• Sonuç bulunamadı

Berlin lokantaları:Değişik mutfaklar ve şenlik sarayında Türk yemekleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Berlin lokantaları:Değişik mutfaklar ve şenlik sarayında Türk yemekleri"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ağız tadıyla • QtmoDORsnY

Berlin Lokantaları:

Değişik Mutfaklar ve

Şenlik Sarayında

Türk yemekleri

İstanbul’un görülmemiş bir kış geçirdiği şubat sonlarında bir gün Yeşil­ köy'den havalanabilen sa yılı uçaklardan biri olan Pan Amerikan’a kapağı attığımızda ve bembeyaz bir pisti arkada bıraka­ rak havalandığımızda, bir «oh» çektik. Bir gün ön­ ce Pan-Am yine kalkmış­ tı, ama 4. Levent’den tak­ si kalkmadığından biz uçağı kaçırmıştık. Biraz sonra görkemli bir «Pan- Am» kahvaltısı geldi. A-* merikan usülü: Önce bir meyve tabağı ve meyve suyu (ki Amerika’da yal­ nız bununla yetinenlerin sayısı gitgide artıyordu), ardından boğazına düş­ künler için asıl kahvaltı. Plastik kaplarda pirzola ve kızarmış patates (evet, sabah sabah pirzola), ko­ ca bir omlet, tereyağı, reçel, peynir ve bir dilim çikolatalı kek. Pirzola­ nın çok yumuşak olduğu­ na tanıklık edebilecek ka dar tattım, ama sabah sabah et yemeği doğrusu midemiz pek kaldırmadı. Pan-Am'la dönüşte ise or­ ta halli bir yemek ye­ dik. Yemek, kahvaltı den li iyi değildi, ama bunun açıklamasını (ve teselli­ sini) şöyle bulduk: Bur- dan kalkışlarda yenenler Türkiye’den sağlanıyor­ du, oysa dış kalkışlarda böyle değildi. Pan-Am yö­ neticilerinin. erzağm tü­ münü Türkiye’den sağla­ mayı düşündüklerini de bu arada haber vereyim.

Ve Berlin.. Sinema Şen

liği dolayısıyla (dördün­ cü kez) gelip 10 küsur gün geçirdiğimiz Berlin.. Ve Berlin’in şık, zarif lo­ kantaları.. Yıllar önce (eo’larin başında) Alman­ ya’ya ilk geldiğimde, le­ ziz sosislerin ve haşlan­ mış patatesin dışında iyi birşeyler yenebildiğini a- nımsamıyorum. Ama, e- konomik kalkınma, kuş­ kusuz yeme-içmede de kendini göstermişti. Ber­ lin'de çok değişik mutfak lartn en güzel ürünlerini de bulmak artık kabildi. 12’yi aşkın değişik lokan­ tada yeme olanağını bi» ze veren lokanta kupon­ larımız vardı, ama doğ­ rusunu söylemek gere­ kirse filmden filme koş­ maktan vakit bulup bun­ ların çoğuna gidemedik bile, yakın olan, sevdiği­ miz, benimsediğimiz bir­ kaçıyla yetindik.

Bunlardan bir Alman lokantasında birgün çok leziz, mantarlı ve beyaz soslu bir tavuk yedim. Leyla Umar dostum ise zor yemek seçer, et sev­

mez. Amerika’da uzun yıl lar yaşamış olmaktan ol­ sa gerek, «doğaya yakın» yemek meraklısıdır, önce salatasını söyler. Sonun­ da hiçbirşeyi beğenmedi, ne olduğunu pek anlama­ dığımız birşey ısmarladı. Gelen sanırım horoz kı- zartmasıydı, ama tatsız - tuzsuz saman gibi bir- şeydi.

Bir diğer akşam, bir Danimarka lokantasın­ da yedik. Burda özellikle «Tiyatro Mezesi» denen bir yemek ilginçti. Made­ ni bir sehpaya oturtul­ muş küçük kaplarda su­ nulan değişik soğuk ye­ meklerden oluşuyordu bu: Karides, siyah havyar, jambon, birkaç çeşit fü­ me veya soğuk balık, çe­ şitli turşular, vs. 2 kişi­ ye rahat yetecek denli de boldu. Dubrovnik isimli bir Balkan yemekleri lo­ kantasında (Yugoslavlar işletiyordu burasım) ızga­ ra etlere, özellikle köfte­ lere diyecek yoktu. Gulaşı ve Borç çorbası da çok iyiydi buranın.. Buna kar

şılık, «Bohem» bir havası olan ve şemikçiler tara­ fından pek tutulan «Ter- zo Mondo» isimli Yunan meyhanesinde. Alman. A- rap ve İtalyanların da katıldığı ilginç bir gece geçirdik. Ahtapot salatam dan memnun kalmadım (nerde Kuşadası’nınki?), ama «musakka» denen (ve bizdekiyle hiç ilgisi ol­ mayan) tipik Yunan ye­ meği (bir tür bol kıy­

malı hamur) lezizdi. Ama Berlin’de en çok, Şenlik Sarayı olan Kurtz- halle’nin Türk’ler tara­ fından işletilen büfesin­ de yedik. Hem kolay ve pratik, hem ucuz, hem de çok lezizdi bu yemekler.. Yıllardır burayı işleten Soner Bey ve eşi Semra Hanım, çevrelerinde son derece sempatik ve kibar bir avuç Türkle (Metin, Taner, vestiyerde çalışan Gülçin, vs) burayı gerek yemek, gerek servis açı­ sından çok iyi çalışan, bi­ ze de büyük propaganda sağlıyan bir yer haline getirmişlerdi. Geçen yıla dek bulunan döner, bu yıl «koku yapıyor» gerek­ çesiyle kaldırılmıştı. Ama ne gam. Nefis köfteler, biber ve yaprak dolmala­ rı, patates, çoban salata­ ları, Frankfurt sosisleri, soğuk balık, jamboniu sandviç, çeşitli peynirler, baklava, pastalar, Türk şarapları ve kahve ile desteklenen bu büfe, bir Türk yemekleri» sergile- mesiydi ve çok ilgi görü­ yordu.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

E¤er bir eflitlik SG özelli¤ini sa¤l›- yorsa, eflitli¤in ifllem taraf› ters çevrildi¤in- de eflitlik yine ayn› sonucu verecektir.. ‹flte size bir

Tablo’ya göre, Türkiye’de 2000’li yıllara gelinceye kadar, genç nüfus içinde, genç işsizlik oranlarının düştüğü görülmektedir.. Ancak 2000 yılından sonra,

Bu durumu pulmoner kan- didiyaz için düflündü¤ümüzde klinik veya radyolojik olarak pnömoni varl›¤›nda plevral s›v›da Candida spp.. üremesi de ka- n›tlanm›fl

Kocaeli Üniversitesi T›p Fakültesi Hastanesi’nde ilk VRE izolasyonunu takip eden hafta içerisinde bir gün bo- yunca, YBB ve cerrahi servislerde yatmakta olan 49 hasta ile

Maliye Bakanlığı su ürünleri yönetimi konusunda pek varlık gösteremediğinden yönetim yetkilerini 1950 yılında Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde yer alan

Hedef kitleye yönelik tasarım kriterlerini ortaya çıkarmak için kitlenin algı, çağrışım yetisi, gelişim düzeyi, görme alanı ve ilgi yönü ile ilgili özelliklerinin tespit

Söz konusu bağımlılığa ve ülkemizde iletişim alanında gözden kaçırılan tarihsel birikime dikkat çekmeyi amaçlayan bu makalede, Türkiye’nin özgün deneyim ve