• Sonuç bulunamadı

Hemodiyaliz, periton diyalizi ve renal transplantasyon uygulanan hastalarda yaşam kalitesi ve buna etki eden faktörlerin değerlendirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hemodiyaliz, periton diyalizi ve renal transplantasyon uygulanan hastalarda yaşam kalitesi ve buna etki eden faktörlerin değerlendirilmesi"

Copied!
90
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

DİCLE ÜNİVERSİTESİ

TIP FAKÜLTESİ AİLE HEKİMLİĞİ ANABİLİM DALI

HEMODİYALİZ, PERİTON DİYALİZİ VE RENAL TRANSPLANTASYON UYGULANAN HASTALARDA YAŞAM KALİTESİ VE BUNA ETKİ EDEN

FAKTÖRLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Arş. Gör. Dr. YEŞİM DOĞRUSÖZ TIPTA UZMANLIK TEZİ

(2)

T.C.

DİCLE ÜNİVERSİTESİ

TIP FAKÜLTESİ AİLE HEKİMLİĞİ ANABİLİM DALI

HEMODİYALİZ, PERİTON DİYALİZİ VE RENAL TRANSPLANTASYON UYGULANAN HASTALARDA YAŞAM KALİTESİ VE BUNA ETKİ EDEN

FAKTÖRLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Arş. Gör. Dr. YEŞİM DOĞRUSÖZ TIPTA UZMANLIK TEZİ

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Yılmaz TEZ DANIŞMANI

(3)

ÖNSÖZ

Uzmanlık eğitimim boyunca eğitim ve öğrenimime verdikleri değerli katkılarından dolayı değerli hocalarım Sayın Yrd. Doç. Dr. P. Gamze Erten Bucaktepe’ye, Sayın Yrd. Doç. Dr. Tahsin Çelepkolu’na, Sayın Doç. Dr. M. Halis Tanrıverdi’ye, Sayın Yrd. Doç. Dr. Necmi Arslan’a, Sayın Yrd. Doç. Dr. Hamza Aslanhan’a, Sayın Uz. Dr. Erkan Kıbrıslı’ya ve Sayın Uz. Dr. Veysel Kars’a şükranlarımı ve saygılarımı sunarım.

Asistanlık döneminde olduğu gibi özellikle tezimin hazırlık aşamasında bilgi ve deneyimlerini benimle paylaşan tez hocam Sayın Yrd. Doç. Dr. Ahmet Yılmaz’a saygılarımı ve teşekkürlerimi sunuyorum.

Tezimin gerçekleşmesinde yardımlarını esirgemeyen Sayın Yrd. Doç. Dr. Yaşar Yıldırım ve Sayın Yrd. Doç. Dr. Zülfikar Yılmaz’a teşekkürlerimi sunuyorum.

Tezimin istatistiksel analiz aşamasında destek veren Biyoistatistik A.B.D. öğretim üyesi Sayın Yrd. Doç. Dr. İsmail Yıldız’a teşekkürlerimi sunuyorum.

Gerek tez verilerinin toplanması aşamasında, gerekse ihtiyaç duyduğum heran desteğini esirgemeyen arkadaşım Arş. Gör. Dr. Vasfiye Demir’e, asistanlık görevine başladığım andan itibaren sağlam bir dostluk sunan arkadaşım Arş. Gör. Dr. Yeşim Cengiz Balyen’e, hoş sohbetlerini ve geçirdiğimiz güzel anları her daim özleyeceğim Arş. Gör. Dr. Serap Yurdagül Aslan, Arş. Gör. Dr. Leyla Erik Duman, bölümümüzün şen kahkahası klinik hemşiremiz Gülfer Sayın, birlikte çalışmaktan mutluluk duyduğum Aile Hekimliği A.B.D. asistanları ve A.B.D. sekreterimiz Veli Adıyaman’a teşekkürlerimi sunarım.

Beni bu günlere getiren, hayatta her daim yanımda olduklarını bana hissettiren, sevgilerini ve yardımlarını asla esirgemeyen saygıdeğer annem ve babama, varlıklarıyla hep huzur bulduğum, her zaman koşulsuz destek olan çok sevgili abim ve kardeşime, hayatıma girdiği andan itibaren yaşamı daha güzel ve anlamlı kılan, her tökezlediğimde beni ayakta tutan hayat arkadaşım Murat Doğrusöz’e sonsuz sevgi ve teşekkürlerimi sunarım.

(4)

ÖZET

Hemodiyaliz, Periton Diyalizi ve Renal Transplantasyon Uygulanan Hastalarda Yaşam Kalitesi ve Buna Etki Eden Faktörlerin Değerlendirilmesi

Giriş ve Amaç: Kronik böbrek yetmezliği (KBY), dünya çapında gittikçe artan önemli bir sağlık problemi olmakla birlikte, bireylerin yaşam kalitesini de olumsuz yönde etkilemektedir. Son dönem böbrek yetmezliği tedavisinde iki önemli nokta mevcuttur. Birincisi, hastaların yaşam sürelerini uzatmak, ikincisi ise hastalara daha iyi bir yaşam kalitesi sağlamaktır. Bu çalışmada amaç; hemodiyaliz (HD), periton diyalizi (PD) tedavisi alan ve renal transplantasyon (TP) uygulanmış hastalarda yaşam kalitesi düzeylerini belirlemek, uygulanan tedaviler arasında yaşam kalitesine etkileri açısından farkları ortaya koymak, bu grup hastalarda sosyodemografik özellikler ile klinik ve laboratuar durumlarının yaşam kalitesi üzerine etkisini değerlendirmektir.

Materyal ve Metod: Dicle Üniversitesi Hastanesi’nde takip ve tedavisi uygulanan 90 HD, 39 PD, 66 TP hastası değerlendirilmiştir. Ek olarak kontrol (KT) grubu oluşturmak amacıyla 50 sağlıklı birey incelenmiştir. Veriler; bireyleri tanıtıcı anket formu (sosyo-demografik özellikleri içeren ve hastalığa özgü özellikleri içeren sorular) ve SF-36 Yaşam Kalitesi Ölçeği anket formu kullanılarak elde edilmiştir.

Bulgular: KT grubu ve TP uygulanan hastaların yaşam kalite ölçekleri PD ve HD hastalarından, PD hastalarının yaşam kalite ölçeklerinin HD hastalarından istatistiksel olarak anlamlı seviyede (p<0,05) daha iyi düzeyde olduğu saptanmıştır. HD hastalarında; kadın cinsiyet, ileri yaş, düşük eğitim seviyesi, kötü ekonomik durum, ek hastalık, yeşil kart dışındaki sosyal güvenceye sahip olma, kan potasyum (K), fosfor (P), kan üre azotu (BUN), kreatin düzeyleri artışı, albumin, hemoglobin seviyesinin düşmesi, PD hastalarında; kadın cinsiyet, ileri yaş, evli olmak, çalışıyor olmak, uzun süredir KBY hastası olmak, Kt/V oranının düşük olması, kan albumin düzeyi düşmesi, paratiroid hormon değerinin artması, Transplant hastalarında; kadın cinsiyet, ileri yaş, düşük eğitim seviyesi, nakil süresinin kısa olması kan P, K, kreatin değeri artışı, albumin, hemoglobin, hematokrit düzeyinin düşmesiyle istatistiksel olarak anlamlı seviyede (p<0,05) yaşam kalitesinin düştüğü saptanmıştır.

Sonuç: Son dönem böbrek yetmezliğine uygulanan tedavide yaşam kalitesini etkileyen birçok faktör mevcuttur. Geniş hasta modelleri ve farklı faktörler incelenerek yapılacak çalışmalar uygulanacak tedavilere ışık tutacaktır.

Anahtar Sözcükler: Yaşam kalitesi, son dönem böbrek yetmezliği, hemodiyaliz, periton diyalizi, renal transplantasyon

(5)

ABSTRACT

Evaluation Quality of Life and Related Factors in Patients on Hemodialysis, Peritoneal Dialysis and Renal Transplantation

Introduction and aim: Being increasingly a worldwide important health problem, chronic renal failure (CRF) affects the quality of life of individuals negatively. There are two major points in the treatment of end-stage renal failure. While the first one is to extend the life expectancy of patients, the second one is to provide a better quality of life. In this study, the aim is to determine the quality of life levels in patients who are on hemodialysis (HD) and peritoneal dialysis (PD) therapy and performed renal transplantation (TP), and to reveal the differences in terms of their impact on quality of life and to evaluate the impact of socio-demographic characteristics, clinical and laboratory conditions on the quality of life in those group patients.

Materials and Methods: 90 HD, 39 PD and 66 TP patients being followed up and treated in Dicle University Hospital were evaluated. Additionally, 50 healthy individuals were examined in order to create a control group (CG). Data were obtained by using demographic data forms (questions, involving socio-demographic characteristics and disease-specific features) and SF-36 Quality of Life Scale questionnaire.

Results: Quality of life questionnaires were found to be in a better level in CG and TP group compared with PD and HD group, and also quality of life questionnaires were found to be in a better level in PD group compared with HD group (p <0.05). In HD patients; female gender, older age, low education level, poor economic status, comorbidity, having health insurance except for low health insurance card, increase of blood potassium (K), phosphor (P), blood urea nitrogen (BUN), creatine levels, and decrease of blood albumin, hemoglobin levels, in PD patients; female gender, older age, being married, having a profession, disease duration (to be CRF patient for a long time), low Kt / V ratio, decrease of blood albumin levels, increase of parathyroid hormone values, and in transplant patients; female gender, older age, low education level, short transplant period, increase of blood P, K, creatine levels, decrease of blood albumin, hemoglobin, and hematocrit levels were poor prognostic factors.

Conclusion: There are many factors affecting the quality of life in the treatment of end-stage renal failure. The studies investigating the different factors and involving large patient models will shed light on the treatments to be applied.

Key words: Quality of life, end-stage renal failure, hemodialysis, peritoneal dialysis, renal transplantation.

(6)

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...i ÖZET...ii ABSTRACT...iii İÇİNDEKİLER...iv TABLO LİSTESİ...vi SİMGE ve KISALTMALAR...vii 1. GİRİŞ ve AMAÇ...1 2. GENEL BİLGİLER...3

2.1. Kronik Böbrek Yetmezliği ve Son Dönem Böbrek Hastalığı...3

2.1.1. Etyoloji...5 2.1.2. Patogenez...6 2.1.3. Klinik özellikler...7 2.1.4. KBY’de tanı...8 2.1.5. KBY’de tedavi...8 2.1.5.1. Diyaliz...9 2.1.5.1.1. Akut diyaliz...10 2.1.5.1.2. Kronik diyaliz...10 2.1.5.1.3. Diyaliz endikasyonları...10

2.1.5.1.4. Diyalizin göreli kontrendikasyonları...11

2.1.5.1.5. Diyalizin yeterliliği...11

2.1.5.2. Hemodiyaliz...15

2.1.5.2.1. Hemodiyalizin avantajları...16

2.1.5.2.2. Hemodiyalizin dezavantajları...16

2.1.5.2.3. Hemodiyalizin akut komplikasyonları...16

2.1.5.2.4. Hemodiyalizde kronik komplikasyonlar...17

2.1.5.3. Periton diyalizi...17

2.1.5.3.1. Periton diyalizinin avantajları...18

2.1.5.3.2. Periton diyalizinin dezavantajları...19

2.1.5.3.3. Periton diyalizin komplikasyonları...19

(7)

2.1.5.4.1. Böbrek transplantasyonunun avantajları...20

2.1.5.4.2. Böbrek transplantasyonunun dezavantajları...20

2.1.5.4.3. Böbrek transplantasyonunun kontrendikasyonları....21

2.1.5.4.4. Böbrek transplantasyonunun komplikasyonları...21

2.2. Yaşam Kalitesi...22

2.2.1. Sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi(SİYK)...24

3. GEREÇ ve YÖNTEM...26

3.1. Veri Toplama Araçları...26

3.1.1. Sosyodemografik veri formu...26

3.1.2. SF-36 yaşam kalitesi ölçeği: (The MOS 36 Item Short Form Health Survey-SF-36)...26

3.1.3. Araştırmaya dahil edilme kriterleri...28

3.1.4. Araştırma dışı bırakılma kriterleri...29

3.2. İstatistiksel Analiz...29 4. BULGULAR...30 5. TARTIŞMA...52 6. SONUÇLAR...62 KAYNAKLAR...64 EKLER...76 Ek 1...76 Ek 2...79

(8)

TABLO LİSTESİ

Tablo 1. Renal disfonksiyonun evreleri...4 Tablo 2. HD, PD, TP hastalarının sosyodemografik özellikler ve laboratuvar

değerlerine göre ortalama ve SD değerleri...30 Tablo 3. HD, PD, TP hastalarının sosyodemografik ve klinik özelliklere göre sayı

ve yüzdeleri...32 Tablo 4. HD hastalarında sosyodemografik özelliklerin yaşam kalitesi üzerine

etkisi...34 Tablo 5. HD hastalarında sosyodemografik ve klinik özelliklerin yaşam kalitesine

etkisi...36 Tablo 6. HD hastalarında klinik özellikler ve laboratuvar değerlerinin yaşam

kalitesi üzerine etkileri...38 Tablo 7. PD hastalarında sosyodemografik özelliklerin yaşam kalitesi üzerine

etkileri...40 Tablo 8. PD hastalarında klinik özelliklerin yaşam kalitesi üzerine etkisi...42 Tablo 9. PD hastalarında klinik özellikler ve laboratuvar değerlerinin yaşam kalitesi üzerine etkileri...44 Tablo 10. Transplant hastalarında sosyodemografik özelliklerin yaşam kalitesine

etkisi...46 Tablo 11. Transplant hastalarında klinik özellikler ve laboratuvar değerlerinin yaşam kalitesi üzerine etkileri...48 Tablo 12. HD, PD, TP ve kontrol grubunda yaşam kalitesi alt boyut ölçekleri ve

birbirleri ile olan ilişkisi...50 Tablo 13. HD, PD, TP ve kontrol grubunda yaşam kalitesi alt-ana boyut ölçekleri ve

(9)

SİMGE ve KISALTMALAR

APD : Aletli Periton Diyaliz DSÖ : Dünya Sağlık Örgütü GFR : Glomerüler Filtrasyon Hızı HD : Hemodiyaliz

HT : Hipertansiyon

KBY : Kronik BöbrekYetmezliği KT : Kontrol Grubu

PD : Periton diyalizi

RRT : Renal Replasman Tedavisi SAPD : Sürekli Ayaktan Periton Diyalizi SDBY : Son Dönem Böbrek Yetmezliği SİYK : Sağlıkla İlişkili Yaşam Kalitesi TP : Transplant

YK : Yaşam Kalitesi BUN : Kan Üre Azotu Kt/V : Üre Kinetiği Modeli URR : Üre Azalma Oranı PTH : Paratiroid Hormon

(10)

1. GİRİŞ ve AMAÇ

Kronik böbrek yetmezliği (KBY), ilerleyici nefron kaybı sonucunda böbrek fonksiyonlarının giderek bozulması ile ortaya çıkan, kalıcı glomerül filtrasyon hızının (GFR) azalması ile kendini gösteren bir tablodur. Böbrek fonksiyon kaybı kritik bir düzeyi aşınca, altta yatan nedenin giderilmesi dahi çoğu kez hastalığın ilerlemesini durduramamaktadır. Dünyada her yıl 1 milyon kişiden 50-250’si son dönem böbrek yetmezliğine girmektedir.1

Kronik böbrek yetmezliği, dünya çapında gittikçe artan önemli bir sağlık problemi olmakla birlikte, bireylerin yaşam kalitesini de olumsuz yönde etkilemektedir.2 Hastalık, kayda değer mortalite ve morbidite ile global bir tehdit

haline gelmiştir.3

Son dönem böbrek yetmezliği (SDBY) gelişen hastalarda renal replasman tedavilerinden birini uygulamak gerekir. Renal replasman tedavileri; hemodiyaliz (HD), periton diyalizi (PD) ve böbrek transplantasyonudur (TP). Hemodiyaliz, KBY’li hastalarda en sık kullanılan renal replasman tedavisidir.4

SDBY tedavisinde iki önemli nokta mevcuttur. Birincisi, hastaların yaşam sürelerini uzatmak, ikincisi ise hastalara daha iyi bir yaşam kalitesi sağlamaktır. Böbrek yetmezliğindeki progresyonla birlikte, hastalar günlük yaşamlarını etkileyen semptomlara daha çok maruz kalmaktadırlar.5

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 21.yy hedefleri içinde, toplum sağlığı açısından kronik hastalıkların sıklığını ve bunlara bağlı gelişen erken ölüm, sakatlık ve iş göremezlik gibi nedenleri azaltarak, insanların psikososyal iyilik halini muhafaza edip, yaşam kalitelerini yükseltmek yer almaktadır.6

Günümüzde, sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi değerlendirme testleri, sağlık müdahalelerinin sonuçlarının değerlendirilmesine ışık tutmaktadır.7

Sağlık teknolojilerindeki gelişmeler arttıkça yaşlı nüfus artmaktadır. Bu değişimle birlikte yaşam kalitesi önem arzetmekte olup, son yıllarda bu alan üzerine yapılan çalışmalarda artış gözlenmektedir.8

Sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi; sağlık durumunun tüm yönlerini birleştiren, kişinin içinde bulunduğu sağlık durumundan memnuniyetini ve sağlık durumuna verdiği emosyonel cevabı içeren bir kavramdır. Sağlık durumu aynı olan bireylerin

(11)

dahi kendi durumlarını algılamaları birbirinden çok farklılık gösterebilir. Bu bireylerin sağlıkla ilişkili yaşam kaliteleri de çok farklı olabilmektedir.9

Sağlıkla ilişkili yaşam kalitesinin değerlendirilmesi testi, SDBY’li hastaların iyilik halini muhafaza edecek yolları ve olanak dahilinde olumsuz sonuçları önleyen stratejileri tanımlamaya yardımcı bir ölçektir. Yaşam kalitesi araştırmalarında yaygın olarak kullanılan Kısa Form-36 (SF-36), SDBY’li hastalarda sıklıkla kullanılan genel bir ölçektir.8 Sağlıklı ve hasta toplumlarda güvenilir ve geçerliliği kanıtlanmıştır.5

Bu çalışmanın amacı; Dicle Üniversitesi Hastanesinde hemodiyaliz, periton diyalizi tedavisi alan ve renal transplantasyon uygulanmış hastalarda yaşam kalitesi düzeylerini belirlemek, uygulanan tedaviler arasında yaşam kalitesine etkileri açısından farkları ortaya koymakla beraber, bu grup hastalarda sosyodemografik özellikler ile klinik ve laboratuar durumlarının yaşam kalitesi üzerine etkilerini değerlendirmektir.

(12)

2. GENEL BİLGİLER

2.1. Kronik Böbrek Yetmezliği ve Son Dönem Böbrek Hastalığı

Böbrekler, retroperitoneal bölgede bulunan her biri yaklaşık 120-150 gram ağırlığında olan organlardır. Böbreğin birçok fonksiyonu bulunmaktadır:10

1.Vücut Sıvı ve Elektrolit Dengesinin Korunması: Su, sodyum, potasyum, hidrojen, bikarbonat, fosfor, magnezyum vb.

2. Metabolik Artık Ürünlerin Atılımı: Üre, ürik asit, kreatinin vb. 3. İlaçlar, Toksinler ve Metabolitlerinin Detoksifikasyonu ve Atılımı 4. Ekstrasellüler Sıvı Hacmi ve Kan Basıncının Hormonal Düzenlenmesi: - Renin-anjiotensin sistemi

- Renin prostaglandinler

- Renin kallikrein-kinin sistemi

5. Hormon Üretimi ve Metabolizmasına Katkı: Eritropoietin, D vitamini vb. 6. Peptit Hormonların Yıkımı: İnsülin, glukagon, parathormon, kalsitonin, büyüme hormonu vb.

7. Küçük Molekül Ağırlıklı Proteinlerin Yıkımı: Hafif zincirler, beta2-mikroglobulin vb.

8. Metabolik Etki: Glukoneogenez, lipit metabolizması.

Böbrek yetmezliğinde, böbreğin bu temel fonksiyonlarında bozulmalar olur ve adaptasyon için değişik sistemler devreye girer. Böbrek yetmezliği akut veya kronik olabilir. Akut hasarlanmayı takiben böbrek, fonksiyonlarını tekrar kazanabilir. Öte yandan, böbreğin kronik hastalıklarının %90’ından fazlası SDBY ile sonuçlanır.11

Böbrek fonksiyonları klinikte kreatinin klirensi ve glomerüler filtrasyon hızı (GFR) ile ölçülür. Böbrek yetmezliğinin derecesinin belirlenmesinde kullanılan en güvenilir parametre GFR’nin ölçülmesidir. GFR’nin normal değeri yaş, cinsiyet gibi faktörlere bağlı olarak değişmekle birlikte 70-145 mL/dakika arasındadır.11,12,13

Klinik açıdan KBY, asemptomatik böbrek fonksiyonu azalmasından, üremik sendroma kadar uzanan değişen bir spektrum gösterir. Aslında böbrek yetmezliğinin evreleri birbirinin içine girmiş olup kesin sınırlarla ayrılması mümkün değildir (Tablo 1).12,13

(13)

Tablo 1. Renal disfonksiyonun evreleri

Evre Tanım (ml/dk/1,73 mGFR 2) Tedavi

1 Normal veya artmış GFR ilebirlikte böbrek hasarı ≥90 Tanı ve tedavi. Progresyonunyavaşlatılması. İzlem ve KBH risk azaltımı

2 Hafif böbrek yetmezliği 60 - 89* Progresyonun tahmin edilmesi

3 Orta derecede böbrek yetmezliği 30 - 59 Komplikasyonların tespiti ve tedavisi

4 Ağır böbrek yetmezliği 15 - 29 Replasman tedavisine hazırlık

5 SDBH <15 Renal replasman tedavisi

*Yaşa göre normal olabilir

KBY, pek çok etyolojik sebebe bağlı olarak, nefronların progresif ve geri dönüşümsüz kaybı ile GFR’de ilerleyici ve genellikle geri dönüşümsüz azalmayla karakterize, böbreğin sıvı-solüt dengesini ayarlama ve metabolik-endokrin fonksiyonlarında kronik, kalıcı ve ilerleyici bozulma hali olarak tanımlanabilir.11,14,15 KBY, GFR’de azalma olsun veya olmasın, böbrekte 3 aydan daha uzun süre yapısal ya da işlevsel bozukluklarla seyreden ve idrar, kan ya da görüntüleme yöntemleri ile saptanan bir hasar olması olarak da açıklanabilir. Böbrek hasarı, normal GFR ile birlikte olsa bile KBY olarak tanımlanır.11-15 Böbrek hasarı sıklıkla, böbrek biyopsisi olmadan bazı bulgularla tespit edilir: devamlılık gösteren proteinüri, idrar sedimentindeki anormallikler (tubuler hücreler, silendirler), görüntüleme yöntemlerindeki anormallikler (hidronefroz, böbrek boyutlarında asimetri, polikistik böbrek hastalığı, küçük ekojenik böbrekler), kan ve idrar kimyasal ölçümlerindeki bozukluklardır.11

KBY’den etkilenmeyen organ veya sistem hemen hemen yoktur. Klinik gidiş, tipik olarak sürekli ve belirti vermeyen nefron fonksiyon kaybıdır, sonuçta SDBY’ye yol açar. SDBY ise böbrek fonksiyonlarının geriye dönüşümsüz kaybı ile karakterize ve hayatı tehdit eden üremiden korunmak için hastaya devamlı olarak diyaliz ve TP gibi RRT’lerin uygulandığı klinik bir tablodur.16-17 SDBY’de, RRT başlanmadıkça

mortalite oranı yüksektir.16-18 SDBY’de, böbrek fonksiyonlarının ileri derecede kaybı

sonucunda giderek artan azotemi ve hemen hemen her organ sistemi ile ilgili belirti ve bulgular ortaya çıkar. Terminal dönemde ortaya çıkan bu klinik sendrom, üremi olarak tanımlanır. Üremi ise akut veya kronik böbrek yetmezliğinin sonucu oluşan ve tüm organlardaki fonksiyon bozukluğunu yansıtan klinik ve laboratuvar anormallikleri tanımlar.11

(14)

2.1.1. Etyoloji

KBY’ne yol açan en önemli nedenler arasında; hipertansiyon (HT), diyabetes mellitus (DM), kronik glomerulonefrit, kronik pyelonefrit, kistik böbrek hastalıkları ve ürolojik hastalıklar yer alır.

Akut ve kronik böbrek hastalığına yol açan nedenler böbrek anatomisine göre sınıflandırılır. Buna göre böbrek hastalığına yol açan nedenler şu şekilde sıralanabilir:

1. Prerenal Nedenler: a. Volüm deplesyonu b. Konjestif kalp yetmezliği c. Siroz

d. Nonsteroid antiinflamatuar ilaçların kullanımı e. Bilateral renal arter darlığı

f. Şok

2. Postrenal Nedenler a. Prostatik hastalıklar

b. Pelvik ve retroperitoneal maligniteler c. Taş

d. Konjenital anomaliler 3. İntrinsik Böbrek Hastalıkları a. Glomerül Hastalıkları

 Minimal değişiklik hastalığı  Membranöz glomerülopati

 Fokal segmental glomerüloskleroz  Diabetik glomerüloskleroz

 Amiloidoz

 Mesangial proliferatif glomerülonefrit  Diffüz proliferatif glomerülonefrit  Fibriller glomerülonefrit

 Kresentik glomerülonefrit b. Vasküler Hastalık

(15)

 Sistemik vaskülit

 Hipertansif nefroskleroz  Trombotik mikroanjiopati c. Tübüler Hastalık

 Akut tübüler nekroz  Myeloma böbreği  Hiperkalsemi

 Polikistik böbrek hastalığı  İnterstisyel hastalık  Akut interstisyel nefrit  Akut pyelonefrit  Kronik pyelonefrit

 Analjezik kötüye kullanımına bağlı nefropati.19

2.1.2. Patogenez

Böbrek yetmezliği gelişmesiyle böbreklerin fizyolojik, biyokimyasal ve hormonal işlevlerinde ilerleyici bir kayıp oluşur. Üremik semptomların patogenezinden çeşitli toksinler sorumlu tutulmuştur. Üremide biriken solütler molekül ağırlıklarına (MA) göre üç gruba ayrılır;

1. Düşük MA’lı solütler (< 300 dalton): Örneğin; üre, kreatinin

2. Orta MA’lı solütler (300–12.000 dalton): Örneğin; paratiroid hormon (PTH), β2 mikroglobulin

3. Yüksek MA’lı

Üremik semptomlardan, orta molekül ağırlıklı solütlerin daha çok sorumlu olduğu iddia edilmiştir. Bu moleküllerin bir kısmı da serum kreatinin değeri gibi böbrek işlevlerindeki bozulmanın derecesini belirlemek için kullanılabilmektedir.11

(16)

2.1.3. Klinik özellikler

Sıvı-Elektrolit Bozuklukları: Bulantı-kusma nedeniyle hiponatremi ve dehidratasyon, oligüri nedeniyle hiperpotasemi, hipokalsemi ile birlikte hiperfosfatemi ve hipermagnezemi, proteinüri ve su-sodyum retansiyonu nedeniyle ödem, ileri dönemlerde ödem nedeniyle HT ve konjestif kalp yetmezliği, metabolik asidoz, hipokalsemi belirtisi olarak ebe-eli, Trosseau ve Chvostek bulguları pozitiftir. Sinir Sistemi: Yakın zaman bellek kaybı, emosyonel irritabilite, dikkat azalması, uykusuzluk, konsantrasyon yeteneğinde azalma, depresyon, anksiyete, kişilik değişiklikleri, disoryantasyon, halüsinasyon, konfüzyon, konuşma bozuklukları, yürüme bozuklukları, afazi, stupor, flepping tremor, demans, konvülsiyon, polinöropati, baş ağrısı, sersemlik, irritabilite, kramp, yorgunluk, huzursuzluk, tik ve ter fonksiyonlarında azalma sayılabilir.

Gastrointestinal Sistem: Ağız içinde amonyak oluşumunun artması nedeniyle metalik tat hissetme ve ağızda amonyak kokusu, hiperürisemiye bağlı ağızda üremi kokusu, ağız müköz membranlarda kuruluk, kırmızı ülseratif lezyonlarla karakterize üremik stomatitler, iştahsızlık, bulantı-kusma, konstipasyon, ileri dönemde diyare, hıçkırık, gastrit, parotit, stomatit, pankreatit, gastrointestinal kanama, kronik hepatit, motilite bozuklukları, özafajit, intestinal obstrüksiyon, perforasyon, asit görülebilir.

Hematopoetik ve İmmün Sistem: Eritrosit oluşumunda azalma ve eritrositlerin yaşam sürelerinin kısalması nedeniyle anemi; lenfopeni ve lökosit fonksiyonları bozulduğundan enfeksiyonlara direncin azalması; koagülasyon bozukluğu nedeniyle kanamaya eğilim; immün sistemin baskılanması ve kanser görülebilir.

Kardiyovasküler ve Pulmoner Sistem: Hiperpotasemi nedeniyle aritmiler, volüm azlığı ve renin sekresyonunda artma nedeniyle HT; ürenin seröz zarlarda toplanması nedeniyle perikardit; perikarditte olası hemorajik effüzyon sonrası perikardiyal tamponat; üremik plörit ve plevral effüzyon; volüm artışı nedeniyle vasküler konjesyon ve buna bağlı olarak gelişen konjestif kalp yetmezliği ile akciğer ödemi, kardiyomyopati; asidoz nedeniyle kusmaull solunum; atheroskleroz ve kapak hastalığı ortaya çıkar.

(17)

Cilt: Anemi nedeniyle konjuktiva ve avuç içlerinde solukluk, pıhtılaşma bozukluğuna bağlı olarak ekimoz, hematom, diş eti ve mukoz membranlarda kanama olasılığı, üre kristallerinin cildi tahriş etmesi nedeniyle kaşıntı, gecikmiş yara iyileşmesi, tırnak atrofisi, hiperpigmentasyon, ülserasyon, nekroz görülebilir.

Metabolik-Endokrin Sistem: Glukoz intoleransı, hiperlipidemi, hiperparatiroidi, büyüme geriliği, hipogonadizm, impotans, libido azalması, hiperürisemi, malnütrisyon, hiperprolaktinemi gelişebilir.

Kemik: Üremik kemik hastalığı, hiperparatiroidi, amiloidoz, artrit.

Diğer: Susuzluk, kilo kaybı, hipotermi, üremik ağız kokusu, myopati, yumuşak doku kalsifikasyonu, akkiz renal kistik hastalık, karpal tünel sendromu, noktüri.19,20

2.1.4. KBY’de tanı

Böbrek yetmezliği tanısı kan üre azotu (BUN) ve kreatinin düzeylerindeki yükselme veya kreatinin klirensindeki azalma ile konur. Sorun akut veya kronik böbrek yetmezliği ayırıcı tanısıdır. KBY tanısında pratikte en çok kullanılan yöntem radyolojik olarak böbreklerin küçük olduğunun gösterilmesidir. Amiloidoz, diabetik nefropati, hidronefroz, polikistik böbrek hastalığı, böbreğin infiltratif hastalıklarında KBY olmasına rağmen böbrekler küçülmemiş olabilir. Böbrekler normalden küçükse, KBY’de esas hastalık ne olursa olsun, histolojik inceleme amiloidoz dışında ana böbrek hastalığı hakkında bilgi vermekte yetersiz kalır. Bu nedenle tanı ve ayırıcı tanıda biyopsinin yeri çok sınırlıdır.21

Tanıda kullanılabilen laboratuar çalışmaları arasında idrar incelemesi ve gerekli ise kültür, kan sayımı ve periferik yayma, hematokrit, böbrek foksiyon testleri (özellikle BUN, kreatinin ve endojen kreatinin klirens testi), serum kalsiyum, fosfor ve alkalen fosfataz değerleri, kan pH ve kan gazları, radyolojik ve nükleer tıp görüntüleme yöntemleri (özellikle direkt karın grafisi, abdominal ultrasonografi, beyin tomografisi, nükleer görüntüleme yöntemleri) sayılabilir.22

2.1.5. KBY’de tedavi

KBY tedavisinde ana prensipler şunlardır:

(18)

2. Altta yatan hastalığın tedavisi

3. Böbrek yetmezliğinin ilerlemesini hızlandıran faktörlerin kontrolü, böbrek yetmezliğinin yavaşlatılması

4. Böbrek fonksiyonlarında azalmanın yol açtığı sorunların önlenmesi ve tedavisi

5. SDBY gelişen hastalarda renal yerine koyma tedavisi a. Diyaliz

HD

Periton Diyaliz (PD) b. Böbrek transplantasyonu.19,21

2.1.5.1. Diyaliz

Diyaliz, yarı geçirgen bir membran aracılığı ile hastanın kanı ve uygun diyaliz solüsyonu arasında sıvı-solid değişiminin esas olduğu bir tedavidir. Bu tedavi yöntemi ile vücut sıvılarındaki istenmeyen maddeler yarı geçirgen zar aracılığı ile vücuttan uzaklaştırılır.21,23

Difüzyon ve ultrafiltrasyon olmak üzere iki temel prensibi vardır. Difüzyon, membranın iki yanındaki konsantrasyon farkı nedeni ile solütün konsantrasyonu yüksek olan taraftan düşük olan tarafa hareketidir. Ultrafiltrasyon ise uygulanan basınç nedeni ile membranın bir yanından diğer yanına sıvı transferidir.19

HD’de ultrafiltrasyon hidrostatik basınç ile sağlanırken, sürekli ayaktan periton diyalizinde (SAPD) ozmotik basınç ile sağlanmaktadır.24

Diyalizin Amaçları

- Üre ve kreatininin kandan uzaklaştırılmasını sağlamak

- Serum elektrolitlerinin sağlıklı düzeyde tutulmasını sağlamak

- Asidozu düzeltmek ve kanın bikarbonat (HCO3) tampon sistemini yerine koymak

(19)

2.1.5.1.1. Akut diyaliz

Gerek oligüri, gerekse akut renal yetmezlik çoğu zaman diyaliz nedenleri arasında ilk sırayı alır. Ancak böyle bir durumla karşılaşıldığında hemen diyaliz tedavisine karar vermek doğru olmayabilir. Hastanın durumu iyice gözden geçirilmeli, renal bozukluğun nedeni belirlenerek, geri döndürülebilir nedenlere bağlı bir olay söz konusu ise öncelikle bunlar ortadan kaldırılmalıdır. Diğer taraftan da hastanın hayatını tehdit edecek ciddi hiperkalemi gibi bir takım olaylar söz konusu ise bu işlem geciktirilmemelidir. Özellikle akut dönemde HD tedavisi PD’den önce uygulanır.26

2.1.5.1.2. Kronik diyaliz

KBY’de diyaliz tedavisi planlanan hastalara öncelikle vasküler giriş yerinin hazırlanması uygundur. Bir arteriyo-venöz fistülün olgunlaşıp kullanılabilir hale gelmesi 2 hafta-4 ay arasında bir süre alacağından, buna göre hasta HD programına alınmalıdır. Genellikle KBY olan hastaların kreatinin klirens değerleri belli limitlerin altına düştüğünde veya üremik sendrom bulguları ortaya çıktığında bu uygulama başlatılır.22

2.1.5.1.3. Diyaliz endikasyonları  Akut böbrek yetmezliği,

 KBY olan hastalarda kreatinin klirensi 10 ml/dk’nin altına inince diyaliz başlanır, ancak bazı hastalarda kreatinin klirensi bu değere düşmeden çeşitli nedenlerle hipervolemi, hiperpotasemi, asidoz ve üremik komplikasyonlar (perikardit, plörit, ensefelopati, üremik akciğer, bulantı, kusma, kontrol edilemeyen hipertansiyon, kaşıntı, vb.) gelişebilir. Bu hastalar konservatif tedavi ile düzeltilemez ise diyaliz ihtiyacı duyarlar:

 Yüksek doz ilaç alımı ve zehirlenmelerde,  Aşırı ve tedaviye dirençli ödem,

 İleri derecede sıvı – sodyum dengesizliği (hiponatremi, hipervolemi),  Hiperpotasemi (serum potasyumunun 6,5–7 mEq/L ve üzerinde olması),  Metabolik asidoz (plazma bikarbonatının 15 mEq/L ve kan pH’sının 7.15’den düşük olması),

(20)

 Kan üre düzeyinin 250–300 mg’den fazla olması,

 Kan üre düzeyinin günde 100 mg veya kan potasyumunun günde 1 mEq/L’den fazla yükseldiği katabolik durumlar,

 Hiperfosfatemi,  Hiperkalsemi,  Hiperürisemi.27

2.1.5.1.4. Diyalizin göreli kontrendikasyonları

Diyaliz tedavisinin mutlak bir kontrendikasyonu yoktur. Ancak böbrek yetmezliğine eşlik eden göreli( rölatif ) kontrendikasyonları vardır. Bunlar:

 Alzheimer hastalığı,  Multi-infarkt demans,  Hepatorenal sendrom,

 Hepatik ensefalopati ile birlikte ilerlemiş siroz,  Yaygın ilerlemiş kanser.24

2.1.5.1.5. Diyalizin yeterliliği

 Yeterli diyaliz iyilik durumunu arttırır, morbiditeyi en aza indirir. Hastanın sosyal bağımsızlık kazanmasına yardım eder,

 Yeterli diyaliz, sadece belli bir sayıyı aşan diyaliz dozu değildir ve tek başına solüt klirensi olarak tanımlanmamalıdır,

 Diyaliz reçetelendirilmesi kişiye özel olmalıdır, düzenli olarak yeniden değerlendirilmelidir.1,28

Yeterliliğin değerlendirilmesi kriterleri şunlar olmalıdır;  Hastanın iyilik durumu (fiziksel, sosyal ve mental),  Beslenme (malnutrisyon olmaması),

 Küçük solüt klirensi (üre kinetiği yaklaşımı, URR),  Ultrafiltrasyon yeterliliği,

 Kan basıncı kontrolü,  Protein katabolizma hızı,

(21)

 Anemi, asidoz ve kemik hastalığının kontrolü.1,28

Klinik Değerlendirme: Diyaliz yeterliliği hastanın kendini iyi hissetmesi, kaşıntı, iştahsızlık, bulantı-kusma, halsizlik, uykusuzluk, parestezi, huzursuz ayak, perikardit gibi üremik belirti ve bulgularının bulunmaması ve kan basıncının kontrol altında olmasını kapsar. Klinik belirti ve bulgular, diyaliz yeterliliğinin değerlendirilmesinde önemli ölçütler olmasına karşın, hastaların yansıtma derecelerinin farklı olabilmesi, eşlik eden hastalıklardan etkilenebilmesi ve yetersiz diyalizin nispeten geç göstergeleri olması nedeniyle tek başına izlenmesi uygun değildir.21,29

Biyokimyasal Değerlendirme: Kan üre azotu düzeyinin 70 mg/dl’nin, kreatinin düzeyinin 15mg/dl’nin altında olması diyalizin yeterli olduğu konusunda fikir verebilirse de, bu ölçümler hastanın beslenme durumundan ve vücut kas kitlesinden de etkilenebilir.1,21,29

Üre Kinetiği Modeli: Üre temizlenmesi ve oluşumunun ortaklaşa etkilerini, ürenin vücut içi dağılımını hesaba katarak tarifleyen ve formül haline getiren, dolayısıyla solüt klirensinin ve beslenmenin ölçüsünü veren bir metottur.21,29 Diyaliz

sırasında kan üre konsantrasyonu hızla düşmekte ve sonra iki diyaliz arası sürede tedricen yükselmektedir. Diyaliz sırasındaki üre düşmesini yeterlilikte esas alan ve bunu ilgili parametrelerle ifade eden matematiksel bir model olarak Gotch ve Sargent tarafından 1985 yılında Kt/V şeklinde formüle edilen üre kinetik model ortaya konmuştur.27

Kt/V’nin hesaplanması temelde kolaydır. t diyaliz süresine işaret eder (doğrudan ölçülebilir), V ürenin dağılım hacmidir (vücut ağırlığı ve boy/yüzey alanından hesaplanır), ve K diyalizörün üre klirensidir (her diyalizör için invitro çalışmalarla tespit edilmiştir). Belirli bir Kt/V oranı için gerekli diyaliz süresi o hasta için hesaplanabilir.27,29

1993 yılında, Renal Physicians Association (RPA) ilk defa kanıtlara dayalı olarak, hemodiyaliz yeterliliği için kullanılabilecek pratik bir rehber oluşturmuştur. Buna göre yeterli hemodiyaliz, hastaların hemodiyalizden tam anlamıyla yarar görmesi için gerekli hemodiyaliz miktarı olarak tanımlanmıştır. Bu belgeden önce bu anlamda yapılan tek randomize ve kontrollü çalışma 1981 yılında yapılan National Cooperative Dialysis Study (NCDS)’dir.30 Buna göre, Kt/V değeri 0,8'in altında

(22)

olduğunda morbidite oranı yüksek iken, 1,0–1,2 arasında düşük olduğu bildirilmiştir.31,32

Kt/V değerinin en azından rezidü böbrek fonksiyonu da dikkate alınarak haftada toplam 3,6 olması, yani haftada üç kez hemodiyaliz alan bir hastada her diyaliz için en az 1,2 değerinin hedeflenmesi uygun olmaktadır.29,33

Diyalizdeki Kt/V değerinin hesaplanması en iyi şekilde tüm diyalizatın toplanıp diyalizörün üre klirensinin tayininin yapılması ile mümkün olmakla beraber, rutin kullanımda pratik olmamaktadır. Öte yandan Kt/V değerini belirleyen esas değişkenin diyaliz sırasında kan üre konsantrasyonunda meydana gelen düşme (percent reduction of urea - PRU) olduğu gösterilmiş ve bundan faydalanılarak Kt/V değerini hesaplamayı sağlayan çeşitli basitleştirilmiş formüller geliştirilmiştir.1

Prediyaliz üre - Postdiyaliz üre

1) PRU = --- X 100 olmak üzere Prediyaliz üre

Kt/V = 0,04 PRU – 1,2

Bu formüle göre PRU %50 olduğunda Kt/V 0,8 olmakta ve PRU'da her %5'lik artış, Kt/V'de 0,2 artışa karşılık gelmektedir. PRU < %60 olanlarda mortalite riski, PRU > %65 olanlara göre artmış bulunmaktadır. Bu formülde diyaliz sırasında oluşan üre oluşumunu ve ultrafiltrasyonla uzaklaştırılan üreyi hesaba katmak için bazı düzeltmeler yapılarak, lineer ve logaritmik nitelikte formüller geliştirilmiştir.

postdiyaliz üre azotu

--- = R ile prediyaliz üre azotu

ultrafiltrasyon (lt) UF ile diyaliz sonu ağırlık (kg) W ile gösterilmek suretiyle Kt/V = - ln (R-0,03) + (4 - 3,5 x R) x UF / W düzenlenmişlerdir.

(23)

Yaklaşık olarak R düzeylerine karşılık gelen Kt/V değerleri ise1;

R 0,50 0,46 0,42 0,38 0,35 0,32 0,30

Kt/V 0,8 0,9 1,0 1,1 1,2 1,3 1,4

Üre Azalma Oranı (URR): URR metodu diyaliz dozunu basit bir şekilde ölçebilir. Daha önemlisi yapılan birçok çalışmada URR, hasta yaşam süresiyle ilişkili bulunmuştur. URR'nin hemodiyaliz hastalarının mortalite risklerinin tayininde Kt /V 'ye göre daha iyi veya daha kötü olduğundan söz edilemez. Kolay hesaplanmasına rağmen UF'yi hesaba katmadığı için hemodiyaliz yeterliğinin tayin edilmesinde bazı sınırlamalara sahiptir. Hedeflenen URR değeri Kt/V 1,2 iken %65’tir.34

Bir hastanın yeterli diyaliz olması için başlangıçta hedeflenen Kt/V değeri 1,2–1,4 olacak şekilde diyalizör seçimi ve süre tespiti yapılır, sonra hedeflenen Kt/V değerinin gerçekleştirilip gerçekleştirilemediği yukarıdaki formüllerden biri ile kontrol edilir ve aylık kontrollerle takip edilir.30

İlk diyaliz düzenlenmesinde diyalizörün klirensi kan pompası hızına göre fabrikanın verdiği değerin %80'i olarak alınır. Ürenin dağılım volümü (V) ise bunu hesaplamaya yönelik ayrıntılı formüller olmakla birlikte, kabaca total vücut suyuna eşit olup, pratik olarak vücut ağırlığının erkeklerde %60'ı, kadınlarda ise %55'i olarak alınır ve Kt/V=1,2–1,4 olacak şekilde süre tayini ve diyalizör seçimi yapılır. Hedeflenen Kt/V değerinin sağlanamaması ve diyalizin yeterli olamadığının anlaşılması halinde sebep araştırılır. Bu duruma pompa öncesi negatif basıncın yüksekliği veya kan setindeki venöz basıncın yüksekliği nedeniyle gerçek kan akımının cihazın kan pompasının ayarlandığından daha düşük olması, diyaliz sırasında gelişen semptomlar gibi nedenlerle kan akımının bir süre azaltılması, resirkülasyon, postdiyaliz kan örneği 30 dakika sonra alındıysa rebound üre yükselmesi, diyalizör klirensinin (KoA) üretim sorunu veya reuse nedeniyle beklenenden düşük olması, hastanın V değerinin hesaplanandan daha yüksek olması gibi sebepler yol açabilir. Kan akım hızı, diyaliz süresinin alarmlarla kesintiye uğrama durumu kontrol edilir. Yeni üretilen diyaliz cihazlarında bu parametreler izlenebilmektedir. Diyaliz bitiminde diyalizörde pıhtılaşma oluşumu kontrol edilir, eğer varsa heparin uygulaması tekrar düzenlenir.30

Bazen de hastanın V değerinin hesaplanandan düşük olması, diyaliz seansı süresinin amaçlanandan uzun olması, çok nadiren diyalizörün beklenenden daha

(24)

etkin olması, ya da postdiyaliz üre düzeyinin artefakt olarak düşük bulunmasına yol açan nedenlerle (diyaliz sonu üre düzeyi için kan alımının 30 saniye beklenmeden alınması neticesi resirkülasyon etkisiyle veya bu örneğin diyalizör çıkış yolundan alınması gibi) hedeflenenden daha yüksek Kt/V değerine ulaşılmış olabilir.30

Diyaliz yeterliliğinin değerlendirilmesinde bazı hata kaynakları söz konusu olabilir. Üre kinetik model dahil yapılan hesaplamalarda postdiyaliz kan örneğinin, diyaliz olmuş venöz kan arteriel hatta resirkülasyon yapmadan alınması çok önemlidir. Başka bir hata kaynağı ürenin tek havuz halinde bulunduğunun kabul edilmesidir. Aslında diyalizde hücre içi sıvı kompartımanından üre kandaki kadar hızlı çekilemez ve bir gradient oluşarak diyalizin bitiminden sonra 30 dakika içinde kan üresinde bazı hastalarda %30'a varan oranda rebound bir yükselme olur. Bu yüzden diyalizin bitiminden hemen sonra postdiyaliz kan örneği alınması nedeniyle diyaliz etkinliği olduğundan daha fazla hesaplanmaktadır.30

2.1.5.2. Hemodiyaliz

HD, hastadan alınan kanın vücut dışında bir membran aracılığı ve bir makine yardımıyla sıvı ve solüt içeriğinin yeniden düzenlenmesi işlemidir.21,35-37 HD, kanda birikmiş olan maddelerin geçirgen zar aracılığı ile diyaliz sıvısına geçmesidir.38 Temel hedef üremik toksinlerin uzaklaştırılması ve sıvı dengesinin sağlanmasıdır.19 Renal replasman tedavileri arasında en sık kullanılan yöntemdir.39,40 HD işleminin gerçekleştirilebilmesi için yeterli kan akımı sağlanmalıdır (erişkinde genellikle dakikada 200-600 ml). Yeterli kan akımı sağlanması için de kalıcı ve geçici vasküler giriş yolu gereklidir.21,41

HD işlemi için gerekli yüksek kan akımını sağlamak için kullanılan yöntemler geçici ve kalıcı olabilir. Geçici vasküler giriş yolu sağlamak için günümüzde kullanılan en yaygın yöntem çift lümenli bir kateterin femoral, subklavyen veya internal juguler vene yerleştirilmesidir. Kalıcı vasküler giriş yolları başlıca iki tanedir:

1. Arteriyovenöz greft (AVG) 2. Arteriyovenöz fistül (AVF)

(25)

AVF, arter ile ven arasında bir pencere açılmasıdır. Sıklıkla distalden başlayarak ön kol ve kol kullanılır. Açılan fistülün olgunlaşıp kullanılır hale gelmesi için ortalama 2-3 hafta beklemek gerekir.21

Her iki akses uygulaması da cerrahi olarak yapılmaktadır. Çoğunlukla AVF, AVG’ye tercih edilir. Çünkü AVF, hem uzun süre dayanır hem de enfeksiyon ve tromboz riski oldukça az görülür.42-44

2.1.5.2.1. Hemodiyalizin avantajları

*Atık maddeler vücuttan hızlı ve başarılı bir şekilde uzaklaştırılır. *Diyaliz ortamı, hastanın diğer hastalar ile ilişki kurmasını sağlar. *Haftada iki veya üç kez uygulanır (hergün değil).

*Malnütrisyon ile daha az karşılaşılır. *Hastaneye yatma gereksinimi daha azdır. *Karına ait komplikasyonlarla karşılaşılmaz. 2.1.5.2.2. Hemodiyalizin dezavantajları

* Tedavi seansları arasında sıvı-elektolit ve metabolik değişime bağlı olarak diyaliz sonrası hastanın kendini iyi hissetmesi, ancak sonraki seansa kadar yavaş yavaş tekrar kötüleşmesi sonucu oluşan rahatsızlık hissi.

* Tedavi sırasında kullanılan iğneler.

* Çeşitli sıvı ve gıdaların alınmasındaki kısıtlamalar. * Fistül için minor cerrahi bir girişim gereksinimi.

2.1.5.2.3. Hemodiyalizin akut komplikasyonları

Hemodiyalizin akut komplikasyonları sık rastlanan ve daha az rastlanan fakat ciddi olan komplikasyonları olarak ikiye ayrılmaktadır. Sık görülen komplikasyonlar; hipotansiyon, kas krampları, huzursuz bacak sendromu, bulantı, kusma, baş ağrısı, göğüs ve sırt ağrısı, kaşıntı, titreme ve ateştir. Daha az rastlanan fakat ciddi olan komplikasyonlar ise disequlibrium sendromu, anafilaktik reaksiyonlar, aritmiler, kalp tamponadı, intrakranial kanama, konvülziyonlar, hemoliz, hava embolisi ve hipoksemidir.24

(26)

2.1.5.2.4. Hemodiyalizde kronik komplikasyonlar

HD’nin kronik komplikasyonları; üremi, asetat birikimi, alüminyum toksisitesi, yetersiz diyaliz veya yetersiz beslenmeye bağlı olarak gelişir.

Hematolojik komplikasyonları; anemi, kanama diatezi, hipokomplemantemi, lökopeni ve enfeksiyona eğilimdir.

Kardiovasküler sistem komplikasyonları; HT, sistemik kalp hastalığı, kalp yetmezliği ve perikardittir.

Gastrointesinal sistem (GİS) komplikasyonları; gastroenterit, GİS kanaması, konstipasyon, karaciğer hastalıkları ve asit oluşumudur.

İskelet sistemi komplikasyonu; üremik kemik hastalığı (renal osteodistrofi)’dır.

Dermatolojik komplikasyonları; üremik kaşıntı ve küçük damarlardaki kalsifikasyonlara bağlı gelişen cilt nekrozlarıdır.

Metabolik ve Endokrin sistem komplikasyonları; hiperlipidemi, endokrin anormallikleri, infertilite ve seksüel fonksiyon bozukluklarıdır.

Nörolojik komplikasyonları; alüminyum nörotoksisitesi ve üremik periferik nöropatidir.

Bunların dışında; enfeksiyonlar (Hepatitler, HIV), fistül komplikasyonları, diyaliz amiloidozu ve psikososyal sorunlar gibi komplikasyonlar da yer almaktadır.35,41,45

2.1.5.3. Periton diyalizi

Periton, diyalize uygun doğal bir membrandır. PD tedavisinde, hastanın karın zarı membranı, yapay böbrek olarak kullanılmaktadır.18

Hastanın yaşadığı yerde HD imkanı olmaması durumunda, hastaneye veya makinelere bağlı yaşamak istemeyen genç ve hareketli hastalarda, hepatit riskinin düşüklüğü nedeni ile TP vericisi hazır olan ya da kadavra listesinde olan hastalarda daha uygun bir tedavi seçeneğidir. Çocuklar, yaşlılar, diyabetikler, TP adayları en uygun hasta grubudur. Hastanın PD tedavisini sürdürebilecek uyumu sağlayabilecek olması esastır.46

PD, çoğu kez sürekli ayaktan periton diyalizi (SAPD) şeklinde ya da evde aletli periton diyaliz (APD) şeklinde uygulanır.46

(27)

SAPD’de membran olarak doğal periton zarları kullanılır ve periton boşluğunu dolduran diyalizat sıvısı birkaç saatlik dengeleme süresinden sonra yenisi ile günde 3-5 kere değiştirilir.16,46 HD uygulamasında hasta makineye ve sağlık

personeline bağımlı iken, SAPD yapan hasta tedaviyi kendisi ev ortamında ve daha bağımsız olarak yapabilmektedir.16 PD’de periton boşluğu, periton zarı ve

diyalizatlar kullanılır. Periton zarı vücutta biriken toksik maddeleri karın boşluğunda bulunan diyalizata aktaran yarı geçirgen zar işlevini görür. Periton zarı ile kan arasındaki madde alışverişi difüzyon ve konveksiyon ile gerçekleşir.47

APD, cihaz kullanımı gerektirmektedir. Solüsyonun peritona verilmesini ve drene olmasını sağlar. APD’de genellikle gece uygulandığı için, hastanın gündüz normal aktivitelerini gerçekleştirebilmesi, hastanın kendisini psikososyal açıdan mutlu hissetmesi, kataterle ilgili komplikasyonların azalması gibi avantajları vardır.47

2.1.5.3.1. Periton diyalizinin avantajları

 Kolay uygulanabilirlik ve taşınabilirlik, dolayısıyla seyahat etmek isteyen hastalarda rahatlık sağlaması,

 Kardiyovasküler problemi olanlarda daha iyi kan basıncı ve sıvı kontrolü sağlaması,

 Rezidüel renal fonksiyonun daha iyi korunması,  Sürekli antikoagülasyona ihtiyaç duyulmaması,

 Aneminin görülme sıklığı ve derinliğinin daha az olması,  Kan biyokimyasının yavaş ama etkili düzelmesi,

 Kalp ve damar sistemine yüklenme çok az olduğundan özellikle çocuklar, yaşlılar, diabetik hastalarda uygulanması tercih edilmelidir,

 Diyabetik hastalarda intraperitoneal insülin yoluyla daha iyi kan şekeri kontrolünün sağlanması,

 Hepatit bulaşma riskinin az olması,

 Tedavinin hastanın kendisi tarafından uygulanıp, hastanın kendisini daha iyi hissetmesi,

 Hastanın daha bağımsız olması,  Daha serbest diyet ve sıvı alımı,

(28)

 Maliyetinin düşük olması,

 Bir diyaliz merkezine bağımlılık gerekmemesidir.

2.1.5.3.2. Periton diyalizinin dezavantajları

 Artmış enfeksiyon riski (özellikle peritonit),  Yetersiz diyaliz riski,

 Potansiyel protein kaybı ve malnutrisyon oluşması,  Katater çıkış yeri veya tünel enfeksiyonu oluşması,  Katater yerleştirilmesine bağlı psikolojik problemler,  Hiperglisemi,

 Hiperlipideminin agreve olması,  Artmış adinamik kemik hastalığı riski,

 Multipl abdominal cerrahi veya travma olan hastalarda kontrendike olması,  Periton geçirgenliğinin zaman içinde azalması,

 Ultrafiltrasyon yetersizliği,

 Özellikle yaşlı hastalarda ve çocuklarda sürekli uygulamaya bağlı bıkkınlık.

2.1.5.3.3. Periton diyalizin komplikasyonları

Periton diyalizinin enfeksiyon komplikasyonları; katater çıkış yeri enfeksiyonu, tünel enfeksiyonu ve peritonittir.

Metabolik komplikasyonları; hiperlipidemi ve obezite, hipopotasemi ve protein malnutrisyonudur.

Karın içi basınç artışına bağlı komplikasyonları; sızıntı, herni, abdominal ödem, solunum sorunları, genital ödem, hidrotoraks, sırt ağrısı ve karın ağrısıdır. Ayrıca gastro-özofageal reflü, konstipasyon, hemoroid gibi gastrointestinal sorunlarda görülebilir.19,35,42

2.1.5.4. Renal transplantasyon

Son yıllarda immünsüpresif ve antimikrobiyal tedavide, enfeksiyonların kontrolü ve cerrahi teknikte sağlanan gelişmeler TP’yi en fazla tercih edilen, en başarılı RRT yöntemi haline getirmiştir. Ancak yeterli sayıda böbrek vericisi

(29)

bulunamamasından dolayı, hastaların çoğu HD ve PD arasında seçim yapmaktadırlar.48,49

Diyalize başlanmadan doğrudan TP uygulanması da her zaman hatırlanması gereken bir seçenektir. Buna ‘preemptif renal transplantasyon’ adı verilir.50

Komplikasyonları; rejeksiyon (akut, kronik) ve enfeksiyonlardır.

TP tedavisinde özellikle immünsüpresif ilaçların yan etkisi, rejeksiyon stresi ve korkusu, hospitalizasyon, komorbidite sebepli hem fiziksel hem psikolojik çeşitli sınırlayıcı faktörler çoğu vakada morbidite veya mortalite ile ilişkili olmamasına rağmen, bunlar hasta tarafından rahatsız edici olarak (örn: ağrı, güçsüzlük, kilo artışı, yüzde değişiklikler veya fiziksel görünüm) algılanabilmektedir.51,52

Yapılan çalışmalarda SDBY olan hastalarda başarılı TP, diyalizle karşılaştırıldığında daha iyi yaşam süresi ve sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi için en iyi prognozu sağlayan, en uygun RRT formu olarak kabul edilmektedir.53,54 Buna rağmen, SDBY’li hasta sayısında hızlı artış olduğundan, SDBY’li çoğu hastada yaşamları sırasında diyalizin bazı formları gerekmektedir. RRT yöntemleri arasında diyaliz tedavileri, sağlık hizmetleri çalışanlarına ve tıbbi cihazlara güçlü ve yakın bağımlılık ile TP’den oldukça farklıdır. Buna ek olarak, diyaliz hastaları böbrek fonksiyonuna çok az veya hiç sahip değilken, TP yapılan hastalar önemli renal fonksiyona sahiptir ve bu durumun bu hastaların sağlık durumları ve aynı zamanda sağlıkla ilişkili yaşam kaliteleri üzerinde büyük etkisi vardır. Diğer taraftan, birçok sağlık problemi bu tedavi gruplarında benzerdir. Bu yüzden, bu hastalarda sağlıkla ilişki yaşam kalitesini değerlendirebilen ve karşılaştırabilen, geçerli ve güvenilir psikometrik araçlara sahip olmak önemlidir.54

2.1.5.4.1. Böbrek transplantasyonunun avantajları  Sağlıklı bir insan gibi tam özgürlüğün olması,  Diyet kısıtlamalarının hemen hemen hiç olmaması,  Daha kaliteli bir yaşam sürdürülmesi.

2.1.5.4.2. Böbrek transplantasyonunun dezavantajları  İstendiği zaman vericinin bulunamaması,  Büyük ve önemli bir ameliyat geçirilmesi,

(30)

 Böbreğin vücut tarafından reddedilme riskinin olması,

 Ömür boyu kullanılması gereken ilaçların olması ve bu ilaçların ciddi yan etkilerinin olması,

 Maliyetinin yüksek olması ve özel bir ekip gerektirmesi.

2.1.5.4.3. Böbrek transplantasyonunun kontrendikasyonları

Kan grubu ve doku nakli uygun olsa da böbrek nakli her hastaya uygulanmaz. Bunlar;

 Yoğun enfeksiyon geçirenler,  AIDS olanlar,

 Tedavi edilemeyen yayılmış kanseri olanlar,

 Yoğun geçirilen böbrek dışı hastalığı (kalp, karaciğer gibi) olanlar,  Damar sistemi hastalığı olanlar,

 Kalıcı pıhtılaşma bozukluğu hastalığı olanlar,  Bazı psikiyatrik hastalığı olanlar,

 Aşırı şişman olanlar,

 Bağışıklık sistemi bozuk olanlar,

 Düzeltilemeyen alt idrar yolları hastalığı olanlar.21,29,35

Transplantasyona hasta hazırlama prensibi, renal transplantasyonda izlenen kesin kontrendikasyonlar dışındaki her hastaya, canlı donörü varsa transplantasyona hazır hale getirme veya kadavra donör bekliyorsa, kadavra çıktığı zaman alıcı adayın seçilme şansını artırma şeklindedir.29

2.1.5.4.4. Böbrek transplantasyonunun komplikasyonları

Böbrek transplantasyonunun komplikasyonları cerrahi ve medikal komplikasyonlar olmak üzere ikiye ayrılmıştır.

Cerrahi komplikasyonları; yara infeksiyonları, kanama, greft rüptürü, idrar kaçağı, arteryel tromboz, lenfosel, renal arter darlığı ve tıkanmadır.

Medikal komplikasyonları ise; allogreftte gözlenen komplikasyonlar ve sistemik komplikasyonlar olmak üzere iki ana başlık altında incelenebilir.

(31)

A. Allogreftte gözlenen komplikasyonlar 1. Rejeksiyonlar

a. Hiperakut rejeksiyon

b. Akselere (hızlanmış) rejeksiyon c. Akut rejeksiyon

d. Kronik rejeksiyon 2. Akut tübüler nekroz

3. Primer böbrek hastalığının allogreftte nüksü 4. “De-novo” böbrek hastalığı

5. Üriner sistem enfeksiyonu 6. Kalsinörin nefrotoksisitesi B. Sistemik komplikasyonlar 1. Enfeksiyon,

a. Posttransplant 1.ay,

b. Posttransplant 1.-6.ayda görülen enfeksiyon,

c. Posttransplant 6. aydan sonra görülen enfeksiyonlar, 2. Sıvı elektrolit, asit- baz dengesi ile ilgili bozukluklar, 3. Kardiyovasküler sistem komplikasyonlar,

4. Pulmoner komplikasyonlar,

5. Gastrointestinal sistem komplikasyonlar, 6. Hematolojik komplikasyonlar,

7. Endokrin ve metabolik komplikasyonlar, 8. Lokomotor sistem komplikasyonlar, 9. Psikiyatrik komplikasyonlar,

10. Göz ile ilgili komplikasyonlar, 11. Kanser.21

2.2. Yaşam Kalitesi

Yaşam süresinin uzaması ile birlikte kronik hastalık insidansı da artmıştır. Bu nedenle, kronik hastalıklarda ortaya çıkan semptomların kontrol altına alınması ve bireyin hastalığı ile birlikte yaşamdan doyum sağlaması amacına yönelik olarak YK kavramı tartışılmaya başlanmıştır.55 21. yüzyılda ülkelerin gelişmişlik düzeyi artık

(32)

ekonomik ve askeri güçle değil, YK ile ifade edilmektedir56. YK ile birlikte kalite kavramı da gündeme gelmiştir. Yaşamda nitelik ve kalite aranmaya, YK ile ilgili araştırmalar yapılmaya başlanmıştır. Yıllarca yaşam süresini uzatmaya çalışan bilim dünyası daha sonra uzatılan yaşamın niteliğini artırma çabasına girmiştir. Yaşama yıllar katma arayışından, yıllara yaşam katma arayışına yönelinmiştir.57,58

Dinamik bir nitelik taşıyan YK kavramı; çok yönlü olması, sürekli gelişim ve değişim göstermesi, kişiden kişiye değişebilmesi, sosyal, psikolojik, ekonomik ve kültürel faktörlerden etkilenmesi nedeniyle tanımlanması zor bir kavramdır.44,59 YK'nin evrensel bir tanımı bulunmamaktadır. İnsan yaşamının iyileştirilmesine ilişkin bir kavram olan YK, psikososyal ve ekonomik refahın sağlanması ve dengeli bir biçimde sürdürülmesine temellenmiştir. Genel anlamda bireysel “iyi oluş” un ifadesi anlamına gelen YK kavramı; mutluluk, doyum, uyum ve iyi olma hali olarak tanımlanabilir ve yaşamın subjektif bir değerlendirilmesidir. Bu kavram; ekonomi ve coğrafyadan, psikoloji ve sosyolojiye, hemşirelikten diğer tıp dallarına kadar geniş bir yelpazedeki birçok bilim dalı tarafından kullanılmaktadır. Farklı bilimler YK'nin kendi disiplinlerini vurgulayan yönlerine odaklanmışlardır.44,58,60 DSÖ’ye göre YK, bireylerin yaşadıkları kültür ve değerler sistemi içerisinde amaçları, beklentileri, ilgi alanları ve yaşam standartları doğrultusunda hayattaki pozisyonları nasıl algıladıklarıdır. Kişinin gereksinimleri ve beklentileri karşılandığı zaman, YK yükselir, karşılanmadığı zaman ise düşer.61,62

YK bireye özgüdür, zaman içinde değişim gösterebilir. YK'nin fiziksel sağlık, psikolojik durum, bağımsızlık düzeyi, sosyal katılım, kişiler arası ilişkiler, kendi potansiyelini gerçekleştirme, entelektüel gelişim, çevresel özellikler ve spirituel iyilik hali ile ilgili boyutları vardır.63 Görüldüğü gibi YK tanımı ve ölçülmesi güç bir kavramdır. Çünkü birbirinden farklı birçok boyutu içermekte ve zaman, mekan ve kişiye göre farklılık göstermektedir. Bu nedenle YK göreceli, öznel bir kavramdır.64

(33)

2.2.1. Sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi(SİYK)

DSÖ, SİYK’yi insanların içinde yaşadıkları kültür ve değerler sistemi bağlamında; amaçları, beklentileri, standartları ve kaygıları açısından yaşamdaki konumlarını algılaması olarak tanımlamaktadır.65

Medikal ve sağlık hizmetlerinde çalışan araştırmacılar ‘iyilik’ halinin derecesinin değerlendirilmesi için yeni niceliksel ölçümler geliştirmişlerdir. Bu ölçümleri sadece hastalığa bağlı oluşan semptomların yol açtığı durumlar ve fonksiyon bozuklukları olan bireylerde, sağlık durumunu değerlendirmek amacıyla kullanmışlardır. Bu durum SİYK’yi gündeme getirmiştir.66

SİYK değerlendirilirken, hangi alanların ele alınması gerektiği konusunda farklı görüşler vardır. Sullivan67, yaşam kalitesi ile ilgili klinik araştırmalarda sağlığın temel boyutlarının ele alınması gerektiğini belirtmektedir. Bu boyutlar; fiziksel yakınmalar/fiziksel esenlik, psikolojik zorlanmalar/psikolojik esenlik, fonksiyonel durum, rol fonksiyonu, sosyal fonksiyon/sosyal esenlik ve sağlık/yaşam kalitesine bakış açısıdır. Carr ve ark.68’larına göre SİYK, bir kişinin sağlık, hastalık, sakatlık, engellilik ve tedavinin etkinliği gibi doğrudan veya dolaylı subjektif deneyimlerini tanımlamak için geliştirilmiş bir kavramdır. Bir başka kaynakta SİYK’nin bir hastalık veya tedaviyle bağlantılı olan fiziksel, duygusal ve sosyal ögeleri kapsayan çok boyutlu bir kavram olduğu kabul edilmektedir. SİYK; iki komponenti olan iyilik hali olup bunlardan birincisi fiziksel, ruhsal ve sosyal iyilik halini temsil eden günlük faaliyetleri yürütebilme yeteneği, ikincisi ise işlev görme ve hastalıkların kontrol düzeyi ile ortaya çıkan hasta doyumudur.69

Kişinin günlük yaşamındaki hastalık sürecini ve tedavi alıp almadığını araştırmaya, hastanın bakışı açısından hastalık ve tedavinin etkinliğini belirlemeye ve hastalık boyunca hastanın sosyal, duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarını saptamaya yardımcı olmak amacıyla SİYK ölçekleri geliştirilmiştir. Bu ölçekler sağlık programları, tedavinin etkinliğinin değerlendirilmesi ve ekonomik değerlendirme çalışmalarında yaygın olarak kullanılmaktadır. Tıbbın giderek ilerlediği günümüzde, sadece hastalıkların ortadan kaldırılması değil, aynı zamanda kişilerin yaşam kalitelerinin arttırılması da hedeflenmektedir.70

(34)

Kronik hastalıkların önem kazanması ve toplumun büyük kesiminin bu hastalıklardan etkilenmesi sonucu, insanlar yaşam kalitesine daha çok önem verir hale gelmiştir44.

(35)

3. GEREÇ ve YÖNTEM

Bu çalışmada 01/01/2014 - 01/06/2014 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Hastanesi’nde takip ve tedavisi uygulanan 90 hemodiyaliz, 39 periton diyalizi ve 66 renal transplant hastası değerlendirilmiştir. Bu hastalara ek olarak kontrol grubu oluşturmak amacıyla 50 sağlıklı birey incelenmiştir. Araştırma; hastaların bilgilendirilmiş gönüllü onam formlarını okuyup onaylamalarının ardından gerçekleştirilmiştir. Çalışmamızın Etik Kurul onayı Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Kurulu’ndan 22.01.2014 Tarih ve 77 sayı ile alınmıştır.

3.1. Veri Toplama Araçları

Araştırmada veriler; bireyleri tanıtıcı anket formu ve SF-36 Yaşam Kalitesi Ölçeği anket formu kullanılarak elde edilmiştir.

3.1.1. Sosyodemografik veri formu

Hemodiyaliz, periton diyalizi, renal transplantlı hastalara uygulanan anket formunda, sosyo- demografik özellikleri içeren (yaş, cinsiyet, eğitim durumu, meslek, medeni durum, ekonomik durum ve sosyal güvence varlığı) ve hastalığa özgü özellikleri içeren (KBY süresi, eşlik eden hastalık, diyaliz süresi, renal transplant hastaları için nakil süresi) sorular yer almaktadır.(Ek 1)

3.1.2. SF-36 yaşam kalitesi ölçeği: (The MOS 36 Item Short Form Health Survey-SF-36)

SF-36, hem hasta hem de sağlıklı popülasyonda yaşam kalitesini değerlendirmede kullanılabilen, aynı zamanda değişik hasta grupları arasında karşılaştırma yapmaya elverişli 36 maddelik kısa ve genel bir ölçektir.8,17,71,72 Geçerli,

güvenilir, kapsamlı, kısa ve bireysel hasta uygulamaları için potansiyel olarak yararlı olarak düşünülmektedir.8

SF-36, birçok dile çevrilmiş olup, uluslararası sağlık durumu ile ilgili karşılaştırılabilir veri elde etmek için değişik kültürlere adapte edilmiştir ve tüm dünyada yaygın şekilde kullanılan bir genel ölçek olmuştur.8,73 SF-36, Koçyiğit ve

(36)

geçerlik çalışmaları 1999-2005 yılları arasında hasta grupları üzerinde uygulanmıştır.17,74

SF-36 Yaşam Kalitesi Ölçeği fiziksel fonksiyon, fiziksel sorunlara bağlı rol kısıtlaması (fiziksel rol güçlüğü), sosyal fonksiyon, emosyonel sorunlara bağlı rol kısıtlanması (emosyonel rol güçlüğü), mental sağlık, zindelik/yorgunluk (vitalite, enerji, esenlik), ağrı ve genel sağlık anlayışının yer aldığı sekiz alt boyuttan oluşmaktadır. Alt boyutlardan elde edilen puanların hesaplanması ile fiziksel boyut ve mental boyut olmak üzere iki ana boyut puanı elde edilir. Fiziksel boyut; fiziksel fonksiyon, fiziksel sorunlara bağlı rol kısıtlanması, ağrı, zindelik/yorgunluk ve genel sağlık anlayışı alt boyutlarından; mental boyut: sosyal fonksiyon, emosyonel sorunlara bağlı rol kısıtlanması, mental sağlık, zindelik/yorgunluk ve genel sağlık anlayışı alt boyutlarından oluşur. Zindelik/yorgunluk ve genel sağlık anlayışı alt boyutları hem fiziksel boyut hem de mental boyutta yer alır.

Ölçekte yer alan tüm ifadeler, son dört hafta göz önüne alınarak değerlendirilir. Ayrıca yukarıdaki maddelerin dışında, ölçekte son 12 ayda sağlıktaki değişim algısını içeren bir madde (Bir yıl öncesi ile karşılaştırdığınızda şimdiki sağlığınızı genel olarak nasıl buluyorsunuz?) bulunmaktadır. Ölçeğin değerlendirilmesinde bu madde dikkate alınmaz.75,76

 Fiziksel fonksiyon; yıkanma ve giyinme dahil tüm fiziksel etkinlikleri yapabilme,

 Fiziksel rol fonksiyon; fiziksel sağlığın bozulmasının sonucu olarak işte ya da diğer günlük etkinliklerde karşılaşılan sorunlar,

 Zindelik/yorgunluk; sürekli yorgun ve bitkin ya da canlı ve enerjik hissetme duyguları,

 Ağrı; ağrı olması ya da ağrıya bağlı kısıtlılık olması,

 Genel sağlık algısı; sağlığın iyi, kötü ya da mükemmel olduğuna inanmayla ilgili,

 Sosyal fonksiyon; fiziksel ve duygusal sorunlara bağlı olağan toplumsal etkinliklerde aşırı ve sık kesinti olması,

 Emosyonel rol fonksiyon; duygusal sorunlara bağlı işte ya da diğer günlük etkinliklerde yaşanan sorunlar,

(37)

 Mental sağlık; sürekli sinirlilik veya depresyon ya da sürekli sakin, mutlu ve rahat hissetme duygularınıgöstermektedir.

SF-36 her sağlık alanının puanı yükseldikçe; sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi artacak şekilde puanlanmıştır. Örneğin; ağrı skalasındaki yüksek puan, azalmış ağrı durumunu gösterecektir. Likert tipi puanlamaya sahip olan ölçek ile hem yaşam kalitesinin tüm alt boyutları, hem de fiziksel ve mental boyutu değerlendirilebilir. Her bir alt boyutun puanı 0 ile 100 arasında değişir; fiziksel ve mental ana boyut puanı 0 ile 100 arasındadır. 0 en kötü sağlığı, 100 en iyi sağlık durumunu göstermektedir.75,76 Ancak ölçeğin önemli bir dezavantajı uyku kontrolü, cinsel

işlevleri değerlendirme ve aile fonksiyonu ile ilgili başlıklar içermemesidir.77

SF-36 sağlıkla ilgili yaşam kalitesi araştırmalarında sıklıkla kullanılan bir ölçektir. Bilgilendirilmiş bir birey eşliğinde 5-10 dakika gibi kısa bir zaman diliminde, hatta telefon aracılığıyla da uygulanabilecek şekilde hazırlanmıştır. Ölçeğin kapsamlı olmasına karşın uygulama, değerlendirme ve yorumlanması kolaydır. SF-36’da her sağlık alanında yüksek puan artan pozitif yaşam puanı olarak düzenlenmiştir. Kronik hastalığı olan hastalarda yaşam kalitesinin değerlendirilmesi yönünden önerilir.77-79 (Ek 2)

3.1.3. Araştırmaya dahil edilme kriterleri 1- 18 yaş ve üzerinde olmak,

2- Okur-yazar olmak,

3- Soruların tamamını yanıtlayabilecek yeterlilikte olmak, 4- İletişim kurabilmek,

5- SDBY tanısı konmuş olmak,

6- En az 6 aydır hemodiyaliz, periton diyalizi programını sürdürüyor olmak, 7- En az 1 yıldır renal transplant hastası olmak,

8- Psikiyatrik hastalığı olmamak,

9- Soruların tamamını yanıtlayabilecek yeterlilikte ve iletişim kurabilecek olmak,

(38)

3.1.4. Araştırma dışı bırakılma kriterleri 1- 18 yaş altında olan hastalar,

2- Soruları cevaplayamayacak kadar ciddi mental retardasyonları olanlar, 3- Psikoz gibi gerçeği değerlendirme yetisi düşük olanlar,

4- Hemodiyaliz, periton diyalizi tedavisine başlama süresi 6 aydan az olanlar veya renal transplantasyon hastalarında operasyon tarihinden sonra 1 sene geçmemiş olan hastalar,

5- Renal transplantasyon hastalarından rejeksiyon gelişmiş olanlar, 6- Formları eksik kalan hastalar.

3.2. İstatistiksel Analiz

Araştırma verilerimizin istatistiksel değerlendirmesinde IBM SPSS(Statistical Package for Social Sciences) 21.0 for windows istatistik paket programı kullanıldı. Ölçümsel değişkenler ortalama ± standart sapma (SD) ve Medyan (Minimum Değer -Maksimum değer) ile sunuldu. Kategorik değişkenler sayı ve yüzde (%) ile sunuldu. Verilerin normal dağılıma uyup uymadığına Kolmogorov-Smirnov ve Shapiro-Wilk testleri ile bakıldı. Normal dağılım gösteren; ikiden çok seçenekli grupların karşılaştırılmasında tek yönlü varyans analizi testi kullanıldı. Çoklu karşılaştırmada Varyans Homojenlik Testi uygulandı. Anlamlı bulunan sonuçların ikili karşılaştırılmasında çoklu karşılaştırma testlerinden Tukey HSD ve Tamhane testi uygulandı Normal dağılıma uymayan ikili gruplar arasındaki karşılaştırma; Mann-Whitney U testi ile üç ve daha fazla gruplar arasındaki karşılaştırma Kruskal Wallis Varyans Analizi ile yapıldı. Üç ve daha fazla grupların ikili karşılaştırmaları ise Bonferoni düzeltmeli Mann-Whitney U testi ile yapıldı. İkili Değişkenler arasındaki ilişkinin belirlenmesinde Pearson korelasyon analizi kullanıldı. Hipotezler çift yönlü olup, Bonferoni düzeltmeli Mann-Whitney U testinde p≤0,017 ile p≤0,008 diğerlerinde ise p≤0,05 değerleri istatistiksel olarak anlamlı, p<0,001 değerleri istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı kabul edildi.

(39)

4. BULGULAR

Dicle Üniversitesi Hastanesi’nde takip ve tedavisi uygulanan 90 hemodiyaliz (HD), 39 periton diyalizi (PD) ve 66 renal transplant (TP) hastası olmak üzere toplam 195 hastadan oluşan 3 ayrı grup oluşturuldu. Buna ek olarak toplam 50 sağlıklı bireyden kontrol grubu oluşturuldu.

Yaş ortalamaları HD, PD ve TP hastalarında sırasıyla; 50,18±17,74, 41,21±17,20 ve 37,45±13,23 idi. Vücut ağırlığı en az 57,25±13,82 kg ile PD grubundaydı. Boy, tansiyon, Kt/V, URR, Na, K, Ca, P, BUN, kreatinin, albumin, paratiroid hormon, hemoglobin ve hematokrit değerlerinin her üç grupta ortalama ve SD değerleri Tablo 2’de özetlenmiştir.

Tablo 2. HD, PD, TP hastalarının sosyodemografik özellikler ve laboratuar değerlerine göre ortalama ve SD değerleri Hemodiyaliz (Ortalama±SD) Periton Diyalizi (Ortalama±SD) Transplant (Ortalama±SD) Yaş (yıl) 50,18±17,74 41,21±17,20 37,45±13,23 Vücut Ağırlığı (kg) 61,39±13,20 57,25±13,82 67,54±14,66 Boy (cm) 164,24±7,10 159,64±8,89 165,16±8,61 Tansiyon (mm/hg) SistolikDiyastoli 127,22±18,90 135,13±24,90 124,32±14,03 k 75,33±10,07 81,28±13,60 79,77±9,86 Kt/V 1,48±0,33 1,79±0,54 -URR 75,32±7,46 - -Na 136,12±2,75 135,23±3,91 137,68±3,23 K 5,08±0,79 4,20±0,89 4,12±0,41 Ca 8,52±0,84 8,12±1,12 9,37±0,68 P 4,64±1,48 6,49±9,37 3,55±0,66 BUN 113,55±28,93 128,46±35 43,22±22,39 Kreatinin 8,05±2,71 9,88±2,98 1,27±0,52 Albumin 3,19±0,81 2,75±0,44 3,74±0,50 Paratiroid Hormon 506,25±657,08 561,91±560,01 121,24±107,23 Hemoglobin 10,70±1,72 9,86±1,69 13,12±2,08 Hematokrit 34,11±5,80 30,20±5,70 41,68±6,95

Toplam 90 hemodiyaliz hastadan 41 (%45,6)’i kadın, 49 (%54,4)’u erkekti. 61 (%67,8) hasta evli olup geri kalanı (%32,2’si) bekar ya da dul idi. 57 (%63,3) hasta sadece okur-yazar olup, 61 (%33) hasta ilkokul ve üzeri eğitim seviyesine sahipti. 40 (%44,4) hasta çalışırken, 50 (%55,6) hastanın mesleği yoktu. HD hastalarının tamamına yakını (%97,8)’i yeşil kartlı olup sadece 2 (%2,2)’si farklı bir

Şekil

Tablo 1.  Renal disfonksiyonun evreleri
Tablo 2.  HD, PD, TP hastalarının sosyodemografik özellikler ve laboratuar değerlerine göre ortalama ve SD değerleri Hemodiyaliz (Ortalama±SD) Periton Diyalizi (Ortalama±SD) Transplant (Ortalama±SD) Yaş (yıl) 50,18±17,74 41,21±17,20 37,45±13,23 Vücut Ağırl
Tablo 3. HD, PD, TP hastalarının sosyodemografik ve klinik özelliklere göre sayı ve yüzdeleri
Tablo 4. HD hastalarında sosyodemografik özelliklerin yaşam kalitesi üzerine etkisi
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Evresi ileri olan hastalarda fiziksel fonksiyon, fi- ziksel rol güçlüğü, genel sağlık, vitalite ve emos- yonel rol güçlüğü alt ölçek ortalamalarının daha düşük

Araştırmanın ilk aşamasında, sivil toplum kuruluşlarında etkinlik gösteren yurttaşların, Çevresel Tehdit algılamaları, Çevresel Bilinçleri ve Çevre Odaklı

Süleyman Kani İrtem müta­ rekeden sonra, idarecüik mesle­ ğinden ayrılmış ve kendini yalnız ilmi tetkiklere vermiştir.. Bilhas­ sa ötedenberi Osmanlı tarihinin

Abdullah KAYA Abdurrauf YÜCE Adile MUZ Arif ALTINTAŞ Arif KURTDEDE Atilla ŞİMŞEK Aydın GİRGİN Aydın VURAL Ayla ÖZCAN Aytekin ÖZER Fahrettin ALKAN Fatmagül YUR

Sonuç olarak, koyunlarda deneysel olarak oluşturulan ventral trunkal vagotominin hiçbir digestif bo- zukluk oluşturmadığı, sadece bazı dönemlerde pylor spazmına neden

Terminal dönem kanser hastalarınde evde sağlık hizmetleri Home health care services in terminal stage cancer patients.. Yasemin Çayır,

Sektördeki deneyim süresine göre bilgi ataleti ve örgütsel değiĢime açıklık puanları arasında farklılık olup olmadığını belirlemek için yapılan tek yönlü

Pruritusu olan hastaların DYKÖ skoru pruritusu olmayanlara göre anlamlı olarak daha yüksek (p&lt;0,05) iken pruritusu olan hastaların WHOQOL-BREF’in bedensel