• Sonuç bulunamadı

Adalar'da motorlu araç kabusu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Adalar'da motorlu araç kabusu"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

10

CUMHURİYET DERGİ 2 ŞUBAT 1997. SAYI 567

11

MURAT URAL

, inlandiya’dan gelen m üzisyen dostla- | İ ^ l n m ız hayranlıklarını neşeli kahkaha- i * larla, küçük çığlıklarla ve engelleye- medikleri “wonderful”larla, açıkça belli ediyorlardı. Sirkeci vapur iskelesinden ayrılalı, İstanbul’un gürültüsünü, egzoz koku­ lanın, insan ve trafik karmaşasını arkalannda bırakalı bir saat bile olm am ıştı ki bambaşka bir dünyaya kavuşmuşlardı. İstanbul’un dün­ yaca ünlü Prens A dalan gözlerinin önündey­ di.

Heybeliada iskelesinde onları karşıladığı­ m ızda bu duygular içinde biraz şaşkın, fakat mutluydular. Adada ilk dikkatlerim çeken faytonlar oldu. İnanamadılar. Yanlannagidip incelediler, atlan sevdiler. B iz de, biraz övün­ mek biraz da onlan imrendirmenin keyfini çı­ karmak için, “Adalarda motorlu taşıt yasağı olduğunu” söyledik. Gerçekten de beklediği­ m iz tepkiyi aldık. İstanbul ’daki trafik karma­ şasından sonra gördüklerine inanamıyorlardı. Evde güzel biryem ek teklifim izi tartışma ge­ reği bile duymadan reddederek hemen bir fay­ tona binip “ Büyük Tur” yapmak istediler.

Faytonla biraz yol alm ıştık ki yanımızdan bir kamyonet tozlan kaldırarak, ardında pis eg zo z kokusu bırakarak geçti. Sevinçler bir anda gömmüştü. Aldatıldıklarını düşünerek kırgın bir ifadeyle sordular, “Hani motorlu araç yoktu?” B iz de biraz zorlanarak açıkla­ dık, “Burada askeri okul var. Bu onlann servis aracı” . Sustular. Büyü bozulmuştu. Cennet kaybedilm işti. Biraz sonra birm inibüs o ses­ sizlik içinde insana tank sesi gibi gelen gürül­ tülerle yanımızdan geçti. Onlar sormadan biz açıkladık, “Yukarda bir hastane var. Bu da on- lann servis aracı” . Fayton Alman Koyu’na ge­ lene kadar bu servislerle birkaç defa daha kar­ şılaştık. Artık ne onlarda soru sormak ne de bizde bir açıklam a yapmak isteği kalmıştı.

İstanbul Adalar Belediyesi

faytonları kaldırarak yerine

“akü kılıklı” motorlu araç

koymak istiyor. Ada

Dostlan Demeği ve

Adaların bütün dostlan

bunun Adalann sonu

olacağı görüşünde. Onlar,

Adalann bütün motorlu

araçlardan anndınlmasım

istiyorlar. “Dünya Motorlu

Araçsız Adalar Birliği”nin

kurulmasına öncülük

yapılmasını öneriyorlar.

Kimse konuşmuyordu.

Şafak’a gelince faytondan inip “Küçük Tur”dan yürüyerek dönmek istedik. Çam ağaçlarının içinden geçen bu yoldan adayı yu­ kardan görebilm ek olasıydı. Kamyonetler, minibüsler de bu yolu çok kullanmıyorlardı. Biraz sonra mezarlığın önünden geçecektik. Belki mi safrlerim iz hoşlanmazlardiye endi­ şelenerek biraz hızlandık. Tam mezarlık kapı­ sının önünden geçerken dostlarım ız tekrar hayret ve sevinç çığlıkları atmaya başlam ış­ lardı. Onları b öylesine şaşırtan mezarlığın önündeki atlı cenaze arabasıydı.

Eşekler öylesine azaldı ki...

Görkemli mezarlık kapısı ve cenaze araba­ sı bir film sahnesi gibi önümüzde duruyordu. Biraz sonra sanki film in içine girer gibi kapı­ dan girdik. Dostlarım ız arabanın etrafında dansedergibi dönüyorlardı. Üstüne çıkıyor­ lar, sürücü yerinde oturuyorlar, at gibi koşulu­ yorlar ve sürekli fotoğrafçekiyorlardı.

Heyecanları biraz durulunca erkek dostu­ muz ilk tepkisini, “Doğrusu bu arabayla yapı­ lan bir cenaze törenini izlemek isterdim” diye ifade etti. Eşi olan kadın dostumuza dönerek; “Bak vasiyetimi söylüyorum. Dünyanın nere­ sinde ölürsem öleyim beni buraya getirecek­

sin ve bu araba ile ölüme uğurlayacaksın” de­ di. Ona arabanın artık kullanılmadığını söyle­ diğim izde, “Nasıl olabilir” gibisinden bir ifa­ deyle bizlere baktı. Ama yılmaya niyeti yoktu, ne olursa olsun ölüm e yolculuğunu bu araba ile yapmak istiyordu. Kadın dostumuz ise tar­ tışmalarımızı duymuyor gibiydi. Bir süre sus­ tuktan sonra duygularını, “Ölüm ilk defa bu kadar sevim li geldi bana” sözleriyle açıkladı ve sonra kimse konuşmadı.

Adaların en önemli özelliği

İstanbul Adaları’nda yaşayan hemen tüm Adalıların buna benzer hoş anılan mutlaka vardır. Daha önce bu anılara “eşekler” de da­ hildi. Adaya gelenler sevimli eşeklerle bir tur atmanın keyfini ve anısını yaşamlan boyunca hatırlardı. Artık eşekleryok, tarih oldular. Sa­ dece Büyükada’da Lunapark’ta göstermelik birkaç tanesi bırakıldı.

Daha bu yaz yaşadığım ız fayton anımız da çok yakında tarih olabilir. Çünkü A N A P ’lı Adalar Belediyesi, anlaşılması ve açıklanma­ sı gerçekten çok güç bir tutumla tüm Adalara akülü kılıfı altında motorlu taşıt sokmaya ha­ zırlanıyor. Belediye M eclisi’nde bu konu tar­ tışılıyor.

İstanbul Adalan, Bizans’a kadar uzanan ta­ rihi ile tüm dünyada “Prens Adalan” olarak ta­ nınıyor. Bugünkü doğası, yaşam biçim i, mi­ marisi, kentsel dokusu yüzlerce yıllık biriki­ min eseri. Motorlu taşıtların yasak lanmış o l­ ması ise, her ne kadar bu yasak titizlikle uygu- lanmasa da, Adaların dünyadaki motorlu araçsız az sayıdaki adanın arasına girmesini sağlıyor. Ayrıcalıklı bir kimlik kazandırıyor. Dünyada doğal ortamını ve özelliklerini koru­ yabilmiş adalarda tatil yapabilmek için insan­ lar yüzlerce kilometre yolu katetmeyi göze alabiliyorlar. İstanbul gibi birmetropolün bu kadar yak ını ndaki bu cennet ortamda kenti i ler için gerçek bir hazine. Belediyenin girişimi

Bu sessizlik, egzos ve motor gürültüsüyle bozulacak mı?

- — r r

Cenneti cehenneme çevirmenin yolu motorlu araçlardan geçiyor. hayata geçerse Adaların ayrıcalıklı konumu­

nu ortadan kalkacak. Bu kaybın karşılığı ne?

Koruyucu mu yokedici mi?

Kültür ve Tabiat Yarlıklarını Koruma Kuru- lu ’nun 31 Mart 1984 tarihli 234 sayılı kararı ile 1 stanbul takımadaları doğal ve kentsel bir sit alanı olarak kabul edildi. Bu karar uyarınca Adalann “Koruma Amaçlı Nazım İmar Pla­ nı” yapıldı ve 1992’de Büyükşehir Belediyesi tarafından onaylandı. Bu planda açık biçimde “Adalarda taşıt aracı faytonlardır” ifadesine yerveriliyor.

Koruma karanna karşın, Adalar B elediye­ si, 1991 yılında İl Trafik K om isyonu’na baş­ vurarak hafriyat ve nakliyat işlerinde çalıştır­ mak üzere atlı yük arabalannın yerine traktör­ lere izin verilm esini istedi. Vali Yardımcı- s ı’nın başkanlığında Emniyet Müdürlüğü, Jandarma Alay Komutanlığı, Belediye, Kara­ yolları ve Şoför ve Otom obilciler Federasyo­ nu temsilcilerinden oluşan Komisyon olumlu karar verdi. Bu karar Adalıların, Ada Dostlan D em eği ’nin ve Faytoncular D em eğ i’nin İda­ re Mahkem esi’ne başvurusu üzerine, mahke­ me tarafından, traktörlerin ticari amaçlarla kullanılamayacağı gerekçesiyle bozuldu. Bu karara karşın Belediye, bir süre traktörlerin çalışmasına göz yumdu. Hatta damperli kam­ yonlar da Adalarda boy gösterdi.

Belediye yasal olmayan bir talepte bul unu- yor. Adalarla hiçbir ilgisi olmayan, özellikle­ rini bilmeyen bir komisyon koruma altındaki Adalar hakkında, teknik ve bilimsel uzmanlık gerektiren bir konuda karar veriyor. Adaları korumakla görevli B elediye, mahkeme kara- nnı çiğneyerek bu karan uygulatabilmeyi, ko­ rumakla görevli olduğu değerlere ve kendi varlık nedenine karşı yok edici bir tutum içine girebilmeyi göze alabiliyor. B uöm ek,isteris- temez, değerlerimizi en başta “koruyuculann- dan” korumak gerektiğini düşündürüyor. Bu izlenimin yanılgı olmadığını anlamak için çok beklemek gerekmiyor.

Adalara motorlu taşıt

“Koruyucular” bu kez karşımıza beşuş bir çehreyle çıkıyorlar. Önce Adalann pislik için­ de olduğunu, pis koktuğunu söylüyorlar. Çün­ kü arabaların atları etrafı kirletiyor diyorlar. Araba ahırları çok çirkin bir görünüm içinde diye lafa başlayıp arabacılann saygısızlığın ­ dan dem vuruyorlar. Araba taşım acılığının ekonom ik ve pratik olmadığından bahsedi­ yorlar. Venihayet: “Atlı arabalann sayısını, ör­ neğin 30-40 gibi sınırlandıralım. Yerine ula­ şım ve taşıma işini elektrikle çalışan, dört kişi­ lik motorlu taşıtlarla yapal ım. Böy lece Adalı­ lar da m edeniyetin nimetlerinden yararlana­ caklar, rahat edeceklerdir. Bu taşıtlar akülü olacağı için egzoz kirli ligi de olmayacaktır” diyorlar. Ve “Bunu yapamazsınız” diyenlere, hayretler içinde “S iz m edeniyete karşı m ısı­ nız?” diye soruyorlar.

Bu açıklamalar kafalarda sorularuyandın- yor. Atlar etrafı pisletiyorsa buna önlem bul­ mak onlann görevi değil mi? Eğer “bulamıyo­ ruz” diyorlarsa bu başarısızlıklannın ve beçe- riksizliklerinin itirafı anlamına gelmiyor mu? Herkes biliyor ki atlara torba takıldığı zaman sokaklarda at pislikleri görülmüyor. Araba park alanları ilgilenilince pekala tem iz olabi­ liyor. Arabacılar “saygısız”sa onlan birdüzen içinde bulundurmak onların görevleri içinde değil mi? Bu durumda motorlu taşıt sürücüle­ rinin “saygılı” olacakları nasıl ileri sürülebi­ lir? Eğer “sürücül eri terbiye ederiz den i I i yor­ sa” neden arabacılar “terbiye” edilem iyor? Arabacıları toptan karşıya almak ve hepsini suçlayıcı ifadelerkullanmak ne derece akıl ve mantıkla bağdaşır? Onları karşıya alarak mı yoksa onlarla birlikte mi daha kolay çözüm üretilir? Evet ahırlarpis, insanlar ve hayvanlar çok ilkel koşullarda yaşıyor. Bu durumu dü­ zeltmek için ne gibi birproje üretilmiş? Onlar bir şey yapmış da Adal ilaryada araba sahip ve sürücüleri engel mi olmuşlar? Oysa ucuz ma­ liyetlerle sıhhi ahırlar inşa edilebiliyor.

Habi-tat-Il’de bu türden ilginç uygula­ malar sergilenmişti. İster akülü ol­ sun ister benzinli sonuçtahepsi de motorlu araç değil mi? Adalariçin sorun sadece egzoz kirliliği değil, esas olarak “trafik kirliliği” değil midir? Akülü araçların sessiz ol­ duğu da ileri sürülemez.

Ve ne gariptir ki illa “akül ü ara­ ba” diye tutturanlar, Adalarda ca­ yır cayır yanan, hatta lodoslu ha­ valarda zaman zaman ormanları tutuşturan, her akşam itfaiyenin tonlarla su sıkarak “soğuttuğu”, yazın tura çıkanlara pis kokulan nedeniyle burunlannı tıkattıran, görünüm leriyle nükleer felaket sahası izlenim i veren Adaların en acil sorunu olan açık çöplükler­ den o denli rahatsız değiller. Bu- runlannın dibindeki kaçak inşaat­ lar da dikkatlerini çekm eyecek derecede önem siz.

Belediyenin sorumluluğu

Adalan sokaklannda vızır vızır akülü-motorluaraçlann cirit attı­ ğı, özellik siz ve mutlaka rahatsız edici, çarpışan arabalar benzeri çılgın bir Lunaparka çevirmek, Adaların yüzlerce yıllık görünü­ münü si 1 i p atmak ve bu eşsiz yer­ leri TV dizilerinde görülen Okya­ nusya’da sıradan bir sömürge ada­ sındaki sıradan bir tatil köyü hava­ sına döndürmek ne tarih bilinciy­ le, ne modernlikle, ne m edeniyet­ le, ne ekonom iyle, ne çağdaş eko­ loji ve turizm anlayışlanyla açık- lanamayacak denli biröngörüsüz- lük.

Herkes biliyor ki ogösterm elik 20-30 at arabası ve fayton da, tıpkı eşekler gibi kısa sürede ortadan kalkacaktır. Bu m edeniyet değil İstanbul’da sayısız örneğini gör­ düğümüz türde bir yok edicilik, kıyıcılık... Bu yapılanlar m edeni­ yet, tarih, kültür ve bil im yoksun­ luğundan kaynaklanan, T V ’ler- den Amerikan tatil dizisi kültürlü, kıt akıllı birişgüzarlığm eseri mi? Eğer böyle değilse, işbilirbir akıl­ lının işini yürütmesi olasılığı gün­ dem e gelm ez mi? Çünkü sonuçta ortada büyük bir ihale de söz ko­ nusu.

Adaları denem e tahtası yapan “m ucit Profesör Zihni Sinir”lerin ya da açıkgöz müteahhit yandaş­ larının bu eşsiz hâzinelerim ize verdikleri zararları Adalılar saya saya bitiremiyorlar. Adalann aklı başında, elinin altmdakinin değe­ rini bilen, çağdaş bilim in ve uy­ garlığın sağladığı bütün olanakla­ rı değerlendiren gerçek koruyu­ culara ihtiyacı var. Yapılacaklar da belli. Adaları motorlu taşıtlar ile doldurmak değil, tam tersine varolanlan azaltmak gerekiyor.

Bu işe öncülük etmek kuşkusuz Belediyeye düşüyor. Belediyenin ilk önce üzerinde “Çevre Müdür­ lüğü” yazan ve sürekli çevreyi kirleten kamyonetini Adadan ç ı­

karması herhalde çok anlamlı olacak. Bu aynı zamanda Adalıların dileği de. Ve B elediye Adalarda cankurtaran, itfaiye ve çöp arabala­ rı dışında motorlu taşıt bırakmamalı.

Bütün Adalılar evlerine geliş gidişlerinde yürürken, bisiklete veya faytona binerken, Sağlık Bakanlığı’nın y ad a Orman Bakanlı­ ğı 'nın siyah plakalı minübüs ve kamyonetleri “Dinlenme Tesisleri” ile iskele arasında servis yapabiliyor. Askeri plakalı kamyonet, kam­ yon ve minibüsler vızır vızır sokaklarda dola­ şabiliyor, bisikletle girmenin bile yasak oldu­ ğu caddelerde fink atabiliyorlar. Bisikletli ço­

cuklara ceza kesen bir Belediye bunlara karşı sessiz kalıyor, sessiz kalmak bir yana kendi araçlarını sorumsuzca ve hatta özel işleri için kullanabiliyor. D evlet ve B elediye vatandaşı sınırlamış ancak kendisine tam bir keyfilik ta­ nımış durumda. Ada dostları ve Adalılar, B e­ led iye’den faytonlarla uğraşmak yerine önce kendi sorumluluklarını üstlenmesini bekli­ yorlar.

Adalıların unutamadığı biranı var. Atatürk ilk kez Büyükada’ya geldiğinde, işgüzarlar daha önce getirttikleri bir otomobili iskelenin önüne çekiyorlar. Ancak Atatürk, Adalarda

motorlu taşıt olmadığım hatırlatı­ yor ve Yat Kul übü’ ne kadar yürü­ yerek gidiyor. Atatürk otomobili reddederken acaba medeniyeti mi reddetmiş oluyordu? Yoksa gerçekten sorumlu ve akıllı bir devlet adamı örneği mi veriyor­ du?

Bu esinle şöyle bir Ada manza­ rasını neden düşlem eydim: Orta­ da akülü-aküsüz hiçbir motorlu taşıt görünmüyor. Kaymakam Bey, resmi plakalı “Katip Odası” modeli arabasına kurulmuş dola­ şıyor. Gözlem lerini not ediyor. Tanıdıklarını selamlıyor. Biraz sonra Belediye Başkanı “landon” biçim indeki fayton arabasıyla Belediyeye giriyor. M eclis top­ lantısı var. Gündemdeki tek konu çöplükler. Turistler Başkanın ara­ basıyla çok ilgileniyorlar. Onun­ la birlikte resim çektirmek için yanşıyorlar. Ada polisi bisikletiy­ le yokuşu tırmanıyor. Yorulunca soluklanmak üzere duruyor. G ö­ revde, B elediye memurları dabi- sikletli. Plakaları da resmi. Or­ man Bakanlığı’nın ya da Sağlık Bakanlığı’nın tesislerinde din­ lenm eye gelenler de normal va­ tandaşlar gibi faytonlarla ya da yürüyerek gidiyorlar tesislere. Biraz sonra dört atlı, “kupa” m o­ deli bir servis arabasıyla hastane çalışanlan iskeleye iniyorlar. Okula malzemeleri biryük araba­ sı taşıyor. Adalılar her zamanki gibi yürüyorlar, bisiklete ya da faytonabiniyorlar. Şikayet de et­ miyorlar. Ve atlı cenaze arabası­ nın arkasında bir sevdiklerini uğurluyorlar...

Hep yıkıcı mı olacağız?

Bu bir rüya mı? Belki, amaiste- nirse neden gerçek olm asın? Bir cenneti cehenneme dönüştürmek için akla gelm edik cambazl ıklar yapmak yerine neden o cenneti daha da cennet yapmayalım? Hep çirkinleştiren mi olacağız, neden güzelleştiren olmayalım? Hep y ı­ kıcı, kıyıcı ve yok edici mi olaca­ ğız, neden yapıcı olmayalım?

Eğer Adalar için olumlu bir şey yapılm ak isteniyorsa ve eğer A dalann en ilginç ö zelliği tüm dünyaya duyurulmak isteniyorsa bu konuda bir öneri var: Ada dos­ tu Doç. Dr. Korhan Berzeg’in Ha- bitat-Il toplantılan sırasında ver­ diği bir konferansta açıkladığı g i­ bi dünyada var olan motorlu araç­ sız adalar arasında bir birlik ku­ rulmasına öncülük yapmak. Böy- lece birbirlerinin deneyim lerin­ den yararlanmalarını sağlamak. Birbirlerine destek olacakları bir ortamı oluşturmak. Bu ayrıcalık­ lı durumlannı uluslararası düze­ ye taşımak ve korumak. Öteki adalar için de özendirici olmak. Bunu başaracak bir B elediye Başkanı hiç kuşkusuz literatürle­ re geçecektir.Dostlar da hazır. İşte A B D ’de M ichigan’da Mackinaw Adası, işte Güney Fransa’da Porquerolles, Port-Cros ve Levant Adaları, işte H ollanda’da Schierm onnikoog Adası.

Bunlar Büyükada’da bir toplantıda neden buluşmasın? Kuşkusuz buluşabilirler, ancak önce bizim adalarımızı koruma kararlarını uy­ gulayarak sözde değil gerçekte motorlu taşıt­ lardan arındırmamız gerekiyor.

Adal 11ar ve Adal arın bütün dostlan benim ­ ser ve desteklerse neden olm asın? Ve Adalar beklem ede...-^

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a To ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Sözgelimi yapay bir ada, bal›kç› filolar› için uygun ve güvenli bir liman, bir üs olarak kullan›labilir.. Tutu- lan bal›klar

Adalar, bu ilgisizlik devam ettiği müd- detçe bütün çevre güzelliklerini kaybede- cekler ve Istanbulun kesif ikamet ma- halleleri haline geleceklerdir. Adalar için tehlike

Haricî mimarî itibarile bina orijinal bir ifade- dedir.Kısmen kolonlar üzerinde olan üst katın vücude.. şap olması, bize Şimal memleketleri modern mimari-

d î endişeler ise devlet yapılarının herşeyden evvel devamlılık ve sağlam prensiplerine uygun olarak yapılması icabeder.. Posta ve Tel- graf işlerine

Halin büyük satış hollerinin üzerini, isti- nadsız olarak örtecek olan bu büyük çatının (tarzı inşası- nın) çok iktisadî olması lâzımdır.. Yukarıda

Gerçi bir kufl grubu, k›y›s›ndan da olsa evrimsel bak›fl aç›s›n› tetiklemifl ve Darwin, Galapagos bülbüllerinin adadan adaya farkl›l›k gösterdiklerini not

Ne var ki Procope artık kahve değil, “ Res- taurant” dır ve duvarlarında sürekli resimle­ rin sergilendiği bu lokanta Parislilerin oldu­ ğu kadar, turistlerin de

Dünya üzerinde küresel ısınmadan belki de en fazla etkilenen ülke Maldiv Adaları; Ülkenin küresel ısınma nedeniyle sular yükseldiği için haritadan silinme tehlikesi