• Sonuç bulunamadı

Haliç

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Haliç"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

f\

\

H A L İ Ç

B

İR gazetede okuduğuma göre, Haliç temizleıımek’den,

laranmak'dan vaz geçilmiş.

Bunun için gösterilen sebeb gülünçdiir.

Haliç tem izlenir ise sahiller kayacakmış, o halde büyük

bir heyelana sebeb olmamak için, dünya’run en güzel manza­ ralı ve «A ltın Boynuz» tesmiye edilen bu güzellik de, diğerleri gibi mahv olacak.

Zâten İstanbul’da mesire m i kaldı?

Kğlence dediniz mi? Tabiattan «istiâne» edilmeyor. İlcisin diskotekler, gece kulüpleri...

M illet, yarasa’Iara, gece kuşlarına döndü!

N e yediklerim iz yemeğe benziyor, ne gezintilerimiz eğlen­ ceye...

iyimdi benim en büyük zevkim, benim gibi «m azi perest»

dostlarımla oturup, eski eğlentilerden, sazlardan, sözlerden,

ziyafetlerden, nüktelerden, cinaslardan, tatlı fıkralardan, bahs etmek.

Artık bunlarla avunuyoruz. «S arıyer’e gidelim » desek ora­ daki menba’lar, su fabrikaları olmuş, zâten Boğaziçi vapor- ları da yok. Bunlar Boğaz’ın mavi âğûşu içinde, asırlık m ali­

kânelerin geniş havuzlarına yaslanmış beyaz «kuğular» gibi

idi.

Şimdi sımsıkı bir «kapdı kaçtı» da hiçbir yeri görmeden can korkusu içinde sarsıla, sarsıla gidiyoruz.

Bunun adı da «gezin ti» oluyor.

Hani bir «Göksu» vardı, yıllar yılı, sazlar’da, fasıllar’da: Gidelim Göksuya bir âlem-i-âb eyleyelim,

Ol kadehkâr güzeli, yâr olarak peyleyelim. Diye parlak şarkısı söylenirdi.

Haydi! Hazırlan’ın, «âlem -i-âb» ya’nı bir kaç kâdeh par­

latmak için Göksu’ya gidelim, gidelim de. mendilleri, çıkarıp

ağlayalım.

Nerede? Şehlâ H afız Osman’ın, meyân içinde meyân ba­ sarak, bülbülleri susturduğu «D ört Kardeşler».

Şimdi Göksu deresine kendir fabrikalarının pis, muteaffin sulan akıyor. Bülbül seslerinin yerine de bu fabrikaların, can­ hıraş gıcırtıları kaim oluyor.

Ben, elbctde memleketin sanayiinin ilerlemesini isterim,

fakat İstanbul’un tabii güzelliklerini mahv edersek tstanbul

diye bir şey katur mı?

Ne acâib düşüncemiz var! Bu güzel şehrin en güzel yer­ lerini çirkinleştirmek için, ııe mümkünse yapıyoruz.

Marmara'da yer knin.ıuiı tCı^âmci. kudur Hn, yor vur

Biz onları bırakırız. Pendik koyunu kalafat yeri yapmağa kalkarız. (K oru çeşm e) olan (K u m çeşme) yi, kömür deposu yaparak, kara çeşme hâline koyduk.

Sonra turist gelsin diyoruz. Turist gelsin de ne görsün?

Dünyâ incisi İstanbul diye bir şey bırakmadık ki...

Haliç, Loti’leri, ta r c r ’leri, deli divâne etmişdi. O hâli ile gene güzeldi. Baharda, çayır çiçekleri misk gibi kokar. Çağ­ layan kasrının asırlık ağaçlarında bülbüller şakır, çingene kızla­

rı allı güllü şalvarlarıyla başlarındaki yazmaarı yelpirdeterek

zevk ehillerini türkülerle, rakslarla eğendirirler, «hanım iğne­ s i» piyâdelere yaslanmış, puf yaşmaklı âfetler, dereden geçer iken:

Çeşm-i-cellâd’ın ne kanlar dökdü Kâğıdlıânede

şarkısı ile İstanbul’un en güzel sesli hânendeleri dereyi çın

çın çınlatırlardı.

Oraların bir husûsiyeti de «Fulya» tarlaları idi. râyihaları bütün o sâhayı kaplardı.

Ah!.. O ne şevket, o ne debdebe, o ne servet, o ne sal- tanatdı!..

Seneler oldu. «Şu Kâğıdhâncyi bir göreyim » dedim. Aman Allah!.. Kan fabrikalarından, leş gibi kokan deri fabrikalarından, başım döndü, nıi’dem bulandı.

Eyüp vaporu sığlığa oturmamak için «B er mucib-i-harîta» :

iskeleye geliyor, halbuki beğenmediğimiz «M utlakiyyet» dev­

rinde tarak dubaları devamlı sûretde dereyi be derenin ağzını temizliyordu.

Haliç bir muazzam hazînedir. Evranos Zâdc Sâmi bey an- latmışdı:

«Ben Sultan 2. Ahdiilhamid devrinde sarayda kâtib iken,

İstanbul’a bir şirket mümessili geldi. Bana Zât-ı-Şâhâneyi Ha­ lic ’in temizlenmesine râzı edecek olursam, bana 25 bin altın

vereceklerini söyledi. Ben de bunu Zât-ı-Şâhâneye arzettim.

Cennetmekân:

— Oğlum Sâmi, ben Haliç’de tâa Bizans devinden beri,

diinya hâzineleri olduğunu biliyorum. Allah esirgesin o ser­ veti. bir diinya harbine karışmak icâb ederse, o gün için sak­

lıyorum. Ma’m afi’ seni 25 bin liradan mahrum etmekliğimi,

bir az telâfi edeyim.

Buyurdu ve bana, altın üzerine mine ve pırlanta ile işlen­ miş «Tasvir-i-Hüm âyunları» bulunan bir saat ihsân eyledi.»

Evranos Zâde Sâmi bey son nefesine kadar saati kalbinin üzerinde taşırdı.

Sâmi bey sizlere ömür... Saat kimbilir ne oldu?..

... .• .v. -,3*

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Türkiye Mimarlar Odası genel başkanı Eyüp Muhcu da bu durumu, tarihi değerleri savunduğunu söyleyen Ba şbakan’ın, gerçekte tarihi yok etmek istediğinin somut bir

Yoktur, hiçbir şiir dünyada okuyucu için yazılmamıştır çünkü.. Nereden bakarsak bakalım: Ebemkuşağ- dırşiir, ebemkuşağı -o tansık- ne işeyararsa, şiir de o

[r]

Mars: Ayın başında gün batımından yaklaşık bir saat sonra doğacak gezegen tüm gece oldukça parlak bir şekilde gökyüzünde kalacak.. Ayın 29’unda neredeyse

Bu çalışma, kültürel ve toplumsal normlar tarafından inşa edilmiş kadınlık mefhumuna, güzelliği de benzer bağlamda ekleyerek, kadının doğasına atfedilmiş

temel yükleme hatası sebebini bilmeksi- zin, karşıdaki kişinin davranışlarını kişilik özelliklerine bağlamak iken, aynı davranı- şı çoğulcu kültürlerdeki

Farklı fikir ve bakış açılarının bir arada olduğu programa İl Gençlik Kolları Başkan Yardımcımız Koray Kaya, Belediye Başkan Yardımcımız Faruk Lafçı,

Bizzat Emer­ son un kendine nisbetini kabul etmeye mecbur olduğu bu safdilane ırtıca’dan güzel bulutlardan, acemiliklerine kadar yürekler acisi olan bir