• Sonuç bulunamadı

Ankara'nın Kuruluşunda Vakıfların Rolü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ankara'nın Kuruluşunda Vakıfların Rolü"

Copied!
18
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ANKARA'NIN KURULUŞUNDA

VAKIFLARIN ROLÜ

Nazif Ö Z T Ü R K

V

ü r k i y e C u m h u r i y e t i ' n i n başkenti ilan e d i l d i ğ i n d e k ü ç ü k b i r kasaba durumunda olan A n k a r a ş e h r i , zengin

bir t a r i h i geçmişe sahiptir.

GaIatlarca"Aneyra" denen şehrin adı g ü n ü m ü z e dek "Ankara", Angur", "Engürü" "Angora" b i ç i m l e r i n d e n ge­

çerek bugün "Ankara" o l m u ş t u r . Anka­ ra'da ilk uygar t o p l u l u ğ u n , Anadolu'da istikrarı sağlayan Hititler olduğu anla­ şılmaktadır.

H i t i t l e r i n a r d ı n d a n F r i g y a l ı l a r ı n yerleştiği şehir daha s o n r a l a r ı sırayla Lidyalılar, Kimerler, Persler ve Make­ donyalıların egemenliklerinde yaşamış. Büyük İskender'in ö l ü m ü y l e G a l a t l a r ı n az sonra da R o m a l ı l a r ı n eline geçmiştir. Galatlılar t a r a f ı n d a n y a p t ı r ı l d ı ğ ı sanı­ lan Ankara Kalesi, R o m a l ı l a r ve özel­ likle Selçuklular Devri'nde o n a r ı l m ı ş t ı r .

Ankara, o r t a ç a ğ d a H ı r i s t i y a n l ı ğ ı n Anadolu'daki belli başlı merkezle­ rinden b i r i olmuştur. V I I . yy. da İ r a n ­ lıların hemen a r d ı n d a n da A r a p l a r ı n saldırılarına u ğ r a y a n Ankara, 1073 yılında T ü r k l e r i n eline geçmiştir.

Şehir bir ara Haçlı O r d u l a r ı n ı n is­ tilâsına uğramışsa da 1127 y ı l ı n d a Sel­ çukluların, 1354 yılında da O s m a n l ı ­ ların egemenliğine girmiştir. 1402 A n ­ kara Savaşı'nda Y ı l d ı r ı m Bayezid'in ye­ nilmesinden sonra ş e h i r d e bazı ayak­ lanmalar meydana gelmiştir. Fakat da­ ha sonra istikrar sağlanmış ve Fatih devrine kadar, Anadolu Beylerbeyliği'-nin merkezi olmuştur.

Ünlü s e y y a h l a r ı n seyahatnamelerin­ den edindiğimiz bilgilere göre Ankara, Orta Anadolu'da önemli bir kalenin

e-teğinde kurulan ve Osmanlı Devri'nde genişleyen b ü y ü k bir ticaret ve sanayi şehridir. Şehir 17. ve 18. yy.larda oldukça zengin ve devrine göre mâmur­ dur. H a l k ı n büyük ekseriyeti T ü r k t ü r ve burada ayrıca pckçok da Avrupalı tüccar y a ş a m a k t a d ı r .

18. yy.ın başlarında nüfusu 100.000'e yükselen Ankara, bu yüzyılın sonları ile 19. yy.ın başlarında bir dü­ şüş sürecine girmiştir. Bu düşüş bir ba­ k ı m a şehrin "velinimeti" olan t i f t i k ke­ çilerinin başka ülkelerde üretiminin başlamasına paraleldir. 1874-75 yılla­ r ı n d a h ü k ü m süren kıtlık bu gerilemeyi h ı z l a n d ı r m ı ş t ı r . Orta Anadolu'yu kasıp kavuran, insanların ölümüne, çoğunun hicretine yol açan bu k o r k u n ç kıtlık se­ bebiyle T ü r k unsuru önem ve zenginli­ ğini kaybetmiş, ticaret azınlıkların eline geçmiştir.

Bu gelişmelerin sonucu, Ankara bü­ yük şehirlikten bir kasaba durumuna d ü ş m ü ş t ü r . 1917 yılı yangını ve I . Dün­ ya Savaşı, Osmanlı Dönemi Ankara'sı­ nın sonu olmuştur. 1923'de T ü r k i y e Cumhuriyeti'nin resmen başkenti ilan edilmesi, Ankara için yeni bir devri başlatmıştır.

Başkent olmanın gerekli kıldığı he­ men hiçbir fizikî ve sosyal altyapıya sahip olmayan ve y u k a r ı d a sıralanan sebcblerle bozkır üzerinde harabe bir Anadolu kasabası g ö r ü n ü m ü n e dönüşen A n k a r a ' y ı ele alarak; o'nun, evkâfın engin zenginlikleri ile desteklenerek nasıl Başkent Ankara haline getiril­ diğini anlatmaya çalışacağız.

(2)

kav-m .

NAZİF İ M R K . ramı üzerinde duralım.

Vakıf, insanlıkla birlikte var olan, ancak İslâmla birlikte yaygınlaşan iyi­ lik, şefkat ve dayanışma duygularının teşkilâtçılık rûhuyla bütünleşmesi so­ nucu, şaha kalkan bir hukuk abidesidir.

V a k ı f esprisi ve uygulaması, Sel­ çuklular ve Osmanlılar dönemi kültürü­ nün her sektöründe yaşatıcı, koruyucu ve geliştirici bir rol oynamıştır. Ger­ çekten İslam-Türk toplumunda vakıf, coğrafyayı vatanlaştiran; serveti hiz­ mete dönüştürerek vatanı iktisadî, iç­ timaî ve kültürel müesseselerle dona­ tan; insanları sevgi, sosyal dayanışma ve yardımlaşma ağlarıyla birbirine bağ­ layarak bütünleştiren; mazi, hâl ve is­ tikbâl arasında köprü kurarak tarih şu­ urunu canlı tutan bir medeniyet unsuru olmuştur.

Memleketimizde mevcut, dünya ça­ pında kıymete haiz eski eser ve abi­ delerin büyük bir kısmı vakıf yoluyla yapılmıştır. Bu eserler millî kültürü­ müzün ve tarihimizin tapu senetleridir.

Uygarlık tarihimizin temel bölüm­ lerinden birini kapsayan ve sosyal adaletin gerçekleştirilmesinde önemli bir yer işgal eden vakıf müessesesi, hiçbir millette Türk toplumundaki ka­ dar büyük ve anlamlı olmamıştır.

İslâmiyet'in zuhuru ile toplumun güçsüzlerini korumak, yolcu ve misafir­ leri ağırlamak, zamanın toplumsal ih­ tiyaçlarını karşılamak üzere ortaya çı­ kan vakıfların, zaman süreci içerisinde, tesis edildiği milletlerin ihtiyaç ve ka-rekterine göre hizmet alanı genişlemiş­ tir. Osmanlı İmparatorluğu'nda devletin iç ve dış siyaseti, ekonomik yapısı, ula­ şım, sosyal ve kültürel hizmetleri ile vakıflar iç içedir. O devirde, bugün devletin ve kamu kuruluşlarının üzeri­ ne aldığı, kamu hizmetlerinin birçoğu vakıflar tarafından yürütülmüştür.

Zengin vakıf gelirleri ile kurulan ve çok yönlü fonksiyonları bulunan "külliye" 1er, 13. yy.ın başından itibaren çeşitli Anadolu şehirlerinde kendini göstermeye başlamıştır. Gerek başka dinlerden İslâm'a girenler ve gerekse T ü r k l e r arasında, dtnt inanış ve farklı medeniyet anlayışına sahip bulunan

grupların bir ideal e t r a f ı n d a toplanma­ sında vakıf külliyelerinin çok b ü y ü k rolü olmuştur.

Külliyeler, i n s a n l a r ı n ş e h i r h a y a t ı ­ na geçmesi için gerekli olan i h t i y a ç l a r ı karşılayacak yapı özelliğine sahiptiler.

Ortada büyük bir c â m i e t r a f ı n d a medrese, sibyan mektebi, k ü t ü p h a n e , hastahane, aşhane, han, hamam, ker­ vansaray, kalenderhane (zaviye der­ gah), muvakkithane, t ü r b e , k a p a l ı ç a r ş ı , su bentleri, şadırvan ve u m û m a a ç ı k t u ­ valetlerden oluşan k ü l l i y e l e r ; o g ü n ü n şartlarına göre asgariden a l t y a p ı i h t i ­ yaçlarını karşılayacak n i t e l i k t e d i r .

Vakıf külliyelerinin tesis e d i l d i ğ i yerlerde ulaşım s a ğ l a n m ı ş , t e m i z l i k , eğitim, ibâdet, b a r ı n m a , beslenme i h t i ­ yaçları karşılanmış, sağlık s o r u n l a r ı çö­ zümlenmiş olmaktadır.

Selçuklu ve Osmanlı k ü l l i y e l e r i top­ lumsal kaynaşmayı teşvik eden, modern anlamda bir sosyal merkez k a r c k t e r i n e sahiptir. Bunlar sadece ibadet y e r i , öğ­ retim merkezi ya da f a k i r m u t f a ğ ı o l ­ dukları için değil, fakat ç e v r e l e r i n d e başka toplantı yerlerinin g e l i ş m e s i n e ön ayak oldukları için sosyal k a t a l i z ö r rolü oynamışlardır.

Vakıflar, tesis ettiği mektep ve medreselerle gençleri; cami ve der­ gahlarla yetişkinleri e ğ i t m i ş t i r . Bu müessese sayesinde, d u l ve kimsesizler yiyecek gıda, giyecek elbise; ö k s ü z l e r okuyacak okul; hastalar tedavi olacak hastahane; ölüler yatacak mezar b u l ­ muşlardır. Bu durum zengini yoksula karşı rnerhametli, yoksulu da zengine karşı saygılı yapmıştır. Y a r d ı m ı n şa­ hıslar eliyle değil de, m ü e s s e s e l e r ka­ nalı ile yapılması yoksulun ş a h s i y e t i n i korumuş, onu kişilere minnet d u y g u ­ sundan kurtarmıştır. Fiziksel ç e v r e ve kişisel noksanlıklar sebebiyle bazen dayanılmaz hale gelen h a y a t ı n y a l ç ı n ve sertlikleri y u m u ş a t ı l a r a k d ü n y a ya­ şanır hale getirilmiştir.

Vakıflar, geliştirdiği sosyal y a r d ı m müesseseleri ile sadece insan ş a h s i y e ­ tinin korunmasıyla y e t i n m e m i ş , t o p l u m -devlet bütünlüğünü de s a ğ l a m ı ş t ı r .

(3)

hiz-A N K hiz-A R hiz-A ' N I N K U R T T T T T S Î U N D hiz-A V hiz-A K T F L hiz-A R I N R O L Ü metler, millet fertlerinin a l ı n t e r i ile

kazandıkları m a l l a r ı n d a n bir b ö l ü m ü ­ nü, Allah'ın rızası için, kamunun hiz­ metine s u n m a l a r ı sonucu gerçekleş­ miştir.

Vakıf müesseselerinden h e r b i r i n i n kuruluş ve işleyişi hususunda; bizzat vakıf kurucusu t a r a f ı n d a n d ü z e n l e n e n ve kadı t a r a f ı n d a n onaylanan h u k u k î belgeye "vakfiye" denilmektedir. Bugün sosyal ve ekonomik t a r i h i m i z i n en ö-nemli k a y n a k l a r ı n d a n b i r i n i , hiç şüphe­ siz bu vakfiyeler meydana getirmekte­ dir.

V a k ı f l a r ı n külliye sistemini veya muhtelif y a p ı l a ş m a l a r l a Osmanlı şehir­ lerinde hissedilen olumlu gelişmesini, Ankara'da da görmek m ü m k ü n d ü r .

Yerli ve y a b a n c ı seyyahlar, şehrin vakıf eserlerle imar e d i l d i ğ i n i görerek, eski A n k a r a ' y ı bir vakıf şehir olarak anlatmışlardır.

Seyyahların yaptığı Ankara g r a v ü r ­ lerinde en belirgin üç eser v a k ı f d ı r . Bunlar H a c ı Bayram Camti, b u g ü n Anadolu Medeniyetleri Müzesi olarak kullanılan Mahmud Paşa Bedesteni ve Cenabı Ahmed Paşa C a m î i ' d i r . Bunlara Vakıflar Genel M ü d ü r l ü ğ ü ' n c e restore edilmek suretiyle fonksiyone edilen Sulu H a n ' ı da ilave etmek lazımdır.

Aşağı y u k a r ı 1640 y ı l ı n d a Ankara'­ yı gören Evliya Çelebi; "Ankara Kalesi, yüksek bir d a ğ ı n d o r u ğ u n d a , d ö r t kat beyaz taştan yapılmıştır. K a t l a r ı b i r b i ­ rinden yüksektir. Her t a b a k a s ı n ı n arası 300'er a d ı m d ı r . D u v a r l a r ı n yüksekliği 60 arşın, genişliği 10 Mekke z i r â ' ı d ı r . Garip bir m ü h e n d i s l i k l e yapılmıştır. İçerisinde 360 mahalle, bahçesiz 600 ev b u l u n m a k t a d ı r . T a m a m ı vakıf olan 76 Camii, 200 h a m a m ı , 170 çeşmesi, b ü t ü n öğrencileri burslu 9 medresesi, 3 dar'-ulhadisi, 180 sıbyan mektebi ( i l k o k u l ) , 18 dergahı, 2000 d ü k k a n ı , sanat niteliği yüksek bedesteni ve çarşıları mevcut­ tur." dedikten sonra k a d ı n l a r ı n ı n ren­ garenk sof feraca giydiklerinden ve ga­ yet edepli gezdiklerinden bahseder.

1739-1740'da Ankara'ya gelen İngi­ liz seyyah Richard Poekoche, 12'si m i ­ nareli olmak üzere şehirde 100 kadar camiin v a r l ı ğ ı n d a n bahseder. İngiliz

m seyyaha göre, A n k a r a ' n ı n nüfusu

100.000 k a d a r d ı r . N ü f u s u n 1000 k a d a r ı kale m u h a f ı z ı olmak üzere 90.000'ni T ü r k t ü r . I500'ü Rum ve geri kalanı Er­ meni olmak üzere 10.000'kadar Hıristi­ yan mevcuttur. Bu seyyaha göre Anka­ ra'da ayrıca çok fakir 40 Yahudi aile de b u l u n m a k t a d ı r .

Bütün seyyahlar A n k a r a ' n ı n t i f t i k k e ç i l e r i n d e n ve bu h a y v a n l a r ı n tüy­ lerinden elde edilen "sof" ticaretinden uzun uzun bahsederler. O dönemde A n ­ kara'da A v r u p a l ı tüccarlar oturmakta ve her yıl Fransa, İngiltere ve Hollan­ da'ya 500-600 deve yükü sof gitmekte­ dir.

Ticaretin i y i işlediği dönemlerde, insanlar zengin, Ankara şehri mâmur­ dur. Bağımsız d ü k k a n l a r ı n y a n ı n d a , bü­ yük paralar sarfedilerek yaptırılan 13 adet vakıf han ve bedesten bulunmak­ tadır. Fakat maalesef, bugün bunlardan sadece Sulu Han ve Mahmud Paşa Be­ desteni g ü n ü m ü z e kadar ulaşabilmiştir.

Diğer Osmanlı şehirlerinde olduğu gibi Ankara' da da mahalleler, bir dînî y a p ı n ı n veya bir arada olmayı arzu e-den meslek g r u p l a r ı n ı n vakıf yoluyla tesis ettikleri bir zaviyenin etrafında oluşmuştur. İslâm şehir t i p i n i n üç temel öğesi, cami-mescid, pazar-çarşı, hamam ve sudur. İstisnasız şehirlerin bu üç te­ mel öğesini asırlardır vakıflar üstlen­ miştir. Vakıf olmayan bir cami, medre­ se, mektep, k ü t ü p h a n e göstermek müm­ kün değildir. 1 9 i r i e r d e devlete ait tek k ü t ü p h a n e v a r d ı , o da seviye olarak, vakıf k ü t ü p h a n e l e r i n i n en gerilerinde olan R a g ı p Paşa Kütüphanesi"ne bile denk değildi.

K a n u n î Dönemi'nde kale içerisinde­ k i M ü s l ü m a n l a r a ait mahallelerin ta­ m a m ı n ı n ismi bir mescide izafe edil­ miştir Güzeloğlu Mescidi Mahallesi. Dudisan Mescidi Mahallesi, Aşağıkapı Mescidi Mahallesi gibi. Hisar dışında da durum bundan farklı değildir. İslâm şehir d ü z e n i n d e mahallenin mcscid çe­ kirdeği e t r a f ı n d a oluşması kuralı, An­ kara'da da çok açık bir şekilde görül­ mektedir.

Buraya kadar a n l a t t ı k l a r ı m ı z l a , ma­ zisi çok eskilere uzanan A n k a r a ' n ı n 1.

(4)

Cihan Savaşı, yangın ve kıtlıklarla 100.000'lik bir şehirden Anadolu boz­ kırının ortasında kale surları içeri­ sinden tren istasyonuna kadar uzana-nan 20 bin nüfuslu küçük bir kasaba görünümüne dönüştüğü; vakıfların ise din, dil ve ırk ayırımı yapmaksızın şefkat kollarını tüm insanlığa açan, f i z i k t ve sosyal altyapısını tamamlaya­ rak kurduğu külliyelerle, boş ve ıssız yerleri iskâna açan, çağlar boyunca sür­ dürdüğü yapılaşma hareketi ile şehirle­ r i İslâm mimarisi ölçüleri içerisinde imâr ve ihya eden bir müessese olduğu anlaşılmıştır.

Biz bu noktada bir Anadolu kasaba­ sı görünümündeki Ankara'nın vakıf e-liyle nasıl başkent Ankara olduğunu anlatmaya çalışalım:

1920'den itibaren yeni kurulan hü­ kümetin merkezi olan Ankara, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 13 Ekim 1923 tarihinde kabul ettiği bir kanunla Tür­ kiye Devleti'nin başkenti ilân edilmiş­ tir.

Mecliste alınan bu kararla, hukukt formalite tamamlanmış. Cumhuriyet k u r u l m u ş ve bu yeni devletin merkezi Ankara olmuştur. Ancak herşey bu ka­ rarla bitmemektedir.

Yeni devletin, Türkiye Büyük M i l ­ let Meclisi binaları başta olmak üzere idari yapılara, otele, hamama, okula, yola, suya ihtiyacı vardır. Bu noktada vakıfları devrede görmekteyiz.

İmâr çok yönlü çalışmayı gerektiren çaplı bir iştir. Herşeyden önce paranız, kalifiye teknik elemanınız, üzerinde imâr plânları yapacağınız arazi ve ar­ salarınız olması gerekmektedir. Yeni kurulan Cumhuriyet Hükûmeti'nde bunlardan hemen hiçbirisi yoktur.

Köklü bir maziye sahip olan Evkâf İdaresi, Mimar Kemaleddin Bey'in baş­ kanlığında i y i bir teknik kadroya sa­ hipti. Vakıflara ait olsun olmasın, An­ kara'nın ilk yapılarında bu ekibin im­ zası bulunmaktadır. Ankara Palas'tan Merkez Bankası'na kadar Ulus ve çev­ resindeki benzer yapılar, bu söyle­ diğimizin canlı şahitleridir.

Yeni hükümetle birlikte diplomasi yönünden Anadolu'nun ortasında bir

hareketlilik gözlenmektedir. Fakat, Ankara yabancı misyon şeflerini a ğ ı r ­ layacak bir otele sahip d e ğ i l d i r . İş bununla da bitmemektedir. Ankara i k ­ limi sert bir şehirdir. T ü r k i y e B ü y ü k Millet Meclisi'ne seçilen ü y e l e r i n otu­ rabileceği kaloriferli sıcak sulu evlere, hükümet merkezine gelen yerli ve ya­ bancı misafirlerin kalabileceği otele, sinema, tiyatro, klüp v.s. gibi dinlenme ve eğlenme yerlerine, gençlerin okuya­ cağı okullara, yetişkinlerin e ğ i t i l e c e ğ i konferans salonlarına, temizlik için ha­ mama, yiyecek maddelerinin temini için sebze ve meyve haline, bu gıda maddelerini taşıyan h a y v a n l a r ı n b a n n -dınlacağı hana, h a s t a l a r ı n tedavisi için hastahaneye, aklımıza gelen ve gelme­ yen insanın gereksinme d u y a c a ğ ı bir yığın f i z i k i ve sosyal a l t y a p ı y a i h t i y a ç duyulmaktadır.

Yukarıda işaret etmeye ç a l ı ş t ı ğ ı m ı z noksanlıkların hemen t a m a m ı n ı v a k ı f ­ lar bir plân dahilinde g e r ç e k l e ş t i r ­ miştir.

Vakıflara ait arsaların belediyelere takdir edilecek bedellerle s a t ı l m a s ı n a ilişkin 1926 tarih ve 748 sayılı k a n u n ­ dan sonra, 1928 tarih ve 1351 sayılı ka­ nunun 9. maddesi ile imâr p l â n ı n d a ge­ rekli görülen tüm vakıf arazi ve arsa­ larının karşılıksız olarak A n k a r a İ m â r Müdürlüğü'ne devri k a r a r l a ş t ı r ı l m ı ş t ı r . İmâr Plânlarında yola, yeşil sahaya ve diğer kamu hizmetlerine a y r ı l a n v a k ı f yerler üzerinde bina varsa. Belediyeler sembolik mahiyette sadece bu b i n a l a r ı n enkaz bedellerini• ödemek d u r u m u n d a ­ dır, o kadar.

Böylece, İmâr Plânı içerisinde kalan bütün vakıf arsa, arazi ve binalar A n ­ kara İmâr Nİüdürlüğü' n ü n emrine tev­ di edilerek, masrafsız bir A n k a r a Şeh­ r i İmâr Plânı çizilmesine zemin h a z ı r ­ lanmıştır.

Cumhuriyetin i l k yılları ile b i r l i k t e . Vakıflar eliyle Ankara'da b ü y ü k bir i -mâr hareketine girişilmiştir.

İlk defa T ü r k i y e Büyük M i l l e t Mec­ lisi binası yapılması için K ı z ı l b e y Vakfı'ndan arsa verilmiştir. B u g ü n U -lus Heykeli, eski Meclis Binası, A n k a r a Palas, Stad Oteli, I I . Vakıf A p a r t m a n ı

(5)

A N K A R A ' N I N K U R U T TT^UNDA V A K I F L A R I N R O L t İ

321

(Toprak ve T a r ı m Genel M ü d ü r l ü ğ ü ) ,

Osmanlı Bankası ve Merkez Bankası kompleksinden meydana gelen ada ta­ mamen Vakıflar İdaresi'nce imar edil­ miştir.

Yabancı misyon şeflerinin ağır­ lanması için Ankara Palas Oteli, bugün maalesef yerinde göremediğimiz ve ha­ len Merkez Bankası ek inşaatı yapılan yerde bulunan vc bekar parlcmentcrlcr ile diğer yerli ve yabancı misafirlerin kalması için dört katlı B e h ü Palas ( I . Vakıf A p a r t m a n ı ) Oteli, yine aynı yer­ de Anadolu K u l ü b ü , halen Toprak ve Tarım Reformu Genel M ü d ü r l ü ğ ü n ü n kirasında olan ortasında tiyatro-sine-ması (Küçük Tiyatro) bulunan dört ka­ pılı, dört asansörlü ve dört blok ha­ linde evli parlcmenterlerin oturması için I I . Vakıf .Apartmanı, bu b i n a n ı n hemen yanında ve b u g ü n Devlet Balesi ve Operasının o t u r d u ğ u I I I . V a k i f Apartmanı, a r k a s ı n d a k i işyeri b i n a l a r ı ve bunların arasına uygun planlarla biblo gibi lojmanlar yapılmıştır.

Elimizdeki k a y ı t l a r a göre. a y n ı ada içerisinde Ankara Palas"dan b a ş l a m a k üzere, B e h ü Palas, beş vakıf apartman ve evler için o g ü n ü n parası ile 2.435.486, 60 lira sarf edilmiştir. Bu­ günün bütçesi ile bu rakam insana çok küçük gelebilir. Oysa bu rakam Vakıf­ lar Genel M ü d ü r l ü ğ ü ' n ü n 1925 yılı büt­ çesine denktir. Zira Genel M ü d ü r l ü ğ ü n 1925 yılı bütçesi 2.511.500 T L . dır. Cumhuriyetin i l k y ı l l a r ı n d a 1 T ü r k L i ­ rası 1 Reşat altınına eşitti. Bugün 1 Reşat 100.000 TL.dır. Buna göre yapı­ lan harcama 243.548.660.000 l i r a d ı r k i . bir ada üzerine dağılan bu yapılar kompleksini ancak bu kadar bir harca­ ma ile yapmak m ü m k ü n olabilir.

Vakıflar konut yapımı konusunda bunlarla yetinmemiştir. Halen Büyük Doğumevi Hastahanesi'nin b u l u n d u ğ u Hamamönü ve D u m l u p ı n a r Caddesi'nde vakıf personelinin oturması için birçok lojman yaptırmıştır. Bu lojmanlardan bir kısmında vakıf personeli kalmış, diğer bir b ö l ü m ü n d e de devlet e r k a n ı , hatta Bakanlar o t u r m u ş t u r .

Ne yazık k i , bu b i n a l a r ı n b ü y ü k ek­ seriyeti bugün mevcut değildir.

Eski mektep ve medreselerin ta­ mamı M a a r i f e devredildikten başka. M i t h a t p a ş a ' d a k i Mimar Kemaleddin İ l k o k u l u ' n u 100.295.00 T L harcayarak V a k ı f l a r Genel Müdürlüğü yaptırmış ve öğretime açmıştır.

Bilindiği gibi A t a t ü r k ' ü n emriyle Ankara'da ilk açılan Fakültelerden biri Hukuk Fakültesi'dir. Çankırı Caddesi ü z e r i n d e bulunan ve halen .Ankara M ü f t ü l ü ğ ü ' n ü n kirasında olan İtfaiye M c y d a n ' ı n d a k i bina. 140.384.64 lira harcanarak \ ' a k ı f l a r t a r a f ı n d a n Hukuk Fakültesi olarak yaptırılmıştır.

İlmt toplantıların yapıldığı \e ye­ tişkinlerin eğitildiği bir merkez olarak k u l l a n ı l a n T ü r k Ocağı kompleksinin y a p ı m ı n a 102.000.00 lira ile iştirak edilmiştir. Bu miktar tüm bina mali­ yetine y a k ı n d ı r .

.Ankara'nın ilk yataklı tedavi mer­ kezi olan Numune Hastanesi ana binası yine 675.000.00 lira ile Vakıflar tara­ f ı n d a n finanse edilmiştir.

İstiklal Savaşı'nda şehit olan va­ t a n d a ş l a r ile diğer dar gelirli vatandaş­ larımızın çocuklarını karşılıksız okut­ mak üzere Etimesgut'da bir yatılı okul y a p t ı r ı l m ı ş , öğretmen lojmanlarına ka­ dar b ü t ü n sosyal tesislere bu yapıda yer \ e r i l m i ş t i r . Okul kompleksi 25 dö­ n ü m arazi üzerine oturmakta ve halen Etimesgut Yetiştirme Yurdu olarak k u l l a n ı l m a k t a d ı r . Bu kompleks için 327.900.00 lira harcanmıştır.

Yine Etimesgut'da askeri birliklerin banyo ihtiyaçlarını karşılamak üzere bir hamam, hal ve işyerleri ile birlikte bugün PTT'nin depo olarak kullandığı han b i n a l a r ı bir külliye halinde \'akıf-1ar t a r a f ı n d a n tesis edilmiştir.

Bu imar hareketinden başka Darül-Funun. Darüş-Şafaka. Himaye-i Etfai ve Himaye-i Eşcar Cemiyetleri ile Türk O c a k l a r ı , Muallimler Birliği. .Ankara Belediyesi ve spor kulüpleri gibi sosyal ve kültürel faaliyet gösteren Cemiyet­ lere de 1.967.886 T L yardım yapılmış­ tır.

-Ankara'da vakıfların yaptığı hizmet bunlarla bilmemektedir. Bir taraftan t a r i h î işyerleri restore edilirken bir

(6)

m . N A 7 İ F Ö Z T Ü R K taraftan da Anafartalar Caddesi üze­

rinde d ü k k a n l a r ve işhanları yapılmış­ tır. Ulus Perakende Hali'nin arkasın­ daki Kuyumcular Çarşısı ve işhanı bu­ nun tipik bir örneğidir.

Türkiye genelinde olduğu gibi, 831 Sayılı Sular Kanunu ve 1580 Sayılı Be­ lediyeler Kanunun'nun 160. maddesi ile de, bu amaca meşrut tüm taşınır-taşın-maz mal varlığı ile birlikte vakıf sular ve mezarlıklar Belediye'ye devredilmiş­ tir.

Genel bir ifade ile 1924-1932 yılları arasında 8.604.737 T L Ankara'nın imâ­

rına, 1.967.886 T L . da k ü l t ü r e l f a a l i y e t gösteren cemiyetlere olmak ü z e r e V a ­ kıflar Genel M ü d ü r l ü ğ ü ' n c e t o p l a m 10. 572.623 T L . harcama y a p ı l m ı ş t ı r .

Bir şehirde Meclis B i n a s ı ' n ı n ye­ rinden oteline, s i n e m a s ı n a , konferans salonuna, okuluna, hastahanesine, par-lementerlerinin o t u r a c a ğ ı a p a r t m a n ı n a , çarşı ve pazarına kadar h e r ş e y v a k ı f parası harcanarak y a p ı l m ı ş s a , t ü m i n ş a ­ at projeleri vakıf teknik heyetince ç i -zilmişse bu şehir v a k ı f l a r eliyle i m â r edilmiş olmaz mı?

m

ti

(7)

A N K A R A ' N I N K U R U I TTS^UNDA V A K I F L A R I N R O L Ü İ Ü

RESİM : 2- 1930 yılında Başbakanlık binası olarak kullanılan ve halen Maliye ve Gümrük Bakanlığı olarak kullanılan bma ve çevresi

(8)

N A 7 İ F Ö Z T Ü R K

RESİM: tide Evkafça inşa edilen otel. lojman ve apartmanlann genel

durumu.

(9)

RESÎM 6-1 Vakıf Apaıtmanı

(10)

31i N A 7 İ F ÖZTÜRK

RESİM: 8- Etımesgut'da hamam olarak mşa edilen bina.

(11)

^ Ü İ ^ R U L l J S T T M n A v ^ ^ t p ^ ^ P , , , ^ ^ ^ ^ ^

122

RESİM: 10-Ankara Palas c:varında ük yapılan

memur lojman.anndan bınsı. , RESİM II-Ankara 3.Vakıf Apanmaw

(12)

RESİM: 13- Dumlupınar'dakı memur lojmanlarından birisi (Bu binalar yıkılarak yerme yem lojmanlar yapılmaktadır)

RESIM : 14- Hukuk Fakültesi olarak yapılan ve uzun süre Hukuk Fakültesi olarak hizmet gören bma (Şimdi Ankara Müftülüğü hizmet binası)

(13)

• A N K A R A ' N I N K U R U T U Ş U N D A V A K T F I . A R I N R O l J İ M i

REStM İS- Etımesgufda yapüan Vakıf Yatılı Mektebi (Halen Çocuk Es rgeme Kurumu Yetiştirme Yurdu)

(14)

Ml

M A 7 I F nZTÜRK

RESIM : 17- E'd T.esgut'ta modern haman.

(15)

ANKARA'NIN K y R U I . U Ş U N n A V A K I F I A P I M ı > r . ı j n

341

RESİM 19- Etımesgufda hal dışındaki vakıf dükkanlar.

(16)

344 N A Z İ F n Z T Ü R K

RESİM: 21- Anafartalar Caddesi'ndekı vakıf dükkanlar

RESÎM: 22- Anafartalar'dakı vakıf ışhanı.

RESİM: 23-Şer'ıye ve Evkaf Vekaleti bması olarak yapılan ve uzun süre Anafartalar Polis Karakolu olarak kullanüdıktan sonra halen otel olarak kullanılan bma

(17)

A N K A R A ' N I N K I J R I I l I I Ş U N D A V A K I F L A R I N R O L Ü 245

RESİM 24 : Etimesgut VakıI^Yatılı Mektebi (halen Sosyal Hizmetler ve 'Çocuk Esirgeme Kurumu taıabndan yetiştirme yurdu olarak kullanılmaktadır).

(18)

3 4 ^ M A 7 I F ÖZTÜRK

RESİM 26: Ankara Palas (Devlet Konuk Evi)

RESİM 27: Ulus-Hal civarındaki Vakıf Kuyumcular Çarşısı

RESİM 28: Vakıflar tarafından yaptırılan ve uzun süre Hukuk Fakültesi olarak kullanılan bina. halen Ankara Müftülük

Sitesi ve Vakıflar İmareti olarak kullanılmaktadır

RESİM 29 : Şefiye ve Evkâf Vekâleti hizmet binası olarak yaptırılmıştır. Halen üst katlan otel, zemin kşfı ise iş yen olarak kullanılmaktadır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Ankara Kızılay'da açılan ateş sonucu hayatını kaybeden Ethem Sarısülük'ü vurduğu iddia edilen çevik Kuvvet polisi Ahmet Şahbaz, çıkarıldığı mahkemede

Ak şam saatlerinde Ankara’nın en kalabalık iş, alışveriş ve ulaşım merkezlerinden olan Ulus semtinde meydana gelen ve çok sayıda ölüme ve yaralanmaya neden olan

Orta mahaller çarşı pazar yeri yani bedesten hava ve atmosferinin çekiciliği içinde kalabalığı hazmeden ve içinde toplı- yan ve aynı karakteri ihtiva eden yan ha-

İnkılâb Türkiyesinin merkezi olan yeni Anka- rada bu bina genç Türk mimarlarının Sergi Evinden, inhi- sarlar Vekâleti binasından sonra üçüncü büyük eseridir,

Projenin en önemli katk›y› sa¤lad›¤› t›ptaysa, yak›n gelecekte bireylerin baz› hastal›klara yatk›nl›¤› çok önceden sapta- nabilecek, hastalar gen

Ankara Silah Fabrikasının tüfek işletmesinin günde 100 tüfek üretebilecek bir kapasiteye çıkarılması amacıyla yeni bazı tezgâhların eski modellerden oluşu

Yine Kirmir Kilisesi mütevellisi Murat ve şehirde bulunan diğer kiliselerin papazlarının beyanıyla kilisenin önceki mütevellisi olan Sağır Sefer oğlu Serkis’in

Müsabakalar nizamnamesi Evvelki sayılarımızda neşrettiğimiz müsa- bakalar nizamnamesinin, Maarif vekâletinin Güzel Sanatlar Akademisinde müteşekkil g ü - zel