aktftalite©
Ben giderim adım kalır Dostlar beni hatırlasın Düğün olur bayram gelir Dostlar beni hatırlasın Can kafeste durmaz uçar Dünya bir han, konan göçer Ay dolanır yıllar geçer, Dostlar beni hatırlasın Can bedenden ayrılacak Tütmez baca, yanmaz ocak Selâm olsun kucak kucak Dostlar beni hatırlasın Ne gelsemdi, ne giderdim Günden güne arttı derdim Garip kalır yerim yurdum Dostlar beni hatırlasın Açar, solar türlü çiçek Kimler gülmüş kim gülecek Murat yalan ölüm gerçek Dostlar beni hatırlasın Gün ikindi akşam olur Gör ki başa neler gelir Veysel gider adı kalır Dostlar beni hatırlasın.
Halk şiiri geleneğinin son halkası Aşık Veysel, öleli on yıl oldu
«Dostlar beni
K
imi insanlar vardır, şanssızlıklarının içinde şanslıdırlar. Aşık Veysel de bunlardan biri idi. 1894 yılında, Sivas’ın Şarkışla İlçesinin Ağca- kışla bucağının Sivrialan köyünde doğmuştu. Şatıroğulları denen bir ailenin çocuğuydu. Ba bası Karaca Ahmet adına toprakla uğraşan, ekmeğini topraktan çıkarmaya çabalayan bir köylüydü. Anası Gülizar, Veysel’i, davarların sağılma yeri olan ’’güzlek” te bir yaz günü doğurmuş, göbeğini eliyle kes mişti. O yıllar, Orta Anadolu'da çiçek hastalığının nice bin hastalıkla birlikte kol gezdiği yıllardı. Veysel’den önce iki kızkardeşi, çiçekten ölmüş gitmişti. 1901’de, yedi yaşındayken, çiçek Veysel'in de sol güzünü sön dürdü, sağına da perde indirdi. Sağ göz belki zaman içinde kurtulacaktı ama, ona da günün birinde bir ço mak battı, Veysel’in dünyası iyice karardı._ yılında Veysel, yaşamını an-^ B iatırken, "O gün bugündür B dünya başıma zindan" der.
Veysel’in iki gözünün de kör oluşu bir şanssızlıktır. Ama bu şanssızlık beraberinde Veysel’e bir şans da getirmiştir. Bir bozkırda, üç-beş evlek topraktan bire iki ürün alacağım diye yıllar yılı di dinip gidecek bir yoksul köylü olacak yerde, İki gözü de görmez olunca, Veysel’in kucağına anası-babası bir saz oturtmuşlardır. Bir saz kİ, Veysel’in yürek acısı azıcık ol sun sönsün.
Derken Slvrialan’a, Kangal-Divriği yörelerinden bir •alk ozanı gelin Çamşıhlı Ali... Ali, küçük Veysel'in gör- ıeyen gözlerine, âşıklar dünyasının şiir dolu kapısını ar, gösteremese de duyurur. Veysel, Karacaoğlan’ı, ’ Sultan Abdal’ı,Yunus'u.Dertli’yl Ali’nin sesinden ve ından duyar, öğrenir, önce onlara öykünür, Veysel 'ilip söylemeye başlar. Bu arada anası-babası, ■Pi, desteği olsun, tutunacak bir dalı olsun diye dlı bir kızla evlendirirler. Oysa, Esma da Veysel -şanssızlıktır. Veysel'in Esma’dan iki çocuğu lardan biri, daha on günlükken, anasının na tıkanarak boğulup ölür. Esma ise kızını
■*kıp bir yanaşmayla kaçıp gider,
ma muhtaç; ufacık kızı bakıma muhtaç,' r. Derken küçük kız da birbuçuk
yaşın-hatırlasın»
da ölür. Aynı yıl Veysel’in anasıyla-babası da ard ardına bu dünyadan göçer gider.
Derken köylüler, Veysel’i, Gülizar adlı bir başka kızla evlendirirler, ondan sonra artık Veysel, ölünceye değin Gülizar’ la yaşayacak, ondan da çocukları olacak, doğan oğlu Ahmet ise, Veysel yaşadığı sürece, hep babasını elinden tutup yedecektlr. Kısacası Ahmet babası Vey sel’in eli ayağıdır.
- _ yılında, Aşık Veysel’in ünü, r i f l Sivrialan köyünden, Şarkışla B ^ ^ ^ B ■ ilçesine kadar uzanmışsa ■ ^ ^ B — J | B da, daha Sivas’a bile varma- | | B rnıştır. Ama o yıl Sivas’ta bir
“ Aşıklar Bayramı” düzenle nir. Veysel de katılır bu bayrama. Katılır ve derece alır. Bayramı düzenleyen ünlü folklorcu Ahmet Kutsi Tecer, Veysel’ i keşfetm iş, Veysel’ in “ d ilin in bağını çözmüştür.” 1933, Cumhuriyetin onuncu yılı, Veysel için daha önemli bir dönüm noktası olur. Cumhuriyet ve Atatürk konusunda halk âşıklanntn söyledikleri şiirler arasında, Veysel’inkiler büyük ilgi toplar. Artık ondan sonra da Veysel, yanında oğlu, kolunda sazı, başlar Anadolu’yu dolaşmaya. Yıllar boyu köyden köye, kasa badan kasabaya sürüp gider bu dolaşmalar.
Derken köy enstitüleri açılır. Ahmet Kutsi Tecer’den sonra, Sabahattin Eyüboğlu, İsmail Hakkı Tonguç, Beh çet Kemal Çağlar gibi aydınlar da Veysel’i keşfetmiş lerdir. Veysel’e, Arifiye, Hasanoğlan, Çifteler, Kastamo nu, Yıldızeli ve Akpınar köy enstitülerinde saz öğret menliği verilir. 1950’lere kadar Aşık Veysel beş-altı yıl bir tür devlet güvencesi altında yaşar, çalar, söyler, saz öğretir, ünü de yaygınlaşır ki, döneminde başkaca hiçbir halk ozanı, onun kadar aydınlann ilgisini ve beğe nisini çekmez. Sonra köy enstitüleri kapatılır, Veysel Sivrialan’a döner. Zaten köyünden kopmamıştır, çalıp söylemeyi sürdürür ama geçimi güçleşmiştir.
1965 yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisi, o güne ka dar ve ondan sonra hiçbir halk ozanı için yapmadığı bir İşi yapar. Özel bir yasa çıkararak, yoksulluk içindeki Aşık Veysel’e “ Ana dilimiz ve millî birliğimize yaptığı hizmetlerden ötürü” aylık bağlar. Bu, büyük bir aylık değildir ama, gene de Veysel’i ve ailesini içinde yüzdü ğü yoksulluk denizinden azıcık kıyıya çeker.
★ ★ ★
1973 günü sabaha karşı da saat
M 03.30’da Aşık Veysel, yetmiş dokuz yaşın-B da, doğduğu Sivrialan köyünde yaşamını
B
noktalar. Ölümünden sonra köyüne, AşıkB
Veysel'in biryontu anıtı dikilir.Gerçekten de Veysel. Bu Âlemi Gören Şensin, Benim Sadık Yârim Kara Topraktır, Yeni Mektup Aldım Gül Yüzlü Yârdan, Felek Vurdu Başıma, Gidiyo rum Gündüz Gece, Dostlar Beni Hatırlasın, gibi gerçek ten güzel veçok ünlü birkaç şiiri ve bazı dizelerininötesin- de, gelecek yıllarda da anılıp söylenecek bir şair midir değil mi, bunu zaman gösterecektir.