• Sonuç bulunamadı

Arapça değil mi?...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Arapça değil mi?..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

3 £ 7 L L /L 1984

ANKARA NOTLARI

MUSTAFA EKMEKÇİ

Arapça Değil mi?..

Ziya Paşa, 1868’de, medreselerle, buralarda okunan Arap­ ça dersleri için, düşüncelerini şöyle özetler:

"... çocuk mahalle okulunu bitirinceye kadar 13-14 yaşlarına gelir. O vakit akrabası onu ilim öğrenimine sevkederler. Eline bir sarf cümlesi vererek, cami derslerinden birine oturturlar. Ma- sara Yansuru'dan başlar, binaya çıkıp otuz beş babi sayar, (Ziya Paşa bu derslerin anlaşılmadığını belirttikten sonra diyor ki:)

Böylece vakitlerini yitirenlere bir Arapça gazete verilse, sözlü­ ğe başvurarak saatlerce okuyup düşünmeden anlam çıkara­ mazlar. Fıkıh ilminden bir mesele sorulsa cevap veremezler. Akait üzerine bir bahse girilse, bağnazlık siperini ellerine alıp rakiplerinin her sözünü kâfirlikle suçlarlar. Kur’anı Kerim’den bir ayetin anlamı sorulsa, Beyzavayi’ye başvurma yolunu gös­ terirler. Politikadan söz açılsa, dünyada İngiltere, Amerika, Ja­ ponya ve Fas gibi memleketler olduğunu bilmezler. Ahbabla- rından birine bir Türkçe mektup yazmak gerekse şuna buna yal­ varırlar. ..B u zatların şunca yıllar emek ve ömür sarf ettikleri, böy­ le bir semere için midir? Bu ömre, bu emeklere yazık değil mi? Bu devlete, bu millete, bu mülke acınmaz m ı?"

Ziya Paşa, bu yazıyı Londra’da çıkan ‘‘H ürriyet" gazetesi­ nin 27 Temmuz 1868 günkü sayısında yayımlar. Ben, Dr. İl­ han Başgöz ile ‘‘Howard E. Wilson’un birlikte yayımladıkları

‘‘Türkiye Cumhuriyeti’nde Eğitim ve A tatürk" adlı yapıttan al­ dım.

Okullarda Arapça dersleri üstünde durmak istiyordum. Bir­ çok yazarlar, buna değindiler. En son Oktay Akbal, "B u 30 Ağustos Gününde" başlıklı yazısıyla, parmağı bastı yaraya, "30 Ağustos 1922’nin 62. yıldönümünü kutlarken, Atatürk'ün orta­ dan kaldırdığı geriliklerin, ilkelliklerin hortlatıldığını üzülerek gö­ rüyoruz...” dedi.

1962 yılında, "Bağdat'ın bininci yılı ile El Kindi törenleri’’ne

çağrılı olarak, Prof. Hilmi Ziya Ülken’le birlikte Bağdat’a git­ miştik. Bizi bir otele yerleştirdiler, odalarımız da yakın. Zaman zaman konuşuyoruz...

Hilmi Ziya Bey, öleli çok oldu, sevdiğim saydığım bir bilim adamı, dost. Öfkesini de, sevgisini de saklamayan bir kişiliği var. Hilmi Ziya Bey, midesinden hastaymış, onun için Türki­ ye’den nane getirmiş; her sabah azar azar kaynatıp içecek...

Garsonu çağırmış, naneyi nasıl kaynatacağını anlatıyor Arap­ ça. Arap garson, "lebbeyk" deyip gider. Nane bir gelir ki, ho­ ca küplere biner. Beni çağırdı:

—Ekmekçi, gel Allahaşkına, bu Araplar Arapça bilmiyorlar!

dedi...

—Efendim, Arap Arapça bilmez olur mu? dedim, gülmek­ ten kırılıyorum. Hoca, garsona çıkışıyordu:

-M ik ta r-ü l kalilun... (Az miktarda)

Hilmi Ziya Bey’in dediklerini, neredeyse söküyordum. Ya­ rım yamalak Osmanlıca bilgimle. Ben anlıyordum da, garson anlamıyordu.

Hilmi Ziya Bey, Arapça okuttuğunu, Arapçayı bildiğini yine­ liyor, İngilizcemle araya girmemi de istemiyordu. Meğer gar­ son, naneyi azar azar koyup, demleyecek yerde, tümünü kay­ nar suya boca etmiş, kapkara bir şey getirmiş, Hilmi Ziya Bey’­ in naneleri de boşa gitmişti...

Hilmi Ziya Bey’i anımsadıkça, bu hoş olayı da düşünürüm. Eğitimci Şükrü Kurgan anlattı, "Hangi Arapçayı okutacak?”

dedi.

—Suriyeli Arabın konuşmasını, Mısırlı Arap anlayamaz. Ör­ neğin, Suriyeli deveye "cemeT’ der, Mısırlı ‘‘gamel’’ Şükrü Kur­ gan, Şam’da doğmuştu, Arapça bilirdi. Okullarda da Arapça okumuştu, o kuşaktandı. O günleri anlattı, şöyle dedi:

—Bir çocuk, okullarda yedi yıl Arapça okur, Arapça "gel bu­ raya, git şuraya" diyemez. Okullarda sadece fiil çekimlerini öğrenir, o kadar.. İki yüz yıla yakın medreselerde Arapça oku­ yanların hiçbiri, Arapça öğrenmemiştir.

Reşat Nuri Güntekin’in "Arapça değil mi, uydur uydur söy­ le ” yapıtı, bizim "A ra p ç a "cılara, ne güzel bir derstir. Oradaki kahraman, sözcükleri ezberler, ama bir türlü tümce kuramaz.

Reşat Nuri Güntekin, oyunu gerçekte, Fransız oyun yazarı PaulTristan Bernard’ın (1866-1947) " L ’anglais tel qu’on le par­ le ” adlı yapıtından esinlenerek yazmış. O da, "İngilizce değil mi, nasıl istersen söyle!" anlamına geliyor. Bir Fransız kızını seven İngilizi anlatır. Reşat Nuri, oyunu bize pek güzel uydur­ muş; gülmece yazınına katkıda bulunmuş...

Okullara bir Arapça dersleri eksikti, o da kondu mu, kafalar örümceklenirken okullar da medreseleşecek demektir...

Referanslar

Benzer Belgeler

Halbuki hafriyattan sonra o tarihten daha eski zaman­ lara aid Etrüsk mezarları bulundu­ ğu gibi Romulus’un mezarı denen merkadde de bir Etrüst kitabesi meydana

50 Sirkeci / İstanbul timas.com.tr timas@timas.com.tr facebook.com/timasyayingrubu twitter.com/timasyayingrubu Kültür Bakanlığı Yayıncılık Sertifika No: 12364 BASKI VE CİLT

Spontan ıkınma, dinlenme anındaki solunum düzeyiyle başlaması, kontraksiyon süresince üç ya da beş ıkınmanın olması ve çoğunlukla kasları kasmaktan ziyade

We considered that the high incidence and degree of gastric metaplasia in healed type II and type III ulcers might be the results of repeated recurrence and healing of the

Sitoplazmadaki serbest ribo- zomlarda daha çok hücre içi işlevleri olan protein- ler sentezlenirken, endoplazmik retikuluma bağla- nan ribozomlarda ise genellikle hücre dışına

Bunlar içinde sütlabi, pufla, pasbaş pat- ka, bağırtlak, çiğdeci, çıkrıkçın, fiyu, mezgel- dek, boyun çeviren, kara alınlı örümcekkuşu, alamecek, çütre, bıyıklı

In our study, we observed that cIMT and PAI values were higher in SLE patients compared to control individuals; there was a strong and independent relation- ship between cIMT

Bakım verirken sorun yaşama durumu sorgulandığında hiçbir zaman cevabını verenlerin her zaman, sık sık, bazen ve nadiren cevabını verenlere göre YKTÖ