• Sonuç bulunamadı

Şiirde “Tema” Kavramı Üzerine

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Şiirde “Tema” Kavramı Üzerine"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Selçuk Çıkla

*

REFLECTIONS ON THE CONCEPT OF “THEME” IN POETRY

ÖZ: ‘Tema’, Türk edebiyatına XIX. yüzyıldan itibaren girmeye baş layan Batı kay naklı te rim lerden biridir. Temanın bazı metin tahlili ça lışmalarında asıl anla­ mın dan uzak bir an lamda veya başka bir terimin yerine kullanıl dığı görülmek­ tedir. Ayrıca terimin sınırlarının hâlâ tam olarak çizilmediği, bazı çalışmalarda konu ve ‘tema’ te rimlerinin birbi rine karıştırıl dığı da açıktır. O se beple bu maka­ lede “şiirde tema” terimi hakkındaki yanlış bilgi ve al gı lamalar üzerinde durul­ muş, terimin sı nırları doğru ve tam olarak çizil meye çalışılmış, ‘konu’ ve ‘tema’ terimlerinin birbirle rine ka rıştırıldığı nokta lara temas edilmiştir. Bu makalede ay rıca şiirlerin temasını tespit ederken izlenmesi gereken iki önemli yöntem, “Anahtar Kelime Seçimi Yöntemi” ve “Anlam Birlikleri Arasındaki İlişkileri Tespit Yön temi” üzerinden bir uy gulama da yapılmış, “şiirde tema ve tespiti” konusunun daha anlaşılır ol ması sağlanmaya çalışılmıştır. Makalede ulaşılan yeni tespit ve sonuçlar ise “Sonuçlar” başlığı al tında su nulmuştur.

Anahtar Kelimeler: Konu, ana fikir, tema, şiirde tema, temayı tespit yön temleri.

ABSTRACT: The term ‘theme’ is a word of western origin and has been used in the studies on Turkish Literature since the 19th century. In textual analyses, howe­ ver, it is seen that the term theme is either misused as having a different meaning than that of its origin, or the term is simply employed in place of another term. It is also observed that there is no accord on the definition of the ‘term’, and ‘topic’ and theme are confused in some studies. For this reason, this paper deals with the misconceptions of the term ‘theme’ in poetry and tackles with the distortions in its meaning, also searching for more appropriate and reliable boundaries of its de­

Yeni Türk Edebiyatı Dergisi, Sayı 6, Ekim 2012, s. 71-86 * Doç. Dr., Erzincan Üniversitesi Fen­Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü.

(2)

finition. The study also highlights the points where the terms topic and theme are jumbled with each other. In this article, so as to identify the theme in a poem, we also applied two important methods: “The Method of Choosing Key Words” and “The Method of Establishing the Relations among the Units of Meaning.” The study also tries to develop a strategy of “how to recognize and identify the theme.” The new findings and results are presented in the “Results” section.

Key Words: Main Idea, Topic, Theme, Theme in Poetry, the Methods of Estab­

lising the Theme.

...

Giriş

Edebiyatımıza XIX. yüzyıldan itibaren girmeye başlayan Batı kaynaklı bazı te­ rimlerin tam karşı lığının zihinlerde doğru yer edinmemiş olduğu görülmektedir. Bu se beple edebiyat araştırması ve me tin tahlili çalışmalarında bu terimlerin bazen asıl anla mından uzak bir bağ lamda veya başka bir te rimin yerine kullanıldığı du rumlarla sık sık karşılaşılmaktadır.1 Bazı kaynaklarda ‘izlek’ olarak ad landı rılan ‘tema’ da bu tür terimlerden biri dir.

‘Tema’ ya da ‘tem’ (Yun. thema, Fr. theme), özellikle metin tahlillerinde kulla­ nılan te rimlerden biri dir. An cak terimin sı nırlarının hâlâ tam olarak çizilmediği, ‘konu’ ve ‘tema’ terim leri hak kında bilgi veren bazı kaynakların kendi içinde çelişki­ ye düştüğü görül mektedir. Söz gelişi Emin Özdemir’in Ya zınsal Türler adlı kitabında yer alan “Konu ve Tema” başlıklı bö lümde bazı isabetli yorumlar yapılmış ol makla birlikte, hem eksik ve yanlış hem de çelişkili bilgi ve yorumlara rastlanmaktadır.2 Bu tür örnekle rin yanı sıra çoğu araştırmacı nın te mayı “konu” yerine kul landığı da bilinen bir du rum dur. Di ğer ta raftan ek sik, yanlış ve çelişkili bilgi veren bazı söz­ lüklerin ve hatta bir şai rin şi irlerin deki temala rın dökü münü yap mak iddia sıyla or­ taya çıkan bazı yazıların3 bile terim üze rine yoğunla şarak temayı doğru algıla mak çaba sının çok uzağına düştüğü açıkça görül mekte dir. Bu se beple bir şiirin temasını tespit ederken dik kat edilmesi gereken hu suslar üze rine eğilmeden önce birbiriyle karış tırılan “konu”, “ana fikir” ve “tema” terimlerinin nasıl anlaşıl ması gerek tiği ve sı nırları üzerinde kısaca dur mak ye rinde olacaktır.

1 Mehmet Önal, “Yeni Türk Edebiyatında Terimleşme ve Te matik Yapı Meselesine Dâir Dü şün ce ler”, Prof.

Dr. Dursun Yıldı rım Armağanı, 1998, s. 271­279; Mehmet Önal, Yeni Türk Edebiyatı-En Uzun Asrın Ede-biyatına Teorik Bir Yaklaşım, (2. Kitap), Akçağ Ya yın ları, Ankara 2009, s. 160­169; Mine Mengi, “Divan

Şairinin Dilin deki Edebiyat Terimleri”, Di van Şiiri Yazıları, Akçağ Ya yınları, An kara 2000, s. 15­16. 2 Bk. Emin Özdemir, Yazınsal Türler, Bilgi Yayınları, Ankara 2002, s. 18­23.

3 Bu tür yazılardan biri için bk. Hidayet Karakuş, “Nâzım’ın Şiirinde Temalar”, 100. Doğum Yıl

(3)

“Konu” Terimi

Bütün konuşmaların ve yazılı metinlerin bir konusu vardır. Konuşan veya ya zan kişi –kısa veya uzun, açık veya ka palı– mu hakkak bir konu üzerinde durmaktadır. O halde ilk önce bu kadar ge niş bir kullanım alanına sahip olan “konu”nun edebî me­ tinlerdeki karşılığı üzerinde durmak gerekir.

‘Konu’ her şeydir aslında. Yani “Dünyada bulunan her şey şiire konu olabil mek­ tedir.”4 Gerçek ten de evrende, insan hayatında, duygu ve düşünce dünya mızda var olan her şeyin konuşma ve yazıla rın konusu olarak kar şı mıza çıktığı gö rülmektedir: Gü neş, deniz, toprak gibi cansız varlık lar; anne, sev gili, çocuk gibi canlı varlıklar; hür riyet, şe hitlik, iman gibi kavramlar; özlem, yal nız lık, aşk gibi duy gular; vatan bilinci, tarih şuuru, millet anlayışı gibi düşünce ve an la yışlar; kavga, savaş, evlilik, se ya hat gibi belli bir zaman dili minde ger çekle şen olaylar; yani her şey aslında bir ko nudur. Ancak bu keli meler, salt bu hâl leriyle, tek başla rına so ğuk, cansız ve içi boş­ tur. Çünkü kelime ler ve cisimler, ya lın hâlle riyle duygu ve dü şünce den çoğunlukla yok sundurlar. Onları anlamlı kılan in sanların belli bir anda onlara yüklediği değerdir, an lamdır. Yani varlıklar ve mefhumlar insan haya tındaki yerleriyle değer kazanırlar.

İn sanın ilgi ala nına giren herhangi bir varlık, mef hum veya olaya üç me leke tarafın dan de ğer bi çilir: “Duygu, düşünce ve hayal”. İnsanlar bütün ko nuşma ve yazı­ larında, şairler de bü tün şiirle rinde duygu, düşünce ve hayallerinin ağına takı lan var­ lık veya mef humları, durum veya olayları konu edi nirler. Ancak “Konu, bir bakıma şii rin üretilme sinde bir çı kış noktasıdır. Konu, amaç değil, araçtır.”5

İnsan hayatında her şey bir konuşmanın veya bilgi­ha ber­yorum nitelikli bir ya­ zının konusu ola bilirken edebî metin lerde durum tam anlamıyla böyle değildir. Ede­ bî metinlerde sanatkâr düşünce den ziyade duygu­sezgi­hayal melekelerini harekete geçi rir. Bu da o soğuk, can sız ve içi boş konuları sıcak ve canlı kılar, duygu giydi­ rilmiş bir yapıya ka vuşturur. Yani edebî me tinlerde eseri güzelleştiren, okura estetik haz veren konu değil dir asla,6 o konunun işlenişi dir/üslubudur; çünkü “Şiirin değeri ko nuyla değil, konuyu işle yiş biçimiyle öl çülür”.7 Aynı konuda binlerce metin ya­ zılmış ol makla bir likte, bunların işlenişçe bir birin den ayrıldığı ve her birinin farklı bir estetik ya pı ve güzel liğe sahip oldu ğu nun görül mesi hep üslupla ilgilidir. Bu âdeta Jean­Paul Sartre’ın “sahici sanat” dediği “nesnel liğin türlü gö rünüş leri altından ken­ 4 Mustafa Özbalcı, “Şiire ve Şâire Dair Bazı Notlar”, Kültür Köp rüsü, Akçağ Ya yın ları, Ankara 2000, s.

94.

5 Nurullah Çetin, Şiir Çözümleme Yöntemi, Öncü Bası mevi, Ankara 2003, s. 16.

6 “Sanat eserlerinde konunun tek başına hiçbir estetik değer taşımadığını anlamak güç bir iş değildir.” Suut Ke mal Yetkin, Edebi yat Konuşmaları, Remzi Kitabevi, İstanbul 1993, s. 33.

(4)

dini belli eden bir öznellik”8 ile başarılabilmekte dir. Diğer bir de yişle “Dün yada, hak­ kında söz söylenmemiş şey yok gibidir. Önemli olan, işlenen konu ya da imajın daha değişik bir tarzda ifâde edilme sidir.”9 Bu farklı ifade ed(il)iş ken dini en çok “üslup” ve “tema”da göste rir.

Şiirde tema konusuna “Yahya Kemal, şiirlerinde tema olarak tarih, din, in san, sosyal hayat, zaman gibi konuları işle miştir.” cümlesinde olduğu gibi çok bi linçsizce yaklaşıldığına sık sık şahit olu ruz. Ancak söz gelişi bu cümle bile bize önemli bir çıka rım imkânı sunmakta dır. Bu cümlede “ta rih, din, insan, sosyal hayat, zaman” hem tema hem de konu olarak göste rilmiş. Dikkat edi lirse cüm lede “...tema olarak tarih, din, in san, sos yal hayat, zaman gibi ko nular” işlenmiştir deni yor. As lında bunlar bi rer konu dur. Konular bir varlık, durum, olgu, olay, ta rihî vak’a vs. olabilir. Bu konula rın her hangi bir yönünün öncelikle şairin kal binde, zihninde veya hayalinde canlandığı, şaire doğan bu his ve düşüncelerin de daha sonra sanatkâr tarafından işlendiği bir ger çektir. Yani edebî eserin yara tılması süre cinde, başlangıçta şairin ruh dünya sında o şii rin yazılmasına sebep olan konu de ğil, tema dır. Kısa cası şair ilk önce, söz gelişi, “Ölüm konu sunda bir şiir yazayım.” de mez. Günün bi rinde, belli bir anda ölüm ile ilgili zih nine hü cum eden, duygularını hare kete geçi ren, hayallerini ufuklandıran bir hâli/duygulanışı/düşünüşü (temayı) kelimelere dö kebildiği, yaşa dığı o anı anlatabil­ diği ka dar yan sıt maya çalışır. Gerçek şiir “Haydi, boş kaldım, şimdi şiir yaza yım.” diye ya zılma dığı, muhakkak belli bir ruh hâlinin tesi riyle doğduğu için tema şairde uyanan bu ruh hâlin den başka bir şey değildir as lında. Böylece ilk önce tema nın var olduğu, yani ilk önce te ma nın şairin zihninde veya kalbinde, ha yalinde veya hatı­ rasında şiir leştiği, sonra da kâ ğıda döküldüğü; şiirin temasının ala nına giren varlık, mefhum, duygu veya düşün cenin de daha sonradan konu olarak ni te lendirilmesi ge­ rektiği unutulma ma lıdır.

“Ana Fikir” Terimi

Nesir gibi şiir de duygu ve düşüncelerle oluştu rulur. Ancak bir kar şı laş tırma ya­ pıldı ğında duygu daha çok şii rin, düşünce ise daha çok nesrin yaratıl ma sında ağır lıklı rol oynar. O sebeple ‘ana fi kir’, dü şüncelerin işlendiği metinlerde söz ko nu su dur.

“Bilindiği gibi, roman ve hikâye gibi anlatma esa sına da yanan metinlerde yaza­ rın söyle meye, oku run da varmaya çalıştığı nihâi bir yer, edebi yat ter minoloji siyle söyler sek, bir ‘ana fikir’ vardır. Yazar, bütün o say falar süren yazı ları, bu ya zılarda görüntüle diği nesne/ler, in san/lar ve icat ettiği olayları, bu olayla rın ortaya çıkması 8 Jean­Paul Sartre, Edebiyat Nedir, çev. Bertan Onaran, Can Yayınları, İstan bul 2005, s. 43.

(5)

için icat ettiği sebepleri (olay ör güsü) ve du rumları, bunlar ara sında kur muş ol duğu ilişkileri sırf bu ana fikri göster mek/ihsas ettirmek için, okur da zih nini yo ran bu kompleks ya pıya ‘ana fikir’e ulaşmak için katlanır. Şiir söz ko nusu ol du ğunda ise aynı kompleks yapı şairin ‘tema’ dediği miz yeri ihsas etmek, okurun da ‘tema’ de­ nilen yere ulaşmak için katlandığı bir şey dir.”10

‘Ana fikir’, terimi oluşturan kelimelerden de anlaşılacağı üzere bir yazının asıl/ temel fik ridir, yani o yazının yazılmasına sebep olan fikirdir. Hiçbir yazar bir ya zıya durup dururken baş lamaz; onu hu zursuz eden veya mutlu edecek olan, o ya zıyı ka­ leme alması için onu hare kete geçiren bir sebep mut laka var dır. Kısacası metinlerde ya zarlar çoğunlukla farklı dü şünce veya duygular üze rinde dururlar, ancak yine her metinde yo ğun olarak işlenen bir fi kir mut laka bulunur. Dikkatli bir okur bu ana fikri rahat lıkla ya ka layabilir.

“Tema” Terimi

‘Tema’ terimi hakkında sağlıklı bir bakış açısına sahip olan bütün araştırmacı ve yazar lar tema nın konu ve ana fikirle aynı şeyi ifade etmediği noktasında birleş­ mekte dir ler.11 Aşağıda konu, ana fikir ve te manın ay rımı noktasında çok sade olan bu görüş ler den yalnızca ikisine yer ve rilmiştir:

1

“Genel olarak sanatın, özel olarak şiirin terimi olan tem, tema kavramı ile nesir­ deki ana fikir kav ramını karıştırmamak gerekir. Tema, bir şiir veya nesir yahut mu­ sıki ese rinde ‘işle nen, geliştirilen bir buluş, bir gö rüş veya düşü nüş tür.’ Her şii rin bir ana te ması vardır; an cak o tema, şiirin başlığında ifade edil miş veya bir mısraya yerleştirilmiş olabileceği gibi şii rin bütününe sindi rilmiş de olabilir. Ana tema te rimi ile, şiirin doku sunu ören, şiirdeki duygu, hayal ve fikir bütü nünün ifa desi olan ger­ çek muharrik unsuru kastediyo ruz… Şairin ha yal, duygu ve fikirleri nin odak laştığı, fikri his ve hayale bağla yan unsurların işaretlendiği kavram veya du rum, şiirin ana teması dır.”12 (Burada, fikir ağırlıklı şiirlerde de ana fikrin bulunabileceğini belirtmek­ te fayda vardır. Bu tür şiirlerde ana fikir ile temanın aynı veya benzer olduğu da dikkatlerden kaçmaz zaten.)

10 Ahmet Cüneyt Issı, “Çile’nin Ukde’si: Uyanıklığın Çilesi”, Bi lim ve Aklın Aydınlı ğında Eği tim, S 63, Mayıs 2005, s. 46.

11 Turan Karataş, Ansiklopedik Edebiyat Terimleri Sözlüğü, Akçağ Yayınları, 2. b., An kara 2004, s. 467; Hasan Boynukara, Modern Eleştiri Terimleri, Boğa ziçi Yayınları, İstanbul 1997, s. 231.

(6)

2

“theme: Bir çalışmanın teması onun konusu değil ; eserde dolaylı veya do laysız ola rak ifade edilen merkezî fikirdir.”13 (Bu tanımda geçen “bir çalışma”dan kasıt, daha çok nesir türünden çalışmalardır.)

Bu görüşlerden yola çıkarak, bir edebî eserde “ilk keli meden son kelimeye kadar hangi duygu ve düşünce üzerinde durulduğu (tema); hangi mesele, gözlem, olay veya inti baın ele alındığı (konu) ve okuyucuya ne söylendiği (mesaj)”ı14 verir. Bu noktada ana fikrin, düşünce ağır lıklı metinlerde söz ko nusu oldu ğunu tekrar be lirtmekte ya rar vardır.

‘Tema’, en yalın ifadesiyle herhangi bir konunun şairin hayal, duygu ve dü şünce dünya sındaki gö rünümüdür ve belli bir ruh hâlinin yansıması şeklinde teza hür eder. Konu lar nasıl genel ve evren selse, temalar da tam aksine özel ve belli bir ana, belli bir ruh hâline te kabül ederler. Bu konuda Berna Moran’ın şu düşünceleri önemlidir:

“Bir şiirin anlamı o şiirdeki bütün ögelerin bir araya gel mesi ile belirlenir. Duygunun anlatılması o sözcüklerin ancak o şekilde örülmesi ile kabil olur. Onun için şiiri düz yazıya çeviremeyiz; ya da ‘şair burada ölüm korkusunu anlatıyor’ demekle şairin dile getirdiği duyguyu anlat mış olmayız. Ölüm korkusu genel bir şeydir, bunu anlatan birçok şiir vardır ve her bi rinde –eğer gerçek sanat eseri iseler– bu duygu farklıdır, bir bireyliğe

sahiptir, tek ve somuttur.”15

Bu noktada, söz gelişi “ölüm” konudur, ancak bu konu nun sadece Ne cip Fazıl Kı sakü rek’teki bir kaç farklı tezahü rü olan aşağıdaki beyit­şiirler16 bile bir konunun aslında on larca/yüz lerce farklı tema hâlinde ye niden üretilebileceğini göstermek tedir:

Güzel Şey

Ölüm güzel şey; budur perde ardından haber… Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?.. Nasıl

Başım çığlıklı çocuk, onu nasıl avutsam? Ne yapsam da ölümü bir saatçik unutsam?... Hüner

O demde ki, perdeler kalkar, perdeler iner, Azrâile “hoşgeldin!” diyebilmekte hüner…

13 J.A. Cuddon, Dictionary of Literary Terms&Literary Theory, Penguin Books, London 1999, s. 913. 14 İsmail Çetişli, Edebiyat Sanatı ve Bilimi, Akçağ Ya yınları, Ankara 2008, s. 74­75.

15 Berna Moran, Edebiyat Kuramları ve Eleştiri, İletişim Yayınları, İstanbul 2008, s. 106.

16 Bu beyit­şiirler için sırasıyla bk. Necip Fazıl Kısakürek, Çile, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2005, s. 146, 148, 155, 158.

(7)

Hasret

Ölecek miyim, tam da söyleyecek çağımda Söylenmedik cümlenin hasreti dudağımda

Konular, metinlerin dışında, onlardan bağımsız olarak vardır. Çünkü konu lar gibi ko nuların varlık sebebi olan duy gular, düşünceler, hayaller, hatıralar, olay lar, so runlar, durum lar da metinlerin dışın daki varlık âleminin birer konusudur. Temalar ise konunun ve o ko nuya uygun kelimelerin (dilin) iş lenmesi ve estetize edilmesiyle or taya çıkan ve sadece o me tinde o şekliyle ele alınmış olan birer ol gu dur. Yani edebî zevki sağlayan unsur, metni oluştu ran konu da değildir metnin dı şın daki dil de. Es­ tetik hazzı veren asıl unsur; konunun işlenişi, dilin kullanı lışı, do layısıyla da temanın ele alınış biçimi dir. Her edebî eserde bir veya birkaç konu sanatkârın ha yal, duygu ve düşünce dün ya sının yar dımıyla ve dil birliklerinin orijinal su nuluşuyla farklı laşmış, başkalaşmış ve estetize edilmiş bir temayla karşı mıza çıkar. Metni okura ‘güzel’ gös­ teren, bildiği ke limelerden şairin yaptığı olağandışı ter kip ve yine bil diği bir konunun canlı, estetik, sıradışı bir yeni yapıya, yani temaya ka vuşturul muş olmasıdır. (Şiiri güzel kılan ne söylendiğinden daha çok nasıl söylendiğidir. Çünkü belli başlı yüksek de ğerler üze rine nice şiirler yazılmış, ancak bunlardan çok azı her okur ta rafından sevilen, oku nan, okun duğu za man estetik haz alınan şiirler olarak ünlen miş ler dir. Demek ki şiiri güzel kılan veya şiirde söyleneni değerli, aşkın, coş kulu, güzel göste­ ren konu değil; söyleyiştir, dilin kullanılı şıdır, diğer bir deyişle ko nunun tema laş­ tırılmasıdır.)

Şiirin; çoğunlukla şairin hissettiği özel bir duygunun, zihnini meşgul eden özel bir düşün ce nin, kur duğu özel bir hayalin yansıması olduğu, yani şiirin varlık sebebi/ çıkış noktası şairin yo ğun olarak yaşadığı bu duygu, düşünce veya kurduğu hayal ol duğundan; te mayı bul mak için şairin eserini ya ratmadan ön ceki veya yaratır ken içinde bu lunduğu ruh hâlini yakala mak gerektiği açıktır. Ancak okurlar olarak şii­ rin do ğuşunu hazırlayan şartları yaşamadığı mız gibi, şairin duygu, dü şünce ve hayal coş kunlu ğundan da çok uzak olduğumuz bir ger çektir. Ayrıca bul duğu muz temayı karşıla yan birkaç ke limenin de o ya şanmışlığı ifadeden ne kadar uzak ol duğu aşikâr­ dır. Bütün bunlar bizi te manın doğru ola rak tespit edilse bile, her zaman tam olarak anlatıla mayacağı sonucuna götü rebilir.

Şairi harekete geçiren, şiirin yazılmasına yol açan tema nın bulun masında en çok dik kat edil mesi gereken nokta, şiirin yapısını oluşturan bi rimler arasındaki ilişki lerdir. Bir şiir; kelime ler, kelimelerin bir araya gelmesiyle oluş muş di zeler ve di zelerin bir araya gelmesiyle oluştu rulmuş bi rimler den meydana gelir. Ayrıca şii rin ahenk unsurları ve anlam dünyasına katkıda bulunan edebî sa natlar da metnin ya pısını oluşturan bütün­ lüğün birer ögesidir. Yalnız şiirin teması daha çok an lam iliş ki leri yar dımıyla bulunur. Şairin belli bir duygu, düşünce veya hayali an latır ken seçtiği ke lime lerden birçoğu

(8)

ka çınılmaz olarak temayla ilgili olur. Bu keli melerin, içine yerleş ti rildik leri dizele rin anlam yüklerinin birle şimi, yani şii rin bi rimlerinde yo ğunlaşan anlam bir likleri ara­ sındaki ilişkiler okuru metnin tema sına götü rür. İşte şiirin yapısını “meydana getiren birimlerin kesiştiği, birleştiği an lam de ğe rinin en kısa ve yalın ifa desi temadır.”17 Şerif Aktaş bu fikrinin yanı sıra başka bir çalışmasında da şu açıklamaları yapmaktadır:

“Metni meydana getiren birimler arasındaki ilişki ağının en kısa ve kesin ifadesi, okuyu­ cuyu tema ile karşı karşıya getirir. Yani birimler, tema etrafında birbirlerini tamamlaya­ rak birleşirler; böylece de organik bir bütüne vücut verirler. Her eserin bir teması vardır. Bu tema, az önce sözü edilen birimler deki yan temalarla beslenir. Tema, eser dışında soyut bir kavramdır. Yaşama sevinci, ölüm korkusu, gurbet duygusu, kadın aşkı, hayvan sevgisi, geçmiş özlemi, gelecek endişesi, kıskançlık, mertlik, cö mertlik ve benzeri kav­ ramlara tema denir. Bunlar insanın insan olması bakımından yaşadığı ve tanı dığı ortak

hallerin genel adı dır.”18

Tema bazı şiirlerde çok açık bir şekilde görülür, anlaşı lır, bulunur; ancak bazı şiirler de vardır ki bunlarda tema çok karmaşık bir yapıda sunulmuştur. O se beple bu tür şiirlerin te masını tespit etmek için çok fazla kafa yormak gerekir. Diğer taraftan bazı şi irlerde tema nın bir dizede açıkça ifade edilmiş olduğu, bazı şiirlerde de temayı çağrış tı ran ifade lerin şii rin bütününe yayılmış bir şekilde bulunabile ceği unutulma­ malıdır.

Bir eserde bazen bir değil, birkaç temanın işlendiği gö rülür. Okur, bu tür me tin­ lerde bir tema üze rinde karar kılamaz. İnsanın ruh dünyasının anlaşılmazlığı, kar ma­ şık lığı, değiş ken liği, özellikle sa nat çıların ruh dünyalarında yaşadıkları çeliş ki lerin, be lir sizliklerin, değiş kenliklerin, coşkunluk ve taş kın lıkla rın, bedbinlik ve huzursuz­ lukla rın daha derin olduğu dik kate alındığında, yoğun bir duygu ve dü şünce çatış­ ması anında kâ ğıda dökülmüş olan bir metnin temasını tam olarak tespit zor laşacağı gibi, bazen de bu tür metinlerde birden fazla tema aramak durumunda kalınır. Yani tema, sanatçının belli bir anda duygu ve dü şünce evre ninde canlanan bir hâlinin, bir ya şantı sının, bir duygu veya düşüncesi nin ifadesi dir. Tema, en basit tanımıyla şiirin söylediği/söylemek istediği şeydir.19 Çünkü şiirde ne söy lendiğini anlamak bi raz da ne söylenmek istendi ğini yaka la makla olur.

Yazar ve şairler, bir metni oluştururken çoğunlukla belli bir noktada yoğunla­ şan duygu ve dü şün cele rinin özünü metne muhakkak aksettirirler. Bu anlamda tema; metnin çekirdeği, yani özü, bu özün ifa desi dir. Sıradan insanlardan çok farklı bir dün­ yası olan sanatçının belli bir anda yaşamış olduğu bir olay, hissettiği bir duygu, ak lına 17 Şerif Aktaş­Yakup Çelik­Mustafa Karaşahin, Lise Türk Edebiyatı 9, Bilge Ders Kitap ları Ya yın cılık, Ankara 2005, s. 101; Şerif Aktaş, Şiir Tahlili –Teori Uygulama–, Akçağ Yayınları, Ankara 2009, s. 31. 18 Şerif Aktaş, Şiir Tahlili –Teori Uygulama–, s. 25.

(9)

ge len bir düşün cenin ha mulesi ola rak karşımıza çıkan bir metnin te masını doğru tes­ pit etmek bazen hakikaten çok zor dur. Okur artık ancak kendi haya tıyla, kendi duygu ve düşünce dünyasıyla, kültür ve biriki minin çağ rışımlarıyla ilişki kurarak, bu iki dünya arasındaki benzerliklerden, yaşantı aynîlik lerin den yola çı karak metnin özünü bulmaya çalışır. Temayı bul maya çalışırken daha çok aklını kulla nır. Sanatçı nın hisle­ rini an layabildiği, onunla aynı veya benzer ruh hâ line, anlık da olsa yaklaşabildiği kada rıyla o met nin temasını daha doğru olarak tespit ede bilecektir.

‘Tema’ hem hikâye, piyes, roman gibi kurmaca düzyazılar hem de şiirler için söz ko nusudur. Bir yazarın eserlerinde bulunan “ana tema”, “tek tema” de di ğimiz belli başlı birkaç tema o sanatkârın ve eserlerinin merke zini oluştu rur. Bu ko nuda Şerif Aktaş’ın, Halit Ziya’nın ro manlarını Jean­Paul Weber’in ‘mono­thematique’ (tek tema) ve Leo Spitzer’in tekevvünî üslup incelemesinde sö zünü ettiği ‘etymon spirtuel’ (temel güç)’den yararlana rak in celediği yazısında20 dik kat lere sun duğu, bir yazarın eserle rinin ta mamının bir veya birkaç tema et ra fında topla nabileceği dü şün­ cesi tematik ince lemelerde dikkate alınması gereken önemli bir yöntemdir:

“Jean­Paul Weber, her sanatkâ rın bir veya birkaç teması olabileceğini, bunla rın da ço­ cukluk hatı ralarıyla alâkalı oldu ğunu, ama bu hatı raların her zaman şuur al tında olmadı­ ğını, bilerek yaşa ma nın ilk yıl larına da ait olabi leceğini ifade den sonra, ‘kökle rini ço­ cukluk yıllarına salan bu temala rın bir eşya, bir menkıbe, çocuk dünya sında ehemmi yeti olan bir ha tıra ve ha disenin zihinde bırak tığı izler çevre sinde te şek kül edeceğini’ söyler.

Her temanın da sa yısız görü nüşte kendisini his settirdiğini belir tir.”21

Bu rada “her tema nın sayısız görünüşte ken disini hissettir mesi” ifadesi çok önemlidir. Çünkü sanat kâr, ese rini çok çeşitli âmillerin etki siyle oluşturur; ancak as­ lında bilinçaltı, çocuk luk anı ları, ya şam felsefesi onu hep birbirine yakın temaları bir mer kezde topla maya sevk eder. Ne var ki yine de okurlar her eserinin teması nın farklı olduğu izlenimine kapılırlar.

‘Mono­thematique’ ve ‘etymon spirtuel’ teorilerinden yola çı karak bir yazarın, eserle rinde ağır lıklı olarak bir veya birkaç tema etrafında dönüp durduğunu gör­ memiz mümkündür.22 Bu yakla şım, sa dece yazarlar için değil, şa irler için de geçer­ lidir. Bu ko nuda Ahmet Hamdi Tan pınar’ın dile getirdiği ‘mythe personnel’ (kişi sel mit) düşüncesi de şair lerin bir veya birkaç tema etra fında hareket ettiklerini kabul eden bir yaklaşıma sahiptir. Tanpınar’a göre “Edebiyatta (theme), bir şâi rin dünyası demek tir”. “Mythe personnel” temle rin et rafında teşek kül eder.”23

20 Şerif Aktaş, “Halit Ziya Uşaklıgil’in Romanlarında Tema”, Türk Dili, S 529, Ocak 1996, s. 107­115. 21 Aktaş, agm., s. 107.

22 Selçuk Çıkla, “Halit Ziya ve Mehmet Rauf’un Hayatları ile Roman ları”, Dergâh, S 142, Aralık 2001, s. 14­17.

(10)

‘Tema’, yazar veya şairin ele aldığı konuya nasıl baktığını gösterir. O sebeple tema, sa natkârın dünya görüşüne, sanat anlayışına, hayat felsefesine dair çıkarımlar yapmak nokta sında önemli bir araçtır. Söz gelişi İstanbul’u konu edinmiş “Sis” ve “Bir Başka Tepeden” başlıklı şiirlere bakılarak Tevfik Fikret ve Yahya Kemal’in İstan­ bul’a bakış açıları, şairlerin hayatlarındaki bedbinlik­mutluluk algısının yansıma ları, hatta Tevfik Fikret’in siyasî tercih leri ile iki şairin ruh dünyaları hakkında çıka rımlar yapıla bilmek tedir.

Bir Şiirin Temasını Tespit Ederken İzlenmesi Gereken Yöntemler

Bir edebî metnin temasının her zaman doğru bir şekilde bulunamaması veya zor bu lunması “edebî eser­sanatkâr­yara tılış” arasındaki kompleks ilişkiden kaynaklan­ maktadır. Bütünüyle bi zim dışı mızda gerçekle şen bu kompleks ilişkiyi çözmek müm­ kün değildir denemez el bette. Ancak bir metnin tema sını bulmak, ko nusu veya ana fikrini bulmak kadar kolay değildir. O sebeple özel likle şii rin te ması üzerine kafa yo­ rar ken bazı yöntem lerden yararlanmakta fayda var dır. Bu yöntemlerden biri, met nin temel duygu veya düşün cesini verecek ipucu ni te liğin deki kelimeleri tespit etmektir.

Anahtar Kelime Seçimi Yöntemi

“Tema, şiirin yazılmasına yol açan his, davranış, düşünce veya hayali imleyen ve şiirin te mel düşün cesini veren anah tar kelimeler aracılığıyla şiir bo yunca ge liştiri­ len, şiiri saran fikir veya duygu”24 olduğundan şii rin özellikle anahtar keli melerinin tespiti tema nın bu lunma sında çok önemlidir. Çünkü sadece şiirin ye gâne yapı taşı de ğildir kelimeler; okuru met nin te masına, özüne götü recek olan da bu anah tar keli­ meler veya kelime birlikleridir. Bu ögeler üze rine yo ğun laşan okur böylece şairin bu metni yazma dan önce veya yazarken nasıl bir ruh hâli içinde oldu ğunu sezebile cek ve met nin tema sına yakla şacaktır.

Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Ölümden Sonra”25 başlıklı şiirine bu yönteme göre kı­ saca bakmak ye rinde ola caktır:

Ölümden Sonra

Öldük, ölümden bir şeyler umarak. Bir büyük boşlukta bozuldu büyü.

24 Diana Lyn Lopez, “Theme”, 19.06.2012 tarihinde http://litera1no4.tripod.com/themepoetry_frame

.html adre sinden eri şildi.

(11)

Nasıl hatırlamazsın o türküyü, Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü, Alıştığımız bir şeydi yaşamak. Şimdi o dünyadan hiçbir haber yok; Yok bizi arayan, soran kimsemiz. Öylesine karanlık ki gecemiz, Ha olmuş ha olmamış penceremiz; Akarsuda aksimizden eser yok.

Her okur bu metni okuyup bitirdiğinde zihninde şiirin ko nusu ve teması hak­ kında he men bir yargı oluşur. Çoğu okur ilk anda şiirin “ölüm” üzerine, yani ölüm ko nusunda ya zıldı ğına ka rar verir. Ancak teması hakkında farklı farklı düşünceler ortaya çıkar. Kimisi şii rin baş lığı ile ilişki kurarak te mayı “ölüm sonrası”, kimisi ya şamak ve ölüm kelimelerin den ha re ketle “yaşam ve ölüm”, ki misi şai rin içinde bu­ lunduğu duygu sal hâli kavra maya çalı şa rak “hayatın geçiciliği”, kimisi de söz gelişi son daki dü şünce üze rinde yoğunla şarak “dünya ha yatında eser bırakıl ması gerek tiği” düşüncesi olarak tespit edebilir. Bu şiir den farklı okurların temaya yönelik daha baş­ ka çıkarımlar yap ması da mümkündür. Peki, öyleyse okurların tes pit edeceği onlarca çı karımdan han gisi doğ ru dur veya doğru kabul edilmeli dir?

Yukarıda bir şiirin temasını doğru tespit etmek için metindeki anahtar kelimeleri be lirle mek gere kir demiştik. Çünkü şair muhakkak ki şiirde yansıtmak istediği temel duygu veya dü şünceye yö nelik kelimeleri daha çok kullanmıştır. Bu şiirin anahtar keli me leri metin üzerinde işaretlenmiştir (Bunlar arasında birkaç değişik lik yapılma­ sı mümkündür). Bu anah tar kelimelere bakarak, en başta şii rin iki kavram etrafında örül düğü görülür: “Ölüm” ve “ya şa mak”. Şiirde her iki kavramla birebir ilişki ku­ rabildi ğimiz anahtar kelime ler ise şunlardır:

“Ölüm” (boşluk, bozuldu, hiçbir haber, yok, karanlık, gece, ha olmuş ha olma mış) “Yaşamak” (büyü, türkü, gök parçası, dal demeti, kuş tüyü)

Bu kelime ve kelime gruplarına bakarak şiirin temasını ölüm veya yaşam kav­ ramları et ra fında şe killendirmek/belirlemek gerekir. Şair ölümle ilgili kelime ve ke­ lime grup larını daha çok kullan dı ğına göre o zaman şiirin teması ölüm kavramı ile ilgili ol ma lıdır. Bundan sonra dizelere yoğunlaşıp, dizeler arasındaki an lamsal iliş­ kileri ya kala yarak şai rin hangi duygu veya düşünceyi anlatmak için bu şiiri yazmış ola bileceğini tes pit etmeye ça lışmalı dır.

(12)

Anlam Birlikleri Arasındaki İlişkileri Tespit Yön temi

Bu yo ğunlaşma sonucunda, dikkat edilirse şairin bu şi irde ne “yaşamın çeki­ ciliği, güzel liği”, ne “ölüm korkusu”, ne de “hayatın geçici liği” te malarını işle diği görülür.

Metnin bütününden anlaşılacağı üzere şair bir an öldü ğünü düşünmüş. Ölünce, alış tığı o türkü ar tık duyulmamaya başlamış ve büyü bozulmuş, şair daimî bir gece içinde kal mış tır. Pencerenin olma dığı, arayan soran kimsenin kalmadığı ka ranlık bir yer dir bu rası. Bu radan ge riye baktığında ne yaşa yanlar onu hatırlamakta ne de bir şeyler umduğu ölüm ona umduğunu vermektedir. O hâlde şairin ha yattan da, ölüm­ den de um duğunu bulamamış ol ması, daha doğ rusu hayattan um duğunu bulamamış ol ması ile ölümden umduğunu bula maya cağına dair dü şüncesi şiirde ağırlığını hisset­ tirmek tedir. Son di ze de geçen “akarsu”yu yaşadığı hayat olarak düşünür sek; şairin, haya tında bir eser, bir iz bıra kama dığı, ölümden sonrasının da onun ha ya linde, inanç dün yasında bir yeri nin ve an lamının ol madığı veh mine kapılmış olduğu dü şünülebilir.

Şair; yaşamı, ölümü ve ölümden sonrasını düşündüğü bir anda, ölüm sonra sında um duklarını bu lamayacağı düşünce sinin ona verdiği bedbinliğe rağmen, yine de yaşa mın ne ka dar güzel olduğunun farkındadır. Bunu yaşam için kullandığı “büyü”, “türkü” ve “gök par çası, dal demeti, kuş tüyü” ifadele rinden anlıyoruz. Ancak şairde yaşamın çeki ciliğine rağmen ağır basan düşünce ölüm sonra sıyla ilgi lidir. Çünkü şi­ irin on dize sinin yedisinde “ölüm, boş luk, bozuldu, yok, karanlık, gece, ha ol muş ha olmamış” gibi ölüm ve ölüm son rasıyla ilgili kelime veya kelime gruplarının geçtiği görülür. Şair sa dece haya tın so nuna yaklaştığının de ğil, aynı zamanda ölü mün ve ölüm sonra sının başlangıcına yaklaş tığının farkındadır; ancak o büyü ni te liğindeki yaşamından da ge ride bir eser kalmamış tır, ara yanı soranı yoktur ve ol mayacağını düşünmektedir. Böy lece onda ölüm den sonra da umduğunu bula mayacağı fikri hâ­ kim olmaya başlamıştır. Bu düşünce ve duygula nış, şairi belli bir süre de olsa ruhî huzursuzluğa, boşluğa ve bedbinliğe sü rük lemiş olmalıdır. Bütün bunlar şiirin tema­ sının; hayattan umduğunu bu lamayı şın, ölümden de umdu ğunu bulama yacak olma düşün cesinin şair üze rinde yarat tığı ruhsal du rum etra fında te şekkül ettiğini gösterir. Netice olarak bu şiirin te ması “ölüm son rası nın bir boşluk ve yokluk olduğu düşün­ cesi”dir.26 Çünkü bu şiir, şairin ölümü ve ölüm sonra sını dü şünürken yazdığı bir me­ tindir. Metinde “Nasıl hatırlamazsın o türküyü” di zesi şaire onca yılın ve ya şanmış güzelliklerin ölümden sonra hatırlan mayacak derecede sanki “yaşan mamış” hissi 26 Bu tema, temayı oluşturan temel duygu veya düşünce birkaç farklı şekilde ifade edilebi lir. Söz gelişi “Ölüm den Sonra’da kendisinden ‘bir şeyler umulan’ ölümün çare olmadığı anlaşılır.” (İkaros’un Yeni

Yüzü Cahit Sıtkı Tarancı, Akçağ Yayın ları, Ankara 2002, s. 225) diyen Ramazan Kork maz’ın bu yo­

rumundan yola çıkarak bu şiirin temasını “kendisinden ‘bir şeyler umulan’ ölümün çare olmadığı duygusu/düşüncesi” şeklinde ifade etmek de mümkündür.

(13)

verdiğine ve şair ölüm den um duklarını bulamayacağı veh mine kapıldı ğına göre, o hem hayatı “yaşanmamış” hem de ölüm sonrasını “ya şan ma ya cak bir yokluk” olarak his setmiş ve düşünmüş olmalı dır.

Mehmet Kaplan’ın tespitlerine göre “ölüm” ve “fanilik” Cahit Sıtkı’nın he men hemen bütün eserlerinde açıkça veya sez dirme yoluyla ele aldığı konulardır. Onun bir kaç şiiri dışında, diğer şiirle rinde varlık ötesi âlem, Tanrı, insanı fanilik ve yal­ nızlık duygu sun dan kurtaran ta rihî ve sosyal çevre fikri yoktur. Şüphecilik, dine karşı cephe alma veya kayıtsız kalma, din siz liğe kayış gibi temayüllerle birlikte de rin te­ mellere dayan ma yan bir zevkperestliği (sadece günü, anı yaşama duygusunu) öncele­ yen Cum huriyet neslinin temsilcilerinden biri olan Ca hit Sıtkı’da ölüm bir fikr­i sabit gibi şairin yaka sını bırakmaz.27 Bu anlamda onun birçok şiirinde yuka rıda tespit edi­ len temaya yakın temalarla karşılaş mak her za man müm kündür.

Sonuçlar

1. Bir şairin ister yaşamış olsun ister olmasın özel bir duygu veya yaşantıyı günlerce, bazen de aylarca, hatta yıllarca işle yerek ortaya çıkardığı bir şiire okurun yeterince nüfûz etmesi, tam anlamıyla şai rin anla dı ğını veya anlatmak istediğini an­ laması ne kadar mümkündür? Ancak bu soru, yine de şiirin tema sı nın yakalana maya­ cağı anlamına gel mez. Çünkü elimizde dil de nen mu cizenin bizim de kendi kültürü­ müze, bi rikimimize, zevk ve kabili yetimize göre an laya bildiğimiz keli me leri vardır. Kelime lere, ke lime birliklerine, dize lere ve dize ler arasın daki ilişkilere, en önemlisi de şiirin bütü nüne yo ğun laşarak metnin öz duygu sunu seze bilir ve bunu yine kelime­ lerle ifade ede biliriz. Ancak bu ifade ediş anına ka dar geçen sü rede bir kaç aşa malı ve aynı zamanda iç içe geçmiş dört farklı kayıp söz konusu ol maktadır. Duygula rın hisse dildiği andan iti ba ren giderek unutulması veya sonraki hatırla maların ilk du yul­ duğu anın yerini tut maması gerçe ğin den ha reketle, şairin bir hissi ilk duyduğu andan sonra hissettikle rini/yaşadıklarını di zelere akta rırken yaşadığı kayıp birinci ka yıptır. Ke limeler, kifayetsiz likleri sebebiyle, duyu lanları ilk andaki hislenişi vermek bir ta­ rafa, dizelere dö kerken hatır lanmaya çalışı lanları bile bire bir yansıtmak tan uzaktır. Bu da ikinci kayıptır. Üçüncü kayıp oku run, şairin duydukla rını anlamaya çalışırken onun hissettik lerine yaklaşamama so ru nundan doğan kayıp; dör dün cüsü ise okurun, şiirin te masını ifade ederken yine ke limelerin duyguları anlatmak ba kımın dan sahip oldukları yeter sizlikten kay nak lanan kayıptır.

2. Şairlerin ele aldığı ev rensel ve ge nel ge çerliği olan, tek başına hemen hemen hiçbir duygu veya düşünce de ğeri taşıma yan ‘aşk, sonsuzluk, ölüm…’ gibi keli meler 27 Mehmet Kaplan, Şiir Tahlilleri 2, Dergâh Yayınları, İstanbul 1998, s. 100­106.

(14)

ancak ‘konu’ ola bilirler. Oysa te mayı şai rin duyduklarının özü verebilir an cak. Çün­ kü tema, ko nunun tekli ğinden çı kan, ama çe şitle nen, fark lılaşan, duygu­düşünce ve hayal leri okurun hissetmesini sağ la yan bir canlı ögedir. Yani te mayı be lirleyen konu değil, aksine konuyu be lirleyen te ma dır. Kı sacası önce tema doğar şai rin kal binde/ zihninde, sonra ortaya “şiir” çı kar. Okurlar da o şiirin konusunu –ço ğun lukla– hemen tespit ede bi lirler, ancak temayı bul makta zorla nırlar. Çünkü şairin o şiirin bütününe olduğu kadar farklı birimle rine yer leştir diği sade veya karma şık duygu ve düşünce­ leri, bunlar arasın daki ilişkileri tam olarak anla ma mış ve yakalayama mışlardır. O sebeple bir şiirin tema sını bula bilmek için şiir üze rinde biraz fazlaca düşünmek, şiirin yansıt tığı duyguyu duymak için özel çaba har camak ge rekir. Yani şi iri anla mak her za man kolay görünür, ancak gerçek böyle değil dir. Söz gelişi Yahya Kemal’in şu ilgi çekici tec rübesi bu ko nuda önemli bir fikir vermektedir: “Meselâ ben Baudelaire’pe­ rest ol mama rağ men bir sahifedeki şiirini o zaman anla yıp, öteki sahi fedeki şii rini seneler sonra an lamışım dır.”28

3. Şiirlerin konu ve temalarının çoğu zaman birbirine karıştırıldığı açık bir ger­ çektir. Söz gelişi Yahya Kemal’in “Açık De niz”inin konusu ‘sonsuz luk’ tur veya bazı araştırmacı la rın tema olduğunu söylediği ‘son suzluk duy gusu’dur; an cak sonsuzluk duygu ve düşün ce sinin ne ka dar çok farklı şe kil lerde teza hür edebile ce ğini dahi kes­ tirmemizin mümkün ol ma dığı bir ev rende yaşı yoruz. Bin lerce çeşit duygu ve düşün­ cenin, akıl al maz hayallerin, sa niye den daha kısa za man di limlerinde geli şen, değişen ve çatışan his lerin, algıların ve anla yışların var ol duğu bir hayatın içinde son suzluğun tek bir şekilde anlaşılması ve anlatılması kadar ger çekler den uzak bir şey ola maz. O hâlde neredeyse her sonsuzluk konulu şiirin bir biriyle ben zeşen veya birbirinden farklı te malarının ola bileceğini unutmamak gerekir. Kısa cası konunun tek liği, tema­ nın ise çeşitli liği prensibi her zaman dikkate alınmalıdır. Söz ge lişi ‘aşk’ bir ko nu­ dur, ancak edebi yatımızda bu güne kadar bin lerce aşk şiiri yazılmıştır. Bu şi irlerin her bi rinde aşkın farklı yönleri, farklı aşk tür leri, birbirinden birçok noktada ayrılan aşkı anlayış ve algı la yış örnekleri, şairle rin aşk yaşantılarının değişik tezahürleri iş­ lenmiştir. Üstelik aşkın aynı açıdan ele alın dığı şiir lerde bile her şairin, hatta aynı şai­ rin dahi o hissi du yuşu, aktarışı, söy lemi farklılaşa bil mektedir. Bütün bu düşünceler aynı konunun işlendiği birçok şiirde farklı te maların ola bile ceğini göstermektedir. Diğer ta raftan yine de insan zihni nin anlamayı kolay laştırmak için sınıflandırmaya başvurduğu ve aynı konunun işlendiği şiirle rin te mala rında da bazı benzerlik ve aynî­ likler görülebile ceği unutulmama lıdır.

4. Bazı şiirlerin teması bir veya iki­üç kelimeyle değil, neredeyse cümle boyu­ tundaki bir ifa deyle dile getirilebilmektedir. Yani temayı iki veya üç kelimeyle anlat­ mak gibi bir zo runluluk yoktur. Şiirin öz duygu veya düşüncesi, eğer temasını kısaca 28 Sermet Sami Uysal, Yahya Kemal’le Sohbetler, Kitap Ya yınları, İstanbul 1959, s. 122.

(15)

ifade için yeterli de ğilse o zaman temayı bir cümleyle belirtmek yerinde olacaktır. Söz gelişi Şerif Aktaş, Cahit Sıtkı’nın “Korktuğum Şey” başlıklı şiirinin temasını şöyle ifade etmiştir: “Öyleyse metnin teması, yaşama sevinci ile bu sevinci yok eden yalnız lık ve çaresizlikten kaynağını alan yok olma endişesidir.”29

5. Her şair ve yazarın çoğu eserinin üslup, işleyiş, bakış açısı değişmekle bir likte bir şairin çoğu şiirinde belli başlı ko nuların ve temaların dışına çıkmadığı da yapı­ lan araştırma larda tespit edil miştir. İşlediği konu ve temalar açısından bazı şa irlerde di ğerle rine göre daha fazla çeşitlilik görülse de as lında her şair ve yazarın, ‘mono­ thematique’ ve ‘etymon spirtuel’ teo ri leri nin de desteklediği üzere, bir kaç konu veya tema etrafında eser lerini ya rattığı isabetli bir görüş olarak telakki edilmektedir.

6. Türkiye’de tema terimi üzerine çok düşünülmediği, birbiriyle çelişen ta nım­ lardan hareket eden bazı araştırmacıların bu tanım lar üzerinde hiç kafa yormadan, bun ların doğ rulu ğunu sorgulama dan araştırma larını yürüttüğü gö rülmektedir. Aka­ demik çevrelerde te manın ne oldu ğunun yeterince bilin memesi , –terimin sınırları bilinme yince ve üzerine uzun uzun düşü nülme yince– do ğal olarak şiirle rin temaları­ nın doğru tespit edilemeyişi sonucunu ortaya çı karmakta, bu da akademik ça lışma­ ların sıra danlaş masına yol açmaktadır.

7. Yukarıda Cuddon ve Lopez’in tanımlarından yapılan çevirilerde görül düğü üzere bu Batılı kay nakların temaya bakışı da bu çalışmadaki bakış açısıyla ay nıdır. An cak yine de Batı dil tarihinde te maya yüklenen anlamlar açısından ol duğu kadar, ede bi yat araştırma ve metin çözümleme çalışmala rında da Batılı araştırma cıla rın bu terimi na sıl an ladıklarının uzun soluklu bir çalışmayla dikka tlere sunulması büyük önem taşı makta dır.

8. Bu makalede “tema” terimiyle ilgili ileri sürülen görüşler mutlak değildir. Bu se beple tema ko nusunda farklı düşünen akademisyenlerin hem bu yazıda görebildik­ leri ek sikleri gidermelerini veya yanlışları düzeltmelerini hem de “tema”nın anlaşıl­ masına katkıda bulunmalarını temenni ediyorum.

KAYNAKLAR

Aktaş, Şerif, “Halit Ziya Uşaklıgil’in Romanlarında Tema”, Türk Dili, S 529, Ocak 1996, s. 107­115.

, Yakup Çelik ve Mustafa Karaşahin, Lise Türk Edebiyatı 9, Bilge Ders Kitap ları Ya yın­ cılık, Ankara 2005.

, Şiir Tahlili –Teori Uygulama–, Akçağ Yayınları, Ankara 2009. Alptekin, Turan, Bir Kültür Bir İn san, Nakışlar Ya yın ları, İstanbul 1975. Boynukara, Hasan, Modern Eleştiri Terimleri, Boğa ziçi Yayınları, İstanbul 1997. 29 Şerif Aktaş, Şiir Tahlili –Teori Uygulama–, s. 240.

(16)

Cuddon, J.A., Dictionary of Literary Terms&Literary Theory, Penguin Books, London 1999. Çetin, Nurullah, Şiir Çözümleme Yöntemi, Öncü Bası mevi, Ankara 2003.

Çetişli, İsmail, Edebiyat Sanatı ve Bilimi, Akçağ Ya yınları, Ankara 2008.

Çıkla, Selçuk, “Halit Ziya ve Mehmet Rauf’un Hayatları ile Roman ları”, Dergâh, S 142, Ara­ lık 2001, s. 14­17.

Issı, Ahmet Cüneyt, “Çile’nin Ukde’si: Uyanıklığın Çilesi”, Bi lim ve Aklın Aydınlı ğında Eği-tim, S 63, Mayıs 2005, 46­48.

Kaplan, Mehmet, Şiir Tahlilleri 2, Dergâh Yayınları, İstanbul 1998.

Karakuş, Hidayet, “Nâzım’ın Şiirinde Temalar”, 100. Doğum Yıl Dönümünde Nâzım Hik met’e Ar mağan, Kültür Ba kanlığı Yayınları, Ankara 2002, s. 21­114.

Karataş, Turan, Ansiklopedik Edebiyat Terimleri Sözlüğü, Akçağ Yayınları, 2. b., An kara 2004. Kısakürek, Necip Fazıl, Çile, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2005.

Korkmaz, Ramazan, İkaros’un Yeni Yüzü Cahit Sıtkı Tarancı, Akçağ Yayınları, Ankara 2002. Lopez, Diana Lyn, “Theme”, 16.06.2012 tarihinde

http://litera1no4.tripod.com/themepoet-ry_frame.html adre sinden erişildi.

Mengi, Mine, “Divan Şairinin Dilindeki Edebiyat Terimleri”, Di van Şiiri Yazıları, Akçağ Ya­ yınları, An kara 2000, s. 13­21.

Moran, Berna, Edebiyat Kuramları ve Eleştiri, İletişim Yayınları, İstanbul 2008.

Önal, Mehmet, “Yeni Türk Edebiyatında Terimleşme ve Te matik Yapı Meselesine Dâir Dü­ şün ce ler”, Prof. Dr. Dursun Yıldı rım Armağanı, 1998, s. 271­279.

, Yeni Türk Edebiyatı-En Uzun Asrın Edebiyatına Teorik Bir Yaklaşım, 2. Kitap, Akçağ Ya yın ları, Ankara 2009.

Özbalcı, Mustafa, “Şiire ve Şâire Dair Bazı Notlar”, Kültür Köp rüsü, Akçağ Ya yın ları, Ankara 2000, s. 85­105.

, “Şiir Üzerine Düşünceler”, Kültür Köp rüsü, Akçağ Yayın ları, Ankara 2000, s. 106­149. Özdemir, Emin, Yazınsal Türler, Bilgi Yayınları, Ankara 2002.

Sartre, Jean­Paul, Edebiyat Nedir, çev. Bertan Onaran, Can Yayınları, İstan bul 2005. Şener, Muhsin, “Kolayı Seçme Rahatlığı”, Şiir Odası, S 2, 2000, s. 12­13.

Tarancı, Cahit Sıtkı, Otuz Beş Yaş, Can Yayınları, 7. b., İstanbul 1992.

Tural, Sadık Kemâl, “Şiirin Dünyasına Yaklaşmak III”, Konevî, S 13, Ekim 1983, s. 5­9. Uysal, Sermet Sami, Yahya Kemal’le Sohbetler, Kitap Ya yınları, İstanbul 1959.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kanında kurşun yüksek çıkan işçiler Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi’nde bazen birkaç hafta, bazen birkaç ay tedavi görüyor, sonra yine işbaşı yapıyor.. Kurşun bir

Eğlence parkları herkes için ilgi odağı olmak istemektedir bunun nedeni oldukça açıktır, yatırım maliyetleri yüksek bir ticari kuruluş olarak eğlence parkları yüksek

• 1950-60 arasında öğretmenler için müze ile eğitim el kitabı, UNESCO Bölge Semineri kitapçığı Türkçe’ye çevrisi, Kültür şuralarında müze eğitimi vurgusu.

180 milyon yıl önce, henüz farklılaşmış bir Y kromozomu ortada yokken, memelilerin ortak atalarındaki cinsiyet belirleyen sistemin nasıl çalıştığı, bir bireyin dişi

vahiy denen özel bir yolla ulaştıracağını bildirir 10. Bu sebeple İslamda dinî hükümlerin birinci ve en önemli kaynağı vahiy olan Kur’ân’dır. İslam âlimlerinin

1924 yılında tiyatroya, ayni yıl sine­ maya başlayan Kadri Ögelman yüz­ lerce oyunda rol almış, önce özel topluluklarda sahneye çıktıktan sonra girdiği

Ancak bir kaç kıymetli resmi ile, 19 uncu asırda Barbarosun bay­ rağından kopye edilen bir bayrak vardır.. Bir İki tane de imzalı

A sinistra ne a fotografía il pittore Felix Testa all'inaugurazione del­ la personale tenuta alla Galleria Cívica d'Arte Moderna di