• Sonuç bulunamadı

Diyarbakır ilçelerinde kaleler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Diyarbakır ilçelerinde kaleler"

Copied!
159
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

DİYARBAKIR İLÇELERİNDE

KALELER

(2)

DİYARBAKIR İLÇELERİNDE KALELER Prof. Dr. Yusuf Kenan Haspolat

Tür Araştırma Sayfa Tasarımı Ensari Özdoğan Birinci Baskı Temmuz 2014 (e-kitap)

Bu kitabın her türlü yayın hakkı Prof. Dr. Yusuf Kenan Haspolat’a aittir. Tanıtım amacıyla yapılacak kısa alıntılar dışında yazarın yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz.

ISBN: 978-605-85033-2-8 e-mail:khaspolat@hotmail.com

(3)

DİYARBAKIR İLÇELERİNDE

KALELER

(4)

Yusuf Kenan Haspolat

1954 yılında Diyarbakırda doğmuştur. Çocuk Hastalıkları, Çocuk Acil, Geli-şimsel Pediatri ve Endokrin dallarında profesör olan yazar halen Dicle Üniversitesi Çocuk Hastanesinde Anabilim Dalı Başkanı olarak görev yapmaktadır. Yazar evli ve iki çocuk babasıdır.

Yayınlanmış Eserleri Bedüzzaman ve Diyarbakır Dicle İlçesi

Diyarbakır Ekonomi Tarihi 1 Diyarbakır Ekonomi Tarihi 2 Diyarbakır Sosyokültürel Tarihi 1 Diyarbakır Sosyokültürel Tarihi 2 Diyarbakır Sosyokültürel Tarihi 3 Diyarbakır Yeraltı Kaynakları Diyarbakır Yerüstü Kaynakları 1 Diyarbakır Yerüstü Kaynakları 2

Diyarbakır'da Çevre ve Doğa (Sempozyum) Diyarbakır'da Doğal Hayat, Su, İklim, Enerji, Maden Eğil ve Turizm

Ergani İlçesi ve Turizm

Gül Şehri - Diyarbakır Sempozyumu Hani İlçesi

Her Yönüyle Diyarbakır İlçeleri Karacadağ

Peygamberler, Sahabeler ve Evliyalar Kenti Diyarbakır

Peygamberler, Sahabeler ve Evliyalar Kenti Diyarbakır (4. Baskı) Sema (Şiir)

Tabiattan Fısıltılar (Şiir)

Tarih - Kültür - İnanç Kenti Diyarbakır Tüm Yönleriyle Çermik İlçesi ve Turizm Ümit (Şiir)

Tüm Yönleriyle Diyarbakır Kulp İlçesi Ve Turizm Tüm Yönleriyle Çüngüş İlçesi Ve Turizm Diyarbakır Kalesi

Diyarbakır İlçe Kaleleri Diyarbakır’ın Tarihi Evleri

(5)

İçindekiler

Çermik ve Çüngüş Kaleleri 7 Çınar Kaleleri 17 Eğil Kaleleri 29 Ergani Kaleleri 55 Hazro Kaleleri 63

Kocaköy ve Dicle Kaleleri 71

Kulp Kaleleri 77

Lice Kaleleri 83

Silvan Kaleleri 99

Kaynaklar 158

(6)
(7)

ÇERMİK- ÇÜNGÜŞ KALELERİ

(8)
(9)

ÇERMİK ve ÇÜNGÜŞ KALELERİ

Diyarbakır ili sınırları içinde bir hayli kale mevcuttur. Bunlar arasından şunları saya-biliriz: Diyarbakır Kalesi, Silvan Kalesi, Eğil Kalesi, Tercil Kalesi (Hazro’da), Mihrani Kalesi (Hazro’da), Ayındar Kalesi (Hazro’da), Mirindir Kalesi (Çınar’da), Zerzevan Ka-lesi (Çınar), Kefrum KaKa-lesi (Kulp’ta), Çermik KaKa-lesi (Çermik’te), Çüngüş KaKa-lesi (Çün-güş’te), Dakyanus Kalesi (Lice’de), Antak Kalesi (Lice’de), Zülkarneyn Kalesi (Lice’de), Amini Kalesi (Dicle’de) vd.

Bunlardan Mirhıdır, Zerzevan, Amini kalelerinin harabelerinden bile eser kalmamış-tır. Sadece isim ve yer olarak bilinmektedir.

Ayındar Kalesi, Hazro kasabasının batısında, 15 -17 Km. mesafede bulunmaktadır. Kale, bir kaya parçasından ibarettir. Kalıntıları daha belli bir şekildedir. Kaya kütleleri oyularak meydana getirilmiştir. Çeşitli odaları, sarnıçları, kayadan oyulmuş gizli yolla-rının bir kısmı duruyor. (37)

ÇERMİK KALESİ

Çermik Kalesi

Çermik’in batısındaki tepe üzerinde yıkıntıları bulunan kalenin yapılış tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Ancak içkale ve çevresindeki hisarın temellerinden kalenin ilk-çağdan kaldığı düşünülmektedir.

Günümüze kadar gelen kısımlar şunlardır: İç kalede tek parça bir “kale kapısı”, hisar kesiminde bulunan birkaç “sarnıç”, halkın bugün berber dükkânı diye tabir ettiği kaya oyuğu, su kuyuları ve eski bir kiliseye ait duvar ve basamaklardır.

(10)

Kalenin kuzeydoğu tarafındaki kilisenin ise ne zamandan kaldığı tespit edilememiştir. Bugün sadece duvar kalıntıları bulunmaktadır (10)

Çermik’in batısındaki tepe üzerinde yıkıntıları bulunan, iç-kale ve çevresindeki hi-sarın temellerinden anlaşıldığına göre kale ilkçağdan kalmıştır. Osmanlılar; burayı fet-hettikleri zaman 1516 halkın çoğu kalede oturuyordu. Fetihten sonra halk kaleyi terk ederek ovaya inmiştir. Kalenin Osmanlı kuvvetlerince fethi sırasında top ateşleriyle yı-kıldığını ve Serhadden uzak olduğu için tekrar onarılmasına lüzum görülmemiştir.

Kale yüksekçe ve sarp kayalıklar üzerine kurulmuştur. İç-kalede 150-170 m kadar etekteki Sinek Çayı tabanına gizli bir yer altı geçidi bulunduğu ve buradan çaya inildiği söylenmektedir. Şimdi harabe durumunda olan kalede herhangi bir kitabe bulunama-mıştır. Günümüze kadar gelen kısımlar şunlardır: İç kalede tek parça bir “kale kapısı”, hisar kesiminde bulunan birkaç “sarnıç”, halkın bugün berber dükkanı diye tabir ettiği yer, birkaç su kuyusu ve eski bir kiliseye ait duvar vardır. “Berber dükkanı” denilen yer; kalenin güneydoğu tarafında kayalığa oyulmuş bir oda şeklindedir. Uzunluğu 3 m, ge-nişliği doğu tarafında 4,5 m ve yüksekliği 1,55 m’dir. Kuzey, güney ve batı tarafında sedir şeklinde oturulacak yerler vardır.

Kalede dört su kuyusu vardır; bunlar kayalığa oyulmuş vaziyettedirler. Bugün içleri taş ve toprakla dolu olan bu kuyuların genişliği 2-4 m ve derinlikleri 2-5 m arasındadır.

Kalenin kuzey-doğu tarafındaki kilisenin ise ne zamandan kaldığı tespit edilememiş-tir. Bugün sadece duvar kalıntıları bulunmaktadır.

Kalede ayrıca çok sayıda eski “Ok Uçları” bulunmaktadır. Bu güne kadar herhangi bir kazı yapılmamıştır, bir arkeolojik kazıda yöre tarihini aydınlatacak, bazı eserlerin bu-lunması mümkündür. (26)

Hüsnüran Kalesi

İlçemiz Karakaya köyünün güneyinde bulunan Hüsnüran Kalesinin yapılış tarihi kesin olarak bilinmemektedir.

Ana kaya üzerine inşa edilmiş olan kaleden, günümüze şehir kalıntıları, antik yol, sur duvarları, su sarnıçları, bir oda mezar, stel ve yapı taşları kalıntıları kalmıştır. Antik yol şehrin doğusunda, kalenin ana girişinde yer almaktadır. Kale kalıntıları doğu ve güney-doğu kısmında yer alırken mezar odası ve stel kalenin güney yamacında yer almaktadır. Kalede ayrıca çok sayıda eski ok uçları bulunmaktadır.(10)

(11)
(12)

Çermik kalesi

ÇermikHüsnüran kalesi(Müze md)

(13)

ÇermikYayıklı köyü Sene Diz kalesi(Müze md)

ÇÜNGÜŞ KALESİ

Çüngüş kalesi

Tek Kale:Merkezdeki Cam-i Kebir Mahallesindedir. İlçe içinden geçen çayın kena-rından yükselen 150 metre yüksekliğindeki bir kaya üzerine kurulmuştur. Çevre ile bağ-lantısı eskiden asma köprü tarafından sağlanan bu kalenin günümüzde sadece su sarnıçları kalmıştır.)19)

(14)

Çüngüş kalesi

(15)

Arifi Paşa’nın Seyahatnamesinde kale ile ilgili şu cümleler var26 Nisan sene 307 ve 29 Ramazan sene 308 Cum’a .Câm-i Kebîr’de Cum’a namazı edâ edildi. Oradan kal’aya inilen Çüngüş’ün cihet-i cenûbîsinde olup dereye hakim bulunan menî’ü’l-menâl bir sahrâ-i nâdirü’l-emsâl görüldü.

Çüngüş ilçesinde Fırat nehrine bakan Hendek vadisi bitiminde, bir kaledir. Kalede büyük su sarnıçları vardır (41)

Çüngüş Sağtepekalesi

Sağtepe, Diyarbakır ilinin Çüngüş ilçesine bağlı bir köydür. Çüngüş’ün kuzeydoğu-sunda yer alır.. Söylentilere göre dört kardeş, 350-400 yıl önce gelip bu sulak yerde köy kurmuşlar. Köyün asıl yerlileri şimdi Behçe mezrasında yaşıyorlar. Eski bir Ermeni kö-yüdür. Köyün etrafında bir harabe ve bir kale vardır. Kalenin adı Kela Gawiran dır. İn-sanların öteden beri burada yaşadığına dair izler vardır(49)

(16)
(17)

ÇINAR KALELERİ

(18)
(19)

ÇINAR KALELRİ

Çınar İlçesi Tarihi Kaleleri

Diyarbakır’ın Çınar İlçesi’nin 10 km güneydoğusunda bulunmaktadır. Çevresine hakim olan bir tepe üzerine inşa edilmiş olan Zerzevan Kalesi konumu itibariyle stra-tejik bir noktada bulunduğundan dolayı muhtemelen İpekyolu’nun korunması veya bölgenin savunması amaçlı yapıldığı düşünülmektedir. Günümüzde de kalenin bulun-duğu tepenin hemen batısında Diyarbakır-Mardin ulaşımını sağlayan karayolu geç-mektedir. Yine aynı şekilde yolun hemen alt tarafından geçen bir dere yatağı bulunmaktadır. Günümüzde kaleye ulaşımı sağlayan herhangi bir yol bulunmamakla beraber ana yoldan kaleye olan mesafe 1 km’dir.

Kale’de bulunan mimari yapı formu, kullanılan kiklopik taşlar kale yapısının Roma Dönemi’nde inşa edildiğini göstermektedir. Kale’de muhtelif yapılara ait oturma alanları, sığınak kümeleri gibi yapı kalıntıları kaledeki yapı topluluğunun sivil yapılardan çok as-keri amaçlı yapılara ait kalıntılar olduğu yönündedir. Bu yapı kalıntıları kiklopik taşlarla yapılmış olup, küçük ölçekli yapılar halindedir. Bu yapılardan başka, su ihtiyacını gider-mek amaçlı kullanılmış çok sayıda ana kayaya oyulmuş su sarnıçları mevcuttur. Askerlerin su ihtiyacını karşılamak amacıyla küçük su kuyuları dışında Mardin Dara’dakine benzer iki bentten oluşan büyük bir su sarnıcı kalenin içerisinde güneydoğu yönünde yer al-maktadır. Bu yapının içerisinde sarnıca su aktarımını sağlayan su doldurmak amacıyla birçok göze ve çörtene yer verilmiştir. Yapının alt kısımları ana kayaya oyulmuş iken üst kısımlar beşik tonozlarla örtülmüştür. Kalenin etrafını çepeçevre kuşatan sur duvarla-rından ancak güneyde yer alan kısmı günümüze ulaşabilmiştir. Diğer yönlerdeki sur du-varlarını günümüzde sadece temel izleri seçilebilmektedir. Ancak güneyde özellikle doğu ucunda yer alan devasal boyutlardaki burç farklı bölümlerden oluşmakta olup,bazı

(20)

kay-üç girişli bir düzenlemeye sahiptir. Giriş kapıları düz lentolu olup, lentolar üzerinde sil-melere yer verilmiştir. Lentoların orta kısımlarında geometrik bezemeler mevcuttur. Nar-teks kısmından sonraki ana ibadet mekanı günümüzde büyük oranda yıkılmış olup, bu bölüme geçişi sağlayan düz lentolu kapının üstünde kademeli silmelerle oluşturulmuş yu-varlak bir kemer düzenlemesi mevcuttur. Narteksin hemen doğusunda yer alan bölüm gü-nümüze kısmen sağlam ulaşmış olup, bu bölüm üstten semerdan bir üst örtüsüne sahiptir.

Kalenin içerisinde çok fazla miktarda pitos ve kiremit parçaları tespit edilmiştir. Bu kalıntılar yapının yoğun bir asker nüfusu tarafından kullanıldığına işaret olup, pitoslar tahıl ve sıvı depolama amaçlı olarak kullanılmıştır.

Kaledeki yüzeysel incelemeler sonucunda Roma Dönemi dışında herhangi bir me-deniyet izine rastlanılmadığından bu yapının tek evreli ve tek bir dönemde kullanılmış olabileceği kuvvetle muhtemeldir. Kale yapısıyla ilgili daha sağlıklı ve daha ayrıntılı bil-gilere ulaşmak için Zerzevan Kalesi’nde detaylı bir arkeolojik çalışmanın ve sonrasında restorasyon çalışmasının yapılması gerekmektedir.(36)

(21)
(22)
(23)
(24)

Zerzevan Kalesi Genel Görünümü

(25)
(26)

Zerzevan kalesi (11)

Zerzevan Kalesi’nin iç kısmının merdiven yapısı, Eğil Kalesi ile aynıdır. Su ya-tağına kalenin içindeki geçit ile inilmektedir. Geçidin su için olup olmadığını bilmiyoruz Bu geçit, aynı zamanda dışa açılan kapıdır. Belki de kalenin içine alınan az sayıdaki kişi-nin kontrollü biçimde kaleye girmesi için tedbirdir.

(27)
(28)

Zerzevan Kalesi’nde oldukça sarnıç söz konusudur. Bu sarnıçlar göz önünde bulun-durulursa kalenin iç kısmından dışa açılan basamaklı geçidin, su almak için dereye inilen yol olmadığı görülür. Kalenin içinden kayalık zeminin oyularak merdivene dönüştürül-mesi, sadece su amaçlı değildir.

Zerzevan Kalesi’nin son yıllarda tescili, yapılan tahribatın önüne geçilmeye engel ol-mamıştır. Köydeki birçok yapının esas malzemesini oluşturan kale taşları, çoğunlukla tepeden yuvarlanarak, parçalanmış, evlerde kullanılmıştır.

Kalenin ayakta duran “saray kısmı” diyebileceğimiz bölüm ve yer yer toprak altında kaldığı belli olan yapılar bulunmaktadır. Bu yapıların arkeolojik kazılarda gün ışığına çı-karılması beklenmektedir.

Zerzevan Kalesi’nin yapılışı, Roma dönemi İpek Yolu’nun korunmasına bağlanabilir. Kalede yaptığımız araştırmalarda yazı, kabartma ve işareti çağrıştırabilecek belgeye rast-lanmamıştır. Zaman içinde köylülerin bulduğu söylenilen sikkelere de ulaşmamız söz konusu olmamıştır.

Kalede muhtelif yapılara ait oturma alanları, sığınak kümeleri görülmekteyse de bu ka-lıntıların esaslı biçimde ele alınmayışı, bizim tahminlerde bulunmamızı güçleştirmektedir.(12)

(29)

EĞİL KALESİ

(30)
(31)

EĞİL KALESİ

1936 yılında Hasan Basri Konyar Eğil Kalesini anlatıyor(42)

Bu kaleyi Ziyaret eden Evliya çelebi müşahedatını şöyle tas vir etmektedir:

“Kalenin zemini Şat kenarında yalçın kayalar üzerinde vaki olmuş havadar, bahçeli, bağlı, toprak örtülü, rana hanelerdir. Bıyıklı Mehmet Paşa tarafından ( Ulukçur Han ) dan fetholmuştur. Halâ, Diyarbekir eyaletinde Sancak beyi hükmündedir. Hâkim olan Macaroğlu Abdülmümin bey müsin, umurdide, bir bey olup hanesi mamurdur. Alay beyi ve çeri başısı vardır. Amma beyi Osmanlı beyi olmayup azil ve nasp kabul etmez. Beyi fevt olsa, Sancağı »oğluna tevcih olunur. Elkapları ( Cenap ) tır. „

Köy ihtiyarları bu kalenin eski adı ( SİLİS ) olduğunu söyle mektedirler. Asur tari-hinde Silyan ile Akdağ arasında bulunduğu rivayet edilen Komuk kalelerinden (Şirişa) kalesi ile Bu adın bir münasebeti olsa gerektir.

Bu havali hakkında oldukça malûmat veren Şerefnamede Eğil kalesi için bir efsane nakil edilmektedir:

Eğil bir kaledir ki yüksek bir kemer üstünde vakidir. O ke mer de bir mertebe eğridir ki gören vehme ve korkuya düşer. Vilâyette meşhur ve halk lisanında mezkûrdur ki Evliyadan birisi oraya gelmiş ve ( Türnçe lisanile o kelimelere bir söz söylemiş. Kemer derhal eğilmiştir. )

Bu efsane, kaleyi ortadan bölerek kasabadan ayıran geniş ve derin bir yar ile ve burada kale cephesine nakşedilen bir Hüküm dar tasvirile alâkası olmalıdır. Acaba, bu türk ev-liyası şayanı takdir bir kudretle tasvir edilen Medya tacidarlanndan birimidir? Bu hususta kat’i bir şey söyleyememekle beraber ilerde kanaati mizi beyandan çekinmiyeceğiz.

(32)

Kale eteklerinde çok derinde kalan dicle, ince bir şerit halin de kıvrıla büküie akar. Kalenin kasaba ile birleşen kısmında, dik ve geniş bir yar kesilerek açılmıştır. Diclenin buradan manzarası insanı vehme fakat bu şahane manzara karşısında tehayyüre sev-keder. Bu havalide Eğil kadar yüreğe açıklık verecek bir yer yoktur. Bu yardan Dicleye de inilir. Ancak çok diktir. Bu yüzden aşağı mahalle ve köylere gitmek için dere semti tercih olunur.

Yar’ın bulunduğu noktanın solundan kaleye çıkılır. Yine bu mevkiin sağından kalenin hapisanesi ve haremi olduğu rivayet edilen burçlara ve kayalar üzerinde işlenerek vücude getirilmiş diğer âsara gidilir.

Eğil kalesinin garp cephesinin kasaba ile birleştiği nokta ke silip açılarak ortaya çıkan cephenin sağında şekli mürabbaide taşa kazılmış bir levha görünür. İki metre Tul ve ar-zındadır. Du vara, dayanmış bir yazı tahtasına benzemektedir.

Stel

Sağda ayakta durmuş, şarka müteveccih bir hükümdar tasviri var. Mevzun bir boy, düz ve uzunca bir sakal, kıyafet Asur hü- hümdardarlarmda olduğu gibi dokuma ve na-kışlı bir entari belile göysünün sağ tarafı, eteklerine kadar bir yelpaze veya büyük bir kuşun gerilmiş kanadı gibi mütemevviç bir vaziyette görünmekte dir. Güneş vurduğu zaman daha güzel görünen bu resim belki de ayni mevzudaki benzerlerinin en mükem-melidir. Başta fes biçimi az uzun bir serpuş. Saçlar bu serpuşun altından omuzlara değer şekilde dökülmüştür. Yan ve sağ ayak az ileri atılmış vaziyettedir Elinde, bugün vilâyeti-mizde odun kesmekte kullanılan ve (Tahra) denilen hilâl şeklinde bir balta vardır. Yine Asur hükümdarlarında olduğu gibi kısa ve kalın bir kılıcın belden dışarda kalan kısmı ufkî bir vaziyette görünmektedir.

Asur hükümdarlarında olduğu gibi sakalın büklüm büklüm örülmemiş ölması ve en-damın, kısa, kalın ve kaba olmayarak şa hane ve levendane balunması şimdiye kadar gör-düğümüz Asuri tiplerden ayrı bir tip karşısında bulunduğumuzu ihsas etmektedir Bu nakış Dicle kaynaklarına geldiklerini tarih kısmımızda tetkik ve mütalâa ettiğimiz ( T’ıg-latpalasar ) a ve ( Ninip ) e ait olmamalıdr. Çünki birincinin tasvirini nakşettirdiği yerde ikincisi nin de kendi heykelini nakşettirdiği tarihen mazbutturki bu her iki nakış Licenin Berklin kayalıklarında bulunmaktadır.

Asurilerden ayrı bir ırkın farik ve bariz evsafını taşıyan bu nakşın Sasanî veya Fart ve Medya hükümdarlarından birine ait olduğuna ihtimal vermekteyiz.

(33)

Hükümdar Mezarları Temaşaya şayan olan bu eserler Eğilin Dere semtinde ve yük -sek bir kaya silsilesinin üzerindedir.

Kara taşlardan müteşekkil cesim kayalıkların helva gibi düm düz, dört taraftan kesil-mesile ortaya getirilmişlerdir. Dördü beşi bir arada, bazıları münferit bir halde ve hepsi kalın satıhlı müstatil biçimdedirler, ortalarında istuvane şeklinde bırakılmış cesim kısım -ları da ihtiva ederler. Bu hal ile garip ve azim birer oda biçimin dedirler. Kayalar bu şekil-lere sokulurken hiç bir yerinde pürüz bırakılmamıştır. Bunların kimisi künbet biçimindedir. Alman foto ğraflar bu bapta güzel bir fikir verirler.

Kalenin alt eteklerinde ve Diclenin sol vakasında henüz açıl mamış müselles biçimli bir tanesi mevcuttur.

Bu mezarların çıkılacak merdivenleri ve girilecek kapıları yoktur. Yalnız bazı yüzle-rinde sonradan açılmış gayri muntaranı delikler vardır. İçindeki iskeletlerden bir iki kemik parçası kal mıştır. Kafatasları bundan otuz yıl evvel Avrupa seyyahları tara fından alınıp götürülmüştür.

Eğilin Mezar olarak yapıldığı birçok emsaliyle görülen mağa ralarından ayrılarak yal-nız bir mevkide bu kadar itina ile vücude getirilen bu eserlerin hükümdarlara ait olması şüphesizdir.

Bu mezarların arka taraflarında yine bu biçim yüksek kayalık lar üzerinde çizgilerle meydana getirilmiş iki insan tasviri vardır. İptidaî bir san’at eseridirler.

Sahrınçlar

Kalenin ortasında delikli bir taş gibi görülen uzun kayanın üze rinde büyük ve derin bir sahrınç vardır. Bunun etrafında da Küp şeklinde küçükleri bulunur. Bunlardan başka kalenin her tarafın da böyle küp şeklinde taşlar oyularak vücude getirilmiş niceleri vardır. Kalenin müntehasmda, derin bir havuz mevcuttur. Yan ta raflarında bu havuzla birleşen iki sahrınç görülür.

(34)

maktadır. Sert ve kırmızı bir taş, iptidaî vesaitle oyularak bu tonel ve merdivenler vücude getirilmiştir. Kalenin alt yanlarında ve dere semtindeki hamama bu tonelden gidilirdi. Ancak bu gün iç taraflarda bazı yıkıntılar yüzünden bu yol kapanmıştır.

Eski Hamam ( Deran Hamamı ) Ali tepesile Harun tepeleri arasındaki boğaz (Deran boğazıdır) bu yüzden Hamama bu ad verilmektedir. Kalenin bulunduğu mevki ile kar-şısındaki tepeler arasında de rin bir vadi vardır. Bu vadinin içinde ( Eski çeşme ) denilen ve suyu çok mükemmel olan bir mevkiden geçildikten sonra yolun sağında bulunan ha-mama gelinir. Kıymetli bir eseri mimaridir. İki büyük kemeri ve bu kemerlerin üstünden tuğla ile örülü mükavves aksamı baki kalabilmiştir. Bu iki kemerin altı, kale içinden açıl-mış geniş merdivenli bir tonelle kesbi irtibat eder.

Elli yıl önceye değin bu hamam işliyordu.

Heyeti umumiyesi, yatağı geniş bir dere üstüne oturtulmuştur. Buradan aşağısı tema-şasına doyulmaz güzel manzaralara maliktir.

Şemsiler Mabedi

Kalenin üstünde ve şark yamacındaki açıklıkta, kayalar yontularak vücuda getirilmiş ve heyeti umumiyesile murabaa yaklaşan bir mabed vardır. İki büyük salon bu taşlıklarda vucuda getirilmiş tir. Yanyana iki küçük kuyuyu andıran ateşgede güneşe doğru oyulmuş-tur. Burada taştan yapılmış üç halka vardır. Kurban yerleri vesair mabede mahsus ma-haller mevcuttur(42)

Eğil (Ekil) Kalesi: Asurlular zamanında yapılan kale doğal kaya zemin üzerine otu-rulmuş olup üç tarafı derin vadilerle çevrilmiştir. İç kale ve dış kaleden meydana gelmek-tedir. İç kalede yönetim yapıları, depolar, sosyal amaçlı kullanılan çeşitli yapılar günümüze ulaşmıştır. Kalenin içinde doğal kayaların yontulmasıyla yapılan irili ufaklı yüzden fazla sarnıç bulunmaktadır. Kale, gizli tünellerle Dicle Vadisi’ne bağlan-mıştır. Günümüzde bu tünellerden biri açıktır. Dicle Nehrine inilen bu tünel gizli su yolu olarak yapılmıştır. Kalenin doğu tarafında bulunan kral mezarları dikkat çekicidir. Doğal kayanın yontulmasıyla inşa edilen mezarların iç kısmı kaya mezar odalarında ol-duğu gibi platform şeklinde düzenlenmiştir.

(35)
(36)

Asurlular zamanında yapıldığı tahmin edilen kalenin ilginç bir yapısı vardır. Yekpare bir kaya zemin üzerine oturtulmuş olup üç tarafı derin vadilerle çevrili, öteki tarafı da oyularak, stratejisi önemli bir yapıya kavuşturulmuştur. Kalenin etrafı bugün dahi varlığını koruyan surlarla çevrilmiştir. O günün silahları göz önüne alındığında kolay fethedilebilecek bir türden olmadığı anlaşılmaktadır. Kalenin büyüklüğü 3 futbol sahasından da büyük olup, iç kısmı kısmen boş olup zamanında depo ve sığınak olarak kullanılmıştır. Eğilli Yuhanna’nın “Kilise Tarihi” adlı eserinin II. Cildinde; Hunlar ile Doğu Roma (Bizans) arasında geçen savaşlarda gerek halkın, gerekse de askerlerin Eğil Kalesi’ne sığınmış olduklarını ifade edilmektedir.

Kalenin üzerinde irili ufaklı yüz dolayında kuyu kazılmış ve bu kuyulardan çeşitli şekillerde yararlanılmıştır. Kayalar oyularak bugün için bilinen ve görülen 4 tünel kazılarak kaleden metrelerce uzaklıktaki vadilerde bulunan hamam, Dicle Nehri yatağına ve sıkışık anlarında düşmana görünmeden yer altından kaçarak güvenli yerlere varmak için tüneller bulunmaktadır.(45)

İlçe merkezinin batı tarafında yer alan Eğil Kalesi, doğu-batı doğrultusunda uzanan kayalık bir tepe üzerine inşâ edilmiştir.

Kuzeyden Dicle Nehri vadisi ile çevrili olan yapı, güney ve doğu taraflarından ise derin bir sel çukuru ile çevrilidir. Kalenin savunmaya elverişsiz olan batı kısmı ise yarıl-mak suretiyle ana kayadan kopartılmış ve savunmaya elverişli bir hale getirilmiştir.

Eğil Kalesi mevcut haliyle bir iç kale görünümünde olsa da, güney tarafındaki sur ka-lıntıları yapının bir iç, bir de dış kale surlarının çevrelediği büyük bir yerleşim yeri oldu-ğunu kanıtlamaktadır. Büyük bir kısmı ortaçağdan kalan dış surlar, yapıyı güney ve doğu cepheleri boyunca dolanmaktadır. Kale’nin kuzey ve batı cepheleri Dicle’nin dik yamaç-larına kurulduğu için bu cephelerde ikinci bir sura ihtiyaç duyulmamıştır.

Eğil Kalesi’nin “İç kale” kısmı, üzerinde ortaçağ izleri taşıyan en önemli bölüm olup, kalenin zirvesindeki ana kaya üzerine oturtulmuştur. Yalçın görünümüyle insanı gerçek-ten de büyüleyen bu yapı, yer yer surlar ile de desteklenerek emniyetli bir hale getirilmiş-tir. Genellikle kentin yönetici sarayı, beylerin konutları, darphane, tutuk evi ve ibadethane gibi yapıların bulunduğu30 bu bölüme, batı cephesinin hemen kuzeyindeki rampalı bir yol ile geçilir. Son derece dar tutulmuş olan bu yol, nihai noktada kemerli bir kapı ile iç kaleye açılmaktadır.

İç kale tek parçadan oluşan kayalık bir zemin üzerine oturtulmuş olup, Dicle Neh-ri’nden yaklaşık olarak 100-150m’lik bir yükseklikte bulunmaktadır.31 Doğu-batı

(37)

doğ-rultusunda uzanan iç kalenin doğusunda, kalıntılardan son derece ihtişamlı olduğu an-laşılan bir kalenin kalıntıları bulunmaktadır. Burası tıpkı Hasan Keyf ’te olduğu gibi 117 basamaktan oluşan gizli bir merdivenle Dicle’ye bağlanmıştır. Ana kayanın oyulması su-retiyle inşâ edilmiş olan bu tünel, eski ihtişamından hiçbir şey kaybetmemiştir.

İç kalenin doğu kısmındaki bir başka unsur da, zemindeki ana kayanın oyulması su-retiyle meydan getirilen depolardır. Ağız kısımları yuvarlak ve dar olan bu yapılar, iç kı-sımlarından giderek genişleyen bir yapı özelliğine sahiptir.32

Doğu bölümdeki önemli kalıntılardan biri de bugün hala ayakta olan eyvan biçimin-deki mekandır. Muhtemelen Kral’ın, kuzeybiçimin-deki Dicle Nehri’ni ve manzarayı izlediği bu mekan Kale’nin zirvesinde inşâ edilmiştir. İç kalenin batı ucunda ise, üzerinde bir za-manlar kalenin inşâ edilmiş olduğu yapı kalıntıları bulunmaktadır.(6)

Doğu- batı yönünde uzanan kayalık alan hilal şeklindedir. Kalenin üstüne oturduğu ana kayalığın bağlantısı batı tarafta kayalığın oyulmasıyla ana kitleden koparılmıştır. Böylece kalenin savunması daha da artırılmıştır. Kalenin Dicle ‘ye bakan kuzey yönü çok yüksek ve sarp olduğu için bu tarafta fazlasıyla tahkimata gidilmemiştir. Doğu ve batı tarafta da kayalığın zayıf olduğu yerler surlarla desteklenmiştir. Kayalığın güney tarafı diğer kısımlara göre daha zayıftır. Bu nedenle bu tarafta sur duvarlarının yüksek ve sağlam olmasına dikkat edilmiştir. İç kale kayalığın tam üzerinde yer almaktadır.

İç kaleye iki farklı kapıdan ulaşılmaktadır. Birinci kapı güneyde yer alan ve dış kaleye açılan kapıdır. Bu ana kayanın yontulmasıyla açılmıştır. Rampa şeklinde olan bu kapının iki yan tarafı doğal kayalıkla korunmaktadır. İkinci kapı ise kuzey tarafta açılan ve iç ka-leye direk geçişi sağlayan kapıdır. Kesme taş malzemeden yapılan ve burçlarla sağlamlaş-tırılan kapıya oldukça dar tutulmuş rampalı bir yolla ulaşılmaktadır.

Doğal kayalık tarafından korunan iç kalenin bazı yerleri surlarla sağlamlaştırılmıştır. Kalenin kuzey cephesinde kuzeybatı, tarafta surlar yapılmıştır. Diğer kısımlar tamamen doğal kayalık tarafından korunmaktadır. Doğu cephede doğal kaya, yüksek ve sağlam olduğundan burada sur yapılmasına gerek duyulmamıştır. İç kalenin güney cephesi de doğal kayalık üzerinde yükselmektedir. Kayalığın zayıf ve alçak olduğu yerlerde surlar

(38)

Doğal kayalık tarafından korunan iç kalenin bazı yerleri surlarla sağlamlaştırılmıştır. Kalenin kuzey cephesinde kuzeybatı tarafta, surlar yapılmıştır. Diğer kısımlar tamamen doğal kayalık tarafından korunmaktadır. Doğu cephede doğal kaya, yüksek ve sağlam olduğundan burada sur yapılmasına gerek duyulmamıştır. İç kalenin güney cephesi de doğal kayalık üzerinde yükselmektedir. Kayalığın zayıf ve alçak olduğu yerlerde surlar inşa edilmiştir. Bu surlar, burçlarla destelenmiştir. Surlar ve burçlar kesme ve moloz taş malzemeden yapılmıştır. Güney cephenin tam orta kısmında dış kaleye açılan kapı mev-cuttur. Güney batı köşede kaya kilisesi bulunmaktadır.

Batı cephe iç kalenin en hareketli cephesidir. Bu cephedeki kayalık alan, ana kütleden koparılarak burada bir savunma alanı oluşturulmuştur. Batı cepheyi oluşturan kaya, yük-sek ve sağlam olduğundan burada surlara ihtiyaç duyulmamıştır. Kayalığın yüzeyi düzel-tilerek buraya Asur Kralı III Salmanasar’a ait olduğu tahmin edilen bir figür işlenmiştir. Figürün hemen yanında çivi yazılı kitabe yer almaktadır. Kitabe aşındığında günümüzde okunamamaktadır. Kabartmanın kuzeyinde, bir kaya mezar odası bulunmaktadır.

İç kalenin batı ucunda yönetici sarayı ve beylerin konutları diğer, diğer yerlerde ise askeri alanlar, depolar bulunmaktadır. Bunların yanı sıra genellikle, darphane tutukevi, ibadethane gibi yapılar da iç kalede bulunmaktadır. Bu tarafta yer alan ve günümüze ka-lıntıları ulaşan yönetici sarayı ve beylerin konutlarının bulunduğu alanın tahkimatına ayrıca önem verilmiştir. Batı taraftaki yüksek kayalığın üzerinde yer alan bu bölümün iç kaleye bakan doğu cephesi, ayrıca bir surla çevrilmiştir. Bir kapıyla iç kaleye açılan ve ka-lenin yöneticilerinin oturduğu bu kısmın ele geçirilmesi böylece zorlaştırılmıştır.

Eğil kalesinde ana kayanın oyulmasıyla elde edilmiş 3 adet tünel tespit edilmiştir. Bunlardan ilki kalenin doğusundaki kral mezarlarının hemen üst tarafından başlayıp Dicle Nehri’ne inmektedir. 177 basamaktan oluşmaktadır. Meydana gelen çökme ve dö-külmeler nedeniyle tünelin varlığı dışarıdan açıkça görülmektedir. Bu tünel Dicle Neh-ri’ne inen gizli suyoludur. Kayanın oyulmasıyla yapılan tünelin genişliği yer yer değişmekle beraber, yaklaşık olarak 2.70 m dir. Merdivenlerin genişlikleri, 0,35- 0,50 m arasında değişmektedir. Biri tünel odasından diğer ikisi dışarıda olmak üzere, tünele geçiş sağlayan iç kapı mevcuttur. Kalenin içinde, tünelin başladığı noktada tünel, muhafız odası bulunmaktadır. Tüneli koruyan askerlerin beklediği bu oda, ana kayanın oyulma-sıyla inşa edilmiştir. Oda 3.80x 6.80 m ölçülerinde doğu batı doğrultusunda, dikdörtgen planlıdır. Güney tarafta açılan bir kapıdan odanın içine girilmektedir. Odanın doğu, batı ve güney duvarları ana kayanın yontulmasıyla yapılmıştır. Kuzey tarafının genel kısmı, doğal kayalık üzerinde yükselmektedir. Üst tarafları moloz taş malzemeden inşa edilmiştir. Odanın doğu duvarında, tünele açılan dikdörtgen formlu bir kapı mevcuttur.

(39)

İkinci tünel, kalenin kapısında olup üst taraftan başlamaktadır. Ama giriş kısmı kapalı olduğu için surun Dicle ‘ye bakan tarafında ve hemen sur altındaki açıklıktan tünele gi-rilmektedir. Fazla tahribat olmadığı için basamakları oldukça sağlam durumdadır. Tü-nelin orijinalde nerede son bulduğu bilinmektedir. Bu tüTü-nelin büyük bir su sarnıcına giden tünel olduğu tahmin edilmektedir.

Üçüncü tünel ise kalenin üst kısmındaki, güneydeki giriş kapısına yakın bir yerdedir. Bu tünel dış kalenin aşağısında, derenin kenarında bulunan kale Hamamı’na gidiş gelişi sağlayan bir tünel olduğu tahmin edilmektedir. Tünelin hama tarafındaki ucu günü-müzde kısmen açıktır(35)

Eğil Kalesi’nin batı-ön kısmında, uzun çivi yazısı ile birlikte bir Asur Kralının figürü bulunur. Yazı tamamen okunamıyorsa da kolayca takip edilebilir. Yazı ve figür ikindiden sonra, güneşli günlerde net görülebilir.

Eğil Kalesinde bulunan çivi yazısının bir kral figürü ile birlikte bulunmuş olması, kral figürü ve çivi yazısının Asurlulara ait olduğu görüşünü güçlü kılmaktadır.Marguat, kral figürünün büyük bir ihtimalle, Dicle’nin kaynağındaki III. Salmanassar’a ait olan figürüyle aynı olduğunu görüşünü güçlü kılmaktadır. Figürle ilgili Beysanoğlu şöyle bir bilgi aktarmaktadır:

(40)

“Stelde Asur Krallarının hep bilinen bütün kök çizgilerini toparlanmıştır. Boyundan asılı, sol el sapına konulmuş, belden dışarı az çıkan ve böyle büyük sakal, sanma o hep oyalı gibi duran giyim. Önünde bir kitabe, yüzü doğuya dönük, sağ elinde ikizli bir balta tutmaktadır (7)

Stel ve kitabesinin bu güne kadar okunmaması sebebiyle Stelin kim ve hangi Asur kralına ait olduğu tam olarak tespit edilememiştir. Bu konuda çeşitli görüşler vardır.

Lehman-Haupt’a göre Eğil kalesi “Kaldik” yapı stilinin belirgin özelliklerini taşımak-tadır. Suyla bağlantıyı sağlayan tünel ve oyuk, yapıyı güvenlik nedeniyle ana dağdan ayır-mak, buna örnek olarak gösterilmiştir.(50)

Kale, ya bir Kalde kralı tarafından, ya da bunlara komşu akraba bir halkın hükümdarı tarafından (ki muhtemelen bölgesindeki Supanı-Sophene hükümdarı) tarafından yap-tırılmıştır.

Stel üzerindeki çivi yazısı Kaldelilere mal edilebilinmekle birlikte, fakat bir kral steli ile birlikte yazılmış hiçbir Kalde çivi yazısının bulunmaması Kral stelinin Asur Kralla-rından birine ait olma ihtimalini göstermektedir. Marquart, dikkati Taylor’daki Stele çekmekte ve kral stelinin büyük ihtimalle Dicle’nin kaynağındaki (Lice Bırkleyn suyunun çıktığı yer) III. Salmanassar stelinin aynısı olduğunu yazmaktadır.

Fakat bu stelin Asur kralı IV. Tiglatpilser’e de ait olduğu düşünülebilir. Çünkü oda fethettiği bölgelerde böyle şeyler yaptırmıştır. Şimdilik daha detaylı incelemeler yapılın-caya kadar Kale’nin kuzey ve doğu cephelerinin en alt eteklerinde ise kayalara oyulmuş kral mezarları bulunmaktadır Asur Kralları’na ait olduğu düşünülen bu mezarlar silin-dirik yapıları ve sivri külahları ile adeta bir kule görünümü vermektedirler. Yapıların alt

(41)

kısımlarında bulunan daha geniş çaptaki bölümler yapıların kriptasını oluştururken, bu bölümlerin üzerindeki daha dar bölümler de yapıların gövdesini oluşturmaktadır. Yapı-ların en üst kısmındaki sivri bölümler ise yapıYapı-ların külah kısmını oluşturmaktadır. Mezar odalarına açılan pencereleri ise içeride yoğun bir hava sirkülasyon oluşturmaktadır.

Görüldüğü gibi üzerinde birçok dönemin izlerini taşıyan kalede, ortaçağ dönemine ait de bir hayli kalıntı bulunmaktadır. Sur duvarları başta olmak üzere iç kaleye geçişi sağlayan kemerli giriş, burada bulunan depolar, seyir eyvanı ve arkeolojik bir dizi kazıya ihtiyaç duyan iç kale kalıntılarının büyük bir bölümü ortaçağdan kalmadır.(6)

(42)
(43)

(35)

(44)

Eğil surları

Doğal kayalık tarafından korunan iç kalenin bazı yerleri surlarla sağlamlaştırılmıştır. Kalenin kuzey cephesinde kuzeybatı tarafta, surlar yapılmıştır. Di ğer kısımlar tamamen doğal kayalık tarafından ko runmaktadır. Doğu cephede doğal kaya, yüksek ve sağlam olduğundan burada sur yapılma sına gerek duyulmamıştır. İç kalenin gü ney cephesi de doğal kayalık üzerinde yükselmekte dir. Kayalığın zayıf ve alçak olduğu yerlerde surlar inşa edilmiştir. Bu surlar, burçlarla destelenmiştir. Surlar ve burçlar kesme ve moloz taş malzemeden yapılmıştır (35)

Angelene (Ingelene) Sophene’nin bir parçası ola rak bilinir. IV. yy’da Hıristiyan Ar-sacidler dönemin de Angelene (Angel-tun) bir kraliyet mülküdür. II. Arsak (350-367)’ın hükümranlığı esnasında isten meyen genel rahatsızlıklar vuku bulmuş ve kral lıktan ayrılmalar olmuştur. Muse Mamikonean asi eyaletler üzerinde Arsakid gücünü yeniden tesis ettiğinde Angelene krala sadık kaldı. Angelene eski zamanlardan beri kraliyet mülkü olması nedeniyle diğer bölgelerde olduğu gibi aynı cezaya maruz kal madı. Tigranacerta’yı harap eden Prens Meruzan Eğil Kalesini kuşattı. Bu kalede birçok Arsak kralının mezarları vardı. Bu mezarlarda, antik zamandan bu yana biriktirilen vemuhafaza edilen hazineler bu lunmaktaydı. Kaleyi alamayan Meruzan komutasın daki ordu, diğer bölgelere akınlarda bulundu. Stra tejik planlar kurarak Eğil Kalesine yeniden saldıran Meruzan komutasındaki ordu, surlara tırmandıktan sonra surları yıktırdı (35)

(45)
(46)

Asur Kral Kaya Mezarları: Eğil’in en güzide tarihi eserleri arasında olan Asur Kral Kaya Mezarları, II. Şapur tarafından yağmalanmasına rağmen, zamana karşı koyarak asırlardan beri dimdik durmaktadır. Asur hükümdar mezarları ve çevresindeki mağaralar silsilesi kalenin kuzeydoğusunda, Dicle Barajı’nın kıyısında bulunmaktadır. Kayalar oyu-larak Mısır Ehramları şeklinde inşa edilmiştir. Asur hükümdar kaya mezarlarının doğu tabanında bir tünel bulunmaktadır. Tünelin kısmen dolmasından dolayı kapalı durumdadır. Muhtemelen tünel, sığınak veya yer altı barınma yerlerine gitmektedir. Kaya mezarlarının kuzey iç kısmında çizgi şeklinde bir figür bulunmaktadır.(7)

(47)
(48)

Selman (Cebabir) Kalesi: Kale Eğil’in Güneyinde Eğil ilçe merkezinden 10 km. uzaklıkta Dicle Nehrinin kenarında nehre hakim bir tepede kurulmuştur. Ne zaman ku-rulduğu bilinmeyen kale Amid’den (Diyarbakır) Elaziz’e (Elazığ) giden ticaret yolunun güvenliğini sağlamak amacıyla kullanılmıştır.(8) Şevket Beysanoğlu, kalenin İranlılar ta-rafından yapıldığının muhtemel olduğunu yazmaktadır. Ancak kale, yapı stili bakımın-dan Eğil kalesi ile benzerlikler göstermektedir. Kalenin bir tarafı ana dağbakımın-dan kayalar kesilmek suretiyle ayrılmıştır. Kale civarındaki insan eli ile kazılmış yüzlerce mağara ka-lenin ve çevresindeki yerleşimlerin daha eski tarih öncesi çağlara dayandığını göstermek-tedir. Asur-Süryani Kaynaklarında “Cebabira” Kalesi olarak geçen kalenin de bu kale olması gerekir. Halk arasında bu kale Cıbeb Kalesi olarak adlandırılmaktadır.(50)

Kale, kaynaklarda el-Catere, Cubeyr, Cibeb, Cebabir ve Selman isimleriyle zikredilmek tedir.-İbnul Ezrak’ın eserinde “el Catere” olarak adı geçen Cebabir Kalesi, Mervanilerin Amid’e bağlı kalelerinden biri olup X. yüzyılın başından beri bi linmektedir. İbn-i Şeddad’ın eserinde verilen liste de kalenin adı geçmektedir. 1230 yılında Eyyubi Meliki el-Kamil tarafından tahrip edilen kale 1240 yılında Amid’in Selçukluların idare-sine girmesiyle de Selçuklulara bağlanmıştır. Ebu Bekir Tirhani, kalenin, Amid-Ergani güzergâhında yola hâkim bir mevkide olduğunu söylemektedir.

Akkoyunlu döneminde, Sultan Cihangir Mirzanın, Caber Kalesinin idarecisi olan kardeşi Uzun Hasan’ı, Ergani’ye tayin ettiğini kaynaklardan öğreniyoruz.

Cebabir Kalesi, Diyar-ı Bekr’in önemli kalelerin den birisi olup Ortaçağ kaynaklarında adına sıklıkla rastlanmaktadır. Bu bilgiler göz önüne alındığında, Cebabir Kalesinin Mervaniler döneminde X. yüzyıl da inşa edildiği ve daha sonraki dönemlerde tahkim edilerek kullanıldığı anlaşılmaktadır(35)

Günümüzde metruk olan kale, bakımsızlıktan ve define arayıcılarının yaptığı tah-ribattan dolayı, kısmen yıkılmıştır. Eser, sadece iç kaleden ibarettir. Kuzey-güney yö-nünde uzanan doğal kayalık, orta yerden kesilerek, güney tarafta kalan kısmın üzerine kale inşa edilmiştir. Kuzey güney doğrultusunda uzanan doğal kayalığın zayıf ve alçak olan yerleri surlar ve burçlarla güçlendirilmiştir. Kalenin kuzey tarafına hendek yapıl-mıştır. Doğu tarafta yer alan ve ana kayanın düzeltilmesiyle yapılan yol vasıtasıyla kaleye çıkılmaktadır. Doğu cephe boyunca uzanan yol güney tarafta açılan giriş kapısına kadar devam etmektedir. Kalenin kuzey, cephesi doğal kayalık tarafından korunmaktadır. Ka-yalığın üzerine bir burç ve surları yapılmıştır. Kuzey tarafta, ayrıca iki kayalık arasında hendek bulunmaktadır. Yapının doğu cephesi de doğal kaya tarafından korunmaktadır.

(49)

Kayalığın zayıf olan yerlerine surlar yapılmıştır. Kesme taş malzemeden yapılan bu sur-ların yüksekliği günümüzde 1 ile 3 m arasında değişmektedir. (35)

Amini (Yemaniyye) Kalesi:

2.yüzyıl Roma eseri olduğu düşünülmektedir.395’de Akhun-Sasani işgaline uğ-radı.639’da İslam orduları komutanı Huzeyfe b.Yeman tarafından fetholundu.Bu ne-denle Yemaniye kalesi ismi alır.

Kale, Roma-Pers döneminde olduğu gibi, Bizans-İslam mücadelelerinde de sık lıkla el değiştirmiştir. Daha sonra Mervanilerin eli ne geçen kale, 1240 yılında Amid’in Selçukluların fethiyle birlikte, Kal’atü-1 Yemaniye de Selçukluların hâkimiyetine geçmiştir.

Mevcut bilgilerden hareketle kalenin Romalılar döneminde I.-II. yüzyılda, doğudan gelen Pers sal dırılarına karşı inşa edilen sınır kalelerinden biri ol duğunu ve daha sonraki dönemlerde yine Bizanslar tarafında kullanılan bir sınır kalesi olduğunu, sık sık el değiştirdiğini ve özellikle ilk İslam döneminde önemli bir merkez olduğunu, daha sonraki dönem lerde de kullanıldığını söyleyebiliriz(35) Bazı Asur-Süryani kaynaklarında Yamani Kalesi, Zişat Kalesi olarak anılan kalenin bu kale olduğu söylenmektedir. Eğilli tarihçi Yuşea M.S. 502 yılında bu kalenin İran Hükümdarı II. Şapur tarafından alınıp ahalisinin kılıçtan geçirildiğini, kalenin yıktırıldığını ve bir daha insanla meskun olmadığını yaz-maktadır.(50)

Kale Dicle barajı karşısında, Dicle nehrinin iki kolu arasındadır

Kale Eğil ilçe merkezine 4-5 km. uzaklıkta Dicle nehrinin iki kolunun (Bırkleyn ve Akdağ’dan gelen kol ile Maden’den gelen kolun) birleştiği noktada yüksekçe bir kayanın üzerinde inşa edilmiş bir kaledir. Bizanslar tarafından İran’dan gelebilecek saldırıları en-gellemek amacıyla bir sınır kalesi olarak inşa edilmiştir. Emeviler ve Abbasiler döneminde Bizansların saldırılarına uğrayan kale ortaçağın önemi kalelerinden biridir. (8) Yapının kuzey tarafı, sur duvarlarıyla korunan tek taraftır. Giriş kapısı bu cephede yer almaktadır. Kapı, tahrip edilmiş sadece temel kısmı günümüze ulaşmıştır. Kuzey taraftaki surlar yer yer burçlarla desteklenmiştir. Buradaki surların yüksekliği günümüzde 5-6 m ‘dir. Eserin

(50)

bulunduğu alan ve kayalık arazinin şekline göre konumlandırılmıştır. Kayalığın savun-mayı zayıflattığı yerlerde kayalıklar, insan boyundan yüksek yontularak savunma kuv-vetlendirilmiştir. Bu gün mevcut olan surlar, yer yer 5-6 m yüksekliğindedir. Düzgün kesme taş malzemeden inşa edilmiştir.

Kalenin içinde mezarlık alanı yüzlerce sarnıç çeşitli yapıların temel izleri, kayanın oyulmasıyla yapılmış çeşitli depolar bulunmaktadır. Kalenin içi Cumhuriyet döneminde tarım alanı olarak kullanıldığından buradaki yapılar tahrip edilmiştir. Kuzeydoğu tarafta bir kaya mezarı mevcuttur. Bizans döneminin kaya mezarlarının karakteristik özellikleri yansıtan bu kaya mezarı kalenin Bizanslılar döneminde kullanıldığını belgelemektedir.

Kuzeybatı tarafta iç kale yer almaktadır. Doğal kaya kuzey taraftan kesilerek kuzey tarafta kalan kaya parçasının üstünde iç kale inşa edilmiştir. İç kalede dış kalede olduğu gibi doğal kayalık üzerinde yükselmektedir. İç kale, güney taraftan dış kaleden bir hendek ve sur duvarıyla ayrılmaktadır. İç kalenin kapısı bu cepheden aşılmıştır. İç kalenin doğu, batı, kuzey tarafları doğal kaya tarafından korunmaktadır. Kayanın üzerine yüksekliği 5 ila 6 m arasında değişen surlar yapılmıştır. İç kalede günümüzde saray kalıntısı ile çeşitli temel izleri mevcuttur.(35)

(51)
(52)

Selman kalesi (31)

(53)

Amini kalesi (9)

Kerrebiri Kalesi

Eğil Kalesi’nin kuzeyinde 5 km. uzaklıkta Dicle Nehri’ne hakim, yüksekçe bir kayanın üzerinde ağırlığı tonlarla ölçülebilen harçsız taşlardan yapılmış bir kaledir. Kalenin kim-ler tarafından ve ne zaman yapıldığına dair elimizde bilgi yoktur. Ancak halk arasında kale ve yakınındaki iki su kuyusunun

Acemler (İranlılar) tarafından yapıldığına dair bir inanç vardır.(50)

Baykuş Kalesi

Eğil Kalesi’nin takriben 1500 metre güneyinde Dicle Nehri’nin kenarında yüksekçe bir tepe üzerinde bulunan bir kaledir. Halk arasında “Kela Kundi” olarak bilinmektedir. Kale üzerindeki yıkık binaların temeli seçilebilmektedir. Kalenin ne zaman ve kim tara-fından yapıldığına dair elimizde kaynak bulunmamaktadır.(50)

(54)
(55)

ERGANİ KALESİ

(56)
(57)

ERGANİ KALESİ

Çayönü’nden Ergani’ye Uzun bir yürüyüş kitabımda Ergani Kalesi ile ilgili yazılan bölümü aşağıda bilgilerinize sunuyorum. (s.280-282)

Ergani kalesi

Eski Ergani, diğer ismiyle Osmaniye, Zukar Efendi’nin bahçesinin -Karaçortan’ın-üst kısmındaymış. Kuzeyinde bulunan Ergani Kalesi’ne kader uzanıyormuş. Aşağı ve yu-karı şehir diye iki kesimden oluşuyormuş. ‘Açan Pişman Açmayan Pişman’ın yanında, Çırçırik’in önünde Eski Ergani’deki Şehir Hamamı’nın kalıntıları halen durmaktadır.

İşte bu yukarı eski kentte, yıllardır dağın tepesinde rüzgâr gibi savrulan, zamana karşı direnen ve geçmiş yaşamın inatçı bir tanığı var: Ergani Kalesi.

Kale, vakti zamanında Zülküf/Makam Dağı’nın batı tarafından başlayarak güneyini geçip ve doğusuna uzanan büyük bir kaleymiş. Evliya Çelebi ünlü Seyahatnamesinde Er-gani Kalesi’ni ve bu kaleye gelişini anlatır. Ayrıca, Coğrafıyacı Ğugas İnciciyan 1808’de yazdığı Dünya Coğrafıyası’nda, “Dağın tepesinde sağlam bir kale vardır. Eski zamanlarda inşa edilmiş. İçinde Müslümanlar [Dacik’ler] yaşar. Şimdi bu kale tamamen terk edilmiş, fakat zaman zaman hapishane olarak kullanılmaktadır. Kalede yaşayan halk vergiden (sal-yani) muaf iseler de bazen oradaki mahpuslara bakmakla yükümlüdürler” diye yazmaktadır.

Kaleyle ilgili anlatılan efsanede var. Bildik, her yerde benzeri anlatılan bir efsane: Kaleye hükmeden beyin çok güzel bir kızı varmış. Bey herkesten kızını sakınırmış, kimsenin kızı görmemesi için kızını kaleye hapsetmiş.

(58)
(59)
(60)

Basri Konyar, 25 Eylül 1932 tarihinde bu Ergani Kalesi’nde bir inceleme yapar ve duygularını Diyarbakır Tarihi adlı kitabında şöyle yazar.

Ergani ve kaleyle ilgili yazdığı yazı bu yazılar her ne kadar Turancılık koksa da, yinede bıraktığı bu yazılardan bizler kaynak olarak faydalanmaktayız. Kale ile ilgili şunları yaz-makta:

…Yaklaştıkça dikine uzaklaşan eski kasaba yenisinden ayrılır ayrılmaz görünür. Zül-küfül dağının sağ eteğine yamanmış ve büyücek bir yer kaplamıştır. Şimdi harebe olan bu yerde kapısı bacası yerinde birkaç ev, birkaç çocuk, bir iki köpek, mahşeri emvat arasında kalkışanlara benziyor.

Tetkike çok muhtaç olan bu eski ata yurdunun hali harabisi insana bir dokunuyor ki. Vaktile yedi sekiz bin nüfuslu zengin bağları ve güzel şaraplarıile meşhur ve Amid’in sayfiyesi makamında olan bu yer şimdi ademabade]dönmüştür…

Dik yokuşu terleyerek çıkıyoruz. Eski bir medrese yazısı okunmaz kitabesile nimmürde]

bir haldedir. Burada Ergenenin en meşhur (Kara Çurtan) suyu elmasları imrendiren süz-günlüğüyle yolcuyu kaynağına çömeltiyor. Yazın cana can katan bir soğukluktadır. Yine burada muntazam kalmış bir mezar görünür. Kimi yerleri kalmış cami oldukça bir esermiş, kapıları Osmaniye evlerine aşırılmış. (Günümüzdeki gibi camilerden sadece halı ve el yaz-ması kitaplar değil, fırsat bulunduğunda caminin taş, kapı ve pencereleri de çalınıyormuş demek ki!-M.Üzülmez.)

Yol yükseliyor ve bir dönemece giriyor. Burada ihtişamını Zülküfülden alan kalenin tek bir burcu kalmıştır. Döne dolaşa yol bu burcun altına varır. Dibi tuğla ve harçla tutturul-muştur. Üst yanları taşla örtüktür. Fakat bu taşlar çok güzel yontulmuşlardır.”[6]

Şevket Beysanoğlu da, Anıtları ve Kitabeleriyle Diyarbakır Tarihi adlı eserinde Er-gani Kalesi’yle ilgili şunları yazmaktadır:

“Ergani kalesinin h.805 (m.1402-1403) tarihlerinde Karayülük Osman Bey tarafın-dan onarıldığına dair başka bir belge bulamadık. Ergani, Akkoyunlular’ın hâkimiyetine geçen ilk kaledir. Birçok defalar kuşatılmış, önünde savaşlar yapılmıştır. Akkoyunlular dö-neminde belki de birkaç defa onarım görmüştür. Ancak bunu teyit eden belgeler henüz yok. Mahallinde yaptığımız araştırmalarda, Zülküfül Makamını çevreleyen duvarlarda kul-lanılmış yazılı taşlara rastladık

(61)

Belki de bu taşlar kale duvarlarına aittir. Taşlar parça parça ve dağınık olduğu için bunlardan bir sonuç çıkarmak mümkün olmadı.”

Evliya Çelebi Ergani kalesini anlatıyor

Argını [Ergani] Kalesi yani Dâr-ı Gâni Şehri’nin özellikleri

Bu kaleye Birdinic Köprüsü ve Demirkapı dokuz-on saat yerdir. Bu kaleyi ilk defa Abbasîoğullan’ndan Sultan Evhadullahzâde Ergani Sultan yapmıştır. (—) İsimlendiril-mesinin sebebi, Ergani’den bozma Argını derler. Nice melikler eline girmiştir. Sonunda 921 [1515] tarihinde Kürt Molla İdris’in yardımıyla Bıyıklı Mehmed Paşa’ya halkı itaat edip kalenin anahtarlarını teslim ettiler.

Sonra Süleyman Han yazımı üzere Diyarbakır Eyaleti’nde sancakbeyi tahtıdır. Padi-şah tarafından beyinin hâssı 2.005 akçedir, 10 zeamettir ve 123 timardır. Çeribaşı ve alaybeyisi vardır. Kanun üzere cebelüleri ile toplam 2.000 asker olup beyinin sancağı al-tında sefer eşerler ve 150 akçe şerif kadılıktır. Tamamı (—) adet nahiye köyleridir. Kale dizdarı, kale neferatları, sipah kethudayeri, yeniçeri serdarı, (—) (—) muhtesibi ve şehir subaşısı vardır. Şeyhulislâmı (müftüsü) ve nakibüleşrâfı Diyarbakır’dadır.

Kalesinin zemini Şatt-ı Arap kenarında (—) (—) mahalde (—) şeklinde kesme taşla ya-pılmış süslü bir kaledir ve (—) adet kapısı vardır. (—) (—) (—) (—) (—) (—) (—) (—)

Cebehanesi, topları ve neferatları beyinin tarafındandır. İç il olup sınır boyunda ol-madığından bütün mühimmâtları Osmanoğlu tarafından değildir. Bu kalenin fırdolayı büyüklüğü (—) adımdır. Kale içinde toplam 2.000 güzel evler vardır. Bütün yüzeyleri temiz toprak ile sıvanmıştır. Bağ ve bahçeleri mamurdur ki Ergani üzümü ve şarabı gayet meşhurdur. Şat Nehri’nin bir başı bu kale eteğindeki Taht-ı Mâşad Dağları’ndan çıkıp Kara Âmid altında geçer.(17)

(62)
(63)

HAZRO KALELERİ

(64)
(65)

HAZRO KALELERİ

Tercil kalesi-Hazro

Mehrani Kalesi

Ülgen köyünde bulunan ve Tercil beylerine ait olduğu söylenen kaleden günümüzde sadece taş yığınları kalmıştır(37)

Tercil kalesi

İlçe sınırları içinde yer alan Tercil kalesi bir zaman bölgenin en önemli yeriydi.

Diyarbakır bölgesi Osmanlı Devletine katıldığında Hazro, bu eyalete ait 24 sancaktan biriydi. Tecil, Hazro ‘nu beş kilometre güneydoğusunda bulunmaktadır. Harap bir du-rumda bulunmaktadır. Bugünkü Hazro beyleri, Tercil beylerinin soyundan gelmedir.(37)

19.yüzyıl Diyarbakır salnamesi bu konuya temas eder.3/315

Hazro nahiyesi ki, Tercil nam kale-i meşhuredir. İnkılabât-ı zaman bunu da ufacık bir karye haline getirmiş ve bu nahiye haylice bağ ve bahçeyi ve teferrüce şâyân güzel mevkiler câmi’ bulunmuştur. Orada bulunan Hud nam cebel derûnunda müte’addid mağaralardan seyelân eden sular mevsim-i sayfda incimâd ederek billur gibi parlak ve sâfi nız olur.

Kış mevsiminde âdetâ su gibi erir.

(66)

Tercil eski surunun yalnız temellerini saklamakta ve garp kısmı burçlarından bir ka-çının enkazını da ihtiva etmektedir. Ya rım kalmış camii, aşağıdaki çeşmeden su alınmak üzere açılan gizli yol u halâ durmaktadır. Diğer aksam büyük bir yıkıntı şek linde serilip yatmaktadır.

Derebeylerine ait eski sarayın duvarları kâmilen yıkılmış, oda ve salonlar yer yer çu-kurluklar peyda etmiştir. Bu saray enkazı arasında renk renk miicellâ ve güzel çini par-çalarına tesadüf edilmektedir, öyle anlaşılıyor ki saray baştan başa çini ile döşeli bulunuyordu. Ancak bunun enkazına malik olanlar tarafından te sahup edilmemesi bu çinilerin sökülüp götürülmesine yol vermiş tir. Sarayın şimâl tarafı altlarında bu gün dol-muş büyük bir sarnıç vardır.

Kalenin garp tarafı altında eski bir kilise enkazı görülmekte dir. Fakat ehemmiyete şayan bir yapı değildir. Resmîmiz Tercil kalesi nin yüksek cephesi üstünde kurulmuş olan harap cimii gös termektedir.(42)

(67)
(68)

Tercil Beyliği: Bu beyliğin kurucusu Zırkanlı Şeyh Hasan oğlu Seyyid Hüseyin’dir. Seyyid hüseyin, Emir Artuk’un kızıyla evlenmiş ve kendisine Tercil ve yöresinin yönetimi verilmişti. Seyyid Hüseyin ölünce, yerine oğlu Ömer Bey geçti. Kendisi Uzun Hasan’la çağdaştı. Onun güven ve sevgisini kazanmış bir beydi. Uzun Hasan, Ömer Bey’in kızıyla evlendi. bu karısından Zeynel adlı oğlu oldu. Zeynel gelişip büyüyünce, Mihranî ve Nuşat (“Boşat” olmalı) yöreleri de Tercil’e bağlanarak yönetimi kendisine verildi. Ömer Bey de Bitlis ilinin vali ve muhafızlığına atandı. Ömer Bey ölünce, yerine oğlu Budak Bey geçti. Uzun Hasan’dan sonra Akkoyunlu hükümdarı olan Sultan Yakub döneminde de bu görevi sürdürdü. Tercil ve buraya bağlı yerlerin yönetimi de kendisine bağlanmıştı. Budak Bey 43 sene yaşadı. 1506’da ölünce yönetimi, oğlu Ahmed Bey aldı. Şah İsmail, 1508’de Diyarbekir bölgesini istila ederken yapılan savaşlardan birinde şehid oldu. Yerine kardeşi Ali Bey, onun da ölümüyle yerine diğer kardeşi Şemsi Bey geçti. Çaldıran sava-şından sonra Safeviler’le yapılan savaşlara katıldı. Osmanlı birliğine katılmayı isteyenler arasında Şemsi Bey de vardı. Yavuz Sultan Selim Tercil kalesinin yönetimini bir fermanla yine kendisine verdi. Ölünce, yerine oğlu Haydar Bey geçti.Tercil, Hazro’non beş kilo-metre güneydoğusunda bulunmaktadır. Halen harap bir durumdadır. Bugünkü Hazro beyleri, Tercil beylerinin soyundan gelmedir(13)

(69)

Tercil kalesi

(70)
(71)

KOCAKÖY ve DİCLE KALELERİ

(72)
(73)

KOCAKÖY ve DİCLE KALELERİ

Şaklat Kalesi: Şaklat Köyünde bulunan yapı harç kullanılmadan yapılmıştır.

Kafiran kalesi: Kokulupınar mah hemen güneyinde bulunan yapı,1514 yılından sonra Y.S.Selimin çaldıran seferi sonrasında kervanları korumak amacıyla yaptığı söy-lenmektedir.(16)

(74)

Kafiran kalesi(17)

(75)

DİCLE KALESİ

M.Ali Abakay Dicle ilçesi kalesini anlatıyor.

İlk önce Dicle Kalesi’ne çıkmak istedim. Gittiğim yükseltide kalenin alanında te-melleri boşuna aradığımı belirteyim. Kaynaklarda yer alan kale alanında bizim anladı-ğımız manada ne taşlar vardı ne temeller. Zaman içinde kale, bir taş ocağı olarak görülmüş ve yapılarda kale taşları ana malzeme olarak kullanılmıştır. (1)

(76)

Köprübaşı kalesi(Müze md)

(77)

KULP KALELERİ

(78)
(79)

KULP KALELERİ

Kulb (Kefrun) Kalesi

İlçenin 10 km. güneydoğusunda yer alır. Doğal bir kayalık üzerinde inşa edilen kale Doğu Romalılar döneminde güvenlik amacıyla müstahkem bir kale konumuna getiril-miştir. Kulp’a adını veren Derebeyi Kulpo’nun da bu kaleyi kullandığı bilinmektedir. Eyyubiler ve Artuklular döneminde kullanılan kale daha sonraki dönemlerde Kulb Bey-liği’nin merkez kalesi olarak kullanılmıştır. (8)

(80)

Ağaçlı (Ciska) Beldesi ve Kalesi’nin Genel Görünüşü.(8)

(81)

Gomabelek Kalesi’nin Genel Görünüşü.(8)

Ciksi (Ağaçlı) Kalesi: Ağaçlı Beldesi’nin kuzeyindeki tepede bulunan kale günü-müzde harap haldedir. Kale Doğu Roma İmparatorluğu döneminde inşa edilmiştir. Kale doğal bir tepe üzerine kırma taşlarla inşa edilmiştir. Sur duvarları kuleler ve burçlarla des-teklenmiştir. Kulb Beyliğine bağlı kalelerden biridir. Evliya Çelebi Seyahatname’sinde Ağaçlı’daki ustaların demircilikte ileri olduklarını belirterek imal ettikleri kılıçları bel-denin batısındaki mevkiinde kurulan panayırda geçen kervanlara sattıklarını belirtmek-tedir.

Gomabelek Kalesi (Belek-i Ordu Kalesi):Kulp ilçesine 5 km. uzaklıkta olan Kale, Bağcılar Köyü’nün Gomabelek Mezrası’nda bulunmaktadır. Pers döneminde inşa edilen kale, daha sonraki dönemde de kullanılmıştır. Mevcut buluntulardan Ortaçağ Döne-mi’nde de kullanıldığı anlaşılan yapı, moloz taş malzemeden inşa edilmiştir. Şekran Çayı’na hakim bir tepede kurulan kale Kefrun Kalesi’yle karşılıklıdır. Osmanlılar

(82)
(83)

döne-LİCE KALELERİ

(84)
(85)

LİCE KALELERİ

Lice Zülkarneyn kalesi

Zülkarneyn kalesi Büyük İskender’in adına izafeten bu isimle anılmıştır. Kale konumu itibariyle Roma-Bizans döneminden itibaren Diyarbekr’i,Cebel-i Cut üzerinden Bilad-ı ruma bağlayam geçidin güneydoğusunda olup yola hakim durumdadır. İbn-i Havkal ka-leyi erişilmesi zor ve son derece muhkem bir kale olarak tanımlar. Makdisi mamur ve sağ-lam bir ribat olarak tanımlar. Kale 640 yılında İyaz bin Ganem komutasındaki sahabe ordusunca fetholundu. Kale daha sonraları Artuklu ve Eyyubi hakimiyetine geçmişti (14)

Evliya Çelebi bu kaleden söz etmiştir: “Makdisi tarihine göre meşhur İskender-i Zül-karneyn buradaki hayat suyunu içince iyileşmiş ve boynuzları düşmüş. Bunun üzerine 315 gün içinde bu kale tamamlanmıştır. Burç ve kuleleri büyük taşlarla yapılmış olup beşgen şeklindedir.”

(86)

Lice Zülkarneyn kalesi

Lice Zülkarneyn kalesi

Lice Zülkarneyn kalesi

(87)

Diyarbakır, Lice ilçesinin Çeper Köyü yakınlarında bulunan bu kale dağların ovalara açıldığı dar bir geçidin ortasındadır. Ovaya hakim bir konumdadır. Halk arasında bu ka-leye Çeper, Şeter kalesi gibi isimler de verilmiştir. İskender-i Zülkarneyn’in buradan geç-tiği ve bu kalede misafir edildiği, bundan ötürü de bu kaleye Zülkarneyn Kalesi isminin verildiği yöre halkı tarafından söylenmektedir. Bununla birlikte kalenin ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesinlik kazanamamıştır. Büyük olasılıkla MÖ.VI. yüzyılda bölgeye hakim olan Persler tarafından kurulduğu sanılmaktadır.(15)

Zülkarneyn Kalesi ilçemize bağlı Çeper Köyü yakınlarındadır. Bu Kale-Şehir, Köyün yanında, Doğu-Batı istikametinde uzanan sıra dağların Kuzey-Güney ovalarına açılan dar geçidin ortasında, ovalara hakim bir alanda kurulmuştur. Halk arasında kaleye Çeper, Şeper, Şeter Kalesi de denilmektedir. Buranın Acemlerden kalma bir şehir kalıntısı ol-duğu, İskender-i Zülkarneyn buradan geçtiği ve kaleye misafir edildiği için ona izafeten Zülkarneyn Kalesi denildiği buradaki yaşlı köylülerce ifade edilir. Kentin ne zaman ve kimler tarafından kurulduğuna ilişkin kesin bir bilgi yoktur. Ağırlıklı görüş M. Ö 6. Yüz-yılda bu bölgede hâkimiyet kuran Pers’ler tarafından kurulduğudur.^ Büyük İskender tarafından kurulduğu da söylenmektedir. Şehri kuşatan kale surlarının büyük bir kısmı yıkılmış, ancak temelleri seçilebiliyor. Surun üç burcu ile iki kapısı yıkık bir şekildedir. Şehir kalıntılarına yer-yer rastlanmaktadır. Diyarbakır-Bingöl yolunur 104. Km.sinde ve yolun sağında bulunan Bırklin-Bırkleyn mağaralar, yanında Zülkarneyn mağaraları da bulunur. Burası şehir harabelerin^ yaklaşık olarak 9-10 km mesafededir. : Burç ve ku-leleri büyük taşlarla yapılmış olup, beşgen şeklindedir”!Komşu köylerde yaşayanlarca surları oluşturan taşların götürülmesi yüzünden kale hızla yok olmaktadır. (43)

Antak Kalesi

Diyarbakır, Lice ilçe merkezinin 15 km. güneydoğusunda Kayacık ve Kabak Kaya Köyü’nde bulunan Antak Kalesi’nin ne zaman ve kimin tarafından kurulduğu kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber kalenin Roma döneminden kaldığı ve 532 yılında Bi-zans imparatoru I.Iustinianus tarafından onarıldığı sanılmaktadır. Ebu Abdullah Mu-hammed bin Ömerü’l Vakadi’nin yazmış olduğu kitapta bu kalenin hicretin 17.yılında, VII. yüzyılda Diyarbakır bölgesini ele geçirmek isteyen Iyaz bin Ganem ve Halid bin Velid tarafından Diyarbakır’ın fethinden hemen sonra Arapların eline geçtiğini

(88)

yazmak-liya Çelebi bu kaleden “Kale nehir kenarında yüksek bir tepe üzerinde, dört köşe taş ya-pılı güzel bir kaledir” diye söz etmiştir.

Kaleden günümüze yalnız temelleri gelebilmiştir. Kalenin üzerinde yıkık bir cami ka-lıntısı bulunmaktadır. Güneyinde de Ak Kilise isimli bir kilise kaka-lıntısı vardır.

Diyarbakır’ın fethinden sonra civar kalelerin fethine geldi.İyaz bin Ganem ve Halid bin Velidgini seçkin komutanların da içinde bulunduğu İslam ordusu önce Eğil kalesini aldı Ardından Hani bölgesi alındı.İslam ordusu Hani’deyken Çeper halkı Hani’ye gelerek Müslüman olunca İslam ordusu Antak kalesine doğru yola çıktı .

Halid bin Velid kaleyi Batis bin Selimus’tan almıştır.

Halid bin Velid kalaye dağ tarafından, İyaz kale kapısı tarafından saldırıya geçti. Dağ tarafından kaleye girmeyi başaran Halid kale içinde şiddetli çarpışmalara girdi. İyaz da sarp yerden yolu izleyerek içeri girdi, kale içindeki direnci kırdı.Ordu kaleyi aldı (16)

(89)

Diyarbakır bölgesi üzerine araştırmalar yapan Kazım BAYKAL, 1939 yılında kale civarında yaptığı incelemeler sonucundaki gözlemlerini Diyarbakır’da yayınlanan ve ge-nelde bölge üzerine yazıların yer aldığı KARACADAĞ Dergisinde kaleme almış: “Hézan nahiyesinin doğusunda 15 kilometre şarkında meşhur bir kale var. Şarktan garba uzanan ve ovaya kadar varan bir sırtın tam bel noktasında. şimdi Şeyh Şarani (?.) denilen beş türbenin bulunduğu yerle ve civarı Atak Kalesidir. Kalenin yalnız temelleri mevcut-tur. Kitabe ve resim yok, semtin ismi de Atak’tır.(15)

Atak Beyliği

“Beyliğin kurucusu Zırkanlı Mir Mahmud oğlu Ahmed Bey’dir. Kendisi Şah İsmail’in çağdaşıydı. Şah İsmail Diyarbakır bölgesini istila ederken, onun elinden de Atak kalesini ve dolaylarını almış, Kaçar oymağına vermişti. Zırkanlılar burasını terk etmek, başka yörelere göçmek zorunda kaldılar. Bu durum Çaldıran savaşına kadar sürdü. Bu savaşta Şah İsmail yenilip Diyarbakır valisi Ustaçalu Mehmed Han öldürülünce, diğer bey ve aşiretler gibi Zırkanlılar da harekete geçtiler. Elverişli durumdan yararlanarak, “Mılh” adıyla bilinen ve Atak kalesine yakın olan yıkık bir kaleye gelip yerleştiler. Mevsim kıştı. Kaçar Beyi durumdan kuşkulandı. “Mılh’a yerleşmenin sebebini sordu. Onlarda Mirdasi aşiretiyle aramızda eski husumet ve köklü düşmanlık vardır. Onların bu kış, soğuk ve kar ortasında bize saldırıp çocuklarımızı ve ailelerimizi esir almaları uzak ihtimal değildir. Bunun için, soğukların hafifleyeceği ve karların eriyeceği bahar mevsimine kadar bu yıkık kalede kalmamıza izin verilmesini istirham ediyoruz> cevabını verdiler. Atak valisi bun-lara acıdı ve kışı orada geçirmelerine izin verdi. Zırkanlılar, Atak’ı geri almak için çalış-malara başladılar. Tırmanmakta kullanılmak için, direklerden ve iplerden merdivenler hazırladılar. Uygun buldukları bir gece, aşiretin iyi savaşan kahramanlarından bazıları, kalenin surlarına tırmanarak burçlara ve kale duvarlarına ip bağlamak suretiyle merdiven dikmeyi başardılar. Arkasından Zırkan yiğitleri kaleye çıktılar ve Kızılbaş muhafızlarını kılıçla yok ederek, başlarını ibret olsun diye kesip çeşitli yerlere astılar. Kadınları ve ço-cukları kaleden çıkardılar. Ahmed Bey’i getirip başlarına eskisi gibi hükümdar yaptılar. Ahmed Bey, Sultan Selim Han’ın emirnamesi gereğince, miras kalmış ülkesinde bir süre hüküm sürdü. Ölüm kendisini yakaladığında üç erkek çocuğu vardı: Şahım Bey, Yusuf Bey ve Mahmud Bey. Fakat bu kardeşler, kendi aralarından birinin hükümdarlık yapmasına razı olmadılar. Sonunda Sultan Selim Han’ın eşiklerine gitmek konusunda

(90)

Kardeşler arasında, Atak vilayetinin gelirlerini yazacak bir yetenekli kimsenin tâyini konusunda Diyarbekir Beylerbeyi adına bir padişahlık hükmü çıkardılar. Bu hüküm ge-reğince, bazı köylerden ve tarlalardan elde edilen gelirden 60.000 Osmanlı akçası tuta-rında bir miktarın zeamet yoluyla Yusuf Bey’e verilmesi; Rabir nahiyesi, Meyyâfârikin ve Cıska köyü ile, kâfirlerden alınan haraç malların da padişahlığın özel emlâkine katıl-ması kararlaştırıldı. Ayrıca Şahım Bey’e de, 200.000 Osmanlı akçası tutarında bir mik-tarın sancak olarak verilmesine karar verildi”

Bu beylerin soyundan gelenler bugün, “Işık”, “Atalar”, “Alparslan” ve “Demirel” soya-dını taşımaktadırlar.(30)

1967 il yıllığında Antak Kalesi:

Kasabanın eteklerinde yamandığı bir dağın do ruklarına kurulmuştur. Kale, çevreye egemen bir du rumdadır. Kalenin ancak duvar kalıntıları kalmıştır. Ayrıca, pek çok eski bina temelleri görülür. Buradan çıkarılan bir belgede, kale içinde vaktiyle 4 bin hane olduğu yazılıdır (‘). Ayrıca bir cami ve minare baki yesi mevcuttur. Artuklu Vali Melik Adil zamanında (XIV. yüzyıl) yaptırıldığı kısmen yıkık minaresinin kitabesinden anlaşılmaktadır. Vaktiyle bir sancak merkezi olan Antak (doğrusu ATAK) bugün küçük bir köydür. Fakat, incelenmeye ve görülmeye değer bir yerdir.

Antak kalesi sahabeleri

Antak kalesinde şehit olanların yanı sıra 101 sahabenin kaldığını aşağıdaki belgeden anlıyoruz:

İyaz buradan ganimetleri toplayıp çıkar. Kölesi Salim’i, yanına yüz asker bırakır, ona ebedi olarak görevlendirildiğine dair belge verir.

Kalenin batı ucunda bir mescid ile Sultan türbesi bulunuyordu. Türbeden eser kal-mamıştır. Mescid kuzey duvarı dışında yıkılmıştır.Türbenin yakınlarında muhtemelen fetih esnasında şehit düşenlere ait mezarlar bulunmaktadır (38)

(91)
(92)

Antak eski imamı İlyas Baran gerek bu mescidin çevresinde ve gerekse çok sayıda mezar olduğunu ifade eder. Şu an mescid çevresinde sağlam 13 kabir bulunmaktadır, de-mektedir.

Hasan Basri Konyar. 1936 yılı Diyarbekir Yıllığında(s.358):

Atak kalesi kasabanın eteklerine yamandığı bir sağın doruklarına kurulmuştur. Üze-rinde bazı mebani vardır. Bunlar şehidlerine ait yapılardır, demektedir.

Lice’de Dakyanus harabelerinin olduğu Dakyanus kalesi

Dakyanus harabesi

Dakyanus kalesi

Etrafı surlarla çevrili olan ören yerlerindeki yapı kalıntılarından, Roma çağı sütun başlık ve altlıklarından, mevcut kalıntıların Roma çağına ait olduğu söylenmektedir. Sur-ları, Kent’e giriş kapısı, 3-4 metre yükseklikte sütunlar, sütun başlıkSur-ları, kaideler, kentin doğusundaki tapınağın kemerli kapısı ve mihrabı, Dakyanus’un sarayı olduğu söylenen büyükçe bir yapının duvar ve kemer kalıntısı, su sarnıçları ve havuzları tespit edilebilen önemli mimari yapılardır. Bazı cadde ve sokaklarının döşeme taşlarıyla düzenlenmiş ol-masından da, kentin düzgün planlı olduğu anlaşılmaktadır.

(93)

1973 il yıllığı Dakyanus harabeleri

1973 il yıllığı Dakyanus harabeleri

1939 yılında Diyarbakır Halkevi adına Dil-Edebiyat Komitesi olarak Lice ve Ha-ni’deki tarihi eserleri ve mağaraları inceleyen ekipten Kazım BAYKAL, Dakyanus şehir

Şekil

Şekil - B burcu üzerindeki rölyefler
Şekil - Kapıların dağılımı

Referanslar

Benzer Belgeler

Kale atışlarının kalitesi galibiyet veya mağlubiyet üzerine büyük.. etki

San- ki burada, kendi küçük dünyasına aldırmayacak kadar yaşama uzaktan bakan bir gök cismi gibi hissetmişti kendini ve ilk kez o zaman anlamış- tı asıl özgürlüğün,

1972 yılında çıkarılan yasanın etkileriyle Diyarbakır kale içinde 115 anıtsal yapının yakın çevreleriyle bir- likte tescillenerek listelenmesi gerçekleştirilmiş

Anahtar Kelimler: Osmanlı Arşiv Belgeleri, Muarız (Saros) Körfezi, Büyükada, Kale-i Cedid (Manastır) Kalesi, Karaçalı

P andemi sürecinde yerli üreticilere eko- nomik yönden katkı sağlamak ve üreti- mi artırmak için desteklerini sürdüren Ankara Büyükşehir Belediyesi; sebze fidesi,

Figure 3.% Abundance of whole rock and clay fraction minerals of the measured stratigraphic section number 1 of Denizli (Kale) region (modified from Bayhan, 2001).... Simektitler

Helenistik Dönem akropolis surlarına bitişik inşa edilen Metropolis Kalesi eğimli bir sırta inşa edilmesi sebebi ile dikdörtgen plan tipinde inşa edilmiş, bu

1571 yılında Kıbrıs’ın fethinden sonra Osmanlı devleti tarafından deniz ticareti ve kara yolu güvenliği için yapılmış olan Liman Kale, Akdeniz sahil