• Sonuç bulunamadı

Namık Kemal ve Ziya Paşa'nın Londra yılları 1867-1870:Kemal Hürriyet'i çıkarıyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Namık Kemal ve Ziya Paşa'nın Londra yılları 1867-1870:Kemal Hürriyet'i çıkarıyor"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Kemal

MUHBİR G A ZETESİN İN MÜRETTİ-

Bi, BÂBIÂLİ TA R A F IN D A N K A N D I­

RILMIŞ, M A TB A A

HARFLERİYLE

BÂZI ÂLETLERİ SATIP KAÇMIŞTI

HÜRRİYET i

I

çıkarıyor

Kemal, Yeni OsmanlIlar Cemiyeti üyeleri arasında başjjösteren anlaşmazlığı fidermek için acele gittiği Paris'te arkadaşlarından Kani Paşazade Rifat Bey Te

m

K

EMAL, İktisat ve Hukuk derslerine bir süre ara vermek zorunda olduğunu Fanton’a bildirmişti. Yeni Os­ manlIlar Cemiyeti üyesi olarak Paris’te bulunan Türk ihtilâlci­ leri arasında anlaşmazlık baş- göstermişti. Suavi’nin kendini büyük ve arkadaşlarım küçük görmesi nedeniyle çıkan tatsızlı­ ğı gidermek için Kemal İle Ziya Bey acele Paris'e gitmek zorun- luğunu duydular. Paris’te uzun toplantılar yapıldı. Avrupa’daki Türk ihtilâlcilerini BabIali’ye karşı parçalanmamış b ir bütün halinde göstermek amacında başarı da elde ettiler, özellik le Kemal, lkibuçuk saat süren k o nuşmasiyle bunu sağlamıştı. An­ cak Paris yolculuğu öyle kısa sürmedi, tartışmalar, üzüntüler, tarafların arasım bulma gayret­ leri Kem al’i yorgun düşürmüş­ tü; üstelik bu arada tifoya ya­ kalandı.

Bereket arkadaşlarının buldu­ ğu ev, Paris’e ilk ayak bastıkları 30 mayıs 1867 tarihinde Mustafa Fazıl Paşanın Boulevard Mal- herbes’deki şatoya benzer ika­ metgâhında beklerlerken Şinasi’- nin gelip de kendilerini götür­ düğü Rue Repinier’deki 4 numa­ ralı eve benzemiyordu. Odaları geniş yazlık bir apartmandı. Kem al’in hastalığı süresince ar­ kadaşları başından ayrılmadılar. Kem al nekahet devresini geçi­ rirken, Suavi, Muhbir gazetesi­ nin mürettibi Îstanbul’lu Rum’un Bâbıâli tarafından kandırılarak kaçtığı haberini aldı. Suavi’nin Paris'te bulunmasından fayda­ lanmış, matbaa hurufatıyla bâzı âlet ve edevatı da satıp öyle savuşmuştu. Bunun üzerine k e ­ mal ile Suavi acele Londra’ya döndüler.

Paris’te arkadaşları Bâbıftli’ye karşı yekpare görünmek paha­ sına Kem al’in Suavi’yle ortakla­ şa Hürriyet Gazetesini çıkarma­ sı fikrine hücum etm işler ve Kemal de onların arzusuna bo­ yun eğmişti. H ürriyet’! çıkar­ mak için döndüğü Londra’yı Paris'e nazaran «çok ehven bu­ luyordu, yemekleri pahalı ol­ makla beraber el masrafı yok­ tu». Paris ise, babasına yazdığı mektupta belirttiği gibi; «mas­ rafına dayanılmıyor. Daima ev- de oturur ve yemeğini kendin pişirirsen zararı yok. Meselâ be­ nim ey kirası ile yemek masra­ fı ayda binbeşyüz, binaltıyüz ku­ ruş tutuyor. Şunu bunu görmek için sokağa çıkmağa muhtaç olursan, araba parası, bir yer­ de oturmak, yolda bir vu içi- vermek gibi şeyler için günlü geceli en az bir Fransız altını gidiyor». Oysa ki, Londra’da bu derece masrafı olmuyordu. Para­ sı rahat rahat yetiştiği gibi ra­ hat çalışabiliyor, şiir ve maka­ lelerini huzur içinde yazabiliyor­ du.

H ele Paris’te ilk kaldıkları yer Rue Repinier 4 numara ise, çok daha sıkıntılı bir evdi. «K â rg ir bir bina fakat dar ve sıkıntılı. Rahat ama ferah de­ ğil. Ahbab değil yanma cinler bile uğramaz. Âdet gereğince gece yarısından üç dört saat sonra yatılıyor. Yem ek İse ezan raddelerinde yeniyor. Dokuz on saat evde oturmak mümkün de­ ğil. Çaresiz tiyatrolara, filânla­ ra çıkılıyor. Geceyansı dönüyo­ rum. Ondan sonra kitap oku­ mağa, yazı yazmağa başlıyorum. Gündüzleri de işimizin arkasın­ da dolaşıyoruz. Masraftan yan­ dık» diye babasma şikâyetler yağdırıyordu.

Kemal, Londra’ya dönerken, babası Müneccim Mustafa Asım Beyin nasıl yıldızlara bakarak Avrupa’da iki yıl kalıp dönece­ ğini söylediğini ve gönderdiği mektupta Erzurum’a Vali Mua­ vini olarak gitmiş olsaydım yi­ ne iki seneden önce dönemez­ dim, diye teselli vermeğe çalış­ tığını hatırlıyordu.

Fakat deniz son derece dalga­ lıydı, Kemal de belki geçirdiği tifodan olacak denizin bu çal­ kantısına karşı koyamıyordu. Mektupunda babasma: «Lâkin deniz fena, ben safrab herif bir türlü dayanamıyorum!» diye bir an evvel D övere ayak basmak için dua ediyordu.

Kemal trende, Londra’ya doğ­ ru yol alırken, nasıl Ziya Bey Nuri, Mehmet ve Reşat Beyler­ le Paris’te nerkesm talihine ba karak istikbali habeı veren bir papazın evine gidişlerim hatırlı yordu. Ziya Bey bilhassa böyle şeylere çok inanıyordu Herkesle ayrı seanslar vapan papaz, Ke­

m al’e oğlunun doğacağını haber vermişti. Nitekim Londra'ya va­ rışından Uç gün sonra da Ali Ekrem ’in doğduğu müjdesini al­ mıştı.

Kemal Londra’ya döndükten sonra Fanton’la derslerine he men başlamadı Paris’te aldıkla rı karar gereğince Hürriyet ga zeteslnı çıkarmak nazırlıklarını tamamlamak bunun için mat baa ve idarehane ve özellikle mürettip bulmak gerekiyordu. Fanton matbaa ve İdarehane bulmağı üzerine aldı, Kemal de

H Mustafa Fazıl Pa­

şa,

kendi yararı

için kullanabilece­

ği

düşüncesiyle,

gerekli parayı ver­

mişti.

Kemal ve

Ziya Bey, bir meş­

ruti idareye geç­

mekte

onun rolü

olabileceğini umu­

yorlardı. ilk hedef

Sadrazamı

devir­

mekti.

Haftalık

Hürriyet gazetesi

bu amaçla çıkarıl­

maya başlandı.

J______________

İstanbul’dan bir mürettip istet­ ti.

N e var ki, yaklaşmakta olan N o el münasebetiyle işlerin sü­ ratle sonuçlandırılması mümkün olamıyacaktı.

— Bu aralık, ne matbaa, ne de idarehane bulmak kolay de­ ğil! Şimdi Noel arifesi, herkesin işi başından aşkın. Yeni yıla gi­ rince bu işi ele alırız, diyordu Fanton.

— Sen ne yapacaksın Noelde? — Ziya Beyle beraber Paıis’e gitmeği düşünüyoruz. Oradaki arkadaşlar çağırıyorlar!

— Fazla içki, fazla kadın yok! Kendine iyi bak! Henüz neka­ het devresi devam ediyor! Sıh­ hatini düşünmen lâzım!

Kemal hocası Fanton’un sağ­ lığı hakkmdaki öğütlerini hoş görüyor; sanki babası Asım Be­ yin sesini duyar gibi oluyordu.

— Evet! Evet! Zaten arzum ti­ yatrolara gitmek. Londradokileri İngilizce dilinin inceliklerini bi­ lemediğim için o kadar zevkle izliyemiyorum !

Aralık ayı, Londra’nın yaklaşan Noel münasebetiyle renk ve ışıklara büründüğü bir masal ayı gibidir. Dükkânlar ber za­ mankinden daha süslü, daha gözalıcı bir nitelik kazanır. So­ kaklar bile kâğıt ve yaldızdan, karton ve tahtadan yapılma fe­ ner ya da boyalı tasvirlerle do­ natılır. Kemal ile Ziya Bey Lon- dranm bu süslenen halini gör­ dükten sonra Noeli Paris’te ge­ çirmeğe karar verdiler. Zaten Kem al’in hocası Fanton da aile­ siyle Iskoçyadaki akrabalarına gideceği için ders de yapmaya­ caklardı.

Paris’te müzeler kadar . tiyat­ roları da görmek, biraz arkadaş­ larla dertleşmek ve dinlenmek istiyorlardı. Ali Suavi de yeni evlendiği İngiliz eşiyle evinde bir Noel partisi veriyordu. Pa­ ris’e o partiye yetişecek şekilde vardılar.

Ali Suavi’nin Ricbelieu soka* ğmdaki evinde, içkinin neşelen­ dirdiği başka kimseler de var­ dı. Bunlar arasında Kem al’i et­ kileyen Gettlife adlı bir İngiliz- le karısıydı. Fanton’la mektup­ laşmalarından anlaşıldığına gö­ re, G ettlife’in karısı Kem al’e bü­ yük bir yakınlık göstermiş, ha­ f i f sarhoşluğuyla perdelediği iş­ vesiyle Kem al’i salonun bir kö­ şesinde sıkıştırıp âdeta büyüle­ mişti. Bu Paris yolculuğunda başlıyan arkadaşlık bir süre de­ vam edecek ve baştan çıkarı­ lan K em al’i, kadının kocası Mustafa Fazıl Paşaya şikâyet edecektir. Ve Fanton bir mektu­ bunda şöyle yazacaktın

«Bana G ettlife’l hiç açma! İk i­ mizin aleyhinde onun ne kadar alçakça şeyler yaptığını gösterecek deliller var ki, elle tutulacak kadar kuvvetlidir. Ona fenalık etmeğe hiç bir niyetim yok. Fakat diğer taraftan ona iyilik etmek niyetinde de deği­ lim. Artık o benim için o dere­ ce ilgisiz bir mahlûktur ki, is­ ter fena koca, ister fena arka­ daş olsun, kendisiyle meşgul ol­ mağa değmez. Bir tek vaka onu anlamaya yeter ve bu vak’avı da biliyorsun; vakta ki geçen kış ona geçinmek için bir düzi- ye para verdim, o her önüne ge­ lene kendisinin bana verdiğini anlattı. Prens Mustafa Fazıl’m bize soğuk davranması Agâh’m raporları ve Gettlife’in mektup- lan üzerinedir. Onun için kendi güzel kalbine kendini kaptırma! V e G ettlife’leri lâyık olduğu gi­ bi kapı dışan et!»

RUPERT STREET 4

M ısır Valisi İbrahim Paşa sü­ lâlesinden İsmail Paşa (H ıd iv İsm ail) M ısır Hükümetini kendi evlâdına hasreden ferm anlan alınca, kardeşi Mustafa Fazıl Paşa, haklarının elde edilmesi için îstanbula gelmişti.

