• Sonuç bulunamadı

Vakıflar ve Vakıfların Maruz Kaldığı Tecavüz ve İhmaller

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Vakıflar ve Vakıfların Maruz Kaldığı Tecavüz ve İhmaller"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İHMALLER

Ali H i m m 3 î B E R K İ

Fahri Âlem (S. S.) Efendimizden başlayarak eshabi kiram ve tabiin ve tebaai tabiin' ve sonradan gelen Müs­ lümanlar tarafından kâmil bir inanç ve tam bir hulûsla İslâm ülkslerinde sayı­ sız vakıflar yapılmış ve İslâm beldeleri bu insanî ve içtimaî müesseselerle müs­ tesna bir hususiyyet iktisap etmiştir.

Vakıfların nasıl bir iman ve hulûs la meydana getirildiğini anlamak içn'

(sultanların, vezirlerin, emirlerin, dabı vakıfları dahil olmak üzere) mevcu. vakfiyyeleri şöyle bir gözden geçirme yeter. Bir mümin için en ulvî emel, va-siyyet veya vakıf tarikile hayrî bir eser bırakmaktır. Bu fanî dünyadan ebedi âleme intikal ederken medarı teseîii, diğer amellerinin yanında bu havıriav-dır. Diğer tasarruflar hissi ve maddi menfaat saikasile vukubulduğu halde, vakıflar sn-f Allalı rızası için manevî maksatla vâki olur. Bu cihetle vakıf müessesesi hukukî müessese ve tasar­ rufların en hayırlısı ve sevimlisidir. Ce­ nabı Hak ve Resulü Kerimi, müminle­ ri ebedî saadete vesile olacak bir ve hayra teşvik buyurmuşlardır'.

1. Ta?3-iin, r: .sulüUah efendimizin esba­ b ı n d a n birini veya bir kaçını g-örüp onlardan hadis rivayet eden ve tebai tabiîn, tabiinin zamanlarına erişüp onlardan raviyetlerde bu­ lunan zatlerdir.

2. Kur'ani kerimde. vakfa dair sarih bir nas yoksa da, vakıf bir nevi bir ve ih­ sandır, cenabı hak Aliımran suresinin 92 inci ayetinde «siz sevdiğiniz şeylerden harcaym-c a y a k a d a r aslâ iyiliğe ermiş olmazsınız, lıer ne i n f a k ederseniz Allah, onu bilir» mealinde olan â y e t i celile ile birr ve h a y n n mertebe­ sini b e y a n buyurmuştur.

Vakıflar, bidayeten veya intihaen hepsi hayra ve umumî menfaata hiz­ met eden tasarruflardır. Mevcut vak-fiyycler tetkik olununca görülür ki, bunlar ya fükaranm istirabını teskin etmek veya cami', mescit veya medrese

ve mektep ve3'a şifahane ve hastahane

gibi hayrî müesseselerle onların ida­ mesi ve kendilerinin veya yakmlarınm veya iyiliklerini gördükleri kimselerin evlât ve ahfadının sefalete düşmemesi­ ni veya bu cihetlerin birkaçına şâmil olmak üzere insanî ve içtimai, gayjlcri istihdaf eder.

Meşrutunlehi zikir olunmayan v:ı-kıflarla, fükaradan gayriye meşrut va kıflar, meşrutunîehler münkariz olunca fükaraya sarf olunur.

Müslümanlardan en çok bu larika tevessül eden Müslüman Türklerdir. Yaradılışlarında gayr endişclik ve ha­ yırseverlik temayülü bulunan Türkle­ rin bu hasletleri, dini akide ile birleşin­ ce rasih bir hale gelmiştir.

Selçuk ve Osmanlı İslâm ülkelerin­ de yer yer görülen sayısız mescitler, ca­ miler, musallalar, medreseler, mektep­ ler, kütüphaneler, imarethaneler, şifa­ hane ve hastahaneler, sebilhane, çeşme,

Vakıf, hayırdır. Cenabı hak Bakare su­ resinin 110 uncu a3-etiudc kendiniz için ön­ den ne hayır işlerseniz. Allalı yanınd.ı onu bulacaksınız^) meâlindeki naznıi cehli ile h.'i-yır amellerin Allah yanında niak'-.m! olacağı­ nı beyan buyurmuştur.

Sadaka-i cariye, yani v:\kif lıakkmda varit olan hadisi şerifler malûmdur.

(2)

336 A L İ H İ M M E T B E R K İ sarnıç ve kuyular, menzilhane ve

mü-safirhaneler ve bunları yaşatmak için vakıf edilen ev, arsa, han, dükkân, ha­ mam, bağ ve bahçe gibi gayrimenkul-1er bu beyanımızın bariz delilleridir.

Çok mühim olarak bazı kasaba ve köylerde AVARIZ vakıfları da vardır'. Bu hayırlar arasında selâtin, vüze-ra ve ümevüze-ra vakıfları şehirlere müstes­ na bir revnak ve zinet vermişti. İstan­ bul ve Konya gibi şehirlerimizdeki asa­ rı hayriyye Türk ve İslâm medeniyeti­ nin muhallet abideleridir.

İslâmî vakıflardaki ihlâsı, kıy­ metten düşürmek için bazı kimseler, birçok vakıfların, müsadere korkusilc yapılmış olduğunu ve bu vakıfların va­ ridatını kendilerine ve evlât ve ahfatla­ rına şart etmek suretile, mallannı mü­ sadereden kurtardıklarım iddia eder­ ler. Bu, tamamen hilâfı hakikattir. Vü-zera ve ümera vakıfları arasında belki bu maksatla yapılmış tek tük vakit vardır, fakat böyle birkaç vakıf bulun­ ması milyonlarca tesis olunan vakıf­ lardaki ihlâs yanında bir şey ifade et­ mez ve hattâ bahis konusu dahi yap­ mağa değmez.

Eslâfm ahlâfda yadigâr bıraktığı vakıflar, vakıf hükümleri dairesinde idare olunmuş olsaydı, vakıf akar ve paraların varidatı hayrî cihetleri temin

3. E s h a b ı h a y ı r t a r a f ı n d a n br.zı k a s a b a ve k ö y l e r d e , f u k a r a d a n vefat edenlerin t e ç ­ h i z ve defnine ve h a s t a olup k â r ve kisipten aciz k a l a n l a r ı n ve k i m s e s i z m u h t a ç dul ve ye­ timlerin i h t i y a ç l a r ı n a , k a s a b a ve k ö y ü n k u y u ve ç e ş m e l e r i ve y o l l a r ı t a m i r e m u h t a ç olunca b u n l a r ı n t a m i r i n e s a r f o l u n m a k ü z e r e v a k ı f ­ l a r y a p ı l m ı ş t ı k i , ç o k l ü z u m l u v e y a ş a t m a y a ve m e v c u t l a r ı n ı a r t ı r m a y a d e ğ e r b i r m ü e s s e ­ se idi. A y n ı m a k s a d a h i z m e t edecek y a r d ı m m ü e s s e s e l e r i v ü c u d a g^etirecek yerde, m a a l e ­ sef diğ-er v a k ı f l a r gibi b u n l a r d a i h m a l ve s u i istimale u g : r a m ı ş t ı r . P u n l a r a v a k ı f l i s a n ı n d a A V A R I Z V A K I F L A R I denirdi. B i r s a n a t e r b a b ı n ı n a v a r ı z ı n a m e ş r u t v a k ı f l a r d a a y n ı h ü k ü m d e idi ( * ) ( * ) A V A R I Z : beklenmeyen i h t i y a ç ve beliyye d e m e k t i r .

ettikten sonra artan milyarlara baiıg olur ve cemiyyetin ihtivat hazinesi ha­ lini alırdı. Maalesef bövle olmamış umumî ahlâk zayıfladıkça hatır ve ha­ yale gelmeyen ihmal, gaflet ve suiisti­ mallerle ve nihayet Vakıflar Kanıınile en kıymetli akaratı vakfiyye elden çı­ karılmak suretile, ihtiyat hazinesi ol­ mak şöyle dursun elde kalanları yaşa­ tabilmek için devletin yardımına muh­ taç bir hale gelmiştir.

«•

Vakıfların bugünkü acıklı durumu­ nun sebebleri şunlardır :

1 — Bazı mütevellilerin ihma' vc hiyaneti,

2 — Nezaret vazifesilc mükellef olanların vazifelerini yapmamaları,

3 — Mukataa vc icareleyn mües­ seselerinin suiistimali,

4 — Cüz'î bir bedel mukabilinde mukataah ve icareteyinli vakıfların mutasarrıflarına temliki,

5 — Elde bulunanlardan istifade yolunu bilerek hasar ve zayiatın telâ­ fisi yoluna gidilmemesi.

Şimdi bu sebebleri gözden geçire­ lim: Evvelâ bazı mütevellilerin hiyanet ve ihmalinden başlayalım:

Vakıflar birer hükmî şahsiyettir, mü­ messillerle idare olunur ki, başka türlü idareye imkân yoktur. Bu mümessillere sabık hukuk lisanında mütevelli denir. Mütevelli bir şahıs olabileceği gibi müteaddit de olabilir. Medenî hukuk li­

sanında bunlara idare uzvu itlâk olu­ nur. Vâkıflar, ekseriyetle temsil salâ-hiyyetini nefislerine ve öldükten sonra herhangi bir şahsa veya bir makama ve çok kerre evlât ve evlâdı evlâtlarına; bunlar münkariz olduktan sonra azat­ lılarına ve bunların evlâdı evlâtlarına şart etmiş ve vakfiyyelerin bazısında vâkıflar tevliyet cihetini meskût

(3)

bira-karak bu hususta bir arzuda bulunma-mışlardn^ bu takdirde mümessil tâyini

devlete aittir. Büyücek vakıflarda mü­ tevellinin idaresine nezaret etmek üze­ re nazırlar tâyin olunmuştur.

Vakıflar âmme mülkü hükmünJc olmak dolayisile mütevelliler üzerinde devletin mürakabe hakkı vardır. Bu hakkını istediği makam ve memur

ma-rifetile kullanır, zaman zaman bu hak, hakimler, müfettişler ve bazı memurlar marifetile kullanılmış; fakat suistimal-lere, hıyanet ve tecavüzlere tamame<ı mani' olunamamıştır. H. 1150 tarihin­ den sonra umumî ahlâka arız olan zaav sebebile hayâ ve Allah korkusu bir ta rafa bırakılarak bazı mütevelliler i da relerinde emanet olan müessesatı hay riyye ve fükaranm hakkı taallûk eden vakıfların varidatını kısmen kendi umurlarna sarf etmiş ve hırsızik ve hı­ yanetlerini türlü hilelerle devletin mü-rakabesinden gizlemeye muvaffak ol­ muşlar ve bu yüzden birçok müesse-sat hayriy^y'e harap olmuştur. Bu ka­ darla da kalmamış, vakfın akarlarını mülklerine geçirerek veya satarak, iha­ nette bulunmuşlardır.

Zaman zaman devletçe müfettişler, mürakipler tâyin olunmuş ise de mun­ tazam ve esaslı teftiş ve mürakabe teş­ kilâtı olmadığından veya mevcut mü-rakiplerin ihmalinden dolayı hiyanetle-ri yanlarına kalmıştır. îşte milyonlar, milyarlar değerinde bulunan i'akıf a-karlann bugünkü akibetinin sebeble-rinden biri mütevellilerin hiyanetidir.

Hattâ bugün dahi öyle mütevelli­ ler vardır ki, vakfın nef'ine değil, ken­ di menfaatlanna çalışır veya idareleri­ ne bırakılan vakıf akarların ne halde ve kimlerin ellerinde olduğunu bilmez­ ler. Vakıflar idareleri de aynı haldedir, zıyaa uğrayan vakıfları aramamakta, mahallî vakıf memurları mütevellilerin o kadar şayam itimat olmayan beyan-larile iktifa etmektedir, tşte kısaca mü­

tevellilerin hali, mürakabe ve nezaretle mükellef olanların ihmallerine gelince: Vakıfların maruz kaldığı zarar ve zıya' sebeblcrinden biri de, devlet na­ mına yapılan mürakabenin kifaj^etsizli-ğidir. Vakıflar umumî menfaate hiz­ met itibarile yukarıda söylediğimiz gi­ bi vakıflar üzerinde devletin mürakabe hakkı vardır, devlet bu hakkını müs­ takil ve devamlı bir teşkilâtla yürüt­ meyi muhtelif zamanlarda bazı müfet­ tişlere veya resmî makamlara tevdi ey­ lemiş ve nihayet 9 9 9 H. tarihinde ha-remeyn vakıfları nezareti^ ihdas oluna-l ak vakıf ve müteveoluna-loluna-lioluna-lerin murakabesi bu nezarete verilmiştir. Nezaret ve mü­

rakabe hususunda bir vahdet temini ve tevliyeti makamı saltanata ait va­ kıfların idare ve muhafazası maksadi-le 1 2 4 2 H . tarihinde EVKAF NEZARE­ Tİ tesis ve Haremeyn Evkaf Nezareti

bir müddet sonra yani 1 2 5 4 H. tarihin­ de Evkaf Nezaretine ilhak olunmuştur.

Evkaf Nezareti, mütevelli maka­ mında tevliyeti saltanat makamına meşrut vakıflarla, evkaf hazinesince za­ bıt olunan vakıfları id'a~<i etmekte ve nezareti âmmesile de bilumum ^•akıfla-n mürakabesi altı^•akıfla-nda bulu^•akıfla-ndurmakta

idi. En son teşkil olunan VAKIFLAR UMUM MÜDÜRLÜĞÜ bu nezaret ma­ kamına kaim olmuştur.

Mukaddema mürakabe, müstakil ve muntazam bir teşkilâtla idare edil­ memesi ve teşkil olunan evkaf nezare­ ti ve memurlanmn şehir, kasaba ve köylerde dağınık bir halde bulunan büyük ve küçük vakıflara ıttıla' hasıl ederek vazifelerini yapamaması, teca­ vüz ve ihanetin devamına meydan ı-er-miştir. Vâkıflar tarafından tâyin olu­ nan Nazırlar da ahlâk bakımından mü­ tevellilerle aynı sevi\^ede bulunduğun­ dan, bunlarla da nezaretleri altında

bu4. H a r e m e y n v a k ı f l a r ı , i p t i d a e n v e y a i n ü h a e n v a r i d a t ı t a m a m e n v e y a k ı s m e n , h a -r e m e y n y a n i M e k k e ve Medine f u k a -r a s m a m e ş r u t vatkıflardır.

(4)

338 A L İ H İ M M E T B E R K İ lunan vakıflaan muhafaza ve sıyaneti

emrinde beklenen gaye husule gelme­ miştir.

Nihayet Vakıflar Kanunu ve Ni­ zamnamesi ile vakıfları muhafaza mak-sadile bazı hüküm ve müeyyideler kon­ muş ise de, vâkıfların şart ve arzuları­ na muhalif bazı hükümler ve tatbikat­ taki yanlışlıklar, umumî hoşnutsuzlu­ ğu mucip olmuştur.

Vakıfların birçoklarının elden çık­ masına yol açan sebeplerden biri de, mukataa ve icareteyn usulünün suiisti­ mal edilmiş olma-sıdır. Bir vakıf yerin mukataaya ve bir vakfın icareteyne bağlanması için birtakım kayıt ve şart­ lar olduğu halde, bunlar mevcut olma­ dığı halde yüzlerce, binlerce vakıflar mukataa ve icareteyne bağlanmış ve böylece milyarlar değerinde bulunan vakıflar faide temin etmez bir hale gelmiştir. Bunu izah için, bu müesse­ selerin mahiyyet ve sebebi ihdası hak­ kında bilgi vermeye lüzum vardır:

MUKATAALI VAKIF :

Üzerine bina yapmak veya ağaç dikmek ve bunlann orada durması mukabilinde sene besene ecri misle mü­ savi bir ücret vermek üzere bilâ müd­ det icar olunan vakıf yerdir. Bina ve ağaç yapıp dikenin, mülkü olup bunlar kaldıkça, bina ve ağaç sahibi bunların orada durması mukabilinde tâyin olu­ nan ücreti sene besene ödemekle, borç­ lu olur ve yer, bina ve ağaca tebaan ta­ sarruf olunup muhdesatile beraber sa­ hibinin vefatında varislerine mevrus olur.

Bir vakıf yer, mukataa ile icar olu-nabilmek için, şu şartlann bulunması ve mütevellinin re'yi ve hâkimin izni ve hükümdann müsaadesi lâzımdı:

1 — Mukataa ile verilecek yerden bir suretle istifade mümkün

olmamak.

2 — Bu yeri, istifade edilecek ha le getirmek için vakfında kudret olmamak, nakit veya faideli başka bir yerle müba­ dele edilememek.

Bir misal ile meseleye \'uzuh vere­ lim: Farz edelim ki, vakıf bir arsa var, kimse isticara talip olmuyor, üzerine bina yaparak veya ağaç dikerek fayda­ lı bir hale getirmek için vakfında kud­ ret yok, varidat getirecek başka biı yerle veya para ile mübadele de yapı­ lamıyor. Biri çıkıyor, ben sene besene bir ücret vermek üzere bu arsa üzerine bina yapayım veya ağaç dikeyim diyor; mütevelli muvafık görüyor, hâkim izin veriyor ve hükümdar müsaade ediyor, bu şartlarla o arsa o kimseye bilâ müd­ det icar olunuyor.

Bu şartlar tahakkuk etmedikçe bir vakıf yerin mukataaya raptına cevaz yoktu. Buna rağmen zikir olunan .şai

l-1ar bulunmadığı halde yüzlerce varidat getiren yerler pek cüz'î bir ücretle mu-İcataalı olarak tapuya geçirilmiştir. Bunlar tapuya nasıl geçirildiğini, tap .ı memurlannm hangi vesika ile kayıt et­ tiklerini anlamak mümkün değildir. Bunlar yetişmiyormuş gibi, tedavül ve münakale gören mukataalı bazı yerle rin mukataalı vakıf olduğu gösterilme­ miştir.

Ankara'da Bula Hatun vakfından böyle birçok mukataalı vakıf arsalar vardır ki, ücretleri senevi 100 - 200 ku­ ruş gibi cüz'î bir paradan ibarettir. Bu arsalar üzerine sonradan apartmanlar yapılmış ve ihtiva ettikleri daireler şu­ nun bunun mülküne geçmiştir. Vaktile tâyin olunan zemin ücretinin kimden isteneceğini anlamak mümkün değiî-dir. Bu güçlük karşısında, vakfın mü­ tevellisi takipten sarfı nazar etmiştir.

Bu arsaların bugünkü kıymetleri beher metre murabbaı 100- 200 liradır ; diğer şehirlerdeki mukataalı vakıflar da böyledir.

(5)

İCARETEYN MUAMELESİNE

GE-LİNÇE :

Bu muamele Ömer Hilmi Efendi merhumun «Ahkâmül' evkaf» adlı ese­ rinde izah olunduğu üzere, icarei fasi­ de olduğu halde, ihtiyaç ve zarurete bi­ naen tecviz olunmuştur. Şöyle k i : İs­ tanbul ve bilâdı selâsede yani Üsküdar, Galata, E\'y'üp semtlerinde vukubulan büyük yangınlarda vakıf binaların ek­

serisi yanmış ve vakıflarında bunları yeniden inşaya kudret bulumnayup, masrafı ücretine mahsup edilmek su­ retiyle inşa etmek üzere isticara da ta­ lip bulunmamış olduğu cihetle, yanan binaları yapmak üzere icarete\-n usulü ihdas olunmuştur.

Bir, ev veya dükkân yanıp da vak­ fın da yeniden inşa ve imara kâfi gaile, para bulunmadığı ve masrafı ücretile mahsup edilmek üzere isticara da ta­ lip olmayup, icarete}^ suretile icarı vakıf için menfaatli olduğu ber nehci şer'i sâbit olarak izni hâkim sadır ol­ duğu takdirde yanan binayı yeniden in­ şa etmek üzere isticar etmek isteyen şahıs, yanan binanın kıymetine yakın peşin bir ücret ^'ermek ve her sene ni­ hayetinde ödenmek üzere «müeccel üc­ ret» namile bir ücret ödemek üzere icar olunmak tecviz olunmuştu. Müste-cirin vefatında o yer evlâdına intikal ederken 1284 tarihinde intikal eshabı sekiz dereceye çıkarılmış ve 328 Şubat tarihli kanunla da hududu intikaliyye çok fazla tevsi' olunmuştur.

İşte icareteyn usulünün sebebi kabul ve şartları.. Fakat tatbikat böy­ le olmamış, hiç bir ihtiyaç ve zaruret

olmadığı halde sajısız topraklar ve ma'mur vakıfları dahi, icareteyne ra­ bıt olunarak şunun bunun tasarrufu­ na geçmiş ve tapuda icareteynli ola­ rak kayıt edilmiş ve bazılarında... vak­ fından kaydile iktifa olunmuştur. İca­ reteynli vakıflarda müecceleleri tahsil­ de, mukataalar gibi zorluklarla karşı­ lanmıştır.

Ne gariptir k i , bazı vâkıflar, ica­ reteyn muamelesini bir şey zanniîe va kıf ettikleri akarların icareteyn suretiy­ le idaresini şart eylemişlerdir.

Vakıflar Genel Müdürlüğü, cl koy­ duğu vakıfların karışık ve perişan dvı-rumu karşısında ne yapılmak lazım geldiğini, mevcudu sihhat vekâletine \'e belediyelere devirmi yoksa ıslahı muvafık olacağını düşündüğü bir sıra­ da İsviçreden davat ettiği bir bilginin re'yine müracat etmiş, bu zat

mukata-alı ve icareteynli vakıf müesseseleri­ nin ilgası ve mevcutların tasfiycsile, memleketin ilim ve irfanma, beledî iş­ lere ve içtimaî yardıma büyük hizmet­ ler yapan ve hiç bir memlekette ben­ zeri olmayan bu vakıfların muhafaza-smı ve ıslahını tavsiye etmesi üzerine, 2762 numaralı vakıflar kanunu ve ni­ zamnamesi neşir olunmuş ve yirmi misli m.ukataa ve icarei müeccele kar­

şılığında, bunların mutasarrıflarına temliki suretile tasfiyesi kabul edile­ rek mukataa ve icareteyn muamelesi ilga edilmiştir. 26 ve müteakip mad­

deler yukarıda izah edildiği üzere, için­

den çıkılmaz bir hale gelen mukataah ve icareteynli vakıf müesseselerinin i l ­

ga ve tasfiyesinde isabet vardır. An­ cak tâyin olunan ivaz pek azdır. Ta­ sarruf ve mülkiyyet haklan miklarile mütenasip değildir. Çünki, senevi mu­ kataa ve icarei müeccele cüz'î bir mik­ tardan ibaretti. Bu miktara göre 40 -50 bin liralık mukataah ve icareteynh bir vakıf, bir kaç yüz liraj'a mutasar­

rıfının mülkiyyetine geçebilecekti, ta­ nıdığım bir zat 35 bin liraya aldığı ica­ reteynli bir arsanın mülkiy\'etini, 200 lira mukabilinde uhdesine geçirttir-miştir.

Bil vakıfların tasfiyesi düşünülürken tasarruf ve mülkiyet hakları kıymetleri ve vakıf kn^meti nispeti tâyin olunarak, tâviz bedeli ona göre tâyin olunmalı idi, fakat böyle olmamıştır. Ekseriyetle İs­ tanbul ve diğer büyük şehirlerde

(6)

bulu-340 A L İ H İ M M E T B E R K İ nan mukataah ve icareteynh vakıflann

böyle cüz'i bir ivaz mukabilinde mu-tasarnflan namına, tescili, yüz binler­ ce vakim elden çıkmasma ve telâfisi

mümkün olmayacak büyük zararlara sebep olmuştur ki, vakıflarm maruz kaldığı en büyük zıya'dır.

Senelerdenberi temadi eden türlü tecavüz ve hiyanetlerle büyük zıyaa uğ­ rayan vakıfları, bilkülliyye indirastau kurtarmak lazımdı. Bunun için dur­ madan çakışmaya ihtiyaç vardı. Bu im­ kânsız değildi, çünkü, ecdadımız tüken-miyecek kadar vakıflar bırakmışlardı.

Vakıfların her yerde boş arsaları, harap han, mağaza ve dükkân ve ha­ mamları vardır. Arsalara varidat geti­ recek iş hcinlan, mağazalar, dükkânlar yapılır, harap yerler tamir olunarak intifa edilecek bir hale getirilirse beş on misli artacak olan varidatla bugün­

kü muzayakalı durum ıslah edilir ve mevcut olup mulıtacı tamir asarı hay-riyyen tamiri ve yeni yeni asan hayriy-ye vücuda getirilmek imkânı hasıl olur­ du. Bu istikamette matlup derecede faaliyet gösterilmemiş, yapılan biv kaç iş hanı ve dükkânla iktifa edilmiş­ tir.

Zaman zaman vakıfların ihyası hakkında ne yapılmak lazım geldiği hususunda mütalaam sorulmuş, dü­ şündüklerimi arz etmiştim.

Yapılan son toplantılarda, vakıf mahiyyet ve hükmile kabili tevfik ol­ mayan fikirler üzerinde durularak, asıl takip edilecek hattı hareket üze­ rinde durulmamıştır.

Zaman ve tecribeler, alakalılara ne yapmak iktiza ettiğini ilham etmiş olsa gerektir, bundan sonra muhinı olan hayır ve vazife aşkile çalışmaktır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bizim çal›flmam›zda cerrah ve anestezistler kendileri için spinal anesteziyi tercih etmelerinin nedenlerini genel anestezinin daha fazla komplikasyona neden olmas›,

B›ç›lgan : Kad›nlar›n meme uçlar›nda, çocuklar›n ayaklar›nda ter, pislik gibi nedenlerle olan sulu yara (Uflak, Isparta, Denizli, Ayd›n, Eskiflehir, Amasya, Ordu,

Her satır ve sütunda sadece iki sayı olacak şekilde 1-10 sayılarını tabloya yerleştirin.. Her bir sayı sadece bir kez kullanılacak ve

Bir açısı geniş açı olan üçgenlere ge- niş açılı üçgen denir...

Bekçitepe Adıyaman Mevkii 1 Güvercin / kayası Köşk Höyük Tepecik / Çiftlik Mersin / Yumuktepe Kuzey Mezopotamya / Suriye Geç Kalkolitik (İlk Evre) 4400/4300 4700/4600-

1 0-22 Yaşlar Arası Yetişkinlik Öncesi Dönem 2 17-22 Yaşlar Arası İlk Yetişkinliğe Geçiş. 3 22-28 Yaşlar Arası İlk Yetişkinlik İçin Yaşam

değişim le açıklanm ıştır; İrla n d a'd a evlenm e oranları düşm üş, geçici-birlikte yaşama, evlilik dışı doğum oranları ve m adde kullanımı büyük

Rakibi olan Sabah, bu muharrirlerden birini kendisine bağlıyabilmek için daha fazla ücret vadeder, bazılarını çekip almağa muvaffak olur; Fakat Cevdet