• Sonuç bulunamadı

Seven ve sevilen Mevlana

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Seven ve sevilen Mevlana"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Seven ve Sevilen Mevlâna

— YAZAN

M ASAN

-

 L İ YÜCEL

1

i

Yurdun her tarafından, dünya­ nın dört bucağından Konya’ya *•-fer var gene...

— Bu kadar insanı oraya çeken kim?

— Mevlâna!...

— Mevlânâ’ya bu çekici kud­ reti veren ne?

— Aşk!... — Bu aşk' kime? — Tanrıya!...

— Tanrı, görülme*, bilinmez. Gö rülmeyene, bilinmeyene âşık olu­ nur mu?

— Olunur. Çünkü aşk, görül­ meyeni gösterir, bilinmeyeni bil­ dirir. İnanma, gayba başlar; hu­ zura erer. Erenler, böyle derler ve biz onlara inanırız.

685 yıl önce 17 aralık günü gözle­ rini dış âlemden büsbütün çekip iç âleme çeviren ve kalıbını gurbette dinlendirip ruh kandilini uhrevîlik vatanında yakan Mevlâna, işte böy­ le bir âşık olduğu içindir ki. asırlar sonra kalbinde sevgi esenler ona koşuyorlar. Tanrıyı seveni kullar da sever; Tanrıda güzelliğin ku­ sursuzu, hakikatin kendisi, hakkın tamamı vardır. Allah, kemâldir. O- na ask, güzele, doğruya, eyiye bağ­ lanmaktır. Ona bağlananlar, çirki­ ne, yalana, fenaya iltifat edemezler. Hak aşkı ruhlarından çirkinlikleri siler, yalanları öldürür, fenalıkları yok eder.

Bir gazelinde «Ben sönüp giden­ leri sevmem» âyetini zikrederek

«Gizli şeyleri gören gözlere Tan­ rıdan şekiller, suretler göründüğü­ nü» bize haber verir ve şöyle na­

sihat eder: Aşkı canından eksik et­ me ki, işlediğin iyi ameller meyve versin, arttıkça artsın!...

Mevlâna, bize verdiği bu öğüdü bütün ömrünce tutmuş; Tanrı sev- gisile hayatında çağdaşlarının, ölü­ münden sonra da her gönül ehli­ nin sevgilisi olmuştur.

«Ey âşıklar, ey âşıklar, kadehi kaybettim. Kadehlere sığmıyan o şarabı içtim. Gül yüzlülerle gül bahçesi gibi açılıp gülüyorum; ktş gibi soğuk münkirlere karşı da kışa dönmüşüm; donmuş, buz kesilmi­ şim. Bir gün olur da yüzünün ak­ si sararmış yüzüme vurursa çeh­ rem, Anadolu güzellerinin yüzleri gibi parlar, ay kesilir; siyah yüz­ lülükten kurtulurum. Vakit darsldı, yürü yürü, yola çıkmak saati gel­ di dayandı dersen bana, derim ki: Sen bu sözü diri olana söyle, ben canımı Hakka ısmarlamışım, çok­ tan Ölüp gitmişim ben!. »

İşte Konya’ya kafile kafile gi­ denler, diri iken ölü olduğunu söyliyen, fakat ölmüşken diri

olan Mevlâna’yl görecekler. Top­ rağı mücevher yapan, susuzlara dolu dolu şarap sunan, kimsesiz­ lere yâr olan, kadehi hançer, han­ çeri kadeh şekline sokan, derdi ne­ şe, küfrü hidayet yapan Meviânâ- yı, görecekler. Aşk âleminde ken­ dini kaybedip felekler gibi dönen Mevlânayı görecekler. Büyük sev­ gilinin lâle gibi yüzünden safran gibi sararmış yiizile Allah, âşık) Mevlânâ’yı görecekler. Şarabının tadından kadehleri sarhoş eden, kadehinin mestliğinden şarabı coş­ turup çıldırtan Mevlâna’yı göre­ cekler. Dilinde mânalar secdeye kapanan, sözlerinde feryatlar âşık­ lara Salâ çağıran Mevlâliâ’yı gö­ recekler, Geceleri tâ sabahlara kadar yapayalnız sevda dalgaları arasında bocalayıp duran, hasret göz yaşlarile sevgilinin hayaline rahmetler yağdıran Mevlânayı gö­ recekler.

Görsünler! Onun makamı âşık­ ların kâbesidir. Oraya eksik giren, bütünlenip öyle çıkar. Çünkü o su

gibi secdede, ateş gibi kıyamda, rüzgâr gibi göklerdedir. Onunla ak­ mak, onunla yanmak, onunla uç­ mak, âşıklara ibadettir. Bu duy­ guda bir Mevlâna âşığı olan Ce­ mil Miroğlu, benim bir gazelimi tahmis ederek bu mânayı dile ge­ tirmiştir:

Nefhadır gönle eser Mevlâna Nurdur gözlere fer Mevlâna Arsa eflâke değer Mevlâna «Künh-i Mevlâdan eser Mevlâna» «Valıydan verdi haber Mevlâna»

Girmemiş gerçi ııcbî zümresine Âşinâ sırr-ı ezel cilvesine Dar gcliir arz-iı semâ neşvesine «Dcvr eder Şems’i çekiip cezbesi­

ne» | «Hû deyüp gökle döner Mevlâna» i

*

Âsiiman vecd He gelmekte dize Döndü gök kubbesi çoşkun denize Tanrıdan öyle bir ihsan ki bize I «Nnr verir gölgesi her zerremize» «Ederek gökleri yer Mevlâna»

Asrıyâ kendini nahak yorma Neşve-i neyden eyâ dem vurma Gidemezsin yola menzil sorma

«Kalkıyor kafile Âli durma» «Yürii, M evlâya gider Mevlâna».

Onun vuslat gecesinde gönüller şen, gözler sevinç yaşlarile bezen­ miş olmalı. O böyle ister. Çünkü dertli yürekler kaygulardan böyle yıkanır, acılardan böyle pâk olur. Gerçek mestler için onun ruhu, şa­ raptır; bize vadigâr ettiği sözler de kadeh. Boşuna dememiş:

«Hâlimdeki perişanlığı sözlerim­ den anla; a odun, o ateşe gir de ,■ (içinizden oraya uğı-amıyacak kim- : se yoktur) âyetini oku!...» (1).

(1) Sûre: XIX. Âyet: 71.

Mütefekkir, Büyük Sair, Büyük lnsan®HÎ%

MEVLÂNA CELÂLEDDİN’in

Şimdiye kadar hiç bir dile tam. olarak çevrilmemiş

ve metni doğru olarak basılmamış olan

DİVAN ■

I

KEBİR

II

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Yukarıda şimdiki zaman ve gelecek zaman başlıklarında verilen –a/-e, -y ekleri ile –r, - ar/-er ekleri, geniş zamanda olan ve periyodik olarak tekrar eden hareketleri ifade

Bu utanmaz bu yüzsüz Kelime açlığı çeken Cümle hasretiyle yanan Aciz kulunu bağışla Tanrı’m Balkona gelen kumrular aşkına. Şiirine akıcılık diline açıklık ver

[r]

Bölümün girişinde şerhler hakkında genel bilgi verildikten sonra bir önceki bölümde olduğu gibi önce tamamına yapılan şerhler, sonra kısmen yapılanlar, seçme

Bu parodinin temelindeki dinamit, Sahte’nin ilk sayfasına kıvrılmış bir cümlede göze çarpıyor: “Yok öyle bir şey.” Bu cümle, metnin fitilini kitap

kinesinin en bariz hususiyeti basit ol- duğu kadar sağlam olmasıdır. Filhakika, bu hızar makinesi azamî randıman te- min eden bir sağlamlığı haiz olmakla beraber basittir,

Divan edebiyatı, tarih sahnesinde bulunduğu yaklaşık altı asırlık süreyle Türk edebiyatı içinde oldukça mühim bir yere sahiptir. Fuzûlî ise on altıncı yüzyıl

Kalkan "c Kunpınar (8.9) sığırlarda Hypodermosis'in % 50-67 oranında yaygın olduWıllU tesbit ederek Hypoderma enfcstasyoıılıırından sorumlu türlerin