• Sonuç bulunamadı

Gazi Üniversitesi Resim-İş Eğitimi Bilim Dalı'nda Özgün Baskı Eğitiminin Gelişim Süreci ve Türk Baskıresim Sanatına Katkısı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Gazi Üniversitesi Resim-İş Eğitimi Bilim Dalı'nda Özgün Baskı Eğitiminin Gelişim Süreci ve Türk Baskıresim Sanatına Katkısı"

Copied!
192
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GAZİ ÜNİVERSİTESİ RESİM-İŞ EĞİTİMİ ANABİLİM DALI’NDA

ÖZGÜN BASKI EĞİTİMİNİN GELİŞİM SÜRECİ VE

TÜRK BASKIRESİM SANATINA KATKISI

Ezgi UZUN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ ANABİLİM DALI

RESİM-İŞ ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

EKİM, 2015

(2)

i

TELİF HAKKI ve TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koşuluyla tezin teslim tarihinden itibaren ...(….) ay sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN

Adı : Ezgi

Soyadı : UZUN

Bölümü : Resim-İş Öğretmenliği Bilim Dalı

İmza :

Teslim tarihi :

TEZİN

Türkçe Adı : Gazi Üniversitesi Resim-İş Eğitimi Bilim Dalı’nda Özgün Baskı Eğitiminin Gelişim Süreci ve Türk Baskıresim Sanatına Katkısı İngilizce Adı : Development Process of Printmaking Education in Gazi University

Division of Art Education and Its Contribution to the Turkish Printmaking Art

(3)

ii

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dışındaki tüm ifadelerin şahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazar Adı Soyadı: Ezgi UZUN

İmza: ……….

(4)

iii

Jüri onay sayfası

Ezgi UZUN tarafından hazırlanan “Gazi Üniversitesi Resim-İş Eğitimi Bilim Dalı’nda Özgün Baskı Eğitiminin Gelişim Süreci ve Türk Baskıresim Sanatına Katkısı” adlı tez çalışması aşağıdaki jüri tarafından oy birliği / oy çokluğu ile Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans / Doktora tezi olarak kabul edilmiştir.

Danışman: Prof. Dr. Osman ALTINTAŞ

Resim ve Baskı Sanatları Bölümü, Giresun Üniversitesi ………

Başkan: (Unvanı Adı Soyadı)

(Anabilim Dalı, Üniversite Adı) ………

Üye: (Unvanı Adı Soyadı)

(Anabilim Dalı, Üniversite Adı) ………

Üye: (Unvanı Adı Soyadı)

(Anabilim Dalı, Üniversite Adı) ………

Üye: (Unvanı Adı Soyadı)

(Anabilim Dalı, Üniversite Adı) ………

Tez Savunma Tarihi: …../…../……….

Bu tezin Güzel Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans/ Doktora tezi olması için şartları yerine getirdiğini onaylıyorum.

Unvan Ad Soyad

Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürü

(5)

iv

GAZİ ÜNİVERSİTESİ RESİM-İŞ EĞİTİMİ ANABİLİM DALI’NDA

ÖZGÜN BASKI EĞİTİMİNİN GELİŞİM SÜRECİ VE

TÜRK BASKIRESİM SANATINA KATKISI

(Yüksek Lisans Tezi)

Ezgi UZUN

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

Haziran 2015

ÖZ

Araştırmada, kuruluşundan itibaren Gazi Üniversitesi Resim-İş Eğitimi Anabilim Dalı’nın özgün baskı eğitiminin geçmişi ve bugünü ele alınmıştır. Bu amaçla süreç içinde kurumdaki özgün baskı derslerinin gelişimi, bu derslerde görev alan öğretim üyeleri, özgün baskı derslerinin programlardaki yeri ve süresi, özgün baskı atölyelerinin fiziksel şartları ve donanımları ile ders kapsamında uygulanan baskıresim teknikleri ayrıntılı olarak incelenmiştir. Bunların yanı sıra kurumdan yetişen ya da öğretim elemanı olarak görev yapan ve baskıresim alanında yapıtlar üreten sanatçılar ele alınmıştır. Yapılan çalışma nitel bir araştırmadır ve tarama modelindedir. Belgesel tarama yöntemiyle elde edilen bilgiler, yapılan görüşmelerle desteklenmiştir. Gazi Üniversitesi Resim-İş Eğitimi Anabilim Dalı’nın kuruluşundan itibaren baskıresim teknikleri yetkin sanatçı-eğitimciler tarafından uygulanmış ve uygulatılmıştır. Aynı zamanda kendi öğretim elemanını yetiştiren kurum, pek çok farklı kurumda baskıresim uygulamalarını başlatan sanat eğitimcilerini de yetiştirerek bu sanatın tanınıp uygulanmasına katkıda bulunmuştur. Sanat eğitiminin yanında salt sanat alanında da yetiştirdiği çok sayıda sanatçı baskıresim sanatımızın önemli bir kazanımıdır.

(6)

v

Bilim Kodu :

Anahtar Kelimeler : Gazi Eğitim Enstitüsü, Gazi Üniversitesi, özgün baskı, baskıresim.

Sayfa Adedi :171

(7)

vi

DEVELOPMENT PROCESS OF PRINTMAKING EDUCATION IN

GAZI UNIVERSITY DIVISION OFART EDUCATION AND

ITS CONTRIBUTION TO THE TURKISH PRINTMAKING ART

(M.Sc Thesis)

Ezgi UZUN

GAZI UNIVERSITY

INSTITUTE OF EDUCATIONAL SCIENCES

June 2015

ABSTRACT

In the study, printmaking education’s history and today has discussed since the establishment of Gazi University Division of Art Education. For this purpose, the development of printmaking courses at the institution in the process, faculty members involved in these courses, the placement and duration of printmaking courses in the program, the physical conditions and the equipment used in printmaking ateliers and printmaking techniques applied in the course have been examined in detail. Artists who are working as instructors or have graduated from the institution and have been producing pieces on printmaking are discussed as well. It is a qualitative research study and a screening model. Documentary information obtained by the screening method is supported by interviews. Since the establishment of Gazi University Division of Art Education, printmaking techniques were applied by competent artists-educators. While training its own academic staff, the institution at the same time has been giving education for the educators of many different institutions’ that started practices in printmaking art so it has contributed to the implementation of recognition of this art. Besides art education, in the field of pure art trained artists in the art of printmaking is an important gain for our art.

(8)

vii

Science Code :

Key Words : Gazi Institute of Education, Gazi University, printmaking.

Page Number : 171

(9)

viii

İÇİNDEKİLER

TELİF HAKKI VE TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU ... i

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI ... ii

JÜRİ ONAY SAYFASI ... iii

ÖZ ... iv

ABSTRACT ... vi

İÇİNDEKİLER ... viii

TABLOLAR LİSTESİ ... xii

ŞEKİLLER LİSTESİ ... xiii

SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ ... xv

BÖLÜM I

... 1 GİRİŞ ... 1 Problem Durumu ... 2 Alt Problemler ... 5 Araştırmanın Amacı ... 5 Araştırmanın Önemi ... 6 Sayıltılar ... 7 Sınırlılıklar ... 7 Tanımlar ... 7

BÖLÜM II

... 9

(10)

ix İLGİLİ ARAŞTIRMALAR ... 9

BÖLÜM III

... 13 KAVRAMSAL ÇERÇEVE ... 13 Matbaanın Bulunuşu ... 13

Türkiye’de Matbaacılığın Başlangıcı ... 14

Türkiye’de Baskıresmin Tarihi ... 16

Türkiye’de Baskının Farklı Uygulama Alanları ... 19

Mühürler ... 19

Yazmacılık ... 21

Türk Halk Resimlerinde Taşbaskı ... 23

Baskıresmin Eğitim Kurumlarında Ders Programlarına Alınması ... 23

Cumhuriyet’ten Önce Sanat Eğitimi ve Sanat Eğitimcisi Yetiştirme ... 41

Cumhuriyet Döneminde Sanat Eğitimi Alanında Yaşanan Gelişmeler ... 45

Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü’nün Kuruluşu ... 47

Resim-İş Bölümü’nün Kuruluşu ... 50

Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Eğitimi Bölümü’nde Özgün Baskı Eğitimi ... 52

Resim-İş Bölümü Programlarında Özgün Baskı ... 63

Özgün Baskı Atölyelerinin Fiziksel Koşulları ve Donanımı ... 68

Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Eğitimi Bölümü’nde Özgün Baskı Dersleri Kapsamında Uygulanan Baskıresim Teknikleri ... 70

(11)

x

Tahta Baskı (Ağaç Baskı) ... 72

Linol Baskı ... 75

Metal Gravür ... 77

Kuru Kazıma (Drypoint, Soğuk Kazıma) ... 79

Etching (Sert Zemin/Çizgi Gravür) ... 66

Aquatint (Ton Gravür) ... 82

Serigrafi (İpek Baskı, Elek Baskı) ... 83

Gazi Üniversitesi Resim-İş Eğitimi Anabilim Dalı Özgün Baskı Atölyelerinde Öğrenim Görmüş ya da Eğitim Vermiş ve Baskıresim Alanında Yapıt Üretmiş Sanatçılar ... 89

Veysel Erüstün ... 89 Nevide Gökaydın ... 90 Adnan Turani ... 92 Muammer Bakır ... 94 Nevzat Akoral ... 95 Mustafa Aslıer ... 96 Mürşide İçmeli ... 98

Süleyman Saim Tekcan ... 100

Atilla Atar ... 103 İhsan Çakıcı ... 105 Hasan Pekmezci ... 107 Hayati Misman ... 108 Güler Akalan ... 110

