• Sonuç bulunamadı

Kitap ve mecmualar arasında

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kitap ve mecmualar arasında"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ağustos

1930

1< jta p v e m e c m u a la r

arasında

Yazan N. S.

~ y amrk ¡¡Cemal — Maarif vekâleti tarafından neş­ redilen ( Büyük adam­ lar J serisi dahilinde çıkan bu kitabı,

oğlu Ali Ekrem Bey yazmış. Büyük adamların oğullarının lıemen daima nasipleri, o babaların büyüklüğüne erişememektir, ve onlar, kendilerini ancak babalarının hâtırasını ilâya vakîedebiiirlerse tekrime hak ka­ zanıyorlar. Bu yakınlarda vefat eden Siegfried Wagner’i, kendi de eserler bestelemiş olduğu için değil, İlâhî babasının eserlerine ve hatı­ rasına hayatını vakfettiği için hatır ­ layacağız. Namık Kemal’in oğlu da. şiirden tiyatroya kadar, her vadide yazmış olmakla beraber, bir kaç şiiri istisna edilirse, kendisinden unutulmayacak olan şeyler, bilhassa babasına dâir bize öğrettikleri ola­ caktır. Bu kitapta çok kıymetli ma­ lûmat var. Ancak, ilâve edeceğim ki, Kemal’in hususî hayatından çıka­ rak karıştığı siyasiyat âlemine her girişinde, Ali Ekrem Bey itiraza çok mütehammil şeyler söylüyor. Meselâ, ( Kanunu esasi ilânı mün­ hasıran Namık Kemal’in reyile ya­ pılmış olsaydı, Abdülaziz daha evel hal’olunur, Abdiilhamit elleri kolları bağlı olarak padişahlığa getirilir ve Tiirkiya en mükemmel kanunu esa­ siye , sonra da cumhuriyete nail olarak dünyanın pek muazzam bir

devleti halinde payidar olurdu. ) derken, tarihe pek te iltifat etme­ mektedir. Abdülaziz daha evel tahttan indirilseydi belki de Murat tecennün etmez ve binaenaleyh AbdüHıamit tahta çıkmazdı. Fakat Abdiilhamidin istemiş olduğu müd­ detle Kemal’i teshire muvaffak ol­ duğunu, onu en çok sevenlerden Ebüzziya da yazdığı g ib i, büyük vatanperverin cumhuriyet ilân et­ tirmeği sadece tahayyül etmiş oldu­ ğuna dair de tek vesika ve enımare pek te gösterilemez.

Kitapta, hayatta ancak yazı ve kitaba ait şeylere bir kıymet veren Kemal’in, oğluna dedesi tarafından hediye edilmiş bir kaleıııtraşı kıska­ narak bir türlü isteyip kullanmağa cesaret edemediğini anlatan yer­ de gözlerim yaşardı. Eserin böyle müessir bir çok yeri var. Lâkin, keş­ ki bu yerlerde muharrir karile hi­ kâyelerin arasına girerek takdir edilmek icap ettiğini bize ihtar eylem eseydi!

i t

>/. *

Düsturnamei E n v e r i: Methal--

Türk tarih encümeni iki sene evel Düsturnamei Enveri isimli manzum tarihi basmıştı. Bu defa, eseri Pa­ riste milli kütüphanelerde bulunan yegâne nüshasından istinsah etmiş olan Mükrimin Halil Bey Methal

(2)

ün-Sahi fe : 42 Türk Yurdu S a y ı : 22-227 vanile 98 biiyiik sahiîelik bir kitap

neşretti. Mükrimin Halil Bey OsmanlI imparatorluğunun kurulma zaman­ larındaki ve bundan evelki Anado­ lu tarihini en iyi bilen iki üç tarih­ çimizden biridir. Şimdiye kadar bildiği şeyleri bir türlü yazmamasın­ dan sıkılıp üzülüyorduk. Bu kitabile uzun ve ciddî tetebbularından küçük bir kısmını muharrir irfan âlemine veriyor. Aydın oğullarının tarihini ve bu vesile ile OsmanlI hanedanı­ nın ilk devrini Mükrimin Halil Bey pek etraflı ve kıymetli malûmat ve­ rerek anlatmaktadır. Değerli muhar­ rire ilminden daha başka mahsuller beklediğimizi söylerken, Enciiıııe ııiıı haber verilmiş olan başka- eser­

lerini de alâka ile beklediğimizi ilâve edeceğiz.

, Garba Doğru, — 1 Ağustosta, kabında 15 günde bir Çıkacağını lıaber vererek ilk nüshası intişar eden bu mecmuanın ikinci nüshasını halâ göremedik. Şiirler ve İngiliz­ ceden tercüme edilmiş makale ve fıkralar altında imzasına rasgeldiği- ıııiz Kâzını Sevinç Bey, sahibidir. Abdülhak Hâıııit Beyefendinin (Unut­ tuklarını) serlevhalı bâzı düşünce ve hatıraları ile ilk sahifesiııi süs­ leyen buyeııi mecmuada, daha başka okunacak şeyler de var. Meselâ pek kültürlü bir muharrir olan Ab­ dülhak Şinasi Beyin (Klasikler, Ro­ mantikler ve Hamdullah Suphi ) isimli makalesi özlü bir yazıdır. Bir hayli zamandan beri kendisini okuyamadığız Necip Fazıl’ın (Ne ileri, ne geri ) Unvanlı şiiri, faraza (Kaldırımlar) yanında basit kalmak­

la beraber, lâalettayiıı bir şaire hiç nasip olmayacak bir parça. Akşam vakti, odasının penceresi oniinde âdeta yumuşayarak ve akşama ka­ rışarak zamanı ve hareketi unutan şair, ağaçlı yolda kol kola gelen üç kız körüyor :

Vücutları bir ahenk; O kadar hafifler ki Elimizi uzatsak Ve havaya sallasak, Üçü de titreyecek. Bir ahenk gibi tirkek, Havada eriyecek.

Cevdet Kudrat’in, ayı balkondan uzanan bir kadın gibi yakın diye tasvir eden «Bir yükseliş» şiri, kendisinin ancak vasat şiirlerinden biridir. Fecri âti devrinde yazan Ali Sıılıa Beyin de, (Bir güz akşamı) iinvanlı ve kıt’aları arasında hay­ li uzaklık bulunan şirinde ilk (ken­ dimle ben yabancı, o yerlerde ge­ zerken) beyti, insana manzumeyi ümitle başlatıyor. (Garba doğru) ıııııı devam edebilmesini samimiyet­ le temenni edelim .

Muhil — Çok güzel bir şekilde

çıkan mecmuanın bu nüshasında da bir çok ansiklopedik malûmat veren makaleler var. Ahmet Cevat Beyin (Büyük Türk inkılâbına dair) ünvanile devanı eden tarihî yazısı vakayii ana lıatlarile tesbit ve izah ediyor. Refik alııııet Beyin (Meşru­ tiyetten sonra sahnede Türkler ) makalesi bir az daha tafsilâtı ihti­ va etmeliydi. Mebrure Hurşit hanı­ mın (Schunıann) baklandaki maka­ lesi için de aynı şeyi söyleyeceğiz.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

40 yıldır tanıdığım Eyuboğlu, her çevrede, her yerde, dost top­ lantılarında, tiyatrolarda, hakim huzurunda hep insancıl, hep gü­ leç, hep anlayışlı, hep

Bilgisayar destekli eğitim; öğrencilerin akademik başarılarının yanında bilimsel düşünebilme becerisi ve öğrencilerin bilimsel bilgilerinde de artışa sebep

Ş işli’deki Atatürk evi 1942 yılında, o zamanki sahiplerinden İstanbul Belediyesince satın alınmış ve İnkılâp Müzesi olarak düzenlenmiş ve bir yıl

“Kişisel Değerler Envanteri” ile kriter geçerliliği için karşılaştırmalı korelasyon analizi yapılan “Schwartz Değerler Ölçeği” arasında benzer faktör

Yüksekkaldırım İstanbulun en eski bir yeri olduğu için onu öylece mu­ hafaza edelim. Fakat basamakları tamir etmek, onu zamana uydurmak

(Yeniçeri Ocağı Komutanlığı) avlusundaki ilk ahşap yan­ gın kulesi 1756’da yanmış; yerine yine ahşaptan bir kule yapılmıştı.. 1826’da Yeniçeri Ocağı

Bey’in oğlu Yekta ile evlendikten sonra bu köşke yerleşerek köşkün eski ahır bölü­ münü tadil etmiş ve Türkiye’nin ilk disko­ teğini eşi ile birlikte

Şimdi 18 yaşındaki bir adam eline gitarı alıp bizim zamanımızdaki gibi bir şeyler yapmı­ yor Türkiye’de.. Belki de yapmasına imkân