m
-^ S S ro S e **
OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
MUHSİN
Orhan HANÇERLiOĞLU
Ülkemizin en büyük tiyatro adamı Muhsin Ertuğrul'un 1976 yılının mart ayında emekliye ayrılarak İstanbul Şehir Tiyatrolarının başından ayrılacağını Cumhuriyet gazetesinde üzülerek okudum. Bunu kendi mi istemiştir, yoksa bele diye yetkilileri mi kararlaştırmıştır, bilmiyorum. Bildiğim ve söylemek istediğim şudur: Bu ayrı lık, kendi istemişse kendisi için, belediye yet kililerince kararlaştırılmışsa belediyemiz için büyük bir hata olacaktır.
Kendi İstemişse kendisi için büyük bir ha ta olacaktır, çünkü böylesine gerçek bir sanat adamı sanatının dışında yaşayamaz. Belediye yetkililerince kararlaştırılmızsa belediyemiz için büyük bir hata olacaktır, çünkü İstanbul Şehir Tiyatrolarını onun kurucusu olan Muhsin Er- tuğrul'dan başka hiç kimse yönetemez.
Bunu, özellikle, Muhsin Ertuğrul’un ayrılış larından biri sırasında, İstanbul Şehir Tiyatro larını yönetmeyi denemiş bir kişi olarak söylü yorum. Fazıl Ahmet Aykaç gibi benden başka denemiş olanların da, eğer İstanbul Şehir T i yatrolarının anatomisini incelemek iırsatm ı bul muşlarsa, ayni kanıya varmış olduklarını uma rım. Her şeyden önce şu bilinm elidir ki İstan bul Şehir Tiyatrolarının başkaca hiç bir tiyat roya benzemeyen çok özel bir yapısı vardır.
Bu yapının başlıca özelliği, onun, Türk ti yatrosunun tarihsel gelişiminin zorunlu sonucu olmasıdır. Tarihsel süreçteki Türk tiyatro dene meleri, ilkin Dâriilbedâyi adiyle kurulan bu ti yatroda özümsenmiştir. Bundan ötürü bu tiyat ro, zorunlu olarak, tarihsel olanaksızlıkların bü tün yanılgılarını, eksikliklerini, aksaklıklarını taşır. Devlet tiyatrolarınınki gibi sağlam bir akademik temeli yoktur. Kendisi bir okul, bir akademi olmak zorundadır. Olmuştur da. Ülke mizde tiyatro adamı olarak bilinen bütün değer ler ya onun çatısı altında ya da hiç değilse onu hayranlıkla seyrederek yetişmişlerdir. Tarihsel sürecin bütün yanılgıları, eksiklikleri ve aksak lıkları ancak bu sürecin içinde yaşamış, onun acısını ve çilesini çekmiş, ama bu acıyı ve çile yi çekerken uyumamış ve gerçek bir tiyatro bil gisi edinmiş, aydın bir tiyatro adamı tarafından giderilebilir. Sadece bu niteliği bile, Muhsin Er- tuğrul’u, İstanbul Şehir Tiyatroları yönetiminde tek adam kılar.
Tiyatro Sanatının Özelliği
Tiyatro sanatı, başka bütün sanat dalla rından farklı olarak, çok sayıda etmenlerin uyu muyla gerçekleşebilen bir sanattır. Bu uyum, sadece oyuncular arasında değil, dekoratörün den ışıkçısına ve perdecisine kadar çok ve çe şitli insanlar arasında gereklidir. Bu uyumun bir oyunda sağlanması da yetmez, tiyatronun
bütün oyunları arasında da sağlanması gerekir. Ozan kâğıt ve kalemiyle, ressam tuval ve fırça- sıyle başbaşadır; ama oyuncu ve sahneye koyu cu tiyatrosuyla başbaşa değildir, ortaklaşa bir çabanın çok ve çeşitli parçalarından biridir sa dece. Bu çok ve çeşitli parçalar arasında uyu mu sağlayabilecek bir otorite olmaksızın ne o- yuncu oyunculuğunu, ne de sahneye koyucu sah neye koyuculuğunu gerçekleştirebilir. Tiyatro sanatının bu özelliği. İstanbul Şehir Tiyatrola rında büsbütün özelleşir. İstanbul Şehir Tiyat. rolarında, özel tiyatrolarda olduğu gibi, bir pat ron otoritesi kurulamaz. Bu tiyatronun insanla rı, en büyüğünden en küçüğüne kadar, patron larından değil, belediye bütçesinden maaş alır lar; eşit statüde insanlardır. Bu eşit statü, her hangi bir belediye müdürlüğündeki eşit statüye de benzemez. Çünkü en küçük maaşlının bile sa nat gücüyle oranlı büyük bir yanı vardır. Bu büyük yanı gereken uyuma sokabilmek için o- nunkinden daha büyük bir yan taşıyan bir ti yatro otoritesi gerekir. Böylesine bir otoriteye de Muhsin Ertuğrul’dan daha çok sahip oldu ğunu hiç kimse söyleyemez.
Tiyatronun uyumunu, bir orkestranın uyu muyla da kıyaslayamazsınız. B ir orkestrada müziksel uyumu sağlayabilmek için orkestra şe finin müzik bilgisi yeter, bir tiyatrodaysa tiyat ro uyumunu sağlayabilmek için tiyatro yönet meninin tiyatro bilgisi yetmez. Tiyatro sanatın da uyumun sağlanabilmesi sevgiye, saygıya, ruhbilimsel çözümlemelere ve gerektiğinde sos yoekonom ik önlemlere bağlıdır. Tiyatro sanatı nın bu özelliği de İstanbul Şehir Tiyatrolarında büsbütün özelleşir. Başkaca bütün tiyatrolarda kişiler bir patron otoritesi altında belli bir sıra düzenine sokulmuşlardır, bu düzendeki sırala rı oranında sevgi ve saygı paylarını almakla ve- tinirler. İstanbul Şehir Tiyatrolarında böylesine bir sıra düzeni kurulamaz, çok sayıda eşit güç
ler ayni sıralarda toplanmışlardır. Onlan uy gun bir düzeyde tutabilmek için, bir patron oto ritesinden çok farklı olarak, bir baba otoritesi gerekir. İstanbul Şehir Tiyatrolarına Muhsin Ertuğrul’dan başka kim babalık edebilir?
Sanat Amacı
İ s t a n b u l Şehir Tiyatroları, hiç bir özel t i y a t r o y l a kıyaslanamayacak ölçüde, bir sanat amacı taşır. Belediye Yasası onu sadece bu amaçla kurmuştur. B ir müze, bir park, bir kitaplık gibidir. Belediyeye gelir sağlamak için değil, belde halkının sanat gereksinimini do yurmak için kurulmuştur, ö z el tiyatrolar sanat ereklerini gişelerinin geliriyle dengelemek zorun, dadırlar, bundan ötürü de çok haklı olarak bü yük sanat yapıtlarına yönelemezler, özellikle 1930’larda bunu gözönünde tutan Belediye Yasası bir sanat tiyatrosu kurmak gereğini duymuştur. Yoksa çöpünü toplayamayan bir belediyenin ti yatro İşletmesi gerekmezdi. İstanbul Şehir Tiyat rolarına verilen bu görev, onu sorumlu kıldığı ölçüde, yönetimini de özelleştirir. Müdürlüğün de bulunduğum 19 5 2 yılında, bütçesini savunur, ken belediye meclisinde de söylediğim gibi bu tiyatro, tiyatro kültürünü halita yaymak için, gerektiğinde kapılarını parasız olarak da açacak tır. Şehir Tiyatroları bu amacı gerçekleştirmiş midir? Elbette gerçekleştirmiştir. Her şeye rağ men, benim kuşağım, M oliere’den Goldoni'ye ve Shakespeare’den tbsen’e kadar tiyatro adına ne biliyorsa bunu sadece İstanbul Şehir Tiyatroları- na borçludur. Muhsin Ertuğrul'un yönetimine borçludur.
Muhsin Ertuğrul emekliliği gerektirecek ka dar yaşlanmış mıdır? Onu tanıyanlar bir deli kanlı kadar zinde olduğunu söylüyorlar. Ne ya zık ki, ben kendisiyle tanışmak fırsatını bula madım. Benim için büyük bir şeref olurdu ama
dostu değilim. Sözlerim, dostlukla söylenmiş (
•özler değil. Ellerini hiç sıkmadığım halde nasıl ! Balzac’ı, Dostoyevski’yi, Brahms’ı seviyor ve sa- . yiyorsam onu da böyleoe seviyor ve sayıyorum. Bedensel zindeliği bir yana, Muhsin Ertuğrul’un Tiyatro dergisinin son sayısında perdeci adıyla yazdığı yazıyı okuyun. Böylesine genç ve güçlü bir kafa daha yilz yıl bu tiyatroyu yönetir.
Hem zamansal yaşın ne önemi var? Otuz ya şındaki seksenliklerin kaynaştığı bir ülkede sek- sen yaşındaki otuzlukların değerini bilelim. Nu rullah Ataç yaşasaydı şimdi yetmiş sekiz yaşın, da olacaktı, onu edebiyat alanından emekli et meyi düşünecek miydik? Bu tür İnsanlar yaşlan, mazlar ve emekli olmazlar, onlan tarihsel mis- yonlarından ancak doğa yasaları ayırabilir.
Hukuksal Sorun Değil
Bugün, İstanbul Şehir Tiyatrolannda, Muh sin Ertuğrul’un çevresinde değerli gençler vardır. Bu gençler kendilerini tiyatro sanatına adamış lardır ve bu sanatın ağır yükünü omuzlarında taşımaktadırlar. Muhsin Ertuğrul’un görevi, yu karda sözünü ettiğim yazısında bizzat kendisi, nin de söyleriğl gibi, onlann arasındaki uyumu sağlamaktır. Bu genç sanatçılar bir gün elbette onun yerini alacaklardtr. Ama o gün henüz gel memiştir. Aralarından kimileri Muhsin Ertuğ- rul’un şu ya da bu düşüncesini eleştirebilirler, şu ya da bu tutumunu kınayabilirler. Bunlar do- aldır. Ama bütün bunların üstüne yükselip İs tanbul Şehir Tiyatroları olayına geniş bir açıdan bakınca bu küçük tedirginliklerin hepsi ortadan silinir. Bugün Muhsin’i kınayanlar, bir gün onu yitirirlerse, ardından en çok ağlayanlar olacak lardır.
Emeklilik sorununun hukuksal bir zorunluk olmadığını da özellikle belirtmeliyim. Belediye örgütünde emeklilik yaşını geçirmiş oldukları halde özel sözleşmelerle kendilerinden yararla nılan değerli uzmanlar vardır. Onlara yapılan İşlem, elbette Muhsin Ertuğrul’a da yapılabilir. İster kendisince. İster belediye yetkililerince dü şünülmüş olsun, sanat sevgisini ve aydın kişiliği ni yakından bildiğim Belediye Başkanı Sayın Ah- met îsvan’m, Muhsin Ertuğrul’un emekliliğiyle gerçekleşecek biiyük hataya izin vermeyeceğini umuyorum. Çünkü yeri doldurulamayacaktır ve bugüne kadar bütün ayrılışlarında da doldurula mamıştır. B ir zamanlar, önce onu yerinden edip sonra küçük bir sahnede bir oyununu seyreden bir yetkilinin «B iz ne biçim adamlarız, tutmu şuz bir transatlantik kaptanına Haliç dolmuşun da kürek çektiriyoruz» dediği hatırlardadır. Tu- tucu bakışların bile görebildiği bu gerçeği ay dınlık gözler elbette çok daha parlaklıkla gör mektedirler.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi