yancım
Y U S U F M A R D İN
LONDRA YILLARI
1867
-1870
lilllllllllllllllllllllllllllllllllllllllillllllllllimillllllllllllllllllllllllllllllllllllllillllllllllllllilltllllllllllllllllllllllillllllllllllllllllllll llllllillinillllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllillllllllllllllllll'üÇ A Ğ D A Ş Y A Z A R
1NASİPLERİNİ
(A LIYO R LAR D I
IlllllilllllllllllllllllA M M A
.. . V ED Ü Ş Ü N Ü R LER D EN
KEMAL ve
ZİYA Bey
KARL
MARKStan
hâlâ habersizdiler..
mm
I
» NGİLTERE’de 1830 reform hareketi 10 yıl süren Whig Hükümetiyle sonuçlanmıştı. 1867 reform hareketi ise Liberal leri altı yıl için iş başına getir di ve onları takiben Muhafaza kârları altı yıl iş başında tuttu. 1868 seçimleri kısmen genel an lamda mücerret bir liberalizm kavramı üzerinde, kısmen de Gladstone’un şahsiyeti üzerinde yapılmıştı. Kemal’le Ziya Bey seçimleri büyük bir ilgiyle izle diler. İki yıl önce, reform kanu nu görüşülürken, Gladstone’un «İstikbale karşı savaşamazsınız! Zaman bizden yanadır» sözü ku laklarında, seçimlere İngiltere’de iki milyon, İskoçya’da 150 bin ve İrlanda’da 100 bin seçmenin oya katıldığını öğrendiler.Disraeli’nin yahudilikten hıris- tiyanlığa geçmiş bir kimse olma sı din yönünden kendilerine ca zip bir şahsiyet olarak görünme mekle beraber, kuvvetli ve inan dırıcı hitabeti, Türklere yakınlığı nedenleriyle her ikisini de büyü
lemişti.
«Değişiklik kaçınılmaz bir olaydır. Terakki eden bir mem lekette değişme devamlı olarak sürüp gider» sözü Kemal’e öyle tesir etmişti ki, bir yazısında o da şöyle diyordu: «Hiç zamanı ve zamanla yenilenmek şanından olan insan fikrini doğal akmun- dan alakoymak nasıl mümkün olabilir? Evet dünyada değişme zaruridir. Rüzgârın önüne düş meyen insan yorulur. Dün vehim sayılan nice halin bugün gerçek olup meydana çıktığım daima gö rüyoruz.»
Disraeli’nin «verimlilik olma yan yerde tasarruf da olamaz» sözünü ibretle okumuştular. Dis raeli politikadaki görüşlerine de şekil veriyordu:
«Kesinlik politikanın dili değil dir» «Emsal prensibi mumyalaş- tırır» gibi vecizeler! yanında «Küçük işler küçük beyinlerin meşgalesidir», «Bir ülkenin genç liği gelecek kuşaklarının inanıdır» sözleriyle Kemal’le Ziya Beyin görgülerini arttırıyordu.
Disraeli’nin 1868 yılında yapmış olduğu gözlemi çok haklı bul muştular. 17’nci asırdanberi İn giliz toplumunu din konusu bu derece allerjik bir hale getirme mişti. Din doktrini, kilise düze ni hattâ bir piskoposun hatâlı
tâyini, seçimlerde bir partiyi kaybettirebilecek, hükümeti dü şürtebilecek bir kuvvet taşıyor du. Din politikası hükümeti sar sabiliyordu. 1860’larda kilise ül kenin en ünlü toprak sahibi ol muş ve aristokrat kesilmişti.
Emperyalizm kelimesinin anla mı bugünkünden çok farklıydı. Bir İngiliz bunu Üçüncü Napol- yon’un hükümet tarzıyla ilgili bir kelime, ya da Avusturya ve ya Çarla ilişkili bir sözcük ola rak düşünürdü. Zira 1870 yılında gerçek emperyalizm elâstiki ve anlayışlı bir rehberlik politikası, yerlilerle o ülkeye yerleşenler arasında adaleti sağlayan, uzlaş tıran, yerlileri oylarını kullanma ğa ve kendilerini idare etmeğe alıştıran bir sistem olarak ka bul ediliyordu.
