“Basınımızda röportaj
f fJefen egj^ asatılm al^ T ^ rt^
n
“ —.RpAdaııa konuşum
röportajın; okuyup d konusunda şunu da yazmamışlar, burası eksik kalmış dediğiniz ne var?...
YAŞAR KEMAL — İçtenlikle söyleyeyim Altan Öymen’in yap tığı röportaj...
SİRMEN — Bir dakika, Altan öymen’in yaptığı röportaj mı, yoksa Altan Öymen ve Tan Oral’ın birlikte yaptıkları röportaj mı?...
YAŞAR KEMAL — Ben Altan öymen’in yaptığı röportaj diye ceğim. Çünkü Ben resimcileri, resim yapanları her zaman röpor tajın yardımcısı belgeleyicisi olarak gördüm. Onun için Öymen’in röportajı dedim.. Altan Öymen ile Tan Oral’m röportajı deseydik o zaman başka türlü olurdu.
SİRMEN — Yani?...
Y. K. — Yani o zaman Tan resimler, Altan da altmı yazardı. Halbuki burada röportajın her gününde bir kaç resim yapıyor Tan Oral. Ben isterdim ki, Tan Oral çizsin Altan Öymen alt ya zılarını yazsın. İçtenlikle söylemek isterim ki, Altan Öymen’in röportajı kendi türünde çok güzel, Altan öymen’in çok güzel bir Türkçesi var. Tabii eski bir gazeteci ve neyi nasıl vermesi ge rektiğini iyi biliyor. Örneğin ben yapsaydım bu röportajı Adana kebabı aklıma gelmezdi. Çünkü Adana kebabım çok iyi biliyo rum. O İstanbul’da yapılanlar gibi değil. Adana kebabı çok seç me çok lezzetli bir şeydir. Bir çok kişi için çok önemlidir. Ama ben bu kebabı çok iyi bildiğim için aklıma gelmezdi oturup rö portajda yazmak.. Bunun gibi bir çok çarpıcı konuyu, bir çok yanım vermiş Adana’nın bu yüzden röportajı çok iyi buluyorum.. Ama ben olsaydım ne yapardım?...
SİRMEN — Hayır ben onu demiyorum Yaşar Kemal. Yaşar Kemal olsaydı ne yapardı. O ayrı bir röportaj olurdu. Sormak is tediğim, röportajda, Adaııa’mn şu tarafına değinilmemiş oysa çok önemliydi bu nokta denecek bir yan var mı?... Yanı ne ek sik?...
YAŞAR KEMAL — Örneğin bu yıl 17.000 sıtmalı var diyorlar Adana’da. Çok bekledim bu noktaya değinilmesin!. Bu istatistik teki 17.000 sıtmalı lafına da inanmıyorum.. Çok daha fazlası var.
ÖYMEN — Valinin verdiği rakam 30.000 civarında.
YAŞAR KEMAL — Bu da eksik. Çünkü Çukurova'nın 1,5 mil yon nüfusu var. Nedir bu sıtmanın kökeni?... Mesela ben bu rö portajda bu noktayı aradım.. Yine bazı Adanalı arkadaşlarımla konuştum, Çeltik sorununa değinilmediğine dikkati çektiler. Çel tik sorunu var, Çukurova’da sivrisineği çeltik yapar. Anofel de nen sıtma bulaştın« sivrisinek buradan kaynaklanır. Çukurova’ da pirinç ekme işi çok korkunç bir olaydır. 40.000 dönüm bataklık yapıyor ve bu 40.000 dönümlük bataklık korkunç bir sorumsuz- luk eseridir. Sekiz yıl pirinç tarlalarında su kontrolörlüğü yapmış bir kişi olarak konuşuyorum. Ben bu röportajda bu soruna da değinilmesini beklerdim.
SİRMEN — Peki, tekrar Adana’ya döneceğiz, bir konuya do kunmak istiyorum. Siz çok ünlü bir röportaj yazarısınız. Daha önce, hiç Altan Öymen ve Tan Oral’ın yaptığı türden ikili bir çalışma yaptınız rai? Bu tür çalışmalara taraftar mısınız?
YAŞAR KEMAL — Ben böyle bir röportaj yapmadım. Yalnız Bedri ile Demirciler Çarşısı Milliyette yayınlanırken, benim kö yüme gittik, Çukurova”yı dolaştık ve Bedri benim halkla ilişki lerimi resimledi. Ama Tan ile Altanin yaptığı türden bir çalışma yapmayı çok isterdim. Uzun yıllar Turhan ile birlikte böyle bir şey yapmayı düşündük, bir türlü olmadı. Ama ben röportajda ya zar ile çizerin işbirliğinin daha yoğun olmasını, çizerin daha fazla çizmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bö^le bir çalışmayı çok yerinde bulu yorum, bu yaşımdan sonra bile denemek isterim. Daha önce bir kez Damlataş da bir foto röportaj denemem oldu. Fotoğraflar çekiliyor ben resim al tını yazıyordum. Yalnız gazetede resimler öyle kötü çıkıyordu ki, sonunda vazgeçtik.
SİRMEN -- Acaba, foto röportaj mı, yazar çizer lşbirhgıyle yapılan çizgi röportaj mı daha iyi oluyor.
de. Hangisi olduğunu da unuttum. Bizim gazetemizin Adana mu habiri vardı. Çoban Yurtçu Abi derlerdi. Eeni bir kahvede Sa bancı ile tanıştırdı. Başka Sabancı ile tanışmadım. Ama Ömer Ağa’yı çok iyi tanırım.
SİRMEN — Yaşar Kemal bu Adanalılık garip bir olay. Bir kulüpçülük, kardeşlik, aile gibi bir şey galiba. Bu durumda na sıl olur da siz Sabancılarla tanışmazsınız?
YAŞAR KEMAL — Hayır. Yani ben öyle bir olay olduğunu sanmıyorum. Bölgecilik her zaman var Türkiye’de. Ama Adana’ da bu en alt düzeydedir. Çünkü Adana çok karışmış bir şehir bir çok bölgeden insanlar gelmiş, Adana’nın yerlisi az. Bu yüzden İstanbul’daki gibi Adana’da da hemşehrilik bağlan zayıflıyor.
SİRMEN — Peki Yaşar Kemal Adana'nm en önemli yönü hangisi.
YAŞAR KEMAL — Türkiye’de Adana en çok değişime uğra yan yerdir. Belki dünyanın en fazla değişime uğrayan yerlerin den biridir. Eence en önemli yönü bu. Örneğin bir şey
anlata-YAŞAR KEMAL: Ni
ye bölgesel röportaj ke
sildi? Röportajın kesil
mesi bir politik tutu
mun sonucudur. Türki
ye'yi
hale getiren
politik tutum Tiirk ga
zeteciliğini de bu hale
getirdi. Türk gazeteci
liği yeryüzünün en bü
yük makas gazeteciliği
dir. Türkiye’den tama
men kopmuş bir gazete
ediktir. Bizde gazete
cilik sırtım ilâna da
yamış. Halkla biraz daha yakından ilgilense trajı
çok daha fazla artardı. Röportaja dönülmelidir.
X. K. — Dalıa önce de belirttim. Haber gerçeğin yüzeyidir. Röportaj daha derindir. Benim şöyle bir iddiam var: Yaratma dan mümkün değildir gerçeği vermek. Yani yüzeysele sadık ka larak, yalnız gördüğüne bağlı kalarak gerçeği vermek mümkün değil. Yaratacaksın. Bir tarafım bulup o gerçeği iyice anlatabil mek için yaratacaksın. Şimdi benim düşüncem bu olduğuna gö re başka bir şey çıkıyor ortaya. Fotoğrafla yazarın ilişkisinden, ressamla yazarın ilişkisi çok daha sağlıklı bir sonuca .götürür. Çünkü çizgi bir yaratıcılıktır, yaratmaktır. Fotoğraf yaratıcı de ğil. Hiç değilse gazete fotoğrafçılığı yaratıcı değil. Ressamla ya zarın işbirliği çok daha yaratıcı. Onun içindir ki, bu işbirliği inşallah yepyeni hir türün öncülüğünü yapar.
SİKMEN — Bu röportajda bu işbirüğinin somut örnekleri Y. K. — Canım kardeşim resmi var işte Tan’ın çizdiği, Sa bancıların işe gıderkenki resmi, olay oldu. Zannediyorum be nim bir röportajımda böylesine bir olay olmadı. Çok meşhur bıı adam Sabancı. Tan Oral’m resmi Baba Sabancı Hacı Ömer ön de arkadan altı çocuğu işe gidiyorlar. Sabahleyin kalkmışlaı Biz de buradan görüyoruz. Biz Adana’da her sabah altıda kalkı yor ve pencereden görüyorduk olayı, üç kardeş her sabah 6'da işe gidiyorlardı, en büyüğü en önde en küçüğü en arkada. İşle ben resmi görür görmez bu olay geldi aklıma. Bunun yerine eski bir fotoğraf koysaydtk bu etkiyi yapmazdı. Tan Oral’m çiz gisi yaptı ve olay oldu.
SİRMEN — Siz sabahları Sabancıları mı görürdünüz? Y. K. — Hayır işçileri görüyordum. Arkalarında çocuklarıyla. Belki yarın onlar da Sabancı olacaklar.
SİRMEN — Siz Sabancılarla lanıştınız mı?
X. K. — Hayır. Bir defa bir Sabancı’yla konuştum
gençliğim-J
1
t
Gazetecilikte
(Baştarafı 8. Sayfada) hiç bir zengin adamda hiçbir olağanüstü yan görmedim.
SÎRMEN — Evet Yaşar Kemal, Adana’nın başka ilgi çeken yanlan neler olabiliri
YAŞAR KEMAL — Traktörleri, traktör zamanla bir evin ça tal kaşığı gibi oldu. Her an kullanıldı. Adam düğüne traktörle gidiyor, çifti onunla sürüyor, şehre onunla iniyor. Yani AdanalI nın eşeğinin yerine geçti traktör, insanla bütünleşti. İşte Çukur ova’da insan ile makinamn bütünleşmesini, insanın makine üe hemhal olmasının mutluluğunu açık seçik görmek mümkün. Na sil süslerlerdi o traktörleri ilk geldiği zaman, çiçekler, nazarlık lar takarlardı. Gördün mü bilmiyorum Altan? Hani bir Karınca ezmez Şevki vardı arabasını -süslerdi ya onun gibi traktörcüler çoktu. Hâlâ da öyle traktörler. İnsanlar çok seviyorlar makinayı.
0YMEN — Yaşar Kemal, sen traktör sürücülüğü de yaptın değil mİ?... Şimdi ben bir soru sormak istiyorum. Sen çalıştığın yaptığın bunca iş içinden en çok hangisini sevdin?
YAŞAR KEMAL — Yani bana dediler Ki, «yazar olmasaydın ne olmak isterdin?» mesleklerin içinde. Tabii ben öğretmen ol mak isterdim. İki yıl öğretmenlik yaptım Kadirli’nin Bahçe kö yünde. Gerçekten öğretmen olarak kalmayı çok isterdim. Fakat benim gönlüm nerdeydi biliyor musun? Halk şairi olurdum bel ki. Çocukluğumda 18-20 yaşıma kadar irticalen şiirler söylerdim, irticalen. Çakışırdım Halk şairleriyle ve 18-20 yaşma kadar folk lor çalışmaları yapandım. Önce ben köylülere destanlar anlatır sonra ben onların bildiklerini toplardım. Yani romancı olmasay dım halk anlatıcısı olarak kalırdım. Hatta hâlâ pişman mıyım değil miyim belli değil. Yani halk anlatıcısı olarak mı kalsaydım diye düşünürüm zaman zaman. Fakat romantik olarak en çok sevdiğim iş traktör sürücülüğüydü.
ÖYMEN — Neden?
YAŞAR KEMAL — Yazın sıcak olurdu, traktör kızardı, gün düz çalışılmazdı. Gece ay ışığında çalışılırdı, bir de ışıklarla ça lışılırdı sabaha kadar. O dehşet birşeydi. Traktörler ovada, ışık lar içinde, ayışığmda traktör sesleri, dünyanın en güzel kokusu dur benzin kokusu.
Ben daha traktörü anlatmadım romanlarımda, daha ona sı ra gelmedi. Gelince onu çok iyi anlatacağımı sanırım. Çok se verdim o işi.
Ama bitirmeden önce, yine ben röportaja döneceğim. Niye bölgesel röportaj kesildi.
Röportaj bir politik tutumun sonucudur. Türkiye’yi bu hale getiren politik tutum Türk gazeteciliğini de bu hale getirdi. Türk gazeteciliği gerçekten yeryüzünün en büyük makas gaze teciliğidir. Türkiye’den tamamen kopmuş bir gazeteciliktir. 45-50