• Sonuç bulunamadı

Öte yandan, bir de bilmediğimiz, kimileyin ancak gazetelerin beşince sayfalarında küçücük birer haber olarak gözümüzden kaçan orman yangınları var

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Öte yandan, bir de bilmediğimiz, kimileyin ancak gazetelerin beşince sayfalarında küçücük birer haber olarak gözümüzden kaçan orman yangınları var"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yangın mevsimi. Ormanlar yanıyor. Memleket koskocaman bir yangın yeri.

Tatil beldelerine yakın güzelim ormanların turistlerin önünde cayır cayır yanması karşısında içimiz sızlıyor elbette.

Sebep olanlara, ihmalkârlara, devletin çaresizliğine lanet ediyoruz.

Her ormanla birlikte dünyamızı kaybediyoruz. Nefesimiz daralıyor.

Dünyanın bize verilmiş parçasını koruyamıyoruz işte.

Gazetelerde Antalya yangınlarından öncesi-sonrası fotografları.

Öte yandan, bir de bilmediğimiz, kimileyin ancak gazetelerin beşince sayfalarında küçücük birer haber olarak gözümüzden kaçan orman yangınları var.

Onların neden yandığı, nasıl yandığı, yakanlar, söndürmeyenler, söndürtmeyenler belli.

Ama seferberlik basını bu konuda fevkalade suskun. çünkü o ormanların yanıp gitmesi bizim; o basının hitap ettiği kitlenin canını yakmıyor bellenmiş bir kere. Yakmaması gerektiği.

Çünkü o ormanlar oranın ormanları. Adetleri farklı düşmanların yaşadığı, onlara sığınak, onlara anı, onlara dünya, onlara soluk olan ormanlar.

Güneydoğuda yakılan, yok edilen on binlerce hektar ormanın bizim dünyamızda kaydı yok demek. O ormanlar, yanan o binlerce ağaç, hiçbir çatışma sonrası şehit ve terörist sayılarının yanı sıra belirtilmiyor.

Çünkü geçenlerde Orman Mühendisleri Odası Genel Başkanı Ali Küçükaydın da açıkladı.

Ormanlarımızın sorumluluğunu üstlenmiş, ormanlarımızı emanet etmiş olduğumuz bu ‘sivil’ toplum kuruluşunun başkanının Batı’daki yangınlar için önerdikleri bir insanın ağzından çıkacak sözler: “Önemli olan mücadele yöntemleri ve bilinçlendirme çalışmalarını genişletmektir.”

Pekiyi oranın ormanlarının yanması üstüne neler diyor dersiniz: “Doğu ve Güneydoğu’daki yangınlar terörle

mücadelede konusunda oluyor. Burada insan yaşamının ön planda tutulması gerekiyor. Güvenlik görevlilerinin bazen yangınları engellediklerini düşünüyorum. Ama zaman zaman terör kaygısıyla yapılan birtakım şeyler de olabiliyor.

Soğukkanlı olmak gerekiyor.”

Çünkü orman mühendisleri odasının başkanı için bile oradaki ormanların önceliği, önemi yok. Devletin sarı dişlerinin izi ver o çok aşina olduğumuz ‘birtakım şeyler de olabiliyor’ sözlerinin üstünde. Bizi bu konuda metanete davet etmesi ise pişkinliğin daniskası elbet. Bu ‘sivil’ bilim insanı devletin ağzı olmaya hevesli ya, devletin hesap vermeye

zorlandığındaki pişkinliği sergilemekten elbette hiç hicap duymuyor.

Soğukkanlı olacakmışız. Çünkü Şeyhmus Diken’in isabetli hitabıyla Ormancı vatanını dünyadan çok seviyor. Vatanı korumak için dünyayı yok etmek gerekse kendisi hazır. Bizden de aynı vatanseverliği bekliyor.

Genelkurmay sözcülüğü yapıyor. Gönüllü genelkurmay sözcülerinden geçilmeyen bu memlekette hiçbir hayat

yeşermiyor. Biz onların vatandan ne anladıklarını gayet iyi biliyoruz. On yıllardır hiç değişmeyen o kanlı kadronun.

Yazdıklarımız da değişmiyor bu nedenle. On yıl önce yazmışım onların vatanının tanımını:

Devlet, o adamın yandaşları derinine sığınamasın diye koskoca bir yörenin bütün ormanlarını yaktı, kuruttu. ‘Vatanın bir karış toprağını vermem’ hamasetiyle vahşi milliyetçiliği körüklerken, öte yandan vatanının ormanlarını yakıyor, binlerce kuş böcek türünün yok olmasına neden oluyor ve bunda bir beis görmüyordu. ‘Ora’ ya da ‘bölge’ ya da ‘o coğrafya’, yani adı bile rahatlıkla ağza alınamayan topraklar yerle bir edildi. İtiraz edenler, yok edilen ağaç ve hayvan türlerinin dökümünü çıkaranlar nefretle karşılandı. Onca insan vatan uğruna şehit düşerken ağaçların, canlı türlerinin hesabını sorabildikleri için nanemolla kışkırtıcılar, şımarık muhalifler olarak adlandırıldılar. çünkü vatanın, kimi muktedirlerin tanımladığı gibi üstünde kimsesiz bir bayrak dalgalanan çıplak bir kayalık olarak düşünülmesi

(2)

isteniyordu. Gerekirse kuşların sürgün edildiği, ormanların kül olup havaya savrulduğu, kültürel kalıtların paramparça edilip tarihten silindiği topraklar. Kazanılmış Vatan.

En büyük orman

Ormanları korumayı bilmiyoruz. Sadece bilmesek, öğreniriz. Ormanlar da deniz gibi, hava gibi, insan gibi,

umurumuzda değil. Biz, vatanımızı korumaya yetiştirilmiş, o vatanı soyut bir ülkü olarak kutsayan tuhaf bir milletiz.

Dolayısıyla henüz Yaşar Büyükanıt Hilmi Özkök’ün yerine geçmeden yine yurdun her köşesinde kimi felaket kimi zaruret orman yangınları patlamışken Orman Bakanımız Yunanistan’da orman yangınları için kullanılan, denizden su çekebilen uçaklardan bizde sadece iki tane olduğu ateş vatanı sarınca fark edildiğinde hiçbirimizi şaşırtmayacak bir açıklamada bulunmuş, ‘Bizde de yürek var’ demişti. Doğduğumuz bu benzersiz güzellikteki yarımada hızla yanıp çöle dönüşüyor olmasa, beyefendiye dönüp gülecektik. çünkü bu memleketin en hayati meselelerinden biri olan çevreden sorumlu bakanın söylediğinden

ancak şöyle bir mantık silsilesi yaratabilmek mümkündü: Türkiye’nin ormanları yanıyor. çünkü Yunanlılarda yürek yok.

Daha sonra Bakan ormanları yanan köylülerden yakınmıştı. Demek, yürekli bulduğu başka bir ‘biz’i vardı. Bakana kalırsa, ormanları yanmakta olan köylüler kahvede okey oynamaktaymış. Beklenen bu sıcak patlaması karşısında yangınlara karşı hiçbir programı olmadığı anlaşılan, çaresizce yanacak ağaç kalmamasını bekleyen Çevre Bakanı ertesi gün bir tribünde görünmüştü halkına. Futbol maçı izlerken.

Şırnak’ın Cudi Dağları’nın birkaç yıl önce haftalarca yandığını hatırlıyor musunuz? Orada gazetecilik yapan Kerem Çelik’in bildirdikleri tüyler ürperticiydi. Yangınla ilgili yetkililerin duyarsız kaldığı gerekçesiyle Şırnak Barosu’na bağlı 16 avukat suç duyurusunda bulunmuştu. Gazeteci Çelik ilk yangının İkizce Komando Taburu’nun eliyle çıktığını belirtmişti bianet’e. Ona kalırsa ilk olarak karakolun çevresindeki bir alan güvenlik açısından yakılmış, lâkin

yayılması engellenememişti. Bölge sakinlerinin iddiaları da yangının söndürülmesi talebinin dahi asker tarafından engellendiği yolundaydı.

Güvenlik gerekçesiyle Silopi Belediyesi’nin yangın söndürme çalışmasına da izin verilmemişti.

Bingöl’de Doğanlı, Dedebağ ve Çamlıyurt köyleri arasında kalan ormanlık alanın büyük bölümü yanmış, yine günlerce süren yangına, Valilikten Orman İşletme _efliği’ne kadar bütün yetkililere defalarca başvurulmuş olmasına karşın ne bir cevap alınmış ne de yangına bir müdahalede bulunulmuştu.

Şimdi Dersim’de kalan ormanları da yakıyorlar. Haber olmayan, bizim kaygı alanımıza girmeyen ormanları.

Sözkonusu ormanların güvenlik gerekçesiyle devlet tarafından yakıldığı kuşkusu karşısında kimsenin bir açıklamada bulunma zahmetine girmediğini biliyoruz.

O dağlar soyundukça savaşın sonu yaklaşıyor inancında vatanını dünyadan çok sevenler. Vatanı, dünyanın kuşundan bitkisinden insanından soyunmuş bir ülkü zannedenler.

Şehadetin yüceltildiği, küçücük kız çocuklarının sahtekar müteahhitlerin kurbanı olduğunda şehit ilan edildiği, en büyük askerin bizim asker olduğu bu topraklarda hayatın kutsanabilmesi mümkün mü? Ölümün bunca yüceltildiği bir hayat tasvirinde dünyaya sahip çıkmak mümkün mü?

Şimdi güneydoğuda görüş alanını daraltıyor diye asker eliyle yakılan, söndürülmesi engellenen ormanlar hayatımızın baş kabusu olarak tütüyor.

Biz bu savaşı kazanırız, öyle mi? Oradakileri aç, susuz, yolsuz, eğitimsiz bıraktık. Sürüye saydık. Ormansız, köysüz, topraksız, hayvansız, kuşsuz, dilsiz, anısız bıraktık.

Bunu kahramanlığımızdan, vatanseverliğimizden, birlik ve beraberliğimizden yaptık.

(3)

Bölücü kuş türleri, bitki türleri, insan türleri, kül olup havaya karıştı. Onlar vatana gerekmiyor zaten.

Onlar zararlı.

Kimseler en yeşil vatan bizim vatan, en büyük orman bizim orman diye şarkılar söylemesin. Biz bu vatanı yakarız da kimselere yar etmeyiz.

Yıldırım TÜRKER 25.08.2008/Radikal

Referanslar

Benzer Belgeler

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın zeytin sahalarının gençleştirilmesi ve madencilik sektörüne destek sa ğlayacak yönetmeliğine itiraz eden Cumhuriyet Halk

Sakarya’nın Sapanca ilçesinden geçen NATO’ya ait akaryakıt boru hattı ile çevresinden geçen karayolları dünyada suyu içilebilir nadir göller aras ında bulunan

' İstanbul Boğazı'nın iki yakasındaki Beykoz ormanlarının yok edildiği' iddialarına ilişkin yazılı bir açıklama yapan Orman Mühendisleri Odası, 'Acar İstanbul

Orman Genel Müdürlü ğü'nün bianet'e verdiği bilgiye göre 2006 yılı Ocak ayından bugüne kadar (23 Ağustos) 1517 orman yang ınıyla 3807 hektar alan yandı.. 200 yılında

Ormanlar üzerinde yetkisi olmayan tek kurum Orman Genel Müdürlüğü haline getirilir- ken, orman arazileri maden ve turizm şirketlerine, 5’li-10’lu çetelere altın

Yönetim kurulu, dernek tüzüğüne göre genel kurula katılma hakkı bulunan üyelerin listesini düzenler. Genel kurula katılma hakkı bulunan üyeler, en az 10 gün önceden,

Bu çalışmada 29 Temmuz – 11 Ağustos 2021 tarihleri arasında Türkiye’de çıkan yangınlarla ilgili sosyal medyada dolaşıma sokulan ve Teyit.org tarafından yalan/yanlış

Ormanların, başta orman yangınları olmak üzere, kaçakçılık ve tüm kanunsuz müdahalelere karşı korunması için Çevre ve Orman Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı