Gerçekçi bir eğitim ilim ve sanatın ayrılmaz bütünlüğüyle sağlanır. Bu amaçla, insanı küçük yaşlarda sanat eserleriyle karşı karşıya getirmek ve farkında olmadan estetik duygusunu geliştirmek gerekmektedir (Yetkin,1968: 127). Ayrıca her yaşta insanın sanat eserinden zevk almasını sağlamak için sanat dilini öğrenmesi ve sanat eserleriyle tanışık olması gerekmektedir. Bunun için sanatın ve onun her yönüyle gelişimini inceleyen sanat tarihinin, eğitimimizin her kademesinde yer alması zorunludur. Böyle bir bilincin oluşturulması ve yaşanan bu soruna dikkat çekilebilmesi için araştırmamızın faydalı olacağı düşünülmüştür.

Ayrıca, bu çalışma, Türkiye’de Sanat Tarihi Eğitimi’nin tarihi gelişiminin belirlenmesi, bugünkü durumun tespit edilmesi, sanat tarihi eğitiminin verimli olması konusunda ki etkenlerin altını çizilmesi ve müfredatta yapılan değişikliklerin saptanıp Avrupa Birliğine üye ülkelerle (Almanya, Fransa, İtalya,) karşılaştırılması açısından önemlidir. Bu karşılaştırmalar sonucunda, orta öğretim kurumlarında okutulan sanat tarihi derslerinin müfredatlarındaki eksiklikler tespit edilecek ve yeni öneriler sunulacaktır.

I. 4. Sınırlılıklar

Sanat tarihi derslerinin tarihi süreç içinde gelişimini tespit eden ve günümüze kadar olan müfredat değişikliklerini belirleyecek olan bu araştırma, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı ortaöğretim kurumlarında okutulan sanat tarihi dersleri ile sınırlıdır.

(21)

Türkiye’deki sanat tarihi eğitiminin durum tespiti yapıldıktan sonra karşılaştırılacak Avrupa Birliği Ülkeleri, Almanya, Fransa ve İtalya ile sınırlıdır ve bu ülkelerin seçilme nedenleri şöyledir;

İtalya ve Fransa geçmişten günümüze sanat merkezi olarak dikkat çeken ülkelerdir; Almanya ise sanat tarihi eğitimi konusunda önemli bir yere sahiptir ve Türkiye’deki sanat tarihi eğitiminin temellerinin atılmasında örnek alınmıştır. Ayrıca Alman uzman Franz Schmidt Türkiye’deki eğitim sisteminin şekillenmesinde etken olmuştur (Turan, 2000: 84). 19. yy içinde Almanya’da ilk sanat tarihi kürsüsü kurulmuş ve 1920-1930’larda Avrupa’da Almanca konuşan ülkelerde sanat tarihine büyük önem verilmiştir. Sanat tarihi bilgisi bir dönem dünya kültür tartışmalarının ekseni olmuştur (Batur, 2002:77-78). Avrupa’da kültürel ve entelektüel hakimiyet uzun süre İtalya’da kalmıştır. Bir süre sonra, Roma’nın yerini Paris, Latince’nin yerini Fransızca almıştır (Ergün, 2001: 91). Görülüyor ki bu ülkeler, sanat tarihinin temellerinin atılmasında önemli merkezler olmuşlardır ve pek çok ülkeye bu konuda öncülük etmişlerdir.

Almanya, Fransa ve İtalya’nın müfredat programları günümüzde liselerde uygulanmakta olan programlarla sınırlıdır. Ülkemizdeki müfredat programları incelemesi ise sanat tarihi dersinin ilk kez liselerde yer aldığı tarihten başlayarak günümüze kadar olan değişiklikleri içermekte ve uygulamada olan programla sonlanmaktadır. Bu anlamda, imkanlar doğrultusunda Türkiye’ye ait çalışmalar daha kapsamlı yapılmıştır.

I. 5. İlgili Araştırmalar

Ortaöğretimde, Türkiye’deki durumunun tespit edilmesi ve diğer ülkeler ile olan farklılıkların neler olduğunun belirlenmesi amacımızı oluşturmaktadır.

Bu amacı gerçekleştirebilmek için eğitim ve sanat tarihi alanında yayınlanan dokümanlar incelenmiş, yurt içi ve dışında, elçilik, eğitim birimleri ve bakanlık

(22)

sırasında en önemli problem, sanat tarihi eğitimi ile ilgili yayınların çok sınırlı olması ve karşılaştırma yapılacak ülkelerin (Almanya, Fransa, İtalya) müfredat programlarına ulaşma zorluğudur. Bunun için elçiliklere defalarca gidilmiş, bu ülkelere ait Türkiye’deki okullara ulaşılmış (Fransa ve İtalya), yurt dışındaki okullarla Internet aracılığıyla bağlantıya geçilerek bilgi edinilmeye çalışılmıştır. Ankara’daki Fransız okulu (Ankara Charles De Gaulle Fransız Lisesi) ve İstanbul’daki İtalya’daki müfredat programı ile denklik verilen özel İtalyan Lisesine (Liceo Scientifico Galileo Galilei) ait müfredat programları bu alandaki bilgi eksikliğinin giderilmesini sağlamıştır. Almanya’da ki lise müfredat programı ise pek çok araştırma ve uğraş sonucunda Almanya’daki Türk Büyükelçiliği’ne bağlı Eğitim Müşavirliği’nden elde edilmiştir.

Literatür araştırması sırasında, sanat tarihinin konusunu oluşturacak alanlarla ilgili yurt içi ve dışında pek çok kaynak olmasına rağmen ‘sanat tarihi eğitimi’, ‘sanat tarihinin gelişimi’ ile ilgili kaynaklar oldukça az olduğu görülmüştür.

Çalışmamızda kullanılan kaynakları; sanat tarihi ilgili olanlar ve eğitim alanında yapılan çalışmalar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Ayrıca elçilik ve okullardan alınan bilgiler ve belgeler yol gösterici olmuştur.

Sanat tarihi ile ilgili kaynaklar şunlardır;

Remzi Oğuz Arık (1940) “Türkiye’de Sanat Tarihi” adlı makalede, Türkiye’de sanat tarihinin başlangıcı, içeriği, arkeolojiden farklı ve benzer olan yanları, estetikle olan ilişkisi açıklanmaktadır. Yazar sanat tarihinin, estetikten, felsefeden ve arkeolojiden yararlanarak bağımsız olarak inceleme yapan bir bilim dalı olduğunu söylemektedir.

Erwin Panofsky (1968), “Görsel Sanatlarda Anlam” adlı kitabından, “Hümanist Bir Bilim Dalı Olarak Sanat Tarihi” adlı bölüm Afife ve Selçuk Batur

(23)

tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir. Bu çeviride ‘Hümanist’ sözcüğünün tanımı, ortaya çıkışı ve sanat tarihi bilimi ile ilgisi açıklanmaktadır.

Heinrich Wölfflin (1968), “Sanat Tarihinin Temel Kavramları” adlı kitabında sanat tarihi içindeki üslup değişmeleri sorununu ele almıştır. 1915 yılında yayınlanan bu eserde sanat tarihinin sınırları çizilmeye çalışılmış ve “form tarihi olarak sanat tarihi” görüşü benimsenmiştir. Wöfflin’in sanat tarihine getirdiği yeni yaklaşımla, Avrupa sanatının 16. ve 17. yüzyıllardaki form gelişimim araştırılmış, bunu yaparken; ‘çizgi ve gölge-ışık’, ‘düzlem ve derinlik’, ‘kapalı form ve açık form’, ‘çokluk ve birlik’, ‘belirlilik ve belirsizlik’ gibi tanımlar kullanılmıştır.

Mustafa Cezar (1983) “Güzel Sanatlar Eğitiminde 100.yıl, Güzel Sanatlar Akademisi’nden 100.Yılda Mimar Sinan Üniversitesi’ne” adlı kitabında; 18.yüzyılın ortalarından itibaren yüzünü batıya çevirerek çağdaşlaşma çabası içine giren Türkiye’de batılı örneklere göre kurulan ilk yükseköğretim kurumu olan Sanayi-i Nefise (Güzel Sanatlar Akademisi) ‘nin kuruluş aşamaları anlatılmaktadır. Kurucusu Osman Hamdi Bey, kurumun nerede hangi binalarda görev yaptığı, alınan kararlar, çeşitli bölümlerle birlikte ilk sanat tarihi bölümünün kuruluşu gibi konular işlenmiştir.

Ernst Gombrich (1983) “ Hegel ve Sanat Tarihi” adlı makalede yazar, Hegel’i sanat tarihinin babası olarak tanımlamakta ve Sanat tarihini, güzellik idealarının tarihi olarak gören Hegel’in görüşlerini çağında yaşayan diğer sanat tarihi araştırmacılarıyla karşılaştırarak anlatmaktadır.

Beşir Ayvazoğlu (1989) “Türkiye’de Sanat Tarihi ve Estetikle İlgili İlk Çalışmalar” isimli makalesinde; İslam medeniyetinin oluşumu, edebiyat ve yazın hayatı, Selçuklu ve Osmanlı’dan başlayarak sanat eserleri hakkında yazılan kaynaklar sanat tarihi yaklaşımının ilk örnekleri olarak sunulmaktadır. Batılılaşma sürecinde yurt dışına gönderilen elçi ve öğrenciler, onların Türk resim ve sanat anlayışına getirdiği yenilikler ve Osman Hamdi’nin yaptığı yenilikler anlatılmaktadır.

(24)

bilim olduğu, tanımlı ilkeleri ve teknikleri bulunduğu anlatılmaktadır. Ayrıca, sanat tarihinin tanımı ve içeriği belirlendikten sonra sanat tarihini etkileyen bazı tarihi olaylar, önemli sanatçılar ve eserleri ayrıntılı olarak incelenmiştir.

Selçuk Mülayim (1994) “Sanat Tarihi Metodu” adlı çalışması dünyada ve Türkiye’de sanat tarihinin gelişimini vermesi açısından önemli bir kaynaktır. 1983 ve 1994 yılına ait iki baskısı da araştırmada kullanılmıştır. Kitapta, sanat tarihinin oluşum sürecinin dışında, sanat tarihinin metot problemi, sanat tarihini diğer bilimlerle ilişkisi ve sanat tarihinin bilimsel boyutları da işlenmiştir.

Bu kaynak, çalışmamızda sanat tarihinin tarihsel sürecinin tespitinde önemli bir yer almıştır. Bu alanda yazılan en kapsamlı çalışmadır.

Mustafa Cezar’ın (1995) “Sanatta Batıya Açılış ve Osman Hamdi” adlı iki ciltlik kapsamlı çalışması, Türkiye’de ‘batılılaşma’ hareketlerinin temellerini, bu yönde yaşanan gelişmeleri, Osman Hamdi Bey’in hayatını ve eserlerini, Türk resmi, müzeciliği, arkeoloji ve sanat tarihi alanlarında yaşanan gelişmeleri anlatmaktadır.

Yıldız Demiriz (1995) “Ülkemizde Sanat Tarihi Eğitiminin ve Sanat Tarihçilerin Sorunları” adlı makalesinde; Üniversitelerde Sanat Tarihi Bölümlerinden mezun olan kişilerin sıkıntıları, iş olanakların kısıtlılığı, sanat tarihi öğretmenliğini bile yapamayışları, ortaöğretimde sanat tarihi dersini görmeyen ve çoğu zaman kazayla üniversitede bu bölümü seçen öğrenciler kısaca anlatılmaktadır.

Oktay Aslanapa (1995) “ Sanat Tarihi Derslerinin İlk Okullardan Başlanılarak Okutulmasının Önemi ve Gerekçeleri” başlıklı makalesinde, adından da anlaşılacağı üzere sanat tarihinin gerekliliği nedenleriyle kısaca açıklanmıştır. Bu alanda yazılan sayılı çalışmadan biridir. Kısaca sanat tarihinin tanımı yapıldıktan sonra , orta öğretimde kullanılan sanat tarihi kitaplarının iyi kağıt üzerine kaliteli baskı ile üretilmesi gerektiğini, projeksiyon ve slayt makinesinin gerekli olduğu, ilk okul kitaplarında sanat eserlerini tanıtıcı fotoğraflarla ve müze gezileriyle başlayarak sanat

(25)

tarihinin erken dönemlerden itibaren öğrenciyle tanıştırılması gerektiğini vurgulamıştır.

Günsel Renda (2001) “Cumhuriyet Döneminde Sanat Tarihi Bilimi” adlı makalesinde, ülkemizde sanat tarihinin bir bilim dalı haline gelişi, üniversitelerde sanat tarihi bölümlerinin açılışı ve 2001 tarihine kadar üniversitelerde yaşanan gelişmeler, sanat tarihi araştırmalarının yapıldığı alanlar anlatılmıştır. Ayrıca 1940’larda Alman ve Avusturyalı bilim adamlarıyla başlayan sanat tarihi eğitiminin diğer bilimlerle de ilişkili olması, disiplinler arası bir eğitimin gerekliği de vurgulanmıştır.

Afife Batur ve Diğerleri (2002) “Türkiye’de Sanat Tarihi Eğitimi ve Sorunları”; bu makale tartışma şeklinde yapılan bir toplantının yazılı kayıtlarıdır. Ali Aktan, Günsel Renda, Uğur Tanyeli ve Zeynep İnankur gibi önemli isimler, sanat tarihinin ülkemizde oluşumu, Atatürk’ün milli eğitim ve tarih politikasına bağlı olarak gelişen sanat tarihi, ortaöğretimde sanat tarihi eğitiminin gerekliliği, üniversitelerdeki bu yönde yapılan ilk çalışmalar ve sanat tarihinde kullanılan kataloglama yönteminin yetersizliği, dünyada sanat tarihinin oluşumu gibi konular ele alınmıştır.

Semavi Eyice (2003), “Sanat Tarihi Eğitimi” ve “Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bilimlerinin Geçerliliği” adlı makalelerinde; Türkiye’deki sanat tarihi biliminin temellerinin nasıl atıldığı, arkeoloji ve sanat tarihi arasındaki benzer ve farklılıklar neler olduğu, genel kültürün bir parçası olarak sanat tarihi, herkes tarafından bilinmesi gereken bir alan olduğu, ancak 19.yüzyıl ortalarından itibaren Türkiye’de eğitimine başlanabildiğini anlatmaktadır.

12-13 Mayıs 2004 tarihli “Sanat Tarihi Eğitiminin İrdelenmesi” adlı sempozyum bildirileri bu alanda yapılan ilk ayrıntılı çalışmadır ve içinde yer alan bildirilerden birçoğu kaynak olarak kullanılmıştır. Ayda Arel’in ‘Türkiye’nin Sanat

Tarihi: Kuramını Arayan Bir İnceleme Alanı’, Gönül Cantay’ın ‘Sanat Tarihi Nedir?’ , Osman Erden, E. ‘Sanat Tarihinde Disiplinle Arasılığın Gerekliliği’,

(26)

kaynakta yer almaktadır.

Eğitim ile ilgili kaynaklar;

Kemal Aytaç (1979) “Federal Almanya’da Okul Sistemi”, alman okul sisteminin anlatıldığı kapsamlı bir çalışmadır. Tarihinin eski olmasından dolayı bazı güncel bilgiler eksiktir, buna rağmen önemli bir kaynak eserdir.

Adil Türkoğlu (1983) “Fransa, İsveç ve Romanya Eğitim Sistemleri” ve (1984) “Türkiye ve Fransa’da Lise Programlarının Karşılaştırmalı Olarak İncelenmesi” adlı iki kitabı araştırmamızda önemli bir yere sahiptir.

“Fransa, İsveç ve Romanya Eğitim Sistemleri” adlı eserde, bu ülkelerin eğitim sistemleri tanımlandıktan sonra, eğitim kademeleri, zorunlu eğitim durumu, öğretmen yetiştirme, sürekli eğitim konuları ayrıntılı olarak incelenmiştir.

Hasan Cicioğlu (1985) “Türkiye Cumhuriyetinde İlk ve Orta Öğretim (Tarihsel Gelişim)”adlı kitapta, Osmanlı döneminden başlayarak ilk ve ortaöğretim kapsamlı bir şekilde anlatılmaktadır. Ortaöğretimin tarihi gelişimi, liselerdeki haftalık ders çizelgeleri ve müfredat programlarının (1975 yılına kadar) yer alması açısından önemlidir.

Turhan Oğuzkan’ın (1986) “ Türkiye’de Ortaöğretim ve Sorunları” adlı kitabı; ortaöğretimin gelişimi, uygulanan programlar ve liselrdeki ders çizelgelerinin yer alması açısından önemli bir kaynaktır.

Ayla Oktay (1987) “Osmanlı Devletinde Eğitim ve Öğretimim Tarihsel Gelişimi” başlıklı makalede, Osmanlı Devleti’ndeki eğitim kurumları (medrese, sıbyan okulu, Meşkhane, Şehzadegan, Enderun, askeri okullar, memur yetiştiren

(27)

kurumlar), bu kurumların görevleri, yaşanan değişiklikler, batılılaşma dönemi, Tanzimat, Meşrutiyet dönemleri başlıkları altında incelenmiştir.

Mustafa Yalçınkaya’nın (1992) “İtalyan Eğitim Sistemi” adlı makalesi bu konuyla ilgili yazılan kapsamlı tek Türkçe yayın olması açısından önemlidir. 1900’lerden başlayarak İtalya’nın eğitim tarihi, amacı, eğitim sisteminin yapısı ve eğitim yönetimi anlatılmıştır. Ayrıca eğitim sistemini ve eğitim bakanlığının örgüt yapısını tanıtan iki tablo yer almaktadır.

Ersan Sözer (1997) “Üç Avrupa Ülkesinde Eğitim, Almanya, Danimarka ve Fransa Eğitim Sistemleri” adlı kitabında, bu üç ülkenin eğitim sistemleri, öncelikle ülkelere hakkında genel bilgiler verilerek açıklanmıştır. Eğitimin yönetimi ve finansmanı, bütün eğitim kademeleri, özel ve mesleki eğitim, öğretmen yetiştirme gibi başlıklarla eğitim sistemleri incelenmiştir. Ayrıca her ülkenin eğitim sistemlerini gösteren birer tablo yer almaktadır.

Yalçın Bilim (1998) “Türkiye’de Çağdaş Eğitim Tarihi (1734-1876)” adlı eser, çağdaşlaşma dönemindeki Türk eğitim sisteminin anlatıldığı bir kaynak kitaptır. Tanzimat öncesi Osmanlı eğitim sisteminden başlayarak, ilk çağdaş eğitim kurumları olan askeri okulları, Maarif-i Umumiye Nezareti’ni, sivil okulları , yüksek öğretim kurumlarını ve azınlık- yabancı okulları ayrıntılı olarak anlatmaktadır.

İrfan Erdoğan (1998) “Karşılaştırmalı Eğitim: Çağdaş Eğitim Sistemleri” adlı kitapta; milli eğitim sistemlerini, siyasal, sosyal ve kültürel etkinlikleri göz önünde bulundurularak inceleyen, ilk ve ortaöğretimin anlamını tartışan karşılaştırmalı eğitimin tanımı ve tarihsel gelişimi verildikten sonra farklı ülkelerin eğitim sistemleri ayrıntılı olarak sunulmuştur.

Ercan Türk (1999) “Türk Eğitim Sistemi” başlıklı kitap eğitim sistemimizin bütün yönlerini ayrıntılı bir biçimde inceleyen bir yayındır. Eğitimin, yasal dayanakları, anayasamızda eğitim ile ilgili maddeler, Mili Eğitim Örgütünün kuruluşu ve tarihsel gelişimi ve eğitim sistemimizin gelişim süreci anlatılmaktadır.

(28)

Özcan Demirel (2000) “Karşılaştırmalı Eğitim” adlı kitabında karşılaştırmalı eğitim tanımlandıktan sonra, eğitim sistemlerine göre ülkelerin eğitim sistemlerini sınıflandır ve ayrıntılı olarak tanımlamıştır. Buna göre; Türk ve Fransız eğitim sistemini ‘Merkezi Yönetim Odaklı’ olarak tanımlamış, Alman eğitim sistemini ise ‘Yerel Yönetim Odaklı’ eğitim sistemi olarak sınıflandırmıştır. Bu ülkelerin eğitim yapılarını, okul öncesinden başlayarak üniversiteye kadar olan bütün kademelerini, tanımlamıştır.

Yahya Akyüz (2001) “Türk Eğitim Tarihi” isimli kitabında, eğitim sistemimizin kuruluşundan bu güne kadar geçirdiği aşamaları, bu alanda yapılan önemli yenilikleri, çıkarılan kanunları tarihsel bir sıralama içinde açıklamıştır.

İrfan Erdoğan’ın diğer bir çalışması (2002) “Yeni Bir Bin Yıla Doğru Türk Eğitim Sistemi, Sorunları ve Çözümleri” isimli kitaptır. Bu eserde, Türk eğitim sisteminin tarihsel gelişimi, Türk eğitim sisteminin yasal temelleri ve örgütlenmesi gibi konular verildikten sonra Antik Çağ’dan buyana eğitim ve öğretim anlayışı da incelenmiş ve daha iyi bir eğitim için yeni öneriler sunulmuştur.

Bu çalışma alanıyla ilgili en önemli kaynak, “Ortaöğretim Müfredat Programları” olmuştur. 1930’lardan başlayarak, 1949, 1952, 1954, 1956, 1960, 1970, 1987, 1991, 1996, 1998 tarihlerine ait Müfredat programları, özellikle sanat tarihi ile ilgili kısımlar ele alınmıştır. 1991 tarihli Sanat tarihi Müfredat Programı günümüze kadar kullanıldığı için daha sonraki Lise Müfredat Programları incelenmemiştir. Ancak liselerdeki Sanat tarihi Dersi’nin durumunu gösteren ‘Haftalık Ders Dağılım Çizelgeleri’ günümüze kadar olan durumu takip edilmiştir.

Fransa, Almanya ve İtalya’ya ait müfredat programları ise günümüzde kullanılmakta olan programlarla sınırlı tutularak incelemeye alınmıştır.

Araştırmamızda en önemli kaynaklardan biri de “Tebliğler Dergisi’dir. 1940’lı yıllardan başlayarak 2006 yılına ait son yayına kadar incelen bu dergilerde,

(29)

Türk eğitim sistemi ve özellikle ortaöğretim konusunda alınan kararlar, yayınlanan müfredat programları, haftalık ders çizelgeleri gibi önemli bilgiler yer almaktadır. Diğer önemli bir kaynak ise, “Milli Eğitim Şuraları”dır. Bu şuralarda, eğitimimizi şekillendiren önemli konular tartışılmakta ve sununda alınan kararlar uygulamaya konmaktadır. 1921 yılında yapıla “I. Maarif Kongresi”nden başlayarak (Milli Eğitim Şurasının ilki) ülkemizde bu güne kadar 16 şura toplanmıştır. Bunlar eğitim sistemimizin gelişimini takip etmek açısından önemlidir.

(30)

II. 1. Sanat Tarihinin Tanımı ve Tarihsel Gelişimi

“Sanat tarihi” tarih içindeki eşyadaki biçim değişmelerinin özünü araştırmaktır. Toplumsal yapı içinde yaşanan değişimlerin sanata yansıyış biçimini, yeni geleni ve kaybolup gideni görüp anlayarak değerlendirmektir (Mülayim, 1983: 18).

Sanat tarihinin malzemesini üreten insandır. İnsan ise, her çağda değiştiğinden, bu bilim dalı, değişme ve gelişmelere ait bilgileri de toplayarak insanların sanat eseri üretmelerindeki itici gücün ne olduğunu bu gücün sanat biçimlerini nasıl değiştirdiğini araştırır (Mülayim, 1994: 69). Bir sanat tarihçi ise, Mahzar Şevket İpşiroğluna göre, önemliyi önemsizden ayırır, öze inerek sanat yapıtının ardında olanı değil içinde olanı ortaya çıkarır (İpşiroğlu, 1986: 28).

Roskill’e göre, sanat tarihi, bireyler tarafından yapılan yorumların ve belirtilen fikirlerin bir dizisinden oluşur ve bunu yapan kişinin objektif olması gerekir. Çünkü, sanat tarihçi tarafından bir eserin üzerine söylenenler ve yapılan yorumlar daha sonraki izleyicinin görüşlerini etkilemektedir (Roskill, 1989: 9).

Bir bilim dalı olarak sanat tarihi, diğer bilim dallarından bağımsız olamaz ve kültür bilimleriyle ilişki halindir. (Mülayim, 1990: 65). İlkel sanatları ve kültürleri incelerken arkeoloji ve antropoloji ile, düşünsel üretimlerin sanata etkisini araştırırken, tarih, edebiyat, felsefe ve estetik gibi bilimlerle ilişkili olmak zorundadır (Roskill, 1989: 13). Ancak temelde, sanat tarihi, tarih bilimi ile sanat olgusu arasında kavşak noktasında bulunmaktadır.

(31)

Sanatın ve sanat tarihinin başlangıç noktasını bilmek tam olarak mümkün değildir. Bir çok bilim adamı tarafından sanatın kökeni ilkel toplumların mağaralara çizdiği ve içinde dinsel, büyüsel resimlerdir denilmektedir. ‘İlkel’ deyimi sanat tarihçiler açısından kronolojik bir sıralamaya işaret etmektedir ve insanların ürettiği bilinen ilk sanatsal faaliyetleri barındıran dönemdir. Bu tanımlama hakkında da pek çok tartışma vardır.

Croce, Sanat, özel bir tinsel teorik etkinliktir ve insan ile nesneler dünyası arasında meydana gelen bir tür bilgi olayıdır (Croce, 1983: 14-17) ve sanat tarihi, metot ve ya tarihi tenkittir (Croce, 1983: 232) demektedir.

Sanatı ve özellikle “sanat tarihi”ni tanımlamak için sanatın kelime olarak kökenine inmek gerekir. Etimolojik olarak “sanat” kelimesini incelediğimiz zaman; batıda sanat kelimesi “ars” kökeninden gelmektedir. Latincedeki “ars”, marangozluk, gümüş işçiliği veya cerrahlık gibi, özel yetenek isteyen meslekler için kullanılmıştır. Latince ‘ars’, yunanca ‘techne’ sözcüklerinden türemiştir. Görülüyor ki eski düşünüş tarzında, insanların sanat faaliyetlerinin karşıtı zanaat değil doğaydı. 14. yüzyıl sonuna kadar bu tanımlama devam etmiş ve bu yüzyıldan sonra “arte”, bilim, felsefe, ticaret ve daha birçok alanda, belirli kurallara göre çalışmayı ifade etmiştir (Mülayim, 1983: 30-31).

18. yüzyılda bu geleneksel sanat kavramını oluşturan bir bölünme olmuştur. Beceri ve zarafetle yapılan her türlü insan etkinliği olan sanat kavramı ikiye ayrıldı; bir tarafta, şiir, resim, heykel, mimari, resim gibi güzel sanatlar; diğeri de ayakkabıcılık, nakışçılık, hikaye anlatımcılığı, popüler şarkılar gibi zanaat ve popüler sanatlar olarak. 19. yüzyıldan itibaren, bu yeni bölünmedeki güzel kavramı atıldı ve sanat mı zanaat mı olduğu üzerinde duruldu (Shiner, 2004: 23-24). İtalyanca’daki l’Arte, Fransızcadaki L’Art, İspanyolca’daki el-arte ve İngilizce’de ki Art’ın, orta ve klasik Latince’deki ars’a dayandığı görülmektedir. Almanca’da “kunst” tarz ve usül anlamına gelmektedir. Batı dillerinde, sanat kavramını ifade eden kelime, bu günkü anlamına gelinceye kadar; teknikle ve el becerisiyle ilgili meslek dallarını ifade etmiştir (Mülayim, 1983: 30-31).

(32)

Türkçe’de “sanat” sözünün kökeni Osmanlıca’ya dayanmaktadır. Osmanlıca’nın kelime kaynakları olan Arapça ve Farsça’da “sanat”, amel, iş yapma anlamlarını veren “san’a” kökünden gelmektedir ve “zenaat” anlamına gelmektedir. Sanatın, teknik işleri değil de güzel sanatları ifade eden bir anlamda kullanılması daha geç tarihlerde olmuştur ve bunun için “fen” kelimesi kullanılmıştır (Mülayim, 1983: 31, Ayvazoğlu, 1989: 991-992). Zamanla yaşanan değişiklikler sonunda fen kelimesi yerine Osmanlıca’da “sanat” kelimesi kullanılmaya başlanmış ve bu Türkçe’ye yerleşmiştir.

Sanat, genel anlamıyla, insanın kendini ifade etme biçimidir diyebiliriz. (Mülayim, 1983: 33-35). Sanat, sanatçının duygu, düşünce ve izlenimlerini estetik düzeyde dışa vurumudur, izleyen ve dinleyene estetik haz veren bir olgudur ve dış gerekliliğin bir yansımasıdır (Boydaş,Balcı,1997:167).

Sanat, bir anlatım aracıdır; dil ifade için nasıl mürekkep, kağıt, baskı makinesi vb. kullanıyorsa, sanat da kendi malzemesiyle bir çok mesajlar taşır. Başlıca sanat faaliyetlerinin hepsi de bize bir şeyler anlatmaya çabalar, evrensel olan şeyler, insan ve sanatın kendisi hakkında başka şeyler anlatır. Sanat, aynı zamanda bir bilgi tarzıdır ve sanat dünyası, bilim ya da felsefe dünyasındaki bilgiler kadar değerli, insana yararlı bilgilerdir (Read, 1981: 8). Kültürel açıdan önemli bir yere sahiptir ve topluluklar arasındaki kültür iletişimini sağlamaktadır.

Sanat yapıtının tanımını belirlemek oldukça zordur. Sanat yapıtı, hoşa gitmek amacıyla yapılan yani estetik değerleri olan eserlerdir. Ancak her zaman bu amaçla oluşturulmamışlardır. Üretildiği zaman içinde fonksiyonel görevi de bulunmaktadır ve Panofsky’in dediği gibi genel olarak estetik bakışın nerede başladığı, fonksiyonel yaklaşımın nerede bittiği tam olarak belirlemek mümkün değildir. Bu nesneleri üretenlerin hangi açıdan yaklaştığı, yaşadıkları çağın ve çevrenin koşullarında gizlenmektedir. Bir sanat eseri; maddeleşmiş biçim, idea (bu, plastik sanatlarda konudur) ve içerikten oluşmaktadır (Panofsky, 1968: 17-24).

(33)

Bir sanat tarihi, sanat eserini, oluşturulduğu dönemin yada ülkenin kültürel değerlerini göz önünde bulundurarak değerlendirir ve dönemin fikir ortamı göz önünde bulundurulmalıdır (Arık, 1940: 160). Yapıtın niteliklerini daha nesnel olarak değerlendirmek için, sadece ortam, koşullar, çağ, sanatçılar ve amaçlar gibi etkenleri toplayıp bunların doğruluğunu sınamakla kalınmamalı aynı zamanda sanat yapıtını kendi sınıfında başka yapıtlarla da karşılaştırılmalıdır. Sanat tarihçi, doğru bir değerlendirme için, tanrıbilim ve mitoloji üzerine yazılmış eski eserleri ve sanatçının bireysel katkısını, ondan önce gelen ve çağdaşı olan sanatçıların etkilerini tespit etmeye çalışır. Bu araştırmaları yaparken sanat tarihçinin estetik seziş yeteneği giderek değişir ve yapıtların özgün amaçlarına daha çok yaklaşır (Panofsky, 1968: 24-25).

Sanat tarihi, arkeolojiden farklı olarak her türlü maddi kültür bulgusuyla değil, kültür nesnelerini sanat yapıtı özelliği taşıyan biçimsel değer ve anlam içerikleri üzerinde durur (Arel, 2004: 3). Sanat tarihi, bütün zamanların içinde üretilen eserlerin tümünü kapsar; Prehistorik dönemlerden başlayıp İlkçağ devletlerinin, orta ve yakın çağ ve devletlerinin ürettikleri, sanat eserleri buna dahildir (Cantay, 2004: 7). Arkeoloji yaklaşık M.S. 4 yüzyıla kadar uzanabilmektedir. Sanat tarihi ise yaklaşık M.S. 4. yüzyıldan sonraki sanat ürünlerini içermektedir. “Sanat Tarihi” ve “arkeoloji” kavramları, sanat tarihinin kavram bütünlüğü içinde, tarihi kronolojik olarak ikiye bölünerek ifade edilmesinden meydana gelmektedir. Arkeolojik dönemin ifadesi olan verilerin, kazı tekniklerinin farklı olması gibi, arkeolojiyi de kavram bütünlüğü içine alan, sanat tarihinin de verilerinin, özelliklerine göre farklılıklar gösteren kazı teknikleri vardır. (Cantay, 2004: 10).

Sanat tarihi çalışmaları Ortaçağ’dan beri yapılmaktadır. Ancak bu çalışmaların çoğunda bir sistem ya da metot kullanılmamıştır. Bu durum, sanat tarihinin bir “bilim” dalı olarak kabul edilişine kadar sürmüştür. F. Hegel (1770-1831)’in, çağların karakterlerini ve onların sanata yansıyan boyutlarını diyalektik bir sistem içine alması, Winckelmann’ın sanat malzemesini sistemli olarak sınıflandırması bu alanda yapılan önemli çalışmalardır (Mülayim, 1983: 11).

(34)

etmek oldukça zordur. Bunu yapabilmek için kültür tarihini incelemek gerekmektedir. Tarih öncesi çağlarda bir insanın, bir nesneyi, sanat eseri olarak mı , büyü için mi yoksa beğendiği için mi yaptığını tam olarak bilinmemektedir. Buna karşılık, din kadar eski olan sanata karşı insanoğlunun doğal bir eğilimi olduğunu görebilmekteyiz. Bu doğrultuda, Selçuk Mülayim ‘gerçek sanat tarihi, eşyadaki yücelik ve güzellik unsurlarının, ritüel niteliklerden ayrılmasıyla başlar’ demektedir (Mülayim, 1994: 77).

Sanat tarihini Avrupa’daki gelişim sürecine baktığımızda Avrupa kültürünün kaynaklarını oluşturan, Antik Çağ düşüncesi, Roma uygarlığı ve Hıristiyanlık inancı bu uygarlığın sanat ve bilim alanındaki gelişmeleri şekillendiren unsurlara ulaşılmaktadır. Antik çağda, tarihi kaynaklar ve arkeolojik buluntular Greklerin sanat eşyası topladıklarını göstermektedir. M.Ö. 7. ve 6. yüzyıllarda ünlü sanatçıların imzasını taşıyan vazo ve heykellerin toplandığı, sunakların ve hazine binalarının adeta birer müze görünümü taşıdığı bilinmektedir. Efesos, Defli, Olimpiya ve öteki şehirlerde değerli eşyaların toplandığı bilinmektedir. Bu eşyaların döküm listeleri, Herodotos’ta bulunmaktadır. Estetik bakımdan değerlendirmenin yapıldığı herhangi bir kayıtın olup olmadığı bilinmemektedir. Ancak Herodotos, bu eserleri, estetik özellikleri ve ölçüleri bakımından tanımlamaktadır (Mülayim, 1994: 78-79).

Bu dönemde, Greklerin önem verdiği şey sanat tarihi değil, sanatın, metafizik, kuramsal yapısı veya eleştirisidir. Eflatun (427-347) ve Aristo (348-322) ahlak felsefesi ve politika ile sanat felsefesini bir arada tartışmışlardır (Mülayim, 1994: 80). Antik çağ felsefecilerinden hiçbiri, sanat tarihinin kurucusu olarak nitelenemez.

Romalılar döneminde, devletin yüceliğini vurgulayan sanatsal faaliyetler dikkat çekmektedir ve sanat eseri toplama geleneği bu dönemde zirveye ulaşmıştır. Ele geçirilen ganimetlerin sergilenmesinin temelinde Roma Devleti’nin güç gösterisinde bulunmasıdır. Ayrıca dönemin yöneticileri ve zenginleri evlerini adeta bir müzeye çevirmişlerdir (Mülayim, 1994: 83).

(35)

Roma imparatorluk çağında, sanat eserlerinin tanıtan yazılar yazmak moda haline gelmiştir. Philostratus, oğlu Philostratus ve Callistratus, Ogünlerde yapılmış çeşitli tablo ve heykelleri tanıtan yazılar yazmışlardır (Mülayim, 1983: 57). Bu dönemde sanatçının kişiliği göz önünde bulundurulmamıştır. Marcus Vitruvius (M.Ö. 1. yüzyıl) adlı yazar, mimarlık sanatını konu alan bir kitap hazırlamış ve döneminin ve öncesini bu eserinde değerlendirmiştir (Mülayim, 1994: 83).

M.Ö. 1. Yüzyılda yaşamış olan İtalya’lı Pasiteles, “Mirabilia” adlı eserinde, Grek sanatı ve sanat kuramlarının Roma sanatına etkileri konusunda bir kitap yazmıştır. Aynı yüzyılda yaşayan Cornelius Nepos ise ünlü ressamların biyografilerini kaleme almıştır. Bu dönemde Philostratus ve Callistratus sanat eserlerinin tanıtılması konusunda çalışmalar yapmıştır. Ancak bu dönemde yazarlar sanat tarihi anlayışından çok dönemin sanat idealini anlatmayı amaçlamışlardır (Mülayim, 1994: 83).

Bizans imparatorluğu döneminde, VII. Konstantin Porfirogenitus’un bir arkeolog ve sanat eserleri toplayıcısı olduğu bilinmektedir. Hıristiyanlığın hizmetinde sanatsal üretimin yapıldığı bu dönemde, sanat tarihine yerine; Hıristiyanlık hikayeleri, azizler ve kilise büyüklerinin ikonografik dünyası esas alınmıştır ve bunların kayıtları tutulmuştur. Ancak Skolastik felsefenin ünlü temsilcisi Aquinolu Tomaso (1224-74), “Summa Theologia” adlı eserinde, Grek estetiğinin kuramsal sonuçlarıyla ilgilenmiş ve sanat tarihini “ilahi ilham”ın mistik etkisi olarak görmüştür (Mülayim, 1994: 85).

14. yüzyılda Filippo Villani, antik çağ ustalarından başlayarak, sanatçıların kişiliklerini ve sanat özelliklerini anlatan bir eser hazırlamıştır. 15. Yüzyılın en önemli sanat teoricisi olan Leon Battista Albert (1404-1472) dönemin sanatı ve sanat eserleri hakkında birçok kitap yazmıştır. Eserlerinde, Rönesans sanatının temel anlayışı, eski anıtların ölçüleri, mimari şemalar, dekorasyon, resim ve heykel gibi konuları değerlendirmiştir (Mülayim, 1994: 86-87).

(36)

Antik çağdan kendi zamanına kadar, sanatın gelişimini sistematik olarak inceleyerek bu alanda bir ilk olmuştur (Mülayim, 1994: 87). Bütün bu araştırmalar ve eserler sanat tarihinin bekli de farkına varılmadan temellerine atılmasına neden olmuştur.

Gerçek anlamda sanat tarihi çalışmaları, 16. yüzyılda ve bir historiograf olan ve sanat tarihçi gibi çalışan Georgio Vasari (1511-1574) tarafından başlatılmıştır. “Le Vite” (hayatlar) adını taşıyan ünlü eserinde, Grekler, Romalılar ve Etrüsklerden başlayarak Rönesans döneminin bütün sanatçılarını incelemiştir. İlk basımı 1550’de yapılan bu eserde Vasari’nin bir ressam olmasına rağmen gerçek bir sanat tarihçi gibi kurmuş olduğu şema içinde sanatçıları değerlendirdiği ve üslupsal özelliklerinden bahsettiği görülmektedir (Mülayim, 1994: 88-89).

16. yüzyılda özellikle İtalya’da sanat tarihi için önemli eserler yazılmış ve terminolojik belirlemelere gidilmiştir. 1563’de kurulan Floransa akademisinden sonra, Roma’da Academia di Santa Luca (1577) kurulmuş, Bologna ve öteki İtalyan şehirlerinde benzer okullar açılmıştır. Bu dönemde artan klasik kültür hayranlığı, sanat eşyalarını sadece zenginlik gösterisi olarak toplanmasından uzaklaştırmış ve zevk içinde bu işin yapılır hale gelmesine neden olmuştur (Mülayim, 1994: 90). 17. yüzyılda, sanat tarihi çalışmaları, koleksiyon sahipleri, patronlar ve sanatçıların ortak tutumları olan ‘hümanizma’ ile şekillenmiştir. 17. yüzyılda Filippo Baldinucci (1624-96) tarafından, Vasari’yi örnek alarak hazırlanan “Notizie de’professori del Disegno” adlı bir eser hazırlanmıştır. Bu eserde Filippo Baldinucci’nin, kronolojik bir şema geliştirmiştir ve bunu bütün Avrupa sanatlarına uygulamıştır. Kuzey Avrupalı yazar Karel van Mander (1548-1606)’in hazırladığı ve Vasari’nin taklidi olan “Schielderboek”(1604) adlı diğer bir eser ise İtalya dışında yazılan ilk sanat historiografisi olarak kabul edilir (Mülayim, 1994: 92). Yazar bu eserinde önce Antik sanatı, sonra İtalyan ressamlarını ve sonunda kuzeyli ressamları anlatmıştır.

(37)

Almanya’nın sanat tarihini yazan ilk kişi ise Matthias Quad von Kinkelbach’dır. “Teutscher Nation Heiligkeit” (1609) adlı kitap bir gezi rehberi biçimindedir ve çok sayıda sanat eseri barındırmaktadır (Mülayim, 1994: 92). 17.yüz yıl ortalarında Avrupa’da diğer bir merkez olan İngiltere’de ise gelişmiş bir kültür ortamı yoktur, konser salonu kütüphane ve müzelerin önemi fark edilmemiştir (Shiner, 2004:133).

17. yüzyılda Fransa’da sanat tarihi, akademilerde ders konusu olmaktan çıkmış ve başlı başına bir disiplin olma yönünde gelişmeler yaşamıştır. Bu gelişmenin önemli sebeplerinden biri de kazılar yoluyla eski eserleri tanıma tutkusu ve arkeolojinin doğuşudur (Mülayim, 1994: 93).

18. yüzyılda, İtalya, Fransa ve İngiltere’de kültür ve sanat ortamında büyük gelişmeler yaşanmıştır. Buna paralel olarak dergilere yazılan eleştiri yazıları çoğalmış ve sanat tarihi gelişme yoluna girmiştir. Daha önceki sanat tarihi yazımları daha çok biyografik nitelik taşımaktayken yeni gelişen güzel sanatlar anlayışı içinde belli bir yerin yada dönemin anlatıldığı yazılar yazılmaya başlanmıştır. J.J. Winckelmann 1764 yılında, yazdığı kitabın başlığında ilk defa ‘sanat tarihi’ ibaresini kullanmıştır (Shiner, 2004: 152-155).

18. yüzyıl modern anlamda sanat tarihin oluştuğu bir dönemdir. Bu yüzyılda, politika, endüstri, kültür alanlarında büyük değişimler yaşanmış ve eski eser toplayıcılığı hız kazanmıştır. 1763 ve 1738’ de Pompei ve Herculaneum’ da yapılan sistematik kazıların yankıları, arkeoloji biliminin doğmasına neden olmuş, bu da sanat tarihi biliminin gelişmesine yardımcı olmuştur. Bu yüzyılda pek çok sanat tarihçisi, ulusal, yöresel ayırımları, yani evrensel dinlerin geniş etki alanlarından çok sosyolojik grupları esas almışlardır. Bu anlayış içinde, Johan Joachim Winckelmann (1717-1768) gerçek anlamdaki sanat tarihinin doğuşunu sağlayan araştırmacıdır. Winckelmann, “Geschichte der Kunst des Altertum” adlı eserinde kendi dönemini değil Eski Çağ’ın sanat eserlerini bilimsel ölçülere göre kapsamlı bir biçimde incelemiştir (Mülayim, 1994: 95). Bu kitabında, Winckelman kültür ve sanat arasındaki önemli bağlantıyı kurarak Vasari’nin

(38)

ayrılmıştır (Minor, 1994: 90).

İlk kez “tarih” ve “sanat” kelimelerini birleştiren bir kitap yazan Winckelmann, hem modern sanat tarihinin hem de bilimsel arkeolojinin yaratıcısı olarak kabul edilmektedir (Minor, 1994: 89). Winckelmann’ın arkeolojiye ve sanat tarihine getirdiği yeni ve sistematik bakış, Roma, Pompeii ve Herculaneum’da yapılan kazılarda ortaya çıkan eserlerin sınıflandırılmasına yardımcı olmuştur (Mülayim, 1994: 96) ve geliştirdiği ‘klasikçi’ teori çağın kültür ve eğitim yaşantısına yön vermiştir.

Winckelman bazı eserleri listelemiştir ve bunlar hala standart sanat tarihi metinlerinde görülmektedir. Winckelman Rönesans yada yeniden doğuş fikrini değiştirmiştir ve bu bazı çevreler tarafından eleştirilmiştir. Çünkü, “yeni oluşumun” Roma’da değil Yunanistan’da gerçekleştiğini yani klasizmi savunmaktadır (Minor, 1994: 91). Winckelman tam olarak “klasik” kelimesini kullanmadıysa da, aslında onu tanımlamıştır.

Bu yüzyılda, estetik ve felsefe disiplinlerinin kurulmasıyla sanat tarihi yeni bir boyut kazanmıştır. İdealist felsefeye göre, bir sentez, toplu bir tarih görüşü vardır ve bu görüşü savunanlar, özellikle Hegel, sanat tarihini bu bütünlük içinden ayrılmayacak bir artistik faaliyetin tarihi olarak nitelemişlerdir. (Mülayim, 1994: 93-94). Gombrich’in tanımlamasıyla (Gombrich, 1983: 22), sanat tarihinin babası sayılan Georg Wilhelm Friedrich Hegel (1770-1831) bilim, politika ve kültür alanlarında olduğu gibi sanat tarihine de yaklaşımları ve düşünce tarzıyla büyük katkılarda bulunmuştur. Hegel’e göre sanat, doğanın taklidi değil bir ‘ideal’dir. Bir ruh tarihinin sanata yansıdığını savunan Alman felsefeciye göre sanat tarihi, güzellik idealarının tarihidir.

Hegel’in 1820-1829 tarihli ‘Estetik Üzerine Dersler’ adlı eseri çağdaş sanat araştırmalarının temelidir. Bu çalışma, dünya sanat tarihini, tüm sanatları kapsayacak şekilde araştıran ve sistemleştiren ilk örnektir (Gomrich, 1983: 22). Hegel, plastik

(39)

sanatları; mimariyi sembolik, heykeli plastik ve resmi romantik olarak nitelemektedir. Ancak Selçuk Mülayim’e göre bu ayırım kapsamlı değildir ve bu genel olarak batı sanatı için geçerli olabilecek kategorilerden hareket edilmiştir (Mülayim, 1994: 61).

Almanya’da ki bu gelişmelerin yanı sıra diğer Avrupa ülkelerinde de arkeoloji ve sanat tarihi alanlarında yeni gelişmeler yaşanmıştır. Fransa’da Altamira Mağarası’nın bulunması, İran, Filistin ve Anadolu’da kazıların başlaması ve arkeoloji derneklerinin kurulması bu alandaki çalışmaları hızlandırmıştır. Neoklasik yaklaşımın zirveye ulaştığı bu dönemde eser kaçakçılığı da artmış ve maddi güçleri olan Almanya, İngiltere, İtalya ve Fransa gibi ülkeler bu yolda bütün imkanlarını kullanmışlardır. Kimi zaman kaçırılarak toplanan bu eserelerin nerede duracağı bir sorun haline gelmiş ve bu durum müzelerin kurulmasına neden olmuştur. Böylelikle eski kültürün en önemli eserleri Avrupa’da bir araya getirilmiştir (Mülayim, 1994: 97).

1789’larda Fransa’da yaşanan devrim hareketleri sanat ortamında büyük ölçüde etkilemiştir. Devrim taraftarları şehirdeki heykelleri yok etmeye başlamışlar, her yer talan edilmiş ve ekonomik sıkıntılar yaşayan zengin kısım elindeki sanat eserlerini satmaya başlamış, sanatçılar ise bu ortamda yoksulluk sınırına gelmiştir. Buna karşın Devrime hizmet eden sanatsal faaliyetler başlamıştır (Shiner, 2004: 261-263). Bu gelişmeler sanat tarihi alanındaki çalışmaları olumsuz etkilemiştir.

19. yüzyılda, müzeciliğin gelişmesi ile sanat tarihi yazarlığı da gelişmiştir. “Romantizm” anlayışın ortaya çıkmasıyla sanat tarihi farklı bir yön kazanmıştır. Derin duygular içinde yorumlanan eserler ve bu yazılar aydınları duygulandırmaktadır. E. Renan ve Lord Byron gibi yazarlar böylesine bir çıkışla adeta “sanat tarihi romanı” yazmışlardır. Ancak bu dönem de “Realizm” ile sonlanmıştır. Toplumsal düşünce ve yaşama biçimindeki değişimlerin sonucu ortaya çıkan ve büyük metot farklılıklarıyla ardı ardına ürünler veren bu üç akım kültürel hayattı da şekillendirmiştir (Mülayim, 1994: 100).

(40)

tarihi, tarihi düşünce okulu olarak gelişmelidir. Ayrıca W. Lübke’nin “Grundriss der Kunstgeshichte” (1860), A. Springer’in “Handbuch der Kunstgeshichte”(1875) adlı kitapları sanat tarihinin gelişimine önemli katkılarda bulunmuştur ve Almanya üniversitelerde sanat tarihi okutulmaya başlanmıştır. Göttigen’de profesör J.D. Fiorillo, Berlin’de G.F. Waagen, bu bilimin akademik düzeyde öncülüğünü yapan kişilerdir. Ayrıca bu dönemde, Londra, Paris, Münih ve Roma’da arkeoloji ve sanat tarihi enstitülerinin açılmıştır (Mülayim, 1994: 102).

Bu dönemde yazılan eserlerde; dönemin bütün materyallerini toplayarak, patronlar, saraylar, din, gelenekler, üslup ve teknikler, kısacası belirli bir çağın kültürünü, beğenilerini anlatan, toplayıcı bir metot izlenmiştir. Sanat eserini tanımlayabilmek için, onun ‘içeriğini ve anlamını’ kesin ve nesnel bir biçimde ortaya koyacak araştırmalara ağırlık veren topluluk “Viyana Okulu” olmuştur ve etkileri günümüze kadar devam etmiştir (Mülayim, 1994: 103). J. Burckhardt’ın yunan kültür tarihi üzerine yaptığı araştırmalarda da sanat tarihinin konusu eserin ‘içeriği’dir. J. Burckhardt’ın öğrencisi Lamprecht içinde aynı şey söz konusudur. Yalnız Lamprecht, sanatın ve sanat tarihi değerlendirmelerini, genel kültür tarihi içinde yapmaktadır (İpşiroğlu,1947:27).

Viyana Okulu’nun başka bir takipçisi de M. Dvorvak (1874-1921) tır ve sanat tarihini bir ‘ruh tarihi’ olarak yorumlamaktadır. Ona göre, belirli bir çağın duygu ve düşünce yönelişi anlaşılmadıkça, o çağın sanatı ve sanatçısı yorumlanamaz (Mülayim, 1983:71).

Sanat tarihinde bu gelişmelerin yanı sıra, Uzak Doğu ve İslam Ülkelerinin sanatlarının keşfedilmesi, sanat tarihinde alanların genişlemesine neden olmuştur. 1862 doğumlu Strzygowski (1862-1941), Hıristiyan sanatı çalışmaları sırasında doğu ülkelerinde sanat eserlerine yönelmiş ve Türk sanatı hakkında araştırmalar yapmıştır (Mülayim, 1990:66). Karşılaştırmalı sanat tarihi anlayışını benimseyen Strzygowski, böylelikle, sadece Batı Avrupa sanatıyla uğraşan sanat tarihi anlayışını genişleterek genel bir sanat tarihi anlayışını getirmiştir. Ayrıca araştırmacı, metodik bir sanat ilmi

Referanslar

Benzer Belgeler

In this study, we found that enteral Arg supplementation before sepsis significantly enhances peritoneal macrophage phagocytic activity and reduces total

藥科作業-影片欣賞 上課老師:吳建德 撰寫人:張韶芸 學號: B303097081 心得:

Çok uzun bir zamanı kapsayan bu süreçte insan alet kullandı, teknikler geliştirdi, barınaklar inşa etti, kendisi üzerine, yaşam ve ilişkiler üzerine düşündü, olan biteni

Amaç: Vertebral metastaz, Tip 1 vertebra plato değişikliği ve spondilodiskitli olgularda non-Carr-Purcell-Meibom-Gill (Non-CPMG) single-shot fast- spin-echo (SS-FSE) difüzyon

Konsept Sanat, yapım öncesi sürecinde sinema, canlandırma film, video oyun ya da çizgi roman gibi yapımlarda yönetmenlerinin kafasında tasarladığı hayal dünyasının

Bu çalışmada üst GİS kanama tespit edilen ve mortalite ile sonuçlanmayan hastaların acil servise ilk başvurularındaki hemoglobin değerlerinin ortalaması 9,64;

Lojistik regresyon sonuçlarına göre kompresyon şiddetinin artışı ile ilişkili olduğu saptanan güçsüzlük ve beceriksizlik semptomları, BSCÖ, duyu değerlendirimi,