• Sonuç bulunamadı

1930'ların tango kraliçesi Seyyan Hanım'ın sesi 50 yıl sonra gün ışığına çıkıyor:taş plaklar temizlendi CD'ye kaydedildi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "1930'ların tango kraliçesi Seyyan Hanım'ın sesi 50 yıl sonra gün ışığına çıkıyor:taş plaklar temizlendi CD'ye kaydedildi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

ÎT- Ş.ZV

Hurrıye

] PAZAR

PAZAR, t Eylül 1996

1930'ların tango kraliçesi Seyyan Hanım'ın sesi 50 yıl sonra günışığına çıkıyor

SEYYAN HANIM

1 9 3 2 senesinde im lâ edilen

COLUMBIA

Türkçe Plaklarının umumî kataloguna On ikinci İlâvedir

M*tpc «ani

...

FJyatt S K u r u ş

S eyyan H anım , hiç sevm ediği sah n e hayatını e vle n ir e vle n m e z bıraktı. Y ılda bir kez plak d o ld u rm a k için stü d yo ya girdiği, su b a y eşi ile m ütavazı bir hayatı tercih etti. Kızları O ya Ç akm a kçı v e M üge O skay'ın (sağda) anlattığına göre, sah n e hayatınd an p e k az sö z ederdi.

Yılda bir-iki kez plak dolduran "Evinin kadını” bir ses sanatçısı olur.

Onunla 1985 yılında son röportajını yapan Murat Belge'ye o günleri şöyle anlatacaktır: "Safiye A y la da sanırım ilk burada sahneye çıkmıştı. Ben annemle gider, program ım bitince onunla çıkardım. İçki içen insanları eğlendirmek hiç hoşuma gitm ezdi. Şarkı söylerken iki elimi birleştirip hiç kıpırdamazdım. Beyoğlu'yla bir alakam yoktu benim, kimseyle yoktu. Davetleri filan kabul etmezdim." N e film teklifleri, ne özel gecelerde program istekleri, hiçbirini kabul etmez. Çünkü en nefret ettiği şey, "hafiflik." Ve ona göre o çevrelerde yükselebilmek için çok şeyi kabul etmek gerekir, ama onun karakteri bunlara uygun değildir. Sonraki hayatında, subay gazinolarında da bozm az prensiplerini; çok ısrar edilirse, sahneye çıkmadan masaya gelen mikrofondan ya da mikrofonsuz söyler.

AAütevazı ama tutucu değil

O artık bir subay eşidir. Sarıkamış'a taşınırlar. Sahibinin Sesi ile yılda 10 plaklık anlaşma yapar; 30'larda eşinin maaşı 54 lira iken o ayda 100 lira kazanır. İlk kızı doğmuştur; yılda bir kez Sarıkamış'tan ya da Anadolu'da bulundukları başka bir şehirden İstanbul'a gelir, Yeşilköy’deki stüdyoda plak doldurur. Bu yolculuklar uzun sürüyor o zamanlar, yarımda çocuğu,

Sarıkamış'tan Erzurum'a, oradan Trabzon'a, gem iyle İstanbul'a, günlerce süren bu yolculukları yapan bir ses sanatçısı Seyyan Hamm. V e 42'de ikinci çocuk da doğunca profesyonel müzik hayatım tamamen bırakır. A m a m üziği asla! O hayatında hep olacaktır.

M ütevazı ama tutucu bir kadın değil Seyyan Hanım. Eşinin babası şeyh, annesi ise

Cumhuriyet'in ilk öğretmenlerinden. A iled e kimse onu yatak kıyafetiyle görm ez. H er akşam eşi gelmeden ev kıyafetlerini çıkarır ve süslenir. Eşi onu şarkı söylemesi konusunda hep destekler; dört çocuğu her akşam kurulan rakı sofrasında annenin şarkı söylediği v e "program " bitene kadar kimsenin masayı terketmediği bir ortamda büyür. A m a büyük kızı dışındakiler onun geçmişini, plaklar dolduran bir kraliçe olduğunu sonradan öğrenirler. O ya Çakmakçı ve M ü ge Oskay, "Eski hayatına özlem filan duymadı. Birinci dünya savaşında çektiklerim, sahne hayatından daha çok anlatırdı" diyorlar. H er ikisi de " O kıvırcık saçlı esmer güzeli" şarkısının anneleri için yazıldığım biliyor, ama "kaç plak doldurduğunu kendi bile bilm ezdi ki" diye sürdürüyorlar. Zaten geride kalan birşey yok: "A nadolu 'da dolaşırken her gelen verin dinleyelim, deyip almış. Plaklar ya kırık gelmiş ya da gelmemiş. Sonunda annemiz kızmış, birine vermiş olabilir (Hepsini kırdığı da söyleniyor, ama onlar böyle birşey bilmediklerini belirtiyorlar). Uzun yıllar elim izde kaseti bile yoktu."

Soma 1978 yılında bir gün, M altepe’deki evde mütevazı hayat sürerken, İstanbul Radyosu Spikeri Özcan Atam ert'le tanışır aile. O da dönemin H a fif M ü zik Bölüm M üdürü N ed im Erağan’la buluşturur onları. Erağan zaten Seyyan Hanım 'ın izini sürmektedir. Seyyan Hanım'dan radyoya gelip bir tango söylenmesi rica edilir, kırmaz. A rtık 65 yaşındadır. Fehmi Ege'nin "N ed en " adlı tangosunu aynı pırıl pırıl sopranö sesiyle söyler. Hatta sesi öyle güçlüdür ki yine mikrofondan uzaklaşarak söylemek zorunda kalır. Bir yıl kadar soma Atatürk Kültür M erkezi'nde yapılan Fehmi Ege’yi anma

gecesine davet edilir. Eşinin ölümünden bu yana bir kez bile yapm adığı şeyi yapar; yeğenlerinin ısrarıyla dudağına bir ruj sürer v e davet üzerine sahneye çıkar. A m a tir tir titremektedir; "K ırk yıldır dinleyici huzurunda söylemedim, bir kusurum olursa şimdiden özür dilerim" der.

Kızlarının anlattığına göre yıllar soma hatırlanmak çok hoşuna gitmiştir. Yine de bu durum hayatında birşey değiştirmez; 16 Mayıs 1989'da evinde hayata gözlerini yumar. Ölümü gazetelere haber olmaz. N ed im Erağan'a göre 'Tangolara can vermiş, bestecileri ölümsüz kılmış, çok seslilikle yaşamış ve evinde çocuklarının arasmda sessizce ölmüştür."

Turhan Selçuk bu ölümden birkaç ay soma şöyle bir karikatür çizer: Sargılı bir gramofondan sessizliğin m üziği gelmektedir. Gramofonun önünde üzgün bir köpek oturmaktadır; "Kalem im le sana bir ses verebilseydim eğer..."

“ İçki içen insanları eğle n d irm e k hiç h o şu m a gitm ezdi. Şarkı söylerken iki elim i birleştirip hiç kıpırdam azd ım . B eyoğlu’yla bir alakam yoktu benim ,

kim seyle yoktu. D avetleri de kabul etm ezdim " diyordu S eyyan O skay.

Yıllarca onu aradım

"Ü lkem izde düzenli bir radyo vericisinin olmadığı günlerde, birçok insan taş plaklardan m üzik zevki aldı. Bu kişilerden biri de Seyyan Hanım zam anında 5-6 yaşlarında olan bendim. Yıllarca Seyyan Hanım 'ın nerede olduğunu merakla aradım . Sahaflar'dan bütün harçlığım ı vererek plaklarını aldım . Radyoda spiker olduğum yıllarda kimde plağı varsa rica ile aldım , banda kaydettim. Birer kopyasını radyo arşivine verdim ." Ressam, Opera Sanatçısı, Radyo Spikeri- Yöneticisi, şim dilerde Anadolu Üniversitesi iletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Nedim Erağan anlatıyor bunları. G erçi 1986'da emekli olmadan önce o dönemin radyo müdürünün evlere şenlik emri üzerine binlerce arşiv bandı "eskidir" gerekçesiyle atılm ış. Am a o Seyyan Hanım 'ı ararken ve bulduktan sonra ona karşı heyecanını yitirm em iş. H ala öyle: "B iz bu insanlarla büyüdük, bize kültür verdiler, ufkumuzu açtılar. Ruh verdiler; ama 'Onun arabası var'daki gibi bir ruh değil bu. Şimdi herşey çok basit".

Mazbut

ve sevimliydi

B ir başka Seyyan Hanım hayranı da Yazar M urat Belge. O nunla son röportajı yapan gazeteci. "Eski plakları

toplamaya başladığım da rastladım Seyyan H anım 'a. Daha önce varlığını bilm iyordum . Am a sesi dikkatim i çekti. 30'lar olduğu anlaşılıyordu, ama kadın hakkında hiçbir fikrim yoktu. Birgün bir plağın kapağında fotoğrafını gördüm. Sesinden şuh bir kadın olduğu izlenim i veriyordu, ama fotoğrafında hiç de öyle değildi, daha m azbut, sevim li bir hali

vardı. B irgün tesadüfen yaşadığını öğrendim. Aradım . Görüşmeyi tereddütle kabul etti. Yaşı 70 küsurdu.

Beklediğim kadın hiç değildi, ama bulduğum kadını da sevmemek mümkün değildi" diyor. Seyyan Hanım

da onun şaşkınlığını farketmiş belli ki, "S izi hayal kırıklığına mı uğrattım?" diye sormuş. "Sesinde çok ton var, ama

hayatı çok köşeli, sınırlı. H afif şarkılar hiç söylem edim , dedi. Kanto söylediğini de kabul etmedi. Birkaç kere gittim. Elinde hiçbir kayıt yoktu."

Bekletme beni

Murat Bardakçı, Seyyan Hanım 'a sadece 'Tangocu" denmesine karşı. O na göre "Hanende Seyyan", gerçek çok sesli m üzik yapan Kaptanzade A li Rıza Bey'in bestelerini söylem iş, b öldükten sonra tangoya geçmiş. 'Tangolardan önce okuduğu parçaların çok seslendirmesi H alit Recep Arm an'a aittir. Asıl bu parçalarla ünlü olmuştur. Ondan önce Fikriye Şakrakses Hanım vardı. M uhlis Sabahattin'in Fikriye'si, Kaptanzade'nin Seyyan'ı denirdi. Fikriye Hanım eski gırtlak okuduğu için sözler net olarak anlaşılm azdı. Ama Seyyan Hanım , şan tekniğiyle gayet net bir biçim de söylerdi" diyor. Ve Seyyan Hanım 'dan sözettiği bir yazısını şöyle bitiriyor: "...N ed im Bey (Erağan), eski lodosların bile olm adığını söylüyor. O lodoslar sadece Seyyan Hanım ları değil, bir zam anlar Yoıgolar'ın, Vecihe H anım lar'ın, Ruşen Feridler'in, İzzettin Beyler'in saf m üzik olan icrasını da götürdü... Rüzgarla beraber esip başka yerlere göçtüler. Zaten Seyyan Hanım da 'Bekletm e beni bu yollarda ki akşam oldu1 dem iyor muydu?"

S e yyan O skay, Son radyo prog ram ında Nedim Eroğ an ile ...

Cemal Ünlü: Seyyan Hanım dinletileri

Devlet Tiyatrosu sanatçılarından Cem al Ünlü gerçek bir taş plak kurdu; binin üzerinde taş plağı var. Zam an zam an dinletiler düzenliyor, seçtiği plaklar arasında

Seyyan H anım 'ınkiler m utlaka oluyor. Seyyan Hanım 'ın 50 yıldan fazla bir süre sonra piyasaya çıkacak olan şarkıları, Murat Bardakçı'nın ve çoğunlukla onun koleksiyonundan. Yeni geliştirilen ve Türkiye'de ilk kez denenen bir yöntemle

bilgisayar kullanarak tem izlem işler seçilen plakları: Plaklar 130 numaralı gramofonda çalınm ış, üç ayrı mikrofondan hard disk'e kaydedilm iş, sesler ekrana

grafik olarak yansıtılm ış ve tonmeister tarafından filtre edilm iş.

M U R A T B A R D A K Ç I

M U R A T B E L G E

N E D İ M E R A Ğ A N

1

930’lar Türkiye’si... Sesi'nden "billuri

bir ahenk çağlayan" 19 yaşında bir ■ J l t e kadın "M a z i"y i söylemektedir; N ecip Celal A n d el’in ilk bestesi ve plağa kayıt edilen ilk Türkçe tango olan M a zi Kalbim de Bir Yaradır’ı... O Türkçe tango okuyan ilk kadındır. V e artık bir kraliçedir. 1935-36’da, yani Bayan M üzeyyen, Bay Münir Nurettin, Deniz K ızı Bayan Eftalya Sadi, U d i Bay Hırant, İzmir Y ıld ızı Bayan Şükran, Nerkis ve Lale Bayanlar, Bay N eyzen Tevfik, Bay Cemal Reşit ve daha nicelerinin gramofonlu günlerinde, Sahibinin Sesi plak şirketinin katalogunda şu sözlerle taratılır:

"D eğerli muğannüerimizden Bayan Seyyan (...) Pek küçük çağında sesinin fevkalade güzelliği ve musikiye olan merakı dolayısile, orta tahsilini bitirdikten sonra İstanbul konservatuarına giderek M ösyö Talariko’dan ders almaya başlamıştır (...) Sesinde billuri bir ahenk çağlar, dinleyenleri zevkin yüksek ufuklarına çıkarır."

On y ıl boyunca, yani 1942’de ikinci çocuğunu doğurana kadar sayısını -başta kendisi-

kimsenin bümediği kadar plak yapar Seyyan Hamm; ilk olarak Colombia'dan çıkar plakları. Kaptanzade A li Rıza Bey'in "Hicran", "Akşam Garipliği", "Z avalh Aşk" gibi lied biçimindeki

eserlerini söyler. Hanende Seyyan, daha sonra Sahibinin Sesi'ne geçerek N ecip Celal, Fehmi Ege, Mustafa Şükrü Alpar gibi bestecilerin tangolarım, fokstrot, rumba v e "sair fantezi eserleri" icra eder: Ayrılık, Özleyiş, Yıldızlatın Altında... Ünü giderek yayılır, tango konusunda bir simge olur. N edim Erağan'a göre, 1930-40 arasım bilen kime sorsanız onun adım duyunca o zerafet, saygı, güzellik dolu günleri anıp dalıverir. "M ehtaplı bir Gecede Görüp Sevmiştim Onu", "Ç o k Uzakta Bir İlkbahar Gecesinde", zaman zaman Şirketi H ayriyye vapurlarından Boğaz'ın sessizliğine süzülür, onun lirik soprano sesiyle ölümsüzleşir.

S a h n e hay<atını sevmedi

Seyyan (Oskay) Hamm'm, "eşit" anlamına gelen adım babası koyar; ondan önce doğan erkek kardeşiyle eşit olduklarını vurgulamak için! D oğum yeri Selanik. Babası tüccar, aynı zamanda Kurtuluş Savaşı'mn isimsiz

kahramanlarından; Selanik-İstanbul arası şifre taşırmış, annesi ise çarşafirun altında silah... Mübadeleyle İstanbul'a gelen aile, Kanhca'da bir konağa yerleşir. A m a Samsun'a çıkan Atatürk'e katılmak için bir gem i ile Karadeniz'e açılan babanın kim tarafından yapıldığı belirsiz bir suikaste kurban gitmesi, onlar için yeni bir

TAŞ PLAKLAR

TEMİZLENDİ

CD'YE

KAYDEDİLDİ

Yıl 1928; henüz 16'sına varmamıştır, I Kadıköy Opera Sineması'nda ilk konserini

verir, 1932; ilk Türkçe Tangoyu Seslendiren Kadın olur. 1942'de mütevazı hayatına döner. 1979; izi bulunmuştur, AKM'de bir tango gecesine davet edilir, "40 yıldır dinleyici huzurunda söylemedim, bir kusurum olursa affedin efendim" der titrek bir sesle. 1989; seçtiği hayata uygun bir şekilde sessizce ölür. Seyyan Hanım, şimdi yeniden dinleyicileriyle buluşuyor; taş plaktan CD 'ye aktarılan tangoları artık ölümsüzleşiyor. Taş plaklar Türkiye'de ilk kez uygulanan bir yöntemle stüdyoda bilgisayar aracılığıyla temizlendi ve CD'ye kaydedildi. C D ve kasetleri önümüzdeki günlerde piyasaya çıkaracak olan Kalan Müzik'in sahibi Haşan Saltık, böylece nostaljik bir kültür yapımına daha imza atacak.

Emel ARMUTÇU

h aya ta kapılarım aralar. Seyyan 7 yaşındadır. A ile cumhuriyetin ilk yıllarım zorluklarla geçirir. A m a konakta müzik sesi hiç eksik olmaz; erkek kardeşi gitar çalar, Seyyan Hanım da şarkı söylermiş. İşte bunlardan birinde abinin

arkadaşı Tenor A v n i Bey farkeder sesinin güzelliğim ; onu konservatuara gitmesi için teşvik eder.

1928'de, K adıköy Opera Sineması'nda okulun düzenlediği bir konserde ilk kez sahneye çıkar Seyyan. H enüz 16'smdadır. Kaptanzade A li Rıza Bey tarafından orada keşfedilir ve okuldan alınan izinle onun eserlerini plağa okur, O sıralar Galatasaray Postanesi'nin üst katında olan radyoevinde cardı yayınlara çıkar. Ve pek istemese de ailenin ekonomik durumunun gereği Beyoğlu'nda, kadınlı erkekli müşterilerin g d d iğ i nezih bir eğlence yeri olan M oulin Rouge'da söylem eye başlar. Sadece 1,5 yü; bütün sahne hayatı bu. Onu dinlemeye gelen ve daha soma annesinden isteyen Teğm en Sait Oskay'la evlenir evlenm ez de bu hayatı bırakır zaten.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Birkaç gün önce, şimdi bileni çok azalmış ama bir zamanların çok meşhur olan bir sesini CD yaptı Haşan Saltık: Seyyan Hanım'ı.... Seyyan Hanım, benim

CHP’li Demir, Milas’ın zeytinyağı kalitesinin ko- runması için kaliteli zey- tinyağlarında daha yüksek primlerin uygulanması ge- rektiğini aktararak: “Prim

Türk azarlara gelince, Pierre Loti hakkında ıe kadar yalnız bir Türk yazar Türk­ çe bir kitap yazdı: Abdülhak Şinasi

Müzaye­ dede Orhan Veli'nin 1944'te Adilhan Ev- reşe'de askerlik yapar­ ken Muvaffak Sami Onat'a gönderdiği mektup 3 milyar 250 milyona, DSP Lideri Bülent Ecevit'in el

Ö nceliği bulunarak kendi hacm inin yüzeyiyle etkileşim içinde olan nesne veya figürde kullanılan güçlü veya yumuşak renkler yama edilmiş izlenim ini

SpotMini’nin yetenekle- rini gösteren bir videoyu izlemek için https://youtu.be/iB- t2aTjCNmI adresini ziyaret edebilir ya da yukarıdaki kare kodu akıllı

K arşısındakine de ne tesir yaptığını kontrol etm ekten h âli kalm azdı.. H uriye han ım la sonra

TİP Genel Başkanı Behice Bo- ran’ın eşi olan Nevzat Hatko, 1972 yılından beri, son dört yılı Sofya'da olmak üzere felç teda­ visi görüyordu. Nevzat