BÖLÜM IV

... 113 YÖNTEM ... 113 Araştırmanın Modeli ... 113

(12)

xi

Evren ve Örneklem ... 113

Ölçme Araçları ... 114

Ölçüm Güvenirliği ... 114

Ölçüm Yorumlarının ve Kullanımlarının Geçerliği ... 115

Verilerin Toplanması ... 115

Verilerin Çözümlenmesi ve Yorumlanması ... 116

BÖLÜM V

... 117

BULGULAR VE YORUMLAR ... 117

Birinci Alt Probleme Yönelik Bulgular ve Yorum ... 117

İkinci Alt Probleme Yönelik Bulgular ve Yorum ... 123

Üçüncü Alt Probleme Yönelik Bulgular ve Yorum ... 126

Dördüncü Alt Probleme Yönelik Bulgular ve Yorum ... 130

Beşinci Alt Probleme Yönelik Bulgular ve Yorum ... 144

BÖLÜM VI

... 153 SONUÇ ve TARTIŞMA ... 153 Sonuç ... 153 Tartışma ... 157 KAYNAKLAR ... 159 EKLER ... 171

(13)

xii

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. 2015-2016 Öğretim Yılı Lisans Programlarındaki Özgün Baskı Dersleri ... 27

Tablo 2.GEERİB 1941-1955 Ders Dağıtım Çizelgelerinde Grafik İşleri/Grafik Dersleri ... 65

Tablo 3. GEERİB 1963 Haftalık Ders Dağılım Çizelgesinde Grafik Dersi ... 66

Tablo 4. GEERİB 1966-1967 Haftalık Ders Dağılım Çizelgelerinde Grafik Dersi ... 66

(14)

xiii

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1. GEE, 1949, Ankara ... 48

Şekil 2. Linol Oyma 1 kitap kapağı ... 54

Şekil 3. Linol Oyma 1 içindekiler sayfası ... 54

Şekil 4. Linol Oyma 1’den GOMMTE’li öğrenci çalışmaları ... 55

Şekil 5. Linol Oyma 1’den GOMMTE’li öğrenci çalışmaları ... 55

Şekil 6. GOMMTE’li öğrencilerin linolyum baskı çalışmaları ... 56

Şekil 7. GOMMTE’li öğrencilerin linolyum baskı çalışmaları ... 56

Şekil 8. GOMMTE’li öğrencilerin linolyum baskı çalışmaları ... 56

Şekil 9. Ferit Apa, Linol Baskı, 1934 ... 57

Şekil 10. Göreme II, Gravür Baskı 25.5x32.5 cm. ... 90

Şekil 11. Litografi, 52x70 cm ... 91

Şekil 12. Aşk Kompozisyonu, 60x80 cm, serigrafi, 1999 ... 93

Şekil 13. Kemancı kız, 60x80 cm, serigrafi, 1999 ... 93

Şekil 14. Çoban, Ağaçbaskı, 28x54 cm, 1975 ... 94

Şekil 15. Linol Baskı... 96

Şekil 16. Linol Baskı... 96

Şekil 17. Başladık, 50x45 cm, Tahta Oyma Basma, 1972 ... 97

Şekil 18. Kızlarımızı Okula Gönderelim, 42x30 cm, Linol Oyma-Basma, 2006 ... 98

Şekil 19. Gravür, 1985 ... 100

Şekil 20. Elek Baskı, 70x50 cm, 1985 ... 101

Şekil 21. Gravür, 39x53 cm, 2001 ... 101

Şekil 22. Natürmort, litografi, 38,5x53,1 cm, 2009 ... 104

Şekil 23. Mix baskı, 2000 ... 106

Şekil 24. Oyun, mix baskı, 1968 ... 107

Şekil 25. İnsanlığın Dramı, serigrafi, 1991 ... 107

(15)

xiv

Şekil 27. Kompozisyon, gravür, 27x11 cm, 1999 ... 109

Şekil 28. Kaçan Kovalanır, gravür, 80x100 cm (diptik), 2006 ... 111

Şekil 29. Öğrenci çalışması, monotipi,1996 ... 131

Şekil 30. Öğrenci çalışması, monotipi ... 131

Şekil 31. Öğrenci çalışması, monotipi ... 131

Şekil 32. Öğrenci çalışması, tahta baskı, 1987 ... 132

Şekil 33. Öğrenci çalışması, linol baskı, 1997 ... 132

Şekil 34. Öğrenci çalışması, mix baskı, 1981 ... 133

Şekil 35. Öğrenci çalışması, linol baskı, 1981 ... 133

Şekil 36. Öğrenci çalışması, ağaç baskı, 1974 ... 134

Şekil 37. Öğrenci çalışması, gravür, 1977 ... 134

Şekil 38. Öğrenci çalışması, gravür, 1983 ... 135

Şekil 39. Öğrenci çalışması, gravür, 1984 ... 135

Şekil 40. Öğrenci çalışması, gravür, 1985 ... 135

Şekil 41. Öğrenci çalışması, gravür, 1986 ... 136

Şekil 42. Öğrenci çalışması, gravür, 1987 ... 137

Şekil 43. Öğrenci çalışması, gravür, 1987 ... 137

Şekil 44. Öğrenci çalışması, gravür, 1987 ... 138

Şekil 45. Öğrenci çalışması, gravür, 1988 ... 138

Şekil 46. Öğrenci çalışması, gravür, 1989 ... 139

Şekil 47. Öğrenci çalışması, gravür, 1991 ... 140

Şekil 48. Öğrenci çalışması, gravür, 1991 ... 140

Şekil 49. Öğrenci çalışması, gravür, 1992 ... 141

Şekil 50. Öğrenci çalışması, gravür, 1993 ... 141

Şekil 51. Öğrenci çalışması, gravür, 1994 ... 142

Şekil 52. Öğrenci çalışması, gravür ... 143

Şekil 53. Öğrenci çalışması, gravür ... 143

Şekil 54. Taranan Kız, tahta baskı ... 145

(16)

xv

SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ

OMMTE Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü

GOMMTE Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü

GEE Gazi Eğitim Enstitüsü

GEERİB Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü

GÜ Gazi Üniversitesi

RİEABD Resim-İş Eğitimi Anabilim Dalı

(17)

1

BÖLÜM I

GİRİŞ

Türkiye’de resim dersleri eğitim kurumlarının programlarında 18. yüzyılın sonlarında yer almaya başlamıştır. İlk olarak Mühendishane-i Berrii Hümayun’un programına 1793-1794 yıllarında giren resim dersleri öncelikli olarak askeri amaçlarla ele alınmış olsa da perspektif, ışık-gölge, modle gibi kavramlara yer verilmiştir. Mühendishane-i Berrii Hümayun’dan sonra Harbiye Mektebi ve Askeri Rüştiyeler’in programlarında da resim derslerine yer verilmiş, Batılı üslupla resim yapan ilk ressamlar bu kurumlardan yetişmiştir. Daha sonra resim dersleri Mühendishane-i Bahri Hümayun, Mekteb-i Tıbbiye, Mekteb-i Sultani, Mekteb-i Sanayi, Darüşşafaka Lisesi gibi kurumların da eğitim programlarına girmiştir.

1883’te ilk sanat eğitimi kurumu olan Sanayi-i Nefise Mektebi’nin açılmasıyla sanat eğitimi yeni bir boyut kazanmış, ilk gravür (hakkaklık) atölyesi de burada kurulmuştur. Öğretim elemanı yetersizliği yüzünden atölye ancak 1892’de yabancı bir uzmanın getirtilmesiyle faaliyete geçebilmiştir. 1936 yılında Léopold Lévy ve Sabri Berkel’in çabalarıyla ilk gravür çalışmaları başlamıştır.

Yoğun pentür çalışmaları arasında zamanla azalan baskıresim çalışmaları, Cumhuriyet’in kurulmasıyla adı Devlet Güzel Sanatlar Akademisi olarak değiştirilen Sanayi-i Nefise Mektebi’nde başlamasına rağmen etkisi yakın çevresiyle, yani İstanbul’la sınırlı kalmıştır. Baskıresim sanatının Anadolu’da tanınarak yaygınlaşması ise 1932’de kurulan Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü (OMMTE) Resim-İş Bölmü’nün yetiştirdiği, sanatı hem öğreten, hem de üreten yetkin sanatçı-eğitimcilerin Türkiye’deki farklı kurumlara dağılarak bu sanatı gittiği kurumda tanıtmasıyla gerçekleşmiştir.

(18)

2

Binlerce yıldır farklı alanlarda baskı teknikleri işlevsel bir özellik olan çoğaltma amacıyla günlük hayatta kullanılmasına rağmen Batılı anlamda baskıresim sanatı, Cumhuriyet’in kuruluşunu izleyen yıllarda eğitim alanındaki atılımların da etkisiyle eğitim kurumlarında tanınıp uygulanmış, zamanla da ayrı bir disiplin olarak ele alınmıştır.

Bu bağlamda araştırmada kuruluşundan günümüze Gazi Üniversitesi (GÜ) Resim-İş Eğitimi Anabilim Dalı (RİEABD)’nda baskıresim çalışmalarının başlangıcı, değişen koşullarda programlarda ne şekilde yer aldığı, görev yapmış olan öğretim elemanlarının/üyelerinin alana katkılarının belirlenmesi amaçlanmış; tüm bunlarla birlikte kurumdan yetişen ve baskıresim alanında yapıtlar üreten sanatçılar incelenmiştir.

Problem Durumu

Ülkemizde sanat eğitiminin kurumsallaşması 19. yüzyıla uzanmaktadır. Öncesinde birkaç akademi kurma girişimi olmasına karşın 1883’te Osman Hamdi Bey’in kurduğu Sanayi-i Nefise Mektebi resmi olarak kurulan ilk sanat eğitimi kurumudur (Tansuğ, 2008, s. 104). Cumhuriyetin kuruluşundan sonra çağdaş Batı uygarlığını örnek alan yenilenme hareketleriyle kurum Devlet Güzel Sanatlar Akademisi adını almıştır (Tansuğ, 2008, s.158). Ancak akademinin toplumu çağdaşlaştırma çabaları İstanbul’la sınırlı kalmış; bu çabanın tüm ülkede etkili olması ve sanatın Anadolu’ya yönelmesi Gazi Orta Muallim Mektebi’nin kuruluşuyla başlamıştır (Aliçavuşoğlu, 2009, s. 22).

Kurum 1926 yılında “OMMTE" adıyla açılmıştır ve sırasıyla 1929’da “Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü (GOMMTE)”, 1976’da “Gazi Eğitim Enstitüsü (GEE)” ve 1982’de 2809 sayılı kanunla “Gazi Üniversitesi (GÜ)” adını almıştır (Gazi Üniversitesi, b.t.).

Cumhuriyet kurulduktan sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün girişimleriyle Orta Muallim Mektebi (kuruluşu: 1926-Konya) ve Terbiye Enstitüsü ile Musiki Muallim Mektebi (kuruluşu: Ankara) ve Gazi Erkek İlk Muallim Mektebi (kuruluşu: 1924-Ankara) birleştirilerek kurulan GÜ; dönemin önde gelen mimarlarından alınan projelerin değerlendirilmesiyle Birinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın öncülerinden Mimar Kemaleddin’in projesi başarılı bulunarak Atatürk Orman Çiftliği arazisinde inşa edilmiş ve günümüzde rektörlük binası olarak kullanılan bu binada eğitim-öğretime başlamıştır (Gazi Üniversitesi, 2014; Altunya, 2006, s. 67).

(19)

3

Kurum, öncelikle öğretmen yetiştirme amacı taşısa da aynı zamanda bilim, sanat ve kültür alanlarını öğrenme ve öğretmeyi amaçlamıştır. Laboratuarları, derslikleri, işlikleri, atölyeleri, sergi salonu ve müzesi, yemekhanesi, yatakhanesi, kütüphanesiyle tam donanımlı olarak inşa edilen ve günümüzde de yükseköğretim kurumu yapılarına örnek teşkil eden bu binada her alanda kendini geliştirmiş eğitimciler yetiştirme amacındadır. Günay (2006, s. 68), bunu “insanın çok boyutlu ve bütünsel yetiştirilmesi” olarak tanımlar. Enstitünün tasarı ve kuruluş aşamalarından itibaren sanat eğitiminin öğretim programına dâhil edilmesi planlanmıştır (Altunya, 2006, s. 516).

Avrupa’ya eğitim almak için gönderilen beş öğretmen 1932 yılında geri döndüğünde Resim-İş Bölümü kurulmuştur. İlk olarak İş dersi ve Resim şubesi olarak ayrı ayrı müfredata konmuş, sonradan birleştirilerek bölüm haline getirilmiştir (Altunya, 2006, s. 516-517). İsmail Hakkı Tonguç bölüm başkanlığına getirilmiş, GOMMTE’nin ilk öğretmeni ve aynı zamanda Resim-İş Bölümü’nün kurucusu ve ilk öğretmeni olmuştur (Dönmezer, 2012, s. 54).

Bölümü başarıyla bitiren öğretmen adayları plastik sanatlar eğitimi alarak sanatla uğraşan; sanatçı yönü olan, gelişmemiş ya da az gelişmiş olan görev yerinde bile insanları kendi etki alanı içine çekebilecek kadar çevresine sanat sevgisi verebilen, yenilik ve buluş arayışında olan sanat eğiticisidir (Turani, 1961, s. 67).

Kurum, Cumhuriyet döneminde Devlet Güzel Sanatlar Akademisi ile birlikte, tahta ve linol kalıplarla yapılan serbest sanat çalışmalarının başladığı sanat eğitimi veren yüksek dereceli okullardan biri olmuştur gravür ve serigrafi uygulamalarına ise daha sonra başlanmıştır (Berk ve Özsezgin,1983, s. 98).

Batılı anlamda sanatın yeni yeni ülkede tanınıp yayılmaya başladığı bu dönemde tüm bu teknikler henüz ayrı bir disiplin olarak değerlendirilmemiştir. Dolayısıyla da disiplini ifade eden terimler zamanla ortaya çıkmıştır. Bu süreçte “özgün baskı” terimi, bu tekniklerin sanatsal kaygılarla üretilmemiş, işlevsel ya da endüstriyel baskılardan ayırt edilmesi kaygısıyla kullanılan terimlerden biridir.

Atar (2013b), orijinal gravür sanatının Aslıer tarafından “baskıresim” olarak Türkçe’leştirdiğini ifade etmiştir.

Türkiye’de “gravür” sözcüğü 1973 yılına kadar tüm baskıresim tekniklerini karşılayan bir kavram olmuştur. “Oyularak yapılmış” anlamına gelen bu sözcük, litografi, serigrafi gibi

(20)

4

oyma işlemi yapılmayan tekniklerin de oluşu göz önünde bulundurulduğunda tüm teknikleri karşılayan bir sözcük değildir. Aslıer, Almanlar’ın “Original Druckgraphik” şeklinde adlandırdığı bu terimin Türkçe “Özgün Baskıresim” olarak adlandırılmasının doğru olacağına karar vermiştir. (Aslıer’den aktaran Özgüç, 2010, s. 12).

Sanatçının “özgün” sözcüğünü diğer teknikler söz konusu olduğunda da kullandığı görülmektedir. Aynı zamanda “retrospektif” sözcüğünü de “geçmiştenli” olarak Türkçe’leştiren Aslıer (2010), Geçmiştenli Sergimin Hesaplaşma Yazısı başlıklı sergi yazısında kendi çalışmalarından “En az bin özgün baskıresim, binden fazla özgün çizgi resim, bir o kadar da yağlı, sulu, akrilik boyalı özgün resimler yaptığım hesabına göre üç yılda üç binden fazla savaş geçirmişim.” şeklinde bahsetmiştir (Aslıer, 2010, s. 9).

Karakaş (2006, s. 147)’a göre ise, Nevzat Akoral yapılan eserlerin “baskıresim” sözcüğüyle ifade edilmesinin yeterli olduğunu ifade etmiştir. Bu bilgilerden yola çıkarak bu araştırmada söz konusu sanatın, bu sanatın tekniklerinin ve yapıtlarının ifade edilmesinde yalnızca “baskıresim” sözcüğü; kurumda baskıresmin uygulandığı atölyenin adı ile ders ismi, müfredatta bu şekilde yer aldığından “özgün baskı” biçiminde kullanılmıştır.

Gökaydın, grafik sanatları “orijinal çoğaltıcı” bir sanat dalı olarak tanımlamaktadır. Litografi, gravür, tahta baskı ve serigrafi başlıca grafik sanat çeşitlerindendir. Kullanılan malzemelerin çeşitliliği, sanatçının yaratma gücü ve teknik, sanatçıya geniş olanaklar sunar. Batılı ülkelerde grafik sanatlar son derece gelişmiştir; hatta akademi ve üniversitelerin programlarında ayrı bir alan olarak yer almaktadır. Çoğaltılabilme dolayısıyla da daha büyük bir kitleye ulaşabilme özelliğiyle sanatçılar tarafından tercih edilmiştir (“Resim-İş Bölümünün Öğretim Üyeleri İle Konuşmalar,” 1965, s.14).

İlk yıllarda baskıresim teknikleri Grafik Sanatlar dersi kapsamında verilmiştir. Bölümün ilk grafik hocaları Şinasi Barutçu ve Hayrullah Örs’tür. Şinasi Barutçu yurt dışından dönüşünde bir gravür presi getirmiş; ancak maddi sıkıntılar nedeniyle bu makine kullanılmamıştır. Bu dönemdeki baskıresim çalışmaları monotipi baskı ve yüksek baskı teknikleri (linol ve tahta baskı) ile sınırlı kalmıştır (Akalan, 2000, s. 119).

Günümüzde GÜ Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü RİEABD’nda haftada 4 ders saati işlenen derse 1 yarıyıl devam etmek ve başarılı olmak zorunludur. Dersler linol baskı ve gravür gibi tümsek ve çukur baskı çeşitlerinin uygulandığı özgün baskı atölyesi ile bir düz baskı tekniği olan serigrafi uygulamalarının yapıldığı serigrafi atölyesinde yürütülmektedir.

(21)

5

Atölye çalışmaları sonucu ortaya çıkan işler her yıl anabilim dalı sergi salonunda sergilenmektedir. Amaçlarından biri de sanatı öğreten, aynı zamanda uygulayarak sanat alanında ürünler veren bir sanat eğitimcisi profili oluşturmak olan anabilim dalı için atölye derslerinin önemi yadsınamaz.

Tüm bunlarla birlikte kurum, pek çok yetkin sanatçı eğitimci yetiştirmiştir. Bu bakış açısından hareketle çalışmanın problem cümlesi “GÜ RİEABD’nın özgün baskı eğitiminde nasıl bir gelişim süreci izlenmiştir ve Türk baskıresim sanatına katkısı nedir?” olarak belirlenmiştir.

Alt Problemler

Çalışmanın ana probleminden yola çıkılarak aşağıda belirtilen alt problemlere ulaşılmıştır. 1- GÜ’de özgün baskı eğitimi nasıl bir tarihsel gelişim süreci izlemiştir?

2- GÜ’de özgün baskı atölye derslerinin süreç içerisinde değişen anabilim dalı ders programlarındaki yeri ve süresi ne olmuştur?

3- GÜ’de özgün baskı eğitiminde atölyelerin fiziksel koşulları ve donanımları nasıl bir gelişim göstermiştir?

4- GÜ’de özgün baskı atölye derslerinde hangi teknikler uygulanmıştır?

5- Bölümde görev almış ya da bölümden yetişmiş sanatçılar ve öğretim elemanları kimlerdir, Türk baskı resim sanatına ve eğitimine katkıları nelerdir?

Araştırmanın Amacı

Araştırmanın amacı, kuruluşundan günümüze GÜ’de baskıresim sanatının gelişimini incelemek, bu gelişime katkı sağlayan öğretim elemanlarının çalışmalarını, görüşlerini ve bölümün Özgün Baskı derslerinin geçmişini ve bugününü analiz etmektir.

Bölümde baskıresim yapıtlar üretme fikrinin nasıl oluştuğunu bulmak; baskıresim yapıtlar üretmeye yönelik ilk çalışmaların ne şekilde, hangi şartlar altında gerçekleştiğini anlamak; derslerin yıllar içinde değişen müfredattaki yoğunluğunu ve bunun eğitim kalitesine nasıl yansıdığını analiz etmek; kullanılan malzemelerin, tekniklerin çeşitliliğini ortaya koymak; uygulanan tekniklerin değişen şartlara göre verimliliğinin nasıl olduğunu tartışmak ve bu süreçte atölye şartları ile donanımının ne şekilde değiştiğini görmek; tezin elde etmeyi amaçladığı diğer bilgilerdir.

(22)

6

Araştırmanın Önemi

Birçok alanda ilk ve öncü nitelikteki araştırmaları gerçekleştiren bir üniversite oluşu; akademisyenlerinin bilim alanında ürettiği çok sayıda yayın; eğitimbilimine olduğu kadar kültür, sanat ve spora yapılan katkılar; yurtiçindeki üniversitelerin çok büyük bir bölümünün akademisyen ve personel altyapısını yetiştirmesi ve oluşturması; Milli Eğitim Bakanlığı’nın danışma kurulu olma işlevi GÜ’nün eğitime olan katkısının bir göstergesidir. Tüm üniversitelerin Resim-İş Eğitimi program önerileri GÜ RİEABD’nın öncülüğünde gerçekleştirilmiştir. Bu aynı zamanda GÜ RİEABD’nın diğer yükseköğretim kurumlarındaki Resim-İş Eğitimi müfredat programlarını ve yetiştirilen resim-iş öğretmeni profilini şekillendirmesi anlamına gelmektedir.

GÜ RİEABD mezunlarının pek çoğunun öğretmenlik mesleğini sürdürmesinin yanı sıra bir kısmı da müzeler, Devlet Opera ve Balesi, Kültür Bakanlığı, TRT gibi resmi kurumlarda ya da özel sektörde iletişim uzmanı, reklamcı ve tasarımcı olarak görev yapmaktadırlar. GÜ RİEABD’ndan yetişmiş pek çok sanatçı, bölümün sanatsal çalışmalar üreterek güncel sanat ortamına katkıda bulunma amacı doğrultusunda sergiler açmakta ve yarışmalara, bienallere katılım sağlamaktadır.

Bunlara ek olarak RİEABD kurulduğu günden bugüne kendi öğretim elemanlarını yetiştirmesinin yanı sıra, yetiştirdiği akademisyenler vasıtasıyla Anadolu’nun diğer şehirlerinde de yeni bölümler kurulmasına öncü olmuştur. GÜ RİEABD bu uygulamaları ilk gerçekleştiren kurumlardan biri oluşuyla baskıresim sanatının bağımsız bir sanat alanı olarak algılanmasında, Anadolu’ya tanıtılarak yayılmasında rolü büyüktür.

GÜ RİEABD özgün baskı atölyelerinden pek çok sanatçı ve akademisyen yetişmiştir. İlk aşamada bu akademisyenler İzmir, Samsun, Eskişehir gibi şehirlerde yükseköğretim kurumlarının özgün baskı atölyelerinin kuruluşunu gerçekleştirmiştir ve bugün o atölyeler GÜ RİEABD özgün baskı atölyesiyle birlikte ülkenin en büyük ve en çok öğrenci yetiştiren atölyelerindendir.

Yapılacak olan bu çalışma GÜ’nün temellerinin atıldığı ilk zamanlardan bugüne resim-iş eğitimi alanında Özgün Baskı derslerinin tarihsel sürecinin gözler önüne serilmesi, süreç içinde değişen ders programlarındaki yerinin ve süresinin belirlenmesi, geçmişten bugüne kullanılan atölyelerin fiziksel koşullarındaki ve donanımlarındaki değişimin ortaya konması, atölye uygulamalarında kullanılan tekniklerin ve malzemelerin saptanması, bu bölümde görev almış ya da yetişmiş sanatçılar ile öğretim elemanlarının tespiti ve Türk

(23)

7

baskı resim sanatı ve eğitimine olan katkılarının bir çatı altında toplanması açısından önemlidir.

Sayıltılar

Gazi Üniversitesi RİEABD’nda kuruluşundan günümüze devam etmekte olan özgün baskı eğitiminin Türk baskıresim sanatına katkı getirdiği varsayılmaktadır. Bununla birlikte araştırma kapsamında görüşme yapılan sanatçı eğitimciler ile değerlendirilen baskıresim örneklerinin yeterli sayıda oldukları varsayılmaktadır.

Sınırlılıklar

Araştırmanın kapsamı, GÜ RİEABD’nın kurulduğu 1932 yılı ile 2015 yılı arasındaki süre ile sınırlıdır.

Görüşmek üzere seçilen sanatçı ve öğretim elemanlarından Güler Akalan, Hayati Misman ve İhsan Çakıcı ile yüz yüze görüşme imkanı bulunmuş ancak Hasan Pekmezci’nin yoğunluğu nedeni ile yazışma yoluyla görüşme yapılabilmiştir.

Tanımlar

Biçem: Sanatçının görüş, duyuş, anlayış ve anlatıştaki özelliği ya da bir türün, bir çağın kendine özgü anlatış biçimi (Türk Dil Kurumu, b.t.).

Espas: 1. Basımcılıkta bir kelimenin harflerini ayırmak için kullanılan harflerden daha kısa ve küçük metal çubuk. 2. Aralık. (Türk Dil Kurumu, b.t.).

Gaze: Serigrafi dokuması, elek, ipek özellikle tekstil alanında gaze adıyla anılır (Pekmezci, 1992, s. 119).

Hurufat: 1. Harfler. 2. Basımda, baskı işinde kullanılan metal vb. bir maddeden yapılmış harf, rakam veya başka işaret kalıpları. 3. Dizgi işinde kullanılan harf türlerinin bütünü (Türk Dil Kurumu, b.t.).

Istampa: 1. Ağaç, metal vb. üzerine oyulduktan sonra bir yere basılan biçim. 2. Bu tür biçim veya resimleri basmaya yarayan kalıp, damga, mühür. 3. İçinde, mühür, damga vb.ni mürekkeplemeye yarayan çuha bulunan kutu (Türk Dil Kurumu, b.t.).

(24)

8

İmge: Bir nesneyi doğrudan doğruya yeniden tanıtmaya yarayacak bir biçimde göz önüne seren şey, duyu organları ile algılanmış olan bir şeyin somut ya da düşüncel kopyası (Türk Dil Kurumu, b.t.).

Hakkâk: Oymacı (Türk Dil Kurumu, b.t.). Pentür: Boyama (Türk Dil Kurumu, b.t.).

Rakle: Serigrafide boyanın elek üzerinden sıyrılmasını ve tasarlanan işin istenen yüzeye basılmasını sağlayan lastik ya da kauçuk sıyırıcı (Pekmezci, 1992, s. 119).

(25)

9

BÖLÜM II

İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

Bu bölümde yapılan tez çalışmasını destekler nitelikte olan Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü RİEABD’nın kuruluşunu, gelişimini ve anabilim dalında sürdürülen Özgün Baskı dersleri, sanatçı-eğitimcileri ile tekniklerini konu alan araştırmalara yer verilmiştir.

Dr. Niyazi Altunya’nın 2006 yılında basılmış olan Gazi Eğitim Enstitüsü -Gazi Orta

Öğretmen Okulu ve Eğitim Enstitüsü- (1926-1980) adlı kitabında GEE’nin kuruluşu,

gelişimi, kurumsal yapısı, bölümleri, GEE’de yaşam, kurumun katkıları, yaşadığı sorunlar ve geliştirilen öneriler ele alınmış; bu bağlamda kurumla ilgili değerlendirmeler yapılmış ve geleceğe yönelik öneriler dile getirilmiştir. Ayrıca araştırmada Resim-İş Bölümü/ RİEABD ile ilgili olarak GEE ile Talim ve Terbiye Kurulu arşivlerinden yararlanılarak raporlar, kurul kararları, müfredat programları, ders ve ders saati çizelgeleri, öğretmen ve öğrenci listeleri gibi belgelere yer verilmiştir. Bununla birlikte OMMTE’den GÜ’ye dönüşüm sürecinin tanığı olan, kurumda görev yapmış ve yetişmiş -bir kısmı bugün hayatta olmayan- sanatçı-eğitimcilerin görüşlerinden yararlanılmıştır.

Güler Akalan’ın 2000 yılında yayınlanmış olan Gravür adlı kitabında ise “Türkiye’de Baskı Sanatının Tarihsel Gelişimi” kapsamında GEE’de yürütülen baskıresim çalışmaları ile bu çalışmaların başlatılmasında ve devamlılığının sağlanmasında katkı sağlanmış öğretim elemanları hakkında ayrıntılı bilgi verilmiştir.

Doç. Saime Hakan Dönmezer’in 2012 tarihli ve Türkiye’de Baskıresmin Gelişimi Üzerine

Bir Analiz başlıklı kitabında baskıresim sanatının Türkiye’nin eğitim kurumlarındaki

gelişimi incelenmiş, bu gelişime katkı sağlayan baskıresim sanatçıları ve alana sağladıkları katkı analiz edilmiştir.

(26)

10

Haziran 1985’te yayınlanan Sanat Çevresi dergisinde GÜ Gazi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Mürşide İçmeli tarafından yazılmış olan Gazi Eğitim Resim-İş Bölümünde Özgün

Baskıresim başlıklı makalede, kurumdaki grafik sanatlar ve baskıresim alanındaki

çalışmaları yürüten sanatçı-eğitimcilerin baskıresim eğitimine katkıları incelenmiştir. Karakaş’ın 2006 yılında yaptığı Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü 1932-1980

Dönemi Linol Baskıresim Çalışmaları ve Nevzat Akoral adlı yüksek lisans tezinde

1932-1980 yılları arasında Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Eğitimi Bölümü (GEERİB)’nde baskıresmin gelişim süreci ortaya konmuştur. Baskıresim sanatının ve tekniklerinin açıklandığı çalışmada özellikle linol baskı alanındaki çalışmalara değinilerek, teknik detaylı bir şekilde anlatılmıştır. Bölümde hem öğrencilik hem de öğretim üyeliği yapan Nevzat Akoral ile görüşme yapılarak hayatı, sanat eğitimi, sanat anlayışı ve baskıresim alanında verdiği yapıtlar ortaya konmuştur.

Toprak’ın 2009 yılında yaptığı Türkiye’de Özgün Baskıresim Sanatının Gelişimini

Etkileyen Önemli Kurumlar adlı yüksek lisans tezi Türkiye’de baskıresim sanatının

gelişimini tarihsel bir süreçte incelemiştir. Bu süreç içerisinde baskıresim sanatının gelişimine katkıda bulunan kurumlar ortaya konmuştur. Bu kurumlar içerisinde yer alan GEERİB’in katkıları incelenerek, bölümde okutulan Özgün Baskı derslerine, öğretim üyelerine, tekniklere ve atölyelere değinilmiştir.

Öksüzoğlu (2006)’nın Sanat Eğitimi Veren Kurumlarda Sanatsal Amaçlı Çoğaltım

Yöntemleri başlıklı yüksek lisans tez çalışmasında sanatsal amaçlı çoğaltım yöntemlerinin

geçmişten günümüze kadar olan tarihsel süreçteki gelişimi, bu gelişimin yurt dışında ve yurt içinde ne şekilde olduğu, bu alandaki sanatçıların yaşamları ve eserlerinden örnekler, sanat eğitimi veren kurumlar ve bu kurumların uygulamaları ile atölye imkânları incelenmiştir. Araştırmada GÜ ve GEE’ye de sanatsal amaçlı çoğaltım yöntemleri bağlamında Öğretim Elemanları, Atölyeler ve Öğrenci Çalışmalarından Örnekler alt başlıklarında yer verilmiştir.

Alpaslan (2007) Türk Gravür Baskı Sanatının Doğuşu ve Öncü Bir Sanatçı: Mürşide

İçmeli adlı makalesinde baskıresim sanatının tarihsel gelişimine değinerek baskıresmin

ülkemizde sanat eğitimi alanında var oluş sürecini incelemiştir. Araştırmada GEERİB’deki baskıresim derslerinin gelişimi de yer almaktadır. Baskıresim alanında yetişen sanatçılara yer verilen makalede Mürşide İçmeli’nin hayatı, eğitimi ve sanat yaşantısı ortaya konmuştur.

(27)

11

Eser’in 2009 yılında yaptığı Türkiye’de Sanat Eğitimi ve Hasan Pekmezci Örneği başlıklı yüksek lisans tez çalışmasında ülkemizde sanat eğitimi Cumhuriyet öncesi ve sonrası olarak incelenmiş ve bu süreçte GEERİB’nin kuruluş aşaması ve eğitim-öğretim faaliyetleri yer almıştır. Araştırmada ülkemiz için birçok sanatçı ve sanat eğitimcisi yetiştiren öncü kuruluş olma niteliğindeki GÜ’den yetişen bir sanatçı olan Hasan Pekmezci’nin hayatı ve eserlerine yer verilmiştir.

Saydam (2006)’ın Günümüz Sanat Eğitimi ve Sanat Eğitimi İçinde Prof.Dr. Hasan

Pekmezci'nin Yeri adlı yüksek lisans tez çalışmasında Türkiye’de sanat eğitiminin tarihçesi

ile GEE’nin günümüz sanat eğitimine etkisi incelenmiş; Hasan Pekmezci’nin yaşamı, kişiliği, sanatı, Türk resim sanatı içindeki yeri ve sanat eğitimine katkılarına ayrıntılı olarak yer verilmiştir.

(28)

12

(29)

13

BÖLÜM III

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Matbaanın Bulunuşu

Uzakdoğu’da klişe baskı 8. yüzyıldan itibaren, hareketli hurufat tekniği ise 11. yüzyılın ortalarında kullanılmıştır (Ersoy, 1979, s. 60). Tahta baskı, ahşap kalıpların iyi boya tutması sağlanarak aynı kalıbın defalarca kullanılabilmesi avantajı sayesinde önceleri Çin’de, daha sonra da tüm dünyada kullanılmaya başlamıştır (Uçar, 2004, s. 98).

Kâğıt, 12. yüzyılda İspanya’da, 14. yüzyıldan sonra ise İtalya, Fransa, Almanya gibi Avrupa ülkelerinde üretilmeye başlamıştır. Kâğıt üretiminin başlamasıyla tahta baskı tekniği gelişmiş ve yaygınlaşmaya başlamıştır. Baskı tezgâhının bulunmasıyla baskılar kitapların resimlenmesinde ve oyun kartlarının basımında kullanılmıştır (Akalan, 2000, s. 8, 15).

15. yüzyıl ortalarında pahalı elyazmalarına alternatif olarak metinle birlikte resmin yer aldığı ahşap blok baskı kitaplar ortaya çıkmıştır. Bu yüksek baskı tekniklerinin yetersizliğinin yol açtığı farklı girişimler 1440’lı yılların sonunda Ortaçağ’ın en önemli buluşlarından matbaanın Almanya’da Gutenberg tarafından bulunmasıyla sonuçlanmıştır. Bununla birlikte Avrupa’da Gutenberg’den önce metal döküm harfler ve basit bir el presi yardımıyla baskı yapıldığı bilinmektedir (Tez, 2008, s. 221).

Gutenberg, mesleği olan kuyumculuk sayesinde farklı metallerin alaşımları ile karakterler hazırlamış, denemeler yapmıştır. Aynı zamanda tüy kalemlerde kullanılan mürekkep uygun olmayacağından mürekkep araştırmaları ve denemeleri yapmıştır. Şarap ya da zeytinyağı preslerini örnek alan, koldan çevirmeli vidalı baskı presini geliştirerek hareketli harflerle baskıyı; yani matbaayı bulmuştur (Tez, 2008, s. 223).

(30)

14

“Matbaanın gelişimi ve yaygınlaşması, insanların hayatında yeni bir dönemi başlatmış, okuma yazma oranı artmış ve Avrupa’daki Rönesans hareketiyle başlayan yenilikler ve buluşlar basım ve çoğaltım yoluyla tüm dünyaya ulaştırılmıştır” (Tepecik, 1999, s. 2). Bu buluşla, boyalı baskı formunun kâğıt vb. bir yüzeye baskılanması yoluyla istenen sayıda çoğaltılabilmesi, izleyen yüzyıllarda pek çok insanın güzel sanatlara yönelmesine yol açmıştır (Tez, 2008, s. 267).

Gutenberg’in geliştirmiş olduğu yüksek baskı tekniğinin yaygınlaşmasından sonra dahi kitaplarda basılan resimlerin çukur baskı tekniğinde basılarak renklendirildiği görülmektedir. Basımı 15. yüzyılda gerçekleştirilen oldukça detaylı ve renkli olan oyun kartlarının basımı da çukur baskı tekniğiyle gerçekleştirilmiştir. Günümüzde baskıresim sanatında uygulanan gravür tekniği de o dönemde gerçekleştirilen kitap resimleri ve oyun kartları basılmasında uygulanan sisteme dayanmaktadır (Uçar, 2004, s. 102). Aslıer (1985b, s. 34), tahta ve metal kalıpların oyularak basımının başlamasıyla, bu sanatın kuyumcuların sanatı olmaktan çıkarak ressamların sanatı haline geldiğini ifade etmiştir. Zamanla geliştirilen pek çok baskı tekniğinden Rembrandt, Dürer, Goya gibi pek çok sanatçının yanı sıra gezginler tarafından -gördükleri yerleri, bu yerlerin kültürünü ve yaşayış biçimini belgelemek amacıyla- yararlanılmıştır.

Türkiye’de Matbaacılığın Başlangıcı

Türkiye’de 18. yüzyılın başında teknolojik ve kültürel bir hareket olarak ilk matbaanın kurulması ile baskı tekniklerinin gelişmeye başlaması arasında yakın bir ilişki vardır (Özsezgin, 1987, s. 77).

Akçura (2012, s. 37)’nın çeşitli kaynaklardan aktardığı üzere, 15. yüzyıldan itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nda, pek çoğu İstanbul’da olmak üzere Edirne, Selanik gibi şehirlerde İspanya göçmenleri, Yahudiler, Ermeniler ve Rumlar tarafından matbaalar kurulmuştur.

Padişah III. Ahmet zamanında Fransa elçiliği yapmış olan Yirmisekiz Çelebi Mehmet, oğlu Said Çelebi ve müteferrika ağalarından biri olan İbrahim Efendi’nin çabalarıyla ilk resim kalıbı ve ilk döküm yazısı çıkarılmıştır (Özsezgin, 1987, s. 77). İlk basımevi açılması düşüncesi, önceden de basımevi konusunda bilgili olan İbrahim Müteferrika tarafından Sadrazam Damat İbrahim Paşa ve Yirmisekiz Çelebi Mehmet’e getirilmiştir (Adıvar, 1982,

(31)

15

s. 169). Tez (2008, s. 278)’e göre ise bu girişim İbrahim Müteferrika, Yirmisekiz Çelebi Mehmet ve oğlu Said Çelebi’nin Fransa’daki basımevlerinde yaptıkları incelemeler sonucunda gerçekleşmiştir.

Mektupçu olarak tayin edilmesiyle Divan-ı Hümayun Kalemi’nin başmemurlarından olan Said Efendi, babası Mehmet Efendi’nin 1721 yılında Paris’e elçi olarak yaptığı yolculukta ona eşlik etmiştir. Bu yolculukta Mehmet Efendi’nin görevi Kudüs’teki Kutsal Kabir Kilisesi’nin kubbesinin inşa edilebilmesi için istenen iznin padişah tarafından onaylandığını bildirmektir. Oğlu Said Efendi ise burada yararlı pek çok şeyin yanı sıra kitapların matbaada akıllıca ve kolay yöntemlerle nasıl çoğaltıldığına şahit olmuş ve ülkesine döndüğünde bu sanatı ülkesinde kendi vatandaşlarına anlatmak istemiştir. Döndüğünde Macar İbrahim ile bir matbaa kurma girişiminde bulunmuşlardır. Matbaanın sağlayacağı kolaylıklar ve yararlar sadrazam ve padişaha iletilmiştir. Sadrazam İbrahim Paşa ile Padişah III. Ahmet’in bu girişime sıcak bakmasıyla müftüden fetva ve ulemadan onay alınmış, 5 Temmuz 1727’de III. Ahmet tarafından ilk matbaanın kuruluşu ilan edilmiştir (Babinger, 2004, s. 11-14).

Osmanlı’ya matbaanın gelişinin gecikmesini dini sebeplerle açıklayan Batılı yazarlara karşı çıkan Binark (1977, s. 30), gecikmenin nedenini daha çok siyasi nedenlere bağlamıştır. Batı’ya karşı üstünlüklerini kaybeden Osmanlılar’ın batılılaşmaya karşı başlangıçta sergilediği direniş; güçlü esnaf ve lonca geleneğinin sonucunda bu loncalara bağlı olan hattat ve müzehhiplerin mesleklerini kaybetme korkusuyla gösterdikleri direniş; Osmanlı geleneğinde “yazma kitap” olgusunun güzel sanatların bir dalı olarak görülmesi, bu sanata duyulan hayranlık ve bağlılık matbaanın Osmanlı’ya geç gelişine sebep olmuştur (Binark, 1977, s. 32-35).

Ersoy ise matbaanın Osmanlı’ya gelişinin gecikmesinin en büyük sebebini o dönem yaşanan kâğıt sorununa bağlamaktadır. Elle kitap yazımı ve çoğaltımı çok kâğıt gerektirmemektedir. Ancak kitapların matbaada basılmaya başlanması, ülkede kâğıt fabrikası olmadığından kâğıt stoku sorununun ortaya çıkmasına neden olmuştur. İlk Türk matbaasında basılan kitaplar incelendiğinde çok çeşitli kaynaklı Batı kâğıtlarının kullanıldığı görülmüştür. Bu sorunu gören Müteferrika tarafından Yalova’da bir kâğıt fabrikası kurularak Lehistan’dan kâğıt ustaları getirtilmiştir. Bununla birlikte matbaanın Osmanlı’ya geç gelişinin diğer bir sebebi ise ülkede matbaada çalışabilecek teknik elemanların olmayışıdır (Ersoy, 1979, s. 64-65).

(32)

16

1729 yılında İsmail bin Hammad el-Cevherî’nin Muhtarü’s-Sahah adlı Arapça sözlüğü, Muhammed bin Mustafa el Vanî tarafından yapılan Vankulu Lügati adıyla bilinen Türkçe çevirisi basılmıştır. Müteferrika tarafından basılan ikinci kitap ise Kâtip Çelebi’nin

Tuhfetü’l Kibâr fi Efsâri’l-Bihâr adlı eseridir. Bu eserde yer alan beş adet harita Viyanalı

bir gravür kalfasının eseridir (Babinger, 2004, s. 18-19). Türkiye’de ilk tahta oyma-basma resimler İbrahim Müteferrika tarafından 1730’da basılan Tarihi Hindi Garbi adlı kitapta yer almıştır (Aslıer, 1987, s. 1). Bununla birlikte Müteferrika, çoğalttığı Kâtip Çelebi’ye ait

Cihannüma adlı kitapta yazılardan ayrı olarak metal kalıplarla basılmış çizim, harita ve

görsellere yer vermiştir. İslam toplumunun ilk illüstrasyonları olarak değerlendirilen bu görseller, gözlemden uzak şematik bir yaklaşımla kitabın anlaşılır olmasını sağlamak amacıyla kullanılmıştır. İlerleyen zamanlarda basımı yapılan diğer kitaplarda da görülen bu baskılar, resim geleneğinin oluşumuna kaynaklık etmemekle birlikte batılı anlamda resimsel sorunları araştırma ve irdeleme kaygısı taşımadıkları, biçimlendirme sorunlarına odaklanmadıkları için sadece konuların anlaşılırlığını sağlayan görseller olmuşlardır (Anadolu Üniversitesi, 2011, s. 13).

Türkiye’de Baskıresmin Tarihi

Akalan (2000, s. 83)’ın belirttiği gibi “Türkiye’de grafik sanatlar, çok eski ve köklü geleneklere sahiptir”. Bu topraklarda çağlar boyunca grafik elemanları ince bir el sanatı ile işlenerek üstün kaliteli ve benzersiz yapıtlar yaratılmıştır. Türkiye’de baskıresmin sevilmesinin ve başarılı yapıtlar verilmesinin en büyük sebebi Türk Resim Sanatı geleneğinde pentürden çok grafiğin yer almasıdır (Aslıer, 1982, s. 16). Buna karşın geleneksel kültürümüzde baskıresmin yaratıcı ve bağımsız formlarını içeren köklü bir gelenek bulunmamaktadır (Özsezgin, 1985, s. 6).

Kâğıdın Osmanlı topraklarından geçerek Avrupa’ya geçişi ve Avrupa’da üretilmeye başlanmasından sonra yaygınlaşan baskıresmin, Anadolu’da batılı gezginler tarafından yapılmış olma ihtimali yüksektir. Doğu kültürünü tanımak amacıyla şehir manzaralarının, tarihi değer taşıyan anıtsal yapıların ve şehirlerin topografik görüntülerinin yer aldığı bu çalışmaların yaygınlaşarak bir geleneğe dönüşmediği, dar ve sınırlı bir alanda kaldığı görülmektedir (Anadolu Üniversitesi, 2011, s. 12).

İmge çoğaltımının bir ihtiyaç ve o dönemde bu ihtiyacı karşılayabilecek tek yöntemin baskı teknikleri oluşu, bu tekniklerin bugünkü ‘grafik’ alanına karşılık gelen bir uygulama

(33)

17

alanı içinde kalması sonucunu doğurmuştur. Bu yüzden henüz batılı anlamdaki resim yapma geleneğinin de oluşmadığı bu dönemde baskı teknikleri kitap, dergi, yazı süslemeciliği, harita çizimi ve talimatname basımı gibi alanlarda duyuru ve tanıtım amacıyla işlevselliği ön plana alınarak kullanılmış; zamanla batılı anlamda resim yapma alışkanlıklarının başlamasıyla da sanatsal bir ifade yöntemi olarak kullanılmaya başlanmıştır (Anadolu Üniversitesi, 2011, s. 12).

İlk zamanlar ordu tarafından kullanılan taşbaskıdan yararlanan ilk ressam, asker okullarında öğretmenlik yapan Hoca Ali Rıza’dır. Hoca Ali Rıza kendi karakalem resimlerinin benzerlerini taş baskıyla çoğaltmıştır (Aslıer, 1982, s. 15). Hoca Ali Rıza, 1884’te bitirdiği Harbiye’nin resim öğretmen yardımcılığına, 1895’te ise “kolağası” rütbesiyle aynı okulun resim öğretmenliğine atanmıştır. O dönemde Mühendishane, Harbiye ve Sanayi-i Nefise’de yetenekli gençler bu derslerde, vazolara yerleştirilmiş çiçekler, okul çevresinden görünümler ya da hocaların çizimlerinin kopyalarını çalışmıştır. Hoca Ali Rıza resim öğretmenliği sırasında çizgi eğitimini geliştirmek amacıyla otuz model içeren, üç sınıf için üç desen albümü hazırlamış ve bu çizgi resimlerden hazırlanmış albümler taşbaskı tekniğiyle çoğaltılarak askeri okullarda eğitim materyali olarak kullanılmıştır (Köksal, 1981, s. 48). Pek çoğu perspektif bilgisini geliştirmeye yönelik bir amaç taşıyan baskılardır (Özsezgin, 1987, s. 77). Bu taşbaskılardan 40’lı yıllara kadar resim öğretiminde yararlanılmıştır (Boyar, 1948, s. 85). Öğrencilerin desen becerilerinin geliştirilmesi amacıyla Hoca Ali Rıza’nın masa, iskemle, koltuk, konsol, mangal, sefertası, fincan, cezve gibi cansız objelerin yanı sıra aslan, hindi, atlar ve gülleri konu alan çizgi etütlerinin taşbaskıları kullanılmıştır. Bu etütlerin yanı sıra eski evler, kırsal ve kayalık peyzajlar, oldukça belirgin ışık-gölge perspektif değerleriyle oluşturulmuş kale bedenlerinin konu edildiği taşbaskılarda Hoca Ali Rıza’nın boya resimlerinin temeli olan gözlem yeteneği ile yumuşak ve duyarlı çizgi gücü açıkça görülmektedir (Köksal, 1981, s. 48). Hoca Ali Rıza’nın taşbaskıları Türkiye’de sanatsal amaçla baskı tekniğine uygulanmış ilk resimler olarak değerlendirilebilir (Özsezgin, 1987, s. 77). Bu taşbaskılar hangi işlevsel ihtiyacı karşılarsa karşılasın, sanatın biçimsel-plastik değerleri dikkate alınarak çizilip basılmış oldukları için Türkiye’de bir ressamın ürettiği ilk baskıresimler olarak ele alınmalıdır. Figürün detaycı ve natüralist bir yaklaşımla ele alınışı Hoca Ali Rıza’nın resim anlayışını yansıtmakla beraber, derin bir gözlem içeren bu taşbaskıların öğrenciler için öğretici çalışmalar olmasının ötesinde sanatsal yaratı nitelikleri güçlü baskıresimler oldukları görülmektedir (Anadolu Üniversitesi, 2011, s. 16).

(34)

18

Ayrıca Girgin (1985, s. 18), 1906’larda Mektebi Fünun-u Harbiye Matbaası’nda Hoca Ali Rıza ve Sami Yetik’in bastığı litografilerin Harbiye, İdadi ve diğer eğitim kurumlarında kullanılmaya yönelik ilk çabalardan olduğunu dile getirmiştir. Daha sonra bu teknikten yararlanmayı Ruhi Arel, Nazmi Ziya ve diğer sanatçılar sınırlı ölçüde de olsa sürdürmüşlerdir.

Tahta baskı 19. yüzyılın başlarında dergi ve kitaplara resim basmak için kullanılmıştır. Basımın her aşamasında farklı kişilerin çalışması, bu teknikle üretimin sınırlı kalmasına sebep olmuştur. Metal gravür ve serigrafi Türkiye’ye en geç gelen teknikler olmuştur (Aslıer, 1982, s. 15-16).

Tekcan, 1987’de yayınladığı araştırmasında, son elli yıla kadar ağaç klişe ustalarının matbaalar için oyma aletleri ile şimşir üzerine oyulmuş baskı kalıpları hazırlamakta olduğunu belirtmiştir. Bu kalıplardan pek çoğu günümüze ulaşmıştır. En önemlileri padişah portreleri ve tıp kitaplarına basılmak üzere hazırlanmış kalıplardır (Tekcan, 1987, s. 84-85). “20. yüzyılın başlarında, baskı resim daha çok dergi ve gazete yayımcılığında kullanıldığı için, sanatsal anlamda bir bakış açısı söz konusu değildir” (Tepecik, 2009, s. 1214).

Cumhuriyetin kuruluşundan sonra 1924 yılında eğitim alanındaki reformlar ve yenilikçi hareketler doğrultusunda çok sayıda sanatçı öğrenim görmek üzere başta Almanya ve Fransa olmak üzere Avrupa’ya gönderilmiştir. Türkiye’ye döndükten sonra Akademi’de ve GEE’de göreve başlayan sanatçı eğitimcilerin yurt dışı eğitimi almış olmalarına karşın orada gelişen yeni yöntemler Türkiye’de tam olarak aktarılamamıştır. Yenilikçi hareketlerin etkisiyle dar kalıplardan kurtularak yurda dönen ve Akademi’de görev yapan sanatçılar tuval resmine yönelmiş, baskıresme ilgi gösterilmemiştir (Akalan, 2000, s. 107). Tüm bu çalışmalar göstermektedir ki 1930’lu yıllarda Akademi ve GEE’deki atölyelerin açılıp çalışmaların başlamasına kadar olan dönemde baskı teknikleri öncelikle birtakım ihtiyaçları karşılamak üzere işlevsel yönü ön planda tutularak, tekniği kavramaya yönelik basit uygulamalar olarak başlamış ve sanatsal yaratı alanından uzak kalmıştır. Baskıresmin bir sanat alanı olarak algılanmasının geciktiği değerlendirmesinde bulunurken ülkenin toplumsal yapısı, kültürel algı, alışkanlıklar, sanatın bağımsız bir uğraş alanı olarak algılanmayışı gibi o zamanın koşulları göz önde bulundurulmalıdır (Anadolu Üniversitesi, 2011, s. 16).

(35)

19

Türkiye’de Baskının Farklı Uygulama Alanları

Mühürler

Mühürler, baskının Anadolu topraklarındaki en eski örnekleri sayılabilir (Akalan, 2000, s. 86). İçmeli (1985b, s. 61; 1987, s. 55)’nin de belirttiği üzere Asurlular’a ve Hititler’e ait mühürlerin baskının ilk örnekleri olduğu düşünülebilir. Tepecik (1999, s. 2), basımcılık tarihinin 6000 yıllık bir geçmişi olduğunu, Mezopotamya’da daha çok çivi yazısıyla yaş kil, pişmemiş çamur üzerine basılmış çeşitli mektup ve mühürlerin dünyadaki ilk basılmış örnekler olduğunu ifade etmiştir.

Mühür, üzerinde bir ya da daha fazla mühür baskısı bulunabilen; kil, sıva, balmumu, hayvan dışkısı gibi işlenmeye uygun malzemelerden üretilen parçalara verilen isimdir (Fiandra, 2011, s. 146).

Objeleri korumak ya da içindekileri garanti altına almak için kullanılmıştır. Mühür baskıları, ürünlerin kötü amaçlı kullanımını engelleyerek güvenliğini sağlar ve ürünlerin sorumluluğunu mühür sahibine yükler (Fiandra, 2011, s. 146-147). Bir topluluk tarafından paylaşılan malların denetimini, korunmasını ve tanımlanmasını sağlar. Ekonomik, sosyal ve ruhsal pek çok işlevi vardır (Pittman, 2011, s. 148). Günümüzde kullanılan imzalarda olduğu gibi onama, güvenlik garantisi, mülkiyet göstergesidir (Dinçol, 2011, s. 264).

Baskıları günümüze ulaşamamış olsa da Anadolu’da Neolitik (Cilalı Taş) Çağ yerleşimleri olan Çatalhöyük ve Hacılar’da taş ve pişmiş toprak mühürler bulunmuştur (Fiandra, 2011, s. 146).

Kalkolitik (Bakır-Taş) Çağ’a ait Orta Anadolu’dan elde edilen mühürlerin yanı sıra mühürlere ait baskılar da günümüze ulaşmıştır. Alişar buluntularından, o çağda mühürlerin taş, pişmiş toprak, bakır ve kurşun gibi malzemelerden yapıldığı anlaşılmaktadır. Mühürlerin üzerinde, aynı çağa ait olan çanak çömlek üzerinde tespit edilmiş geometrik desenler bulunmaktadır (Dinçer, 1943, s. 73-74). Malatya yöresindeki Değirmentepe’de de bu çağa ait mühürler ve mühür baskıları günümüze ulaşmıştır (Miyake, 2011, s. 121; Fiandra, 2011, s. 147; Pittman, 2011, s. 148). Bu mühürlerde insan figürleri, avının üzerinde kanatlarını açmış kuşlar gibi betimlemeler bulunmaktadır. Fırat kıyısında bulunan Hacınebi’nin üç tabakasının her birinde farklı bir mühür stili görülmektedir. Bu mühürlerde keçi ya da keçi gibi boynuzlu hayvanların yanı sıra zanaatkârlar tarafından işlenmiş karmaşık kompozisyonlar bulunmaktadır. Malatya yakınlarındaki Arslantepe

(36)

20

mühürlerinde ise özgün ve yerel bir tarz oluştuğu görülmektedir. Bu mühürler diğerlerine göre daha büyük ve yuvarlaktır. Güçlü hayvanlar ve insan figürlerinden oluşan sahneler betimlenmiştir (Pittman, 2011, s. 148).

Bakır Çağı’na ait örnekler ise pişmiş toprak, taş, maden ve kemikten yapılmıştır. Dişli ve dilimli kenarları olan geometrik desenli mühürlerdir (Dinçer, 1943, s. 74).

Eski Tunç Çağı’nın mühürlerindeki en önemli yenilik, sonraki çağlarda geometrik şekillerin yerini alacak olan doğa tasvirlerinin mühürlerde yer almaya başlamasıdır. Eski Hitit Çağı’nda Asur tüccarlarına ait tabletlerde mühür baskıları bulunmaktadır. Bu çağın -mühürlerine geometrik, doğa (tek ve çift başlı kartal, mühür yüzüne rastgele dağıtılmış hayvanlar, dal ve çiçekler, aslan, tavşan, geyik ve bazı tanımlanamayan hayvanlar) ve maske motifleri işlenmiştir. Sonraki çağlarda da görülecek olan grifon motifinin yanında insan başlı kartal vücutlu, insan başlı boğa vücutlu, kuş başlı insan vücutlu karışık varlıklar bu çağda oluşmuş motiflerdir. Güneş, ay ve yıldızın yer aldığı astral semboller de bu mühürlerde yer almıştır (Dinçer, 1943, s. 76-78).

Yeni Hitit Çağı’nda ise mühürler, pişmiş toprak, taş ve bakır, altın, gümüş gibi madenlerden yapılmıştır. Bu çağın buluntuları orijinaller ve baskılar şeklinde iki grupta incelenmektedir. Baskılar tablet (antlaşma, mektup, ayin metinleri vs.), yüzük şeklinde mühürler ve kapların üzerinde yer almaktadır. Kral ve kraliçe mühürlerinin yanı sıra geometrik desenler, doğa tasvirleri, semboller ve kült eşyası şeklinde gruplanabilecek tasvirli mühürler bulunmuştur. Hitit çağında yüzük şeklindeki mühürlerde kompozisyondan bahsedilebilmektedir. Konular mühür şekliyle uyumlu, karmaşa ve büyük alanlarda boşluk olmayan, az şey ifade etmekte başarılıdır. Bir hayvan veya tanrı tarafından korunan bir kral gibi basit örneklerden, çok figürlü sahnelere kadar kompozisyon çeşitliliği görülmüştür. Bu çağın mühürleri, anıtlarda yer alan insan ve hayvan tasvirlerinin yuvarlak ve yumuşak biçim özelliklerini yansıtmaktadır (Dinçer, 1943, s. 78-80).

Anadolu’nun en eski çağlarından M.Ö. 1200’lere kadar süregelen yerli mühür şeklinin “damga” olduğu ve silindir mühürlerin kullanıldığı dönemlerde de damga geleneğinin kesintisiz olarak sürdürüldüğü tespit edilmiştir (Dinçer, 1943, s. 81).

(37)

21

Yazmacılık

Yazma, elle resmetme ya da tahta kalıplarla baskı tekniğiyle desenlendirilmiş kumaşlara verilen isimdir. Halk sanatlarımızın en geçerli dallarından biridir. Bir halk sanatı olarak doğup gelişmiştir (Kaya, 1987, s. 63-64). Kaya (1987, s. 65), çalışmasında yazmacılığı teknik yönden üç ana gruba ayırmıştır:

• Kalem işi yazma: Rahat kompozisyonlara ve akıcı çizgilere sahip olan bu yazmalar geçmişte Boğaziçi ve Kandilli’de üretilmiş kalem işi el yazmalarıdır. Artık hiç üretilmemekle birlikte eski örneklerine çok ender rastlanmaktadır.

• Kalıp kalem yazma: Yazma üzerindeki konturlar kalıpla basıldıktan sonra renkli kısımların fırça ile elde renklendirildiği tekniktir. Eski İstanbul yazmaları genellikle bu teknikle üretilmiştir.

• Kalıpla yazma: Kalıplarla önce siyah renkli konturların basılmasının ardından yine kalıplarla renkli kısımların baskısı gerçekleştirilir. Günümüzde yazmacılıkta hala bu teknik kullanılmaktadır.

Öz (2006, s. 9)’ün belirttiği üzere kalıp, yazmanın kalitesini belirleyen önemli bir unsurdur. Eskiden sadece bu işi yapan ustalar tarafından kalıplar hazırlanarak basım işlemi gerçekleştirilmiştir. Yazma kalıbı olarak önce taş, daha sonra ağaç kalıplar kullanılmıştır. Tekstil yazma sanatında kullanılan tahta kalıplarda genellikle ıhlamur ağacı kullanılmıştır. Ihlamurun yumuşak bir ağaç oluşu, kalıpçılar tarafından tercih edilme sebebi olmuştur. Ayrıca sert ve oyulması zor bir ağaç olan armut ağacı da, dayanıklı olduğu için tercih edilmiştir (Kaya, 1987, s. 74). Suya dayanıklı bir tür olan sarıçam da zaman zaman kalıp olarak tercih edilmiştir (Öz, 2006, s. 11).

Kompozisyonlarda genellikle çiçekler ve yapraklar kullanılmıştır. Geyik, tavus kuşu, kumru, serçe gibi hayvan motifli yazmalar da mevcuttur. Osmanlı döneminde diğer sanat dallarında olduğu gibi yazmacılıkta da “Hatayi” ve “Rumi” üsluplarında oyulmuş kalıplar kullanılmıştır. Bunların dışında lale, hurma ağacı, servi ağacı, nar ağacı motifleri de yazmalarda yer almıştır (Kaya, 1987, s. 66).

Tokat, İstanbul, Malatya, Çorum, Sivas, Diyarbakır, Van, Trabzon illerimizde yazmacılık yapılmıştır (Gökaydın, 1990, s. 191).

Türk yazmacılığının günümüze kadar ulaşmış olan örnekleri Osmanlı dönemi 16., 17., 18. ve 19 yüzyıla tarihlenmektedir (Gökaydın, 1990, s. 191). Önce Anadolu’da gelişmiş olan

(38)

22

yazmacılık, en güzel örneklerini 17., 18. ve 19. yüzyıllarda İstanbul yazmaları ile vermiştir. On yedinci ve on sekizinci yüzyıllarda ustalıkla üretilmiş yazmaların saray eşyaları arasına girdiği görülmüştür. Klasik anlamda yazmacılık sanatının en güzel örnekleri olan bu yazmalar, Boğazici’nin kıyı köylerinde ve Kandilli’de üretilmiş; boyalarının haslığı ve desenlerinin zarafeti ile ünlenmiştir (Kaya, 1987, s. 64). En çok sarı, bordo, güvez mavi, pembe, yeşil ve tarçın renkleri kullanılmıştır (Kaya, 1987, s. 70).

Tokat ili ve çevresinde üretilen yazmalardaki geometrik düzen ise Selçuklu sanatı geometrisi ile paralellik göstermektedir. Bu yazmalarda genel olarak koyu renkler hakim olmakla birlikte, koyu kırmızı, bordo, patlıcan moru, koyu kahve rengi, kırmızı ve siyah en çok kullanılan renklerdir. Bölgede çokça yetiştirilen kiraz ve elmalar da baskı kalıplarında yerini almıştır. Bu bölgenin yazmaları ayrıca Tokat beşlisi, kırmızı ve kahverengi kayseri, siyah Çengelköy, kirazlı, elmalı, beyaz karakalem, siyah hürriyet şeklinde adlandırılmıştır (Kaya, 1987, s. 67-68). Ayrıca yöredeki yoğun bağcılık faaliyetlerinin bir yansıması olarak asma yaprakları da Tokat yazmalarının kompozisyonlarında sıklıkla yer almıştır (Öz, 2006, s. 53).

Kastamonu yazmalarında ise baskın renk siyahtır. Bu yazmaların karakteristik özelliği ise İslam sanatının da tipik bir özelliği olan kompozisyonun merkezden başlayıp dışa doğru geliştirilerek daire biçimini almasıdır. Orta Asya’dan Anadolu’ya geçmiş olan hayvan üslubu da bu yazmalarda görülmektedir. Genellikle geyik, horoz, kuş, at gibi hayvanlar yazmalarda yer almıştır (Kaya, 1987, s. 69).

Karadeniz Bölgesi’nde kıyı kesimlere yaklaşıldıkça beyaz ya da siyah fon üzerine iri renkli çiçeklerin olduğu yazmalar görülür. Bartın yöresinde de bu yazmalara rastlanmaktadır (Kaya, 1987, s. 69).

Önemli yazma merkezlerinden biri olan Elazığ’da ise genellikle kalıp yazmalar üretilmesine rağmen kalıp kalem yazmalara da rastlanmaktadır. Keklik, yöre için önemli bir motiftir (Öz, 2006, s. 60).

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Gaziantep dolaylarında yazmaların kompozisyonları el dokumacılığı gibi diğer halk sanatlarında da rastlanan şal motiflerinin benzerlerinin tekrarlanmasıyla oluşturulmuştur. Bu yazmalardaki hakim renkler siyah, kırmızı ve sarıdır ve bu bölgede diğer bölgelerden farklı olarak pamuklu dokuma yerine ipekli kumaş üzerine yapılmaktadır (Kaya, 1987, s. 69).

(39)

23

Günümüzde yazmacılık sanatını sürdüren belirli bir çevre bulunmakla birlikte geleneksel yöntem olan tahta kalıpla baskı yapan atölyelerin sayısı oldukça azalmıştır (Kaya, 1987, s. 75).

Türk Halk Resimlerinde Taşbaskı

Türkiye’de en erken kullanılmaya başlanan baskıresim tekniği taş baskı (litografi) tekniğidir. Bu teknik 19. yy sonunda Almanya’da icat edildikten kısa bir süre sonra Türkiye’ye gelmiştir. Tekniğin öncelikli kullanım alanı kitap ve harita basımı olmuş, aynı zamanda halk hikâyeleri de bu yolla çoğaltılmıştır (Aslıer, 1982, s. 15).

Aslıer (1982, s.15)’e göre 40’lı-50’li yıllarda kahvehanelerin duvarlarını süsleyen, halk hikâyelerinin konu edildiği “Ferhat ile Şirin”, “Köroğlu”, “Dünya Güzeli” taş baskıları Türk Baskı Grafiği Sanatı’nın öncüleri sayılabilir (Aslıer, 1982, s. 15). Kahvehanelerin yanı sıra dükkânların duvarlarında yer alan; halkın dinsel, toplumsal görenekleri ve folklor değerlerine ilişkin bu taşbaskılar, aynı zamanda Osmanlı padişahları, Süveyş Kanalı, Hicaz Demiryolu, Mekke-Medine görünümleri gibi güncel, siyasal ve dinsel konuları da işlemiştir (Köksal, 1982, s. 48).

Batılı anlamda sanatsal sorunlar, form arayışı ve sanatçı vurgusundan uzak duran bu resimler, minyatür geleneğine eklemlenebilecek, nakış estetiğine uygun şematik bir biçim algısını yansıtan basit ve simgesel bir içeriğe sahiptir. Halkın beğenisini ve estetiğini yansıtmaktadır (Anadolu Üniversitesi, 2011, s. 14).

Baskıresmin Eğitim Kurumlarında Ders Programlarına Alınması

2 Mart 1883’te Sanayi-i Nefise Mektebi’nin kuruluşu baskıresim açısından önemli bir gelişme olmuştur. Sanayi-i Nefise Mektebi kurulduğunda bir de gravür (hakkâklık) bölümü açılmış ve 1924’e kadar programda kalmıştır (Aslıer, 1985a, s. 16).

İşler (1985, s. 12) ise Hâk Bölümü’nün 1884’te açıldığını, önceleri yabancı öğretmenlerin yönetiminde faaliyet gösterdikten sonra Dz. Üstm. Mehmet Seyit Baki tarafından gravür sanatının tüm teknik ve öğretileri uygulandığını ifade etmiştir. Sonrasında Akademi Müdürü Mehmet Cemil Bey tarafından bölüm kapatılmıştır. Bu süreçte yapılan baskılar ve kalıplar yangınlar nedeniyle ya da kayboldukları için günümüze ulaşmamıştır. Aslıer

Şekil

Tablo 1. 2015-2016 Öğretim Yılı Lisans Programlarındaki Özgün Baskı Dersleri
Grafik Bölümü  Özgün Grafik Baskı I  Özgün Grafik Baskı II  Zorunlu  Zorunlu  3  3  Graphic Printmaking in Book Art I
Grafik Bölümü  Özgün Baskı Resim I  Özgün Baskı Resim II  Zorunlu  Zorunlu  4+2  4+2  Özgün Baskı Resim I (Seçmeli)  Seçmeli  4+2  Özgün Baskı Resim II (Seçmeli)  Seçmeli  4+2  Özgün Baskı Resim III (Seçmeli)  Seçmeli  4+2  Özgün Baskı Resim IV (Seçmeli)
Grafik Tasarımı Programı
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi ve Erzincan Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Müzik Öğretmenliği Anabilim Dallarına öğrenci seçimi

Öğretmenin transpoze edilecek olan fa majör tonunun başlangıç sesini belirtmesi ve sağ elinin beşinci parmağını la tuşunun, sol elini de uygun akorun (fa-la- do)

Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin ekonomileri için büyük önem taşımaktadır. KOBİ’lerin bu denli önemli

Tablo 1: Arkasında Yatan Temel Görüş: Öğretim Materyalinin Amaçları, Hedefleri ve İlgi Alanlarına Göre Farklılık Gösterip Göstermediğine İlişkin

Es ist dem Patienten vielleicht gut nachzufühlen, daß er keine Verbindung zu einem Menschen will, (diese Situation sieht man oft in Lohberg, dass die Patienten die

Martin Heidegger teknolojiye oldukça eleştirel bir bakış açısı getirmiştir. Teknonojinin Varlık için tehlikelerinden söz etmiş ve buna dair çözüm

Bu anket, “Farklı Güzel Sanatlar Ve Spor Lisesi Mezunu Öğrencilerin Müzik Öğretmenliği Anabilim Dallarında Okutulmakta Olan Müziksel İşitme Okuma ve Yazma

ve “eğitim kadrosu yetersizliği” olmuştur. Görüşmeler derinleştikçe bu iki unsurun birbirini doğuran ya da besleyen sorunlar olduğu gözlemlenmiştir. İnsan