• Sonuç bulunamadı

Edebiyatımız aşk açısından yoksul:"Edebiyatımızda Aşk" konulu panelde yazarlar toplum olarak aşkı tanımadığımızdan söz ettiler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Edebiyatımız aşk açısından yoksul:"Edebiyatımızda Aşk" konulu panelde yazarlar toplum olarak aşkı tanımadığımızdan söz ettiler"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SAYFA

CUMHURİYET

14

m T T T

KULTUR

'Edebiyatımızda Aşk’ konulu panelde yazarlar toplum olarak aşkı tanımadığımızdan söz ettiler

‘Edebiyatımız aşk açısından yoksul’

► Aşkı, insanı keşfettiğimiz tek alan olarak gören Afşar Timuçin, Tiirk edebiyatında insanı,

dolayısıyla aşkı keşfeden çok az yapıt olduğunu savundu. Pınar Kür kadın yazarların aşkı

yaşamanın zorluğunu yazdıklarını, erkek yazarların ise bu konuyu yüzeysel olarak

geçiştirdiklerini söyledi. İlhan Berk de erotizmle aşkı özdeşleştirdi.

Kültür Servisi - Aşkı ne kadar tanıyo­

ruz? Hayatımızda aşka verdiğimiz yer, banka hesabım ızdan önce mi geliyor sonra ıjıı? Üzerine düşünmeye değer bir şey mi şu aşk dedikleri?... 15. TUYAP Kitap Fuarı’nm.bu yılki teması ‘Aşk ve

Aşk Edebiyatı’ olunca, düzenlenen pek

çok panel ve söyleşilerin başlığında

‘Aşk’a rastlıyoruz. Kimileri, yaşanan

bunca acının ortasında ‘şimdi aşkın sıra­

sı mı’ diye dursun aşk, engelleri binbir

güçlükle aşıp gündemin tepesine oturu­ yor işte.

Kitap Fuarı’nda düzenlenen panelde yazarlarımız ‘Edebiyatımızda Aşk’ı tar­ tıştılar. Konu aşk olunca tartışmalar Türk toplununum aşka bakışı ve ‘mutlu aşk

var mıdır, yok mudur’ gibi konular üze­

rinde yoğunlaştı. Aşkın, Türk edebiya­ tındaki yansımaları ve yazarlarımızın aş­ ka bakışı ise katılımcıların birbirlerine

• •

‘konudan sapmayalım’ uyarıları ile gün­

deme gelebildi.

Füsun Akatlı, Pınar Kür, İlhan Berk ve Afşar Timuçin’in katıldıkları panelde,

aşka ilişkin dile getirilen gerçeklerden biri, toplum olarak aşkı tanımıyor oluşu- muzdu. Bu yüzden de aşk edebiyatının düşünebilmek için önce aşkı tanımak bilmek gerekiyordu. Aşkı, insanı keşfet­ tiğimiz tek alan olarak gören Afşar Ti­ muçin, Türk edebiyatında insanı, dola­ yısıyla aşkı keşfeden çok az yapıt oldu­ ğunu savundu. “Bizim edebiyatımız aşk

açısından çok yoksul. Şairlerimiz, kendi­ lerini sıkı sıkı koruyorlar. Sert, erkeksi

bir dille yazıyorlar”.

İlhan Berk ise divan edebiyatına dek uzanan süreçte aşkı anlatırken önemli bir gerçeğin altını çiziyordu: “Divan şa­

irleri düny a kadar aşk şiiri yazmışlar, a- nıa sanki hiçbiri bir kadını sevmemiş, birlikte yürümemiş gibi. Şair, devlete bağlıdır, bu bağlılık y üzünden elbette ka­ dın övülemez, kişisel dertler anlatıla­ maz”.

Pınar Kür ise roman ve öyküde aşkı anlatırken Türk edebiyatında tensel aş­ kın mutlaka Müslüman olmayan bir ka­ dınla gerçekleştirildiğini, gerek roman­ cı, gerek toplumun ‘günah işleyen’ kadı­

na antipatik baktığını söyledi. Kadın ya­ zarların aşkı yaşamanın zorluğunu yaz­ dıklarını, erkek yazarların ise bu konu­ yu yüzeysel olarak geçiştirdiklerini sa­ vunan Pınar Kür ‘Türk romanında evden

dışarı çıkıp da kötü yola düşmeyen kadın yoktur’ saptamasını yaptı.

‘Aşk şiiri yazan kadın

ne zaman kabul görecek?’

Aşkı yaşamayan bir toplumun, edebi­ yatının da aşktan yoksun olacağı savu­ nulurken söz dönüp dolaşıp aşkın tanım­ larına dayandı. Aragon’un ünlü dizesi

‘Mutlu aşk yoktur’ üzerinde görüş birli­

ğine varılırken Ilhan Berk bir başka nok­ taya dikkat çekti:

‘Aşkta mutluluk vardır, ama süreklilik yoktur’. Berk, erotizmi aşkla özdeşleş­

tirirken Afşar Ti muçin ‘sadece mutlu aşk

değil, uygun aşk da yoktur’u savundu. ‘Aşkı değil, aşkın edebiyattaki yerini tar­ tışalım’ diyen Pınar Kür de sonunda aş­

kın tanımını yapmaktan kendini alıkoya­ madı:

“Aşk resmen bir hastalıktır. Nasıl ate­ şiniz çıkıy or, ilaç alıyorsunuz. Aşka yaka­ landığınızda da tek çare böyle bir ilaç bu­ lup aşktan kurtulmaktır”.

Panelin son noktasını dinleyiciler ara­ sında ‘aşk şiiri yazdığı için çevresinden

baskı gördüğünü’ söyleyen bir kadın şa­

ir koydu: ‘Edebiyatta aşk şiiri yazan ka­

dın ne zaman kabul görecek? Kadın şa­ irler ne zaman göğüslerini gere gere ben aşkı yazıyorum diyebilecekler?”.

TUYAP

15. yılını

kutladı

Bu yılın onur yazarı Peride Celal’e ödülünü Bülent Önal verdi. 15 yıldır fuara katılan Cumhuriyet Kitap Kıılübü’ne verilen ödülü ise Raif Ertem aldı. (K A D ER TU Ğ L A ) Kültür Servisi - TÜYAP

Kitap Fuarı’nın 15. yılma u- laşması nedeniyle evvelki akşam Hilton Balo Salo- nu ’nda bir kutlama düzen­ lendi.

Pek çok yayıncı, yazar, çevirmen ve basın mensu­ bunun davetli olduğu gece­ de TÜYAP Yönetim Kuru­ lu Başkanı Bülent Ünal. 1996 onur yazarı Peride Ce- lal’e ödülünü, 15 yıldır fuara katılan yayınevlerine de şükran plaketlerini verdi.

Korhaıı Abay’ın sunduğu

gecede söz alan Bülent D- nal. özellikle istikrarı yaka­ layamamış toplumlarda 15 yılın gelenekselleşm e açı­ sından önemli bir zaman di­

limi olduğunu söyledi. TÜYAP’ın en bü­ yük amacının kitap fuarını gençlere sağ­ lam temellerle devretmek olduğunu bil­ diren Ünal, kendilerini bugüne getiren yayıncı, yazar, çevirmen ve okurlara te­ şekkür etti.

Daha önceki yıllarda Fazıl Hüsnü Dağ­

larca, Nadir Nadi, Turhan Selçuk, Melih

Cevdet Anday, Yaşar Kemal, Rıfat İlgaz, Adalet Ağaoğlu ve İlhan Selçuk’uıı ka­

zandığı onur yazarı ödülü 1935 yılından bu yana edebiyatımıza pek çok yapıt ka­ zandıran Peride C elal’e verildi.

TÜYAP Onur Yazan seçilmesi nede­ niyle Peride C elal’in biyografisini- ve hakkında yazılan yazılan derleyen Pen

Yazarlar Derneği Genel Sekreteri Alpay

Kabacalı da hem Peride Celal hem de

TÜYAP’ın başarısının birlikte kutlan­ masından duyduğu mutluluğu dile ge­ tirdi.

Peride Celal yaptığı konuşmada önce­ likle kendisine okuma alışkanlığı kazan­ dıran annesine ve destek olan dostlarına

teşekkür etti. Yazma hırsı ve yeteneği ne­ deniyle bu mesleği seçtiğini bildiren Ce­ lal, yazarlıkta asıl amacının büyük kent­ te kaynaşmaya çalışan yukarıdakileri ve aşağıdakileri bir arada anlatmaya çalış­ tığını belirtti,

15 yıl boyunca kesintisiz olarak TÜ- YAP’a katılan Cumhuriyet Kitap Kulü­

bü ve Çağdaş Yayınları. Yapı Kredi Ya­ yınları, Red House Yayınları, Milliyet Yayınları. Arkın Kitabevi ve Varlık Ya­ yınları temsilcilerine birerplaket verilir­ ken Türkiye Yazarlar Sendikası İkinci Başkanı Feyza Hepçilingiller ve Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Atıl Ant, Bü­ lent Ü nal’a birer şükran plaketi verdiler.

‘ Polisiye rom an ,

çağm a tanıklık ed er’

► Nedir polisiye roman? “ Kılıçsız”, yalın anlatımı ve

okuyucusunun zekâsını sınayan kurgusuyla,

eğlendirme ve bilgilendirme öğelerini bir arada

barındıran bir tür. Okuyucu açısından riske girmeden

suça katılımı sağlaması da cabası.

Kültür Servisi - TÜYAP’ta otuz

kadar okur, bir “suça" ortak oldu­ lar! Otuz kişi birbirlerine şüphe do­ lu bakışlar atarak loş bir odaya do­ luştular önce. Derken beyaz saçlı, zeki bakışlı bir adam, esmer, sakal­ lı. gözlüklü bir İkincisi ve yüzü gü- lerk içeri giren bir diğeri yerlerini aldılar. Bu kişiler az sonra gerçek­ leşecek suçu örgütleyen Erhan Be-

ner, Ahmet Ümit ve Masis Kürkçü-

oğlu’dan başkası değillerdi. İlerle­ yen dakikalarda, herkesin neden bir araya geldiği belli oldu; “Suç Ça­

ğında Polisiye Roman” tartışılacak­

tı...

Yazın Yayıncılık tarafından dü­ zenlenen panelin ilk konuşmacısı

Erhan Bener’di. İçinde yaşadığımız

çağı şiddet çağı olarak tanımayan Bener, uyuşturucu ve silah ticareti­ nin körüklediği bir edebiyatın top­ lumu bilinçli olarak şiddete yönelt­ tiğini söyledi ve bu edebiyatın ürünlerini, “sözde” polisiye roman olarak niteledi. Türkiye’deki polisi­ ye romana gelince: “Batı toplu-

muııda işlenen suç. çeşitli incelikler­ le örtbas edilmeye çalışılır. Bu say e­ de polisiye roman ortaya çıkar. Çö­ zülmesi gereken bir toplum suçu

v ardır ortada. Oy sa bizim toplumu- muzda. bir adanı namus için karı­ sını öldürür, kırk y erinden bıçaklar v e gider karakola teslim olur. Bu or­ tamda polisiye yazamazsınız.” Mi­

ras hukukumuz Batıdan farklı ol­ duğundan cinayet gerektirmediği için bu durumda geriye bir tek ca­ susluk kounlu polisiye roman kalı­ yordu Bener’e göre.

Sis ve Gece adlı romanıyla Türk

polisiye romanına yeni bir soluk ge­ tiren Ahmet Ümit, polisiye romanı, yeni olanı içine katması ve bütün­ lüğünü yitirmeden farklı bir özellik kazanması açısından caz ve sine­ mayla özdeşleştirdiği konuşmasın­ da, polisiye romanı yaşayan bir tür olarak niteledi. Ümit’e göre okuru asıl çeken; polisiye romanın, yani, bu çok bilinmeyenli denklemin, bi­ linmeyenlerinin sayısı artsa da bü­ tünlüğünü yitirmemesi... Ümit'in polisiye yazmasındaki nedense; di­ linin hızlı olması ve 12 Eylül döne­ minde kazanılmış bir yetenek ola­ rak entrika kurmayı sevmesi. Yazar ayrıca, günümüzde katilin, modem çağ insanını yok etme boyutuna ge­ tiren sistem kurumlannın kurbanı olduğunu sözlerine ekledi.

Düşünce ve İfade

Özgürlüğü Ödülü ’ nü

Kemal ile Öz aldı

Kültür Servisi-Türkiye Yayıncılar Birliği’nin ‘Düşünce ve

İfade Özgürlüğü Ödülü bu yıl Yaşar Kemal ve yayıncısı

Erdal Öz'e verildi.

Ödül, düşünce ve ifade özgürlüğü için mücadele eden yazar ve yayıncılara bu mücadelelerinde yalnız olmadıklarını ifade etmek ve kamuoyunun dikkatini onların mücadelesine çekmek amacıyla veriliyor. Yaşar Kemal ve Erdal Öz, son olarak ‘Düşünceye Özgürlük ye Türkiye’ kitabında yer alan Yaşar Kemal’in ‘Türkiye Üzerinde Kara Gökyüzü’ adlı makalesi nedeniyle yargılanmışlardı. İstanbul 2 no Tu Devlet Güvenlik Mahkemesi, Yaşar Kemal ve Erdal Ö z’ü

‘yayın yoluyla toplumun muhtelif kesimlerini ırk, düşünce, bölge ve mezhep farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik etm ekten’ suçlu bulmuştu. Geçtiğimiz

günlerde de Yargıtay’ın bu kararı onaylamasıyla Yaşar Kemal’in hapis, yayıncısı Erdal Ö z’ün para cezalan •kesinleşmişti. 1996 Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri,

Yaşar Kemal ve Erdal Ö z’e, bu akşam saat 19.00’da TÜYAP Kitap Fuan kapsamında yapılacak bir törenle verilecek.

Yazar ve yayıncılar

birbirlerini anlattılar

► Panelde Aydın İlgaz babası Rıfat İlgaz’ı yayıncısı

olarak anlattı. Erdal Öz de Sergi Yayınevi’yle

başlayan yayıncılık serüveninden söz etti. Ahmet

Küflü ise yazarı Muzaffer Izgü’yle ilgili anılarını

aktardı.

Kültür Sem si - TÜYAP Kitap

Fuarı’nda yazarlar, yayınevleri, ki­ taplar ve okurlar bir araya gelince elbette oldukça hoş anlar, yakınlaş­ malar da yaşanıyor. Bu olumlu yan­ ların yoğunlaştığı mekânlar da sa­ nırız onca harala gürele içinde ede­ biyatın. sanatın ve demokrasinin tartışıldığı panel salonları. TÜYAP etkinlikleri kapsamında yayıncılar ve yazarlar birbirlerini anlattılar. Aslında işveren ve çalışan konu­ munda olan yayıncılar ve yazarlar ülkemizde imkânsızlıklar içinde verilen savaşın ortak savaşçıları.

“Yayıncılar Yazarlarını. Yazarlar Yayıncılarını Anlatıyor” başlıklı. Faruk Şüyun’un yönettiği panelde

ilk söz alan Aydın İlgaz, babası Rı­

fat İlgaz’ın yayıncısı olma sürecini

anlattırken oldukça duygulandı. Aydın İlgaz babasıyla ilgili anek­ dotlara yer verdiği konuşmasında yayıncı olmasını babasının başlan­ gıçta istemediğini, ama kendisini bu işe yine Rıfat İlgaz’ın yazar ve mücadeleci kişiliğinin çektiğini be­ lirtti.

Can Yayınları’nın sahibi yazar

Erdal Öz de Sergi Yayınevi ile baş­

layan yayıncılık serüvenin pek çok

acı anısını izleyicileri gülümseten, yer yer güldüren kendine özgü tar­ zıyla anlattı. Uçaktan korkmasına karşın uçak kaçırma suçundan bir yıl hapisanede kalmasına neden olan bir yargı macerasını anlatan Öz, bu süreç içinde “her nedense” yayınevinin de kapatıldığını ve bu nedenle Sergi Yayınevi serüveninin de sona erdiğini belirtti. Erdal Öz izleyicilere “çok şeker” diye nite­ lendirdiği hapishane günlerini tav­ siye etmeden de duramadı.

Panelin son konukları ise uzun yıllara dayanan bir dostluğu ve ya- yıncı-yazar ilişkisini sürdüren Bil­ gi Yaymevi’hih sahibi Ahmet Tev-

fik Küflü ile ünlü yazar Muzaffer Izgü’ydü.

Muzaffer Izgü yayıncısıyla ilgili 1941 Terden başlayan pek çok anek­ dota yer verirken kendisine duydu­ ğu sevgi ve saygıyı da sık sık vur­ guladı. Ahmet Küflü ise Muzaffer Izgü’nün bugüne kadar yayımlan­ mış 16 bin sayfalık kitabını hatırla­ tarak yazarın adeta yirmidört saat çalıştığını belirtti. Sanırız yazarı ve yayıncısını birbirlerine bağlayan en önemli etken de bu çalışkanlıkla­ rıydı.

KİTAP F U A R I N D A YARIN

i m i n i m . . . . . ı . . . . . . ,

A SALONU >\ 13.00 - 15.00 / Panel: Türkiye’de Terör ve Basın.

Yöneten: Sezgin Kızılçelik.

Konuşmacılar: Oktay Ekşi. Mustafa Gündüz, Yalçın Özer.

15.00 - 17.00 Panel: Savaş ve İnsan.

Yöneten: RagıpZarakolu.

Konuşmacılar: EşberYağmurdereli. Ertuğrul Kürkçü,Meh­

met Metiner, Erhan Bener.

17.00 - 19.00 / Bilge Karasu Aramızda.

Yöneten: Füsun Akatlı. y,-» Konuşmacılar: Yıldırım Tiirker. Murathan Mungan, Mü-’“

ge Sökmen. % 19.00 - 20.00 / Türkiye Yayıncılar Birliği 1996 Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödül Töreni

B SALONU

12.00-14.00/Feyza Hepçilingirler ile söyleşi. “KırnuzıKa- ranfıl Ne Renk Solar ve Öykünün Renkleri”.

14.00 - 16.00 / Konferans: Dil Üzerine.

Konuşmacı: Prof. Dr. Nejat Birinci.

16.00 - 18.00 / Panel: Aşk ve Şiddet.

Konuşmacılar: Pınar Kür, Canan Arın, Ferhan Özenen. Fe- ^

ride Yıldırım. I*

18.00 - 20.00 / Thomas Brussly ile söyleşi, “Genç Alman '• Edebiyatı-Küstah, Sulu Öfkeli”.

um:ag Kültür Etkinliklerikapsammda Uğur M umcu’nun y

avukatı M. Emin Değer. um:ag yayınlarının 26. kitabı olan ►* ‘Uğur Mumcu ve 12 Mart’ı okurlara imzalıyor. Cumhuriyet t;

Kitap Kulubii imza günü kapsamında Mehmet Başaran ve

Deniz Som kitaplarını imzalıyorlar.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

750 met­ relik bir kıyı şeridine yayılmış olan Baray, Abdülaziz’in em­ riyle yapılmış, plânını mimar Nigogos Balyan çizmiş, inşaatı oğullan Sarkis ve

Tezimde hidrolik sistemle güç üretimi ilkesine dayalı olarak, şekillendirmede kullanılan ve elektrik motoruyla pompanın tahrik edildiği klasik sisteme alternatif

Maksilla adındaki diş benzeri sivri çıkıntıları bulunan iki iğne derimizi delerek diğer iğneler için yolu açar.. Bu iğneler oldukça ince olduk- larından delinme

Parlaklığı hafifçe azalmaya devam edecek ve ayın sonlarına doğru günbatımından sonra yaklaşık iki saat süreyle gökyüzünün batısında parlak Jüpiter ile

CIP bu soruna çözüm olarak bir yandan Dünya üzerindeki tarıma elverişsiz olduğu düşünü- len bölgelerde ve benzeri şartların oluşturul- duğu laboratuvarlarda

[r]

Sonuç olarak WPW sendromlu hastalarda aksesuar yol ablasyonu yapıldığında ablasyon sonrası herhangi bir taĢikardinin özellikle AVNRT’nin indüklenmediği gösterilmelidir,

Cumhuriyet ailesi içindeki bunca yıllık tanışık­ lığımızda ona duyduğum sevgi ve saygıyı düşünü­ rüm de, onun güleryüzlü (bu, bir uygarlık