SAHİFE İKİ
Prof. SABRİ ESAT
S1YAVUŞ6R
(
1907
-
1968
)
■
H
H
Prof. Dr. Nezahat ARKUN
İSTANBUL Ü NİVERSİTESİ UMUMÎ PSİKOLOJİ PROFESÖRÜ TT> u n d a n bir yıl önce, Psikoloji camiasıdeğerli bir hocasını k aybetti. Üniversi te ve sanat çevrelerinde yak ın d an tan ın an S. E. Siyavuşgil'in ölümü çok erken ve âni olmuştur.
1907 ta rih inde İ s ta n b u l’da doğmuş bulu nan S. E. Siyavuşgil, o rt a öğrenimini A n taly a ve İ s ta n b u l’da ta m a m la d ık ta n sonra H u k u k F a kültesinde okurken b ir Devlet im tihanını k a r a n a r a k 1928’de felsefe tahsili yap m ak üzere F r a n s a ’ya gitmiştir. Lyon ve Dijon’da ta h s i lini bitirip y u r d a dönm üş, bir süre A n k a r a ’ da Gazi Eğitim Enstitü sünde ders verd ik ten sonra, yeni k u r u l a n İs ta nbul Üniversitesi E- debiyat Fakültesinde Felsefe K ürsüsüne psi koloji doçenti olarak alınmış ve çalışmaya başlam ıştır (1933).
1942’de psikoloji profesörü olmuş, 1953’te Ord. Prof. M. Şekip T u n ç ’un emekliliğinden sonra U mumi Psikoloji profesörlüğüne geti
rilmiş ve ölüm üne k a d a r bu görevi s ü r d ü r m üş tür. Bu a ra d a T ü r k Psikoloji Cem iveti’- nin kuru cu ların d an olup, uzun m ü d d e t bu Cem iyetin başkanlığını yapmıştır.
Geniş bir görüş
" sa h ib iy d i
( ¿ 2 Esat Siyavuşgil, dünya hakkında ge- k 7 • niş bir görüşe sahipti. Bunu gerek ge niş ta r ih bilgisine, ge re k çeşitli ülk elere sık sık yaptığı seyahatle rden edindiği k an aatlere borçluydu. Aynı zam anda bu kanaatlerini ş a h sî. ölçülü, obje ktif ve seııtezci bir görüşle se viyeli bir kıv am a getirmeyi bilirdi. K ültürlü bir İnsan olarak d a r bir sahada kalmayıp ed e biyat, sanat ve insanla ilgili çeşitli konula rı kapsayan geniş ve olgun bir kafa yapısına sahipti. Bu meziyetini de tale bele rin e, o k u y u cularına. çevresindeki seçkin dost ve a r k a daşlarına zevk ve espri ile akta r ır d ı.
Salıri Esat, 1928 tarihlerinde, psikolojinin F r a n s a ’da henüz bü tü n kuvvetiyle kendini hissettirem ediği bir dönem de bile, oradan a l dığı ilhamla psikoloji tem asını T ü r k iy e ’ye a k ta rab ilm iş bir in sandır. D ah a sonr a çeşitli m em le ketle rle olan te m asların da katıldığı kongre lerd e psikolojinin bir ilmi disiplin ola
r a k T ü r k iy e ’deki gelişimine katk ılard a bu lu n m u ştu r.
N
itekim, psikoloji dalında meslek ha y a tı nın daha ilk yılların da klâsik değerde ki çeşitli psikolojik eser ve m akalele rin T ü rk - çeye tercümesin i yapmıştır. Bun ların yanısı- ra. folklo ru m uzu psikolojik açıdan ele alan «Karagöz» adlı araştırmasıy la , m im ik ler üze rindeki çalışmaları dik kat çekicidir.Psikolojide tekli d a r ekol görüşlerine sap- lanm ayıp , ilmin ta r ih boyunca ve bugün gös terdiği gelişmeleri dikkate ala rak ta lebeye ob je k t i f ve ölçülü bir bilgi a k ta r m a y a çalışmış tır.
Sabrl Esat, psikolojinin T ü r k i y e ’de ta tb i kî a la n l a r a kaydırılması husu s u n d a da önem li ça lışm ala rd a b u lu n m u ştu r. Nitekim, 1950 - 57 aras ında t.E.T.T. Psikote knik L â boratuva- rının k u r u l u s u n d a F r a n s a ’ya gönderilerek bu işe m e m u r edilen Psikia tr Dr. Erdoğan No- y an bu mer kezi açarken psikolojik testlerin hazırlanışını Sabri Esat üzerine almıştır. Ay rıca, Devlet Demir Y ollarına da psikoteknik im kânla rın sağlanması için uzun sü re çeşitli kan a lla rla ve m akalele rle bir kam p an y a y a gi rişmiş olması, m üspet sonuç vermem işse de, zam anımız için yerinde bir ham le ola rak zikred ilmey e değer.
T * T niver site öğreniminde m ühim b ir yeri v J olan ders verm e işleminde disiplinli ve titiz çalışmasıyla bilhassa dik kati çe kmiştir. D erslerin ve im tihanla rın b aşlam a saatleri.
veriliş tarzı, terim le rin, dilin yerinde ve öl çülü kullanılmas ı ve talebenin anlıyacağı şe kilde a k tarılm ası işini başarıyla y ü rü t m ü ş t ü r. Ders, im tihan görevlerini â d eta aşırıya kaçan b i r titizlikle yapar, çalışma a rk ad aş ların a da bu zihniyeti aşılardı.
Türk çem iz i ve Fransızcayı, titizlik ve zengin n ü anslarıy la, bir virtü öz ustalığıyla k ull anır , bu ala nda, bilhassa şahsî çabalarıy la o luş turduğu bilgisini, k u v v e tli hafızasının da yardım ı ile, h e r an canlı tu t u p , geliştirir di. E debiy at sahasın da önemli yeri olan sanat eserle rinin tercüm esin de ona isim kazandıra n örn e k le re bu ra d a işaret etm eye lüzum gör müyoruz. Bu a rad a dil k onusundaki bilgisini, sırası gelince tıpkı değerli ve nadid e bir kol- leksivon gibi karş ısındak in e, haklı olar ak övünen b ir gülüm sem eyle, zevkle sererdi.
ahsiyetinin en belirli yönle rin den biri, Batılı tipinin gere ktirdiğ i b ü tü n vasıf ları ken din de to playıp geliştirm ek ve bir en- te llektüel ola rak h a y a tt a n alacağı zevkleri bu açıdan a y arlam ak tı. Nitekim, ele aldığı h e r işte, Batı disiplini kendini gösterirdi. Ay nı zamanda, gerçek b ir İs tanbul çocuğu ve
İ s ta n b u llu ente lle ktüel olar ak bu vasıflarım şahsiyet yapısın da üstün bir kıvam a u la ş tı r may ı bilmişti.
K an akrabalığ ından ziyade, fikir akra b a ve yakınlığına önem verip, a rk a d a ş ve insan m ünasebetlerin i bu yoldan a yarlardı. Sabri E s a t’ın dar gruplaşm alardan kaçışı ve m ese leleri şahsi değil de, obje ktif ve geniş açıdan ele alışı herkes çe bilindiğinden, F akülte için de halli ge re ken pro b lem lerd e ve b unların en çetinle rin de bile, kendisine uzlaştırıcı bir rol verilird i. Kendisine herhangi bir yö nden y a pılacak hücum ları da hoşgörürlükle k a rş ıla r dı. Şahıs la r h a k k ın d a bazı menfi h ü k ü m leri dile getirirk en, b unla rı o kim selerin y ü zleri ne söyliyebilecek ölçüde t u t m a olgunluğuna ulaşabilmiş insanla rdan biriydi.
K en d in e özgü
Obir ilim a d a m ı
E
şinin ve y a k ın dost çevresinin y arattığ ı samimi atmosferi müzik dü nyası t a m am la rdı. Klâsik müzik, Sabri E s a t’ın başta gelen m e r a k la r m d a n d ı. D u rm ad an zengin leş tirdiği klâsik Batı müziği kolleksiyonunun üzerine titr e rd i. H astaned e özlemini çektiği ve son gecesini geçirmek üzere dönd üğü evi ni tanımas ı, ancak p ikabına acele ve son ç a re ola rak k o yduğum uz p lâ k l a rd a n işittiği m ü zik sesiyle m ü m k ü n oldu. Ve 10 -15 saat son ra gelen ölü m ünden evvel işittiğim son söz le r şu nlardı : «Demek bura sı benim evim, ama b ir de ti y atro olan evim v a r benim, de ğil mi?». T iy atro ise bir başka açıdan derin bir şekilde h a y a tın a karışmıştı.Sabri E sat’ı önce talebesi, sonra doçenti, daha sonrala rı da yakın bir çalışma arkadaşı olarak ta nıdım . O, çok yö nlü ve renkli şahsi yeti ile «nevi şahsına m ünhasır» bir ilim ve fikir adam ıydı.
NOT:
«Olaylar ve Görüşler» sütununa gönderilecek yazıların
700 - 750 kelimeden fazla olmaması gerekmektedir. Sa
yın yazarlarımızın teknik imkânların zorladığı bu ge
reğe uymalannı rica ederiz.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi