• Sonuç bulunamadı

Namık Kemal ve Abdülhak Hamit

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Namık Kemal ve Abdülhak Hamit"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

K ö ş e l e r i n d e

al ve Al

T T ' «r JX s ı

riwnmwMHiim

i I I I /X » . g

î

Yazan:

Midhat Cemal

Kuntay

19 uncu yüz yılın sonlarına doğru Türk edebiyatının Nedim’den sonra, bence, ikinci bir dehası îstanbulda herkesin gözünün önündeydi: Abdul­ hak Hâmit.

Fakat eserlerini yaşıyle, muhitiyle mütenasip bulmamakta ve çok be­ lenmekte ittifak ettikleri bu Abdul­ hak Hâmit Beyi, manevî hacminin buudlariyle gören, kavrayan bir tek kişi vardı: Namık kemal.

Magosa kalebendi Namık Kemal, Abdülhak Hâmit adındaki bu dehâyı 'Magosa zindanından keşfetti. Ve Ab- düiâziz zamanında Magosa sürgünü, ve İkinci Abdülhamit devrinde Midil­ linin sürgün mutasarrıfı olduğu za­ man 24 Sefer 96 tarihli mektubunda bu çok büyük çocuğa şöyle yazacak:

«çocuk, sana bir şey söyleyin» mi? beni kendine tâ Magosada iken kale­ minin kuvvetiyle meftun etmiştin. Şimdi fikrinin kuvvetiyle de meftun etmiye başladın. Yok, gerçekten mi kalemi elimden alacaksm? Gerçekten tni keşfi istikbalde bana müsabakat edeceksin? Haydi, müsabakat et, kıs­ kanmam, iftihar ederim. O mübarek hürriyetin birimiz şehidi, biri -miz mezar taşı oluruz; birbiri - mizin başı ucunda bulunuruz. Yukardan beri yazdığım "şey -lerin umumundan anlamışsmdır ki, îstanbulda iken keşfettiğim şeyleri, velev birkaç seneden sonra olsun, sen de Avrupaöa iken aynı aynına keşfe­ diyorsun. Bizim eski Türk hayalâtm- da, çifte yürekli adam olurmuş, yollu bir mesel vardır. Alâkalar, filânlar yamanında o meseli düşünürüm de acaba hayaller hakiate mi temessül edecek? Derim. Şimdi senin halini düşündükçe «Çifte yürekli Ali Bey» yerine .«Çifte kafalı Kemal - Hâmit mi zuhur edecek? diyeceğim geli­ yor (1).»

Edebiyatın içinde ve dışındaki İn­ sanlardan hiçbir kimseye Namık Ke­ mal yukardaki satırlara sokabildiği heyecanla, hayranlıkla hitap etmedi. O Namık Kemal ki edebiyat diktatö­ rü idi, ve beğendiklerini bile ancak, kendi irtifamdan bakarak iltifata çok benzeyen bir sesle beğeniyordu. «Ka­ lemi elimden mi alacaksın?» diye Na­ mık Kemal Pariste Sefaret kâtibi o - îan Abdülhak Hâmit ismindeki çocu­ ğa hitaben feryada, nidaya, münaca- ta benzeyen sesler çıkarsın, bu, çok acaip şeydi. Fakat bu, başka fanilerin ölçftsiyle acaipti, Namık Kemale göre gayet tabiî idi: Tolstoy ölüm döşeğin­ de iken kendi milletinden bir büyük muasır adamın (Dostoyevski) nin bir eserini okumuştu. Namık Kemal, Hâ- midin «Sellmlyye» lerini, «Tank» la- nm görmeden ölseydi gözü açık gi­ derdi. Abdülhak Hâmit çapında bir adamnı yetiştiğini görmek, vatan şa­ iri kemal için, bir vatan vak’asıydı. Ve yukardaki satırlar arasında duran «Kıskanmam» kelimesi lâkırdı değil­ di, Kemal’i yakından tanıyanlar ta­ rafından ittifakla tasdik edilen bir hakikatti. Ve o, tâ Magosa zindanın­ dan Abdülhak Hâmidi keşfettikten sonra, sürgün olmasına rğmen, onu

cevapsız kalan-mektuplarla mütema­ diyen takip etmişti. Bunu, Midillide sürgün olup da Hânıide sık mektup yazamadığı a m a n kendisine hatırla­ tacak: «Magosada bulunduğum sıra­ da seni ben aradım, muhabereye baş­ ladım. Kâğıtlarımın cevabı gelse gel­ mese, ben, uzun uzun mektuplarla musallat olurdum. Şimdi sen de be­ nim o zamanki kaideme ittiba’ etsen acaba ne zarar olur (2) ?»

Aralarındaki mektuplar her zaman tatlı değildi Edebiyat diktatörü Ke­ mal, hayran olduğu Abdülhak Hamide bir mektubunda çatıyor, ve: «Eserin muhabbete münhasır» diyordu. Hâ- mit cevap veriyordu: «Eserin şâmil olduğu efkâr büyüdüğünüz gibi mu­ habbete münhasır- değil, mütenev- vi’dir. Bunlar içinde nasılsa Vatan mersiyesi bulunmamış.» Kemal yine çatıyordu: «Bende nasıl olmuş da Va­

tan mersiyesi bulunmamış? Hattâ her mısraı Vatana müteallik olmamış? diyorum (3).» Hâmit cevap veriyordu: «Komşunun kızını sevmek vatan mu­ habbetine mâni değüdir. İki muhabbe ti mukayese edecek olsam vatan mu­ habbetini takdim edeceğim bedüıî- dir.» Kemalin cevabı: «İkisinde de hakkın var. Hattâ Ekrem’in (Recai zade Mahmut Ekrem’in) de, senin de benim fikrimde olduğunuzu bundan evvelki mektubumda yazmıştım; bu hakikati biliyorum da beni yılan gibi derimi attıracak kadar hiddete düşü­ ren meseleyi yine hiddetten midir, ne dir, lâyıkiyle anlatamıyorum. Muka­ yese-! muhabbette vatan müreccah iken bütün.o fikre bedel ezvak-ı ede­ biyat ile uğraşmak neden iktiza et­ sin (4)?»

Kemal, muhabbetten başka şeylerin de yazılmasını istemekle kalmıyor, başka mevzuları, ve meselâ vatan uğ­ runda fedakârlıkları yazmak için mu hatabında salâhiyet de anyor, ve, Hâmidin Cornélien» olmasını, bu vas fm ancak kendisine yakışacağını söy­ lüyordu: «Sen Corneille’e niçin o ka­ dar müptelâ olmuşsun. Fahr olmasın amma, Corneille’in müterciın-i efkârı ben olsaydım, Avrupa seyahatlerine, Magosa zindanlarına, hapishaııe-i U- mûmîlere, filânlara daha yakışık a- lırdı (5).»

Bu söz biraz sertti amma, doğruy­ du; ve Hâmidin memuriyetleri kadar Kemalin gurbetleri, hapisleri, nefiy- leri vardı. Ancak, «Her doğru söylen­ mez» kaidesinden bile Kemali müs­ tesna tutan Hâmit, edebiyat diktatö­ rünün yukardaki sözüne gücenmiyor, Ve Kemalden mektup almazsa bed­ baht oluyordu- Midilli sürgünü Ke­ malden uzun müddet mektup alanıı- yan Golos şehbenderi Abdülhak Hâ­ midin ona mektubu:

.«Bir zaman me’lûf-i iltifatı ve bu­ gün hedef-i mücazatı olduğum efen­ dim,

(2) Aynı dosyadaki basılmamış mektupları arasında 24 Sefer 96 ta­ rihli kâğıdından.

(3) Aynı dosyadaki mektuplar ara­ sında 23 Kabiüiâhar 96 tarihli kâğıt­

Kabahatimin ne olduğunu bilsem de ona göre bir azabı vicdan içinde bulunsam. Bu tereddüd, bu şüphe be­ ni pek müşkül bir mevkide bulundu­ ruyor. Bilmem ki ziyade mi meşgul­ sünüz? Yoksa bir şeyden dolayı hak­ kımızda gazap mı olundu? İzmirden avdetimden sonra İstanbuldan ve Po- tiden birkaç mektup gönderdim. Vu­ sullerinden bile haberdar olamadım. Bu mübarek Golosa geldikten sonra 26 Şubat 97 tarihinde taahhütlü bir pıektup yolladım ki, cevabına şimdi­ ye kadar mımtazır oklumsa da bir e- seri zuhur yine kabahati kendimde buluyorum. Onun için diyorum ki, kusurumun ne olduğunu bilsem de o- na göre bir azabı vicdan içinde bu­ lunsam. Bir adamın kusurunu affet­ memek olur, fakat kusurunun ne ol­ duğunu bildirmemek olmaz. Hilmi ve Tevfik Beyler gibi (6) iki kâtibiniz var ki, tarafınızdan bilvekâle bize bir iki lâkırdı yazabilirler; sıhhat ve afi­ yetinizden haber vermiye de mezuni­ yetleri vardır. Sezayı (Sami Pşa za­ de) dahi sükûtunuzdan feryad edi­ yor: .(Kemalimiz, Allah gibi, kendisi­ ne söylenen sözleri işitiyor da cevap vermiyor» diyor. Be-nse feryatlarımın işitiîdiğinds de biraz şüpheliyim. İs­ tanbuldan gelirken Maarife bıraktı­ ğım bir iki eserime müsaade verilme­ diğini istihbar ettim. Artık edebiyat âleminden irtihal eyledik. Sizinle Ek­ rem gibi o âlemde sebebi vücudum n-

lanîann fâtiha-i selâm-u sohbetle­ rinden mahrumiyetim devam ettiği halde ise memul olan kıyamet günün­ de de bize mecali hareket gelmivecek sanıyorum. Efendim Kemalim, Benim gönlümü bu kadar üzme, hakikî ola­ rak söylerim ki, sizin bu muvakkat sükûtunuz, benim ebedî bir sükûnete intikalime, yani hem cihanı edebiyat tan, hem âlemi hayattan irtihalime seben olur. Yeisin, ümitsizliğin insanı ne hallere getireceğini bilirsiniz. Şu­ nu da bilirsiniz ki, sizden haber veya mektup alamamak bence en büyük bir ümitsizliktir. İstidadımı taşlar al­ tında ezerim, şöhretimi yerlere çarpa­ rım, maziyi gözümün yaşiyle siler, is­ tikbali kendi elimle ayağımla göme­ rim, geberdikten sonra yalnız famil­ ya içinde bir namım, yahut bir haya­ lim kalır: O bizim uğursuz herifler gibi ki geceliğini giyip başında bir tak ke ile pencerenin önünde oturur da zerşevatçîyle pazarlık eder; Kemal, Hânıid’inin bu hayatı hayvaniyye içinde gaybubetine kail olmamak muk t'izidir... <7)»

Ve Kemal, Hâmidi’nin bu mânevi ölümüne hiçbir zaman razı olmıya- cak.

Celâleddini Harzemşâh piyesini ya­ zıp bitirince, Kemal, bunu itina ile kopya ettirip Edimede bulunan Ab­ dülhak Hârhide gönderecek ve son sayfanın altına kendi el yazısiyle şu

<Devamı 7 nci sayfada) (6) Hilmi Bey, ikinci Meşrutiyet­ te Sadrâzam olan Hüseyin Hilmi Pa­ şa ve Tevfik Bey de adliye memurluk (arında bulunan Bozcaadalı Tevfik Beydir.

(1) Namık Kemalin torunu Numan Menemencioğlumm dosyasındaki ba­ sılmamış mektuplardan.

tan-(4) Aynı mektubun devamı. (5) Meemuai Ebüzziya, No. 13.

(7) — Ve Türk Tarih Kurumu kü­ tüphanesine 64 numaraya bağlı mek- tubtan.

(2)

TARİH KÖŞELERİNDE:

Namık Kemıl ve

Abdüihak Hâmit

ıBaştarafı 5 mn «avfada>

cümleyi yazacak: «Kendi yazıml ol­ madığı İçin mealhicâb Hâmld’lme ya­ digâr — Kemal.» Hâmit de bu cüm­ lenin karşısına kendi el yazısiyle «ı- notu ilâve edecek: «15 Teşrinievvel 1299, gece saat altıda destres olup kesbl fahr-ü mesâr eyledim- Abdül- hak Hâmit.»

Mldhat

Cemal KUNT A Y

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

會議中來自各國的各校代表首先提出本國的國人健康指標,經由Panel speech/

A New Attestation of the Cult of Zeus Trossou in a Public Inscription from the Upper Maeander River Valley (Çal

「臉書結合急診」~醫科院研究文章榮登英國臨床醫學專業期刊《Lancet》(刺 胳針)

臉痛、牙痛 當心三叉神經作祟 返回 醫療衛教 發表醫師 林家瑋 發佈日期 2010/03/03 55 歲的陳先生在

“Özel okul tercihinizde, yabancı dil öğretimi sizin için ne derecede önemlidir?” sorusuna verilen yanıtlar şöyledir:.. – 18 ana-babanın hepsi de

Meşrutiyet’e Kamu Binaları adlı tez çalışmasında; İzmir Saat Kulesi, İzmir Eski Belediye Binası, İzmir Ticaret Borsası Binası, İzmir Gümrük Depoları,

tik kurumların kendi içinden hareketle sürekli yenilenebilir bir güce sahip olduğunu hatırlatmaktadır. Dolayısıyla bu çalışma parlamenter demokrasinin kriz teşhisinin