• Sonuç bulunamadı

KB Adana kentsel gelişme bölgesindeki zeminlerin suda çözünebilir sülfat içerikleri ve beton üzerindeki potansiyel etkisinin değerlendirmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "KB Adana kentsel gelişme bölgesindeki zeminlerin suda çözünebilir sülfat içerikleri ve beton üzerindeki potansiyel etkisinin değerlendirmesi"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

See discussions, stats, and author profiles for this publication at: https://www.researchgate.net/publication/283008751

KB Adana kentsel gelişme bölgesindeki zeminlerin suda çözünebilir sülfat

içerikleri ve beton üzerindeki potansiyel etkisinin değerlendirmesi

Conference Paper · September 2011

CITATIONS

0

READS

31

6 authors, including:

Some of the authors of this publication are also working on these related projects:

Seismotectonics Map of TurkeyView project

Paleoseismological Research Project of TurkeyView project Zeynep Demiray

T.C. Süleyman Demirel Üniversitesi 6 PUBLICATIONS   9 CITATIONS    SEE PROFILE Tolga Can Cukurova University 48 PUBLICATIONS   590 CITATIONS    SEE PROFILE Mustafa akyıldız Cukurova University 21 PUBLICATIONS   49 CITATIONS    SEE PROFILE Muhterem Kucukonder

Kahramanmaras Sutcu Imam University 11 PUBLICATIONS   12 CITATIONS   

SEE PROFILE

(2)

KAYAMEK’2011-X. Bölgesel Kaya Mekaniği Sempozyumu / ROCMEC’2011-Xth Regional Rock Mechanics Symposium, Ankara , Turkey

KB Adana kentsel gelişme bölgesindeki zeminlerin suda çözünebilir

sülfat içerikleri ve beton üzerindeki potansiyel etkisinin değerlendirmesi

Assesment of water-soluble sulfate content of soils and their impact potential on

concrete in the urban development district of NW Adana

Z. Demiray, T. Çan, M. Akyıldız, M. Küçükönder, S.Tekin & B.Gören

Çukurova Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, 01330, Sarıçam, ADANA

ÖZET: Yüksek çözünebilirliğe sahip olan jips (CaSO4•2H2O) mineralleri, uygun koşullar altında erime

göstererek mağara ve dolin gibi karstik yapılar meydana getirmektedir. Diğer taraftan bünyesindeki moleküler suyu kaybederek anhidrite veya tekrar su alarak jipse dönüşüm sırasında, önemli hacimsel değişiklikler meydana getirmektedir. Bunun yanı sıra, dış ve iç kaynaklı sülfat iyonları ile çimento bileşenleri arasındaki kimyasal ve fiziksel etkileşimler “sülfat atağı” olarak isimlendirilmektedir. Meydana gelen sülfat atağı betonda genleşme ve donatıda korozyona yol açarak bozunmaya yol açabilmektedir. Adana kent merkezi yerleşkesi K ve KB’ya doğru özellikle son yıllarda hızlı bir artış göstermektedir. Kent merkezinin bu kesimleri, Adana baseni Tersiyer istifinin en genç birimi olan, başlıca kırıntılı sedimanlar ile evaporit ve sedimanter tüfit üyelerinin de eşlik ettiği Handere formasyonu ile temsil edilmektedir. “Gökkuyu Alçıtaşı Üyesi” olarak isimlendirilen evaporitler, kabaca D-B yönünde yayılım göstermekte olup, genelde jips ve yer yer anhidritlerden oluşmaktadır. Bu çalışmada, jips ve jips içerikli birimlerden alınan örnekler üzerinde suda çözünebilir sülfat miktarları belirlenerek, beton üzerindeki potansiyel etkileri değerlendirilmiştir.

ABSTRACT: Gypsum (CaSO4•2H2O), is a highly soluble mineral and under suitable conditions it may

dissolve forming karstic features such as caves and sinkholes. On the other hand anhydrite emerged after dehydration of primary gypsum or rehydration of the anhydrite to gypsum introduces considerable volumetric changes. Moreover, the chemical and physical processes caused by reactions of numerous cement components with sulfate ions originating from external or internal sources are called “sulfate attack” that may cause deterioration of the concrete by leading to expansion and corrosion of reinforcement. Urbanization in Adana city has been increasingly oriented towards the N and NW for the last several decades. The uppermost Tertiary sequence of the Adana Basin is represented by Handere formation that is widespread on the northern part of the city and mainly made up of clastic units accompanied with evaporites and sedimentary tuffit members. The evaporite deposits so-called “Gökkuyu Gypsum Member”, extending roughly E-W direction, are represented mainly by gypsum and anhydrite in places. In this study, the amount of water soluble sulfate in solids were identified on samples taken from gypsum and gypsum bearing soils and their potential effects on concrete were assessed.

l GİRİŞ

Doğada hızlı çözünebilirliğe sahip ve erimeye karşı oldukça duyarlı olan jips (CaSO4•2H2O)

mineralleri, zaman içinde çözünmeye bağlı mağara, erime, çökme dolini gibi karstik oluşukların meydana gelmesine neden olmaktadır. Jipslerin, yağış, yüzeysel akış, yeraltısuyu seviyesi değişimi gibi mevsimsel etkilere bağlı olarak erimesi sonucu üzerindeki zeminin çökmesi ya da

basınç ve ısı karşısında bünyesindeki moleküler suyu kaybederek anhidrite (CaSO4) dönüşmesi

veya şartlar oluştuğunda tekrar su alarak jipse dönüşmesi sonucu şişmesi ve bir iç basınç yaratarak zeminde kabarmaya, üzerindeki tabakalarla beraber yerleşim alanları, yollar vb. mühendislik yapılarını etkileyerek önemli temel sorunlarına neden olmakta ve insan güvenliğini tehdit etmeleri açısından doğal tehlike oluşturmaktadır (Klimchouk vd. 1996, Klimchouk 1996, Gutiérrez & Cooper 2007). Bu nedenle,

(3)

değişik problemlere yol açabilecek jipsli birimlerin, arazi kullanım planlamalarında ve jeoteknik tasarım aşamalarında gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Jipsten kaynaklanan diğer bir sorun ise beton yapılara ciddi zarar veren, dış ve iç kaynaklı sülfat iyonları ile çimento bileşenleri arasındaki ileri aşamadaki kimyasal ve fiziksel etkileşimleridir. Bu etkileşimler genel olarak sülfat atağı olarak isimlendirilmektedir (Al-Amoudi 1997, Neville 2004, Nehdi & Hayek 2005). Sülfat atağının zararlı etkisi, sülfat iyonlarının sertleşmiş betondaki alüminli (C3A) ve kalsiyumlu (Ca[OH]2)

bileşenlerle kimyasal reaksiyona girerek, hacmi çok artan etrenjit ve jips oluşturmasından kaynaklanmaktadır (ACI 2001). Reaksiyon ürünleri, sertleşmiş betonda genleşme yaratarak agrega-çimento hamuru aderansının olumsuz yönde etkilenmesine, zamana bağlı olarak artan bu genleşme betonun çekme dayanımını geçerek çatlak oluşumuna ve geçirimliliğin artmasına, ileri derecedeki etkilenmelerde ise betonun tamamen dağılmasına yol açar (Mehta & Monteiro, 1993). Ayrıca donatılı demirde korozif etki mekanizmasını hızlandırarak mühendislik yapılarının ömrünü azaltmakta, yerleşim bölgelerinde potansiyel tehlike oluşturmaktadır (Bentur vd. 1997, Skalny vd. 2001).

Bu çalışmada dış kaynaklı sülfat atağının yapı temellerinde meydana getirebileceği olası etkilerini ortaya koymak amacıyla kentsel yerleşimin gelişmekte olduğu kuzey Adana bölgesindeki jips ve jips içerikli zeminlerden alınan örnekler incelenmiş ve topraktaki suda çözünebilir sülfat miktarına göre betonda olası sülfat etkisi incelenmiştir.

2 JEOLOJİ VE ARAZİ KULLANIMI

2.1 Jeoloji

Adana Baseni Tersiyer istifi, Paleozoyik ve Mesozoyik yaşlı temel kayaçlar üzerine uyumsuz olarak gelir. Tersiyer, basende Oligosen-Pliyosen zaman aralığında çökelen sedimanter kayaçlar ile temsil edilmekte ve Toros orojenik kuşağını oluşturan Paleozoyik-Mesozoyik yaşlı temel kayaçların oluşturduğu engebeli bir topoğrafya üzerine uyumsuz olarak gelmektedir. Bu topoğrafya Miyosen’deki sedimantasyonu etkilemiş olup, havza kenarındaki vadi ve çukurluklara Oligosen-Erken Miyosen evresinde, tamamiyle karasal akarsu ve göl ortamlarını

karakterize eden Gildirli ve Karsantı formasyonları çökelmiştir (Schmidt 1961). Paleotopoğrafik yükseltilerde ve basenin kenar kesimlerinde Erken-Orta Miyosen zaman aralığında Kaplankaya ile Karaisalı formasyonları, daha derin kesimlerde ise Cingöz ve Güvenç formasyonları çökelmiştir (Schmidt 1961). Tortoniyen yaşlı karasal, sığ denizel ve deltayik sediman ardalanmasından oluşan Kuzgun formasyonu (Schmidt 1961, Yetiş vd. 1995) Kuzgun, Memişli ve Salbaş tüfit üyelerine ayrılmıştır (Yetiş & Demirkol 1986, Yetiş 1988). Kuzgun formasyonu üzerinde Handere formasyonuna (Schmidt 1961) ait sığ denizel kırıntılılar ve evaporitik çökeller (Gökkuyu Alçıtaşı üyesi, Yetiş 1988) ile akarsu sedimanları yer alır (Şek. 1) (Öğrünç vd. 2000).

Akdeniz Geç Miyosen istifleri içerisinde kalın evaporit yataklarının çökelmesinin, “Messiniyen Tuzluluk Krizi” sonucu oluştuğu bilinmektedir (Öğrünç vd. 2000, Cosentino vd. 2010). Öğrünç vd. (2000) çalışma alanında yapmış oldukları çalışmalarında evaporitik oluşuklarında içinde bulunduğu Messiniyen–Pliyosen istifinin deltayik-sığ denizel sedimanlardan Tortoniyen yaşlı birimler üzerine uyumlu olarak geldiğini belirtmişlerdir. İnceleme alanında yapılan saha çalışmaları ve ölçülen kesitlerin karşılaştırılması sonucunda istifin taban seviyelerinin jips, anhidrit ve üst seviyelerinin de ince taneli kırıntılı kayaçlarından oluştuğunu belirtmişlerdir. Evaporitik oluşumların genel olarak doğu batı uzanımında yanal devamlılığa sahip olmalarına rağmen, bazı yerlerde akarsu ortamına ait kanal dolguları şeklindeki çakıltaşları tarafından kesilmektedir (Öğrünç vd. 2000). Messiniyen tuzluluk krizinin etkilediği en önemli kıyı havzalarından biri Adana basenidir. Üç temel aşamada gelişen evrede; Tortoniyen birimleri üzerine çökelen anhidritleri, masif selenit tipi jipsler içeren birinci aşamanın ardından halit, laminalı jips, karbonatlar ve klastikler içeren tekrar çökelme aşaması ve flüviyal çökeller içeren üst evaporitler yerleşimi izlemektedir (Cosentino vd. 2010).

Çalışma alanı içerisinde orta ölçekli jeoloji haritasında jips birimleri gerek haritalama ölçeği sınırlamalarından ve gerekse haritalama işlemi sonrasında yol ve temel kazı çalışmalarında ortaya çıkan jipsli seviyeler gösterilememiştir. Çalışma kapsamında büyük ölçekli jeoloji haritası hazırlanarak bölgede jips birimlerinin dağılımını gösteren detay jeoloji haritası hazırlanmıştır (Şek. 2).

(4)

Şekil 1. Çalışma alanı çevresinin jeoloji haritasi (MTA 1991).

Şekil 2. Çalışma alanının detay jeoloji haritası.

Çalışma alanında jipsler masif olarak (Şek. 3) veya Handere formasyonu kırıntılı seviyeleri içerisinde oluşuklar halinde bulunmaktadır (Şek. 4). Yapılaşmanın giderek artış gösterdiği çalışma alanında bazı yapı temelleri doğrudan jips veya jips içerikli zeminler üzerinde bulunmaktadır.

Şekil 3. Çalışma alanındaki Gökkuyu alçıtaşı üyesinden bir görünüm.

Şekil 4. Handere formasyonu içerisinde jips içerikli Çalışma alanı

(5)

2.2 Arazi Kullanım

Adana ili Türkiye’nin en fazla nüfusa sahip beşinci ili olup yaklaşık son 25 yıllık süreçte, büyükşehir sınırları içerisindeki nüfus artışı %200’ün üzerindedir. Nüfus artışına paralel olarak Adana ili kent merkezi özellikle kuzeye doğru hızlı bir yapılaşma ile karşı karşıyadır. Adana kent merkezi çevresinin arazi kullanım değişimleri 1984 ile 2000 yıllarına ait Landsat uydu görüntüleri kullanılarak Alphan (2003) tarafından değerlendirilmiştir. Alphan (2003) söz konusu yıllar arasındaki yerleşim birimlerindeki değişikliği % 108’lik bir artışa karşılık geldiğini belirtmiştir. Bu çalışmada yerleşim alanlarındaki değişikliğin güncellenmesi ve söz konusu çalışmanın kuzey Adana ile ilgili olması bakımından özellikle yerleşim alanlarındaki değişikliğin belirlenmesi amacıyla 1987, 2003 ve 2010 yılı Landsat 5 L1T uydu görüntülerinde hedef tespiti yöntemi kullanılarak yerleşim alanları ve zamana bağlı değişimleri belirlenmiştir.

Hedef tespit yöntemi, spektral veya mekansal özelliğine bağlı olarak bir hedefi veya yapıyı yüksek çözünürlüklü uzaktan algılama

görüntülerinde belirlemek amacıyla

kullanılmaktadır. Hedef tespiti, belirli spektral aralıklarda algılanan verinin ölçülmesi (termal anomali gibi), şekil, spektral imza veya tekstür özelliklerine bağlı geliştirilen daha karmaşık yöntemlerin kullanıldığı birçok tekniği kapsamaktadır. Bu teknik çoğunlukla hiperspektral görüntüler üzerinden mineral haritalama, bitki türleri ve diğer insan yapılarının ayrılması gibi farklı amaçlarla kullanılmaktadır. Bu teknik kısaca eğitimli sınıflama yöntemine benzer bir şekilde görüntüde belirli bir sınıfın, yapının veya nesnenin tespit edilmesi olarak da özetlenebilmektedir.

Bu çalışmada daha düşük spektral ve mekansal özellikte Landsat görüntülerinden yararlanılmıştır. Görüntüler öncelikle radyometrik ve geometrik olarak düzeltilmiştir. Radyometrik düzeltme sırasıyla yüzey yansıma değerlerine dönüştürülmüş ve atmosferik düzeltme yapılmıştır. Her bir görüntüde yerleşim alanlarına ait spektrumun oluşturulması amacıyla eğitim alanları (4855 hücre) belirlenmiştir.

Yerleşim alanlarının belirlenmesi aşamasında ara hesaplama aşamalarında gereksiz verinin azaltılması ve veride gürültü etkisinin giderilmesi için Minimum Gürültü Kırılım (MNF) dönüşümü gerçekleştirilmektedir (Boardman & Kruse 1994).

MNF dönüşümü, lineer temel bileşenler analizi (PCA) sırasında çok düşük korelasyonlu piksellerin yeniden ölçeklendirilmesini sağlamaktadır. Seçilen eğitim alanlarında spektral yansıma değerlerinde sapma oluşturan ekstrem değerler elemine edilmiştir. Böylelikle bir sonraki aşama olan eşleşme filtreleme sırasında gürültü etkisinden kaynaklanan varyanslar minimize edilmiştir.

Eşleşme filtrelemesi (EF), bilinmeyen arka plan bileşen yansımasının etkisini kaldırarak, bilinen bir son elemanın yansıma değerinin artırılması ile tüm son elemanların bilinmesi gereksinimi ortadan kaldırılmaktadır (Chen & Reed 1987, Yu vd. 1993, Harsanyi & Chang 1994). Bu şekilde görüntü eğitilerek veya bir spektral kitaplık kullanılarak hedef yapıların tespit edilmesi kolaylaşmaktadır. Karışım uyumlu eşleşme filtreleme ise sinyal süreç metodolojileri ve lineer karışım teorisinin bir hibrid metotdur. Yöntem analiz çıktısı olarak EF skor görüntüsü ve geçersizlik (infeasibility) görüntüsü elde edilmektedir. Bu iki görüntüde MF skoru yüksek ve geçersizlik değeri düşük olan alanlar eğitilen spektruma bağlı olarak hedeflenen alanın seçiminde son aşamayı oluşturmaktadır (Boardman 1998).

Bu çalışmada 1987, 2003 ve 2010 yıllarına ait yerleşim alanları ve bu alanların değişim oranları yukarıda kısaca özetlenen yöntem kullanılarak değerlendirilmiştir (Şek. 5). Kent merkezinin kuzeyini Seyhan Baraj Gölü sınırlandırmaktadır. Bu nedenle hem Baraj Gölü peyzajının çekim merkezi hem de doğal sınır oluşturması bakımından yerleşim alanlarında kuzey ve kuzeybatıya doğru hızlı bir artış gözlenmektedir. Yerleşim alanlarındaki artışın 1987 ile 2003 yılları arasında % 400 oranında, 2003 ile 2010 yıları arasında ise %168 oranında olduğu belirlenmiştir. Çalışma alanı olarak belirlenen saha içerisinde müstakil ve site halinde yapılaşmalar başta olmak üzere okul gibi yapılarda bulunmaktadır. Yerleşim alanlarındaki artış hızına bağlı olarak başta çalışma alanı olmak üzere daha batıya doğru Gökkuyu alçıtaşı biriminin yüzeylendiği alanlarda da ileride yerleşim yoğunluğunun artış göstermesi beklenmektedir.

(6)

(a)

(b)

(c)

Şekil 5. 1987 (a), 2003 (b) ve 2010 (c) yılı Landsat 5 L1T uydu görüntüleri kullanılarak yerleşim alanlarının zamana bağlı değişimleri. Ana ulaşım ağları güncel duruma göre çizilmiştir.

(7)

3 ZEMİNLERİN SUDA ÇÖZÜNEBİLİR SÜLFAT İÇERİKLERİ

Çalışma alanının 10m aralıklı 1:25,000 ölçekli sayısal yükseklik haritasından elde edilen sayısal yükseklik modeli Şekil 6’da verilmiştir. Buna göre çalışma alanı yükseklik değerleri 70-195m arasında değişmektedir. Genel olarak kuzeyde göl alanına doğru olan drenaj kanallarına uyumlu olarak uzanan sırtlar bulunmakta olup jipsli seviyeler henüz akarsu aşındırmasının olmadığı tepelik alanlarda yüzeylenmektedir (bkz Şek. 2, 6). Kentsel yerleşimin gelişmekte olduğu kuzey Adana bölgesinin çalışma alanı olarak belirlenen bölümünde yüzeylenen jips ve jips içerikli zeminlerden örnekler alınarak suda çözünebilen sülfat miktarlarını ve betonda olası etkisini ortaya koymak amacıyla jeokimyasal analizler gerçekleştirilmiştir.

Şekil 6. Çalışma alanının sayısal yükseklik modeli.

Beton malzemesinin dış kaynaklı sülfat içerikli zeminler ile kimyasal etkileşimi sonucu meydana gelen olası sülfat atağı etkisini ortaya koymak amacıyla genel olarak kullanılan USBR (1973), CSA (2000), Caltrans (1999) ve ASTM C1580-05 (2005) olmak üzere dört farklı deney standardı bulunmaktadır. Bu standartların karşılaştırması Feng & Hayes (2010) tarafından Amerikan Beton Enstitüsü Beton yapılar için inşaat kodu gereksinimlerini (ACI 2005) dikkate alınarak yapılmıştır. Burada toprakta suda çözünebilir sülfat içeriklerini belirlemek amacıyla en son yöntem olan ASTM C1580’nin kullanılmasını

önermişlerdir. Bu çalışmada da deneyler ASTM C1580’e göre Çukurova Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Servet Yaman Jeokimya laboratuvarında yapılmıştır. ASTM C1580’e göre 18-24 saat boyunca 1100C etüvde bekletilen örneklerden yaklaşık olarak 1:8 ve 1:80 oranında iki farklı çözelti hazırlanmasını kapsamaktadır. Standart %3.33’e kadar sülfat içeren örneklerde türbidimetrik yöntemi önermekte, topraktaki sülfat miktarının daha fazla olması durumunda ise ASTM C114’e göre farklı oranlarda çözelti hazırlanarak suda çözünebilir sülfat içeriğinin belirlenmesinde gravimetrik yöntemin kullanılması gerektiğini belirtmiştir.

Çalışma kapsamında jips birminin yüzeylendiği alanlarda yüksek sülfat içeriği nedeniyle 1:80 ve 1:50 karışım oranlarında, düşük sülfat içerikli topraklarda ise 1:8 ve 1:80 oranlarında her birinden ikişer adet olmak koşuluyla deneyler gerçekleştirilmiştir. Amerikan Beton Enstitüsü Beton yapılar için inşaat kodu gereksinimleri (ACI 2005)’de suda çözünebilir sülfat içeriklerine göre betonda dış kaynaklı Çizelge 1’de verilen sülfat etkisi değerlerine göre değerlendirme yapılmıştır.

Çizelge 1. ACI (2005)’e göre betonda dış kaynaklı sülfat etkisi. Sülfat Ortamı Toprakta suda çözünebilir SO4 miktarı (%) Sudaki SO4 miktarı (ppm) Betondaki Maksimum Su/Çimento oranı Az Etkili <0.10 0-150 Etkili 0.10-0.20 150-1500 0.50 Çok Etkili 0.20-2.00 1500-10000 0.45 Aşırı Etkili >2.00 >10000 0.45

Çalışma alanından alınan 14 farklı numune üzerinde suda çözünebilir sülfat yüzdeleri 0.01 ile 12.64 arasında değişmektedir. Jips içerikli zeminlerin suda çözünebilir sülfat yüzdeleri 2’nin üzerinde olduğu durumda ACI 2005’e göre betonda dış kaynaklı sülfat etkisi aşırı etkili olarak değerlendirilmektedir. Çalışma alanında elde edilen değerler göz önünde bulundurulduğunda maksimum değerler aşırı etkili sınıfın 5 ve 6 katı daha fazla çıkmaktadır. Alınan örneklerden elde edilen değerler üzerinden interpolasyon yöntemi uygulanarak çalışma alanının tamamı için suda çözünebilir sülfat değerlerinin mekansal dağılımını gösteren harita Şekil 7’de verilmiştir. Buna göre jips veya sülfat içeriği yüksek zeminlerin betonda dış kaynaklı sülfat atağına karşı oldukça duyarlı oldukları sonucu elde edilmiştir.

(8)

Şekil 7. Suda çözünebilir sülfat içeriklerinin çalışma alanı içerisinde mekansal dağılımı.

4 SONUÇLAR

Bu çalışmada KB Adana kentsel gelişim alanı içinde yer alan bir bölgedeki zeminlerden alınan numuneler üzerinde suda çözünebilir sülfat içerikleri ve beton üzerine oluşturabileceği potansiyel etkileri araştırılmıştır. Elde edilen suda çözünebilir sülfat miktarlarına göre betonun maruz kalabileceği sülfat ortamlarının, bazı bölgelerde, Amerikan Beton Enstitüsü sınıflamasına (ACI 2005) göre etkili-çok etkili sınıfında olduğu görülmüştür. Çalışma alanında jipsli seviyeler inşaat kazıları sonrasında açığa çıkmıştır. Dolayısıyla benzer durumların çalışma alanı dışında yerleşime açılması planlanan diğer bölgelerde de karşılaşılma olasılığı bulunmaktadır. Çalışma alanın genişletilerek ve jipslerin örtülü olabileceği alanlarda derinden numune alımları yapılması ile bölgesel anlamda sülfat atağı potansiyelinin ortaya çıkarılmasını sağlayacaktır.

KAYNAKLAR

ACI 2001. Guide to Durable Concrete (ACI 201.2R-01) American Concrete Institute, Farmington Hills, MI. 41p. ACI 2005. Building Code Requirements for Structural

Concrete (ACI 318-05) and Commentary. (ACI 318R-05) 430p.

Al-Amoudi, O.S.B., 1997. Sufate attack and reinforcement corrosion in plain and blended cements exposed to sulfate

Alphan, H,. 2003. Land-use change and urbanization of Adana, Turkey. Land Degradation & Development, 14: 575–586. doi: 10.1002/ldr.581

Andreo, B., Carrasco, F., Durán, J.J. and LaMoreaux, J.W., 2010. Advances in Research in Karst Media. Springer. ASTM C1580-05, 2005. Standard Test Method for

Water-Soluble Sulfate in Soil.

Bentur, A., Diamond, S. and Berke, N.S., 1997. Steel Corrosion in Concrete, E & FN Spon, London.

Boardman J. W., 1998. Leveraging the high dimensionality of AVIRIS data for improved sub-pixel target unmixing and rejection of false positives: mixture tuned matched filtering, In: 7th JPL Airborne Geoscience Workshop, pp. 55-56.

Boardman, J. W., and Kruse, F. A., 1994. Automated spectral analysis: a geological example using AVIRIS data, north Grapevine Mountains, Nevada: in Proceedings, ERIM Tenth Thematic Conference on Geologic Remote Sensing, Environmental Research Institute of Michigan, Ann Arbor, MI, pp. I-407 - I-418.

Caltrans (California Department of Transportation Test Method) 1999. 417-99, Testing Soils and Waters for Sulfate Content.

Chen, J. Y. and I. S. Reed, 1987. A detection algorithm for optical targets in clutter, IEEE Trans. on Aerosp. Electron. Syst., V. AES-23, No. 1.

Cooper, A.H. and Calow, R.C., 1998. Avoiding Gypsum Geohazards: Guidance For Planning And Construction. Keyworth, Nottingham, British Geological Survey, 1998, pg.7.

Cosentino, D., Darbaş, G. and Gürbüz, K., 2010. The Messinian salinity crisis in the marginal basins of the peri Mediterranean orogenic systems: examples from the central Apennines (Italy) and the Adana Basin (Turkey). Geophysical Research Abstracts Vol. 12, EGU2010-2462, 2010 EGU General Assembly 2010.

CSA (Canadian Standards Association), 2000. Test Method A23.2-3B, Determination of Total or Water-Soluble Sulphate Ion Content of Soil.

Feng, X. and Hayes, C. F., 2010. Test Methods for Water-Soluble Sulfate in Soils (Updated), SN3016a, Portland Cement Association, Skokie, Illinois, USA, 15 p.

Gutiérrez, F. and Cooper, A.H., 2001. Evaporite Dissolution Subsidence in the Historical City of Calatayud, Spain: Damage Appraisal and Prevention. Natural Hazards, Kluwer Academic Publlishers, 25:259–288

Harsanyi, J. C., and C. I. Chang, 1994. Hyperspectral image classification and dimensionality reduction: An orthogonal subspace projection approach, IEEE Transactions on Geoscience and Remote Sensing, V. 32, pp. 779-785.

Hayes, C. F., 2007. Test Methods for Water-Soluble Sulfate in Soils, SN3016, Portland Cement Association, Skokie, Illinois, USA, 13 pages.

Klimchouk, A. Forti P., and Cooper A., 1996. Gypsum karst of the World: a brief overview. Int. Journal of Speleology. 25 (3-4), Chapter II.1:159–181

Klimchouk, A., 1996. Hydrogeology of gypsum formations. Int. Journal of Speleology. 25 (3–4), Chapter I.6:83–89 Mehta, P.K. and Monterio, P.J.M., 1993. Concrete, 2nd Edn.

McGraw Hill, New York.

MTA 1991. 1:100,000 ölçekli Kozan-K20 Paftası Jeoloji Haritası.

Nehdi, M. and Hayek, M., 2005. Behavior of blended cement mortars exposed to sulfate solutions cycling in relative

(9)

Neville, A., 2004. The confused world of sulfate attack on concrete. Cem Concr Res 34:1275–96.

Öğrünç, G., Gürbüz, K. ve Nazik, A., 2000. Adana baseni Üst Miyosen-Pliyosen istifinde Messiniyen Tuzluluk Krizine ait bulgular, Yerbilimleri, 22, 183-192.

Schmidt, G.C., 1961. Stratigraphic Nomenclature for the Adana Region Petroleum District, VII: Petroleum Administration Bull., 6, Ankara, 47-63s.

Skalny, J., Gebauer, J. and Odler, I., (eds) 2001. Materials Science of Concrete Special Volume: Calcium Hydroxide in Concrete, The American Ceramic Society, Westerville, OH.

Skalny, J.P., Odler, I. and Marchand, J. 2003. Sulfate Attack on Concrete, Spon, London.

USBR (United States Bureau of Reclamation), 1973. Method of Test for Determining the Quantity of Water-Soluble Sulfate in Solid (Soil and Rock) and Water Samples. Yetiş, C. ve Demirkol, C., 1986. Adana Baseni Batı

Kesiminin Detay Etüdü, M.T.A. Derleme Rapor No.8037, Ankara, 187s. (yayınlanmamış).

Yetiş, C., 1988. Some Remarks on the Drying Time of the Mediterranen: Adana Basin, 2nd Geological Congress of Turkey: Ankara 43-44s.

Yetiş, C., Kelling, G., Gökçen, S.L., and Baroz, F., 1995. A revised stratigraphic framework for Later Cenozoic sequences in the Northeastern Mediterranean Region. Geologishe Rundscau, 84, 794-812.

Yu, X., I. S. Reed, and A. D. Stocker, 1993. Comparative performance analysis of adaptive multispectral detectors, IEEE Trans. on Signal Processing, V. 41, No. 8.

Şekil

Şekil 3. Çalışma alanındaki Gökkuyu alçıtaşı üyesinden  bir görünüm.
Şekil  5.  1987  (a),  2003  (b)  ve  2010  (c)  yılı  Landsat  5  L1T  uydu  görüntüleri  kullanılarak  yerleşim  alanlarının  zamana  bağlı değişimleri
Şekil 6. Çalışma alanının sayısal yükseklik modeli.
Şekil 7. Suda çözünebilir sülfat içeriklerinin çalışma  alanı içerisinde mekansal dağılımı

Referanslar

Benzer Belgeler

Toplu Konut İdaresi portföyündeki kentsel dönüşüm projelerinde en hızlı ilerleyen çalışma aşamaları sınır tespiti, bölgenin yerinde incelenmesi, tüm

 Reseptörler ilaç moleküllerini tanıyan, onlarla geçici olarak birleşmeleri ile oluşan kimyasal enerjiyi biyolojik özellikte bir iş yapan kendine

Ladies in this period like past wore a short sleeves doublet top of their dress and trousers in winter time they used doublet top of arqalogh which made of

Pappe explains in The Ethnic Cleansing of Palestine that the Nakba was an orchestrated expulsion as well as systematic ethnic cleansing of Palestinians committed by the Zionist

˙ITÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü’nün 509101149 numaralı Yüksek Lisans Ö˘grencisi Umut CANLI, ilgili yönetmeliklerin belirledi˘gi gerekli tüm ¸sartları yerine getirdikten

Last but not least, “Zero-day Malware Detection based on Supervised Learning Algorithms of API Call Signature” had done research that proposed and developed a

%1’lik çözeltisi göze uygulandığında göz içi basıncı 60 dakika içinde düşer ve düşme 4-14 saat devam eder.

sonuç vermesi nedeniyle karmaşık olmayan vakalar- da proteinaz K'nın kullanılmasıyla spermatozoidlerin lokalizasyonu, seçici olarak parçalanma sureti ile epi- tel