• Sonuç bulunamadı

Sivil Mimarimizin İncilerinden Amcazade Hüseyin Paşa Yalısının Bezemeleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sivil Mimarimizin İncilerinden Amcazade Hüseyin Paşa Yalısının Bezemeleri"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yrd. Doç. Dr. İnci A. BİROL

SİVİL MİMARİMİZİN İNCİLERİNDEN

AMCAZADE HÜSEYİN PAŞA YALISININ BEZEMELERİ

(2)

MİMARİMİZİN İNCİİ FRİNHEN AMCAZADE HÜSEYİN PASA YALISININ BEZEMELERİ

B

i l i n d i ğ i g i b i vaicıf k u r u m l a r ı n ı n kuruluş

g a y e s i , b o ş t a insan o l m a k üzere bütün y a r a d ı l a n l a r a y a r d ı m d ı r . K a d i m b i r geçmişe s a h i p vakıf g e l e n e ğ i , hemen her d i n d e görülmüş o l u p insanların y a r d ı m ve hayır y a p m a k ihtiyacının kurumlaşmış şeklidir. Z a m a n içinde y ı p r a n m ı ş olsa da y o k olmamış, g ü n ü m ü z e k a d a r d e v a m etmiştir. M e r k e z i n d e insan b u l u n a n ve bütün y a r a d ı l m ı ş l o n k u c a k l a y a n b u hayır müessesesinin hedefinden s a p m a d a n hizmetini sürdürmesi v e g e l e c e k nesillere a k t a r ı l m a s ı , toplumların vakıf ruhuna sahip olması, b u kurum­ ları sevmesi ve benimsemesi ile m ü m k ü n d ü r .

Sanat ise ait o l d u ğ u t o p l u m u n aynasıdır. Bu a y n a y a b a k a n i n s a n , o t o p l u m u n t a r i h i n i , geleneklerini, i n a n ç l a r ı n ı , h a y a t a bakışını, kültür seviyesini, felsefesini, kısaca yaşanmış m a d d i v e manevi bütün dünyasını seyreder.

G ü n ü m ü z e k a d a r varlığını k o r u m u ş v a k ı f eserleri ise h e m v a r oluş g a y e s i , h e m d e s a h i p olduğu sanat değerleri b a k ı m d a n s o n d e r e c e önemlidir. Z i r a b u ata mirası e s e r l e r sayesinde, vakıf ruhu gelecek nesillere taşınabilir, g e ç m i ş ile gelecek a r a s ı n d a kültür köprüleri o l u ş t u r u l u r . A y n ı z a m a n d a b u n l a r , ait o l d u ğ u m i l l e t i n k i m l i k b e l ­ geleri ve medeniyet ölçüsüdür. M i l l e t ç e b u eser­ lerin benimsenerek üzerine titrenmesi, devrinin özellikleri y o k e d i l m e d e n k o r u n m a s ı v e yaşatılması gerekir. Bir milletin d ü n y a haritası ü z e r i n d e k i y e r i , milli k i m l i ğ i n i n i t i b a r ı v e d e v a m l ı l ı ğ ı , h a l k ı n ı n bu ş u u r v e a n l a y ı ş t a olmasına bağlıdır.

İşte V a k ı f Haftasının etkinlikleri sırasında b u düşüncelerle d o l u p taştığımız b i r g ü n d e , müstesna bir vakıf eseri o l a n A m c a z a d e Hüseyin P a ş a y a l ı ­ sını hatırlayarak y a d etmek istedik. B i r a n d a kırk sene evveline g i d e r e k Süheyl U n v e r H o c a m ı z ile y a p ı l a n b i r B o ğ a z gezintisinde t a n ı y a r a k c a z i b e ­ sine kapıldığımız b u müstesna e s e r d e n alınmış belgesel b i r b e z e m e ö r n e ğ i n i , arşivden çıkarıp okuyuculara tanıtmanın faydalı olabileceğini d ü ­ şündük (Res. 1).

Y a h y a Kemal Boğaziçi h a k k ı n d a d i y o r ki;

" İ s t a n b u l m e d e n i y e t i n i n y a r ı s ı B i z a n s ,

y a r ı s ı T ü r k ' d ü r . A m a B o ğ a z i ç i m e d e n i ­ y e t i n i n t a m a m ı T ü r k ' t ü r . B o ğ a z i ç i T ü r k ­ l e r i l e v a r o l m u ş t u r . " Bu var oluş içinde kıy­

metli bir yer işgal eden ve sivil mimarimizin nadi­ de incilerinden A m c a z a d e Hüseyin Paşa yalısını, bütün ihmal ve kadirbilmezliğe gözlerimizi, kulak­ larımızı k a p a y a r a k , üç y ü z senelik muhteşem geç­ mişi içinde, bezemeleriyle hatırlamaya ve tanıt­ m a y a çalışacağız.

A n a d o l u H i s a r ' ı n d a v a p u r d a n inerek V a n i k ö y ' e d o ğ r u sahil boyunca birkaç metre yürünürse, sırtını y a b a n i otların kapladığı büyük yeşil k o r u l u ğ a d a y a m ı ş . Köprülüler veya A m c a z a d e Hüseyin Paşa adıyla anılan yalının son uzantısı, iki katlı ahşap divanhanenin varlığı, hemen fark edilmese de hissedilir. Çünkü bu mütevozi y a l ı , adeta çileli ömrünün sırları içine gizlenir g i b i bahçeyi kaplayan otlar arsında da hemen g ö z e görünmez. Fakat bu müstesna esere b i r de b o ğ a z ı n sularından bakılırsa, bütün a z i m ve gayretini toplayarak bükülmüş belini p a y a n ­ d a l a r ı n desteğine d a y a m ı ş , z o r l u k l a a y a k t a kalmaya çalışırken, küskün ve sitemkar çehresiyle b o ğ a z ı n mavi sularında perişan halini seyreder­ ken görülür (Res. 2)

Şüphesiz insanlar gibi eşyanın da bir alın yazısı v a r d ı r ve bu y a z ı , o n l a r ı var eden tarafından değiştirilemez. İstanbul yangınlarında

nice p a h a biçilmez y a z m a eserler kül olurken, niceleri de kaderlerinin çizdiği yoldan geçerek Topkapı Sarayında saltanat sürmekte veya müze ve kütüphanelerde korunma altındadır. A c a b a h a n g i sanatkar, binbir hayaller içinde meydana getirdiği eserinin akıbetini bilmeye muktedirdir?

K ö p r ü l ü l e r Yalısı d a k a d e r i n e b o y n u n u bükmüş bir mü'min sabrı ile akıbetini beklerken, düşkün haline rağmen asırlar o n a , asaletinden bir şey koybettirmemiştir. Nitekim Süheyl Hoca 1 9 5 6 d o y a l ı h a k k ı n d a y a z d ı ğ ı küçük k i t a b ı n d a , m i m a r i d e klasik devrin şaheseri olarak tanıttığı bu y a p ı y ı , 1 9 - 2 0 yaşlarındaki bir güzelin iki buçuk asır sonraki haline benzetir ve " G ü z e l ihti­

y a r l a m ı ş . F a k a t g ü z e l l i ğ i n i n i z l e r i k a y ­ b o l m a m ı ş " diyerek adeta teselli bulur. Her şeye

(3)

Y r d . D o c . Dr. İnci A . B İ R O l

rağmen b u y a l ı y ı , geçmişine u z a n a r a k saltanatlı günleri içinde tanımak ve seyretmek istersek, du­ y a c a ğ ı m ı z l ı a y r a n l ı k ve üzüntü kimbilir iç

ağrılarımızı ne k a d a r arttıracak ve içimizi sızlata­ caktır!

Yalı Köprülüler soyundan gelen ve (1697-1 7 0 2 ) tarihleri arasında sadrazamlık y a p a n A m c a z a d e Hüseyin Paşa tarafından, vakfiyesinde belirtildiği üzere 1 7 0 0 yıllarında yaptırılmıştır'. XVII. yüzyılın sonlarında esmeye başlamış Avrupa üslubunun etkisinde kalmayarak, hem mimari, hem d e tezyini bakımdan milli benliğini en güzel şekli ile korumuş müstesna bir abide örneğidir. Bunun için daima yabancıların ilgi ve hayranlık odağı olmuştur. Fakat ne bu ilgi, ne de Türk mimarisinin mutena temsilcisi oluşu o n u , bugün içinde bulunduğu perişan halden kurtarmaya yet­ memiştir.

İmzalanan Karlofça Anlaşması'nm karar­ larını tasdik ettirmek üzere İstanbul'a gelen Avusturya elçisi Oettingen yalının ilk şeref misafiri olmuş ve şatafatlı bir törenle bu yalıda ağırlanmıştır. Aynı yılın y a z aylarında Üsküdar Sarayında kalan Sultan Mustafa, sadrazam tarafından bu yalıda düzenlenen ziyafete gelmiştir. Birkaç gün sonra gene bu yalı Leh elçisi­ ni ağırlamıştır. Yalının bu görevi Amcazade Hüseyin Paşo'nın vefatından sonra da bir müddet devam etmiştir.

Yalının güney tarafında, sahilde bulunan iki ahşap binası ve h a m a m ı , 1 8 6 0 yıllarında yok olmuş, sadece b o ğ a z a uzanan iki katlı divanhane veya selamlık denilen bölüm kalmıştır. Bu gün denize uzanmış, tek katlı bir yalı olarak görülen bu kısımda, 1 8 4 0 - 1 8 5 0 y ı l l a r ı n d a çizilen krokisinden anlaşıldığı üzere, a r k a tarafında iki sütunla ayrılmış iki sofa ve b u n l a r d a n birinci sofanın önünde giriş holü bulunuyormuş. Ayrıca ilk sofanın iki yanında birer hela ve abdest olmak için odalar ile merdiven aralıkları varmış. Fakat daha sonra bu plan değişikliğe uğramış, bazı kısımlar kaldırılarak a r k a cepheye ahşap bir konak yapılmıştır. Bu k o n a k , u z u n seneler yabancılar tarafından y o z oyları için kiralanmış ve onların ilgi odağı haline gelmiştir^.

Daima yabancıların hayranlığını kazanmış olan bu yapı, Fransız romancısı Pierre Loti'nin d e dikkatini çekmiş, kurtarılması için girişimlerde bulunmuştur. Fransız elçisinin eşi M a d a m e M . Bompard'ın öncülüğünde, İstanbul'daki t a r i h i eserleri korumak için kurulan bir topluluk, yalının

rölövelerini çizdirip altın varak kullanarak işlenen renkli nokışlonn aynen kopyasını yaptırmıştır. 1915'de albüm halinde bastırılmış bu eser, b i z e yalının geçmişini anlatan önemli bir belge teşkil etmektedir (Res. 3).

Aşı boyalı bu köşkün saltanatlı yıllarında d o dış mimarisi, içerisindeki göz kamaştıran g ü z e l ­ liği ve ihtişamı herhangi bir şekilde açığa v u r a c a k nitelikte değilmiş. Dıştan bu sade ve mütevazi görünüşüne rağmen içinde gizlediği muhteşem güzellik ile yalı, Türk mimarisindeki milli sanat üslubunun, hayatta kolan en güzel temsilcisi olmuştur.

Zira bilindiği gibi Türk'ün O r t a A s y a ' d a n Anadolu'ya uzanan engin sanat d ü n y a s ı n d a , tıpkı bir zincirin halkaları gibi iç içe geçerek devam etmiş, hakim ve belirgin bir milli sanat üslubu, zaman zaman incelse de k o p m a d a n günümüze kadar gelebilmiştir. Bunlardan ilk a k l a gelenler; güzellikleri sadelik içinde ifade etmek ve eserde yansıtmak, eserin dışından çok iç g ü z e l ­ liğine önem vermek, daha çok içini bezemek. Sanatkar realist ve hayranlıkla baktığı a l e m d e olayların özünü yakalamak istemiş ve b u n l a r ı veciz ifade tarzıyla anlatmayı tercih etmiştir. Nitekim Türk sanatı, gene en veciz ifadesi ile şöyle tarif edilmiştir; " D ı ş t a s a d e l i k , i ç t e i h t i ş a m .

İşte T ü r k s a n a t ı . "

Kaynaklardan öğrenildiği g i b i , bu muhteşem yalı mimarisi kadar iç tezyinatı ile de eşine ender rastlanacak bir örnek eser. Halbuki Türk sonat ta­ rihinin en ihmale uğramış, hakkı ile incelenmemiş hatta unutulmaya yüz tutmuş bir dalı o l a n tezyini sanatlar, pek çok örneği gibi bu mimari eserde d e muhteşem bir görünüşe sahipmiş. Fakat maalesef

' Dr. Feridun Nafiz Uzluk'un yayınladığı ve N a z ı m Divan'ında bulunan bir tarih beyitine göre 1699 (H. 1111) senesinde inşa edilmiştir

^ Semavi Eyice, "Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı" TDV. lA, C. 3, s.11-12.

(4)

SİVİL MİMARİMİZİN İNCİLERİNDEN AMCAZADE HÜSEYİN PASA YALISININ BEZEMELERİ y o k o l u p gitmiş. Ümit ediyoruz Ici, eldeki belgenin

y a y ı m l a n m a s ı belki b u sanatın hatırlanmasına ve y a l ı y a y a p ı l m a s ı beklenen t a m i r d e d i k k a t e a l ı n m a s ı n a vesile olur. N i t e k i m (Res. 4 ) C a t e n n a c i ' n i n b u g r a v ü r ü n d e ayrıntılara ineme-sek d e g ö r ü n e n muhteşem görüntü, yalının iç tez­ yinatı h a k k ı n d a fikir vermeye yetiyor.

G ü n ü m ü z e k a d a r gelen kısım, üç kollu, (T) şeklindeki s a l o n d a n ibarettir. Fakat yalının iç d ü z e n i n i k o r u d u ğ u y ı l l a r d a , divanhanenin orta b ö l ü m ü n d e n bursa kemeri ile ayrılan üç çıkması, a h ş a p kepenklerle örtülen pencereleHe çevrilmişti. Pencerelerin üst kısmında, mukamaslı bir silme üzerine o t u r a n r a f l a r bulunmaktaymış. Bu raflar 5 m k a d a r o l a n d u v a r yüksekliğinin ortasında yer alıyormuş. Böylece bu pencereler sayesinde y a h n i n üç c e p h e d e n aldığı Boğaz manzarası korunmuş, fakat üst kısımlarının kapalı olması, ö ğ l e d e n s o n r a güneş batıncoyo kadar içeri giren d a y a n ı l m a z ışık fazlalığını önlemiştir.

O r t a kısımda üç eyvan halinde açılan hafifçe yüksek ç ı k ı n t ı l a r ü z e r i n d e sedirler v a r m ı ş . ^Ae^kezde m e r m e r döşeli kare bir a l a n , ortasında fıskiyeli b i r h a v u z bulunmaktaymış. Bunun yeri halen b e l l i y d i . Fakat z a m a n ı n d a b u r a d a vor o l a n , y e k p a r e m e r m e r d e n işlendiği ileri sürülen bir h a v u z , a j u r l u m e r m e r işçiliğinin en mükemmel ö r n e k l e r i n d e n s a y ı l ı y o r m u ş . A y n ı z a m a n d a h a v u z u n h s k i y e s i n d e n saçılan sular, hem su sesinin Türk kültüründeki yerini ve ö n e m i n i gösteren b i r simge teşkil etmekte, hem de su üstün­ deki ışınların loş tavan ve duvarlardoki hareketli y a n s ı m a l a r ı , b u yansımaların tezyin edilmiş a l a n ­ l a r d a k i altın v a r a k l a r üzerinde meydana getirdiği parıltılar, r ü y a alemi g i b i , doyulmasına i m k a n o l m a y a n m u h t e ş e m b i r m e k a n y a r a t ı y o r d u . Böylece elde edilen büyüleyici ve anlatılması zor m u h t e ş e m g ü z e l l i ğ i n , a n c o k o d a n ı n i ç i n d e b u l u n u p y a ş a n a r a k anlaşılabileceği söylenmekte­ d i r (Res. 5 ) .

K u b b e ve y a n tavanların göbekleri geometrik üslupta bezenmiş o l u p , merkezlerde mukarnoslı sarkma t o p u z l a r bulunuyormuş (Res. 6). O r t a k u b b e ile çerçeveler arasında kalan bölünmüş p a f t a l a r d a gül motifleriyle bezenmiş kare ve

üçgen desenler yer almıştır (Res. 7-8).

(Res. 9) Bu bezemelerdeki paftalar, kitabeli zencerek tarzında kenar suları ile ayrılmıştır. Bu a r a sularının kitabe boşluklarında, altın zemin üzerinde kurdeleli gül buketleri, Türk buketinin bütün özelliklerini taşımaktaydı. Şerit içinde ise mavi zemin üzerinde, sarı renkteki beşli pençlerin meydana getirdiği kenar suyu deseni dolaşıyor ve d i l i m l i d a i r e b o ş l u k l a r d a gene altın z e m i n üzerinde, kırmızı renkte, beşli pençlerle tasar­ lanmış çork-ı felek üslubundaki desenler yer alıyordu. Bu küçük kenar suyu deseni, maalesef örneklerine sahip o l a m a d o n kaybolmuş diğer bezemeler hakkında bir fikir vermektedir (Res 10).

Fakat resimlerde görülen bazı kenar suyu desenleri bu mükemmellikte değildir. Hem motif hem de desen bakımından yalı bezemelerinde rastlanan bu tezat, d a h a sonraki yıllarda yapılan tamirler sırasında bazı bezemelerin bozularak yenilendiğini düşündürüyor (Res. 11).

İç mekan tamamen nakışlı ahşap kaplama ile örtülmüştü. Kapı ve d o l a p kapaklarında, tel ve fildişi kakma tekniği yanında renk kullanılmamış, bazı alanlarda ise, sadece altın varak ve siyah-beyaz renkle yetinilmiştir. Bu renk tasarımı beze­ melerde bir uyum ve asalet yaratmıştır.

Duvar panoları içinde yarı üsluplaştınlmış çiçeklerle tasarlanmış, büyük b o y buketler yer almıştır. Bu buket desenleri a r a s ı n d a , g ö z ü bıktırmayan, uyumlu farklılıklar mevcuttur^ (Res.

12).

Bu mücevher eserin boğazın sularına doğru uzanan son bölümü divanhane veya misafirhane kısmı, taşıdığı özelliler ile hem m i m a r i d e k i , hem tezyinattaki milli üslubun elden gitmekte olan kıymetli temsilcilerindendir. İhmal yüzünden hızla çökmeye başlayan yalı, 1 9 4 7 ' d e ufak bir tamir görerek çökmekten kurtarılmışso d o bu teşebbüs yeterli olamamış, aile içi hukuki pürüzler buna mani teşkil etmiştir (Res. 13).

Sedal H o U ı Eldem. "KöjUer ve Kasırlar I I ' , D G S A Yüksek Mimorl.k Böl , 1974, i 150-178

(5)

Yrd. Doç. Dr. İnci A. BİROi

K A Y N A K Ç A L A R :

DOLU, Edibe ."Boğaziçi'nin Aşı Boyalı Ev ve Yalıları", Tercüman Gaz. (13-Ekim-1982).

ElDEM , Sedad Hakkı : "Köşkler ve Kasırlar -I1-", D.G.S.A. Yüksek Mimarlık Böl. 1974.

ELDEM, Sedad Hakkı : "Boğaziçi Yalıları II, Anadolu Yakası", Koç Vakfı, İstanbul,!994.

ELDEM , Sedad Hakkı : "Boğaziçi Anılan", Âlarkç Eğitim Tesisi, İstanbul, 1979.

ERDENEN, Orhan : "Boğaziçi Sahilhaneleri 1", İBB Kül. İşleri Dairesi, İstanbul, 1993.

EYİCE, Semavi: "Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı", TDV. İA. C. 3, s. 11-12, 1991.

KOÇU, R. Ekrem : "Anadoiuhisan'nda Meşojta Yalı", İstanbul, A. II, s. 823-827.

KURUYAZICI, Hasan, "Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı",Yapı Dergisi, S. 258, s. 70-76, 2003.

SALADIN, H.-MESGUlCH, Rene. :"Le Yeli des Keupruli o Anatoli Hissar" Paris, 1915.

SAIADIN, H.-MESGUlCH, Rene. (Çeviren: GÖKTEKE, Elif ) "Anadolu Hisan'nda Köprülü Yalısı", PDergisi S.19, s.130-139, 2000.

ÜNVER, A. Süheyl : "Anadolu Hisarında Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı", İstanbul, 1956.

TAMER, Cahide :"Amcazade Yalısı ve Manzumesi Onanmları", Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, 2001.

NAİL, Mehmed Seyyid : "Nazim " Divan s. 131, İstanbul, H.1257.

NEZİH, Uzel : "Köprülüler Yalısı", Hayat Tarih Mecmuası, S. 8, s. 88, 1965.

PARMAKSIZOĞLU, İsmet : "Silahdor" Nusretname, İstanbul, 1962-66.

(6)

SİVİL MİMARİMİZİN İNCİLERİNDEN AMCAZADE HÜSEYİN PASA YALISININ BEZEMELERİ

Resim 1: Profilden A m c a z a d e Hüseyin Paşa yalısı.

i

A »

(7)

Resim 3: Fransız ressam Th Fzere'nin yağlıboya tablosu. XIX. y.y. ortalarında Amcazade Hüseyin Paşa yalısı.

Resim 4: Catennaci'nin gravürü.

Resim 5: Havuzun tepeli hali ile divan­ hanenin iç görünüşü. (1860-1870)

(8)

SİVİL MİMARİMİZİN İNCİLERİNDEN AMCAZADE HÜSEYİN PASA YALISININ BEZEMELERİ

• J

(9)

Y r d . Doc. Dr. İnci A. BİROL

• 4

460 Resim 7: Bursa kemeri ayrıntısı.

1

Resim 9: Yalının iç süslemelerine ait parçalar, (İstanbul Vakıf İnşaat Eserleri Müzesi teş. 1698) (TDV.İA,C.3,s.llL

I

i

(10)

SİVİL MİMARİMİZİN İNHİl P P İ M H ^ K , ^ M C A Z A D F Hü.gPVİM

PASA YALISININ BEZEMEl FRİ

461

Resim 11: Yalının iç bezemelerinden oyrınhbr.

Resim 10: İnci A.Birol tarafından, Dr. Süf>eyl Ünver arşivin­ den 1 / l ebatında fırça ile çalışılan (1 964) kitabeli zencerek

(11)

Yrd. Doç. Dr. İnci A. BİROL

Resim 12: Pano içindeki bukerierden biri.

Referanslar

Benzer Belgeler

4+4+4 Eğitim Sisteminin Yöneticilere Getirdiği Zorluklar Günlük 12 saat çalışma zorunluluğu 23 38.33 Seçmeli derslerle ilgili sorunlar 22 36.66 Alt yapı ve öğretmen

yüzyılın sonlarında Rus Çarlığı, Hazar kıyılarına kadar Kafkasları ele geçirme ve Safevi Devleti üzerine yürüme kararı almıştı. yüzyılın ilk çeyreği boyunca

Yine Müslümanların bu kadar geniş izleyici kitlesine sahip olan bu sinema sektöründe kendi tarihini ve diniyle ilgili olarak tarihi gerçeklik ve inancına uygun

Ama bilindiği gibi Türkiye Barolar Birliği yöneticilerinin saydığı tüm sakıncalar ve olumsuzluklar zaman içinde ülke gündemine oturdu ve ülke anlaşılmaz

Milletimin münevverlerine, mensup oldukları Türk kütlesinin, zaten asırlar- danberi var olan şahsiyetini bugünün ilim, teknik ve felsefe sahasında

44 sene evvel çıkmış ve o zaman çok beğenilmiş, tutulmuş olan j şarkının güftesi şudur;.. | Entarisi ala {benziyor Şeftalisi bala benziyor Benim yârim

Gölge oyununa boşuna ibret perdesi dememişler, ibret alına­ cak çok şey vardır. Cevdet Kudret Hoca’nın kitabı çok

TÜBİTAK UZAY yerleşkesindeki laboratuvarlarda TÜRKSAT 6A Projesi İtki Alt Sistemi kapsamında üretilen itki moto- runun ekipmanının kalifikasyon testleri (işlevsel test, titre-