• Sonuç bulunamadı

Adaların en cömerti:Marmara Adası'nın dağlarından bal, ovalarından yağ akıyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Adaların en cömerti:Marmara Adası'nın dağlarından bal, ovalarından yağ akıyor"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

DUVARLAR RESİMLİ TAVANLAR BEZEM ELİ As- ki. bir kedi damdan dama atlayarak gezinebilirmiş. Mübadele sı- tal’ın evi de bu furyadan nasibini aldığı için kapılar yok olmuş, ge- malı Marmara Adası'nın en güzel köyü Rumlar zamanında bu asında 5 sene bu köye kimse yerleştirilmediği için korsanlann riye ise tavanları ahşap bezeli tahtalar ve resimler kalmış. Devlet- köyde 500 hane varmış. Hatta damlar birbirine o kadar bitişikmiş gadrine uğramış, etrafta ne varsa söküp götürmüşler. Cevat Kar- te sahildeki kiliseyi yıkıp, yerine okul yapmış.

Adaların en esm erli

Marmara Adası’nın dağlarından bal, ovalarından yağ akıyor

BU hafta İstanbul’a 3 saat uzaklıktaki Marmara Adası’na uğradık. Hani Yu­ nanlı Arestias’m “Tanrılar Marmara Adası’m yaratırken sarhoşmuş, ayık a- dam bu kadar cömert olmaz” dediği ada.

Garbis’le birlikte TEM’den Tekirdağ’a u- laştıktan sonra sahile inip, saat 16.00’da kal­ kan Seyhan - 4 feribotuna bindik. Feribotta ilk karşılaştığımız ve sohbete koyulduğu­ muz kişiler Türk Sanat Müziğinin unutul­ maz sesi Sudan Adanalı, film yönetmeni F ikret Üçak ve oyuncu Cem Kurtiz oldu. Sohbetin derinli­ ğinden ve kaptanların neşeli tavırlarından olsa gerek, yu­ nuslar eşliğinde iki saat sonra Marmara Adası’nın Çınarlı kö­ yüne nasıl ulaştığımızı anlaya­

madık. Feribottan indikten

sonra pırıl pırıl bir asfalttan, u- zaklarda Çanakkale Boğazı, karşmıda Ekin­ lik, Avşa, Koyun ve Paşalimanı adası, Kapı- dağ yarımadası, Erdek ve Karabiga görüntü­ leriyle Marmara’ya geldik.

M arm ara, şipşirin bir sahil kasabası. De­ niz kenarında şifalı ot, tuzlu balık, sızma zeytinyağı, fırından yeni çıkmış kurabiye satanlar ve neşeli insanlar Uk gözümüze çar­ pan manzaralardı. Sahile inen tüm yolları merdivenli olan Marmara'yı biraz dolaştık­ tan sonra lokantaya geldik. Lokantada çok sevdiğim arkadaşım sanatçı, gitar denilen o muhteşem enstrümanı büyük ustalıkla

ade-Garbis ÖZATAY

.¡¿W‘ **■

DAĞDA AT SÜRÜLERİ Dağda rastladığımız at sürüle­

rinin güzelliği ise başka bir hoşlukta idi.

ta konuşturan duygu adamı T an k Öcal, eşi Simin ve çocukları C anan’ı görünce çok se­ vindim. Meğer T a n k 30 yıllık adalı imiş. A- da aşığını bulunca kaçırır mıyım, hemen ge­ zilecek görülecek yerlerin planını çıkardık.

Ertesi sabah hep beraber yollara düştük. İlk rota “NATO yolu” oldu. Hani Türkiye’nin 1954’de NATO’ya girişinden sonra, 700 metre yüksekliğindeki dağın tepesine yapılan radar üssüne giden yol. Yol denirse tabii! Ama meş­ hur “radar” tepesine geldiğimiz zaman gördü­ ğümüz manzara doyumsuzdu. Sanki helikop­ terden etrafı seyrediyorduk. Bütün adalar, Ça­ nakkale Boğazı ve Erdek ayaklar 'altındaydı. Zamanında bu tepede bir manga asker, aşağı­ da da bir çıkartma gemisi varmış. Yukardaki- lere yiyecek ve kömür getirilmesi için de bu

M A R M A R A ’YA U LA Ş IM KOLAY Bu güzel adayı hala görmediyseniz çok bü­ yük kayıptasınız. İstanbul’dan hergün de­ nizyolları ile Sarayburnu’ndan saat 08.30’da, deniz otobüsleri ile 10.00’da, Bostancı ve Yenikapf’dan cuma günleri sa­ at 19.00’da, Tekirdağ'dan hergün 16.00 da Selçuk 2 ve Seyhan 4 feribotlarıyla Mar­ mara Adası’na ulaşabilirsiniz,

yol açılmış. Amaç da Ruslar, İstanbul Boğazı'ndan geçip, buralara gelirse ace­ le önlem almakmış. Ama şükür radarlar sayesinde! hem Çanakkale hem de İstanbul Boğazı göründüğü için memleketi “kızülara” bırakmamışız ve Amerikalılar da rahat soluk almışlar. Bırakmadığımız içinde 1973’de ra­ darlar kaldırılmış, binalarda ölüme terkedil­ miş.

NATO yolundan aşağıya inip, Topağaç kö­ yü, eski adı Kılazaki'ye geldik. Topağaç, Bul­ gar göçmenleri ve Karadenizlilerin köyü. Oldukça derin bir limanı olan köyde neden­ se bir balıkçı lokantası bile yoktu. Marmara Adası buram buram tarih kokan bir ada. Yarınki yazımda Marmara Adası’nm tarih­ çesine, sorunlarına, 6 kuşak adalı eski Bele­ diye Başkanı Ahmet Enön ve T a n k ö ca l’la yaptığım sohbetlere değineceğim.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Müzikte sosyoloji, müzik ve toplum ilikilerini, iki kavramn birbirinden ayrlamayaca düüncesi ile, zaman ve mekan boyutu içerisinde ele alrken, deien dünya düzeni,

Akademi’ye girebilecek kadar kıymet ve şöhreti ve hiç değilse nüfuzu olâıı bir adam memleketimiz hakkında ve geçir­ diğimiz pek mühim günler esnasındaki

Nesin’le ilgili programlar düzen­ lendi, 8 aralık tarihli “ Tan” Ga­ zetesi, “ Böyle Gelmiş / Böyle Gitmez” ve “ Büyük Güldürü Ustası Aziz Nesin”

[r]

Bu bilim serüveninin içinde olmamda büyük önem taşıyan siz TÜBİTAK ailesine en içten duygu- larımla teşekkür ederim.. Bilime olan ilgimi ve biyo- lojiye olan merakımı

Strabo’ya göre bu yerli halk, yöredeki ağaçla- rın dallarına koydukları peteklerden deli bal sağıp tabaklara doldurmuş ve Pompey’in askerlerinin ge- çeceği

Etkili olduklar› hücre tipleriyle bu befl ana s›n›f flu flekilde s›- ralanabilir: Dönüfltürücü Büyüme Faktörü, kemik ve karaci¤er dokusu- nun yenilenmesinde;

Biraz da yemek fiyatlarını vereyim; Salçalı kuru fasulye 4 bin lira.. Haşlama et 10