Halici Ziya
Uşaklıgilin
Son günleri...
H
alit Ziya Uşakhgil Salı saba hı saat tam 7,30 da öldü. İs tediği gibi değil, kendisine kaderin nasip ettiği gibi öldü.İki yıl kadar oluyor,
Halit Ziya Uşaklığil, bir gün bana «Hakkı Bey» den bahsetmişti.
Eski Darphane müdürü, Halit Ziya nın gençlik dostu ve köy komşusu Hakkı Bey bir sabah arkadaşlarile konuşurken bir baygınlık hissederek gözlerini kapıyor, kapayış, o kapayış- tır.
Halit Ziya Uşaklığil bana bunu an latmış ve demişti ki:
Bu dünyada artık bir tek isteğim kaldı, Hakkınınki gibi bir ölüm... Zahmet çekmeden, zahmet verme den, burada, bu köşede..
Bu köşe...
Halit Ziya Uşaklığil iki seneden beri İstanbula, bir senedenberi de, o, çok şevdiği bahçesine inmemişti.
Bütün vaktini, yine çok sevdiği gül saksıları ile dolu, kapalı balkona ba kan, bu köşede, bir sigara, bir de ki tap gazete masası arasında geçiriyor du.
Bir gözü çok yorgundu.
Buna rağmen yalnız öbür gözünü kullanarak kendisine yollanan bütün kitapları okuyor, istiyenlere mütalâ alarım yazıyor, bir taraftan da, eski harflerle yazılan kitaplarının yeni harflere çevrilenlerini, dilde sadelik yaparak tashih ediyordu.
Arada bir geçmiş günlerin hâtıra larına daldığı ve o hatıralardan bazı hurim hiçbir noktasını ihmal etme - den, anlattığı oluyordu.
Bu hâtıraların son kırıntılarını bi ze yazmışı,
«ît aralık, yaşayış tarzıma yekne saklığında küçük en- «vğ»şîkiik yapa bileceği ümidlle, yine birkaç yazı rica etmiştim.
Dedi ki:
«Bir muharririn hayatında, artık atlanıp geçilmemesi icabeden bir çiz gi vardır, size yazdığım Jıâtıralar he pim muharrirlik hayatımın o çizgisi ni teşkil ederler.
Bundan sonra yapacağım tek iş, iş te şu Hilmi Kitabevinin yolladığı pro vaları tashih etmekten ibaret kalıyor.
Fakat, o da olmadı. Tamam olmadı. Halit Ziya Uşakhgil üç ay evvel bir sabah vatağmdan kalkamadı.
Etrafındakiler telâşa düştüler, dok tora telefon etmek istediler. Fakat o, elinin bir işaretile herkesi durdurdu.
Hiçbir şeyim yok, diyordu, hiçbir iştiran duymuyorum, doktorun çağırıl masını da istemiyorum. .
Doktorların ancak dost sıfatile ge lebilenlerinden istifade edilebiliyordu. Bu arada da, hiçbir şey yemiyen, ye mek istemiyen hastanın zaafı arttık
şa artıyordu.
Bir gün odanın tâ öbür köşesinde, yfengeme ancak bir fısıltı ile mutlaka bir konsültasyona ihtiyaç olduğunu söylüyordum. İşitmediğinden eminim. Fakat belki dudaklarımın kıpırdayı - şnıdan anlıyarak elife işaret etti. Yak laştım.
Sakın doktor çağırtmayasın, kabul yetmem. Mahcup olursun, dedi
Bir isteği vardı;
Kızı Behin gece gündüz başı ucun da, ancak Yedadm ölümünden sonra tek kalan oğlu, Vişi sefareti müsteşa rı Bülent uzaklardadır. Ölmeden onu da görebilmek..
Halit Ziyanın refikası bu son iste ğin yerine gelebilmesi için, oğlunun avdetinin tesrii hususunda Millî Şefi (nizitı şefkatile hükümetimize sığıhı- (Devamı 7 nci sayfada)
Hoiid Ziya
Uşaklıgilin
Son günleri...
(B a s ta rafı 1 inci s a y fa d a ) yor ve bir sabah Bülent tayyareden tayyareye atlıyaıak çıkageliyor.Hastaya sihhatinin gerçekten geri gelmesi mümkün olsaydı. Bülendi gör mek bu mucizeyi mutlaka yaratırdı. Gerçekten derhal bir salâh göründü, ve Bülendin ısrarile, evvelce reddedi len konsültasyonlar da yapıldı fakat salâh muvakkatmiş bunu kendisi de I biliyordu.
Geçen hafta Vali ve Belediye Baş kanı Dr. Lûtfi Kırdarla Basın Kuru mu Başkanı Hakkı Tarık Us’tan son- ya Hüseyin Cahit Yalçın gelmişlerdi
İlk gelenlere hiçbir isteği, ıstırabı olmadığını söyledi. Fakat yanı başına oturan Hüseyin Cahit Yalçına bir sual sordu:
Artık yetişmez mi?
Tanıyor ve anlıyordu. Ancak vakit mefhumunu biraz şaşırmıştı.
Üç beş dakikalık dalgınlığı mütea kip beni gördü, iki yanağından öp -
tüm. Gözlerinde bir memnunluk ışı ğı, hafifçe söylendi.
Ne kadar da erken gelmişsin.. Halbuki saat 14 tü.
Kızı Behine döndü:
Ekremin bu kadar erken gelmesi için mutlaka bir sebep olmalı..
Pazartesi son günüydü, bütün ailesij efradını yanma topladı ve akşama1 kadar bilhassa Bülendi daima gözü nün önünde bulundurmak istedi.
Salı sabahı sakindi. Bir aralık göz lerini kapadı:
, Şaat tam 7,30 dur. Ve...
O gün kendisinin kurduğu bu sa at <o dakikada kendiliğinden durdu.
Artık hiç işlemiyecektir. Tıpkı eski floştu gibi.
Al.t EKREM UŞAKLIGtL j
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi