Yazan: V edat Örfi B E N G Ü
Fazla söyliyemedi... Bir silâh sesi işitildi.
Haşan, kendisinin bir cüzzamlı olmasına sebebi yet veren adama, korkunun verdiği bir dehşetle ateş etmişti.
Doktor Feridun, boğuk bir ses dahi çıkarmaksızın yere yıkıldı.
Bedia bir feryat koparamıyacak kadar taş kesildi. Kadın ve erkek, korku ile bakıştılar ve yerde yatan cesede nazarları saplanırken, dudaklarından tek bir kelime süzüldü:
— Cüzzamü...
illetliler haykırıyordu!!...
Ertesi günkü gazeteler bir cinayetten bahsettiler ve zengin bir tüccarın, evine taarruz ederek kendisini öldürmeğe teşebbüs eden bir tımarhane kaçağını na sıl öldürmüş olduğuna dair haber verdiler.
Herkes, bir «aile yuvası» na gece vakti taarruz eden serseriyi lânetle andı.
Haşanın, bir canavar yüzünden elini kana boya dığına acıyanlar oldu.
Bir çoklan:
— înşaallah mahkemede beraet eder!... dediler. Adamcağız ne yapabilirdi ki?... Kendini kurtarmak için ateş etmeğe mecbur olmuş!...
T e frik a N o: 47
işin iç yüzünü kimse öğrenemedi, bilmedi. Hakikatte bir «ihtiras» bi rfacia yaratmıştı!...- Üç kişinin ölürhiyle neticelenmişti bu facia!... Damarlarına cüzzam illeti girenler de birer «öl müş» ten farksız değildiler elbet!...
«Ölen» lerin üçü de haksızdı.
Bir kısmı zevkleri uğrana aile düsturlarım çiğ neyerek facialar yaratmış, bir kısmı intikam hırsları na yenilerek başkalarının hayatına ölüm zehirleri saç- ; maktan çekinmemişti
Bu hak, kimsede yoktu!...
Her suçun cezasını verebilecek yegâne salâhiyet sahibi kuvvet, çünkü yalnız «kanun» dur. Yeryüzünün
büyük ışığı, yanılmaz büyük «kanun».
Bu aile faciası da, emsali gibi unutulup gitti. Ve... bu facianın son safhası, eti çürüyenler ara sına iki cüzzamlmın daha karışmasiyle kapandı. Bun lardan biri baş suçlu olan Bedia idi.
«Yuvaya ihanet» in ne korkunç bir hareket oldu ğunu farkedemeyerek, beş dakikalık zevkler uğruna, bu facianın temelini kuran kadın, etleri «düküle dö- küle ölenler» kampında t)ir iki yıl sonra çıldırıyor ve son nefesini veriyordu.