• Sonuç bulunamadı

İÇİNDEKİLERMuhtaç olmamak için

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İÇİNDEKİLERMuhtaç olmamak için"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Miss Kinney

S m 5¥ii m SrS m S

İÇİNDEKİLER

Muhtaç olmamak için ... . . D r. Ab. Dj. Yaratmalı ...Edouard Herriot ^ Ziya Gök Alpın fikir m enbaları...A. Faik

Tevfik F i k r e t ...Dr. İzzeddirt Kıt’a ... Dr. Ab. Dj. Miss Kİnney . . . ; ...Kâzını Sevinç Ceberut ... .. . ... Cenap Muhittin â ? Solmayan güzellikler.., . ...Şairler

Şgg Ahmet Riza.bey . ...Ictihad

(2)

Muhterem abonelerimize bir ikram olmak üzre aşağıda isimleri yazılı kitab- lar üzerinden yüzde yirmi nisbetinde ten­ zilât yapacağımız gibi Türkiye cumhu­ riyeti dahilinden vaki, olacak siparişler- dede posta ücreti istemeyerek ta ’ahlıüdlü olarak göndereceğiz: Ayni tenzilatı bütün ■ mekteb talebesile efrad ve zabitana da yapacağız:

Kuruş

Akli selim (Eski harflerle)527 sahifeli 100 Aklı selim (yeni Türk harflerde)

548 sahifeli - 135

Ruhulekvam (Eski harflerle) 274 „ 50

Dün ve yarın( „ „ ) 26 t „ 50

İlmi rahi İçtimaî (Eski harflerle)

287 sahifeli 50

Adabı müaşeret rehberi (Resimli, eski

harflerle) 509 sahifeli 150

Dilmestî’l Mevlana (Eski harflerle 30

Bir zekâyi feyyaz (Eski harf ve resimli) 25 Mekârimi ahlakiyye ve din ( :sk ¡harf­

lerle sahifelik 25

Harp ve sözde eyilikleri (Eski harf­

lerle) 219 sahifelik 75

Âdi kâğıdlısı 50

Asırların panoraması (Eski harflerle,

resimli) sahifelik 50

Felsefe’i istibdad (Eski harf) Alfierinin

resmile 272 sahifeli 50

Ruba’iyyatı Khayyam ve Türkceye

tercümeleri. (Eski harflerle resimli

453 sahifeli 100

Avrupa harbinin psikolocyası (Eski

harflerle resimli) 708 sahifelik 100

Bankalar ve muamelatı (Eski harf­

lerle) 86 sahifelik 50

Yollar ve İzler Dr. Kaya Beyin

şi’irleri, 96 sahifelik 50

Bir filosofun şi’irleri (Yeni Türk

harflerde) 100

M. ÜTÜÇİYAN ” 7 "

Çinkoğraf

Fincancılarda Kalifidi Han

Abonelerimizin bir senelik aboneman- ları 24, nüsha tezammün eder, “içtihadım 6 aylık abonemanı 12 nüsha tezammum eder. Abonemanları hitam bulan ve tec­ dit etmeyenlere irsalâtı kesmek usuli it­ tihaz olunmuştur.i

Yeni kitablar

H ay at: yeni bir şekilde çıkan ilk nüsha geldi, güzeldir. Celal Nuri Beyin idaresinde çıkıyor.

Sıhhî sabiteler: Dr. Mazhar Osman Bey bu mecmuayı yeniden neşre başladı faydalı yazılarını okuyun.

Türk lügati: Cihan kitabhanesi tarafından

neşredilen ve her kelime izahından sonra fran- sızca mukabilinde ilâve eden bu faydalı ve yeni lügatin üçüncü fasikülü de çıktı.

Kerem ile A sli: iki renkli resimlerle, basan

İkbal kitabhanesi sahibidir.

Bir filosofun şi’rleri: J. M. Guyau nun

hakimane manzumeleridir. Tercüme eden Ab­ dullah Djevdet dir Şa’irının bir resmi ve el yazısile müzeyyendir.

A ma çocuklarım

Abdbilah Cevdet in yeni şi’irlerdir Minyatür resimlerle, yakında çıkacak.

Bir ıu ’ya

Güzide Sabri Hanımın küçük hikâyesi ge­ lecek nüshamızda okuyacaksınız.

TÜRK YURDU

23 ve 24 uncu sayısı çıktı en kiymetli ma­ kale petrol hakkında olandır. Aferin Kemal Lokman Bey oğlumuz.

«içtihat» da ilân Tarifesi

Tek şutunun her 3 centimetre irtifai yani 3 X 8 centimetre murabbai yer ve herdefa’i derç için ücret î liradır.

ilanların ücretleri dere edildikten so­ nra muntazam makbüzla tahsil olunur.

İ’Ilanı muhtevi “Ictihad,, nushalari, I’lanı verenlere meccanen gönderilir.

Her derç için ilân asgari 1 liradır.

Dr. Abdullah Cevdet

Cuma ve Pazardan başka her gün

Göz hastalarını kabul eder. Cığal oğlu ıctihad Evi, daire N o .6 .Telefon: Is. 865

(3)

ABONEMENT Pour un an D . 2 Edition spéciale500Ptrs. ADRESSE “Idjtihad,.Constantinople Téléph. St. 865 XXV ème ANNÉE 15 Février 1930

_'

içtihat

Türkçe ve Fransızca

İLMÎ, EDEBÎ, İKTİSADİ

No: 292

ABONEMBN: Seneliği [24Nüsha]Tiirki- ye için 21/ 2, hariç için 2 D. Âlâ kâğıdlısı ¿Liradır

İDAREHANESİ

Cığaloğlunda içtihat Evi Tarihi T e’sisi: 1904 — Genève Yirmi beşinci sene

28 Şubat 1930

İktisadî mülâhaza

Muhtaç olmamak için muhtaç olduğumuz

(Milliyet) gazetesinin, İktisat ve Ta­

sarruf hakkında, yapdığı « anket» e ver­ diğim cevabın ruhuna sık sık avdet et­ meye mecburum. Yare ve ağyare muhtaç olmamak için muhtaç olduğumuz şey vatan sevgisidir. İddiamda İsrar etmem icap ediyor. Yerli malları istimal etmemiz tav­ siye olundu, yerindedir ve âlâdır. Fakat bu kâfi değil. Yerli malı istimal etmeli fakat evvela yerli malı imal etmeli ve ucuz mal etmeli. Hasenat perverliğin hu­ dudu olmadığı iddia olunamaz. İddia olun- sada derhal ilm ve tabiat teksip eder. Metrosi beş liraya olan bir ecnebi ku­ maşının yerine ayni cinsden ve ayni me- tanetde bir yerli kumaşını alırım ve ar­ şın başına yarım lira fazla da olsa yine yerli malını alırım, Fâkat ayni kumaşın yerlisinin metrosina dokuz lira istenince düşünmeye başlarım. Bu misali almamın hikmeti var. Bundan dört beş gün evvel bir nişanlanma cemiyetinde görüşdüğüm bir meb’us diyordu: “ On beş gün evvel yerli kumaş almak üzre müracaatımda evvelce metresini 9 liraya olan yerli kumaşın 14 liraya olduğunu söylediler *

bu sözünü kurşun kalemde bir kâğıda

yazdırup aldım. Vakia ticarette arz ve talep kanununun cari olduğunu ve fiyat­ ların bu kanuna göre enup çıkdığını bi­ liriz. Fakat şevki hamiyetle yerli malına vaki olan tehacümden istifadeye kalkış­

mak vatan sevgisile pek uyuşmaz zan ederim. Yerli mallar rağbet buluyor, yer­ li malların imal ve istihsali çoğaltmak, fi­ yatları değil!. On beş gün evvel bir iskarpin alıyordum. Avrupa malı satan büyük bir mağazaya uğradım. Beğenme­ dim mağazadan çıkarken üzerinde yal-“ diz yazı ile yerli malları ibaresi yazılan bir mağaza görünce sürür ve sür’atle heman oraya gittim. Bana verilen soiarde iskarpini avrupa malı satan mağazanın malinden hem daha eyi hemde 25 kuruş daha ucuzdu. Memnuniyetle aldım. Bu mağaza Sanai ve Maaden bankasına mer­ but Hereke, Beykoz, Bakırköy fabrikaları mamulatı satan Yerli malları pazarı ma­ ğazası idi. Dahası var yerli malları yap­ mamız ve istimal etmemiz de kâfi değildir, ihraç da etmeliyiz. Başka memleketlerde kafi derecede ihracat yaptıktan sonra, ecnebi mallarını almak ve kullanmaktan korku kalmaz. Yerli malları kullanmayı ecnebi mallarına bir boykot şekline sok­ maktan da içtinap etmek lazımdır. Eğer ecnebi memleketlerde bilmukabele bizim üç buçuk ihracat eşyamıza karşı boykot yapacak olurlarsa iş daha çok müşgil olur. Zaten îzmirden Amerikaya sevk edilen yüzlerce bin liralık incirimizin, numuneye muvaffık zuhur etmemesi yü­ zünden iade edilmiş ve bu suretle İzmir­ li tüccar vatandaşlarımızın büyük

(4)

ziyan-Sevgili ölülerden

M İ S S K I N N E Y

■ b a g g g s a a e E B R g ı^ ™ a f f iB g « jg iB » « s ^

İstanbul ecnebi mektepleri arasında mümtaz selere nasip olur. Bu mevhibe Miss Kinney’de bir mevki ihraz etmiş olan “ Üsküdar Amerikan en mütekâmil bir dereceye yükselmişti. 1874 de kız lisesi” bu ay içinde müdürü “Miss Mary Boston’da doğan bu asil kadın hayatının yarı- Kınney” yi kaybetti, idarecilik öyle büyük bir dan fazlasını Türkiye de geçirmiş, feragat ve meziyet ve kabiliyettir ki hayatta pek az kim- gayrendişlikle dolu olan ruhu mektep ve

ço-lara uğramış oldukları söylendi. Bu çok aybdır. Ben kızardım ihracat eşyamızı “Stendardiser „ etmek hükümetimizce acil bir vazife oluyor. Diğer taraftan tahliye ve tahmil ile meşgul olan liman şirke­ tinin kâfi derecede teshilat arz etmemesi sebebile halı transit merkezinin Pireye naklolunduğunu yevmî gazeteler anlattılar.

Bir mühim nokta daha. Bizde tasarruf hissi cibilli bir fazilet almalı: Geçen gün bir devlet müessisesinde, muhasebecinin odasında muha­ sebeciyi bekliyordum. Marmaraya nazır oda güneşin nuruna mustagrakdi tabi bununla beraber masanın üzerinde laakel 50 mumluk bir elek- tirik lambası yanıyordu, dayanamadım odanın bir yanında işleyen dactilographe Hanım kıza bunun için beyhude yandığını sordum ve bunu söndürmesini söyjedim, “onun mes’ulü ben değilim, dedi ve itaet etmedi, ben fırla­ dım vatanın istiklal ve refahına mutlak bir za­ rar hasıl olduğunu hanım kıza hararetle izah etdim. Matbaa makina ve levazımı taciri Co- henca efendi de orada idi, muhasebeci beyi bekliyordu. Bana şu vak’ayi anlatdı. Meşhur Milyarder Rothschild den bu genç bir iş iste­ miş. Boş yer yokdur cevabını almış me’yus olarak giden deli karilinin yolda giderken egi- lub yerden bir şey almış, bunu görün Roth­ schild genci çağırtmış yerden egilup aldığının ne olduğunu sormuş ‘ küçük bir toplu iğne, cevabini alınca senin için iş var demiş bir hiz­ mete kabul etmiş.,

Bir toplu iğnesinin vücude gelmesi için bir insan ‘ énergie, si sarf olunmuştur bunun, bir ayda temin etmeksizin toprakta çürümesine razi olmak günahdır hamiyyetsizlik demek ağır olursa muruvvetsizükdir derim, işte bu his ve idrak bizim kaniza nufuz etsin, bu hisset değil âlicenablikdir ve medeniyet ve insaniik alemini

nurlu bir kavrayışdır.

Görülüyor ki yapılacak iş sadece yerli malları satın almaktan ibaret değildir. Bir taraftan da hariçten memleketimize akacak para cedvelleri açmaktır. İstanbul münev­ ver bir himmetle seyyahlar vasıtasile her sene milyonlar getirecek bir şehirdir. Ge­ çen gün fadıl mebuslarımızdan Aga oğlu Ahmed bey biraderimiz Paris in sey­ yahlardan, müteferriclerden her sene 36 milyar frank aldığını söylediği vakit ef­ sanevi bir şey dinler gibi olmuştum. Amerikaya olan borcunu Fransa verirken milyonlarla doları Amerikalıların önüne dökdükleri vakit bu dolarları nerede bul­ duklarını soranAmerika mahyununa cevaben

sizin her sene Fıransaya bırakdığınız do­ larlardır dediklerini ilâve etmişti. Biz milyarı ve doları bırakalım İstanbul için, bazı teşkilat vücude getirerek her sene seyyahlardan 36 milyon lira almak işden bile değildir. Türkler tarafından feth olun­ ması kuruni vustaya nihayet vermiş ve tarihi fethi kuruni cedidenin mebde’i ittihaz olunmuş bir şehir bu şöhret ve itibarlada dünyanın en cazibeli birbeledesi olmakta daim olacaktır. Bursa kaplıcaları ve şimdi Gazi Paşa Hazretleri tarafından taktir ve ihya edilmeye başlıyan YALOVA büyük alâka merkezleridir. Vatanı sevmek en sağlam ve lazım olan noktai istinatdır. (Archimed) in kürrei arzı istediği yere koymak için istediği nokta budur. İçinde müreffeh, müstakil ve hür yaşanılan vatana kuvvetli fakat çok kuvvetli ve ferağet ve nisyanı nefsile dolu bir mahabbet. işte yare ve ağyare muhtaç olmamak ve başımızı dik tutarak yaşamak için muhtaç olduğumuz şey ancak budur. Büyük Pişüvanın göster­ diği istikamet budur: ileriye ve yukarıya! 17 Şubat 1930 . Dr. Ab. Cevdet

(5)

İÇTİHAT 5345

cuklar arasında kendisine mütevazı fakat ulvî bir me’va bulmuştu. Bostonun tanınmış ve müs­ takim bir ailesine mensup olan küçük Mary şen ve afacan bir çocuktu. Kız muallim mek­ tebi bu yaramaz yavrudan kıymetli bir mual­ lim yarattı. Yirmisini çok geçmeyen genç kız ilk hocalık kürsüsüne Adapazarı Amerikan mektebinde oturdu. Çok geçmeden o mektebin müdürlüğünü aldıktan sonra bu vazifesine Iz- mitte ve istanbulıda devam etti. Kalbi ne kadar temizse elleri de o kadar çalışkandı. Tabiatın hayatına bakacak olursak alâyişsiz, gürültüsüz bir faaliyet görürüz: Evde çocuklarımız, bah­ çede ağaç ve çiçeklerimiz haberimiz olmadan neşvu nema bulup büyürler. Her dakika, on­ larda hayat bir az daha canlıdır. Miss Kinney’nin çalışması da böyleydi. Tabir caizse, ona “ saiysiz çalışma „ diyeceğim. Onun huzuriyle mektep her dakika, bilinmeden, duyulmadan, tekâmüle doğru ilerliyordu. Hiç bir talebeyi incitmeyen bu müşfik kadın mektepte en ufak bir intizamsızlığa yol açmamıştır.

* Cezasız terbiye „ mefhumu, onun sevgile dolu kalbinden kuvvet almış ve hiç güçlük çekmeden hakikat olmuştu. Vazifeyi severek, isteyerek vaprhak ruhta ne yüksek bir zevk uyandırır 1 Bu zevkin sönmeyen ışıkları onun gözlerinden hiç eksik olmamıştı. Yaşadığı memleketin kanunlarına, her vakit hörmetkâr olmak bir müessesenin en asil borcudur. Mektebine, Mis Kinney işte bu ruhu aşılamış ve onun Türkiye Maarifinde diğer bir kaç mek­ teple beraber bu vadide en yüksek mevkii muhafaza etmesinde büyük bir amil olmuştur. Onda ilk görüştüklerinde itimat yaratan bir kuv­ vet vardı. En muhafazakâr aileler bile kızlarım ona emniyet etmekte tereddüt etmezlerdi. Mektepte kâmil bir aile ruhunun hakim olma­ sında en büyük iftihar hissesi ona aitti. Fakat o hiç iftihar etmezdi. Büyük bir irfan muhitinde uyandırdığı sükûn ve asudeginin gölgesinde gizlenmekten tatlı bir zevk duyardı. Anne gi­ bi sevdiği kızları arasında dolaşmak, hele on­ lara ders yermek, bir şey öğretmek: Bu onun için âdeta bir ihtiyaçtı. Belli başlı bir hastalık geçirmerrıişti. Fakat onda sükûn veren, şifa veren bir hastalık vardı: Başkalarının saadetinde kendisini unutmak ve unutturmak. Bu unuttur mak tevazüünün kendisini her vakit hatırda saklatacak yaratıcı bir menba olacağım bir de­ fa olsun düşünmüş mü idi bilmem. Sükûn içinde geçen hayatı ona, gene sükûn içinde bir ölüm hazırlamıştı. Onun çocukları ve onu

sevenler sakin ve debdebesiz bir merasimle onu gömdüler. Hayat ve ölüm tezatlarla dolu­ dur: Selviler altında ufacık bir boşluğa sığan bu vücut arkasında ne büyük bir boşluk aç­ mıştı: saf ve masum çocuk kalplerinde : onu seven ve hörmet edenlerin ruhlarında ve ni­ hayet irfan havasında.

Kâzım Sevinç

Y A R A T MA L I !

[ Créer ]

Yazan: Fransamn sabık Başvekili

Edouard Herriot

%

— 4 —

O zamandanberi diğer mütefekkirler aynı nasihati verdiler.

Berthelot gibi bir adam, her şeye intibak eden bir merakın ilcasile haki­ katin teharrisinde hayatının sonunda da gençliğinin eşiğinde olduğu kadar hara­ retli, Fransaya derin bir ihlas ile mer­ but olan bu zat bize haber verebildi ki, ilmin, iradeti beşerin, tecrübenin müşahedenin mütezayit nufuzu, fikirle­ rin derunî inkişafı üzerine müesses bir terekki hakkındaki an’anevî telekki- mizin batiliğini ortaya çıkarmaktadır.[l] Classique denilen mektebin filosoflarına, mürebbilerine, politika, adamların biraz nahoş olan sert ve her şeyi ilme ve “laboratoire» a bağlayan bu “ doctrine „ bu felsefi akide ne devlet adamları tara­ fından ne efkârı umumiyye tarafından kabul olunmadı.

Berthetelot diyordu, ki îlm her şeye hakimdir; kat’î hidmetleri yalnız o gö­ rür. Talimatı dahilinde hareket etmeyen hiç bir kimse, hiç bir müessese bundan sonra muammer bir sultaya, devamlı bir nufuza malik olmayacaktır.» Zekâyı beşerin hududunu tevsi etmiş

olduğun-[1] Bilhassa Science et Morale adlı kitabına ba-kın. Paris, Calmann Levy.

(6)

dan dolayı Renan m tebrik ettiği zat son asrın nihayetine doğru böyle söylü­ yordu. Berthelot bu hakim fikri, tedrise ırkın terbiyesine, toprağın ıslahına tat­ bik ediyordu; fakat bu az mağrurane olan istintaç [ Conclusion ] larıni yal­ nız güzide bir zümre kabul ediyordu. İlm ile politika arasında rabıta daima subut bulmıyordu.

Bundan başka, ilm vasıtasile bu ıs­ lahat “ doctrine » i bir çok muhasımlara tesadüf ediyordu. Hatta amerikada, sa- naî methodun [ Méthode industrielle ] in müddeiyatına karşı deha namına protes­ to edecek bir Emerson bulundu [*] Emer­ son diyordu: telgrafsız ve gazsız, kib- ritsiz, lâstikden iskarpinsiz büyük bir adam oldu.

Christophe Colombe gövertesiz bir gemi ile Yeni Dünyayı keşfetti. Galilée sade ufak bir dürbinle kendinden sonra gelen hiç bir astronomun muvaffak olma­ dığı parlak bir surette bir sürü seyyare­ ler buldu. Hudson ve Behring balıkçı gemilerde mucizeler yaptılar. Napoléon askerin şecaati ferdiyesine istinat ede­ rek açık ordugâhla Avrupayı feth etti. İlmin büyüklüğünü his etmiş olmakla ve müstakbel harbin havada olacağını sezecek kadar [**] ilmin atisini anlamış bu­ lunmakla beraber Emerson İlmî icadı büyük adamlar için luzumsuz ve kitlei nas için tehlikeli addeder. Mügaleteyi red etmek kolaydır. Napoléon un seha- detini, Napoléon un zaferini ilme karşı ilmin lüzumsuzluğunu isbaten ileri sür­ mek, bundan istiane etmek için cür’et lâzımdır. İsaac Newton, gençliğinden beri layenkati ma vak’aların müşahedesi yahud kanunların teharrisi üstüne düşen adamın tam misali kalmaktadır. 1687 de

[*] M. Dugard m Ralph, waldo Emeson adlı kita­ bına bakın. Paris, Colin 1907 p. 241 ve müteakibi.

[**] Civilisation Society and Solitude, te*te cite ; . 1 p. 242.

yazmış olduğu büyük kitabının yalnız su unvanı: “Philosophiae naturalis princi­

pia mathematlca, Bostonlu moralisti te-

lekki ve tefsir tarzını tekzip etmeye kâfidir. [*]

Emerson un tesiri sanaî materialism [ Matérialismeindustriell ] in ifratlarile ay­ ni istikamette icrayi fi’il ederek Mütter hidei Amerikada 1840 a doğru, kısmen mes’ul olduğu ve haklı olarak püritain karnavalı , [C arnaval puritain ] tesmiye edilen Transcendantalisme buhranını davet ediyordu.

O sıradadır ki Harvard üniversite­ sinde rütbeli şa’ir Thoreau Concord or­ manlarının gerisinde bir kulübeye çeki­ liyor ve ağaç kabuğundan yapılmış bir çanta sırtında olduğu halde yayan seya­ hat etmek hususundaki kararını bildiri­ yordu. Filosof Alcott vergiyi te ’diyeden imtina’ ediyordu. Georges Ripley, yahud Hawthorn gibi muharrirler Fruitlan'd ve

Brook Farm transcendantal zira’et cema’

atlarini [“Communauté, lerini ] te’sis edi­ yorlardı. Bu ma’sum, zararsız bir épidé mia oldu. Azsürdü. Havvthorn tekrarsan’atine başlamak üzere çiftlik garsonu tahta kon- durasinı bıraktı ve inek sağmaktan vaz geçti. Georges Ripley gazeteciliğe atıldı.

Margret Fuller izdivacın nesirlerine hasrı iştigal etmek için transcendantal çay suhbetlerini terk etti. Bizzat Emer­ son un kendine nisbetini kabul etmeye mecbur olduğu bu safdilane ırtıca’dan güzel bulutlardan, acemiliklerine kadar yürekler acisi olan bir ruhaniyyete [ “ Spritualité , ye ] doğru bir cehdden, derunî hayat lehinde necib ehli salib se­ ferinden, ruhun [ Esprit nın ] hukukunu ilğa etmek şöyle dursun onları tasdik iddiasında bulunan ve hatta bu hukuku zenginleşdiren ilme karşı beyhude bed­ dualardan başka bir şey kalmadı.

[*] Bir zekâyı feyyaz adlı küçük bir kitabımızla 32 inci sahifesine de bakın A. D

(7)

iç t ih a t 5347

Tevfik Fikret

Ve *1 4

Psychanalyse Tetkikleri

Dr. A. îzzeddin Lâkin ( refoulement) tard aksüla- melinin şiddetinden, valideye merbut ve tatmin edilememiş olan temaylatı şehvaniye, gayri meşrua kuvvetle def’i ediliyor, ve buluğa has olan tena­

süh vakıalar silinmekden hali kalmayor.

Valideye, bütün hayat için rabt edilmiş olan Libido başka cereyan yollan arayor.

Eski afacan çocuk, ciddi, ağırbaşlı- laşıyor; anal-Saddique temayüller temizlik dürüsti, derslere fazla dikkat şekline inkılab ediyorlar..

Fikret muallimlere bile ilkayi hürmete çalışıyor. Vakaa her yerde validenin hayali aranıyor, [ona benzeyen bir zevce intihab edildiğini gördük]. Fikret artık ilelebet meşhur, ve valideye sadık... sönük bir aşka mahkûmdur. Şairin

asarında kadın hep müphem, tabii

burada gayri mesurpiomosex(-) ualite ninde yardımı var! —- esiri bir hayal halinde beliriyor. Freudun Leonard için söylediği sözler aynile burada tekrar edilebilir: “Libdo nun pek az bir kısmı tenasuli işlere tahsis edilecek ve bu küçük kısım kahilin dumura uğramış hayatı tenasuli- yesini temsil edilebilecektir „ Kahalete doğru buluğda (sublime) itila eden kı­ sımlar sénat ve şiir yoluna dönererek, kısmen, tard dan (refoulement) kurtul­ maya, eski aşkı ikaa çalışacak, homo­ sexuel akşamda yene etfale avdet edecek, Fikret pedagog, muallim olacakdır. Bu­ luğda sönmesi lâzım olan peder husumeti şekilden şekle girerek nazırlara, hükü­ mete, Abdulhamide ittihadı terakkiye inıtaf edecektir... Muhite ademi intibak bu suretle doğmuş ve Fikret son devreye gelmiştir.

Lâkin bütün bu aksülameller arasında ilk çocukluk tenasuliyetinin tali unsurları (narsisik) ve (anal-erotik) unsurlar asar da kendilerini göstermekden hali

(8)

kalma-yorlar. Fikret mektepte derslerini nasıl pek dikkatle yapdıse, şimdide şiirlerini o kadar dikkatle tebyiz ve hatta kendi el yazısile basdırıyor. Bütün muhitten uzak, timsali bir tarzda bir kartal gibi kayalara çekilerek yaşayan bu mağrur seciye, kanat ve gaga darbesini esir­ gemeyen bir kemiyettir oluyor.

Bu sıralarda Balkan harbi felaketi Fikrette, ( Mader - Vatan ) mudilasının ianesile eski acıları kamçilayor. (ve Ey taş) manzumesi doğuyor. Bu manzu­ me gösterdiğim gibi bence bütün mtıdi- laların bir hulasası, ve mudilalardan kopan ve gayri meşurda kuvaniyetlerini muhafaza eden affektif dalgaların timsali bir muhassilasım gösteren bir ibda’dır, (tenasuli tecessüs, peder husumeti, valide tesebbüti) Bu devrede Fikretin hayatı, bir az saadet, biraz deruni sükûna nail olabilmek için ne tedahülün (introver- sion) nede şiir yolunun artık kâfi gelme­ diğini gösteriyor. Fikret kademe be ka­ deme rucu’a başlayor, (Regression); ta ilk küçüklük hayatına, keder ve sıkın­ tıların bilinmediği devreye şahsın ken­ dini aile dırıltılarım kavramamış zan ettiği zemanlara kaçılıyor, işte (Şermin) bu firarin bariz bir numunesidir ve dikkate arz ederim küçük çocuklara olduğu ka­ dar nevmitlere de hitap eder!

* * *

Şu basit tedkik gösteriyor ki Fikret bir çok cihetten Leonord de Vinci ye pek benzeyen ve psychanalys için cid­ den kıymettar olan bir misaldir.

Aradaki fark ne olursa olsun, bitaraf bir nazar, ahlak ve siyasi hudutların, biinyei içtimaiye ve dinin tenevvüüne rağmen, fikri beşerin daima müşabih, mahdut bir saha içinde cevelandan başka şeye kadir olmadığını tesbitden hali kalmaz.

Dr. A. İzzeddîn Not — ; İsim ve aksülthel tebeddülleri için mü­ racaat :

« The Lancet special rumber No 2 Earlymeutal Diseases »

— Bitdi —

Ziya Gök Alpın fikir menbaları

II

3 — Lisanda İlmî tasfiye, yazı ve konuşma dilinin birleşmesi:

Bu bahis üzerinde Necip beyin yazı­ ları büyük bir cilt teşkil eder. Bugünkü makalemizin çerçevesi bunu uzun uzadıya tetkika müsait değildir. Şimdi biz ancak onun ana hatlarını göstermekle iktifa ede­ ceğiz. [1] Necip b e y , ilerilemenin “ya­ rarlı, bizi doyurucu, besleyici bilgilerin ortalığa öğretilmesile, yayılmasile». müm­ kün olabileceğini ileri sürüyordu. “Bu ise kullanışlı, güçlük çekmeden, en az bir zamanda öğrenilen» bir dille kabil olacaktı. Ne yazık ki ‘ lisanı tahririmiz buna asla elverişli değildi. Binaenaleyh ne yapmak g e re k ti:

Necip bey, “Hizmet» de bir seneden fazla devam eden sıra makalelerinin büyük bir kısmını bu meselelerin halline hasr etmişti.

I — Lisanı tahririmiz üç dilden terek­ küp ediyoreu. Bu Uç dil maddeten ve tabiatan uyuşamaz, bunlardan bir dil ya­ pılamazdı.

II — Kendi dilimizi öğrenmek için sarf ettiğimiz zaman sarfı işimize gelen ve tabii olandan beş veya daha ziyade faz­ laydı.

III — Arapcadan alınup, arapca kai- desile kallanılan fiiller lüzumsudu. Çiinki türkceninkileri ile daha genişçe fikrimizi anlata biliyorduk.

Türkçe fiillerin kullanılması.

IV — Tahavvüle tabi isimler, fiiller, cemiler zihnimizin büyük bir kuvvetini harcıyordu. Türkceninkile kullanılacak; yani arapca tarzında kelime teşkil edil- meyecekdi. Arapca şekli “Elements for- mels» ve teşkili “ Element formatif»

un-[1] Kronoloj ye göre Necip beyin bütün neşriya­ tını, tercemei halini. Meslek, Mesleği» u*uısî hatları Muhit ve şehsiyeti, cereyanın İzmir’de ve hariçteki tesirlerini bütün şümulile ihtiva eden bizde Türklüğün tekâmülü tarihinden bir merhale» adlı bir etüt hazırla- yoruz yakında neşr edeceğiz.

(9)

İÇTİHAT 5349 surlar, lâhikalar kullanılmayacakdı. Me­

selâ kitap bunu kütüp şeklinde kullan­ manın lüzumsuzluğuna kanidi.

V — Türkçede karş iği bulunan aynî ve mücerret isimlerin k A nılması.

VI — Arapçadan teşk.ı edilen fenni, ve mürekkep kelimelerde “ Vahdeti ma­ na „ yı hasıl eden “ Vahdeti lafız „ müm­ kün olmadığından Almanların kendi dille­ rinde yaptığını bizimde türkçede yap­ mamız.

VII — Arapça ve acemce kelimeler dilimizde hiç bir değişmeye uğramadık­ larından dilimizin tekâmülünün mayası olan ahenk kanununun ahkâmını icraya en­ gel oluyorlardı. Bunların kullanılmamaları.

VIII — Arapça ve Âcemcenin dilimizin zenginleştirilmesi için bize bir menba olmayacağı.

IX — Türkçe terkibi izafinin mantı- kiyeti.

X — Acemce vasfı terkibilerin yerine türkçeden yapılarak kullanılması.

XI — Sıfat ile Mevsufun mutabeka- tındaki manasızlık. Sıfatın Mevsufa ta­ kaddümündeki zihnî faide.

XII — Türkçe sözler ile düşünerek yazmak; konuşma dilinin yazı dili edilmesi, yahut yazı dilinin tabiileştirilmesi.

Millî bir edebiyatın lüzumu, Halka ve garba doğruculug hakkında Necip beyin düşüncelerini ve bu gün yalınız ana hatlarını göstermekle iktifa ettiğim meselelerin tahlilini müteakip maka­ lelerimize bırakıyoruz. Biz bu, yazımızl bir methal yapmak istedik. Yalınız söz­ lerimize nihayet vermezden evvel şu nok- tayıda bilhassa tebellür ettirmek isteriz:

Bu gün dahi kıymetini kaybetmeyen bu hakikatlar eğer sırf bir fikir man­ zumesi halinde kalsaydı belki atfettiği­ miz ehemmiyete değmezdi. Fakat bu neşriyatın büyük tesirleri görüldü, İzmir de Türkçülük babında ilk ışık bu neş­ riyat oldu. Yeni lisancılar bütün faali­ yetlerinde bundan istifade ettiler, hatta bilvasıta Zıya Kök Alp bu neşriyatı mih­ ver ittihaz etti. Bununla beraber

mer-Ceberut

Lirik Şair Mustafa Sıtkıya

-Hüsnün gibi bir mabedi gördüm de, o anda Göynümdeki sevgin gibi bir meş’alı yaktım; Bir tatlı günah işleyerek elleri kanda, Kimdir bu ğüzel taze dedim, çıldıracaktım 1 Teshiri bilen bir kadının haşmeti vardır Bakmaz görünürken dönerek yan bakışında; Nisviyyetin en ince hususiyyeti vardır Zaten o güzel gögse karanfil takısında! Çok sevgilinin çehresi üstünde mükerrem, Çehrem bezesin göynümü, nurun ona dolsun; Beytüssanemin takını süsler gibi meryem, • Hürmetle hayalimde mukaddes yerin olsun. Hüsnündeki manaya ve ulviyyete ait, Her ince gönül yanmalıdır sevgilerde; Bir hakkıdır elbette büyük kudrete ait, Pahretse güzellik bu güzel şaheserde! Kirpiklerinin işve süzerken arasından Her, hükmüne idrakini rametti o gözler! Yüzlerce güzel gözlü kadın hatırasından Her yadı unutturdu, haram etti o gözler! Olmazını güzel gözlü kadın, bir gece yer yer Göğsünden öpüp ordaki zambakları dersem, Bir gül demetinden daha cazip, daha dilber Parmaklarının pembe tüveycinden öpersem? Arzet bana endamını başdanbaşa bir gün, Düşsün de beyaz, dolgun omuzlardan o tüller, Bir cazibe mecmuası halinde görünsün Kudret elinin gizli iliştirdiği güller... Lâkin neye birdenbire hiddetleniverdin? Lakayt oiamam cezbene şairsem eğer b en ! Haşyetle huzurumda dururdun, baş eğerdin, Bir an haberin olsa elim Akibetiııden! Şair olanın, ateşi vicdanı kuşatmiş

Allah gibi bazan da gazap demleri vardır; Her beyti ateşten dere halinde kolatmış Bilsen ne kadar böyle cehennemleri vardıf. Kulıun seni tazip ederek gösterecektir Bir şairi vurmak ne demek ta can evinden; Kahrolmana bir damla ateş elverecektir Tek mısraının saçtığı sönmez alevinded! Bir gizli tutuşmayla içinden yanıyorken Kurtulmaya biçare, zaman bulmayacaksın! Beyninden alevler çıkarak kıvranıyorken imdadına gelsem bile kurtulmayacaksın!

Kozan oğlu Cenap Muhittin hum, daha ziyade hayalî bir Türkçülük yapmıştı. Necip bey duyuş, görüş ve dü­ şüncelerinde temamiyle realisttir.

(10)

Ahmet Rıza beyi gaybettik

Bu nüshanın tab’olunacağı sırada büyük hurriyât mücahitlerinden kadim arkadaşımız A fR iza beyin vefatı ha­ berini aldık. Cenazesini dün mezarına hürmetle teşyi ettik. Böyle büyük bir seciyyenin tabutunu, teşyie gelenlerin adedinin 68 den ibaret olduğunu gör­ dük. Dr. Emin Ahmet bey bizi teslie için Tevfik Fikretin cenazesinde bu kadar da yokdu dedi, fakat bu bize teselli vermedi. Yakub Kadri bey bu­ günkü' “ Milliyet „ de Ahmet Rizacılık- tan oldu diyor. Gelecek nüshada yazacağız.

28 Şubat 1930

Sa’yi hakkında felsefe sanihaları * I

Her dilde solmayan güzellikler

^—î jA j jj J-» ¿r—& u-y-, j*r '•j

Tercümesi:

Bizim gönlümüzü mağlûp etmek bâzu kuvvetinin işi değildir, ehli vefanın hela­ ki nuşidaru dan başka bir şeyle değildir.

w * »jtji aLu ( wJU»_yi l) . f jy î j j

¿JL-Şerabdan neş’e ve mestlikden şevk görmedik. Bizim kadehimiz mihnetzede birinin toprağından yapılmış olsa gerek.

L.C-J -C-ÇÇC

^ f

t J J Lj J İ lS '

-• / * • • *

Farzedeyim ki bağlı ayağımın bağını çözsünler; kırılmış olan kanadımı ne ya­ pacaklar ?

Şanın ve saadetin babası sa’ydir. I Euripİde I S a’y sayesinde en acı göz yaşları kurur. Ciddi tesliyetkâr olduğundan vereceği mikdardan az va’d eder; Em­ salsiz hazdır ve diğer hazların tadı

tuzudur. Legouve

Meşgul olmak mes’ud olmukdır. Oray Sermaye teraküm sa’iydir ve sa’y, filiz halinde sermayedir. Oobden

On aime de la grandeur de son coeur. V. Hugo İnsan yüreğinin büyüklüğü nisbetinde sever.

Hakiketen fa’al muhabbet, her şeyden evvel tehavvül ve terakki arzusu olma­

lıdır. Ouyau

Muhabbet, her şeyin principi, her şeyin hikmeti, her şeyin gayesidir.

La cordaire Şükürgüzarlık kalbin hafizasıdır. Şükürgüzar bir fakir her gördükçe bu adam zengin olsaydi cömerd olurdu

derim. s*ift

Adalet ortadan kalkdığı vakit insan­ ların hayatına kıymet verecek hiç bir

şey kalmaz. Kent

-ÇljjjC j i f ;} oyl"

( J c > . UT f r ç C

Tabutumu yarın mahallesinden ağır ağır geçiriniz, zira oraya bir daha gel­ memem için bir ümid yokdur.

-VİAt U -5 £ ti»—* I «-illi lj«J#.J

( ı £ D *-*>!• Jy <*-•*!* %

Göz için ni’met güzellik görmesinde dir, eğer bunu görmezse kör olmamanın ne fa’idesi olur?

\l Oy^JLA

(3jA) !u J i6- ->y oyV S ' j j j j i

Mefkureye vasıl olmak ümidile düş- düğüm yolda mahmilinin tabut olduğu gün ne mutlu gündür.

Mulahaz: «İdealisme» in verdiği, ruhani şevk ve mesti bundan daha güzel hiç bir zeman ifade olun- mamışdır.

Ümit yıldızı

Her çocuk yurdunun bir ümit yıldızı­ dır. Fakir ve kimsesiz çocukları düşünen Himayeı Etfale' 23 Nisan Çocuk Hafta­ sında yardım, bu ümit yıldızlarını sön­ mekten meneder.

(11)

Piş Tabibi

Mehmet RifatB.

£ağal oğlu kapalı Furun karşısında her gün hasta kabul eder.

Telefon : İstanbul 264 ________

Prof. Dr. Selâhattin Mehmet

Röntgen Laboratuvari

Mahmudiye Caddasi No. 28________

Muhit

Aylık ve resimli mecmuadır, çok müke­ mmel ve müte’kâmil olarak çikıyor. Her nü­ shası 8CÎ sahifalik güzel ve amelî ma’lûmat

pedolu bir kitab halinde çıkar. Abonnemet bedeli 6 liradır. Adres : Istanbulda Dilsiz zade hanında No 2 .________________________ _

Kephalgine

kaşeleri baş ağrısı ve her nevi ağrı için müessirdir. _______ G a ; a 00 O* C3 u ^ O

Mesane ve böbrek rahatsızlıklarında müessir ilâçtır. Ta’mı hoştur ilk istimalinde tebeuvülde, idrar yullarında rahatlık his olunur.

Gliserofosfatli Şark Malt

Hulâsası

Eczacı Ekrem Beyin nezareti altında sureti hususiyede imal edilmektedir.

Deposu Ekrem Necip ecza deposu Telefon : İstanbul, 78

Apraham Ekşiyan

kerestecilerde No 412

HDepot de bois de construction en tous

genres Telefon : Stanboul, 2827 öksürük ve boğaz hastalıklari

OXymenthol Peraudin

Pastillerini alınız.

Endocrisine Fournier

Hasta ve yorğun uzuvları ayni cins a’za- *ın cevheriyle tâmir etmek esasına mü­ stenit opotherapia devalarındandır. Kaşe, pudra ve kompirime halinde kullanilır.

içtihadın 24 üncü senesi

koljeksiyonu

Bir kaç tam kollekşiyon var

2 1/2 lira gönderenlere taahud-

lu olarak gönderiyoruz.

BILEYL

Safra ifrazı azalan hastaliklarda sarilıkda yarım baş ağrılarında, uykusuzlukda, zihin tembelliğinde, kanın v e bağırsakların bo­ zukluğunda, karaciğer kum sancılarında

1 kapsül alınır.

BİOLACTYL

Ferm ent lactipue sélectionne

Mide ve bağırsaklardaki tahamür ve tesemmümün maniidir. Çocuk ishallerinde eyi ilâçtır. Yemeklerden evvel 3—5 kap­

sül alınmalıdır.

Kimosine Rogier

Çocukların hazımsızlıklarında süte taham­ mül etmeyen her mi’e için müessir deva. 200 gram süte bir ölçü kaşığı KIMOSİN

kâfidir.

~~ Dr. SEMIRAÎS HANIM

Çocuk Hastalıkları

Dr. EKREM BEHÇET

Etfal hastahanesi kulak, burun, boğaz mütahassısı

Beyoğlu caddesi Tokatliyan hizasında

Mektek sokak No. 1 Telefon: Pera 2498

GÜNDE 10 PARA

Anadolunun, her küşesinde birer Çocuk sarayının yükselmesi için Hinıayei Etfalın hepimizden beklediği yardım. _____ ____

Cumhuriyet Mücelithanesi

Babı Âlî caddesinde “kara göz„ ittisalinde

kitablarını hem metin bir surette hem mu’tedil fiyatla citletmek isteyen-el

rin mücelithanesidir. tS. Avenue de Yıİller* pah* j

U

r a s

e

P

T

i

N

e

ROGİER

(12)

Ahmed Riza Bey merhuma a’id fikranm 12 inci satırında “ Ahmed Riza açlıkdan öldü ” kelimeleri istihalen “ Ahmed Rizacılıkdan oldu ” şeklinde dizilmişdir.

Akşehir Bankası

Sermayesi 1 Milyon Bilumum banka muamelesiyle

İştigal èder Merkezi : AKŞEHİR

Şubeleri : İSTANBUL ve İZMİR

Müsait şartla mevduat kabul eder . Af­ yon, tiftik gibi ihra:at üzerine mubayaa ve s a ­

tışa tevessüt eder. Her nevi emtia üzerine komisiyon ile muamele yapar .

Telefon : İstanbul 3341

Osm aniı Bankası

Banque Ottomane

Sermayesi 10 milyon Ingiliz lirası Umumî merkez: Galata

Telefon : Beyoğlu 36

Türkiyenin her şehrinde şubeleri vardır.

Veremin her derdinde en müessir deva

Türkiye Sanayi ve Maadin

Bankasına Merbut

Y E R L İ M A L L A R P A Z A R I

Hereke, Beykoz, Bakırköy fabrikaları

İstanbul, Bahçe Kapu Birinci Vakıf han Telefon: İstanbul, 517

Mağazada miinhasiren bankaya merbut fabrikalar mamulâtmdan ipekliler ve döşeme­ likler, yünlüler, battaniyeler, kostümlük ku­ maşlar, şallar, ipekli mendiller, ince ve ka­ lın bezler, metin ve zarif bavul, çanta, kon- duralar, ve saire topdan ve perakende olarak satılır.

1’ «ldjtihad»

Ltq 1 pour chaque 3 centimètres de haut­ eur dans les colonnes de l’“Idjtihad„. soit 3 X 8 cent, carrés, par insertion.

Le prix des avis et annonces est en­ caissé après leur insertion, contre reçu dûment établi.

Les numéros de I’ “Idjtihad„ danens quels les avis et annonces ont paru lsest enuoyés aux intéressés, à titre gratuit.

Le prix des avis et annonces est do 1 Ltq. au minimum, par insertinon.

Diş tabibi

Muallim

H.

H Â M İT B.

Muayenehanesi

Beyoglunda Lilrarire Mondiale karşısında Telefon B. 725

Dr Yorği Fotaki Mavromatis

Emrazı dahiliye

Beyoğlu VenedikSokağı No o Cüm‘a ve Cum’a İrtesinden başka

Hergün lf dan 7 ye kadar. Çarşamba gühleri parasızdır.

Telefon : p. 4-707.

Şâiri Âzami Tebcil

Güzide şair Florinali Nazım Beyin Abdulhak Hamid Beyi ateşli bir ihlas ile tebcil eben yeni eseridir. ’

Mutala’asını tavsiye ederiz bir Çok resimleri muhtevidir.

Adabı Muaşeret rehberi

[SAVOIR VİVRE]

Dr. Abdullah Cevdet Beyin bu yeni kitabı mühim bir ihtiyacı tatmin ediyor. 500 küsür sahifalı ve resimlidir.

Cüdlisi 175, ciltsizi 150 k rus posta pa­ rası yüzde 20 nisbetinde zam edilir.

Müderris İsmail Hakkı Beyin

kitabları

içtimaiyat noktaî nazarından terbiye 20 Kalbin gözü • 20 İzmir konferansları 50 Terbiye ve iman 25

Bu eserlerin nüshaları tükenmek üzere­ dir idarehanemizde ve kitabçılarda bulutitir.

I

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Yoktur, hiçbir şiir dünyada okuyucu için yazılmamıştır çünkü.. Nereden bakarsak bakalım: Ebemkuşağ- dırşiir, ebemkuşağı -o tansık- ne işeyararsa, şiir de o

Kimyasal Düzenleme Santral kemoreseptörler Periferik kemoreseptörler Aorta üzerinde (Glomus Aorticum) Carotis üzerinde

Türkiye’de 2015 yılı Ocak ayı kayıt dışı istihdam verilerini açıklayan Sosyal Güvenlik Kurumu Kayıt Dışı İstihdamla Mücadele Daire Başkanı Mustafa Alıç,

Boğlan Mahallesi'nde bulunan Ziyaret Parkı'nda bazı aletlerin tahrip edilip kullanılamaz hale geldiğini belirten mahalle sakinleri, vatandaşların dikkat etmesi gerektiğini

Yine İstanbul milletvekillerinden Ahmet Hamdi Denizmen 1923 yılından 1946 yılına kadar İstanbul’dan milletvekili olarak mecliste yer almıştır.. İstanbul

temel yükleme hatası sebebini bilmeksi- zin, karşıdaki kişinin davranışlarını kişilik özelliklerine bağlamak iken, aynı davranı- şı çoğulcu kültürlerdeki

mun üst tabakaları için geçerlidir bu, çünkü ifadesini şu açıklamayla netleştirir: &#34;ince bir yaşam tarzına sahip olan insanlar, üzerine şeker tozu

Ancak pandemi ile yeni ortaya çıkan bu eğitim durumunu, yurt dışındaki kaynaklar “emergency remote education”, Türkçe olarak ifade edecek olursak “acil durum