İsm ail bu arada kardeşinin bütün mallarım satın alıp M ı­ sırla ilişkisini kesti ve kendisi­ ne dört milyon sterlin para öde­ di. İşte Mustafa Fazıl Paşa bu parayla ve sırf kendi şahsi ya­ ran için Sultana karşı giriştiği mücadelede Kem al ve Ziya Beyi kullanabilmek amacıyle «vatanı kurtarmak için» kendilerini Av­ rupa’ya dâvet etmiş ve Hürriyet Gazetesini çıkartabilmelerine yar dım ve yararlığı dokunacak pa­ rayı hazırlamıştı.

Kemal ve Ziya Bey Mustafa Fazıl Paşayı daha çok vatanse­ ver olarak görüyorlar ve bir meşruti idareye geçmekte onun rolü olabileceğini umuyorlardı. İlk hedef Sadrazam Emin Âlî Paşa’yı devirmekti İşte haftalık Hürriyet Gazetesi, bu maksatla, Londra’da Rupert Street 4 nu­ marada çıkarılmağa başlanıldı.

İlk sayısı 29 haziran 1868 pa­ zartesi tarihim taşıyan haftalık Hürriyet gazetesinin adresi ola­ rak verilen Rıınert Street, balen Shaftesbury Avenue’yü Coventry Street’e baglıyan Piccadilly C ir­ cus ile Leicester Square arasın­ da bulunan bir yoldur. Bu yol­ daki 4 numara ise, dört katlı, her katında sokağa bakan İki penceresi bulunan tuğla

rengin-4, Rnpert Street , İlk «Ayısı 29 haziran 1868 ’de çıkan Hürriyet Gazetesi ba binada basılıyordu. HUaa Trattoria Romántica adlı bir lokantadır...

Hürriyet gazetesinde Kemal ile Ziya Beyin saldırı oklarını üzerine yö­ nelttikleri, Zafername Kahramanı

Sadrazam A li Paşa...

I ■ Başlangıçta gaz»- j

te Yeni OsmanlI­

lardan

Reşat be- |

yin üzerinde gö- |

rülüyor ve Kemal I

kendini belli et- j

meden

yazılarını .

hazırlıyordu.

3 |

ağustos 1868'den I

sonra

gizlenmek

J

lüzumunu

duy­

maksızın Hürriyet'I |

kendi

adına

çt- j

kartmağa ve ten- I

kid yazıları yaz­

mağa devam etti. .

I _____________________________________ i

de ve tuğlaların birleştiği yerler beyaza boyanmış bir binadır. Şimdi P. Bellini adlı bir İtalyan göçmeni tarafından işletilen Trat loria Romántica adlı bir lokanta şekline çevrilm iştir.

Vaktiyle Earl of Shaftesbury tarafından Lord Shaftesbury Act in Parlamentodan çıkarılmasıyla bu civardaki sıhhi bakımdan içinde yaşanılması imkânı olmı- yan bina ve evlerin yıktırılm a­ sından önce daha uzun olan bu sokakta küçük çapta matbaala­ rın da bulunduğu anlaşılmak­ tadır. Film ve sinemacıların so­ kağı diye bilinen Wardour Stre­ et’e paralel giden bu yol Kem al’­ in oturduğu 15 Fitzroy Square adresine on dakikalık yürüyüş mesafesindedir.

Kem al sabahları evinden çıka­ rak halen Maples, Heals, Con- ran gibi m obilya mağazalarının bulunduğu Tottenham Court Ro. ad a yürür, oradan bazen Cha- ring Cross Road. bazen de O x­ ford Street üzerinden ve çoğu zaman 1897 yılında yayınlanacak ikinci H ürriyet’in basılacağı Cambridge Circus’e bağlanan To- w er Street 4-10 numaralı bina mn önünden geçerek Rupert St­ reet’e giderdi.

Kapıdan çoğu zaman kendisi­ ni, İstanbul’dan getirttiği mü- rettip Melik karşılar ve elinde dizdiği sayfalarla peşinden K e­ m al’in çalışma odasına çıkardı. Hele hafta sonlarında haftalığın almak için kapıda boynu bükük bekler; Kemal de:

— Melik! Melik! Yine mi tü- kendi metelik!

diye şakalaşarak haftalığım öder di.

Melik aynı zamanda Kem al’in ev için ufak tefek alışverişini de yapar, ekmek, peynir, şeker, çay gibi bakkaliyelik ihtiyacım karşılardı.

Kemal çok sevdiği kırm ızı mü­ rekkebini tashihlerde bol bol kul­ lanır; yazıları âdetâ yeniden ka­ leme alırdı. Yalnız kendi maka­ lelerini değil, Ziya Beyin maka­ lelerini de tashihlerle değiştirdiği vâkiydi. Melik başına iş çıktığı, yeniden sayfa bağlamak zorunda kalacağı için üzülür, içinden söy­ lenirdi. N e var ki, K em al’e öyle­ sine bağlanmıştı ki. her nazmı, her sözünü çekiyordu.

Gazete basıldıktan sonra K e ­ mal yine M elik’le birlikte posta­ lama işine girişirdi, ilkönceleri Hürriyet Yeni OsmanlIlardan Reşat Beyin üzerinde görülüyor ve Kemal kendini belli etmeden yazılarını hazırlıyordu. Ancak 3 ağustos 1868 tarihinden itibaren Reşat adının arkasına gizlenmek lüzumunu duymaksızın kendi adıyla H ü rriy eti çıkartmağa ve Sadrazam Âli ve H ariciye N a zın Fuat Paşalar aleyhine şiddetli tenkitlerini yağdırmağa devam etti.

Yazüarında faydalanabileceği ve örnekler gösterebileceği kay­ nakları yok denecek derecede azdı Bu bakımdan babasmdan kitaplar istiyordu. Meselâ, Fars dilinde kaleme alınmış Ravza- tüssafa ve sonra Üçüncü Selim ’l boğanların kim olduğunu, boğul­ ma olayının nasıl işlendiğini gösteren bir kitap ve Yavuz Sul tan Selim ’in Yusuf adlı mâşû- kunun nasıl öldürüldüğünü taf- silen yazan bir eser gönderme­ sini rica ediyordu. Kemal Bri- tish Museum’un kitanlığından da faydalanmağı ihmal etmiyordu; ne var ki. kitaplığın doğu eser­ leri bölümü pek fakirdi.

--- Y A R IN :

---ZİYA BEY

«ZAFERNAME»yi

YAZIYOR

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

li ve reîsü’l-etibbâ’i’s-sultânî olup mahmiye-i İslambol’da Timurkapu kurbunda Daye Hâtun Mahallesi’nde sâkin iken bundan akdem irtihâl-i dâr-ı bekā eden el-Hâc

ertesi günü, yeni Dışişleri Bakanı olan Saraçoğlu Şük­ rü Bey ziyaretime geldi. İs­ met Paşa’nın beni Londra Büyükelçiliği'ne tayin et­ mek

American Journal of Psychiatry dergisinin fiubat say›s›nda yay›mlanan araflt›rma sonuçla- r›na göre Asyal› erkeklerin ideal bedenleri, kendi bedenlerinden yaln›zca 2

h›zla gelen bir tekne, araba kullan›r- ken birden önünüze ç›kan bir yaya... Sinir sisteminin ‘haz›rl›kl›l›¤›’, bu tür durumlarda çok daha hayati önem ta-

Müslümanların gündemine girmesi ve oluşumu tamamen ve doğrudan Kur’an’la alâkalı olması sebebiyle kıraatler, neredeyse Kur’an’la eş-zamanlı olarak ortaya

Fikret Mualla, sabahın köründen gece yarılarına kadar şarap içmeden duramayan muhteşem bir alkolik O anda verin ona bir şişe şarap, size anında bir resim

Büyük mimar, yanında kendisi kadar hünerli ve = azimli, nice mimar ve ustalarla birlikte çalışmış: Sanıca Paşa.. Halil E Paşa, Zağanos Paşa hattâ bizzat