• Sonuç bulunamadı

Bir ressam öldü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bir ressam öldü"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

20 TÜRKİYE TURÎNG ve OTOMOBİL KURUMU

Bir Ressam Öldü

Merhum Ressam Haşmet’in T.T.O.K. için yaptığı İstanbul afişlerinden biri

Hiç öleceğe benzemiyordu, öldü. Sürekli bir çır­ pınma içinde geçen bir ömür kırk ikinci yılında ta­ mam oldu. Yeryüzünde, zâlim ve kutlu insanlığın içinde tutunabilmek, yaşıyabilmek için giriştiği sar vaşta, daha çok yenilgiler, ezilmeler, şahlanışlar ve yanılmalarla dolu bu savaşta, bu sürekli çabalarım­ da yüreği onu yarıyolda bırakıverdi.

Haşmet’i dokuz-on yıl önceleri İstanbul’da uzaktan uzağa görürdüm. Kulağımıza türlü tür­ lü macaraları çalınırdı. Daima hareketli, canlı, daima bir şeylerin ardında koşarmış gibi acele­ ciydi. «D» grupu ressamlarından sonra gelen ve öteden beri sekizi-onu birden hatırlanan genç kuşaktandı. «Liman Resimleri» sergisini açmış­ lar ve «Yeniler Grupu» nu kurmuşlardı. Bu gru- pa bağlı ressamların her biri bugün bir kıyıda

savaşlarını sürdürmeğe, kaderi yenmeğe

çabalamaktadırlar. Oysa, onlar bir çağın

gençliği içinden çıka çıka çıkabilmiş bir

avuç kahramandılar. Kahramanlıkları, çileü, nankör bir sanat hayatının bütün acılarını seve

seve bağırlarına çekmelerinden, karşıt değilse bile, öldürürcesine ilgisiz bir ortamda, «ben va­ rım!» diye bağırmalarından ileri geliyordu.

Haşmet’in resimleri coşkun, kabına sığma­ yan bir yaratılışın yankılarıydı. Çoğun, sevimli­ likten çekicilikten uzaktı bu resimler. Belki de Haşmet resimlerinin sevimli olmalarmı istemi­ yordu. Aşırı şekilbozmalardan, büyük çizgi ha­ reketlerinden hoşlanıyordu. Kişiliği olan bir res­ samdı. Resimlerini, imzasız da olsalar, anlayan

bir göz tanıyabilirdi. Güzel Sanatlar Akademi­

sinde, Fransa’da, öğretmenlik yaptığı Mersin’de yaptığı resimlerde hep «Haşmet» kalmayı bil­

miştir.

Bu resimlerin türlü yollardan Anadolu’ya yayıldığını sanıyorum. Ben hiç ummadığım yer­ lerde Haşmet’in resimleriyle karşılaştım. Geli­ bolu’da, Ankara’da, İstanbul’da, Diyarbakır’da... Diyarbakır Orduevi salonlarında Haşmet’in 8-9

metrekare büyüklüğünde bir tablosu vardır: Hım Hakanı Atillâ.

Mersin Lisesinde öğretmenlik yaparken An­ kara’da açtığı bir sergiden sonra Gazi Eğitim

Enstitüsü öğretmenliğine atanmış ve beş-altı ay önce Ankara’ya büyük umutlarla gelip yerleş­ mişti. İçi içine sığmıyordu. Gönlü rahat değildi,

çelmeleniyordu. Parasızdı. Zayıf yanları ikide

bir yüzüne vuruluyordu. Oysa o Ankara’da sa­ nat alanında olumlu işler yapmak, liseyi bitirmiş oğlunu üniversitede okutmaktan başka birşey istemiyordu.

Onu ölümünden çok önce görmüştüm. Sevim­ li, sıcak kanlı, iyi yürekli, kavgacı, çabuk küsen Haşmet. . . 21. Devlet Resim ve Heykel Sergisin­ de Mansiyon kazanan Dadaloğlu adlı eseri (*) de birlikte, satılmıyan koca koca tablolarım koya­ cak yer bulamıyor ve geçinebilmek için, 10. de­ receden maaşına bir ortaokula ücretli Beden Eğitimi öğretmenliği yaparak beş-on lira ekle­ meğe çalışıyordu.

Haşmet’in ölmüş olabileceğine inanmıyorum. Bir gün, bir eli pantalonunun cebinde, yağmurlu­ ğu koltuğunda, bir köşeden o sevimli gülüşüyle karşıma çıkıverecek sanıyorum.

(* ) Haşmet Akal’m «Dadaloğlu» adlı tablosu Millî Eğitim Bakanlığının 1961 Sanat Takviminde yayınlan­ mıştır, Doğrusuna söylemek gerek, bu yılın Sanat Takvi­ mindeki resimler başarıyla basılmamıştır.

Turan EROL

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Toplam kalite yönetimi ilkeleri çerçevesinde ölçme ve analiz teknikleri kullanılarak hataların önlenmesinin sağlanması, personelin nitelikli eğitim alması, tam katılım

açısından 25 yaş altı müşteriler, 26-40 ve 41-55 yaş arasındaki müşterilere göre esnaf ve sanatkârları daha çok beğenmektedirler. Bu durumda Ahilik de- ğerlerine

Naif sanat ise genellikle çocuksu bir saflık içinde resmedilir, sanatçıları ise genellikle sanat eğitimi almamış kişilerdir dünyada en çok tanınan temsilcisi

[r]

Wiita ve Krishna "ku- asarlar dönemi" denen, evrenin 8-10 milyar y›l önceki zaman›nda radyo gökadalar›ndan ç›kan loblar›n gaz bu- lutlar›n› s›k›flt›rmas›

koyabilmiş değiller, önceden bir enfartktüs geçirmiş olduğum için, ondan kaygılıydım, kalpte birşey çıkmadı;sanmm, ya kulakta, ya da safra kesesinde bir terslik

1925’te ise “Türke ev bark olan her yer sağlığın, temizliğin, güzelliğin, modem kültürün örneği olacaktır” 3 sözüyle millî kültürümüzün çağdaş

Son olarak da, Sultan Abdülaziz dönem inde saray ressam ım ız olan Polonya 1 kö ken li C h leb ow ski hakkınd a verdiğim konferanstan sonra, Var­ şova Ü