• Sonuç bulunamadı

Atatürk Türk müziğinde de devrimden yanaydı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Atatürk Türk müziğinde de devrimden yanaydı"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

V IC K S

ÖKSÜRÜK PASTİLLERİ

P İY A S A Y A V E R İL M İŞ T İR

Cumhuriyet

50. yıl, sayı: 17700

Kurucusu:

YUNUS

NADÎ

T elgraf v e mektup adresi: Cumhuriyet İstanbul — Posta K utusu: İstanbul N o: 246 1 f) K a S l I T l C u m a i ' t f i S İ

1973

T e l e f o n l a r : 22 42 90 - 22 42 96 - 22 42 97 - 22 42 98 - 22 42 99

LİSE ÖĞ R EN Cİ LER İ N E YARDIMCI

DERS KİTAPLARI

Kıy» 07.UŞ

FRANSIZCA YARDIMCI llı< I, II, III behen____ FRANSIZCA - TÜRKÇE DEYİMLER S O Z lO ö O /illli. Halil Erdoıi.n CENGİZ

DİVAN JÜRİ ANTOLOJİSİ Açıkl.mılı, Nollu_____ Malgm.lik P ir. Halil BUDAK

CEBİR COZ0ML0 PROBLEMLER Lise II, Y«dımcı_ Pot. Dr. NEVZAT OCAL

UZAY GEOMETRİ C0Z0ML0 PROBLEMLER Lise II ANALİTİK GEOMETRİ (OZOMLO PROB, LU. III.. MODERN GEOMETRİ CÖZOMLO PROB. Cilt I . . . MODERN GEOMETRİ CÖZ. PROB. Cilt II. Konikler. TASARI GEOMETRİ lir . III. Yardımcı V. Z e h ir ...

S İ P A R İ Ş M E R K E Z İ

K Ü L T Ü R K İ T A B E V İ

Ankara Cad 62/Sirkaci • İSTANBUL

.10.. .50.-.2 0 - ..10- .10.-..7,50 .10.-

.5.-Ata’

y 1

35. ölüm

yılında

anıyoruz

Atatürk 1937’de son kez katıldığı Cumhuriyet Bayramı töreninde Mehmetçiği selâmlaıken (Foto: Cemal Işıksel'in Albümünden) ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu)

Aziz Atatürk, ölümünün 35. yi- lmda bugün bütün yurtta tören­ lerle anılacaktır.

10 kasım nedeniyle bugün A- mt-Kabir’de saat 09.05’te ve okul larda aynı saatte anma törenleri yapılacaktır. Ankara Valiliğince hazırlanan anma törenine göre, saat 09.05’te Anıt-Kabir’de yapıla cak tören, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün Anıt-Kabir’e çelenk

koymasiyle başlayacak, iki daki kalık saygı duruşunda bulunul­ duktan sonra İstiklâl Marşı ile bayrak önce göndere toka edile cek daha sonra yarıya indirile­ cektir.

Anıt-Kabir'de yapılacak törene katılacak protokola dahil kişile­ re davetiyeleri Dışişleri Bakanlı ğt Protokol Genel Müdürlüğünce gönderilmiştir. Törenin Amt-Ka- bir'deki bölüm ü Dışişleri Bakan lığı yetkililerince yönetilecektir.

Ankara Valiliğinden yapılan a- çıklamaya göre, Amt-Kabir’e gön derilen çelenkler saat 08.00’de Anıt-Kabir Muhafız Birliğine tes lim edilmiş olacaktır. Tören ye­ rindeki emniyet ve trafik düze­ ni Ankara Emniyet Müdürlüğü ve Garnizon Komutanlığınca sağ­ lanacak, saat 09.05’ten itibaren devlet daireleri ile kuruluşlar bayrak çekerek yarıya indirecek lerdir. Motorlu taşıt araçları saat 09.05’ten 09.07'ye kadar bulunduk

• •

lan yerde kalacaklar ve klakson çalarak törene katılacaklardır. Fabrikalar da düdüklerini öttü receklerdir.

Diğer taraftan, Atatürk Hafta sı olaran ilân edilen 10-16 ka­ sım 1973 tarihleri arasında her dereceli okullarda çeşitli genç

: ve öğrenci kuruluşları Ata tü ık ’ün şahsiyeti ve devrimler! ile ilgili toplantılar ve konferans lar düzenleyeceklerdir. Ayrıca,

TRT de Atatürk Günü ile ilgili yayınlar yapacaktır.

İstanbul’da

Ayrıca Mustafa Kemal Derne­ ği, bugün saat 14.30’da Çem beı- litaş İpek Sinemasında bir an­ ma töreni düzenlemiştir. Bu Öte yandan İstanbul Üniver- törene. Atatürk’ün silâh ve fi- sitesi Atatürk Devrimleri Araş­

tırma Enstitüsü de 10 • 14 Kasım tarihleri arasında bir «Atatürk Devrimleri Milletlerarası Sım- pozyumu» düzenlemiştir. Sim- poz.vum’da çeşitli tebliğler tar­ tışılacaktır.

Cumhurbaşkanı, Bozbeyli

ve Demirel i kabul etti

DP, Demirelsiz

bir koalisyona

“ Evet,,

diyeceğini

Korutürk’ e

bildirdi

D E M İ R E L ;

«HÜKÜMET KURULMA SİYLE

İLGİLİ ZORLUKLARI FAZLA BÜYÜLTMEYİN.

MEMLEKET

HÜKÜMETSİZ

KALMAZ»

DEDİ

kir arkadaşları katılacaktır. İs­ tanbul Üniversitesi Atatürk Dev tim leri Enstitüsü de bugün 9' da Fen Fakültesi konferans sa­ lonunda anma töreni düzenle­ miştir.

ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Fahri Korutiirk hükümetin kurulması ile ilgili temaslarını dün de DP Genel Başkam Ferruh Bozbeyli ve AP Genel Başkanı Süleyman Demi- rel ile görüşerek sürdürmüştür

Cumhurbaşkanı saat 10.30‘da DP Genel Başkanı Ferrub Boz- beyli’yi kabul etmiştir. Bir saate

Âta'yı

Anarken

ağlığında Atatürk'ü sev- miyenler vardı. Sayıları günden güne azalmakla Dirlikte bugün de vardır, belki yarın da bu gibi kimse­ lerden aramızda bir takım kı­ rıntılar kalacaktır. Yadırganıa- malıyız bu durumu. Tersine an­

layışla karşılamak, hatta lıir bakıma memnun olmalıyız. B ü ­ yük eserlerin herkes tarafından kolayca kavranıp benimsendiği nerede görülmüştür? Beethoven, müzik dünyasında devrim yara­ tan sonatlarından birini zama­ nın usta kemancısı Kreutzer’e adadığında adaın kâğıtlara bir göz attıktan *onra övünecek yerde «deli saçması» diyerek notayı elinden atmamış mıydı? Müzik meraklılarının bugün ta- pınırcasm» sevdiği, lier yıl anı­ sına festivaller düzenlenen R ic­ hard Wagner, ömrü boyunca a- lav konusu olmuş, bir küçük azınlık dışında hafife alınmış değil miydi? Resimde, edebiyat­ ta. plastik sanatlarda nice bü­ yük yaratıcıların özdeğerleri an­ cak zamanla, uzun tartışmalar sonunda yerli yerine oturabili­ yor.

Sanatta, edebiyatta böyle o- lunca, bu kültür dallarının çok üstünde onları da kavramakla birlikte bir ulusun tüm yaşan­ tısını alt üst eden, topluma çağ değiştirmeyi amaçlayan, geçm iş­ te benzeri görülmedik bir devrim ciye karşı az çok bir direniş o- lursa neye şaşnıalı, neye umut­ suzluğa kapılmalı?

Sonsuz bir yurt sevgisi, de­ mir gibi bir irade, keskin bir zekâ ve olabilirle olamazı ayırt etmesini çok iyi bilen şaşmaz bir sağduyu, işte Atatürk’ü Atatürk yapan başlıca üstün­ lüklerden bir kaçı!

Komutan olarak, devlet kuru­ cusu olarak, devrimci ve poli tıkacı olarak O, bu üstün nite İlklerini daima yurt hizmetin­ de, halkın mutluluğu uğruna kullandı, bunu yaparken de ne şovenliğe kaydı, ne de dogma cılığa saplandı.

Atatürk’ü sevmeyenlere Ata­ türk gençliği kızmamak, düş­ man gözü ile bakmamaiıdır Bunların çoğu Atatürk’ün bü­ yüklüğünü kavrayamamış, daha ziyade acınacak kimselerdir.

— «O, doktrin adamı değildi, üst yapı devrimleriyle yetindi, alt yapıya dokunmadı» diyor­ lar.

Evet, doktrin adamı değildi Atatürk. Asıl ayırdedici üstün­ lüğü de bu özelliğinde saklıdtr belki. Doktrin dediğimiz belli bir süre için bir topluma düzen verecek ekonomik, sosyal, poli­ tik ve kültürel değişimlerin tü­ müdür. Bugün yer yüzünde çe­ şitli doktrinler vardır ve bun­ lar gerek toplumlar içinde, ge­ rek toplumlar arası ilişkilerde çekişme halindedirler.

Atatürk katı doktrinlerden hiç birine körü körüne bağlanmadı Kendine özgü bir doktrin de icat etmeye kalkışmadı. Kısa ömrü boyunca ulusumuzu geri kalmışlıktan kurtararak çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırabil mek için ne yapmak gerekiyor­ sa, zamanın olanaklarım da zorlayarak en iyisini yaptı.

Başardığı devrimler arasında altyapı değişimleriyle yakın­ dan ilgili olanları yok diyenler büyük yanılgı içindedirler. Ka dm haklarının tnnııımasiylc nü­ fusumuzun yarısını topluma her alanda yaratıcı güç olarak

ka-NADİR NADİ

(Devamı Sa. 7, Sü. 6 da)

Boğaz

Köprüsü

altında

arızalanan

28

bin ton

akaryakıt

yüklü

tankere

usulsüz

olarak

demirleme

izni verildi

Boğaz Köprüsü altında arızala­ nan petrol yüklü bir tankerin Or- taköy önlerinde 3 gün demirli kalması Boğazda korku yaratmış­ tır.

Kıbrıs Bandıralı ERASMİA isim li ve Libyanm Raslanof limanın­ dan aldığı 28.700 ton çeşitli akar­ yakıtı Rusyaya götürmekte olan tanker, Boğaz Köprüsü altında arızalanmıştır. Sulara kapılan tan ker. güç halle demiıleyebilmiştir. Tankerin Boğaz yönetmeliğine gri re Ahırkapı açıklarına çekilmesi icap ederken Üsküdar - Beşiktaş arasında tamirine müsaade edil­ miştir. Böylece geminin Türkiyeye römorkör masrafı olarak 25-30 bin lira ödememesi sağlanmış olmak tadır. Dün gece yarısı arızasmı gideren tanker, Rusya’ya hare - ket etmiştir.

Kıbrıs Rumlarına ait bir tanke­ rin Özel Statüye bağlı Boğazda is tediğini yapması Türk denizcileri arasında tepki ile karşılanmıştır. Denizciler «Boğaz Köprüsünü ko rumak için özel örgüt kurulur­ ken 30 bin tona yakın petrol yük lü tankeri trafiğin kesif olduğu Boğazda tutmak cinayettir. Boğaz­ da tankerleri yalnız gündüz geçir mek düşünülürken havaya göre yön değiştirecek şekilde demirde kalmasına müsaade etmek affe­ dilmez umursamazlıktır» demek­ tedirler.

A t a t ü r k

günlerinde

Sosyal

D e m o k rasi

Yazan:

Prof. Dr.

Muammer

Aksoy

Pazar günü

Cumhuriyet’te

T O B -D E R , Talu ya başvurarak öğretmenlere

yapılan saldırıların önlenmesini istedi

A N K A R A , (Cumhuriyet Bürosu) Tüm Öğretmenler Birleş­ me ve Dayanışma Derneği (T Ö B -D E R ı Genel Başkanı Alt Bozkurt, dün Başbakan Naim Talu’ya gönderdiği bir telgrafta, 14 Ekim seçimlerin­ den önce, seçimler sırasında ve sonrasında birçok yerlerde öğretmenlerin dövüldüklerini, evlerinin kurşun yağmuruna tutulduğunu, mahallî yetkilile­ rin gerekli tedbirleri almadığı­ nı bildirmiştir.

öğretmenlerin, «çıkarcı ve tutucu çevrelerin tahrik ve teş vik ettiği kişilerce saldırıya uğradıklarım» belirten telgraf­ ta, bu olayların î 4 (Skim » s - ' çimleri sırasında ve sonrasın­ da daha da yoğunluk kazandı­ ğı açıklanarak, yurdun çeşitli yerlerinde cereyan etmiş olay­ lar için şu örnekler verilmek­ tedir:

«1 — Tatvan Yoncabaşı k ö­ yü öğretmenlerinden Hüseyin Dumlupınar ile Cuma Karaca, 14 Ekim seçimlerinde oylarını

kullandıkları için köyün ağası tarafından kışkırtılan saldırgan larca bir kaç kere suya soku­ lup dövülmüşlerdir. Daha son­ ra üğrvpmenleri,) şikâyette bu­ lunmalarım önlemek için ev­ lerinin etrafı sarılmıştır.

2 — 14 Ekim seçim günü Kastamonu

Ismailli

köyünde sandık başkam olarak görev yapan öğretmen Sadık Sarı- mahmutoğlıı, eşi ve anası ile birlikte, köyün ağası İsmail Koçoğlu ve akrabaları tarafın­ dan dövülmüşlerdir. Öğretmen,

eşi ve anası on’ar günlük ra­ por almışlardır.

3 — 26 Ekim 1973 günil gece saat 01.00 sıralarında Maden ilçesi Koeakonaîc. köyü öğret­ meni Kenan Dündar’ın evi İtim liği biiinmeyen kişilerce kur­ şun yağmuruna tutulmuştur.

4 — 27 Ekim 1973 günü Bor­ nova Naldöken köyü öğretmeni Yusuf Korkmaz, Cumhuriyetin 50. yılı için düzenlenen fener alayı sırasında sınıfının başın­ da yürürken Ali İnce adındaki kişinin saldırısına uğramıştır.

Öğretmen bağ bıçağı ile başın­ dan, ensesinden ve göğsünden ağır şekilde yaralanmış ve on günlük rapor alınıştır.

5 — 28 Ekim 1973 günü İzmit Ytıvacık köyü Ortaokulu Mü­ dürü Hüseyin Altan ve ilkokul öğretmeni Haşan îm amoğlu par­ tizan Belediye Zabıta Memuru Nâzım Baştürk tarafından ma­ kam ve sınıflarında ağır şekil­ de dövülmüşlerdir. Öğretmenler­ den biri iki. öbürü ise on gün

(Devamı Sa. 7, Sü. 7 de)

Mısır ve İsrail, A B D ’nin 6 maddelik

Ortadoğu ateşkes planını kabul ettiler

İSRAİL

KABİNESİ

SON DAKİKADA

AMERİKA’DAN

BAZI

NOKTALARDA

AÇIKLAMA

İSTEMEK

İÇİN TOPLANDI

[DIŞ HABERLER SERVİSİ] ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger'in diplomatik temasla r: sonunda, İsrail ve Mısır'ın dün bölgede ateşkesin uygulan­ masını sağlayacak 6 maddelik bir anlaşma metnini Kabul ettikleri açıklanmıştır. Beyaz Sarayve Ka- hire’den yapılan bu açıklamadan sonra, İsrail Hükümeti, ABD ateşkes planını kabul etmekle bir likte, son dakikada planın bazı noktaları hakkında Washington’ dan «Açıklama» istemeye karar vermiş ve Başbakan Golda Meir, kabineyi özel gece toplantısına çağırmıştır.

İsrail'in hangi konularda ABD

KAîTOÎMKl

ABDÜLCANBAZTn

harikulade maceraları

• KARATE, TEKVANDO. JUDO'NUN TARİHÇESİ. BÜYÜK KA RATE SERÜVENİ. RAMONA'NIN AŞKLARI..

BUGÜN BAŞLADIK

den açıklama istediği basma bil I dirilmemiştir. Güvenilir kay­ nakların bildirdiğine göre, İs­ rail Hükümeti, Washington’un 6 maddelik planı Tel-Aviv, Kahire ve Beyaz Saray tarafından karar laştırılan zamandan 90 dakika önce açıklanmasından ötürü hay rete düştüğünü belirtmiştir.

İsrail kaynaklan, anlaşma met ninde Mısır’ın Babülmentep B o­ ğazındaki ablukayı kaldırması m öngören bir maddenin yer al­ mamasının, İsrail tarafından ya­ pılacak açıklamanın gecikmesi­ ne yol açabileceğini de öne sür­ mektedirler. 6 maddelik anlaşma ; metninde, Mısır’ın Babülmentep ! Boğazındaki ablukayı kaldırm a! taahhüdü yer almamaktadır.

Anlaşma metni

Beyaz Saray’dan yapılan açık­ lamaya göre, 6 maddelik anlaş- 1 ma metni, şu hususları kapsa- ı maktadır:

1. Mısır ve İsrail, Birleşmiş Mil ; letler Güvenlik Konseyi'nin ateş kes kararına titizlikli uymayı ka- : bul etmişlerdir.

2. Her iki taraf birliklerinin 22 , Ekim tarihinde bulundukları yer lere çekilmesinin sağlanması için derhal Birleşmiş Milletler göze- | timinde görüşmelere başlayacak lardır.

3. Süveyş şehrine günlük yiye­ cek ve sağlık malzemesi sevke- dilecek ve şehirdeki yaralı sivil­ ler boşaltılacaktır.

4. Süveyş Kanalı'nm Doğu ya­ kasına askeri olmayan malzeme ikmali engellenmeyecektir.

5. Kahire - Süveyş yolu üzerin­ deki İsrail kontrol noktalarının yerini, Birleşmiş Milletler kon­ trol noktalan alacaktır. Süveyş yolunun sonunda İsrailli subay­ lar Birleşmiş Milletler temsilci­ leriyle birlikte kanal kıyısındaki askerî nitelikte olmayan yükle­ me işlemlerini denetleyebilecek­ lerdir.

6. Kahire • Süveyş karayolu üze rinde Birleşmiş Milletler kontrol noktalan kunılur kurulmaz, kar şılıklı olarak esir değişimine baş lanacaktır.

Kissinger’in

mektubu

ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger. anlaşma metnini Bir­ leşmiş Milletler Genel Sekrete­ ri Kurt IValdheim'e de gönder- ( Devamı Sa. 7, Sü. 4 de)

M erkür'ün

Merkür

güneşin

önünden

g e ç iş i

Türkiye’den

izlenecek

Kandilli Rasathanesinden veri­ len bilgiye göre Merkür (Utarit) gezegeninin güneş önünden geçi­ şi bugün Türkiye’nin her yerin­ den gözlenebilecektir. Bu geçiş­ te Merkür gezegeni güneşin gö­ rülen merkezine 50 yıldır göz­ lenenden çok daha yakın ola­ caktır.

Kandilli Rasathanesi Zaman Servisi tarafından yapılan hesap­ lara göre güneş kenarı ile Merkür gezegeninin ilk ve son kontak­ ları bazı şehirlerimiz için şöyle olacaktır. İstanbul: 09.48.4,7 — 15.17.12,3 Ankara : 09.48.2,7 — 15.17.10,4 İzmir : 09.48.5,1 — 15.17.11.7 Adana : 09.48.1,6 — 15.17.8,0 Sivas : 09.48.0,9 — 15.17.8,9 Diyarbakır: 09.47.59,4 • 15.17.7,0

gezegeni

bugün

güneşin

önünden

geçiyor

Doç. Dr. Muammer DİZER

[Kandilli Rasathanesi Müdürü]

10 Kasım 1973 günü (bu­ gün) saat 9u 47 dakika 59.4 saniye geçeden itibaren Mer­ kür gezegeninin Güneş önün­ den geçişi memleketimizin her yerinden gözlenebilecektir. Güneş sisteminin bir üyesi olan Merkür çok küçük olduğundan, bu olay çıplak gözle değil de ancak dür­ bün ile görülebilir. Fakat dürbün­ le doğrudan doğruya Güneşe bak­ mak tehlikeli olduğundan özel bir ışık süz geçi kullanmak veya Güneş görüntüsünü beyRz bir ek­ ran üzerine uüşürmek lâzımdır.

Bu ilginç doğa olayının astro- (Devamı Sa. 7, Sü. 4 de)

yakın süren görüşmeden sonra DP Genel Başkam Bozbeyli “«Hü­ kümet kurulması venı bir saf­ haya intikal etmiştir DP tara­ fından daha önce ortava atılmış olan sağ Dartilerin koalisyon fikri bir adım daha ilerlemiş, düşünülür, konuşulur hale gel­ miştir» demiştir.

Bozbeyli. bugünlerdeki asıl so­ runun hükümet buhranından çok devlet meselesi olduğunu devle­ tin ıç ve dış tehlikelere karşı korunması gerektiğim bu ara­ da fivat artışlarının engellenme­ si lâzım geldiğini belirterek «1969-1973 dönemindeki bunalım artıklarının ven! hükümeti etki­ lememesi lâzım gelir, vatandaşın karşısına vıpranmamıs. piyasa ile vüzgöz olmamış insanlardan kurulu bir hükümet ile çıkmak lâzım gelir Bu vepveni bir kad­ ro olm alıdır» şeklinde konuşmuş tur.

(Devamı Sa. 7. Sti. 1 de)

Silâh ve mermi

yüklem ek irin

Varna’ ya

g itm eye

hazırlanan

kaçakçı

motorumla

400 hin Mark

»le geçirildi

Bulgaristan’ın Varna limanın­ dan silâh ve mermi viiklemek li- zere önceki gece îst.inve’deaı de­ nize açılmak için hazırlık yanan «Şakır Reis» motoruna deniz polisi tarafından baskın vapılmış tır. Baskın sırasında; alınması nlanlanan silâh ve mermive kar şılık verilmek üzere hazırlanmış olan 390 bin 952 mark motorun gizli bir hölmesinde ele geçi­ rilmiştir. Beşinci Şube Deniz Eki bi Şefi Muammer Görhan yöne­ timindeki baskın sonucunda, şe­ bekenin en kuvvetli elemanı ola­ rak tanımlanan Arit Yelek, ma­ kinist Şeref Arıkan ve Ahmet Öztürk yakalanarak gözaltına a-

L.ımışlardır.

Deniz havası

Büyük patronlarla işbirliği ya­ pan Arif Yelek, baskın sonucu yak ’.anarak gözaltına alındıktan sonra, paranm yerini söylemek­ ten kaçınmış, «Ben sinir hastası yım. Hastanede yattım. Doktor­ lar bana sürekli deniz havası al­ mamı söylediler. Ben de bu ne­ denle denize çıkıyordum» demiş­ tir.

Polis, sabaha kadar yaptığı ça­ lışma ve arama sonucu paranın saklandığı makine dairesindeki gizli bölmeyi saptamış ve 2 mil yon Türk lirası tutarındaki mar­ kı bulmuştur.

(2)

CUMHURİYET

10 Kilsim 1973

Tarihin Silindiri

Tarih, kendine emanet edilen hatıralar için, o kadar da vefalı değildir. Tarihin silindiri, zamanın akışı içinde ilerlerken, yollarına sevi­ len bu hatıraları insafsızca çiğner. Bu çiğne nen hatıralar daha ziyade; şanlar, şöhretler, dünya ihtişamlarıdır. Yoksa, zamanın tahrip edem eyeceği hatıralar da var.

Mesela biz, Aristo'yu, Eflatun’u ve hikmet­ leri Eflatun tarafından bize aktarılan Sokrat’ı, hâlâ aramızda yaşıyorlarmış gibi biliriz de, M akedonya’dan İran’a, Hindistan'a, Ortaasya’ya kadar koca bir dünyayı fetheden îskenderin kabrinin yerini hâlâ bilmeyiz. Büyük Dara da öyle. Cengiz de öyle. Çin, Hint kapıları, Tun- duralar ve Akdeniz arasında kabına sığmayan Aksak Timur’ un, Semerkant’ta tek bir kubbe­ nin altında, bütün yakınları ile nasıl silinip kaybolduğunu gördüğüm zamanki ziyaret gü­ nünü. daima hatırlarım. Kendilerinin mezarla­ rı dalıl olmayan, ama çoğu kaybolmuş kâğıtlar üzerine yazdıkları ile, bugün de bütün dünya­ nın amel ettiği Aristo’nun, Efiatun’un, Sokrat’ın ebedilikleri yanında Gûr-u Emir, yani Timur- lengin türbesi, ne kadar boş kalıyordu...

lar ve görüşler

Yarınları Sezen Atatürk

Şevket Süreyya AYDEMİR

Müze Yokluğu

Evet tarih, hem vefasızdır. Kendine emanet edilen hatıraları, insafsızca siler, süpürür. Ama, tarihi şahsiyet dediğimiz insan, yani ta­ rihin akışına, insanoğlunun hayrına müdaha­ lesi olan kahraman, eğer bu tarih hâzinesine bir takım üstün değerler katmışsa ve bu de­ ğerler bize, bir takım müjdelerden nişan ve­ riyorlarsa, o insanların hatırası, ehramların, kalelerin, anıtların da heybetlerini aşarak, hem kendi çağına, hem kendinden sonraki çağlara perçinler. Tarihin kutsal hâzineleri, bu tür insanların getirdikleri değerlerdir.

Bugün ölümünün yeni bir yıl dönümünü, hem hüzünle, hem de, onun getirdiği değerlere bağlılığın gururu ile andığımız Mustafa Kemal Atatürk, tarihin hâzinesine, işte bu tür değer­ ler getiren insanlardan biridir...

Atatürk, yalnız bir asker miydi? Bir ko­ mutan, ileri görüşlü bir önder, hatta yalnız

bir devlet kurucusu muydu? Elbette değil... Hem onu tarih içinde ebedileştirecek, yalnız, adına dikilen heykeller, yahut Anıtkabir’in heybeti midir? Adına marşlar yapıp, geçit tö­ renleri düzenler ve yıldönümleri tertiplerken, onun getirdiği değerleri ifade etmiş oluyor m u­ yuz? Hele o enstitüler, akademiler projeleri ki, daha baştan kısırdır, ölümünden 34 yıl geç­ tikten sonra bile zaten, ne adına bir kitaplık, ne müzesi, ne sistematik bir arşivi, hatta ne de en tarihi belgelerin, araştırıcıların hizme­ tine sunulduğu bir belgeler (evrak) hâzinesi vardır.

Örneğin, yalnız iKi tarihî şahsiyet arasın­ daki haberleşmeyi değil, birbirine bağlı iki dö­ nem arasındaki hesaplaşmayı da açığa vura­ cak olan, Mustafa Kemal ve Talat Paşa ara­ sındaki mektupların, hem Çankaya arşivinde, hem Harp Tarihi Teşkilâtı’nda mevcut olma­ dığı, bize kesinlikle ifade edilmiştir! Halbuki bu mektuplar vardı. Ve kaldı ki biz, yıllarca süıcn şahsî gayretlerimizle, bu tür belgelerin binlercesinin, en münasip arşive teberru ve intikalini sağlamış bulunuyoruz. Bunların an­ cak pek az bir kısmını eserlerimize aktarabil­ dik. Bu arada Inkilâp Tarihi Enstitüsü’nün kamuya açılamayan, herkese yarılamayan, ba­ zı belge ve yayınları için de, sessiz sedasız ve yokluklar içinde çalışan çok dar yönetici kad­ rosunu, ayrıca hatırlatmalıyız...

Demek ki, hatıralar vardır. Ve bu hatıra­ lar, dağınık, perişan, hatta kayıptır. Bunlar üzerinde bir derleme sistemimiz de yoktur. Ama Cumhuriyetin her dönüm yılı ile, Ata­ türk’ün her ölüm yılında, aşağı yukarı, hep aynı nutuklar, mesajlar yayınlanır, aynı sözler haykırılır ve gerçek şudur ki, bütün bunlar, rüzgâr gibi geçer...

Hele müzesizlik? Bu yoksunluk ağlatıcıdır, örneğin Anıtkabir’de Atatürk Müzesi denilen tek saloncukta, Atatürk’e ait tarihî değerli eş­ yanın hepsini, bir tek vitrine toplamak kabil­ dir.

Gören, Sezen Lider

Ama Atatürk gibi, yalnız bize değil, bütün İnsanlığa, yeni haberler vermiş, yeni değerler katmış bir tarihi şahsiyetin, asıl ruhlarda ve fikirlerde yaşaması ve onun hatırasının, tari­ hin silindiri tarafından da tahrip edilememesi için yaşatılacak değerleri, yalnız bu eşya kol­ ek siyon ları değildir. Onun, kendi çağındaki bütün liderlerden daha önce gördüğü, sezdiği, haber verdiği değerler ve yarınlar vardır ki, Mustafa Kemal’in tarihi şahsiyetliliğinde bun­ lar, yüz yıllara varan basamak taşları gibidir­ ler. örneğin, Birinci Dünya Savaşı sonunda sö­ mürgeciliğin zirve noktasına vardığı ve son OsmanlI topraklarının (kİ, bunların içinde

Anadolu da vardı) parça parça taksim edildiği günlerde, dünya tarihinde sömürgeciliğin ar­ tık sona erdiğini haber veren odur. «Şu dağın ardından doğan güneşi nasıl görüyorsam, yarın, bütün Asya ve Afrika'daki esir milletlerin öz­ gürlüğünü de öyle görülüm » diyen odur. İnsanlığın tek bir vücut teşkil ettiğini, onun en uzak parçasındaki bir acıdan, kendi vücu­ dumuzdaki bir yara gibi acı duymamız gerek­ tiğini söyleyen odur. Baskının, şiddetin, isti­ lânın, artık hiç bir şeye yaramadığını, açlığın, kıskançlığın, harplerin yerini, bütün milletler arasında işbirliğinin alması gerektiğini ve bü­ tün dünyada evlâtlarımızı, hür, özgür millet­ ler içinde, birer dünya vatandaşı olarak terbi­ ye etmemiz gerektiğini tavsiye eden odur. Ve bunlar gibi, daha nice dünya değerlerinden ha­ ber vermiştir.

P E N C E R E

Yaşatmak Sanatı

O halde bütün bunlar, onun çağında, baş­ ka bir çağ liderinin müjdelemediği ve yeni bir çağın açılışından nisan veren m üjdelerdir. Bun­ lar. Aristo’nun, Efiatun’un, Sokrat’ın, tarihin de tahrip edemeyeceğini kaydettiğimiz cinsten değerlerdir ki, son topraklar üstünde son Türk- lerden yetişen bir büyük insan, yani bizim topraklarımızın bir evlâdı tarafından söylen­ miştir...

Ama bütün bunları yaşatmak ve ebedileş­ tirmek için biz ne yaptık? Yaptıklarımız bizi tatmin ediyor mu? Kaldı ki, aleyhine zaman zaman kin ve inkâr dalgaları yayılan, heykel­ leri kırılan yine odur. Hâlâ bu yolda devam edenler, partilerin içinde bile çöreklenenler vardır.

Ama değerli insanlar, kendi değerlerini ta­ rihin içinde ve tarihin bütün vefasızlığına rağ­ men, yine kendi değerleri ile korurlar. Yine de öyle olacaktır. Eğer yaşatmak ve ebedileştir­ mek sanatımızı biz başaramıyorsak, Mustafa K em al’in Anıtkabirinden dünyaya yayılan bu büyük gerçekler, dünyanın başka ülkelerinde, onları dile getirecek gerçek aydınları mutlaka bulacaktır...

