• Sonuç bulunamadı

Bir usta yeniden gündemde:Sabahattin Ali

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bir usta yeniden gündemde:Sabahattin Ali"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Türk edebiyatının tartışmasız en büyük

ustalarından Sabahattin Ali’nin “Bütün

Eserleri” farklı bir anlayış ve düzenle

yeniden yayımlanmaya başlandı. Dizinin

ilk iki kitabı Sabahattin Ali’nin tüm

öykülerini bir araya getiriyor. Kitaplar,

Türk öykücülüğünde önemli ve

ayrıcalıklı bir yeri olan Sabahattin A li’nin

öykücü kimliğinin daha iyi anlaşılmasını

öykücülükte izlediği çizginin

saptanmasını sağlıyor. Dizinin

yayımlanan üçüncü ve dördüncü

kitapları Sabahattin Ali’nin iki ayrı

romanını, “Kürk Mantolu Madonna” ve

“İçimizdeki Şeytan”ı yeniden okur

önüne getiriyor.

D

aha 24 yaşındayken koca dünyadaki sürekli yeri­ ni şöyle belirtiyordu:

Bir gün kadrim bilinirse İsmim ağza alınırsa Yerim soran bulunursa Benim meskenim dağlardır.

Evet, Türk yazınının büyük ustası, daha ürünleri ki- taplaşmadan önce dağları “mesken” seçmişti kendisi­ ne. Sanatçı kişiliğinin ipuçları da vardı bu dizelerde. O, ürettikleriyle bir yol açıcı olacak, yeni yeni gelişmeye ça­ lışan Cumhuriyet Dönemi yazınına, tabandan geniş so­ luklar aldıracaktı Anadolu insanı gerçek yaşamıyla, öz­ lemleri, çilesiyle girecekti onun öykülerine, romanları­ na. Cumhuriyet, devrimlerle yeni bir yaşam biçimini gerçekleştirmeye çalışıyordu, yazınımız da devrimci doğrultuda gelişmeliydi. Diyordu ki Sabahattin Ali:

“Edebiyat, hiçbir zaman yüksek ruhlu yazarlarm gö­ nül eğlencesi değildir, bir ‘hizmet ve mücadeledir’, in ­ sanları ‘daha doğruya, daha iyiye, daha güzele götüren bir mücadeledir.’ Bu mücadelenin hedefine ulaşması için “sanat, bütün ayrıntılarıyla yaşamı kapsamalı, in­ sanda yaşamak, insan gibi yaşamak; daha iyiye, daha yükseğe, daha temize doğru koşarak yaklaşmak isteği­ ni, hatta gereksinimini uyandırmalıdır. ”

Böyle bir anlayışla yola çıkan yazarm, pek çok çevre­ yi tedirgin edeceği, alışılmışla çatışacağı açıktı. Çarpıcı gerçeklerle karşılaşanlar insan gibi yaşamaya yönelişin, çıkarlarını bozacağı kesimler, elbet kızacak, diş bileye- cekti ona. Adını kolay kolay ağza aldırmayacak, kadri­ nin bilinmesini de istemeyecekti.

Birinci Dünya Savaşının yıkımı, geçim sıkıntıları için­ de geçmişti çocukluğu, Çanakkale’deyken de, Edre­ mit’teyken de Uvada da yer alan, bilge Kaz Dağları, söylenceler anası îda vardı karşısında. Sabah akşam on­ lara baktıkça değişik esintiler uyanıyordu içinde. İnsan­ ların çıkar boğuşmaları karşısında aydınlık bir bildiri gibiydi dağlar...Geleneksel yaşamıyla, zeytin ağalarıyla, halkı anlamayan yöneticileriyle, küçülüp gidiyordu gö­

zünde kasaba. Daha güzel yaşamayı özlüyor, düşlüyor­ du, Kaz Dağı’na, Madralara baktıkça. Bir şeyler değiş­ meliydi, bilge dağların, insanca yaşama bildirisi gerçek - leşmeliydi. Sonraki yıllarda' “dağ” bir özgürlük, bir baş­ kaldırı simgesi olarak girecektir şiirlerine. İlk kitabının adı Dağlar ve Rüzgâr’dır (1934). Kaz Dağları’ndan ko­ pup, yöreyi ortaçağ kokuşmuşluğundan arındıran insa­ na geniş çevrenlerden soluklar aldıran “rüzgâr”la öz­ deşleşmek istiyordu:

Islıklarım senin gibi inlemelidir Herkes beni ürpererek dinlemelidir Rüzgâr! Sana, yalnız sana benzemeliyim.

Halk şürinin yalınlığı, içtenliği, yeni bir içerikle sü­

rüp gider şiirlerinde...

Özel mektuplarında, öykülerinde döndürüp dolaş­ tırıp “dağlara” getirir sözü, keyifle yer verir dağ be­ timlemelerine (Çirkince, Hasanboğuldu, Sulfata).

Her çeşit pisliği, rezaleti, haksızlığı yaşayan Kuyu- caklı Yusuf, tüm kötülüklere son vermek istercesine, evindeki eğlence alemine kurşunlarını boşaltır, yolda ölen kansı Muazzez’i iki çamm arasına gömerek, kar­ şısında bir umut gibi ışıyan dağlara sürer atmı...

İlkokulun son yıllarında, evin geçimine katkıda bu­ lunmak için, ayaksatıcılığı da yapan küçük Sabahat­ tin, yaşamı, içinden tanımıştır, zeytin toplayıcıların ya­ şadığı İbrahimce Mahallesi’ni,varsılların oturduğu Aşağı Çarşıyı, eğlenceleriyle Bayramyeri’ni, Soğuktu- lupa’yı, Cennetayağı’nı bilir, ilmek ilmek

gözlemlemiş-MEHMET BAŞARAN

4

! 6 M A R T 1 9 9 8

□ ilhan Akşit’ten çqğu ilk kez yayımlanan-nefis fotoğraflarla Mustafa Kemal A ta­ türk’ün anıları...3. sayfada

□ Alev Coşkun, yakın tarihimizle ilgili üç kitabı tanıtıyor...8. say fada

□ Henri-Frederic Amiel’in güncesini Ber-nard Gagnebin tanıtıyor...10.say fada

□ Oktay Gökdemir, Doğan Duman’ın ‘Türki­ ye’de islamcılık’ını değerlendirdi.... 13.sayfada

Cumhuriyet

K im p

(2)

Kapak konusunun devamı...

tir kasabanın dokusunu. O gözlem­ lerle yoğurulmuştur Kuyucaklı Yusuf romanındaki Hilmi Beyler, Hacı Ethem- 1er,. Bakkal Aliler, Kübralar...

Öğretmen Okulu yıllarında, sınav ka­ zanarak (1928) gittiği Almanya’da, ki­ taplardır Sabahattin Ali’nin dünyası. Kı­ sa sürede Almanca’yı sökmüş, dünya ya­ zınına açılmıştır. Daha da gelişen düşün­ cesi, beğenisiyle yazmayı sürdürür. Âdı­ nı duyurmaya başlar. Gerçekçi açıdan bakarak, aydınlanmacı bir kafayla yo­ rumlar vaşamı, Almanca öğretmeni ola­ rak Aydında, Yozgat’da, Konya’da, hal­ kın içindedir. Daha iyiye, daha güzele, daha haklıya derken, kurbağaları ürküt­ meye başlamıştır. Aydın, Sinop, Konya cezaevlerinde “çilekeş” insanlarımızın omuzdaşıdır. Cumhuriyet, yaşamı yeni­ lemeye çalışmaktadır, ama altyapı değiş­ tirilememiş, eğitim yaygınlaştırdamamış- tır. Kırsal kesim, hâlâ Örtaçağ karanlığı altındadır.

Deği rm ende( 1935), Kağnıda (1936), Ses’te (1937), Yeni Dünya da (1943), da­ ha sonra Sırça Köşk’te (1947) yer alan öykülerde, o güne değin yazınımızın ta­ nımadığı köylülerin, işçilerin, hapislere düşenlerin, ağalar, yöneticilerle çatışan­ ların çarpıcı yaşamları dile getirilmekte­ dir.

Toplumcu düşüncenin susturulmaya, ezilmeye çalışıldığı yıllarda, gerçek halk yönetiminin, “Sırça Köşk”tekileri ürkü­ ten, başı öne eğitmeyen savaşımcısı ol­ muştur Sabahattin Ali.

“Türk Edebiyatının ilk devrimci-ger- çekçi hikâyecisi ve romancısıdır.” (Nâ­ zım Hikmet). Kuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Manto­ lu Madonna (1943); Alman yazınından çeviriler, Faşizmin dünyayı kana boyadı­ ğı yıllarda çevrilen, bizdeki faşistlerin yıl­ dırımlarım üstüne çeken Fontamara ro­ manı...

Demokrasi savaşımcısı İkinci Dünya Savaşı bittiğinde, çok partili yönetime geçme kararı alındı. Ama, halkımızın durumu, Sabahattin Ali’nin yapıtlarında yansıttığı gibiydi: Köylü topraksız, karabilisiz; işçi sendika­ sız, halk örgütsüz. O ortamda yapılan se­ çimler sonunda oluşan iktidar, Cumhu­ riyet Dönemi kazanımlarından ödün vermeye başladı. Laik eğitim kuruluları­ na, devrimlere saldırılar başladı. Saba­ hattin Ali, gerçek demokrasiyi savunan­ ların başında yer aldı. Neyi mi savunu­ yordu arkadaşlarıyla çıkardıkları Marko Paşa gazetesinde: Tam bağımsızlığı, dev- rimleri, halk egemenliğini... Sömürünün her çeşidine karşı çıkıyor daha güzele, daha haklıya kavuşmanın savaşımını ve­ riyordu.

İşte Marko Paşa’da elli yd önce ya­ yımlanmış yazdardan bugün ibrede oku­ nacak birkaç alıntı:

“Vatanımızın istiklali üzerine en kü­ çük bir gölge düşmesin, istiklal anlayışı­ mız Atatürk’ün çizdiği yoldan ayrılma­ sın...” (Ayıp, Markopaşa 1946)

“Nihayet günün birinde yobazlık, ka­ ra kuvvet, yeşil sarık, irtica sahiden hort­ ladı. Ama Menemen’de değil, o eline ayağına köstek vurmak istedikleri hal­ kın içinde de değil... Ankara’da ve ken­ di aralarında.” (Yeşil Sarık, Markopaşa, 1947)

Köy Enstitülerine “komünist yuvası” diye saldırılmakta, teknik öğretim yoz- laştırılmakta, klasiklerin çevirisi rafa kal­ dırılmaktadır:

“Ne inkılapçı insanlar; milletçe yirmi beş senede aldığımız yolu, yirmi beş haf­ tada nasıl da gerisin geriye gidiverdüer. ” ‘Ne İnkılapçılık, Markopaşa, 1947)

Saldırdar, baskdar, mahkemeler birbi­ rini izliyor, kapatdan gazete değişik ad­ larla çıkarak savaşımını sürdürüyordu.

Ne yazık ki,.soluk alamaz duruma ge- tirdmişti Sabahattin Ali. Sonunda

yurt-Büyük Usta, yeniden gündemde

Sabahattin Ali

İ ç im iz d e k

Kürk Mantolu Ma­ donna / Sabahattin

Ali / Yapı K redi Ya­ yınları /160 s.

İçimizdeki Şeytan/

Sabahattin Ali / Yapı K redi Yayın­ ları / 261 s.

Bütün Eserleri-I Değirmen, Kağnı, Ses / Sabahattin

Ali / Yapı K redi Yayınları / 304 s.

Bütün Eserleri-II Yeni Dünya, Sırça Köşk, Esirler / Saba­

hattin Ali / Yapı Kre­ di Yayınları / 340 s.

Toplumcu düşüncenin susturulmaya, ezilmeye çalışıldığı yıllarda, gerçek halk yönetiminin, "Sır­ ça Köşk' tekileri ürküten, başı öne eğilmeyen savaşımcısı olmuştur Sabahattin Ali.

dışına çıkmayı düşündü. 20. yüzyılın or­ tasında düşünceleri yüzünden, namuslu yaşamak istediği için, Dereköy sınırında öldürüldü; hem de en verimli çağında, 41 yaşmda. Uzun yıllar adı andırılmadı, ancak olaydan 20 yd sonra yapıtları ya­ yımlanmaya başlanabddi.

Bir gömütü yoktur Sabahattin Ali’nin, ama kadri bilinmeye, adı saygıyla anılma­

ya başlanmıştır ve “meskeni” Istıranca Dağları’dır gayrı. Sözü, saz ile ölüme başkaldıran Trakyalı Orpheus gibi, sekiz yddır düzenlenen Sabahattin Ali Günle- ri’yle Kırklareli halkı, yeniden yaşatmak­ tadır onu. Istıranca Örmanları’nda do­ ğal bir anıt gibi, bir Sabahattin Ali Çeş­ mesi var bugün. Nelerden nelerden son­ ra, Edremit’te oturduğu evin sokağına,

belediyenin ürkek kararlarıyla TYS, bir “Sabahattin Ali Sokağı” levhası çaktı.

Ve şimdi:

Bir belde var Edremit Körfezi’nde,Sa­ bahattin Ali’nin çocukluğunda sabah ak­ şam doruklarma bakarak düşlere daldı­ ğı Kaz Dağı eteklerinde; aydınlık bir bd- diri, söylenceler güzelliğinde bir ışık fış- kırtısı gibi yükselen İda koynunda. Da- ın bir doruğuna adı verden Sarıkız’m öyü: GÜRE... Açıkhava tiyatrosu olan, ağustosta Sarıkız Şenlikleri düzenleyen aydınlık, bilinçli halkıyla, doğanın üstü­ ne titremeye çalışan Güre...

Bağnazlığın suçladığı, öldürmeye kal- kışuğı insan güzeli Sarıkız’ını, ermişlik katına yükseltip, bağrma basan Güre... Ha işte o Güre halkı, şimdi de Sabahat­ tin Ali’yi saygıyla, sevgiyle bağrına.bas- maya hazırlanıyor. Sabahattin Ali Öykü Yarışması düzenledi belediye bu yd. Öy­ külerinin, şiirlerinin, romanlarının özsu kaynağı, kucağını açıyor Türk yazınının büyük ustasına. Sabahattin Ali’nin özle­ diği bir uyanış, bir bdinç düzeyi bu; “İn­ san gibi yaşama, daha iyiye, daha güze­ le, daha yükseğe, daha temize doğru koş­ ma” bdincinin yükselişi...

Sabahattin Ali’nin bir dizesi değiştiri­ lerek şöyle deniyor yarışma duyurusun­ da:

“İnsan olmak dokunmuyor onuru­ ma”. Anadolu öykü toprağına Kaz Dağ- ları’ndan bir damla bereket düşürmek amacıyla...”

Çamlarının dibinde Ilyada’nm yazıl­ dığı “Bol pınarlı ld a ”ya; sesi sesine, ça­ ğıltısı yapıtlarına karışmış Hasanboğul- du ’ya Sutüven’e hoş geldin Sabahahat- tin Ali. Merhaba Kırklareli halkı!...

Sizi, belediyenizi yürekten kutluyoruz Gürelden..

Açan Kardelenler Değil

Ayak İzleri Şimdi

Kaldırım taşları arasındaki çimenler Sorsanız anımsar belki

Bu sokakta geçmiş çocukluğu Kuyucaklı Yusuf ta anlattığı Bayramyeri, bi koşu Az ötede soluk soluğa

Oynarken gizlendiği Yanık Değirmen Arabacdar, hıdırelleze hazır

Eteklerini uçuruyor kızların rüzgâr Soğuktulumba, Cennetayağı İlkyazın dolanıp geldiği yerler Kirpiklerinin ucunda mor yamaçlar

(3)

Anasından daha yakın Kazdağı Koca adam olduğunda bile Onun dizinde başı

Saçlarında onun eli Bakkal Ali’den sonra Hasanboğuldu’dur Can dostu

Gölgesinde yüzyıllık çınarların Dibi görünen dağ gölü Ondan öğrendi aşkı Yetmediği yerde kitapların Tuttu elinden bilge zeytinler Eğilip kulağına yaşamın

İnceliklerini anlattı Homeros Baba Uyandırdı yüreğindeki ateşi İlk sevgilisi Sarıkız

Suçlanmış, aşağılanmış bir güzel Yıkayıp ak sütüyle söylencelerin Bir doruğa gömdüğü halkın Ne zaman Edremit’e gelse Her sokakta karşısmdadır Ve omzunda Kazdağı’nın eli

Bakıp bakıp mor yarıntılara Bir gün kadrim bilinirse İsmim ağza alınırsa Yerim soran bulunursa Benim meskenim dağlardır Diye yazmıştır

Öldürülmeden çok önce O gün bugündür susar lstıranca Dağları Bildikleri

Dillerini yakar çıbanların Dalgın akar

Sazara Deresi

Ormanda apak sesiyle Ağıt yakar bir çeşme Uzun bir kıştan sonra Kardelenler değil Yamaçlarda açan Ayak izleri şimdi

BAŞARAN Koca bir Troya Dünya ' Çınar Yayınları (1997)

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Yazar lisans derecesini Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölü- mü’nde, yüksek lisans derecesini Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler

Bu çalışmada, Kayseri yöresinde faaliyet gösteren kanatlı işletmelerinden toplanan Salmonella enfek- siyonu şüpheli, 578 (473 adet tavuk ve 105 adet civciv) adet

Han et al (2) reported that 28 patients with pleural effusion due to heart failure were misclassified as exudates by the criteria of Light et al, (1) and suggested that pleural

Dahili kliniklerde yatan ve günlük sigara içen hastaların 5’inin (%14.7), cer- rahi kliniklerde yatan hastaların ise 3’ünün (%7.9) sigara bırakma denemeleri esnasında

In a survival analysis, it is usually referred to the time variable as survival time, because it gives the time that an individual has “survived” over some followup period (Geiss

Aleris Frank Do Nascimento Mendes(艾瑞時). Eidelman

Unirradiated sage tea sample exhibits a asymmetric ESR singlet. Irradiation at ambient conditions caused a weakly increase in signal intensity of this central

Büyük Atayı ellerinin üstünde değil, kalplerinde ebediyete götürecek Türk ev­ lâdı, kadın, erkek, mektepli, asker, me­ mur, çocuk, genç ve bütün