• Sonuç bulunamadı

Tokat yöresinde bulunan bazı makromantar türlerinin antimikrobial aktivitesinin araştırılması

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tokat yöresinde bulunan bazı makromantar türlerinin antimikrobial aktivitesinin araştırılması"

Copied!
82
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TOKAT YÖRESİNDE BULUNAN BAZI

MAKROMANTAR TÜRLERİNİN ANTİMİKROBİAL AKTİVİTESİNİN ARAŞTIRILMASI

Hakan IŞIK Yüksek Lisans Tezi Biyoloji Ana Bilim Dalı Yrd. Doç. Dr. İbrahim TÜRKEKUL

2008 Her hakkı saklıdır

(2)

BİYOLOJİ ANA BİLİM DALI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

TOKAT YÖRESİNDE BULUNAN BAZI MAKROMANTAR

TÜRLERİNİN ANTİMİKROBİAL AKTİVİTESİNİN

ARAŞTIRILMASI

Hakan IŞIK

TOKAT 2008

(3)

Başkan : Doç. Dr. Yusuf YANAR İmza : Üye : Yrd. Doç. Dr. İbrahim TÜRKEKUL İmza : Üye : Yrd. Doç. Dr. İsa KARAMAN İmza :

Yukarıdaki sonucu onaylarım

Enstitü Müdürü Prof. Dr. Metin YILDIRIM

(4)

Tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu tezin yazılmasında bilimsel ahlak kurallarına uyulduğunu, başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel normlara uygun olarak atıfta bulunulduğunu, tezin içerdiği yenilik ve sonuçların başka bir yerden alınmadığını, kullanılan verilerde herhangi bir tahrifat yapılmadığını, tezin herhangi bir kısmının bu üniversite veya başka bir üniversitedeki başka bir tez çalışması olarak sunulmadığını beyan ederim.

(5)

TOKAT YÖRESİNDE BULUNAN BAZI MAKROMANTAR TÜRLERİNİN ANTİMİKROBİAL AKTİVİTESİNİN ARAŞTIRILMASI

Hakan IŞIK

Gaziosmanpaşa Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Biyoloji Anabilim Dalı

Danışman : Yrd. Doç. Dr. İbrahim TÜRKEKUL

Bu çalışmada, Lactarius deliciosus, Lactarius piperatus, Morchella conica, Morchella esculenta, Pleurotus ostreatus, Polyporus squamosus, Tricholoma terreum, Agaricus campestris, Macrolepiota procera makromantarlarından hazırlanan etil asetat, aseton ve etanol ekstrelerinin Disk Difüzyon Metodu kullanılarak Proteus vulgaris KUEN 1329, Escherichia coli, Bacillus cereus DSM 4312, Pseudomonas aeroginosa ATCC 9027, Bacillus subtilis ATCC 6633, Staphylococcus aureus ATCC 29213, Salmonella enteritidis ATCC 13076, Staphylococcus pyogenez ATCC 176, Candida albicans ATCC 1223, Candida utilis KUEN 1031’ e karşı; antimikrobiyal aktiviteleri araştırılmıştır. Sonuçlar çalışmada kullanılan mantar ekstrelerinin, test edilen mikroorganizmaların gelişmeleri üzerinde değişik düzeylerde etkiye sahip olduğunu göstermiştir. En fazla antimikrobiyal etki Morchella conica, Lactarius deliciosus, Tricholoma terreum, Lactarius piperatus türlerinde bulunmuştur.

2008, 69 Sayfa

Anahtar Kelimeler: Makrofunguslar, antimikrobiyal aktivite, disk difüzyon

(6)

INVESTIGATION of ANTIMICROBIAL ACTIVITY of SOME MACROFUNGUS SPECIES GROWING IN THE REGION of TOKAT

Hakan IŞIK

Gaziosmanpaşa Üniversity

Graduate School of Natural and Applied Sciences Department of Biyoloji

Supervisor : Yrd. Doç. Dr. İbrahim TÜRKEKUL

In this study, antimicrobial activity of aceton, etanol and ethyl acetate extracts obtained from Lactarius deliciosus, Lactarius piperatus, Morchella conica, Morchella esculenta, Pleurotus ostreatus, Polyporus squamosus, Tricholoma terreum, Agaricus campestris, Macrolepiota procera has been investigated against Proteus vulgaris KUEN 1329, Escherichia coli, Bacillus cereus DSM 4312, Pseudomonas aeroginosa ATCC 9027, Bacillus subtilis ATCC 6633, Staphylococcus aureus ATCC 29213, Salmonella enteritidis ATCC 13076, Staphylococcus pyogenez ATCC 176, Candida albicans ATCC 1223, Candida utilis KUEN 1031 by disc diffusion metod. Morchella conica, Lactarius deliciosus, Tricholoma terreum, Lactarius piperatus have exhibited the strongest antimicrobial effect against those human pathogens used for the tests.

2008, 69 pages

Key Words : Macrofungi, antimicrobial activity, disc diffusion

(7)

Makromantarlar ülkemizin genelinde olduğu gibi ilimizde de özellikle kırsal kesimlerde besin maddesi olarak tüketilmektedir. Geçmişte dünyada birçok yerde bitkisel drog olarak kullanılan makromantarlar, insanoğlunun şifa kaynağı olarak birçok şey vaat etmektedir. Bu çalışmanın amacı bazı makrofungus türlerinin antimikrobiyal aktivitesini araştırarak, bu alanda yapılan ve yapılacak olan yeni çalışmalara katkıda bulunmaktır.

Tez danışmanlığımı üstlenen, çalışmalarımın her aşamasında değerli düşünceleriyle beni olumlu yönde yönlendiren, her konuda yakın ilgi ve yardımlarını esirgemeyen çok kıymetli hocam Sayın Yrd. Doç. Dr. İbrahim TÜRKEKUL’a, değerli bilgileri ve tecrübeleri ile bana yön veren Sayın Yrd. Doç. Dr. İsa KARAMAN’a en içten teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca fikirleriyle beni aydınlatan ve yol gösteren tüm bölüm hocalarıma, bana her konuda destek olan aileme ve arkadaşlarıma, projemizi destekleyen Gaziosmanpaşa Üniversitesi Bilimsel Araştırma Komisyonu’na teşekkürü bir borç bilirim.

Hakan IŞIK Ocak 2008

(8)

ÖNSÖZ…...………..………...….iii İÇİNDEKİLER………....…...iv ŞEKİL DİZİNİ...vi ÇİZELGE DİZİNİ...ix 1.GİRİŞ………...1 1.1. Genel Bilgiler...1

1.2. Mantarların Besin Değeri …….……….……...…..4

1.3. Mantar Kimyası ……….………….4

1.4. Mantar Hücresi’nin Bileşimi ………..……...….5

1.5. Mantar Hücresi’nde Bulunan Makromolekül’ler……….…...5

1.6. Mantar Metabolizması’nın Baskı Altına Alınması………...7

1.7. Mantar’ların İlaç Olarak Kullanılması………..13

1.7.1. İlaç İmalinde Kullanılan Mantar’lar……….…..13

1.7.2. İlaç Olarak Kullanılan Mantar’lar………..15

1.7.3. Mantar’ların İkincil Metabolizma Ürünleri………...…17

1.7.3.1. Antibiyotik’ler……….17

1.7.3.2. Mikotoksin’ler……….19

1.8. Bakterilerin Yapısı………....……20

1.8.1. Stoplazma……….………...……..….20

1.8.2. Hücre Zarı ( Stoplazmik Zar)……….………….…..….…....20

1.8.3. Hücre Çeperi ( Hücre Duvarı )……….……….….21

1.8.4. Kapsül……….……....……...22

1.8.5. Bakteri Kirpikleri veya Kamçılar………....……...22

1.8.6. Bakterinin Üreme Hızları ve Dönemleri………...…….…22

1.8.7. Çevre İle İlişkiler……….……...24

1.9. Antibiyotikler ve Kemoterapötiklerin Mikroorganizmalar Üzerine Etkileri…...….24

1.9.1. Antimikrobik Kemoterapötiklerin Mikroorganizmalara Etki Mekanizması…....25

1.9.1.1. Üremenin,Temel Metabolitlerin Analogları Tarafından Önlenmesi………...…25

1.9.1.2. Hücre Çeperi Yapımının Engellenmesi……….……...…25

1.9.1.3. Hücre Zarı Fonksiyonunun Önlenmesi………..….…....26

1.9.1.4. Protein Yapımının Önlenmesi……….………...…..26

(9)

2.1.1. Çalışmalarda Kullanılan Makrofungus Türleri……….………….28

2.1.2. Çalışmalarda Kullanılan Test Mikroorganizmaları………...35

2.1.3. Çalışmalarda Kullanılan Kimyasal Çözücüler……….…..35

2.2. Yöntem……….……...….…37

2.2.1. Ekstrelerin Hazırlanışı………...…....37

2.2.2. Ekstrakt İçeren Disklerin ve Mikroorganizma Kültürlerinin Hazırlanması…………....37

3. BULGULAR...39

4. TARTIŞMA ve SONUÇ………...……….61

5. KAYNAKLAR...65

ÖZGEÇMİŞ...69

(10)

Şekil 2.1. Morchella conica’nın askokarpı………....…...25

Şekil 2.2. Morchella esculenta ‘nın askokarpları………....……...26

Şekil 2.3. Polyporus squamosus’un basidiyokarpları………..…………...27

Şekil 2.4. Pleurotus ostreatus’un basidiyokarpları……….………..…..28

Şekil 2.5. Tricholoma terreum’um basidiyokarpları……….…….…....29

Şekil 2.6. Agaricus campestris’in basidiyokarpları……….……....…30

Şekil 2.7. Macrolepiota procera’nın basidiyokarpları………31

Şekil 2.8. Lactarius deliciosus’un basidiyokarpları………....33

Şekil 2.9. Lactarius piperatus’un basidiyokarpları……….…….………...34

Şekil 3.1. Morchella conica’nın Proteus vulgaris’in üremesine engelleyici etkisi.... 54

Şekil 3.2. Morchella conica’nın Escherichia coli ’nin üremesine engelleyici etkisi…54 Şekil 3.3. Morchella conica’nın Bacillus cereus’un üremesine engelleyici etkisi………..…54

Şekil 3.4. Morchella conica’nın Pseudomonas aeroginosa’ nın üremesine engelleyici etkisi……….……….54

Şekil 3.5. Morchella conica’nın Bacillus subtilis’ in üremesine engelleyici etkisi………..…54

Şekil 3.6. Morchella conica’nın Staphylococcus aureus’ un üremesine engelleyici etkisi………..……54

Şekil 3.7. Morchella conica’nın Salmonella enteritidis’ in üremesine engelleyici etkisi………..………..………..55

Şekil 3.8. Morchella conica’nın Staphylococcus pyogenez’in üremesine engelleyici etkisi………..55

Şekil 3.9. Morchella conica’ nın Candida albicans’ ın üremesine engelleyici etkisi…55 Şekil 3.10. Morchella conica’ nın Candida utilis’ in üremesine engelleyici etkisi……55

Şekil 3.11. Morchella esculenta’nın Proteus vulgaris’ in üremesine engelleyici etkisi………...55

Şekil 3.12. Morchella esculenta’nın Escherichia coli ’nin üremesine engelleyici etkisi………..55

Şekil 3.13. Morchella esculenta’ nın Bacillus cereus’un üremesine engelleyici etkisi………56

Şekil 3.14. Morchella esculenta’nın Bacillus subtilis’in üremesine engelleyici etkisi………...56

(11)

Şekil 3.17. Morchella esculenta’nın Staphylococcus pyogenez’in üremesine

engelleyici etkisi……….………56 Şekil 3.18. Morchella esculenta’nın Candida albicans’ın üremesine engelleyici

etkisi……….…..56 Şekil 3.19. Morchella esculenta’nın Candida utilis’in üremesine engelleyici

etkisi………...57 Şekil 3.20. Polyporus squamosus’ un Bacillus subtilis’in üremesine etkisi………...…57 Şekil 3.21. Polyporus squamosus’ un Candida albicans’ın üremesine etkisi……….…57 Şekil 3.22. Pleurotus ostreatus’un Proteus vulgaris in üremesine engelleyici

etkisi……….…..57 Şekil 3.23. Pleurotus ostreatus’un Escherichia coli ’nin üremesine etkisi………57 Şekil 3.24. Pleurotus ostreatus’un Pseudomonas aeroginosa’nın üremesine etkisi…..57 Şekil 3.25. Pleurotus ostreatus’un Salmonella enteritidis’in üremesine etkisi…….….58 Şekil 3.26. Pleurotus ostreatus’un Staphylococcus pyogenez’in üremesine etkisi……58 Şekil 3.27. Pleurotus ostreatus’un Candida albicans’ ın üremesine etkisi…………....58 Şekil 3.28. Pleurotus ostreatus’un Candida utilis’in üremesine engelleyici etkisi…....58 Şekil 3.29. Tricholoma terreum’un Escherichia coli ’nin üremesine etkisi…...……….58 Şekil 3.30. Tricholoma terreum’un Bacillus cereus’ un üremesine etkisi………..58 Şekil 3.31. Tricholoma terreum’un Bacillus subtilis’ in üremesine etkisi………..59 Şekil 3.32. Tricholoma terreum’un Salmonella enteritidis’ in üremesine etkisi………59 Şekil 3.33. Tricholoma terreum’un Candida albicans’ın üremesine etkisi……….…...59 Şekil 3.34. Agaricus campestris’in Salmonella enteritidis’ in üremesine etkisi...…….59 Şekil 3.35. Agaricus campestris’in Staphylococcus pyogenez’in üremesine etkisi…...59 Şekil 3.36. Agaricus campestris’in Candida albicans’ ın üremesine etkisi………...…59 Şekil 3.37. Lactarius piperatus’un Proteus vulgaris’in üremesine etkisi……….……..60 Şekil 3.38 Lactarius piperatus’un Escherichia coli ’nin üremesine etkisi……….60 Şekil 3.39. Lactarius piperatus’un Bacillus cereus’ un üremesine etkisi..………...…..60 Şekil 3.40. Lactarius piperatus’un Pseudomonas aeroginosa’nın üremesineetkisi…...60 Şekil 3.41. Lactarius piperatus’un Bacillus subtilis in üremesine engelleyici etkisi…..60 Şekil 3.42. Lactarius piperatus’un Staphylococcus aureus’un üremesine etkisi……....60

(12)

Şekil 3.46. Lactarius piperatus’un Candida utilis’ in üremesine etkisi……….……….61 Şekil 3.47. Lactarius deliciosus’un Proteus vulgaris’in üremesine engelleyici etkisi…61 Şekil 3.48. Lactarius deliciosus’un Bacillus subtilis’ in üremesine engelleyici etkisi…61 Şekil 3.49. Lactarius deliciosus’un Staphylococcus aureus’un üremesine

engelleyici etkisi………...62 Şekil 3.50. Lactarius deliciosus’un Salmonella enteritidis’ in üremesine engelleyici

etkisi………...………62 Şekil 3.51. Lactarius deliciosus’un Staphylococcus pyogenez’in üremesine

engelleyici etkisi………...………….……62 Şekil 3.52. Lactarius deliciosus’un Candida albicans’ın üremesine engelleyici

etkisi………...……62 Şekil 3.53. Lactarius deliciosus’un Candida utilis in üremesine engelleyici etkisi…...62 Şekil 3.54. Macrolepiota procera ‘nın Bacillus subtilis’ in üremesine engelleyici

etkisi………...…62

(13)

Çizelge 1.1. Mantar ve Diğer Bazı Gıdaların Taze Ağırlık Üzerinden Yüzde

Olarak Besin Maddeleri İçeriği ………..………...…...…..…...4

Çizelge 3.1. Morchella conica’ nın Antimikrobiyal Aktivitesi………….……...…....43

Çizelge 3.2. Morchella esculenta’ nın Antimikrobiyal Aktivitesi………44

Çizelge 3.3. Polyporus squamosus’ un Antimikrobiyal Aktivitesi………...45

Çizelge 3.4. Pleurotus ostreatus’ un Antimikrobiyal Aktivitesi………...46

Çizelge 3.5. Tricholoma terreum’ un Antimikrobiyal Aktivitesi…………..……...47

Çizelge 3.6. Agaricus campestris’ in Antimikrobiyal Aktivitesi………...48

Çizelge 3.7. Macrolepiota procera’ nın Antimikrobiyal Aktivitesi………...49

Çizelge 3.8. Lactarius deliciosus’ un Antimikrobiyal Aktivitesi….……….…....50

Çizelge 3.9. Lactarius piperatus’ un Antimikrobiyal Aktivitesi……..………...51

(14)

Makrofunguslar, 5 canlı alemden biri olan Myceteae alemi içinde Ascomycetes ve Basidiomycetes yer alan yenir, yenmez ve zehirli özellikteki organizmalardır (Taner, 2002).

Mantarlar klorofili olmayan, fruktifikasyon organları ve esas bünyeleri hiflerden ibaret canlılardır. Üremeleri hem eşeyli hem de eşeysiz olarak sporlarla olur. Klorofil ihtiva etmedikleri için bağımsız olarak şeker, yağ ve nişasta gibi organik madde oluşturma kabiliyetinde değillerdir. Bu sebepten besinlerini diğer canlılardan ve ölü atıklardan alırlar ( Türkekul, 2001) .

Funguslar besinlerini diğer canlıların hazırladığı organik bileşiklerden elde eder, yani heterotrofturlar. Fotosentez görülmez. Bazı funguslar gübre gibi diğer organizma artıkları ve ölü organizma kalıntıları üzerinde saprofit olarak beslenirler. Bir kısmı ise bitki, hayvan ve diğer fungusların canlı hücreleri üzerinde veya içinde parazit olarak yaşarlar. Funguslar besinlerini dışarıdan absorbsiyonla alırlar. Predasyon (yutma) nadirdir. Bu durum monosakkaritler, aminoasitler gibi basit bileşikler için geçerlerdir. Polimerler gibi kompleks bileşikler ise önce dış ortama salınan sindirim enzimleriyle basit bileşenlerine parçalandıktan sonra osmoz veya özelleşmiş taşınım mekanizmalarıyla hücre içine alınırlar (Tamer ve ark., 2006).

Sindirim hücre dışında gerçekleştiği için, enzimatik parçalanma ürünleri o ortamda mevcut bütün organizmalar tarafından kullanılabilir. Böylece bazı fungus türleri, diğer fungusların enzimatik aktivitelerinden doğan monomerlerin bulunduğu bölgelerde gelişmeğe yatkındırlar (Tamer ve ark., 2006).

Fungusların bakterilerden farkı ökaryotik organizmalar olmasıdır. Yani çift katlı membranla kuşatılmış bir gerçek nükleus, yine membranlar tarafından çevrelenmiş sitoplazmik organellere sahiptirler (Tamer ve ark., 2006).

(15)

Mantarların meyvası veya fruktifikasyon organı olarak bilinen şapka, Basidiyomycetes sınıfında basidiyokarp, Askomycetes sınıfında askokarp olarak isimlendirilir. Makrofunguslar bulundukları ortama miselleriyle tutunarak bitkilerdeki kökler gibi ortamdan su ve besin maddesi absorbe ederek sap ve şapka gibi diğer vücut kısımlarına iletirler. Yüksek bitkilerde toprak üstü kısmını oluşturan plumula ve toprak altı kısmını oluşturan radikula tohumda hemen hemen aynı anda meydana gelir. Fakat mantarlarda üretim birimi olan sporların çimlenmesi ile önce miseller daha sonra misellerden şapka meydana gelir. Mantarlarda şapka ve sap yeterince besin maddesi toplayarak belirli bir noktada yoğunlaşan sekonder misellerden meydana gelir. Bu misellere tersiyer miseller de denilmektedir. Basidiyokarpların yapıtaşı hif olarak adlandırılan tüp şeklindeki iplikçiklerdir. Hücre çeperlerinin yapısında lignin, selüloz, kitin ve diğer bazı organik bileşikler bulunur. Hücre çeperinin bileşimi, çevre koşullarına, ortamın pH’sına, sıcaklığa, hücrenin yaşına göre değişir. Hücre içinde sitoplâzma ile birlikte vakuoller bulunur. Vakuoller hücrenin gaz alışverişini düzenler ve sitoplâzmanın atıklarını barındırır ( Türkekul, 2001) .

Mantarlar tatlı sularda, karalarda, nadiren denizlerde ve havada yaşarlar. Hayvan ve bilhasassa bitkilerde parazit olarak yaşayıp hastalıklar yaparlar. Bir kısmı alkolik fermentasyonu sağlar. Drog ve antibiyotik veren türleri vardır. Yüksek mantarlardan şapkalı mantarların bir kısmı yenir. Bazı memleketlerde insanların önemli besin maddesini temin ederler (Altuner, 2004).

Günümüzde bilim ve teknolojideki büyük ilerlemelere rağmen, doğal kaynakların bilinçsizce tüketimi ve karşılaşılan ekonomik güçlükler, doğal kaynakların çok amaçlı kullanılmalarını zorunlu kılmıştır. Diğer taraftan enfeksiyöz hastalıklarla mücadelede bugüne kadar geliştirilen doğal ve sentetik antibiyotiklerin, mikropların direnç kazanmaları sonucu etkisiz kalmaları ve çeşitli yan etkilerinin bulunması, tıp ilmini yeni ve değişik antimikrobiyal maddeler keşfetmek için doğaya yönelmiştir. Doğal kaynaklar bakımından oldukça zengin olan ülkemizde sahip olduğumuz en önemli değerlerden birisi de halkımızın tükettiği doğal bir besin durumunda olan makrofunguslardır (Duman ve ark., 2003).

(16)

Hızla artan Dünya nüfusu için makrofunguslar önemli bir besin kaynağı olabilir. Nitekim Avrupa, Amerika ve Uzak Doğu ülkelerinde kültür mantarcılığı bir endüstri dalı halini almıştır. Bir çok ülkede özellikle Çin, Roma ve Yunan medeniyetlerinde makrofungusların ilaç ve besin olarak kullanıldığına dair bilgilere çeşitli kaynaklarda rastlamak mümkündür. Hatta mantar zehirlenmesi gibi müessif olaylarla çıkan korku, yine de onların besin hatta afrodisyak, keyif verici ve kan dindirici ilaçlar olarak kullanılmalarını önleyememiş bazıları sık sık tıbbi ilaçlar olarak zikredilmişlerdir (Dülger ve ark., 1999b).

Günümüzde çeşitli kimyasal maddeler koruma ve tedavi amaçlı olarak kullanılmaktadır. Gıda endüstrisinde, yiyeceklerin güvenirliğini sağlamak ve artırmak için kimyasal maddelerin kullanımı oldukça yaygındır. Kimyasal koruma, kimyasal bileşiklerin, mikroorganizmaları yok etme yeteneği olarak tanımlanabilir (Çete ve ark., 2005).

Mikroorganizmaların hücumuna karşı bazı besinlerin de doğal olarak antimikrobiyal aktivite gösteren maddeler içerdiği, örneğin bazı baharatların öjenol, sinnamik aldehit, soğan ve sarımsağın alicin ve alliin gibi maddeler içerdiği bilinmektedir. Bu maddeler mikroorganizmalara karşı direnç gösterdiği ve tedavi amaçlı kullanılabileceği yapılan araştırmalarda görülmektedir ( Çete ve ark., 2005).

Mikroorganizmaların sebep oldukları çeşitli hastalıkların tedavisi için insanlar çok değişik yollar denemişlerdir. Bunların bir tanesi de doğal olarak yetişen ve halk arasında şifalı otlar olarak adlandırılan birçok bitkisel drogun kullanılmasıdır. Bu çeşitli hastalıklara karşı eskiden olduğu gibi günümüzde de yaygın şekilde kullanılmaktadır (Ertürk ve Demirbağ, 2003).

Doğal olarak yetişen şifalı bitkilere karşı ilginin fazla olmasının birçok sebebi vardır. Bunlardan biri, sentetik kökenli ilaçların insan vücudunda istenmeyen ve beklenmedik bazı yan etkiler oluşturmasıdır. Diğer önemli bir neden ise bitki drogları birden fazla etkiye sahip olurken sentetik ilaçlar genellikle tek bir etkiye sahip olurlar (Ertürk ve Demirbağ, 2003).

(17)

1.2 Mantarların Besin Değeri

Mantarlar içerdikleri vitaminler ve mineraller nedeniyle yüksek besin değerine sahiptirler. İnsan sağlığını koruyan B kompleksi vitaminleri olan (Thiamin), B2 (Rhiboflavin), B3 (Pantetonik asit), B5 (Nikotinik asit), B7 (Biothin), Vitamin C (Askorbik asit) ve vitamin D yönünden zengin bir besin maddesidir. Mantarlar sebzelere oranla 5-10 kez daha fazla Vitamin B3 içerir. Yağ ve karbohidrat miktarı az, protein bakımından zengindir. Bitkisel kaynaklı bir yiyecek olan mantarlarda proteinin %70’i vücut tarafından kolaylıkla sindirilebilir. Vitaminlerce zenginliği, insanların sinir sistemleri üzerinde sakinleştirici ve yumuşatıcı bir etkiye yol açtığı bilinmektedir ( Türkekul, 2001).

Çizelge 1.1. Mantar ve diğer bazı gıdaların taze ağırlık üzerinden yüzde olarak besin maddeleri içeriği ( Türkekul, 2001)

Gıda maddesi Su Protein Yağ Karbohidrat Mineraller Kal / 100gr Mantar Ispanak Kuşkonmaz Patates Süt Et 92 93 95 75 87 68 3.5 2.2 1.8 2.0 3.5 18.5 0.3 0.3 0.1 0.1 3.7 13.3 4.5 1.0 2.7 21.0 4.8 0.5 1.0 1.9 0.6 1.1 0.7 0.5 25 15 20 85 62 189 1.3. Mantar Kimyası

Mantar hücresi’nde gerçekleşen olaylar arasında;(1) birincil metabolizma ve (2) ikincil metabolizma vardır. Birincil metabolizma’da ‘makromolekül’ler’ ve ‘lipid’ler’ imal edilir, bundan başka metabolizmaya gerekli olan ‘enerji’ ve ‘temel madde’ oluşturan tepkimeler gerçekleşir (Sümer, 2006).

Asıl madde muhtevası bakımından hemen hemen birbirlerine benzeyen mantar türlerinin imal ettikleri ürün’ler birbirinden farklıdır. Mantar hücrelerinde gerçekleşen

(18)

metabolizma olayları üç çeşittir. Birinci çeşit metabolizma olayında makro molekül ve lipid meydana getirilmesi, yani hücrenin maddelerinin imal edilmesi gerçekleşir. İkinci çeşitte bazı tepkimeler ile hayat olayları için enerji ve temel madde üretimi olur; bunlar mantarın bünye bakımından (vejatif) gelişmesi ile ilgili birincil (primer) metabolizma olayıdır. Üçüncü çeşit metabolizma olayı ise, ikincil (sekonder) metabolitlerin üretiminin gerçekleştirildiği ikincil (sekonder) metabolizma’dır; bu çeşit olay sonucu ortaya çıkan metabolizma ürünleri mantar türüne göre değişkenlik göstermektedir (Sümer, 2006).

1.4. Mantar Hücresi’nin Bileşimi

Mantar hücrelerinin birbirine benzeyen esas içeriği; nukleik asitlerden, proteinlerden, karbonhidratlardan ve lipitlerden ibarettir. Bu içerik bileşikleri temelde birbirine benzemesine rağmen, mantar’ların oluşturdukları kimyasal maddeler farklıdır. Burada mantar’ ların DNA yoğunluklarının çok düşük olduğu göze çarpmaktadır; bu değer bakteri hücrelerinden 2,5–10 kat fazladır; ileri ökaryot hücrelerden (bitki ve hayvan hücresi) 200–2000 kat azdır. Bu değerler her genomdaki (genetik madde) DNA’nın miktarı bakımından farklılıklar bulunduğunu göstermez, çünkü mantarlar prokaryot’lar ve ileri ökaryot’ lar arasında büyüklük bakımından orta durumlu genomlara (tam bir haploid kromozom takımı) sahiptirler. Bu demektir ki mantar’lar, thalluslu olan diğer taksonlara göre daha düşük nukleus materyaline sahiptirler (Sümer, 2006).

1.5. Mantar Hücresi’nde Bulunan Makromolekül’ler

A) Protein’ler

Mantar proteini aminoasitlerden ibarettir. Protein olarak; asit özellikli aminoasitlerden enzimleri, yapı taşlarını ve ayrıca baz özellikli aminoasitlerden histonları, protaminleri ve ribozom proteinleri saymak mümkündür. Aminoasit’lerden oluşan proteinler basit veya bileşik proteinlerdir, mesela glikoproteinler, lipoproteinler. Bunlardan başka

(19)

proteinler, enzimler ve skleroproteinler halinde bulunurlar; skeleroproteinler mantar bünyesine yapı, koruma ve biçim sağlamaktadır (Sümer, 2006).

B) Nukleik Asit’ler

Nukleik asit’ler olarak; deoksiribonukleik asit (DNA) ve ribonukleikasit (RNA) vardır. Mantar hücresindeki hayat faaliyetleri DNA tarafından yönlendirip RNA’lar vasıtasıyla yürütülür.

DNA tarafından üç çeşit ribonukleik asit (RNA) sentez edilir; her üçü de protein imalinde işlevini yürütürler. Bunlar ribozom RNA’sı (rRNA), haberci-elçi (Messenger) RNA’sı (mRNA) ve nakil RNA’sı (tRNA)’dır (Sümer, 2006).

C) Karbonhidrat’lar

Karbonhidratlar polisakkaridlerden ibarettir. Polisakkaridler; heksoz, pentoz ve uronik asit polimerleridir. Bunlar; homopolimerler, heteropolimerler, glikoproteinler veya peptidopolisakkaridler olarak ortaya çıkabilirler. Özel isimli polisakkaridler olarak selüloz, kitin, midodekstran ve pullulan sayılabilir. Diğer polisakkaridler arasında; selüloz, kitin ve glukan, mantar hücresi’nin çeperinde bulunan monomerler; ayrıca bazı maya mantarlarındaki glukomannan belirtilebilir (Sümer, 2006).

D) Lipid’ler

Mantar bünyesindeki lipid’ler arasında alifatik hidrokarbonlar, yağ asitleri, gliserolipidler, sphingolipidler ve isoprenoidler bulunmaktadır (Sümer, 2006).

(20)

1.6. Mantar Metabolizması’nın Baskı Altına Alınması

Oksijen eksikliği; besin maddesi yetersizliği; su eksikliği; ortamda biriken hücre atıklarının zehir etkisi; uygun olmayan pH halleri elverişsiz sıcaklık ve elverişli rutubet gibi, çevrede hüküm süren kötü, olumsuz, uygunsuz, elverişsiz şartlar, mantar hücrelerinde gerçekleşen birincil metabolizmanın ikincil metabolizmaya dönüşmesine yol açar; böylece vejetatif büyüme de generatif gelişmeye yönelir; yani büyüme faaliyetleri üreme faaliyetlerine döner. Bu sebepten, mantarlardan faydalanmaya yönelik olarak, ikincil metabolizma ürünlerinin elde edilmesi istendiği takdirde, yapay olarak bu elverişsiz şartlar yaratılır (Sümer, 2006).

Mantar metabolizmasının baskı altına alınma konusunda başka bir husus da; hastalık yaratan mantarların gelişmesinin istenmemesi durumunda yani bitki hastalıklarına karşı, kükürt, bakır ve civa gibi bazı kimyasal maddelere dayalı ilaçlar kullanılmasıdır (Sümer, 2006).

Patojen mikroorganizmaların konakta doğrudan veya belli enzimler aracılığı ile oluşturduğu enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde, toksik etki gösteren ilaçlar kullanılmaktadır. Fakat mikroorganizmalar bu ilaçlara zamanla direnç geliştirmektedir. Bu yüzden günümüzde yeni ilaçları araştırılması ve bu ilaçlar için hammadde arayışları devam etmektedir. Özellikle mevcut ilaçlardan suni ve kimyasal maddeler kullanılarak yapılanların insan sağlığı üzerinde yan etkilerinin fazla olması araştırıcıları doğaya yöneltmiştir. Enfeksiyon hastalığına karşı doğal kaynaklı aktif bileşikler aranması üzerine yapılan çalışmalar her dönemde araştırıcıların ilgisini çekmiştir. Bugün de bu çalışmalar halen devam etmektedir (Çalışkan, 2001).

Francia ve ark., (1999); Wasser ve Weis, (1999)’e göre, medikal amaçlı kullanılan makrofungusların tıbbi etkileri şu şekilde gruplandırılır:

1) Antibiyotik Etkileri: Antiviral, Antibakteriyal, Anti fungal, Antiprotozoal etki 2) Hipolipidemik Aktiviteleri: Yüksek kolesterolü önleyici etki

(21)

4) Immunomodulating Etkileri: Bağışıklık sistemini düzenleyici 5) Antidiyabetik Etkileri: Diyabetik önleyici etkileri (Çalışkan, 2001).

1994 yılında Tr. J. Of Botany’ de Asuman Baytop tarafından “Türkiye’nin Makrofungusları ile İlgili Bir Yayın Listesi” adlı yayında Türkiye’nin yüksek mantarları ile ilgili yayınların listesi hazırlanmıştır. Listede Türkiye’ nin makrofungus florası, yenen ve zehiri mantarları verilmiştir. Bu çalışmada ayrıca Türkiye’de mantar yetiştiriciliği, mantarlarla zehirlenme olayları, tedavi yöntemleri zehirli mantarların halka tanıtılması ve halkın uyarılması gibi konularda irdelenmiştir (Çalışkan, 2001).

Ülkemizde makrofungus florasına yönelik çalışmalar bir hayli fazla olmasına rağmen makrofungusların antimikrobiyal aktivitesi konusundaki çalışmalar oldukça yeni ve sınırlı sayıdadır (Çalışkan, 2001).

Bu konuda ülkemizde yapılan çalışmalardan bazılarını şu şekilde sıralamak mümkündür:

1999 yılında Russula delica Fr.’ nın Aseton, Etil asetat, Etanol ekstrelerinin Escherichia coli ATCC 11230, Enterobacter aerogenes CCM 2531, Staphylococcus aureus ATCC 6538P, Staphylococcus epidermidis NRRL B-4377, Micrococcus luteus La 2971, Micrococcus flavus ATCC 14452, Bacillus subtilis ATCC 6633, Bacillus cereus ATCC 7064, Bacillus brevis ATCC 9999, Bacillus thurigiensis, Bacillus megaterium, Listeria monocytogenes ATCC 19117, Corynebacterium xerosis CCM 2824, Mycobacterium smegmatis CCM 2067, Salmonella thyphimurium CCM 5445, Salmonella typhi ATCC 19430 , Klebsiella pneumoniae UC57, Proteus vulgaris ATCC 8427 , Xanthomonas campestris, Candida utilis La 991, Candida albicans ATCC 10231, Kluyveromyces fragilis NRRL 2415, Hansenula sp., Debaryomyces sp., Saccharomyces cerevisiae ATCC 9763 ve Rhodotorula rubra üzerine antimikrobiyal aktiviteleri çalışılmıştır. Bu çalışma sonunda Russula delica Fr.’ nın özellikle Corynebacterium xerosis ve Listeria monocytogenes olmak üzere bazı Gram(+) ve (-) bakterilere ve bazı mayalara özellikle Kluyveromyces fragilis’ e karşı bir antimikrobiyal aktivite içerdiği saptanmıştır (Dülger ve ark., 1999b)

(22)

Ganoderma lucidum’un etil asetat, aseton, kloroform, metanol, etanol ve gliserol+su ekstreleri hazırlanmış ve Escherichia coli, Enterobacter aerogenes, Salmonella sp., Stapylococcus aureus, Bacillus suptilis, Bacillus thuringiensis var. krustaki, Mycobacterium smegmatis, Streptomyces sp., Candida utilis, Rhodotorula rubra, Hansenula sp., Mucor sp ., Penicillum chrysogenun, Trichoderma viridae suşları üzerine antimikrobiyal aktivitesi test edilmiştir. Çalışma sonucunda mantarların bütün ekstrelerinin E. coli, S. aureus, B. thuringiensisve, C. utilis üzerine etkili olduğu, mantarların hiçbir ekstresinin M. smegmatis, Streptomyces sp., Mucor sp., P. chrysogenum, T. viridae üzerine etkili olmadığı, E. aerogenes üzerine sadece gliserol + su ekstresini etkili olduğu, Salmonella sp. üzerine sadece aseton ekstresinin etkili olmadığı, B. cereus üzerine etil asetat, kloroform ve gliserol + su ekstresinin etkili olmadığı, B. suptilis üzerine aseton ve gliserol + su ekstresinin etkili olmadığı, R. rubra üzerine ise sadece etanol ve gliserol + su ekstresinin etkili olduğu, yine Hansenula sp. üzerine sadece metanol ve etanol ekstresinin etkili olduğu sonucuna varılmıştır (Çalışkan, 2001).

1986 yılında Terfezia boudieri üzerine yapılan çalışmanın sonucunda bu mantardan elde edilen çeşitli ekstrelerin Gram pozitif bakterilerden S. aureus, B. subtilis, M. smegmatis ve mayalardan C. utilis’e karşı antimikrobiyal aktivite gösterdiği belirlenmiştir. Gram negatif bakterilere aktivitesi E. coli ve S. thyphimurium organizmalarında sadece alkol ve etil asetat ekstrelerinde belirlenmiştir (Çalışkan, 2001).

1998 yılında Coriolus versicolor makrofungunsundan elde edilen aseton, etil asetat, kloroform ve etanol ekstrelerinin antimikrobiyal aktiviteleri 44 mikroorganizma üzerinde tespit edilmiştir. Bulgulara göre mantarların tüm ekstreleri C. xerosis CCM 2824, B. cereus ATCC 7064 , B. subtilis ATCC 6633, B. sphaericus, B. brevis ATCC 9999, B. megaterium DMS 32 , M. smegmatis CCM 2067 , M. luteus La 2971 , M. roseus , M. flavus ATCC 14452 , S. Aureus ATCC 6538P , S . epidermidis NRRL B-4877, A . faecalis CCM 3763 suşlarının üremesini üzerine önemli ölçüde inhibe ettiği belirlenmiştir (Dülger ve Arslan, 1999a).

(23)

2000 yılında yüksek lisans tezi olarak hazırlanan bir çalışmada Russula delica Schizophyllum commune, Morchella conica, Armillaria mellea, Lactarius deliciosus, Clitocybe geotropa ve Laetiporus sulphureus ‘un etil asetat, aseton, kloroform ve etanol ekstreleri hazırlanarak E.coli, B. subtilis, S. aureus, S. thyphimurium, M. luteus, M. flavus, P. aeruginosa, C. albicans, C. trophicalis, S. carlberger suşlarına karşı antimikrobiyal etkisinin olup olmadığı araştırılmıştır. Çalışma sonucunda Russula delica‘nın bütün ekstrelerinin E. coli, S. aureus, M. flavus, P . aeruginosa üzerine etkili olduğu, bu mantarların hiçbir ekstresinin B. subtilis ve S. carlberger üzerine etki etmediği, S. thyphimurium üzerine sadece etil asetat ekstresinin etkili olmadığı, C. albicans ve M. luteus üzerine aseton ve etanol ekstresinin etkili olduğu, C. trophicalis üzerine sadece etil asetat ekstresinin etkili olmadığı görülmüştür (Çoban, 2000).

Schizophyllum commune‘nin bütün ekstrelerinin E. coli, S. thyphimurium, M. luteus ve P. aeruginosa‘nın üremesini inhibe ettiği, ancak hiçbir ekstresinin B. subtilis, C. albicans, C. trophicalis, S. carlberger üzerinde etkili olmadığı S. aureus üzerine etil asetat ve etanol ekstresinin etkili olduğu, M. flavus üzerine ise sadece aseton ekstresinin etkili olmadığı gösterilmiştir (Çoban, 2000).

Morchella conica’nın bütün ekstrelerinin E.coli, S. aureus, S. thyphimurium, M. flavus, P. aeruginosa‘nın üremesini inhibe ettiği, diğer organizmalar üzerine etkili olmadığı görülmüştür (Çoban, 2000).

Armillaria mellea‘nın bütün ekstrelerinin E.coli, S. thyphimurium ve P. aeruginosa üzerine etkili olduğu, hiçbir ekstresinin M. flavus, C. albicans ve S. carlberger’in üremesini inhibe edemediği, B. subtilis üzerine sadece kloroform ekstresinin etki etmediği S. aureus üzerine sadece aseton ekstresinin etki etmediği, M. luteus üzerine etil asetat ve etanol ekstrelerinin etkili olduğu, C. trophicalis üzerine etil asetat ve kloroform ekstrelerinin etkili olduğu gösterilmiştir (Çoban, 2000).

Lactarius delicious’un bütün ekstrelerinin E.coli, B. subtilis, S. aureus, S. thyphimurium, P. aeruginosa‘nın üremesini inhibe ettiği, hiçbir ekstresinin C. albicans,

(24)

C. trophicalis ve S. carlberger üzerine etki etmediği, M. luteus ve M. flavus üzerine sadece aseton ekstresinin etkili olmadığı gösterilmiştir (Çoban, 2000).

Clitocybe geotropa ‘nın bütün ekstrelerinin E. coli, S. thyphimurium, M. luteus ve P. aeruginosa‘nın üremesini inhibe ettiği, hiçbir ekstresinin S. aureus, M. flavus, C. albicans, S. carlberger üzerine etki etmediği, B. subtilis üzerine sadece etil asetat, kloroform ekstresinin etkili olduğu, C. trophicalis üzerine sadece aseton ve kloroform ekstrelerinin etkili olduğu gösterilmiştir (Çoban, 2000).

Laetiporus sulphureus‘un bütün ekstrelerinin E.coli, S. thyphimurium, M. luteus ve P. aeruginosa‘nın üremesini inhibe ettiği, M. flavus, C. albicans, C. trophicalis ve S. carlberger üzerine hiçbir ekstrenin etkili olmadığı, B. subtilis ve S. aureus üzerine sadece aseton ekstrelerinin etkili olmadığı görülmüştür (Çoban, 2000).

Morchella conica (Pers.) Boudier Ve Suillus luteus (L.) S. F. Gray Makrofunguslarının antimikrobiyal aktiviteleride Bacillus cereus ATCC 11778, Escherichia coli ATCC 29998, Pseudomonas aeruginosa ATCC 27853, Sarcina lutea ATCC 9341, Staphylococcus aureus ATCC 6538 ve Candida albicans ATCC 10231 üzerinde çalışılmıştır. Morchella conica’ nın kloroform ekstresinin Sarcina lutea ATCC 9341’ya, etanol ekstresinin Streptococcus salivarius RSHE 606’a, Suillus luteus’un etanol ekstresinin de Streptococcus mutans NCTC 10449 bakteri kültürüne karşı mukayese antibiyotiğine göre düşük bir antimikrobiyal aktiviteye sahip olduğu belirlenmiştir. Diğer ekstreler ise test mikroorganizmalarının hiç birine karşı dikkate değer bir antimikrobiyal aktivite göstermemiştir (Duman ve ark., 2003).

Lepista nuda (Bull. Ex Fr)’nın metanolik ekstrelesinin Bacillus subtilis ATCC 6633, Escherichia coli ATCC 11230, Klebsiella pneumonia UC 57, Pseudomonas aeruginosa ATCC 27853, Salmonella thyphimurium CCM 5445, Staphylococcus aureus ATCC 6538, Candida albicans ATCC 10231, Rhodotorula rubra üzerine antimikrobiyal aktivitesi araştırılmıştır. Dört bakteri türü üzerinde antimikrobiyal aktivitesi olduğu, Klebsiella pneumonia, Salmonella thyphimurium, Candida albicans, Rhodotorula rubra üzerine ise aktivitesi bulunmadığı ortaya çıkmıştır (Dülger ve ark., 2002b).

(25)

Lactarius’un altı türünün [Lactarius deterrimus Grager, Lactarius sanguifluus (Paul.: Fr.) Fr., Lactarius semisanguifluus Heim et Leclair, Lactarius piperatus Scop. ex Fr., Lactarius deliciosus (L. ex Fr.) S.F. Gray ve Lactarius salmonicolor Heim et Leclair)’un Escherichia coli ATCC 11230, Micrococcus luteus ATCC 2971, Stapylococcus aureus ATCC 6538P, Salmonella thyphi ATCC 19430, Klebsiella pneumoniae UC57, Pseudomonas aeruginosa ATCC 27853, Corynebacterium xerosis CCM2824, Bacillus cereus ATCC 7064, Bacillus megaterium DSM 32, Mycobacterium smegmatis CCM 2067, Candida albicans ATCC 10231 ve Saccharomyces cerevisiae ATCC 9763 üzerine antimikrobiyal aktivitelerine bakılmıştır. Bu çalışma sonucunda Lactarius türlerinin Klebsiella pneumoniae UC 57, Pseudomonas aeruginosa ATCC 27853, Corynebacterium xerosis CCM 2824 ve Micrococcus luteus La 2971 üzerine antimikrobiyal aktivitesi bulunmadığı ancak Escherichia coli ATCC 11230, Proteus vulgaris ATCC 8427 ve Mycobacterium smegmatis CCM 2067 üzerine kuvvetli, Staphylococcus aureus ATCC 8427, Bacillus cereus ATCC 7064, Bacillus megaterium DSM 32 ve Salmonella thyphi ATCC 19430 üzerine zayıf antimikrobiyal aktivitesi olduğu tespit edilmiştir (Dülger ve ark., 2002a).

Yine 1992 yılında yapılan bir çalışmada Russula delica, Morchella conica ve Clitocybe geotropa’nın etil asetat, aseton, kloroform ve etanol ekstrelerinin Escherichia coli ATCC 11230, Bacillus suptilis ATCC 6633, Stapylococcus aureus RSKK 490, Salmonella thyphimurium CCM 544, Micrococcus luteus MUKK 75, Micrococcus flavus MUKK 62, Pseudomonas aeruginosa ATCC 27853, Candida albicans ATCC 10231, Candida trophicalis RSKK 665, Saccharomyces carlberger RSKK 9080 üzerine antimikrobiyal aktiviteleri çalışılmıştır. Bu çalışma sonunda Russula delica ve Clitocybe geotropa’nın bazı Gram (+) ve Gram (-) bakteriler ile bazı mayalar üzerinde antimikrobiyal etkisinin bulunduğu saptanmıştır. Morchella conica’dan elde edilen ekstrelerin sadece Gram (+) ve Gram (-) bakterilere karşı antimikrobiyal etkiye sahip olduğu ancak çalışmada kullanılan mayalara karşı etkili olmadığı saptanmıştır (Işıloğlu ve Çoban, 1992).

2002 yılında yapılan Yüksek Lisans çalışmasında Fomes fomentarius(L.) Fr., Lepista nuda (Bull. Ex Fr.) Cooke ve Hebeloma eburneum Mal.’un antimikrobiyal aktiviteleri

(26)

Pseudomonas aeruginosa ATCC 27853, Salmonella thyphimurium CCM 544, Sarcina lutea ATCC 9341, Bacillus thuringiensis, Bacillus cereus ATCC 11778, Streptococcus faecalis, Streptococcus salivarius RSHE 606, Listeria monocytogenes, Stapylococcus aureus ATCC 6538, Enterobacter cloacae, Escherichia coli ATCC 29998, Serratia marcescens, Klebsiella pneumoniae, Candida albicans ATCC 10231 üzerinde test edilmiştir. Bu çalışma sonucunda Fomes fomentarius (L.) Fr. ve Lepista nuda (Bull. Ex Fr.) Cooke’un test mikroorganizmalara karşı hiçbir antimikrobiyal aktivite göstermediği görülmüştür. Hebeloma eburneum Mal.’ un Bacillus cereus ATCC 11778, Stapylococcus aureus ATCC 6538, Sarcina lutea ATCC 9341 üzerine mukayese antibiyotiğine göre düşükte olsa antimikrobiyal aktivitesi bulunduğu tespit edilmiştir (Taner, 2002).

2004 yılında Cantharellus cibarius’un etil asetat, aseton, kloroform ve etanol ekstreleri hazırlanarak çeşitli mikroorganizmalar üzerinde antimikrobiyal aktivitesine bakılmıştır. Sonuçta bu makrofungusun çeşitli mikroorganizmalar üzerinde antimikrobiyal aktivitesinin bulunduğu açıklanmıştır ( Dülger ve ark., 2004).

1.7. Mantar’ların İlaç Olarak Kullanılması

1.7.1. İlaç İmalinde Kullanılan Mantar’lar

Güneş Mantarı (Agaricus brasillensis): Ur (tümör) oluşumuna, virüs etkisine karşı; kan şekeri düzenleyicisi; kolestrol düşürücü; bağışıklık artırıcı olarak kullanılmaktadır.

Cilalı Mantar (Ganoderma lucidum): Sap’ı ve şapkası kahverengi ve cilalanmış gibi, odunsu materyalde gelişen bir mantardır; bakteri etkisine, deri hastalığı etmeni Candida tür’lerine, iltihaplara, ur oluşumuna, virüs etkisine karşı; kan basıncı, kan şekeri, kalp-dolaşım sistemi düzenleyicisi olarak; gerginlik, kolesterol düşürücü olarak, bağışıklık artırıcı olarak; böbrek, akciğer, sinir güçlendirici olarak; akciğer ve solunum sistemi için 700 yıldan beri Çin’de kullanılmaktadır (Sümer, 2006).

(27)

Tırtıl Mantarı (Çomak kafalı Mantar) (Cordyceps sinensis): Küçük boyutlu ve solucana benzeyen 2000 yıldan beri uzak doğu’da bilinen bir mantar’dır; bakteri etkisine, ur oluşumuna, virüs etkisine karşı; kan basıncı, kan şekeri, kalp-dolaşım sistemi düzenleyicisi olarak; gerginlik, kolesterol düşürücü olarak, bağışıklık artırıcı olarak; böbrek, akciğer, sinir, cinsel güçlendirici olarak; akciğer ve solunum sistemi için kullanılmaktadır (Sümer, 2006).

Kadife Saplı Mantar (Flammulina velutipes): Virüs etkisine karşı ve bağışıklık kazandırıcı olarak kullanılır.

Oregon Mantarı (Ganoderma oregonense): Bakteri etkisine, ur oluşumuna karşı; kalp-dolaşım sistemi, akciğer ve solunum sistemi düzenleyicisi; sinir güçlendirici; bağışıklık kazandırıcı olarak fayda sağlar.

Orman Tavuğu Mantarı (Koyun Kafası) (Grifola frondosa): Bakteri’ye ve deri hastalığı etmeni olan Candida sp. maya mantar’ı etkisine, ur oluşumuna, virüs etkisine karşı; kan basıncını ve şekerini düzenleyici olarak, bağışıklık kazandırıcı olarak; akciğer ve solunum sistemi düzenleyicisi olarak; gerginlik azaltıcı olarak kullanılır (Sümer, 2006).

İlaçlık Mantar (Fomes officinalis): Çam (Pinus sp.), ladin (Picea sp.), melez (Larix sp.) ve sedir (Cedrus sp.) gibi orman ağaçlarında bir yara paraziti ve “esmer çürüklük” etmeni olan bu mantar’ın üreme yapıları 50 yaşına kadar olabilmektedir. Bu mantar Güney Anadolu’da halk tarafından “terleme” ve “karın ağrısı”na karşı kullanılmıştır (Sümer, 2006).

Kirpi Mantarı (Hericium erinaceus): Bakteri etkisine ve iltihaplanmaya karşı; gerginlik düşürücü olarak yararlanılır.

Kuvvet Mantarı (İnonotus obliquus): Bakteri etkisine, ur oluşumuna, virüs etkisine karşı; kan şekeri düzenleyicisi olarak; kolesterol düşürücü olarak, bağışıklık artırıcı olarak; böbrek, akciğer güçlendirici olarak; akciğer ve solunum sistemi için fayda sağlar (Sümer, 2006).

(28)

Shiitake Mantarı (Lentinus edodes): Bakteri etkisine, deri hastalığı etmeni Candida tür’lerine, ur oluşumuna, virüs etkisine karşı; kan basıncı, kan şekeri, gerginlik, kolesterol düşürücü olarak, bağışıklık artırıcı olarak; cinsi, böbrek, akciğer güçlendirici olarak kullanılır (Sümer, 2006).

Huş Mantarı (Piptoporus betulinus): Bakteri ve virüs etkisine ve iltihaplanmaya karşı iyi gelmektedir.

İstiridye Mantarı (Pleurotus betulinus): Virüs ve bakteri etkisine, iltihaba karşı, kalp damar sistemini düzenleyici; kolestrol düşürücü ve sinir güçlendirici olarak kullanılır.

Kükürt Mantarı (Polyporus sulphureus): Bakteri’lere karşı etkilidir.

Şemsiyeli Mantar (Polyporus umbellatus): Bakteri ve virüs etkisine, iltihaplanmaya, ur oluşumuna karşı; bağışıklık artırıcı olarak; böbrek, akciğer ve solunum sistemini güçlendirici olarak; faydalıdır.

Yarık Lamelli Mantar (Schizophyllum commune): Deri hastalığı yaratan Candida sp.’ye, ur oluşumuna, virüs etkisine karşı yararlıdır.

Hindi Kuyruğu Mantarı (Trametes versicolor): Bakteri ve virüs etkisin, ur oluşumuna karşı, bağışıklık artırıcı olarak; böbrek ve akciğer güçlendirici olarak kullanılır (Sümer, 2006).

1.7.2. İlaç Olarak Kullanılan Mantar’lar

Kav Mantarı (Fomes fomentarius): Üremen yapısı at nalına benzeyen ve oldukça büyük boyutlu olan bu mantar’ın etli-yumuşak, eski zamanlardan beri kan dindirici olarak, ayrıca bakteri etkisine ve virüs etkisine karşı faydalanılmaktadır.

(29)

Ressam Paleti Mantarı (Gonoderma applanatum): Bakteri etkisine, iltihaplanmaya ve virüs etkisine karşı faydalanılmaktadır.

Bal Mantarı (Armillaria mellea): Yüksek tansiyon düşürücü, solunum ve sindirim sistemlerini ıslah edici, kan basıncını yükseltmeden beyne ve kalbe kan akışını artırıcı etkileri vardır.

Tozak Kafa Mantarı (Calvatia sp.): Bakteri’lere karşı etkilidir. Damar büzücü olarak kanamayı durdurmada faydalanılır, ayrıca öksürüğe, boğaz ağrısına ve ses boğulmasına iyidir.

Tavuk Mantarı (Cantharellus cibarius): Aslı aminoasit’ler ve A vitamin’i içerir. Gece körlüğü, kuru deri, solunum yolu hastalıkları, göz iltihaplanması rahatsızlıklarına karşı kullanılır.

Kırmızı Kuşaklı Mantar (Fomitopsis pinicola): Bağışıklık kazandırıcı etkisi vardır. Kanseri yener. Acıları dindirir. Sindirim zorlukları yok eder. Antibiyotik ve virüse karşı etkisi vardır.

Kanlıca Mantarı (Lactarius deliciosus): Bakteri’lere ve mantar’lara karşı çok kuvvetli etkiye sahiptir.

Kuzu Göbeği Mantarı (Morchella esculenta): Bağırsak’a ve mide’de güçlendiricidir.

Leş Mantarı (Phallus impudicus): Bağışıklık sistemini güçlendirir. İltihaplanma, gerginlik, ur oluşumu olgularına karşı etkilidir. Cinsel organların kanserine iyi gelir. Yara iyileştirici özelliği vardır (Sümer, 2006).

(30)

1.7.3. Mantar’ların İkincil Metabolizma Ürünleri

Sekonder metabolizma ürünler; mantar cinsine ve türüne özgü maddelerdir. Bunlar mantar metabolizmasında birincil metabolizma ürünlerinin oluşup bitmesi ile başlayıp metabolizmanın son ürünleri olarak ortaya çıkarlar (Sümer, 2006).

1.7.3.1. Antibiyotikler

Çoğu bitki’ler ikincil metabolitler oluştururlar, bu bileşikler kuşkusuz kendi hücreleri tarafından kullanılmaktadır. Konunun bütünü olarak ikincil metabolizma ürünleri sadece botanik bilimi bakımından önemlidir; ancak konunun özelinde bu maddelerin bir kümesi, başka organizmaların özellikle hastalık etmeni bakterilerin büyümesini durdurma yeteneklerinden dolayı büyük değer taşımaktadır ve tıp biliminde büyük önem taşır. İşte böyle, başka bir mikroorganizma’nın gelişmesini önlemek veya onu öldürmek özellik ve yeteneğinde olan ve ayrıca bir mikroorganizma tarafından oluşturulan bir maddeye “antibiyotik” denir. Antibiyotik maddeler, düşük yoğunlukta seçici olarak hastalık etmeni mikroorganizmaya zehirlidir, fakat konukçuya değildir. Bakteriyologlar ve mikologlar yıllar boyunca, mikroorganizmaları kültürde yetiştirme çalışmaları sırasında, Penicillium, Aspergillus ve başka küf mantar’ları gibi kültürleri kirletici organizmaların, kültür ortamında komşu olarak gelişen bazı bakterileri ve mantarları tahrip edip durdurduklarını gözlemlemişlerdir. Alexander Fleming böyle bir olayı 1928 yılında fark etmiştir, üzerinde çalıştığı Staphylococcus kültürü kirletildiği ve işe yaramaz duruma geldiği için, kendisi kirletici mikroorganizma ve onun oluşturduğu antibiyotik madde üzerinde çalışmaya başlamıştır. Bunun önce bir Penicillium türü olduğunu ortaya koymuş, daha sonra Penicillium notatum olduğunu teşhis etmiştir. 1929’da bu etkili maddeye “penisilin” ismini vermiştir. Fleming’in denemeleri göstermiştir ki bu etkili madde katıştırıldığı kültürdeki birçok bakteri türünü tahrip etmekte, birçok başka bakterilere ise zararsız kalmaktadır. On yıl sonra Oxford’dan Florey isimli bilim adamı, Fleming’in buluşunu geliştirmek üzere ilgi duymuş, daha önce Fleming’in kültürde penisilin ile tahrip olduğunu bulduğu hastalık yaratan mikroorganizmalar ile aşılanmış olan laboratuar hayvanlarının kan dolaşımı içerisine

(31)

penisilin şırıngalanmasının etkilerini sınamış ve incelemiştir; sonuç muhteşem olmuş ve hayvanlar iyileşmiştir. Daha sonra bu buluş insanda denenmiş ve umut verici görülmüştür. Bu sonuç üzerine, toptan satış olarak ticari penisilin üretimi yayılmış; Penicillium notatum kadar P. chrysogenum’un ırkları da, ilk denemelerdeki penisilin veriminin çok katını ortaya veren şartlar ve ortamlar kullanılmıştır. Aspergillus cinsi mantarların da antibiyotik madde oluşturduğu keşfedilmiştir, fakat şimdiye kadar ki bilgilere göre bunlar hayvanların kan dolaşım sistemine şırınga edildiğinde zararlı etki yaratmaktadırlar; belki ileride araştırmalar ilerledikçe sonunda, bu cinse giren mantarların bazı ırklarının hasar verici etken maddeleri ortadan kaldırılacaktır. Actinomyces ve Streptomyces’in bazı formları umut vermektedir; bunlardan çeşitli toprak sakini türler üzerinde çalışmalar devam etmektedir; bunlardan biri olan bir ırk seçilmiştir ve antibiyotik madde üretmektedir, adı da “streptomisin” dir. Bu madde tıp da büyük değer taşır, çünkü penisilin’in etkilemediği birçok organizmayı vücut içinde tahrip etmektedir (Sümer, 2006).

Penicillium notatum (P. chrysogenum) mantarı tarafından hasıl edilen penisilin isimli antibiyotik, kısmen gram negatif kısmen gram pozitif bakterilere karşı etkili olup su ve alkolde çözünür. 1928 yılında Alexander Fleming, petri kaplarında yetiştirdiği bakteri kültürlerini tasnif ederken bir olayı fark etti. Staphylococcus aureus bakteri kolonisi, kirli çalışmaktan dolayı aynı besin ortamında gelişmekte olan küf mantarından ancak uzakta gelişme yapabilmekte idi ve küfe yakın kısımlarda ise bu bakterinin kolonisi gelişemiyordu. Fleming, küf mantarı’ndan dolayı (P. notatum) bakterinin (S. aureus) gelişmesinin engellediğini fark ederek, etken maddeyi ayrımladı ve adına “penisilin” dedi. Penisilin maddesi daha sonraları Aspergillus ve Cephalosporium cinsi mantarların türlerinden de ayıklanmıştır. Günümüzde P. chrysogenum isimli bir Penicillium notatum mutantından elde edilmektedir (Sümer, 2006).

Penicillium griseofulvum ve P. nigricans tarafından oluşturulan griseofulvin isimli antibiyotik; saç, deri ve tırnaktaki sadece küf mantarlarına karşı etkisi vardır. Griseofulvin günümüzde, P. patulum’dan elde edilmektedir. Ayrıca Khuskia oryzae de griseofulvin üretiminde kullanılmaktadır (Sümer, 2006).

(32)

Cephalosporin isimli antibiyotik, Cephalosporium acremonium adlı küf mantarı tarafından meydana getirilir.

Fusidik asit, penisilin’e dirençli olan stafilokok bakteri’leri tarafından sebep olunan hastalıklara karşı kullanılan bir antibiyotiktir. Bu antibiyotik Cephalosporium türleri, Mucor ramannianus ve Fusidium coccineum mantarlarından ayıklanarak elde edilir (Sümer, 2006).

1.7.3.2. Mikotoksin’ler

Mantarlarca tarafından oluşturularak; bitki, hayvan, insan ve mikroorganizmalara karşı zehirleyici, kanser yapıcı, mutasyona sebep olan, tedavide kullanılabilen ve bağışıklık bozucu etkiler yapan maddelere mikotoksin denir.

Zehirli şapkalı mantarlardan Amanita phalloides tarafından oluşturulan amatoksin ve A. muscaria’nın muskarin’i böyle zehirlerdendir.

Aspergillus nidulans, A. parasiticus ve A. oryzae küf mantarlarının kırmızıbiber, yağlı tohumlar, tahıllar ve hayvan yeminde meydana getirdikleri aflatoksin en bilinen mikotoksinlerdendir.

Aspergillus nidulans, A. versicolor ve Bipolaris türü mantarlar tahıl bitkilerin tohumlarında sterigmatosistin isimli mikotoksin’i oluşturur. Bundan başka; Penicillium expansum, P. patulum, Aspergillus clavatus ve Byssochlamys nivea’nın meyve, sebze ve hayvan yeminde oluşturduğu patulin; Aspergillus ochraceus’un tahıllar ve sebzelerde meydana getirdiği ochratoksin; Penicillium islandicum mantarı tarafından meyve, hububat ve yağlı tohumlarda oluşturulan luteoskyrin böyle mantar zehirleridir.

Bitkilerde “çavdarmahmuzu” hastalığının etmeni olan mantardan (Claviceps purpurea) elde edilen ve alkaloid tabiatında olan mikotoksin, migren ve göğüs hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır (Sümer, 2006).

(33)

1.8. Bakterilerin Yapısı

Prokaryotik hücre yapısına sahip olan bakterilerin bir kısmı serbest, bazıları da bitkilerde ve hayvanlarda parazit (asalak) olarak yaşarlar. Bir bakteri takriben bir mitokondri büyüklüğündedir.

Bakterilerde, ökaryot hücrelerdeki gibi bir çekirdek mevcut değildir. DNA ve RNA’lar bir kitle halinde bulunurlar (Tatlı, 1996).

1.8.1. Stoplazma

Bakterilerin stoplazmaları saydam, hafif yapışkan kıvamda, homojen kolloidal bir yapı gösterir. Sitoplazma içinde 10–20 nm çapında ve çok sayıda ribozom bulunur. Ribozomların temel yapısı ribozomal RNA (rRNA)’dır. Hücre RNA’ sının yaklaşık % 80 ’i ribozomlardır.

Ökaryot hücrelerde rastlanan mitokondri, golgi cihazı ve kloroplast gibi organeller bunlarda yoktur. Sitoplazma içerisinde, bazı bakterilerin kromozomlarının yanında çoğalabilen çember şeklinde küçük DNA molekülü de bulunur. Bu yapıya plazmid denir (Tatlı, 1996).

1.8.2. Hücre Zarı ( Stoplazmik Zar)

Sitoplâzmayı çeviren bu zarın temel yapısı fosfolipid ve proteinler teşkil eder. Bu zarın mekanik sağlamlığı azdır. Bu sebeple ancak hücre çeperi içerisinde yapısını muhafaza eder.

Sitoplazma zarı belli noktalarda bakteri hücresi içerisine doğru katlanarak girintiler hasıl eder. Bunlara mezozom adı verilir. Mezozomların; DNA‘nın bölünmesinde, plazmitlerin eşleştirilmesinde ve spor teşekkülünde görev aldığı tahmin edilmektedir (Tatlı, 1996).

(34)

1.8.3. Hücre Çeperi ( Hücre Duvarı )

Hücre çeperi, bakteriyi kendi iç basıncına karşı koruduğu gibi, ona belli bir şekil de vermektedir. Hücre çeperinin kalınlığı, gram pozitif ve gram negatif bakterilere göre değişmekle beraber, genelde 10–20 nm’ dir. Dış ve iç ortam arasında geçirgenliği sağlamak için hücre çeperinde 1–2 nm genişliğinde açıklar vardır. Buradan, nükleotid kadar büyük moleküller dahi geçebilmektedir. Hücre çeperi, bu geçirgenliğinde seçici değildir.

Bakteriler, mavi- iodin boya ile boyanıp boyanmadıklarına göre gram pozitif ve gram negatif olmak üzere iki gruba ayrılır. Gram pozitif bakteriler bu boya ile maviye boyanırken, gram negatif olanlar kırmızı renk alır. Bakterilerdeki bu boyanma farkının, hücre çeperinin kimyevi yapı farklılığından kaynaklandığı anlaşılmıştır.

Hücre çeperinin kimyevi yapısı gram pozitif ve gram negatif bakterilerde değişiklik göstermekle birlikte, her iki grubun çeperinde sağlamlık ve dirençlik sağlayan peptidoglikan katmanı mevcuttur. Buna murein, mukopeptit ve glikoaminopeptid isimleri de verilir (Tatlı, 1996).

Bakterilerin Gram boyama yöntemi ile farklı boyanmalarının nedenlerine ilişkin çeşitli teoriler öne sürülmektedir:

1- Bu farklı boyanmanın temel nedeni Gram pozitif ve Gram negatif bakterilerin hücre duvarının yapılarının farklı olmasıdır. Gram negatif bakterilerin hücre duvarı daha fazla lipid içermektedir.

2- İki bakteri grubunun hücre duvarının geçirgenliklerinin farklı olması temeline dayanır. Gram pozitif bakterilerin hücre duvarlarındaki peptidoglikan miktarı Gram negatif bakterilere oranla daha fazladır ( Çotuk ve Küçüker, 1995).

(35)

1.8.4. Kapsül

Genelde bakteri hücrelerinin en dış kısmını bir kapsül sarar. Bu kapsül polisakkarit yapısında olmakla beraber, değişik yapı gösteren bakteri kapsülleri de vardır. Bakteriler bulundukları ortamla, en dış tabakalarını teşkil eden bu kapsül vasıtasıyla temastadır. Çeşitli tesirler altında kapsüllerini kaybettikleri zaman hastalık yapma yeteneklerinde de azalma olur. Kapsül bakteriyi fagositoza karşı korur. Kapsülün yapısı gevşek olup % 95–98 su ihtiva eder. Bu sebepten hücre zarının geçirgenliğine mani olmaz (Tatlı, 1996).

1.8.5. Bakteri Kirpikleri veya Kamçılar

Bakterilerin hareketlerini sağlayan organlara kirpik veya kamçı ( flagellum) adı verilir. Bakteriler bu kirpiklerin yerine ve sayısına göre gruplara ayrılır. Kamçısı bir kutupta ve tek olan bakterilere monotrik, iki uçta kamçısı olanlara ampitrik, bir kutupta çok sayıda kamçısı olanlara logotrik ve bakterinin bütün yüzeyine kamçısı dağılmış olanlara peritrik, hiç kamçısı olmayanlara da atrik adı verilir (Tatlı, 1996).

1.8.6 Bakterilerin Üreme Hızları ve Dönemleri

Uygun bir ortamda bakteri hücresi önce beslenmeye ve belirli bir gelişmeye ulaştıktan sonra da bölünmek suretiyle çoğalmaya başlar. Yeni teşekkül etmiş bir hücrenin, uygun şartlar devam ettiği esnada, tekrar bölünebilecek bir hale gelebilmesi için geçecek zaman, mikroorganizmanın cins ve türüne göre değişir (Tatlı, 1996).

Uygun üreme ortamına ekilen bakteriler metabolik faaliyetleriyle bulundukları besi yerlerindeki besin maddelerini sürekli olarak tüketirler. Aynı zamanda enzimleriyle ortamı ayrıştırırlar ve katabolizma sonucu toksik artık maddelerini de bulundukları yere bırakırlar. Böylece zaman geçtikçe ortam bakteriler için daha elverişsiz hale gelerek üremelerini engeller (Tatlı, 1996).

(36)

Bakterilerin üremelerinde zamana bağlı olarak çeşitli dönemlerin bulunduğu tespit edilmiştir (Tatlı, 1996).

a) Gizli Dönem: Kısa süren bu dönemde mikroorganizmalar bulundukları yeni ortama alışma gayretindedirler. Bu dönemde bakteri sayısında artma olmaz.

b) Bölünmenin Hızlandığı Dönem: Bu dönemde hücrelerin boyu uzar ve cinse özel maksimum boy uzunluğuna ulaşırlar. Metabolizma faaliyetleri hızlanmış, bölünme süresi kısalarak üreme başlamıştır.

c) Logaritmik Üreme Dönemi: Bu dönemde bölünerek çoğalma süratlenmiştir. Bir hücrenin bölünme zamanı o cins için en kısa, hücrenin büyüklüğü ise, en küçük boy standardındadır.

d) Üreme Hızının Azalma Dönemi: Bir süre sonra ortamdaki besin maddeleri azalmaya, pH uygunsuz hale gelmeye, zehirli metabolik artıklar fazlalaşmaya başlar.

e) Çoğalmanın Durma Dönemi: Bu dönemde hücre bölünmesi yavaşlamıştır. Besi yerinde bulunan mikroorganizma topluluğu çoğalma sayısı kadar hücre ölümü de vardır. Dolayısı ile bu dönemde belli aralıklarla alınan örneklerde canlı hücre sayısı değişmeden kalır.

f) Bakterilerin Azalma Dönemi: Bu dönemde bölünme ile yeniden teşekkül edenlerin sayısı, ölen hücrelerin sayısından azdır.

g) Logaritmik Ölüm Dönemi: Ortam şartlarının olumsuz hale gelmesiyle mikroorganizmalar hızla ölmeye başlar.

h) Yeniden Düzenlenme Dönemi: Bu dönemde, mikroorganizma sayısı çok azalmakla beraber, ölenlerin sayısı bölünenlerinki ile belli ve düşük bir düzeyde

(37)

değişmeden kalır. Bakterilerin tamamen yok olması ise, haftalar ve bazen aylarca sürebilir (Tatlı, 1996).

1.8.7. Çevre İle İlişkiler

Plazma zarında bulunan bazı proteinler (kemoreseptörler) bakterinin, içinde bulunduğu ortamdaki kimyasal maddelere karşı reaksiyon göstermesini ve cevap vermesini sağlar. Bu proteinler çevreden algıladıkları özel maddelere bağlanır ve hücre içerisine bu maddelerin varlığı ile ilgili mesajlar gönderirler. Hücre de yüzeyden gelen bu mesaja karşılık verir. Mesela hareketli bakteriler ortamda bulunan glikozu tanır ve hareketlerini bu kaynağa doğru yöneltirler (Hasenekoğlu, 2002).

Duyu organları olarak çalışan bu proteinler plazma zarından dışarıya doğru uzanmışlardır. Bir uçları dış ortamla temas halindedir. Diğer uçları ise hücre içinde stoplazmaya uzanmıştır (Hasenekoğlu, 2002).

Bakteriler laboratuar koşullarında da üretilebilmektedir. Bunu sağlaya bilmek için öncelikle bakterilerin besin gereksinimlerinin ve üreyebildikleri fiziksel ortamın koşullarının bilinmesi gerekmektedir. Bu amaçla geniş kapsamlı araştırmalar yapılmış ve sonuçta bakteri kültürleri için çeşitli besi yerleri geliştirilmiştir. Bakteri kültürleri kolay hazırlana bildiği ve bakteriler hızlı üredikleri için, bakteriler fizyoloji, metabolizma ve moleküler genetik çalışmalarında kullanılan önemli bir araç olmuştur (Hayran ve Kocagöz, 1991).

1.9. Antibiyotikler ve Kemoterapötiklerin Mikroorganizmalar Üzerine Etkileri

Kemoterapötik maddeler, çok küçük miktarlarıyla (sağaltım dozları) mikroorganizmalar üzerinde zarar verici etkileri (parazitotrop etki) fazla olan buna karşılık konakçı organizma üzerindeki etkileri (organotrop etki) çok az olan ya da hiç bulunmayan enfeksiyon hastalıkları sağaltımı amacı ile kullanılan maddelerdir. Kemoterapinin temel prensibi seçici toksik etki elde etmektedir (Çalışkan, 2001).

(38)

Bu şu şekilde açıklanabilir: Bir maddenin enfeksiyon hastalıklarının sistematik tedavisinde faydalı olabilmesi için; parazitler için zararlı etkili, buna karşılık konakçı hücreleri için nispeten zararsız olması gereklidir. Bu özellik antibiyotikleri dezenfektan ve antiseptiklerden ayıran en önemli noktadır (Çalışkan, 2001).

1.9.1. Antimikrobik Kemoterapötiklerin Mikroorganizmalara Etki Mekanizması

1.9.1.1. Üremenin, Temel Metabolitlerin Analogları Tarafından Önlenmesi (Rekabet Antagonizmi)

Jawetz ve ark., (1972) göre; birçok mikroorganizma için Para-aminobenzoic acid (PABA), pürinlerin yapımında önemli bir adım teşkil eden folik asidin yapımı için temel bir metabolittir (Çalışkan, 2001).

Bu işlemde muhtemelen önce PABA ile ATP’ye bağlı bir pteridine birleşir, daha sonra folik aside dönüşürler. Sulfonamidler yapı bakımından PABA’nın analoglarıdır.Sulfomidler bu yapı benzerliğinden ötürü reaksiyonda PABA’nın yerini alarak enzimin aktif merkezi ile birleşme bakımından PABA’ya rakip olurlar. Sonuç olarak, folik asidin iş görmeyen analogları oluşur ve bakterinin bundan sonraki üremesini engellemiş olur (Çalışkan, 2001).

1.9.1.2. Hücre Çeperi Yapımının Engellenmesi

Jawetz ve ark., (1972); Bilgehan (1992)’ a göre, penisilinlerin ve sefalosporinlerin etkisi bu yolla olur. Bu etki, bakteri hücre çeperindeki temel madde olan peptidoglikan oluşumunda rol oynayan transpeptidaz ve karboksipeptidaz enzimlerini işlevlerinin bloke edilmesine dayanır (Çalışkan, 2001).

Hücre çeperinin parçalanması veya yapımının önlenmesi, hücrenin ölümüne yol açabilir. Hipertonik bir ortamda (öneğin % 20sakkaroz içinde) Bakteri hücre çeperinin yapımı önerilirse, sadece stoplazmik zarla çevrili bakteri protoplastları oluşur. Eğer bu

(39)

protoplastlar osmotik basıncı normal olan bir ortama konulursa parçalanabilirler (Çalışkan, 2001).

1.9.1.3. Hücre Zarı Fonksiyonunun Önlenmesi

Bilgehan (1992); Kılıçturgay, (1992)’a göre, hücre zarı birçok metabolitin hücreye giriş çıkışını kontrol eden semipermeabl yapıdadır. Eğer hücre zarının fonksiyonel bütünlüğü bozulacak olursa, pürin ve pirimidin nükleotidleri ile proteinler hücreden dışarı çıkabilirler. Hücre zarı osmotik bir bariyer olma görevini kaybeder. Aynı zamanda sayısız biyosentez fonksiyonları bozulur. Sonuçta bakteri ölür (Çalışkan, 2001).

Polimiksinler peptid yapısındadırlar. Bir uçlarındaki molekülleri lipidlerde, diğer uçtaki molekülleri suda erimektedir. Hücre zarına girdikleri zaman suda eriyen kısmı ise membranın iç tarafında kalır. Böylece hücre zarının tabakalarının yapısı bozulur (Çalışkan, 2001).

1.9.1.4. Protein Yapımının Önlenmesi

Bilgehan (1992); Kılıçturgay, (1992)’a göre, kloramfenikol, tetrasiklin, eritromisin, streptomisin, linkomisin ve aminoglikozitler bakterilerde protein sentezini inhibe edebilirler. Bu maddelerin çoğunluğunun etki mekanizmasının ribozomlarla yakın ilişkisinin olduğu bilinmektedir. Bakterilerin 70S, memeli hücrelilerin 80S ribozomlarına sahip olmaları, bunların alt birimlerinin değişik bulunması (bakterilerde 30S+50S, memelilerde 40S+60S) kimyasal yapılarının ve işlevlerinin ayrım göstermesi, kemoterapötiklerin etki mekanizmalarının selektif toksik sonuç vermesini açıklamaktadır.

Protein sentezini engelleyen antibiyotiklerin etki mekanizmaları ile ilgili bilinen başlıca noktalar şunlardır:

(40)

a) Ribozomların 30S alt birimlerine bağlanarak protein sentezini engelleyenlerden aminocyclitoller, aminoglycosideler, mRNA’nın yanlış okunması yol açmak ve poliribozomları parçalamak suretiyle bakterisit etki gösterirler.

b) Ribozomların 50S alt birimlerine bağlanarak protein sentezini engelleyenlerden kloramfenikol, erythromycin, incomycin bakteriyostatik etki gösterirler (Çalışkan, 2001).

1.9.1.5. Nükleik Asit Yapımının Önlenmesi

Jawetz ve ark., (1972) göre, actinomycin gibi ilaçlar, DNA sentezini önleyen, etkili inhibitörlerdir. Bu maddeler deoxyguanosinlere bağlanarak DNA ile bileşikler yaparlar. Böylece DNA’ya bağlı olan RNA polimerazı inhibe ederek, mRNA’nın oluşmasını önlerler (Çalışkan, 2001).

(41)

2.1. Materyal

2.1.1. Çalışmalarda Kullanılan Makrofungus Türleri

2.1.1.1. Morchella conica Pers.

Şapka 4-5 cm., konik, tepe kısmı küt, oval veya az yuvarlak, bal peteği şeklinde girintili ve çıkıntılı, başlangıçta açık kahverengi, daha sonra koyu kahverengiye döner (Şekil 2.1).

Sap 2-4/2-3.5 cm., boyunda, silindir şeklinde, tabanı şişkin, içi boş, yüzeyi pudra gibi tozlu görünüşte, sarımsı beyaz veya krem renginde olup dip kısmı karışıktır. Eti kalın, beyazımsı renkte. Sporlar elips şeklinde, ortalama 16–23/11–14 mikrondur.

(42)

2.1.1.2. Morchella esculenta Pers. ex St.

Şapka 5-18 cm., yuvarlak veya oval şekilli olup tepe kısmı genişçe, konik, bal peteği şeklinde, başlangıçta soluk, sarımsı-kahverengi, daha sonra kahverengi, üzerinde sivri, düzensiz yapılı, 0.4-1 cm., derinlikte kabartılar bulunur (Şekil 2.2).

Şekil 2.2. Morchella esculenta’ nın askokarpları

Sap silindir şeklinde tabana doğru oluklu ve şişkin, içi boş ve uzunluğuna yivli, beyazımsı-krem renkte, üzeri ince tozludur. Eti beyaz, tadı ve kokusu hoştur. Sporları elips şeklinde, ortalama 12–19/9–10 mikrondur.

2.1.1.3. Polyporus squamosus Huds. : Fr.

Şapka 8-18 (54) cm., yarım daire veya yelpaze şeklinde, saman sarısı renginde, üzeri düzensiz olarak dizilmiş kahverengi pullarla kaplı, pullar merkezde daha yoğundur (Şekil 2.3).

(43)

Şekil 2.3. Polyporus squamosus’ un basidiyokarpları

Tüpler 0,1–0,5 cm. düzensiz olarak dağılmış, köşeli, beyaz veya sarımsı krem renginde.Eti 1-3 cm., kalınlıkta, gençlerde beyaz, yaşlılarda açık kahverengiye döner, sert, elastiki, tadı hoş ve un kokusundadır.Spor izi beyazdır, sporları silindirik veya uzun elips şeklinde, ortalama 4–5/1–1,5 mikrondur.

2.1.1.4. Pleurotus ostreatus (Sacq. : Fr.) Kumm.

Şapka 2-5 cm., gençlerde sapsız, yaşlanınca yelpaze şeklinde, yeşilimsi gri veya beyazımsı açık kahverengi, kenarlar lamellere doğru kıvrık, raf şeklinde üst üste gelecek şekilde sıralanırlar (Şekil 2.4).

Sap 0.5-4/1-3 cm., genel olarak silindirik, içi dolu, beyaz, sarımsı, üzeri beyaz tüylüdür. Lameller genç mantarlarda beyaz ve yumuşak, olgunlarda hafif sarımsı renge döner ve sertleşir. Sapa doğru gelirken lamellerin enleri azalır ve kaybolur. Eti gençlerde beyaz ve yumuşak iken olgunlarda sarımsı ve sertleşir.Spor izi beyaz, sporlar uzun elips şeklinde, bir ucu hafif çıkıntılı, ortalama 7–14/1.5–4 mikrondur.

(44)

Şekil 2.4. Pleurotus ostreatus’ un basidiyokarpları

2.1.1.5. Tricholoma terreum (Schaff. : Fr.) Kummer

Şapka 3.5-7 cm., konveks, sonradan düzleşir, parlak, koyu gri, keçemsi tüylüdür (Şekil 2.5).

Şekil 2.5. Tricholoma terreum’um basidiyokarpları

Sap 7-9/2-4 cm., beyaz, pürüzsüz, ipek görünümlüdür.Eti sarımsı beyaz, tadı hoş, kokusu belirgin değildir.Lameller aralıklı, sarımsı-gri, çentiklidir. Spor izi beyaz, sporlar eliptik, ortalama 8–9/4–5 mikrondur.

Referanslar

Benzer Belgeler

nu, postür bozukluðu, üst ekstremitede yumuþak do- ku travmalarý, bisipital tendinit, subdeltoidal bursit, rotator kýlýf lezyonlarý, adeziv kapsülit, glenohumeral

Isparta şehri temettuât defterleri ışığında, ziraat alanlarının miktarı, toplam ekili ve nadas alanlar, üretim yapılan toprakların durumu, ürün çeşitleri ve

The aim of this study was to determine any differences in the oropharyngeal microbial flora of asthma patients using inhaled corticosteroids (ICS) compared to a healthy

Bu çalışma, sembolik etkileşimci yaklaşımın gündelik yaşam sosyolojisine yapmış olduğu katkıyı tartışmayı amaçlamaktadır. Sembolik etkileşimci

güncellemesindede IDH-wt tümörlerde morfoloji glioblastomu desteklemese dahi TERT mutasyonuna, EGFR amplifikasyo- nuna, Kromozom 7 kazanımı / Kromozom 10 kaybına bakıl- ması

In our radiation oncology department, early-stage breast cancer RT treatment planning is performed as forward-IMRT (field-in-field) and ipsilateral lung doses.. are considered to

[r]

Joint relay selection and analog network coding using differ- ential modulation in two-way relay channels. Utkovski Z, Yammine G,