ATATÜRK’Ü

DUYMAK

OKTAY AKBAL

Evet

Hayır

B

ugün 10 Kasım. Hepimiz Atatürk’ü duyacağız bugün. Bir an . Yetecek Atatürk'ün varlığım yaşamaya Evet, Ata­ türk vardır, yaşamaktadır, canlıdır, ölümsüzdür. Boş ede­ biyat sözleri gibi gelir bunlar. Sen ölmedin, sen yaşıyorsun çığlıklarını çok duyduk, gözyaşlarını seyrettik. Atatürk için yalan değil bu söz; sen yaşıyorsun. Evet, yaşıyor, bir ulus o l­ muş, bir yurt olmuş, bir bayrak olmuş, yenilmez bir umut, bir güç...

Gösterin tarihte bir benzerim. Yıkılmış bir ulusu, ba­ ğımsızlığını yitirmiş bir ülkeyi, dünyanın en güçlü devletle­ rine teslim olmuş bir eski imparatorluğu kurtarmış, dirilt­ miş, yaratmış yeniden. Yeryüzünün egemen güçlerine Türk varlığını kabul ettirmiş silâh gücüyle. Sonra da zekâsıyle, akliyle, bilgisiyle, eşit duruma sokmuş. Bitmemiş bu kadar­ la, bilgisizliğin karanlığından kurtarmış insanımızı, tutsak­ lıktan sıyırmış kadınımızı. Okumak, yetişmek hakkından yoksun yığınlara aydınlanmak yolunu açmış, uygarlık denen ışığı tanıtmış, bilimin üstünlüğünü öğretmiş... Yeni bir dev­ let kurmakla kalmamış, yeni bir ulus da yaratmış.

Sayfalar dolusu süren başarıları, yapıtları... O kadar çok ki harcamakla bitiremiyoruz, yıkmakla ortadan kaidıramıyo- ruz! Otuz beş yıl sonra bile Atatürk’e dayanıyor Türk ulu­ su. Onun yaktığı ışığa, çizdiği yola, önerdiği düşünceye, sun­ duğu ilkelere... Atatürk’ten öncesini bir düşünün. 1919’lan 20’leri, başkent İstanbul'un karmakarışıklığını, yenilmişliğin bezginliğini,-, devlet adamlarının, yazarların; şairlerin, düşü­ nürlerin Amerika mı daha iyi, yoksa İngiltere mi diye bir­ birlerine girişini! İlle de bağımlılık, ille de büyük bir dev­ letin kanatları altına girmek, bunun dışında başka bir umut görmemek umutsuzluğunu...

Bir adam çıkıyor, bir komutan, o yıkık, o yenilmiş, o bitip tükenmiş ülkeyi üç dört yılda dünyanın saygı gösterdi­ ği bir Cumhuriyet haline getiriveriyor. Uygarlığın bütün ve­ rilerine açık, çağdaş bilimi kendine amaç edinmiş bir top­ lum, bir anlayış... Sonra da «Fakat yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz» diyebilmiş. . Benimle herşey bitmedi, daha çok iş var demektir bu. «Daha büyük işler yapmak mecburiye­ tinde ve azmindeyiz.» Kendisi yapamazsa, ardından gelenler yapacak. Onlar da yapamazsa, başkaları... Niye Cumhuriyeti gençliğe emanet etmiştir? En çok gençliğe güvendiğinden... Yarınki kuşakların getireceği aydıniığa inandığından..

Bir takım kişiler var. yüksek öğrenim görmüşler, saygı­ değer birer kişi olmuşlar. Ama nedense garip duygulara kap­ tırmışlar kendilerini! Atatürk'e «karşı» çıkmanın bir üstün­ lük. bir ileri’lik, bir yücelik olduğunu sanıyorlar! «Kemalizm» bir dondurulmuş yöntem sanki! İlle de kırk elli yıl öncenin önerilerinden dışarı çıkılamazmış gibi... Oysa Atatürk bir yön çizmiştir, bir ilke vermiştir: çağdaş bilimin gereklerine uymak, ileriye doğru yürümek, hiç bir zaman geriliklere kaptırma­ mak ulusu...

«Atatürk'üm eğilmiş vatan haritasına Görmedim tunç yüzünde böylesine geceler Atatürk neylesin memleketin yarasına

Uçup gitmiş elinden, eski makbul çareler» diye yazmıştı daha 1947'de Tarancı... Ölümünden on yıl geçmeden başla­ mış bezginliğimiz, umutsuzluğumuz, Atatürk’ün devrimci yo­ lundan kopuş, ayrılış, yan çizişlerimiz... Zordu Atatürk’ün y o­ lundan yürümek, ödün vermeden, devrimci hızı durmadan art­ tırarak, yarım kalan atılım la« tamamlayarak Türk halkını gerçek mutluluğa, insanca bir düzene götürmek... «Resimlerinde bile melûl mahzun görülür» diyordu Tarancı o şiirinde. Evet, bizler, Atatürk’ün güvendiği kuşaklar, tamamlayamadık devri- mini. Yarını kalan her yapıt gibi günden güne güçsüzleşti. Ama yaşıyor daha, Mustafa Kemal otuz beş yıl sonra canlı da ondan... Yambaşmnzda, ardımızda, önümüzde, içimizde... Me­ lûl mahzun belki, beklediğini bulamamış belki, ama herşeye rağmen gençlik adım verdiği o ölümsüz güce, o sonsuz kayna- ğa güven dolu.

İ L Â N

Kartal İcra Tetkik Merci

Hakimlisinden

1973/249 Esas 1973/239 Ek karar Kartal Yakacık Ankara Yolu Örenler mevki 5/1’de Ükur Kontıaplak Sanayi ve Ticaret A.Ş. vekili Av. Kemal Necdet Serimazın tarafından 22 8.1973 tarihli dilekçe ile müvekkili şir­ ketin borçlarının % 100 ilk bir yılı ödemesiz geçmek kaydı ile beş yılda Ödeme istemi ve bu şekilde Konkardato mehil tale­ binde bulunmuş talebin l.l.K.’nun 285. 286 ve 287. maddeleri ge­ reğince kabulü ile İlkur Kontraplak Sanayi ve Ticaret A. Ş.’ne Kartal İcra Tetkik Merci Hâkimliğinin 4.9.1973 tarih ve 1973/ 239 karar sayılı ilâmında iki aylık Konkardato mehli veril­ mesine, karar verilerek gazete ile ilân edilmiş ve gerekli iş­ lemler yapılmış bu kere tayin edilen Konkardato Komiseri işlerini bitiremediğinden bahisle iki aylık bir mehil talep et­

miş bu talep mahkemece uygun görülerek 1973/249 esas ve 1973/239 ek karar sayılı 4.11.1973 tarihinden itibaren iki aylık mehil verilmiş olduğundan, gerekli masrafların beş gün için­

de baş kitabete yatırılmasına bu masraflar müddetinde ya­ tırılmadığı takdirde ve bu hususları tatbike koydurmazlar ise verilen mühletlerin kendiliğinden kalkmasına ve yine aynı kanunun 289. maddesi gereğince rehinli alacaklılar müstesna olmak üzere mühlet içinde hiç bir takip yapılamı- yacağı gibi evvelce başlamış icra takipleri de duracağından icra dairelerine, tapu dairelerine. Ticaret Odasına, Ticaret Borsasma ve Ticaret Sicil Memurluklarına müzekkereler ya­ zılmasına bu ilâmın gazete ile ilân edildiğinden vedl gün sonra ilânın kesinleşmesine, itiraz yolu açık olmak üzere 5.11.1973 tarihinde verilen karar özeti ilân olunur. 7.11.1973 $

(Basın: 7603/9235)

Gençlikten ve Öğretmenden Korkanlar

E

llinci yılını kutladığımız

Cumhuriyet yönetimi, çok partili olmalıdır kuşkusuz. Atatürk iki kez denemiştir çok partili halk yönetimine geçmeyi; yüzyıllarca unutulmuş, bilgisiz bırakılmış halkımızı kutsal duy­ gularından avlamaya çalışmış­ lardır karşı devrimciler. Yeniden padişahlığın, hilâfetin getirilmesi yollu söz verişlerle oy avına gi­ rişilmesi, yurdun bazı bölgelerin­ de gerici eylemlere geçilmesi, çok partili halk yönetiminin gerçek­ leşmesini bir süre için engelle­ miştir.

«Topkapı» adıyla film i çev­ rilen. Eric Ambler’in «The Ligiıt of Day» adlı bir romanı var. O- layı İstanbul’da geçen bu ro­ manda bir Türk binbaşısının ağ­ zından çok ilginç bir söz aktan lıyor. Atatürk Dolmabahçe’de ölümünden önce, «Yaşarsam on- beş yıl içinde demokrasiyi mem leketime yerleştirebilirim. Ölür­ sem bunun için üç kuşaklık bir zaman ister» demiş. Bu söz is­ ter doğru olsun, ister yakıştır­ ma, bir gerçeği dile getirmekte­ dir.

1946’da başlayan çok partili halk yönetimi, ulusal devrim il­ kelerinden ödünler verme yarı- şıyle başladı. Olgun fikir tartış­ maları yerine, Türk ulusunu iki kesime, iki düşman kesime ayı ran kaba kuvvet çekişmeleri bi­ çiminde gelişti. 1950’de halkın, tek partiden, değişmez yönetim­ den, bürokratların horgörüsün- > n , kolluk kuvvetlerinin yanlış davranışlarından bıkkınlığı, İkin­ ci Dünya Savaşı sırasında çeki­ len sıkıntılar, karşı devrimci güç lerin halkın kutsal duyguların­ dan yararlanması Demokrat Par tiyi kazandırdı. Savaş sonrası, dış yardımlar, kısa süren bir bol luk... Ulusal istemle iradeyle iş­ başına gelme, başlarını döndür­ müştü politikacıların. İşler baş langıçtaki gibi gitmemeye, eko- ı.omik sıkıntılar halkı zorlamaya başlayınca, devrimlerden ödün verme, egemen sınıflardan yarar lanma, halkı iki düşman safta top lama, Özgürlükleri kısıtlama, bi­ limi ve öğretim üyelerini hor görme yollarına gidilmişti. Bü­ yük Millet Meclisi kürsüsünden milletvekillerine «Siz isterseniz

A T A T Ü R K , ÖĞRETMENLERE VE

GENÇLİĞE

GÜVEN

DUYUYORDU.

O Y S A

GÜNÜMÜZÜN

POLİTİKA­

CILARI GENÇLİK VE ÖĞRETMEN­

DEN, YANİ UYANIŞTAN KORKUYOR

Muzaffer HACIHASANOGLU

Hilâfeti de getirebilirsiniz...» de­ nilmişti. «Ben istersem odunu bile milletvekili seçtirebilirim» demişti o çağın başbakanı. Şim­ di politikacılar «hor görülüyoruz» diye kızıyorlar. Kızacak bir şey yok ekilen tohumlar biçiliyor. Sonra bunalımlar, bunalımlar... 1960 devrimi, 12 mart muhtırası..

Öğretmenin

Yanındaydı

Atatürk askerin politikaya ka­ rışmasından yana değildi. Arka­ daşlarından politikayı ya da as­ kerliği seçmelerini istemişti. Ye­ ni kurulan Cumhuriyet yönetimi­ nin de güven altına alınması ge­ rekiyordu. Atatürk, «Cumhuriyet» in fiili teminatım ise, orduda ve cumhuriyet fikriyle yetiştirilecek yeni nesillerde görmüştür. Bu görüşünde ne kadar haklı oldu­ ğunu zaman göstermiştir. Bugün halk, yönetimi tam rayına otura­ mamışsa bundan, hırslarına yeni­ len, «Genç» kalabilmeyi becere­ meyen, Ata’mn iki eski devrim ar­ kadaşı sorumludur. Atatürk; «G en; demek, genç fikirli demek­ tir» demişti.

Bugün horlanıyor, kıyıma uğru­ yor öğretmenler; oysa Atatürk şöyle seslenmişti onlara; «Hiç bir zaman hatırınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür kuşaklar ister.» Yaşadığı sürece öğretmen­ lerle birlik olmuş, sürekli olarak korumuş, kuvvet vermiştir; «Öğ­ retmenler; Yeni kuşağı, Cumhuri yetin özverili öğretmen ve eğitim çileri sîzler yetiştireceksiniz. Ve

E Ğ İ T İ M

C İD D İ

K U R U M L A R IIM

İŞ İD İR

FEN BİLİMLERİ

MERKEZİ

ÜNİVERSİTEYE HAZIRLIK

SINIFLARI

KAYITLAR DEVAM EDİYOR

Beşiktaş Çırağan Caddesi 71 İSTANBUL Tel :48 09 50

Ajanstür: 4416—9227

yeni kuşak sizin eseriniz olacak­ tır. Eserin değeri, sizin becerik­ liliğiniz, özverileriniz ölçüsüyle oranlı olacaktır. Cumhuriyet; dü­ şünce, bilim, fen vücut bakım­ larından güçlü ve yüksek karak­ terli koruyucular ister. Yeni ku­ şağı bu nitelikte ve yetenekte ye­ tiştirmek sizin elinizdedir.»

Egemen sınıflara dayananlar, öğ retmenlerin gençleri özgür düşün­ ce, özgür vicdan, özgür bilim sa­ hibi yapmalarından, halkı yurdun çeşitli sorunlarında aydınlatma­ larından, halk-yönetimirie daha bilinçli şekilde katılmalarım sağ­ lamalarından korktular, korku­ yorlar; bu yüzdendir öfkeleri.

Aynı politikacılar korktular, korkuyorlar Atatürk’ün cumhuri­ yeti emanet ettiği genç kuşaklar­ dan. Neden mi? Gençler, daha çok biliyorlar yurdun çeşitli so­ runlarını, bilimsel yönden de geç­ m iş dürümdalar kendilerini, araş tırmalar yapıyorlar, kitaplar oku­ yorlar, gevezelikle vakit yitirmi­ yorlar, onlar gibi «Devlet bü- yükleri bizden iyi bilir» deyip çe- kilivermiyorlar bir kıyıya, cesur­ ca söyleyebiliyorlar.

Gençliğe Sesleniş

Unutmayalım! Yineleyelim, on­ lar radyolarda okutmaktan, okul duvarlarına asmaktan korksalar da, yineleyelim, fırsat buldukça yineliyelim Atatürk’ün gençliğe seslenişini;

«Ey Türk gençliği! Birinci öde­ vin; Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini, sonsuzluğa değin korumak ve savunmaktır.

Varlığının ve geleceğinin biri­ cik temeli budur. Bu temel, se­ nin en değerli güven kaynağın­ dır. Gelecekte de, yurt içinde

ve dışında, seni bu kaynaktan yoksun etmek isteyen kötücüller bulunacaktır. Bir gün bağımsızlı­ ğını ve cumhuriyetini savunmak zorunda kalırsan; ödeve atılmak için, içinde bulunacağın durumun olanaklarını ve koşullarını dü­ şünmeyeceksin! Bu olanak ve ko­ şullar çok elverişsiz olabilir. Ba­ ğımsızlığına ve cumhuriyetine kıymak isteyecek düşmanlar, bü­ tün dünyada benzeri görülmedik bir utku kazanmış olabilirler. Zor la ve aldatıcı düzenlerle sevgili yurdunun bütün kaleleri alınmış, bütün gemilikleri ele geçirilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve yur­ dun her köşesine düşman girmiş olabilir. Bütün bu koşullardan daha acıklı ve daha korkunç ol­ mak üzere, yurdunda, işbaşında bulunanlar, aymazlık ve sapkın­ lık içinde olabilirler; üstelik ha- yınlık da yapabilirler. Daha kö­ tüsü, iş başında bulunan kişiler, kendi çıkarlarım, yurduna gir­ miş olan düşmanların siyasal erekleriyle birleştirebilirler. U- lus, yoksulluk ve sıkıntı İçinde ezgin ve bitkin düşmüş olabilir.

Ey Türk geleceğinin gençliği! İşte, bu ortam ve koşullar içinde bile ödevin, Türk bağımsızlığını ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Bunun için gereken güç, damar­ larındaki soycul kanda vardır!» (T. Dil Kurumunun yayınladığı Atatürk’ün Söylev’inden)

35'inci Yılda...

Y

edi yıl kadar önce Amerika'da yaşayan bir okurumdan bir armağan aldım. Gümrükten çıkan kocaman bir paketi açarken, armağanın ne olduğunu bilmiyordum. Çıka çı­ ka silindir biçiminde bir çöp kutusu çıktı paketten...

Ne var ki bu çöp kutusunun üstünde Gcorge VVashington’- dan başlıyarak Lyııdoıı Johnson’a dek bütün Amerikan Cum­ hurbaşkanlarının resimleri vardı. Şimdi bu kutu, yazı masa­ mın altında durur; Chicago’da yapıldığına göre Birleşik Dev­ letlerde çoğu kişinin bu tür çöp sepetini kullandığı anlaşılı­ yor. Amerikalı, bu tür şakalara alışıktır. Piyasada Amerikan bayrağı desenli donlar satılır, eğlence yerlerinde, kulüplerde, operetlerde elli yıldızlı bayrakla türlü biçimlerde alay edilir. Yalnız Amerika'da değil Batı Avrupa’da siyasî hicvin ve ala­ yın her çeşidine hoşgörüyle bakılır.

Ama bizde böylesine hoşgörüye zinhar yer yoktur. Cum­ hurbaşkanlarının fotoğraflarını çöp sepetlerine basacak va­ tandaşın ocağına, sülalesini kurutacak incir ağacını dikeriz.

Yalnız bizde mî böyledir?

Çin’de Mao'ya kim dil uzatabilir ki? Sovyetlerde Lenin, veya geçmiş bir dönemde Stalin tanrılaştırılmadı mı? Küba’da Fidel’e kimse yan bakamaz. Feodal ilişkilerden ve yarı sö­ mürgelikten yeni arınmış, ya da armamamış ülkelerde liderler

Tanrılaştırılır. Dünyanın her yerinde geçerli bir kanundur bu. Mısırlıya, Nasırın yüceliğinde ânötede bir hikmeti be­ nimsetmek olanaksızdır.

Türkiye de aynı süreçten geçmiştir.

Ne var ki aydın kişi, çevresindeki olaylara yalnız kendi ülkesinin sınırları çerçevesinde bakarsa çoğu zaman aldanır. Ünlü bir Frenk sözüne göre «gerçek Manş denizinin iki yaka­ sında aynı değildir.» Bir yazar sınırlarla kısıtlanmış gerçek­ ler peşinde koşar mı? Koşarsa yazar olabilir mi?.

Öyleyse Atatürk’ün sınırlarımızı aşan gerçekler açısından anlamının ne olduğunu düşünmeliyiz.

Bu anlamı tartacak olan terazi bilim terazisidir. Atatürk «Hayatta eıı gerçek yolgöstericl bilimdir.» dediğine göre, gerçek Atatürk’ün değeri bilimle ölçülecektir. Bilim diyor ki, insan­ lık tarihinde mazlum ulusların sömürgecilere karşı ilk kur­ tuluş savaşı, Anadolu’da Atatürk önderliğinde verildi. Gazi Mustafa Kemal’in Türkiye sınırlarını aşan tarihteki yeri budur. Sömürgelerle metropoller arasındaki evrensel çelişki, dünya tarihine biçim vermektedir. Asya’nın mazlum ulusları, bu oluşta kişiliklerini ve özgürlüklerini buluyorlar. Bu çatış­ madır yirminci yüzyıl tarihinde Türkiye’nin yerini saptayan...

Doğru mudur bu sav, değil midir?

Tartışılır, irdelenir, araştırılır, incelenir. Türkiye’de bilim özgürlüğü yoktur ama, yaratmaya çalışmalıyız. Bu çaba, aynı zamanda demokrasi gereğidir. Bilim açısından Atatürk’ün değerini yerli yerine oturtamadıkça yurdu­ muza borcumuzu ödeyemeyiz. Ülkemizde Atatürk'e bilir bilmez tapanlar, ya gene bilir bilmez Atatürk’ten nefret edenler vardır. 12 Mart’tan sonra Atatürk adını kaba bir Şark faşizminin bayrağı yapmak isteyenler fırsatlar bul­ muşlardır. Bu çevreler Atatürk’e en büyük kötülüğü yap­ tılar. Çünkü Atatürkçülüğü Albay Papadopulos taklitçi­ liğine indirgemek, Atatürk’e yapılacak en büyük kötü­ lüktür.

Atatürk’ün adını işbirlikçi sermaye sınıfının çıkarları uğrunda kullanmak isteyenler, Atatürk’e muhalefette din­ sel akımları kullananlardan daha beterdirler. Çünkü, Nurcusu, Süleymancısı, Atatürk’e bilinçsizlikle karşıdır, öyle eğitilmiştir, öylesine inançlıdır. Bir de Atatürkçü gö­ rünüp Anıtkabir’de secdeye geldikten sonra işbirlikçi ser­ mayenin gayrimillî istemlerine Atatürkçülüğü alet eden ikiyüzlüler vardır.

Bütün bu akımlara karşı Atatürk’ü savunmak, ancak Millî Kurtuluş Savaşının eylemini ve anlamını bilimsel çalışmalarla ortaya koymakla mümkün. Biz İstiklâl Sava­ şımızın mazlum ulusların uyanışında ilk zafer olduğuna inanıyoruz. Millî bağımsızlık Ve antiempervalizm ilkele­ rinden arınmış bir Atatürk zaten varolamaz.

Atatürk bilime bağlıydı; bilim Atatürk'ün değerini yalnız hurafecilere değil, çıkarcılara karşı da savunacak­ tır.

A Ç IK L A M A : «Talu ve Nixon» başlıklı dünkü yazımızda. M SP’nin koalisyona katılmama kararından Başbakan Talu’nun bir gece önce bazı istihbarat servislerince ha­ berdar edildiği yolunda basında çıkan yayınlardan söz açmıştık. Sayın Talu konuyla ilgilenmiş. Başbakanlık Basın Bürosu’ndan bize telefon edilerek bu yayınların doğru olmadığı bildirilmiştir. Sayın Başbakanın ilgisine teşekkür eder, durumu açıklarız.

M E V L İ T

Kıymetli oğlumuz

Hicabı

Akarmcriç’in

ruhuna ithaf edilmek üzere 11 Kasım 1973 Pazar günü Me- cidiyeköy Likör Fabrikası kar­ şı sokağı Yenicami'de ikindi namazından sonra Mevlidi Şerif okunacaktır. Arzu e- den dost, akraba ve arka­ daşları ile din kardeşlerimi­ zin buyurmalarım rica ede­

riz.

O KU Y UC U MEKTUPLARI

İm ar ve İskân Bakanlığının

açıklaması

Gazetenizde 31.7.1973 günü yayınlanan Haşan Gezici'nin şi­ kâyetleri incelendi:

Sincan Gecekondu Önleme Bölgesi 100.000 nüfusa göre planlanmış ve tesisler kısım kısım yapılmaktadır. Bölgede ya- şıyan vatandaşları hiç bir hizmetten mahrum bırakmamak için alt yapı tesisleri inşaatına süratle devam edilmektedir.

Cumhuriyet — 9252

Cumhuriyetimizin 5 0 .Yıldönümü Şerefine

tamamen yeniden tertiplenen

Pulhan Türk Pulları Katalogu

XII. BASKI

3640 Mühür devıiııden 1S17.İ yılı sonunu kadar tedavüle konulan bütiin pullarımızın resim, ansiklopedik bilgi ve en son değerlerini ihtiva eden,

iplik dikişli ve bez ciltli 1040 sayfalık eser

fiyatı 125 liradır

16

sayfalık bir uilmuue baskı, ilgilenenlere ücretsiz olarak gönderilir.

ALİ NUSRET PULHAN

Meşrutiyet Caddesi 207 - Beyoğlu/İstanbul T elefon: 4 4 1 7 3 i

İçme suyu proje ve keşifleri İller Bankası tarafından 100.000 nüfus’a göre hazırlanmış olup, mevcut konutlara 1969 yılından beri su veren depoya bu yıl da klorlama cihazı takılmış bu­ lunmaktadır. Uzun vadeli işler tamamlanıncaya kadar bölge­ yi susuz bırakmamak için An­ kara Belediyesi Sular İdaresi İle bir protokol düzenlenmiştir.

Bölgeyi Ayaş yoluna bağlıya çak olan yol Ankara Valiliği İl İmar Müdürlüğünce ihale edi lerek yaptırılacaktır. Bu yıl bölgeye yine Valilik eliyle yete

Güreşçilerimizin

Yenilgisi,

Odacı Maaşı

Almalarındanmış!

Seneler var ki güreşte ga­ libiyet yüzü göremiyoruz. Her yenilgiden sonra nedeni ara­ nıyor, fakat bir türlü buluna­ mıyordu. Nihayet bulundu. Meğer nedeni güreşçilerimizin odacı maaşıyle çalışmaların- danmış. (Sayın Beden Terbi­ yesi Genel Müdürü böyle di­ yor).

Eskiden Avrupa ve Dünya şampiyonluklarım hep biz ka­ zandığımıza göre o zaman gü­ reşçilerimiz genel müdür maa şı mı alıyorlardı? Hayır, fa­ kat kuvvetli bir disiplin için­ de çalışıyorlardı. Şimdi ise bütün spor dallarında lâuba­ lilik ve disiplinsizlik yüzün­ den yeniliyoruz. Odacı maa­ şı almalarından değil. Bu d i­ siplin sağlandığında güreşçi­ lerimizin rakiplerinin sırtını vere getireceğine şüphe yok­ tur.

Sıtkı AŞAN • Ankara

ri miktarda dükkân inşa etti rilmiştir.

Bakanlığımızın icra alanı dı­ şında kalan konularda ise şu çalışmalar yapılmış ve netice­ ler alınmıştır:

TEY konutlardan iki daire sağ lık tesisleri yapılmak, üç dai­ re de bu tesislerde çalışacak per sonele lojman olmak üzere Ba­ kanlığımızın teklifi ile Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına kiraya verilmiştir.

Halkın posta, telgraf ve tele­ fon ihtiyaçlarını gidermek için PTT Genel Müdürlüğü ile ge­ rekli temaslar yapılmış ve bir nüve konut PTT binası olarak tahsis edilmiştir. Bu binada ö- nümüzdeki günlerde PTT açıla çaktır.

Ankara Valiliği, Millî Eğitim Müdürlüğü 1973 yılında beş ders hanelik bir ilkokul’un yapımmı programlamıştır. Bakanlığımız ilkokulun yerini Valiliğe tes­ lim etmiştir.

Bölgenin emniyeti konusunda da Bakanlığımızca birçok te­ mas yapılmıştır İlgili kuruluş­ lardan, jandarma bölgesi sınırla rı içinde olan gecekondu önle me bölgesinde bir Jandarma Ka­ rakolunun tesisi istenmiştir. An­ cak, gecekondu önleme bölgesi ile Sincan Bucağı arasındaki me safenin uzak olmaması, gece ve gündüz jandarma devrlyesl Ue bekçi dolaştırmak suretiyle mez kür bölge’nin emniyet ve âsayi şi’nin sağlanmakta olduğu belir tilerek bugün için karakol açıl masının mümkün olmadığı be­ lirtilmiştir.

Bölge sakinlerinin ulaşım ihli yaçları da gözöniine alınarak, Ankara Belediyesinden, bölgeye otobüs seferleri düzenlenmesi is tenmiştlr. Gecekondu önleme bölgesi Sincan Belediyesi sınırla rı içinde bulunduğundan Anka­ ra Belediyesinin otobüs tahsisi ilgili Belediye ile varılacak an­ laşmaya göre mümkün olabile çektir. Bu temaslar da her iki Belediye arasında sürdürül­ mektedir. BASIN MÜŞAVİRİ IŞIN ERŞEN

M oda’daki Vakıf

arazisine çocuk

bahçesi vaoılmalı

Moda Camisini çevreleyen ve Vakıflara an bulunan ara­ zi bugün bakımsız, terkedil­ miş bir haldertiı Bıı zaman­ ların gül bahçesi olan bu yer­ ler, şimdi başıboş gezen kö­ peklerin sığındıkları verici ol­ muştur Bir ara Durası açık hava sineması haline getiril­ mek istendi, mahallelinin şid­ detli tepkisi ve Vakıflar Baş­ müdürlüğünün çok verinde bir kararı ile bundan vazge­ çildi. Şimdi bakıyoruz burası tesviye edilmekle ve söylen­ diğine göre buraya benzin is­ tasyonu ve otopark yapılacak­ mış, Moda gibi şehrin mutena bir yerine hiç benzin istasyo­ nu yapılır mı? Moda Camisini çepçevre içine alan bu arazi kısmı, şehir imar planında ye­ şil saha olarak görünmektedir. Şu halde böyle bakımsız bir şekilde bırakılacağına az bir para sarfı ile burası çocuk bahçesi haline getirilse ne iyi olacaktır. Küçük Moda’da o- turanların da katkılarıyla bu sahanın şehir imar planındaki gayesine uygun hale getiril­ mesi çok yerinde olacaktır. Moda sakinleri bunu candan arzu etmekte ve ilgililerden bunu beklemektedirler.

Saygılarımızla.

M. Oktay KANSU Moda, Yusuf Kâmil Paşa Sok. 12

Karışık ızgara

fiyatı

serbest mi?

Gazetenizin 23.8.1973 tarihli nüshasında yayınlanan «2 por­ siyon karışık ızgara tam 40 li­ ra» başlıklı yazı ilgililer tara­ fından İncelenmiştir.

«Karışık ızgara et fiyatları serbest bırakıldığından bahis konusu durum Belediyenin kontrol yetkisi dışında kalmak­ tadır.

Ortaköy’de müfettişlerimize» yapılan kontrollarda Belediye yasaklarına uymayan lokanta­ lara para ve kapama cezası uy­ gulanmıştır.

Bilgilerinizi rica ederim. İSTANBUL BELEDİYESİ (Cumhuriyet • 92461

Referanslar

Benzer Belgeler

Böylece TCMB'nin net uluslararası rezervleri üç hafta önce gerilediği yaklaşık 20 yılın en düşük seviyesi olan 7.55 milyar dolara kıyasla keskin toparlanma

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın zeytin sahalarının gençleştirilmesi ve madencilik sektörüne destek sa ğlayacak yönetmeliğine itiraz eden Cumhuriyet Halk

Colorado Üniversitesi ve Ulusal Atmosferik Araştırma Merkezi'nden araştırmacılar, deniz seviyesinin yükselmesinin, iklim değişikliğinin bir parçası olduğunu ve

Sakarya’nın Sapanca ilçesinden geçen NATO’ya ait akaryakıt boru hattı ile çevresinden geçen karayolları dünyada suyu içilebilir nadir göller aras ında bulunan

Öte yandan CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in konuyla ilgili soru önergesine verilen yanıtta, sorunun üstünün örtülmesi politikasından vazgeçildiği

Çünkü orman mühendisleri odasının başkanı için bile oradaki ormanların önceliği, önemi yok.. Devletin sarı dişlerinin izi ver o çok aşina olduğumuz ‘birtakım şeyler

Çözüm Sizin Toplama ve çıkarma �şlem� b�r arada �ken �şlem sırası öneml� değ�l.. Önce 3-8

Daha sonra taktik ağır- lıklı bir antrenman ya- pan Beşiktaş, yarım sa- hada oynanan çift kale maçla günü tamamladıB. Tedavisi süren Mustafa Pektemek çalışmaya ka-