• Sonuç bulunamadı

Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi"

Copied!
38
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sorumlu Yazar: Önder Baltacı, Dr.Öğr.Üyesi, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi, Türkiye, baltacionder@gmail.com, ORCID ID: 0000-0002-9974-8507.

Ömer Faruk Akbulut, Lisansüstü Öğrencisi, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Türkiye, omerfaruk2540@gmail.com, ORCID ID: 0000-0001-5152-8102.

Atıf için: Baltacı, Ö. & Akbulut, Ö.F. (2020). Psikolojik danışman adaylarının çocuk haklarına ilişkin tutumlarının yordayıcısı olarak çocuğa yönelik şiddete duyarlık Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi, 21(2), 1025- 1062.

http://kefad.ahievran.edu.tr

Ahi Evran Üniversitesi

Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi

ISSN: 2147 - 1037

Sensitivity to Child Violence as a Predictor of Psychological

Counseling Candidates' Attitudes Towards Child Rights

Önder Baltacı

Ömer Faruk Akbulut

Article Information Abstract

The purpose of this study is to examine the sensitivity of children towards violence as a predictor of attitudes towards children's rights in counseling candidates. The research was carried out with the relational screening model, which is one of the quantitative research methods. The study group of the research consists of 200 candidates for psychological counselors studying at the Department of Guidance and Psychological Counseling of a public university in Central Anatolia in the fall semester of the 2018-2019 academic year. In the research, the Sensitivity Towards Child Violence Scale developed by Özyürek (2017) to determine the sensitivity of psychological counselor candidates to violence against children, and the Attitude Scale towards Children's Rights developed by Karaman Kepenekçi (2006) to determine their attitudes towards children's rights. As a result of the research, the levels of psychological counselor candidates' sensitivity to violence against children were found high and their attitudes towards children's rights were high. In addition, while the level of psychological counselor candidates' sensitivity to violence against children varies according to the class level variable; their attitudes towards children's rights differed significantly based on gender and grade level variables. The results of the research were discussed in the light of the literature and suggestions were made.

Received: Revised: Accepted: 18.10.2019 11.02.2020 24.04.2020 Keywords: Children’s Rights, Violence Against Children, Psychological Counselor.

Psikolojik Danışman Adaylarının Çocuk Haklarına İlişkin

Tutumlarının Yordayıcısı Olarak Çocuğa Yönelik Şiddete Duyarlık

Makale Bilgileri Öz

Bu araştırmanın amacı psikolojik danışman adaylarında çocuk haklarına ilişkin tutumun yordayıcısı olarak çocuğa yönelik şiddete duyarlılıklarını incelemektir. Araştırma nicel araştırma yöntemlerinden birisi olan ilişkisel tarama modeli ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın çalışma grubunu, 2018-2019 akademik yılı güz döneminde, İç Anadolu’da bir devlet üniversitesinin Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı’nda öğrenim gören 200 psikolojik danışman adayı oluşturmaktadır. Araştırmada, psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlıklarını belirlemek için Özyürek (2017) tarafından geliştirilen Çocuğa Yönelik Şiddete İlişkin Duyarlık Ölçeği ve çocuk haklarına ilişkin tutumlarını belirlemek için Karaman Kepenekçi (2006) tarafından geliştirilen Çocuk Haklarına İlişkin Tutum Ölçeği kullanılmıştır. Araştırma sonucunda, psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık düzeyleri yüksek, çocuk haklarına ilişkin tutum düzeyleri ise çok yüksek bulunmuştur. Ayrıca psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık düzeyleri sınıf düzeyi değişkenine göre anlamlı bir farklılık gösterirken; çocuk haklarına ilişkin tutumları cinsiyet ve sınıf düzeyi değişkenlerine göre anlamlı bir farklılık göstermiştir. Araştırma sonuçları literatür ışığında tartışılmış ve önerilerde bulunulmuştur.

Yükleme: Düzeltme: Kabul: 18.10.2019 11.02.2020 24.04.2020 Anahtar Kelimeler: Çocuk Hakları, Çocuğa Yönelik Şiddet, Psikolojik Danışman.

(2)

1026

Giriş

İnsan hakları ve demokrasi kavramlarının yaygınlaşmasıyla birlikte, çocuk hakları kavramı üzerinde sık durulan bir konu haline gelmiş ve Dünya’daki birçok devlet yasalarıyla çocuklara yönelik hakları koruma altını almıştır. Son dönemlerde yaşanan ve devam eden olaylar ile birlikte; çocukların savaş mağduru olmaları ve göçe sürüklenmeleri, yoksulluk içinde yaşamlarını sürdürmeleri, eğitim konusunda eksik kalmaları ve sağlık bakımı görememeleri, aileleri tarafından bir ekonomik kazanç kaynağı olarak görülerek bir işte çalıştırılmaları ve çocuğa yönelik ihmal, istismar ve şiddet oranlarının giderek artması çocuk hakları konusunun yeniden gündeme getirilmesini gerektiği düşünülmektedir.

İlk olarak yetişkinleri temel alan haklar belirlenmişken daha sonra çocukların da önemli haklara sahip olduğunu (Erdoğan, 2011) ve bu hakların belirlenmesi gerektiği tartışmaları sonucunda 1989 yılında Birleşmiş Milletler öncülüğünde çocuğun gelişim, yaşam, eğitim, korunma, sosyal ve bilgiye erişim haklarını içine alan evrensel çocuk hakları oluşturulmuş ve ülkemizde de 1994 yılında bu haklar onaylanmıştır (Doğan, 2002; Erbay, 2013a; Karakaş ve Çevik, 2016; Karaman-Kepenekçi ve Baydık, 2009; Osler ve Starkey, 1998; UNICEF, 2004). Çocuk Hakları Sözleşmesiyle; anne-babalar ve çocuklar arasındaki ilişki, babaların çocuklarına karşı sorumlulukları, çocukların anne-babalarına karşı hakları ve devletin bu hakların yerine getirilmesindeki sorumlulukları açıkça belirlenmiştir. Sözleşme kapsamında; çocuklar arasındaki ayrımcılığın önlenmesi, çocuğun yüksek yararı, yaşama ve gelişme hakkı ile çocukların görüşlerinin dikkate alınması olarak dört temel ilkeye dayandırılmıştır (Leblebici ve Çeliköz, 2017; UNICEF, 2004; Yurtsever Kılıçgün, 2011).

İnsan hakları kavramı içerisinde bulunan çocuk hakları; dünyadaki bütün çocukların çocuk olmalarından kaynaklanan; iyilik ve mutluluk içinde yaşamaları, ihmal ve istismarlardan korunmuş sağlıklı bir yaşam sürdürmeleri ve yalnızca çocukluklarını yaşamaları için oluşturulmuş; fiziksel, psikolojik ve sosyal olarak sağlıklı gelişebilmeleri için hukuk kuralları ile koruma altına alınmış haklar dizisi olarak tanımlanmaktadır (Akyüz, 2000; Erbay, 2013b; Karaman-Kepenekçi, 2006; Polat, Kayabeyoğlu ve Ağrıtmış, 2001; Yeşilkayalı ve Yıldız Demirtaş, 2016). Çocukların sahip oldukları hakları 4 temel çerçevede ele alabiliriz. Bu haklardan yaşama hakkı; çocukların yeterli yaşam standartları ve sağlık hizmetlerinden en iyi şekilde yararlanmasını sağlayan ve barınma, beslenme gibi temel gereksinimlerini karşılanmasını amaçlayan bir hak olarak tanımlanabilmektedir. Gelişme hakkı; çocukların eğitim, oyun oynama, kültürel etkinliklere katılma, düşünce, din ve vicdan özgürlüklerine sahip olmasını sağlayan ve kendini gerçekleştirebilmesini amaçlayan bir haktır. Bir başka temel çocuk hakkı olan katılım hakkı; çocukların başta aile olmak üzere toplumda aktif bir rol kazanmasını, görüşlerini ifade etmesini amaçlayan, kendisini ilgilendiren konularda kararını açıklama ve dernek kurma gibi konuları içerisine bir hak olarak tanımlanabilmektedir. Son olarak korunma hakkı ise; çocukların yaşamlarında ihmal, istismar ve şiddet gibi yaşamlarını olumsuz olarak

(3)

etkileyebilecek durumlara karşı korunmasını amaçlayan bir hak olarak karşımıza çıkmaktadır (Akyüz, 2000; Dinç, 2015; Polat, 2007). Çocukların sahip oldukları bu temel haklar, onların gelişimini olumsuz olarak etkileyen bir durum olan şiddeti, çocuk hakları ihlali olarak ele almaktadır (UNICEF, 2004).

Çocuğa yönelik şiddet; çocukların fiziksel, zihinsel ve psikolojik sağlıklarına zarar veren ve gelişimlerini olumsuz yönde etkileyen tutum ve davranışlara maruz bırakılmaları olarak ifade edilebilir (Jaffe, 2018). Gerçekleşen bu şiddet, gelişimlerini henüz tamamlamamış olan ve savunma bakımından daha hassas bir konumda olan çocukları diğer bireylere göre daha derinden etkilemektedir (Bahar, Savaş ve Bahar, 2009; Polat, 2007; Şenol ve Mazman, 2014). Çocuğa yönelik şiddet fiziksel, duygusal, ekonomik, cinsel ve siber olarak gerçekleşebilmektedir. Fiziksel şiddet; çocuğun, bakımından sorumlu olan kişi veya kişiler tarafından dayak ve darp görmesi ile yaralanması veya ölmesi ile sonuçlanan şiddet türüdür. Dayaklar, yanıklar, kesici travmalar, zehirlenmeler ve boğulmalar fiziksel istismar davranışları olarak ele alınabilir (Çubukçu ve Dönmez, 2012; Sağır ve Gözler, 2013). Duygusal veya başka bir ifadeyle psikolojik şiddet; çocuğun bakımında sorumlu olan ve yakın çevresinde bulunan kişiler tarafından, çocukları etkileyen tutum ve davranışlara maruz bırakarak veya gereksinim duydukları sevgi, ilgi ve bakımdan mahrum bırakılarak psikolojik yıpranmasına neden olan, duygusal gelişimini ve benlik saygısını derinden etkileyen durumlardır (Hergüner, 2011; Sağır ve Gözler, 2013). Çocuklara karşı aşağılayıcı, reddedici ve umursamaz bir tavır sergilenmesi, onlara kötü söz söylenmesi, hakaret edilmesi, lakap takılması, olumsuz ifadelerle etiketlenmeleri birer duygusal istismar davranışı olarak söylenebilir (Öztürk, 2011; Yolcu, 2009). Bir başka şiddet türü olan ekonomik şiddet; çocuğun ekonomik açıdan zor durumda bırakılması veya bir maddi kazanç olarak görülmesi durumudur (Şenol ve Mazman, 2014). Son dönemlerde üstünde sıklıkla durulan cinsel şiddet; çocuğun bir yetişkin tarafından cinsel doyum sağlamak amacıyla kullanılması olarak tanımlanan ve çocuk açısından etkilerinin yaşam boyu devam edebileceği ahlaki ve evrensel bir sorundur (Bulut, 2007; Doğan, 2009; Kara, Biçer ve Gökalp, 2004; Yiğit, 2008). Teknolojinin gelişmesiyle birlikte ortaya çıkan ve gün geçtikte görülme sıklığı artan siber şiddet; bilgi ve iletişim teknoloji araçları kullanılarak çocuğun şiddete maruz kalma durumudur (Ayas ve Horzum, 2010; Kavuk Kalender, Keser ve Tugun, 2019). Çocuğa yönelik gerçekleştirilen bu farklı şiddet türlerinin ortak noktası; yaşadıkları bu şiddetin veya şiddetlerin çocukların fizyolojik, psikolojik ve sosyal olarak bir bütün halinde gelişimini olumsuz yönde etkilemesi ve çocuğun şiddeti öğrenerek yaşamında gerçekleştirmesine neden olmasıdır. (Arslan, Hamarta, Arslan ve Saygın, 2010; Çetinkaya Yıldız ve Hatipoğlu Sümer, 2010; Davarcı ve Kayıklık, 2016; Gelinas, 2003; World Health Organization, 2014).

Geleneksel eğitimin cezayı ve şiddeti bir öğretim yöntemi olarak kullanması çocukların şiddete tanık olmalarına veya maruz kalmalarına yol açmaktadır. Çağdaş eğitimle birlikte bu tür uygulamalardan vazgeçilmesine rağmen günümüzde okul ortamlarında şiddetin varlığı etkisini azaltmasına rağmen halen görülen bir olgudur. Çocuklar onlar için güvenli bir ortam olan okulda;

(4)

1028

arkadaşları, okul yöneticileri ve hatta öğretmenleri tarafından şiddete maruz kalabilmektedirler (Aküzüm ve Oral, 2015; Aygen ve Açık, 2014; Durmuş, 2013; Kızmaz, 2006). Okulda yaşanan bu şiddet, diğer şiddet durumlarında yaşanan sonuçları içermekle birlikte okul ikliminin de bozulmasına neden olmaktadır. Ayrıca bu şiddet olayları, okul ortamını güvensiz hale getirmekte, çocuğun akademik başarısını olumsuz etkilemekte, öğrenme-öğretme süreçlerine zarar vererek çocuğun okula karşı olumsuz tutum geliştirmesine ve saldırgan davranışlar göstermesine yol açabilmektedir (Aküzüm ve Oral, 2015; Furlong ve Morrison, 2002; Leff, Power, Manz, Costigan ve Nabors, 2001; Terzi, 2007; Uzbaş, 2009).Yapılan araştırmalarda; şiddete maruz kalan veya tanık olan çocukların; saldırganlık eğilimleri (Ayan, 2007; Jonson-Reid, 1998) göstedikleri ve depresyon (Flannery, Singer, Williams ve Castro, 1998; Gelinas, 2003; Griffin ve Gross, 2004; Kapçı, 2004) düzeylerinin yüksek olduğu, saplantılı bağlanma geliştirdikleri (Deniz, 2006), psikolojik travma semptomlarının fazla olduğu (Flannery ve diğerleri, 1998 ; Gelinas, 2003), düşük benlik saygısına sahip oldukları (Kapçı, 2004), akranlarıyla ilişkilerini olumsuz olarak etkilediği (Griffin ve Gross, 2004) değerlendirilmektedir. Bu araştırmalar değerlendirildiğinde; şiddete maruz kalan veya tanık olan çocukların fiziksel, psikolojik ve sosyal açıdan olumsuz etkiler yaşadıkları söylenebilir. Bu kapsamda çocukların haklarını koruyan uluslararası belge niteliği taşıyan çocuk hakları sözleşmesi bu durumda önem kazanmaktadır.

Çocuğun gelişimini olumsuz yönde etkileyen şiddet davranışı, çocuk hakları sözleşmesinde yer alan birçok madde ile bir çocuk hakları ihlali olarak ifade edilmiştir. Çocuk hakları sözleşmesinde yalnızca sağlıklı bir yaşam sürdüren çocukların değil; özel gereksinime sahip, korunmaya muhtaç, ihmal, istismar ve şiddete maruz kalan çocukların da haklarına yer verilmiştir. Bu haklar çerçevesinde çocukların bu olumsuz durumlardan korunması ve sağlıklı bir yaşam sürmeleri amaçlanmıştır (Freeman, 2000; Gökler, 2009; Karaman-Kepenekçi ve Baydık, 2009; Sağır, 2013). Bu sözleşmenin altıncı maddesinde; her çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu, çocuğun hayatta kalması ve sağlıklı bir şekilde gelişmesi için çaba gösterilmesi gerektiğini, dokuzuncu maddesinde; çocuğun ihmal ve istismar durumları ile karşı karşıya kalındığında anne-babasından ayrılması gerektiğini, on dokuzuncu maddesinde; çocuğun şiddet, ihmal ve istismar gibi çocuğun gelişimini olumsuz etkileyen durumlara karşı önlemler alınması gerektiğini, yirmi üçüncü maddesinde; özel gereksinimli çocukların sağlıklı bir şekilde gelişmelerine ve korunmalarına yönelik hizmetler yürütülmesi gerektiğini, yirmi dördüncü maddesinde; çocuğun en üst düzeyde sağlık hizmetlerinden yararlanması gerektiğini, yirmi yedinci maddesinde; çocuğun fiziksel, psikolojik, ahlaksal ve toplumsal gelişmesini sağlayacak yeterli bir hayat seviyesine hakkı olduğunu, otuz ikinci maddesinde; çocuğun ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte çalıştırılmasına karşı korunmasını, otuz üçüncü maddede; çocukların uyuşturucu ve zararlı maddelere karşı önleyici hizmetlerin yürütülmesi gerektiğini, otuz dördüncü ve otuz beşinci maddelerde; çocuğun her türlü cinsel sömürüye ve cinsel suistimale karşı

(5)

korunması gerektiğini, otuz yedinci maddede; hiçbir çocuğun işkenceye, cezaya, aşağılayıcı muameleye tabi tutulmaması gerektiği vurgulanmıştır (UNICEF , 2004).

Çocuk hakları sözleşmesinde yer alan birçok madde ile çocuğa yönelik şiddet bir çocuk hakları ihlali olarak tanımlanmış ve şiddete yönelik devletlerin gerekli önleyici ve iyileştirici çalışmaları yapmaları istenmiştir. Çocukların okula başlamasıyla birlikte okul, günlük vakitlerinin önemli bir bölümünü geçirdikleri mekân haline gelmektedir. Okullarda psikolojik danışmanlar, çocukların psikolojik ve sosyal gelişimlerine destekte bulunmakta ve yaşadıkları problemlerin çözümünde önemli bir konumda yer almaktadırlar (Aviles, Anderson ve Davila, 2006; Uzbaş, 2009; Yeşilyaprak, 2016). Ayrıca okul psikolojik danışmanları öğrencilerin karşı karşıya kalabilecekleri birçok problemin ortaya çıkmasını önlemek veya sorun ortaya çıktı ise hızlı bir şekilde çözüme kavuşturabilmek için önleyici rehberlik hizmetleri yürütmektedirler. Bu açıdan çocuğun şiddete maruz kalmasını önlemek veya maruz kaldıysa iyileştirici çalışmaları yürütmek okul psikolojik danışmanlarının başlıca görevleri arasındadır (Korkut Owen, 2017; Savi Çakar, 2018). Okul psikolojik danışmanları okullarda şiddeti önlemeye ve şiddete maruz kalan öğrencilere gerekli hizmetlerin yürütülmesine öncülük etmektedirler (Karabıyıklı, 2017; Sağır ve Gözler, 2013; Taner ve Gökler, 2004; Tugay, 2008). Türkiye’de Çocuk İstismarı ve Aile İçi Şiddet Araştırmasının bulgusuna göre; herhangi bir istismara maruz kalan çocukların yalnızca yaklaşık %20’sinin okul psikolojik danışmanı ya da başka bir öğretmeni ile bu durumu paylaştığı diğerlerinin ise bu istismar durumunu paylaşmadığı belirtilmiştir. İstismar davranışını okul psikolojik danışmanına ya da öğretmenine ileten çocukların %85’inin bu paylaşmanın kendisine faydalı olduğunu söylemiştir. Bu bulgu, öğretmenlerin ve okul psikolojik danışmanlarının istismara ilişkin durumlardaki etkililiğini ortaya koymaktadır (SHÇEK ve UNICEF, 2010).

Bütün bunlar değerlendirildiğinde, meslek yaşamlarında çocuklara psikolojik danışma ve rehberlik hizmeti verecek olan psikolojik danışman adaylarının çocuk haklarına ilişkin bilgi, beceri ve tutumları ile çocuğa yönelik şiddete duyarlıkları çocuklarla kuracakları nitelikli etkileşim açısından önem taşımaktadır. Bu kapsamda psikolojik danışman adaylarının sahip oldukları çocuğa yönelik şiddete duyarlılık düzeyi çocuk haklarına ilişkin tutumu açıklamada önemli bir yordayıcı olarak düşünülmektedir.

Araştırmanın Amacı

Bu araştırmanın amacı, psikolojik danışman adaylarında çocuk haklarına ilişkin tutumun yordayıcısı olarak çocuğa yönelik şiddete duyarlılıklarını incelemektir.

Araştırmada, bu genel amaç doğrultusunda aşağıdaki alt amaçlara cevap aranmıştır:

• Psikolojik danışman adaylarının çocuk haklarına ilişkin tutum ve çocuğa yönelik şiddete duyarlılık düzeyleri cinsiyet, eğitimde fiziksel cezayı etkili bir yöntem olarak görme durumu,

(6)

1030

çocuk hakları sözleşmesini okuma durumu ve çocuklarla iletişimlerini arttıracak eğitimlere katılma sıklığı değişkenlerine göre anlamlı bir farklılaşma göstermekte midir?

• Psikolojik danışman adaylarının çocuk haklarına ilişkin tutum düzeyleri ile çocuğa yönelik şiddete duyarlılık düzeyleri arasında ne düzeyde bir ilişki vardır?

• Psikolojik danışman adaylarında çocuğa yönelik şiddete duyarlılık düzeyleri çocuk haklarına ilişkin tutum düzeylerine ne düzeyde yordamaktadır?

Yöntem

Psikolojik danışman adaylarının çocuk haklarına ilişkin tutum düzeyleri ile çocuğa yönelik şiddete duyarlık düzeyleri arasındaki ilişkiyi çeşitli değişkenler açısından inceleyen bu araştırmada tarama modellerinden birisi olan ilişkisel tür kullanılmıştır. İlişkisel türü tarama modellerinde, iki veya daha fazla değişken arasında birlikte değişimin varlığını ve düzeyini belirlemek amaçlanmaktadır (Büyüköztürk, Kılıç Çakmak, Erkan Akgün, Karadeniz ve Demirel, 2018; Karasar, 2015).

Çalışma Grubu

Araştırmanın çalışma grubunu 2018-2019 akademik yılı güz döneminde, İç Anadolu’da bir devlet üniversitesinin Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı’nda öğrenim gören ve araştırmaya gönüllü olarak katılmayı kabul eden 140’ı (%70,0) kadın 60’ı (%30,0) erkek olmak üzere toplam 200 psikolojik danışman adayı oluşturmaktadır. Tablo 1’de araştırma grubuna ilişkin demografik bilgiler yer almaktadır.

Tablo 1. Çalışma grubunda yer alan psikolojik danışman adaylarına ilişkin demografik bilgiler

Değişkenler n % Cinsiyet Erkek Kadın 140 60 70 30 Sınıf Düzeyi 1 2 3 4 50 50 50 50 25 25 25 25 Toplam 200

Tablo 1 incelendiğinde; araştırmaya katılan psikolojik danışman adaylarının 140’ı kadın, 60’ı erkektir. Çalışma grubunu psikolojik danışman adaylarından 50’si 1.sınıf, 50’si 2.sınıf, 50’si 3.sınıf ve 50’si 4.sınıf olmak üzere toplam 200 öğrenciden oluşmaktadır.

İşlem

Veri toplama sürecinde öncelikli olarak hem ölçekleri kullanmak hem de araştırmayı gerçekleştirmek için gerekli izinler alınmıştır. Araştırmaya katılan psikolojik danışman adaylarına araştırmanın amacı ile ilgili ve ölçekler ile ilgili bilgi verilmiştir. Araştırmaya katılımın gönüllük esasına dayalı olduğu bildirilmiş ve katılmak istemeyen kişiler araştırmaya dâhil edilmemiştir.

(7)

Veriler, tek oturumda toplanmıştır. Veri toplama süreci yaklaşık 15 dakika sürmüştür. Veriler toplandıktan sonra kendi doldurduğu ölçeğin sonuçlarını öğrenmek isteyen kişilere isterlerse sonuçlarının kendileri ile paylaşılabileceği belirtilmiştir. Bu kapsamda öğrenmek isteyen bu kişilerle araştırmanın sonunda iletişim kurulmuştur.

Veri Toplama Araçları

Araştırmada, Özyürek (2017) tarafından geliştirilen “Çocuğa Yönelik Şiddete Duyarlık Ölçeği” ve Karaman Kepenekçi (2006) tarafından geliştirilen “Çocuk Haklarına İlişkin Tutum Ölçeği” ölçme araçları kullanılmıştır. Her iki veri toplama aracı için, ölçeği geliştiren araştırmacılardan ölçeği kullanmak için e-posta yoluyla izin alınmıştır. Ayrıca araştırmacılar tarafından geliştirilen “Kişisel Bilgi Formu” aracılığıyla araştırmaya katılan psikolojik danışman adaylarının demografik bilgileri belirlenmiştir.

Çocuğa yönelik şiddete duyarlık ölçeği: Psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik

şiddete duyarlıklarını belirlemek için Özyürek (2017) tarafından geliştirilen ‘’Çocuğa Yönelik Şiddete Duyarlık Ölçeği” kullanılmıştır. Ölçek, üçlü likert tipinde hazırlanmış, 19 maddeden ve tek boyuttan oluşmaktadır. Ölçekteki 3., 6., 12., 14. ve 18. maddeler olumsuz madde olmakta ve ters puanlanmaktadır. Ölçekten alınabilecek en düşük puan 19 iken en yüksek puan 57’dir. Ölçekten alınan puanın artması çocuğa yönelik şiddete duyarlık düzeyinin yükselmesi anlamına gelmektedir. Ölçeğin güvenirliğini belirlemek amacıyla Özyürek (2017) Cronbach Alpha iç tutarlık katsayısı 0,82 olarak hesaplanmıştır. Ölçeğin yetişkinlerin çocuğa yönelik şiddete duyarlıklarını belirlemek için kullanılabilecek güvenilir bir araç olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu araştırmada ölçme aracının Cronbach Alpha iç tutarlık katsayısı 0,78 olarak hesaplanmıştır.

Çocuk haklarına ilişkin tutum ölçeği: Psikolojik danışman adaylarının çocuk haklarına

ilişkin tutumlarını belirlemek amacıyla Karaman Kepenekci (2006) tarafından geliştirilen Çocuk Haklarına İlişkin Tutum Ölçeği (ÇHTÖ) kullanılmıştır. Ölçekte çocukların yaşamsal, gelişimsel, korunma ve katılım haklarına ilişkin 22 madde bulunmaktadır. Ölçekteki ifadelerin 19’u olumlu, 3’ü olumsuzdur. Ölçek 5’li likert formunda hazırlanmış olup, ölçekten alınabilecek en düşük puan 22 en yüksek puan ise 110’dur. Karaman Kepenekçi (2006) ölçeğin geçerliğine ve güvenirliğine ilişkin yaptığı çalışma sonucunda, ölçeğin tek faktörlü olduğunu, Cronbach Alpha iç tutarlılık katsayısının .85, yarı test güvenirlik katsayısının ise .77 olarak belirlendiğini ifade etmiştir. Ölçeğin yetişkinlerin çocuk haklarına ilişkin tutumlarını belirlemek için kullanılabilecek güvenilir bir araç olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu araştırmada ölçme aracının Cronbach Alpha iç tutarlık katsayısı 0,88 olarak hesaplanmıştır.

Kişisel bilgi formu: Psikolojik danışman adaylarının demografik bilgilerini belirlemek

amacıyla araştırmacılar tarafından Kişisel Bilgi Formu geliştirilmiştir. Bu formda psikolojik danışman adaylarının; cinsiyet, sınıf düzeyi, fiziksel cezayı eğitimde etkili bir yöntem olarak algılama düzeyi,

(8)

1032

çocuk hakları sözleşmesini okuma durumu ve çocuklarla iletişimlerini arttıracak eğitimlere katılma sıklığı gibi değişkenleri belirlemek için sorular yer almaktadır.

Verilerin Analizi

Araştırmanın verileri toplandıktan sonra SPSS paket programına girilmiştir. Daha sonra araştırmanın alt problemlerine bağlı olarak uygun veri analizleri yapılmıştır. İlk olarak psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık ve çocuk haklarına ilişkin tutum düzeylerini belirlemek için frekans, yüzde, ortalama ve standart sapma hesaplanmıştır. Psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık ve çocuk haklarına ilişkin tutum düzeylerinin cinsiyet, sınıf düzeyi, fiziksel cezayı eğitimde etkili bir yöntem olarak algılama düzeyi, çocuk hakları sözleşmesini okuma durumu ve çocuklarla iletişimlerini arttıracak eğitimlere katılma sıklığı gibi değişkenlere göre farklılıkları incelemek için farklılaşma testleri olan t-testi ve ANOVA-testi yapılmıştır. Sonrasında psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık düzeyleri ile çocuk haklarına ilişkin tutum düzeyleri arasındaki ilişki düzeyini belirlemek için Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon Analizi yapılmıştır. Son olarak ise psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık düzeylerinin çocuk haklarına ilişkin tutum düzeylerini ne düzeyde yordadığını belirlemek için Basit Doğrusal Regresyon Analizi yapılmıştır.

Psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık düzeylerini belirlemek için kullanılan üçlü likert tipi ölçekten elde edilen verilerin çözümlemesi yapılırken ((Aralık Sayısı / Likert Tipi) x Madde Sayısı) formülü kullanılarak aralık katsayısı ((2/3) x 19) 12,66 olarak hesaplanmıştır. Ayrıca psikolojik danışman adaylarının çocuk haklarına ilişkin tutum düzeylerini belirlemek için kullanılan beşli likert tipi ölçekten elde edilen verilerin çözümlemesi yapılırken aralık katsayısı ((4/5) x 22) 17,6 olarak hesaplanmıştır. Tablo 2’de ölçeklerden elde edilen verilerin değerlendirilmesinde benimsenen düzeylere ilişkin aralık katsayılarına ilişkin bilgiler yer almaktadır.

Tablo 2. Ölçeklerden elde edilen verilerin değerlendirilmesinde benimsenen düzeylere ilişkin aralık katsayıları Ölçek Tipi Değerlendirme Kriteri Değerlendirme Aralıkları

Üçlü Likert Düşük Orta Yüksek 19,00 – 31,65 31,66 – 44,31 44,32 – 57,00 Beşli Likert Çok Düşük Düşük Orta Yüksek Çok Yüksek 22,00 – 39,59 39,60 – 57,19 57,20 – 74,79 74,80 – 92,39 92,40 – 110,00

Araştırmada elde edilen bulguların yorumlanmasında Tablo 2’de yer alan değerlendirme aralıkları kullanılmıştır.

(9)

Araştırmanın Etik İzinleri

Yapılan bu çalışmada “Yükseköğretim Kurumları Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönergesi” kapsamında uyulması belirtilen tüm kurallara uyulmuştur. Yönergenin ikinci bölümü olan “Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiğine Aykırı Eylemler” başlığı altında belirtilen eylemlerden hiçbiri gerçekleştirilmemiştir.

Bulgular

Bu bölümde, araştırmanın genel ve alt amaçları doğrultusunda yapılan analizler sonucu ortaya çıkan sonuçlar yer almaktadır.

Psikolojik Danışman Adaylarının Çocuğa Yönelik Şiddete Duyarlık ve Çocuk Haklarına İlişkin Tutum Düzeyleri

Psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık ve çocuk haklarına ilişkin tutum düzeyleri Tablo 3’de yer almaktadır.

Tablo 3. Psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık ve çocuk haklarına ilişkin tutum

düzeyleri

Değişken n x̄ ss

Çocuğa yönelik şiddet 200 47,39 5,72836

Çocuk hakları 200 96,74 14,82460

Tablo 3’e bakıldığında; psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık puanları ortalaması 47,39; çocuk haklarına ilişkin tutum puanları ortalaması ise 96,74 olarak bulunmuştur. Bu bulgudan yola çıkarak psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık düzeylerinin yüksek ve çocuk haklarına ilişkin tutum düzeylerin ise çok yüksek olduğu söylenebilir.

Psikolojik Danışman Adaylarının Çocuğa Yönelik Şiddete Duyarlık Düzeylerinin Çeşitli Değişkenlere Göre Farklılaşma Durumları

Psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık düzeylerinin cinsiyet, sınıf düzeyi, fiziksel cezayı eğitimde etkili bir yöntem olarak algılama düzeyi, çocuk hakları sözleşmesini okuma durumu ve çocuklarla iletişimlerini arttıracak eğitimlere katılma sıklığı gibi değişkenlere göre farklılıkları incelemek için farklılaşma testleri olan t-testi ve ANOVA testi yapılmıştır. Tablo 4’de yapılan t-testi ve ANOVA testi sonucunda elde edilen bulgular yer almaktadır.

(10)

1034

Tablo 4. Psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık düzeylerinin çeşitli değişkenlere göre

farklılaşma durumları Cinsiyet n x̄ ss t p Erkek 60 46,72 6,01100 -1,125 ,262 Kadın 140 47,72 5,54260 Sınıf Düzeyi n x̄ ss F p 1.Sınıf 2.Sınıf 3.Sınıf 4.Sınıf 50 50 50 50 47,16 47,66 44,44 50,32 4,61303 5,84706 6,97272 3,11965 10,199 ,000* Fiziksel Ceza n x̄ ss F p Az Orta Çok 171 24 5 47,52 46,12 49,20 5,79487 4,89287 5,71839 ,889 ,413

Çocuk Hakları Sözleşmesi n x̄ ss t p Evet Hayır 33 167 47,69 47,33 6,49271 5,54023 ,333 ,740 Eğitimlere Katılma n x̄ ss F p Hiç Birkaç Kez Sürekli 120 76 4 47,84 46,76 46,00 5,38750 6,18141 4,69042 ,957 ,386

Not. *p< .05; anlamlılık düzeyi

Tablo 4 incelendiğinde; psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık düzeyleri sınıf düzeyi değişkenine göre anlamlı bir farklılık göstermektedir. Bu anlamlı farkın hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek için yapılan Scheffe testinde çocuğa yönelik şiddete duyarlılığın ise 1.-4., 2.-3., 3.-4. sınıf düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık gösterdiği görülmüştür. Psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık düzeyleri cinsiyet, fiziksel cezayı eğitimde etkili bir yöntem olarak algılama düzeyi, çocuk hakları sözleşmesini okuma durumu ve çocuklarla iletişimlerini arttıracak eğitimlere katılma sıklığı değişkenlerine göre anlamlı bir farklılık göstermemektedir.

Psikolojik Danışman Adaylarının Çocuk Haklarına İlişkin Tutum Düzeylerinin Çeşitli Değişkenlere Göre Farklılaşma Durumları

Psikolojik danışman adaylarının çocuk haklarına ilişkin tutum düzeylerinin cinsiyet, sınıf düzeyi, fiziksel cezayı eğitimde etkili bir yöntem olarak algılama düzeyi, çocuk hakları sözleşmesini okuma durumu ve çocuklarla iletişimlerini arttıracak eğitimlere katılma sıklığı gibi değişkenlere göre farklılıkları incelemek için farklılaşma testleri olan t-testi ve ANOVA-testi yapılmıştır. Tablo 5’de yapılan t-testi ve ANOVA testi sonucunda elde edilen bulgular yer almaktadır.

(11)

Tablo 5. Psikolojik danışman adaylarının çocuk haklarına ilişkin tutum düzeylerinin çeşitli değişkenlere göre farklılaşma durumları Cinsiyet n x̄ ss t p Erkek 60 93,40 15,32422 -2,061 ,041* Kadın 140 98,12 14,48714 Sınıf Düzeyi n x̄ ss F p 1.Sınıf 2.Sınıf 3.Sınıf 4.Sınıf 50 50 50 50 98,38 96,82 91,52 100,26 12,28055 17,36133 17,04285 10,32692 3,323 ,021* Fiziksel Ceza n x̄ ss F p Az Orta Çok 171 24 5 97,11 97,04 82,80 14,20375 18,03253 15,49839 2,299 ,103

Çocuk Hakları Sözleşmesi n x̄ ss t p Evet Hayır 33 167 94,96 97,09 15,45454 14,71956 -,752 ,453 Eğitimlere Katılma n x̄ ss F p Hiç Birkaç Kez Sürekli 120 76 4 96,01 97,59 102,50 14,54751 15,57192 6,13732 ,568 ,568

Not. *p< .05; anlamlılık düzeyi

Tablo 5 incelendiğinde; psikolojik danışman adaylarının çocuk haklarına ilişkin tutum düzeyleri cinsiyet ve sınıf düzeyi değişkenine göre anlamlı bir farklılık göstermektedir. Sınıf düzeyinde anlamlı farkın hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek için yapılan Scheffe testinde çocuk haklarına ilişkin tutumun 3. ve 4. sınıf düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık gösterdiği bulgulanmıştır. Psikolojik danışman adaylarının çocuk haklarına ilişkin tutum düzeyleri fiziksel cezayı eğitimde etkili bir yöntem olarak algılama düzeyi, çocuk hakları sözleşmesini okuma durumu ve çocuklarla iletişimlerini arttıracak eğitimlere katılma sıklığı değişkenlerine göre anlamlı bir farklılık göstermemektedir.

Psikolojik Danışman Adaylarının Çocuğa Yönelik Şiddete Duyarlık Düzeyleri ile Çocuk Haklarına İlişkin Tutum Düzeyleri Arasındaki İlişki

Psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık düzeyleri ile çocuk haklarına ilişkin tutum düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelemek için Pearson korelasyon analizi yapılmıştır. Tablo 6’da analiz sonucunda elde edilen bulgular yer almaktadır.

Tablo 6. Psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık düzeyleri ve çocuk haklarına ilişkin

tutum düzeyleri arasındaki ilişki

Değişken Çocuğa yönelik şiddet

Çocuk hakları ,566**

Tablo 6’ya bakıldığında; psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık düzeyleri ile çocuk haklarına ilişkin tutum düzeyleri arasında ,566 düzeyinde pozitif yönde orta düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Bu bulgudan yola çıkarak; psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlıkları arttıkça çocuk haklarına ilişkin tutum puanları da artacaktır.

(12)

1036

Psikolojik Danışman Adaylarının Çocuğa Yönelik Şiddete Duyarlık Düzeylerinin Çocuk Haklarına İlişkin Tutum Düzeylerini Yordama Durumu

Psikolojik danışman adaylarında çocuğa yönelik şiddete duyarlılık düzeyleri çocuk haklarına ilişkin tutum düzeylerine ne düzeyde yordadığını belirlemek için basit doğrusal regresyon yapılmıştır. Tablo 7’de yapılan analiz sonucunda elde edilen bulgular yer almaktadır.

Tablo 7. Psikolojik danışman adaylarının çocuk haklarına ilişkin tutumlarının yordanmasına ilişkin basit

doğrusal regresyon analizi sonucu

Değişken B SHβ β t p

Sabit 26,877 7,283 3,690 ,000

Çocuğa yönelik şiddet 1,474 ,153 ,566 9,662 ,000 Tablo 7 incelendiğinde; yapılan basit doğrusal regresyon analizi sonucunda çocuğa yönelik şiddetin çocuk hakları ile orta düzeyde ve anlamlı bir ilişkiye sahip olduğu bulunmuştur (R=.566, R2=.320, p<.01). Bu sonuca göre çocuğa yönelik şiddet çocuk haklarındaki toplam varyansın %32’sini

açıklamaktadır. Standardize edilmiş katsayısı ve t değerleri incelendiğinde çocuğa yönelik şiddetin çocuk haklarının anlamlı bir yordayıcısı olduğu söylenebilir.

Sonuç ve Tartışma

Araştırmada psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık düzeyleri yüksek, çocuk haklarına ilişkin tutum düzeyleri ise çok yüksek bulunmuştur. Ayrıca psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık düzeyleri sınıf düzeyi değişkenine göre anlamlı bir farklılık gösterirken; çocuk haklarına ilişkin tutumları cinsiyet ve sınıf düzeyi değişkenlerine göre anlamlı bir farklılık göstermiştir. Psikolojik danışmanların hizmet yürüttükleri kitleler arasında çocuklar çok önemli bir yere sahiptirler. Çünkü psikolojik danışmanların görev aldıkları kurumlara baktığımızda çocuklar bu kurumların ana hedef kitlesi konumundadırlar (Yeşilyaprak, 2016). Bu bakımdan psikolojik danışmanların ve dolayısıyla da meslek eğitimi alan psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlıkları ve çocuk haklarına ilişkin tutumları büyük önem taşımaktadır. Çünkü tutumlar ve duyarlıklar davranışları etkileyebilmektedir. Bu tutum ve davranışlar aynı zamanda çocukların kişilik gelişimlerini de etkileyebilmektedir (Erden, 2007; Leblebici ve Çeliköz, 2015; Uçuş ve Şahin, 2012). Psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık ve çocuk haklarına ilişkin tutum düzeylerinin yüksek olması meslek yaşamlarında yürütecekleri çalışmaları olumlu yönde etkileyebilmektedir. Uçuş ve Şahin (2012) tarafından yapılan bir araştırmada okulunda psikolojik danışman olan öğretmenlerin çocuğa yönelik şiddet ve çocuk hakları üzerine yürütülen çalışmaların daha etkili olduğunu, okulunda psikolojik danışman olmayan öğretmenlerin ise bu konuda yürütülen çalışmaların eksik kaldığını ifade etmişlerdir. Benzer bir bulguya Fazlıoğlu’nun (2007) yaptığı çalışmada da rastlanmıştır. Bu açıdan psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık ve çocuk haklarına ilişkin tutum düzeyleri yürütülecek psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri açısından önemlidir. Ayrıca çocuğa

(13)

yönelik şiddete duyarlı olmak ve çocuk haklarına ilişkin tutumun olumlu olması çocuğa yönelik gerçekleştirilen şiddet durumlarına tepki gösterebilme ve önlem alınabilmesinin bir işareti olabilmektedir (Özyürek, 2017). Bu araştırmada da psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık ve çocuk haklarına ilişkin tutum düzeylerinin yüksek olması önemli görülmektedir.

Cinsiyet

Araştırma sonucunda, psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık düzeyleri cinsiyet değişkenine göre anlamlı bir farklılık göstermezken çocuk haklarına ilişkin tutumları kadın psikolojik danışman adayları lehine anlamlı bir farklılık göstermiştir. Bu sonuç, literatürde bu konuda yapılan bazı çalışmaların sonuçları ile örtüşmektedir (Değirmenci, 2011; Karaman Kepenekçi, 2006; Karaman Kepenekçi ve Baydık, 2009; Kiral, 2019; Leblebici ve Çeliköz, 2017; Özyürek, 2017; Yaşar Ekici, 2014). Kadın psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık ve çocuk haklarına ilişkin tutum düzeylerinin erkeklere göre puanalrının yüksek bulunmasının; kadınların içgüdüsel olarak çocuklara karşı daha duyarlı ve sevecen olması, toplumsal normların doğumdan itibaren çocuklarla ilgilenmesi beklenilen kişinin kadın olmasından kaynaklandığı söylenebilir. Ayrıca toplumsal cinsiyet rolleri açısından kadına yüklenilen rollerin bakım verme, şefkatli olma, koruyucu olma gibi atıflarda bulunulduğu söylenebilir. Bunlara ek olarak Dünya’da ve Türkiye’de kadına yönelik şiddet olaylarının daha fazla olması (Altınay ve Arat, 2007; Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, 2009; Devries, Mak, Garcia-Moreno, Petzold, Child, Falder ve Pallitto, 2013; Sanín, 2020; Şahin, Yetim ve Öyekçin, 2012) kadınların bu konuda daha duyarlı olmasına bir neden olduğu düşünülebilir.

Sınıf Düzeyi

Araştırmada, psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık ve çocuk haklarına ilişkin tutum düzeyleri sınıf düzeyi değişkenine göre anlamlı bir farklılaşma göstermektedir. Bu anlamlı farklılık 4.sınıfların lehinedir. Psikolojik danışma eğitimi, öğrencilerin çocuklarla iletişimlerini arttıracak ders içeriklerine sahiptir (Özyürek, 2010; Yeşilyaprak, 2016; YÖK, 2018). Araştırmanın yapıldığı üniversitenin rehberlik ve psikolojik danışmanlık lisans eğitiminin derslerine bakıldığında; psikolojiye giriş, eğitim bilimine giriş, rehberlik ve psikolojik danışma, gelişim psikolojisi, özel eğitim, insan ilişkileri ve iletişim, test dışı teknikler, sosyal psikoloji, öğrenme psikolojisi, sınıf yönetimi, yaşam dönemleri ve uyum problemleri, kişilik kuramları, psikolojik danışma ilke ve teknikleri, davranış bozuklukları, psikolojik danışma kuramları, psikolojik testler, öğrenme güçlükleri gibi derslerin psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık ve çocuk haklarına ilişkin tutum düzeylerine olumlu yönde etki ettiği söylenebilir.

Eğitimde Fiziksel Cezayı Etkili Bir Yöntem Olarak Algılama Düzeyi

Araştırma sonucunda, psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık ve çocuk haklarına ilişkin tutum düzeyleri eğitimde fiziksel cezayı etkili bir yöntem olarak algılama

(14)

1038

düzeyi değişkenine göre anlamlı bir farklılık göstermemiştir. Gruplar arasında anlamlı bir farklılık olmasa da psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık ve çocuk haklarına ilişkin tutum düzeylerinin ortalamalarına baktığımızda; eğitimde fiziksel cezayı etkisiz bir yöntem olarak gören grubun çocuk haklarına ilişkin tutumlarının yüksek olduğu görülmektedir. Geleneksel eğitimde fiziksel ceza bir davranış değiştirme mekanizması olarak okuldaki öğretmenler tarafından sıklıkla kullanıldığı bilinmektedir (Hatunoğlu ve Hatunoğlu, 2005). Çağdaş eğitimle birlikte bu tür yöntemlerin çocukların gelişimlerini olumsuz olarak etkilediğinin farkına varılmıştır. Ayrıca şiddet her ne amaçla kullanılırsa kullanılsın bir çocuk hakları ihlali olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü gerçekleştirilen bu davranış bir fiziksel şiddet olarak ele alınmakta ve çocuğun fiziksel ve psiko-sosyal gelişimini olumsuz olarak etkileyebilmektedir (Polat, 2007). Bu açıdan psikolojik danışman adaylarının eğitimde fiziksel cezayı etkisiz bir yöntem olarak görme durumları çocuk haklarına ilişkin tutumlarını olumlu yönde etkilediği söylenebilir.

Çocuk Hakları Sözleşmesini Okuma Durumu

Araştırmada, psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık ve çocuk haklarına ilişkin tutum düzeyleri çocuk hakları sözleşmesini okuma durumuna göre anlamlı bir farklılaşma göstermemiştir. Grup ortalamalarına bakıldığında; çocuk hakları sözleşmesini okuyan grubun çocuğa yönelik şiddete duyarlık düzeyleri daha yüksek iken, çocuk hakları sözleşmesini okumayan grubun çocuk haklarına ilişkin tutum düzeyleri daha yüksek olduğu görülmektedir. Çocuk haklarının evrensel bir hukuki belgesi olan çocuk hakları sözleşmesinde birçok madde ile çocuğa yönelik ihmal, istismar ve şiddet durumlarının bir çocuk hakları ihlali olarak tanımlanmıştır (UNICEF, 2004). Bu bağlamda çocuk hakları sözleşmesini okumak psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık düzeylerini etkilerken, çocuk haklarına ilişkin tutum düzeylerini etkilememiştir.

Çocuklarla İletişimlerini Arttıracak Eğitimlere Katılma Sıklığı

Araştırma sonucunda, psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık ve çocuk haklarına ilişkin tutum düzeyleri çocuklarla iletişimlerini arttıracak eğitimlere katılma sıklığı değişkenine göre anlamlı bir farklılık göstermemektedir. Grup ortalamalarına bakıldığında; çocuklarla iletişimlerini arttıracak eğitimlere sıklıkla katılan psikolojik danışman adaylarının çocuk haklarına ilişkin tutum düzeyleri en yüksek iken, eğitimlere az veya hiç katılmayan grubun çocuğa yönelik şiddete duyarlık düzeyi en yüksektir. Bu sonuç doğrultusunda, psikolojik danışman adaylarının katıldıkları eğitimlerin çocuk haklarına ilişkin tutum düzeylerini olumlu yönde etkilerken, çocuğa yönelik şiddete duyarlık düzeylerini etkilememiştir.

Çocuklar, günlük yaşamda şiddeti bir çözüm mekanizması olarak öğrenmesi sonucunda yaşamında karşılaştığı problemlerin çözümünde şiddeti bir araç olarak kullanabilmektedirler (Akan ve Kıran, 2017; Ayan, 2007; Kesebir, Kavzoğlu ve Üstündağ, 2011; Topitzets, Mersky ve Reynolds,

(15)

2011; Wareham, Boots ve Chavez, 2009; Willis, Levenson ve Ward, 2010). Bu açıdan çocukların karşılaştıkları sorunlar karşısında sağlıklı çözüm yollarını öğrenmeleri büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamda eğitim kurumlarında yürütülecek olan çatışma çözme, problem çözme, etkili iletişim programları çocukların şiddet davranışlarına başvurmasını azaltmada önemli olduğu söylenebilir. Bu programlar ile çocukların çevresindeki bireylerle sağlıklı ilişkiler kurması ve çatışma durumlarını yapıcı bir şekilde çözebilmeleri amaçlanmaktadır. Literatürde çocukların çatışma durumlarında şiddeti kullanmadan sağlıklı yöntemleri kullanmalarını sağlamak için geliştirilmiş programların etkili oldukları görülmüştür. Uysal ve Temel’in (2006) yaptıkları çalışmada ortaokul öğrencilerine uygulanan ‘’Şiddet Karşıtı Eğitim Programı’’ sonucunda öğrencilerin şiddet eğilim düzeylerini azalmaya sebep olmuştur. Bedel ve Kutlu’nun (2019) yaptıkları çalışmada ortaokul öğrencilerine uygulanan çatışma çözme programı sonrasında öğrencilerin çatışma çözüm beceri düzeylerinin arttığı, sürekli öfke ve öfke ifade tarzlarını olumlu yönde etkilediği görülmüştür. Bu çalışmaların sonuçları değerlendirildiğinde okullarda yürütülecek olan çatışma ve problem çözme programlarının çocukların şiddet davranışlarında azalmaya sebep olacağını göstermektedir. Ayrıca Karaman Kepenekçi ve Baydık (2009) tarafından yapılan çalışmada, insan hakları veya çocuk hakları üzerine ders alan öğretmen adaylarının çocuk haklarına ilişkin tutumları ders almayan öğretmen adaylarına göre daha yüksek bulunmuştur. Yine Karaman Kepenekçi (2006) tarafından yapılan başka bir çalışmada da çocuk hakları üzerine eğitim alan öğrencilerin almayan öğrencilere göre çocuk haklarına ilişkin tutumları yüksek bulunmuştur. Çünkü tutumlar öğrenilebilmektedir. Bu açıdan okul psikolojik danışmanlarının bu programları öğrenmeye ve uygulama yeterliğine sahip olmaya ihtiyaçları vardır. Psikolojik danışman adaylarının eğitimleri süresince bu tür programların eğitimlerine katılmaları meslek yaşamlarında okullarda yürütecekleri şiddeti önlemeye yönelik çalışmalarına hizmet edebileceği düşünülmektedir.

Çocuğa Yönelik Şiddete Duyarlık Düzeyi ile Çocuk Haklarına İlişkin Tutum Düzeyleri Arasındaki İlişki

Araştırmanın sonucunda, psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık düzeyleri ile çocuk haklarına ilişkin tutum düzeyleri arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişkinin olduğu görülmüştür. Psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık düzeyleri arttıkça çocuk haklarına ilişkin tutum puanları da artmaktadır. Ayrıca psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık düzeyleri çocuk haklarına ilişkin tutum düzeylerinin %32’sini açıklamaktadır. Bu sonuç, psikolojik danışman adaylarının çocuk haklarına ilişkin tutum düzeylerini açıklamada çocuğa yönelik şiddete duyarlık düzeylerinin önemli bir değişken olduğunu göstermektedir. Çocuk hakları; Dünyadaki bütün çocukların çocuk olmalarından kaynaklanan; iyilik ve mutluluk içinde yaşamaları, ihmal ve istismarlardan korunmuş sağlıklı bir yaşam sürdürmeleri ve yalnızca çocukluklarını yaşamaları için oluşturulmuş; fiziksel, psikolojik ve sosyal olarak sağlıklı gelişebilmeleri için hukuk kuralları ile koruma altına alınmış haklar dizisi olarak tanımlanmaktadır

(16)

1040

(Akyüz, 2000; Erbay, 2010; Karaman-Kepenekçi, 2008; Polat ve diğerleri, 2001; Yeşilkayalı ve Yıldız Demirtaş, 2016). Bu haklar çerçevesinde birçok madde ile çocuğa yönelik gerçekleştirilen ihmal, istismar ve şiddet durumları yasaklanmış ve devletlerin bu konuda gerekli önleyici hizmetleri yürütmesi gerektiği savunulmuştur (Aral ve Gürsoy, 2001; UNICEF, 2004). Bu açıdan çocuğa yönelik şiddete duyarlık, çocuk haklarının bir parçasıdır (Archard, 2014; Lansdown, 2000; UNICEF, 2004).

Öneriler

Bu araştırma, psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlıklarının çocuk haklarına ilişkin tutumlarını ne düzeyde yordadağını belirlemek için yapılmıştır. Çocuğa yönelik şiddete duyarlık çocuk haklarına ilişkin tutumu açıklamada önemli bir faktördür. Fakat çocuk haklarına ilişkin tutumu açıklayan başka faktörlerde bulunmaktadır. Bu kapsamda araştırmacılar tarafından çocuk haklarına ilişkin tutumu açıklayan başka faktörler araştırılabilir. Ayrıca bundan sonra yapılacak araştırmalarda çocuğa yönelik şiddete duyarlık ve çocuk haklarına ilişkin tutum düzeyleri daha farklı sosyo-demografik ve psiko-sosyal değişkenler ile araştırılabilir. Bu araştırmada, meslek yaşamlarında çocuklarla çalışacak olan bir meslek grubu olan psikolojik danışman adayları çalışma grubunu oluşturmaktadır. Bu kapsamda yapılacak yeni araştırmalarda çocuklarla çalışan farklı meslek gruplarının öğrencilerinin ve uzmanlarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık ve çocuk haklarına ilişkin tutumları incelenebilir. Son olarak çocuğa yönelik şiddete duyarlılığın çocuk haklarına ilişkin tutumu açıklamada önemli bir faktör olması açısından psikolojik danışman adaylarına yönelik Psikolojik Danışma ve Rehberlik lisans programlarında "çocuğa yönelik şiddet, istismar ve ihmal" gibi konulara ilişkin dersler, seminerler, çalıştaylar veya topluma hizmet uygulamaları yürütülebilir.

(17)

http://kefad.ahievran.edu.tr

Ahi Evran University

Journal of Kırşehir Education Faculty

ISSN: 2147 - 1037

ENGLISH VERSION

Introduction

The concept of rights of the child has become a regularly discussed topic with the common usage of the principles of human rights and democracy, and numerous states around the world have secured rights of the child by legislation. Along with the recent and ongoing incidents, while children are still targets of war and forced into migration, live in misery, lacking education and being unable to access health services, seeing as a means of economic benefit because of their families, and the increasing rates of negligence, exploitation, and harassment make it necessary to put the question of rights of the child back to the agenda.

While the rights concerning adults were defined firstly, later, as a result of discussions that children also have basic human rights (Erdoğan, 2011) and that those rights should be concluded, in 1989, under the leadership of the United Nations, universal rights of children were formed, including the rights of the child to development, life, education, protection, social and information and these rights were approved in 1994 in our country (Doğan, 2002; Erbay, 2013a; Karakaş and Çevik, 2016; Karaman-Kepenekçi and Baydık, 2009; Osler and Starkey, 1998; UNICEF, 2004). In the Convention on the Rights of the Child, the relation between parents and children, parents' obligations towards their child, rights of the child towards their parents, and the State's duties in fulfilling those rights are specifically established. Under the contract, four fundamental principles are being formed in the titles of the prevention of discrimination among children, best interests of the child, right to life and development, and taking into account children's views (Leblebici and Çeliköz, 2017; UNICEF, 2004; Yurtsever Kılıçgün, 2011).

Rights of the child, which are included in the concept of human rights, have been created for all children in the world to live in goodness and happiness, to live a healthy life protected from neglect and abuse, and to live only their childhood because they are only children and defined as a set of rights that are protected by the rules of law for their physical, psychological and social development. (Akyüz, 2000; Erbay, 2013b; Karaman-Kepenekçi, 2006; Polat, Kayabeyoğlu and Ağrıtmış, 2001; Yeşilkayalı and Yıldız Demirtaş, 2016). The rights of the child can be addressed in 4 fundamental frameworks. The right to life within these rights can be described as a right that requires

(18)

1042

children to benefit in the best way from a good standard of living and health care and seeks to satisfy their essential needs such as housing and nutrition. The right to development is a right which gives free education, play, participation in cultural activities, freedom of expression, religion, and conscience to children and ensures the self-realization. Another fundamental right of children is the right to participate can be interpreted as a right which is aimed at children's acquiring an active position in society, particularly in the family, presenting their views, making their decisions on matters that affect them, and establishing an association. Lastly, the right to protection exists as a right to shield children from circumstances that can impact their life adversely, such as negligence, harassment, and violence (Akyüz, 2000; Dinç, 2015; Polat, 2007). Such fundamental rights of children classify violence as a breach of rights of the child, which adversely influences their development (UNICEF, 2004).

Child abuse may be described as children's exposure to actions and behaviors that damage their physical, mental and psychological health and adversely affect their development (Fernandez Alvarez and Kouadio Alexis, 2014; Jaffe, 2018). This violence impacts children who have not yet fulfilled their maturity and who are more fragile in terms of defense than others(Bahar, Savaş and Bahar, 2009; Polat, 2007; Şenol and Mazman, 2014). Violence against children can be physical, emotional, economic, sexual, and cyber. Physical violence is a form of aggression that results in the infant being beaten or injured by the person or people liable for their care, resulting in harm or death. Beatings, causing burns, cutting traumas, poisoning, and suffocation can be seen as physical abuse behaviors (Çubukçu and Dönmez, 2012; Sağır and Gözler, 2013). Emotional or, in other terms, psychological violence is circumstances that have a detrimental impact on emotional growth and self-esteem by exposing children to actions and activities harming children or by depriving of the affection and support they deserve from the people responsible for their care and close family (Hergüner, 2011; Sağır and Gözler, 2013). It can be assumed that insulting, opposing, and reckless conduct against children, telling them derogatory names, bullying them, nicknaming them, labeling them with negative expressions are emotional abuse behaviors(Öztürk, 2011; Yolcu, 2009). Economic violence, another type of violence, is a condition in which the child is placed in a poor economic circumstance or is used as a means of financial benefit (Şenol and Mazman, 2014). Sexual abuse, which has recently been widely illustrated, is an ethical and universal issue characterized as an adult's exploitation of a child for sexual pleasure, and its consequences on the child will persist for life (Bulut, 2007; Doğan, 2009; Kara, Biçer and Gökalp, 2004; Yiğit, 2008). Cyber violence that arises through technological advancement and whose prevalence is rising day by day is the condition in which children are subjected to violence through information and communication technology tools (Ayas and Horzum, 2010; Kavuk Kalender, Keser and Tugun, 2019). The underlying premise of all various forms of violence against children is the reality that the violence or abuse they encounter has a detrimental impact on the emotional, psychological and social growth of children as a whole and leads the child to

(19)

understand and recognize violence throughout his / her life. (Arslan, Hamarta, Arslan and Saygın, 2010; Çetinkaya Yıldız and Hatipoğlu Sümer, 2010; Davarcı and Kayaklık, 2016; Gelinas, 2003; World Health Organization, 2014).

The fact that traditional education uses punishment and violence as a teaching method causes children to witness or become exposed to violence. Whereas in modern education these activities have been abolished, the presence of violence in school settings is still a problem while its impact is decreasing. At school, where can be seen as a safe environment for children, they may be exposed to violence by their friends, school administrators and even teachers (Aküzüm and Oral, 2015; Aygen and Açık, 2014; Durmuş, 2013; Kızmaz, 2006). This violence at school causes to spoil of the school climate, as well as including the consequences of other violent experiences. Such violent incidents can cause the school environment to become dangerous, negatively impact the child's academic performance, damage the learning mechanisms and lead the child to establish a negative attitude towards the school and demonstrate offensive behaviors.(Aküzüm and Oral, 2015; Furlong and Morrison, 2002; Leff, Power, Manz, Costigan and Nabors, 2001; Terzi, 2007; Uzbaş, 2009).In the researches, children who have experienced or witnessed violence show aggression tendencies (Ayan, 2007; Jonson-Reid, 1998) and have high levels of depression (Flannery, Singer, Williams and Castro, 1998; Gelinas, 2003; Griffin and Gross, 2004; Kapçı, 2004) and develop obsessive attachment (Deniz, 2006), have a high level of psychological trauma symptoms (Flannery et al., 1998; Gelinas, 2003), exhibit low self-respect (Kapçı, 2004), and this situation negatively affect their relationships with their peers (Griffin and Gross, 2004). By examining this research, it may be said that children who have been exposed to or witnessed violence undergo physical, psychological, and social adverse consequences. In this context, the convention on the rights of the child which is an international document protecting the rights of the child gains importance.

Violent conduct that adversely influences the child's growth has been presented in several articles in the Convention on the Rights of the child as a breach of the rights of the child. In the convention on the rights of a child, not only the rights of children living a healthy life but the rights of children with special needs, in need of protection, neglect, abuse, and violence are also included. Within the framework of these rights, it is aimed to protect children from these negative situations and enable them to live a healthy life (Freeman, 2000; Gökler, 2009; Karaman-Kepenekçi and Baydık, 2009; Sağır and Gözler, 2013). In the sixth article of this convention, it is highlighted that every child has the essential right to life, and that attempts should be made for the child's protection and safe development. This was mentioned that if confronted with neglect and violence the child would be separated from the parents. Furthermore, in the nineteenth article of the Convention on the Rights of the Child, it was stated that the measures must be taken against situations that harm the child's development such as violence, negligence, and child abuse, and in the twenty-third article, it was emphasized that services should be provided for the healthy development and protection of children

(20)

1044

with special needs. In addition to these articles, in the twenty-fourth article of the convention, several issues have been highlighted such as the child should benefit from the highest level of health services, in the twenty-seventh article, the child has the right to a standard of living which is sufficient to ensure his physical, psychological, moral and social development. On the other hand, in the thirty-second article, issues of protection of the child against economic exploitation and employment in all kinds of hazardous jobs, in the thirty-third article, the preventive services should be carried out against drugs and harmful substances in children, in the thirty-fourth and thirty-fifth articles, the matters that the child should be protected against all kinds of sexual exploitation and sexual abuse, and last but not least, in the thirty-seventh article the importance of the fact that no child should be subjected to torture, punishment or degrading treatment have been underlined (UNICEF, 2004).

Violence against children was described as a breach of the rights of children with several articles included in the Convention on the Rights of the Child and states were required to take the appropriate preventive and remedial steps against violence (Akbulut and Günaydın, 2020). When children start school, school becomes a place where they spend a significant part of their daily time. Psychological counselors in schools help children's psychological and social growth and have a significant role in addressing the difficulties they encounter (Aviles, Anderson and Davila, 2006; Uzbaş, 2009; Yeşilyaprak, 2016). Additionally, psychological counselors in schools provide strategic counseling services to avoid the occurrence of certain issues that might be encountered by students or to address them effectively when the issue occurs. Throughout this context, protecting the child from being subjected to abuse or carrying out rehabilitative studies if he/she has been exposed to this kind of violence is one of the key duties of school psychological counselors (Korkut Owen, 2017; Savi Çakar, 2018). School psychological advisors guide the way in the prevention of violence in classrooms and the delivery of appropriate resources to students exposed to violence(Sağır and Gözler, 2013; Taner and Gökler, 2004; Tugay, 2008). According to the results of Child Abuse and Domestic Violence in Turkey, it was reported that only around 20% of children who have subjected to violence previously expressed this condition to a school psychological counselor or any teacher, and the others did not mention this abuse situation. 85% of the children who reported the abusive behavior to the school psychological counselor or teacher said it was helpful to them. This finding reveals the effectiveness of teachers and school counselors in situations of abuse (SHÇEK and UNICEF, 2010).

When evaluating all of these, the psychological counselor candidates' knowledge, expertise and attitudes who will provide psychological counseling and guidance support to children within their professional lives, and their sensitivity to violence against children, are critical in terms of their qualified communication with children. In this context, the level of sensitivity of psychological counselor candidates to violence against children is considered to be an important predictor to explain their attitude towards the rights of the child.

(21)

The Aim Of The Study

This research aims to analyze the sensitivity of psychological counselor candidates to violence towards children as a predictor of the attitude towards the rights of children.

During the study the following sub-goals were pursued following this primary goal:

• Do psychological counselor candidates' attitudes towards rights of the child and their sensitivity to violence against children show a significant difference according to the variables of gender, whether they see physical punishment as an effective method in education if they have read the convention on the rights of a child and their frequency of participating in training sessions that will increase their communication with children?

• What is the relationship between psychological counselor candidates' attitude levels towards the rights of the child and their sensitivity to violence against children?

• To what extent do psychological counselor candidates' levels of sensitivity to violence against children predict their attitude towards the rights of the child?

Method

For this research, which explores the connection between the attitudes of psychological counselor candidates towards the rights of children and their sensitivity to violence against children in terms of different variables, the relational model which is one of the screening models was applied. In relational type screening models, it is aimed to determine the presence and level of co-change between two or more variables (Büyüköztürk, Kılıç Çakmak, Erkan Akgün, Karadeniz and Demirel, 2018; Karasar, 2015).

Study Group

The study group of the study consisting of a total of 200 psychological counseling candidates in which 140 (70.0%) of the female, 60 (30%) of them are male who was studying at the Department of Guidance and Psychological Counseling of a state university in Central Anatolia during the fall semester of the 2018-2019 academic year, and agreeing to participate in the study voluntarily. Table 1 contains demographic information on the participants of the study group.

Table 1. Demographic information about the counselor candidates in the study group

Variables n % Gender Male Female 140 60 70 30 Class Level 1 2 3 4 50 50 50 50 25 25 25 25 Total 200

(22)

1046

When Table 1 is examined, 140 of the psychological counselor candidates participating in the study are female and 60 of them are male. The study group consists of a total of 200 students, 50 of them are freshmen, 50 of them are sophomore, 50 of them are junior, and 50 of them are senior psychological counselor students.

Process

The required permits were acquired during the process of data collection, mainly to use the scales to carry out the research. Psychological counselor candidates who participated in the study were informed about the aim of the research and the scales to be administered. Participation in the study was reported as voluntary and people who did not want to participate were not included in the study. Data were collected in a single session. The data collection process took approximately 15 minutes. It was reported that those who wished that learn the results of the scale filled in for themselves after the data were gathered, and the details could be shared with them if they requested. In this context, communication was established with these people who wanted to learn their results at the end of the research.

Data Collection Tools

In the study, the measurement tools "Scale of Sensitivity to Violence Against Children" which is developed by Özyürek (2017) and "Attitude Scale towards Child Rights" developed by Karaman Kepenekçi (2006) was implemented. Permission was received from the researchers who created the scale for using the scale by e-mail for both data collection methods. To learn demographic information of the psychological counselor candidates who participated in the study, the Personal Information Form developed by researchers have been utilized in the study.

The scale of sensitivity to violence against children: To determine the sensitivity of

psychological counselor candidates to violence against children, the "Scale of Sensitivity to Violence against Children" developed by Özyürek (2017) was used. The scale is prepared in the three-point Likert-type, consisting of 19 items and one dimension. Items 3, 6, 12, 14, and 18 on the scale are negative and are scored in reverse. While the lowest score that can be obtained from the scale is 19, the highest score is 57. The increase in the score received from the test indicates the increase in sensitivity to violence against the child. To ensure the reliability of the scale, Özyürek (2017) Cronbach Alpha's internal consistency coefficient was calculated as 0,82. As a consequence of the factor analysis conducted to assess the validity of the scale, it was identified as a single factor and 24.92% of the overall variation was explained via the scale. The obtained results concluded that the scale is a reliable and valid instrument that can be used to assess adult sensitivity to child violence. Besides, within this study, the Cronbach Alpha internal consistency coefficient of the measuring tool was calculated as 0,78.

Şekil

Tablo 1. Çalışma grubunda yer alan psikolojik danışman adaylarına ilişkin demografik bilgiler
Tablo 2. Ölçeklerden elde edilen verilerin değerlendirilmesinde benimsenen düzeylere ilişkin aralık katsayıları  Ölçek Tipi  Değerlendirme Kriteri  Değerlendirme Aralıkları
Tablo  3.  Psikolojik  danışman  adaylarının  çocuğa  yönelik  şiddete  duyarlık  ve  çocuk  haklarına  ilişkin  tutum
Tablo 4. Psikolojik danışman adaylarının çocuğa yönelik şiddete duyarlık düzeylerinin çeşitli değişkenlere göre
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Financial Management in Small and Medium Sized Enterprises 41 Empirical Studies Investigating Financial Management?. Practices — SME Performance

Turkey ’s recent venture involving the construction of hundreds of small-scale hydropower projects is a signifi- cant trend, both in regard to its contribution to Turkey

Since freshly- conditioned shapes directly signal an imminent aversive stimulus and are easily recognised parafoveally, they may provide a more powerful test of attentional bias

They found ERP evidence that high anxious participants increased attentional control following stimulus conflict more than did low anxious participants; however, they did not

The Fear of Spiders Questionnaire (FSQ; Szymanski &amp; O’Donohue, 1995 ) showed greater stability across time and good test-retest reliability in early testing (three-week r 

For example, if the increases in American anxiety are restricted to students, this does not mean they are unimportant: indeed, these data suggest a dramatic and harmful increase

MEF Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nü, “Flipped Classroom” sistemini Türkiye’de uygulayan tek üniversite olması ve akademik kadronun sektör ile yurt

İstanbul Kuleli Askeri İdadisi’ne bağlı olan Jandarma Zabit Mektebi’nin silah deposuna 2 Mayıs 1921 tarihinde düzenlenen baskınla; 5 Alman mavzeri, 4 Alman kasaturası,