SÜVEYŞ KANALI
1869 yılında Fransız Mühendis Ferdinand de Lesseps Süveyş kanalını tamamlamıştı. Fransız İmparator ve İmparatoriçesi son defa beraberce yurt dışında bir geziye çıkarak kanalı büylik bir törenle işletmeğe açtılar. Mısır Hidivi İsmail, Osmanlı İmpara torluğunun metbuu olmaktan kurtulmak, hükümdarlığım ilân ve kabul ettirmek çabasuıdaydı. Süveyş kanalının açılma törenine davet maksadiyle dolaştığı Avru pa başkentlerinde Mısır Hüküm darı olması konusunu özellikle Avusturya ve Rusya’nın yardım edip etmeyeceklerini öğrenmeğe çalıştı. Süveyş kanalının açılma törenine dâvet maskesi altında Avrupa hükümdarlarım özellikle Napolyon’u ayağına getirmek amacım güdüyor ve bundan bir övünç vesilesi çıkartıyordu. İşte bütün bunlar Kemal ve Ziya Beylerin gözlerinden kaçmayan hicve konu olan olaylardı. Kaldı ki, kendi hâmîleri Mustafa Fazıl Paşanın hak ve hukukunu çiğne miş bulunması Hidiv İsmail’in yerilmesi için yeter bir sebepti. Osmanlı Devletinin bir ihsanıyla sadrazamlık pâyesi ve Hıdiv un vanı verilen biri nasıl olur da Avrupa hükümdarlarım resen böyle bir törene çağırabilirdi? Nasıl o devletlerle kanaldan ge mi geçirtmek konusunda andlaş- malara girişebilirdi? Nasıl tica ret sözleşmesi imzalayabilirdi? Bu sorular Kemal’le Ziya Beyin
U f Emperyalizm m
p § anlamı o yıllar-
da bugünkün
den çok farklıydı.
Yerli halkı oylarını
kullanmaya ve ken
dilerini idare etme
ğe alıştıran bir
sistem kabul edili
yordu^__________
hem zihinlerini hem de kalemle rini işletiyordu.
İsmail Fransızlara tutkundu; kadın ve şarabı sever, hele ku mardan çok hoşlanırdı. Nihayet bu zevklerinin kurbanı olarak Süveyş kanalı kumpanyasındaki yüzde 44 hissesi mukabilinde is tikrazda bulunmağı düş'indüğü- nü açıkladı. Bu konuda türlü manevralar çevrildi ve sonunda Disraeıi’nin bir zekâ oyunu sa yesinde bu hisseler İngiltere’ye geçti (1875).
Kemal ile Ziya Bey sadece Türkiye olayları ile değil, İngil tere’deki gelişmeyle de ilgiliydi ler. Meselâ 1868 yılında Parlâ mentonun İsyan Kanunuyla ba rış zamanlarında falaka cezasını ilga etmesi, alenî idam cezası nın kaldırılması, bu hürriyet âşıklarına yeni ümitler vermişti. Medenî Kanunun tamamen dinî otoritenin tesirinden kurtarılışı dikkatlerini çekmişti. Gördükle rinden, okuduklarından ve te maslarından Ondokuzuncu yüzyıl İngiltere’sini canlandıran konuş malar yaparlardı.
ONDOKUZUNCU
YÜZYIL İNGİLTERESİ
Ondokuzuncu Yüzyıl îngilteresi nasıl bir memleketti? îlk Önce kadm kutsal bir varlık olarak kabul ediliyordu. Yine de bir kaç İngiliz lirasına 13 yaşmdaki bir kızı bir iki saatliğine satın almak mümkündü.
Kemal, penceresinden =
bugün baksaydı, karşı.
sında GPO posta kule- = siyle şu evleri görecek- =
ti. Fakat Zerrinler o 55
zaman da şu ye$il sa- EE
hada boyunlarını rüz- —
garla sallayıp kendisine = gülüyorlardı.
llllllllllllllllllllllllllllll
Memleket tarihinde benzerine rastlanmamış sayıda kilise bina edilmekteydi, öbür yandan Lon dra'daki altmış evden biri o za manki deyimle «kerhane» idi. Şimdi hu nisbet altı binde bire düşmüştür. Her kürsüden, her gazete sütunundan evlilik bağı nın kutsallığı ve düğünden önce bekâretin gerekliliği ilân edili yordu. Buna rağmen, Kral dahi devletin bütün önemli şahsiyet leri özel yaşantılarında iskandal kurbanı oluyorlardı. 19. Yüzyıl kadın vücudunun insan gözün den saklandığı asırdır; her hey- keltraş ve her ressam hakkında yontmuş ya da çizmiş olduğu çıplak kadınla hüküm vermek âdet olmştu. Sanat ölçüsü kadın vücudu yuvarlaklarım gerçeğe yakm yansıtabilmekti. Müsteh- çen yayınların el altından en çok sürüm sağladığı bu yüzyılda, toplum yaşantısı gereği, erkek ve kadm tenasül organları şöyle dursun, İdrar yollarından bile bahsetmek suçtu. Yüznumaralar o derece azdı ki, insan sokak larda bile sürekli olarak onları hatırlamak zorunda kalırdı. Be şer çalışmasına konu her alan da dev adımlarla ilerleme ve serbestliğe akma görüldüğü hal de, şahsî hayatta hürriyetsizlik ve istibdad kendini göstermek teydi. Gerçekte Viktorva devri bugünkünden farklı değildi; bu gün seks hayatı tamamen ser best bir konu olmuştur, o de virde gizli olarak yürütülen ha yat belki bugünkünden daha da şehvetli, daha da ateşli idi. Ni tekim Kemal nedimei vicdanı nın elini tutarken, ya da öper ken duyduğu cinsî heyecan bu gün daha ileri durumlarda du yulanlardan az değildi.
Bu sıralarda İngiliz edibi halk çocuğu Charles Dickens’in ölü mü kendilerini etkilemişti. Yine bu sıralarda işverenle işçi iliş kilerinin son derece gerginleşti ğini görmüş ve duymuşlardı. N i tekim 1867’de Sheffield sanayi bölgesinde Testereciler Bîrîiği Sekreteri sevilmeyen işverenlerle işçilerden 16 kişinin ciddî şekil de yaralanmasından ve bir kişi nin de ölümünden sorumluydu. Her ne kadar bu olaylar tek tük göze çarpıyorsa da. kanunla ekonomik sistem arasındaki ahenksizliğe dikkati çekiyor ve çalışma şartlarının gereklerine göz atmak zamanı geldiğini ha ber veriyordu.
Bu konuyla ilgili olarak Ke mal’in 7 eylül 1868 tarihli Hür- riyet’in 11. sayısında temas etti ği, gözleriyle gördüğü ilk grev hakkmdaki düşüncesi ilgi çeki cidir. Kemal gözlemini şöyle ifade eder:
«Gayet tuhaf bir şey, Londra’ da arabacılar belirli bir vergi vermedikçe demiryolu istasyon larından müşteri alamazlardı. Bu vergiyi verdikleri takdirde istas yona girmelerine müsaade olu nur ve sırada bekleyerek uzun yollardan gelen yolcuları taşıya bilirlerdi. Şimdi aralarında söz- birliği ettiler, birkaç gündenberi bütün arabalarını tatil ettiler. Yalnız arabalarına kendileri bi niyorlar, etrafına «tren istasyon larına serbestçe girilmedikçe arabalar işlemeyecek» mealinde kâğıtlar, bayraklar asıp, muzika- ları alay alay getiriyor ve balkı dâvalarının tervicine teşvik edi yorlar. Sebat sayesinde emelle rine ulaşacak gibi görünüyor lar.»
Kemal görüşünde haklıydı; ne var ki, toplu sözleşme hakkı ve mukavele serbestisi prensipleri nin Parlâmentodan «Employers & Workmen Act» adı altında çıkması 1875 yılım bulacaktır. Böylece sürüp giden grevler ve hoşnutsuzluklar artık kanun çer çevesi İçersine sokulmuş, ya da yasaklanmış oluyordu.
ÇAĞIN SİVRİLMİŞ
SÎAAAl ARI
Bu arada Kemal ile Ziya Be yi etkileyen İngiliz şair ve edip lerinden biri de Alfred Tenny son olmuştu. 1809 yılında doğan ve Kemal ile Ziya Beyden sonra 1892 yılında hayata gözlerini yu man Tennyson’un özellikle şu mısraları zihinlerinde yer etmiş ti:
«Şüphe götüren bir taht, yaa denizlerindeki buz gibidir», «İyilik için savaşmak kötüyle sövüşmekten yeğdir», «Kimseyi kendine düşman etme yen, dost edinemez!» Kemal ile Ziya Bey çağdaşları olan Henrik Ibsen (1828 - 1906), Tolstoy (1828 - 1910) dan da na siplerini alıyorlardı. Ibsen’in «Azınlık daima haklıdır», «Hür riyet ve gerçek için savaşa gi derken en iyi elbiselerinizi sa kın giymeyin!», «Gerçeğin ve öz gürlüğün rulıu, toplumun temel direkleridir» sözleri hürriyet mücadelelerinde kendilerine yar dımcı olmuştu.
N e var ki bir diğer çağdaşları Kari Marks’ın «Din halkın afyo nudur», «İnsanların varlığını ta yin ve tesbit eden bilinçleri de ğil, aksine sosyal varlıkları bi linçlerini tayin ve tesbit etmek tedir», «Bugünkü toplumun ta rihi sınıf mücadelesinin tarihi dir», «Her çağın geçerli ve hü küm süren fikirleri, o çağda hü küm süren sınıfın fikirleri ol muştur», «İşçilerin zincirlerin den başka kaybedecek bir şeyle ri yok; ama kazanacak bir dün yaları var. Dünya işçileri birle şin!» gibi feryatlarından haber sizdiler.
--- YARIN ;
---NAMIK KEMAL
VATANI TARİF
EDİYOR
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi