• Sonuç bulunamadı

Mahalleden futbola

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Mahalleden futbola"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

r

NEAHfL

Fli

t

BOLA

eçmîçh zaman

olur k*

beraber okudum. O yukarı sınıfta iken ben ikinci sınıfta idim. Mektepte bir cinayet olmuştu. Sezai adında bir çocuk, kendisine yüz vermeyen Seras­ ker Hüseyin ’ Avni Paşa’nın torunu Muhittin isminde zeki, edip, pek kıymetli bir genci lisenin bahçesinde tabanca ile vurdu. Kurşun belkemiğine isabet etti. Murdarilik dediğimiz belke­ miği içindeki sinirini kokardı ve Muhit­ tin Bey bütün hayatı boyunca kötürüm kaldı. Zaten genç yaşında da öldü. İşte bu Muhittin Bey'i vurduktan sonra Sezai, Salacak İskelesi’ne doğru kaç­ maya başladı. Peşine Esvapçıbaşı’nın oğlu Saadettin Bey düştü ve iskeleye varmadan yakalayıp getirmişti. Biz bunu gözlerimizle görmüştük.

SKİ devirde bir mahalle vardı. 1 Bugün bu mahalle o zamanki

manasıyla mevcut değil. Evvelâ mahallemiz oldukça büyüktü. Sonra mahallenin her sınıftan adamı vardı. Kibarı, zengini, fakiri, kabadayısı, sar­ hoşu, bakkalı, esnafı, kömürcüsü hatta kireç satanı vardı.

Ben İstanbul tarafını bilmem, Üskü­ darlıyım. Hukuk Mektebi’ne girinceye kadar da İstanbul’a geçmezdim. Üskü­ dar’da İstanbul’un adı “Karşı” idi. Birini sordukları zaman:

—-Karşı’ya gitti! dediler mi İstan­ bul’a gittiği anlaşılırdı.

Doğrusunu isterseniz nasıl Aksaray bir mahalle değil, fakat bir mahalle gibi geniş bir sahayı ifade ederse, Üsküdar da öyleydi. Ben Soyadı Kanunu çı­ kıncaya kadar imzamın üstüne “Üs­ küdarlı” ibaresini yazardım. O benim için bir övünme vesilesi olurdu. Mahal­ lemizde ve genişleterek Üsküdar’da, İstanbul’un meselâ Aksaray gibi meş­ hur, geniş ve renkli semtlerinin bütün vasıfları vardı.

Meselâ Aksaray’ın 12’leri meşhurdu. Ben ancak Mahmut Şevket Paşa’nın katli üzerine İttihatçılar, muhalifleri toplayıp Sinop’a sürdükleri zaman bun­ ların üç tanesini vapurda tanımıştım. Arap Abdullah o zaman 90’ın üstün­ deydi. Belinde koca bir kama ile gezerdi, ittihatçılar Arap Abdullah’ı sürgüne gönderecekleri zaman kendisi:

— Başüstüne, ama kamayı bırak­ mam! demiş, onlar da müsaade etmiş­ ler, koskoca bir kama koltuğunun al­ tında asılı dururdu.

İkinci tanıdığım. Yorgancı Faik Efendi ismindeki kabadayı idi. Halin­ den hiç de öyle kırıp-dökücü olduğu anlaşılmazdı. Tıknaz bir adamdı. U- çüncüsü 12’lerden midir, değil midir, pek kestiremiyorum. Çerkeş Mehmet Pehlivan’dı. Bu Çerkeş Mehmet Pehli­ van, Arap Abdullah’ın âdeta kölesi gibi ona hizmet ederdi. Arap Abdullah 90’lık, Çerkeş Mehmet Pehlivan ise 70’lik birer genç idiler. Bu Çerkeş Mehmet Pehlivan, II. Meşrutiyet’in ilânı üzerine çıkan aff-ı umumî ile meydana çıkmış bir kanun kaçağı idi. Şöyle ki, saltanat devrinde bir gün cinayet mahkemesinde bir duruşmaya çıkmış, muhakemeden sonra şimdi yanmış olan eski adliyenin büyük merdiveninden eli kelepçeli inerken iki yanındaki jandarmaları kollarıyla itip kurşun gibi aşağı inmiş ve hapishane arabasına atlayarak çala kamçı kaçmış. Nereye gitmiş, nerede saklanmış? Belli olmamış. II. Meşrutiyet’in ilânında Çerkeş Mehmet Pehlivan da dağdan inmiş. İşte tanıdığım kabadayılar bun­ lardır. Fakat bunların da artık kabada­ yılık halleri kalmamış. Ama eski zırhlılar gibi kelle kulak yerinde, ağır ağır hareket eden birtakım kimselerdi.

Neyse, lafı saptırdık. Bizim mahalle­ nin de kabadayıları vardı. Ama bunlar kibar kabadayılardı. Bunlar Esvapçıba- şı Ahmet Bey'in oğulları Saadettin ve Alaaddin beylerdi. Ben Saadettin Bey’le idadide (lisede) bir sene kadar

Alaaddin Bey ise aslan gibi, iri yan bir adamdı. Mahallede edepsizlik eden­ leri döverek terbiye eder ve başka mahallelerin bizim mahalleye sarkıntılık etmesine mani olurdu. Görüyorsunuz ki, bu mahalle hayatı biraz Ortaçağvarî bir yaşayıştı. Ama biz buna alışmıştık. O devirde insanlar ya kendilerinin, ya başkalannın taktıı lâkapla anılırdı. Ben kendime “Üsküdarlı” demiştim. Saadettin ve Alaaddin beyler babalan - nın adlarıyla meşhur idiler. Esvapçıba- şı’nın Alaaddin Bey denirdi. Bu arada meselâ —bana futbolu tanıtanlann anası olan— Sesi Kısık Şadiye Hanım diye bir kadın vardı. Kadının sesi kısıktı ve öyle anılırdı.

işte bu Şadiye Hanım kanalıyla şısıl konuya giriyorum. Mahallemizdeki mâ­ ruf aile reislerinin de kendilerine göre lâkaplan ve şöhretleri vardı. Meselâ Mühürdar Agâh Bey, Adliye Nazın Abdurrahman Paşa’nın mühürdarıydı. Kekeme Tevfik Bey, Serasker Kapısı hûlefasından (kâtiplerinden) idi. Konu­ şurken kekeler, şarkı söylerken kekele- mezdi. Bu Sesi Kısık Şadiye Hanım’ın iki oğlu vardı, ikisi de Serasker Kapısı kâtiplerindendi. Bir gün Çiçekçi Kahve- si’rtde otururken Sesi Kısık Şadiye Hanım’ın büyük oğlu Ziya Bey:

—Yahu! Kuşdili’nde Ingilizler bir top oyunu oynuyorlar. Herkes gidip seyrediyor. Çok heyecanlı bir oyun! dedi

Babam merhum da bir gün aldı beni, Kuşdili'ne mi, Papazçayırı’na mı, iyi hatırlamıyorum, bunlardan birine gö­ türdü. Ben şaşırdım. Herkes arabalar tutmuş ve arabaların üstüne çıkmış olarak futbol seyrediyordu. O anda bu oyun beni büyüledi. Bunun hakkında kitaplar aradım, buldum. 1907 tarihinde Üsküdarlı on-on beş arkadaşla “Ana­ dolu idman Yurdu” adındaki kulübü kurduk. Bu kulübü kuranların içinde şayan-ı dikkat çocuklar vardı. Meselâ meşhur Huzur Uleması 'ndan Kaptanpa- şalı Hoca Nazif Efendi merhumun iki hafız oğlu vardı. Hafız Nasuhî, Hafız Macid.

Kulübü kuranların başında Nafia Nezareti (Bayındırlık Bakanlığı) kete- besinden Şecaettin Bey merhum bulu­ nurdu. 30 yaşlarında olan bu zat kulübün reisiydi. Hafız Nasuhî sonra­ dan avukatlık etti ve genç yaşında öldü. Macid ise, maalesef belki de irsî bir sebeple genç bunama hastalığına tutul­ du. Günün birinde kayboldu. Aylardan sonra Mısır'da olduğunu öğrendik. Geri geldi ve bu hastalığın daima sebep olduğu veremden genç yaşında vefat etti.

İşte ben futbolu bu Sesi Kısık Şadiye Hanım’ın büyük oğlu Ziya Bey'in teşvi­ kiyle gördüm, sevdim ve, onun büyü­ süne tutuldum.

İtiraf ederim ki, iyi bir futbol kaderini ilgilendirecek pek az spor vardır. Yalnız kendim oynamamış ol­ mama rağmen Amerikalıların icadı olan basketbol, eğitmek bakımından en mükemmel spordur diye bir iddia vardır.

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Abstract Title of Thesis : Development of a Laboratory Information Management System for Integrating of Diagnosis Proteomics and Patient Clinical Data in Hepatocellular

Bu çalışmada farklı 3 dozda (10 mg/kg, 20 mg/kg ve 40 mg/kg) kronik KS uygulamasının erkek ve dişi sıçanlarda; (i) anksiyete/depresyon benzeri davranışlara

Aşiyan, bugün Tevfik Fikret Müze­ si.... Ama kimselerin uğramadığı bir

Cenan Akın yönetiminde Ruhi Su Dostlar Korosu ve Mehmet Akan Dostlar Hasat Dans Grubu söz konusu konserlerde yer alacaklar, öte yandan Ruhi Su ve Sümeyra

Türk azarlara gelince, Pierre Loti hakkında ıe kadar yalnız bir Türk yazar Türk­ çe bir kitap yazdı: Abdülhak Şinasi

basıp çoğaltmak, öncü sanat yapı­ tlarına sergilenme olanağı sağla­ mak, sanatı günlük yaşamın içine sokacak üretimde bulunmak, kon­ ferans, seminer gibi

Birinci Dünya Harbinden sonra Vilson’un 14 noktası ve «Cemiyet-i akvam» ideali kötü bir barış politi­ kası sonucunda soysuzlaşıp gerçekleşmedi ve Hitler

Yapılan çalışmada Ordu ve Samsun illerinde yaşayan insanların yaş dağılımları, cinsiyet dağılımları, eğitim düzeyleri, meslek dağılımları, gelir