12 AĞUSTOS 1995 CUMARTESİ
________________ -rr.Tnffiı
PENCERE
Dağlarca'mn Soluğu...
Cumhuriyet’e girdiğim yıl, yazılarımı elle yazıyor, daktiloyu öğrenmeye çalışıyordum. Bir gün Fazıl
Hüsnü Dağlarca gazeteye gelmişti. Kahve içtik.
Şimdi içeriğini unuttuğum bir yazıyı daktiloya çek mek gerekmişti. Masanın başına oturdum. Dağlar ca okuyor, ben yazıyo rum. Bir yerde madde ba şına geldik:
- Bir..
Duraksadım. Yazı maki nesinde rakamla ‘T nasıl yazılıyor? ‘2 'yi buldum;
‘1 'i göremiyorum... Fazıl Hüsnü:
- Ben de sana bir şey öğretmiş olayım, dedi,
makinede ‘ 1’ yoktur, ‘L’
harfine basarsan ‘ 1 ’ olur.
Bilmem neden, aradan kaç yıl geçti, bu olayı unutmadım, belleğime yazıldı.
★
önceki gün, gözüm ça lışma odamdaki kitap raf larından birinde pembe sırtlı bir dergiye takıldı:
"Papirüs - 1980 - Ba har".
Dergiyi raftan çekip açınca Fazıl Hüsnü Dağ- larca’ya rastladım; 50 sayfalık bir konuşması vardı. Çok sevindim, oku maya başladım, okuduk ça benliğimi mutluluk sar dı...
Ve güven duygusu... Fazıl Hüsnü’ye ilişkin bir kitap yazmak isterdim; şairliği bir ayn konu; ama,
‘Anadolu Aydınlanması'
dediğimiz evrensel olayın içindeki yeri, yaşadığımız dönemin değerine paha biçilmesini bilenlerce ile ride ele alınacaktır.
Bugün Dağlarca'mn Papirüs’e verdiği yanıtlar dan alıntılar yapmak isti yorum.
★
Soru:
“- Osmanlı İmparator luğu üzerine düşüncele riniz nedir?.. özetler misi niz?..”
Dağlarca anlatıyor:
“Osmanlı İmparatorlu ğu, ne yazık ki tarihten ge rekli gözlemleri alamamış bir imparatorluktur. Yalnız çağın bazı olanaklanndan yararlanmış, bu yüzden uzun bir yaşama sürecine girişmiştir. Karşılığında hâlâ ödeyemediğimiz bü yük bir borç, bir ‘karanlık
borcu’ bırakmıştır, çağını yitirdiğini anlamamakla ve gereken devrimlerini ge rektiği dönemlerde yap mamakla, bugün bizi, ne yazık ki geri kalmış ulus lar katında bırakmıştır. Geri kalmış sayılanlar içinde hiçbir ulus bizim gibi büyük bir imparator luktan sonra bu duruma düşmüş değildir. Onlann hepsi tarihsel gelişmeleri ni yaparken geri kalmış ulus düzeyindedirler. Biz koca bir imparatorluktan sonra geri kalmış bir top lum düzeyindeyiz. Bunun utancını Osmanlı İmpara torluğu ’nun bütün başarı ları bile taşıyamaz, kaldı ramaz. ”
Fazıl Hüsnü Dağlar- ca’nın bu yaklaşımına ka tılmayan, alsın eline kale mi kâğıdı, 1923’te Cum- huriyet’in kurulduğu 29 Ekim günü Türkiye’nin dökümünü yapsın!.. Nü fus, okur - yazar, yetişmiş insan, fabrika, baraj, elektrik santralı, kitap, res sam, yazar, felsefeci, bi lim adamı ve topluma egemen hukuk açısından neredeydik?..
★
Fazıl Hüsnü, 1923 dev- rimiyle kurulan Cumhuri yetin köşetaşlarından biri; şiirimizin en büyüklerin den; bilincindeki köşe bent, geçmişle geleceğin güvencesi; varoluşumu zun şiir kapsamında bel gesi...
Çocukluğundan bir fo toğraf yansıtıyor:
"... O evde, uyanırdım geceleri birdenbire; an nemin, içerdeki odada yatan babamın soluklan- nı dinlerdim; onların so luklarından evde oldukla rını duyar, mutlu olurdum. Artık rahat uyuyabileceği mi sezinlerdim. Şaşar dım.. bunlar, derdim, an nelerinin babalarının ya nında değillerken nasıl uyuyabiliyorlar? "
Ev ya da ülke!..
Ülkemizde gece yatar ken soluklarını duyabile ceğimiz büyük insanlar var; Dağlarca onlardan biri...