• Sonuç bulunamadı

AB - Türkiye’de gıda mevzuatı ve Tokat ili gıda sanayi işletlerimin yapısı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "AB - Türkiye’de gıda mevzuatı ve Tokat ili gıda sanayi işletlerimin yapısı"

Copied!
100
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

AB – TÜRKİYE’DE GIDA MEVZUATI VE TOKAT İLİ GIDA SANAYİ İŞLETMELERİNİN YAPISI

Hüseyin YALÇİN

Gaziosmanpaşa Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Tarım Ekonomisi Anabilim Dalı

Danışman: Prof. Dr. Kemal ESENGÜN

Bu çalışmada; Tokat ili ve ilçelerinde faaliyet gösteren gıda sanayi işletmelerinin Avrupa Birliği gıda ürünleri teknik mevzuatına uyumu araştırılmıştır. Araştırmanın amacına uygun olarak belirlenen altı sektörde 82 adet gıda sanayi işletmesi basit tesadüfi örnekleme yöntemi ile seçilirken, sayıca az olan işletmelerde tam sayım uygulanmıştır. Gıda sanayi işletmelerinden verilerin toplanması aşamasında anket yöntemi kullanılmış olup işletmelerden analiz sonucu belirlenen değerler, sektörler itibariyle işletmeler ortalaması şeklinde ortaya konulmuştur. Çalışmada özellikle AB ve Türkiye’de uygulanan gıda ürünleri mevzuatı incelenmiş ve teorik olarak ortaya konulmuştur. Daha sonra Tokat ilinde gıda sanayi işletmelerinin girdi temini, üretim bilgileri, pazarlama şekilleri, AR-GE biriminin varlığı, kredi kullanma durumları, sosyal faaliyeti, gıda güvenliği ile bilgiler ve işletmelerin dış ticareti (ihracatı) ile ilgili bilgiler toplanmış ve yorumlanmıştır. Çalışma sonucunda, Tokat ili gıda sanayi işletmelerinde yaşanan en önemli sorunların; gıda hijyen koşullarının sağlanamaması, istenilen kalite ve standartlarda hammadde temin edilememesi ve buna bağlı olarak son ürün kalitesinin düşük olması, yasal açıdan AB gıda mevzuatına uyumun tamamen gerçekleştirilememiş olduğu belirlenmiştir.

2008, 98 sayfa

(2)

FOOD INDUSTRY FARMS STUCTURE IN TOKAT AND FOOD REGULATION in EU-TURKEY

Hüseyin YALÇİN

Gaziosmanpaşa University

Graduate School of Natural and Applied Science Department of Agricultural Economics

Supervisor: Prof. Dr. Kemal ESENGÜN

In this study; conformity of food industry operations located in Tokat city and it is districts were investigated in terms of European community food protucts technical regulations. Eighty two food industry operations out of six sectors were selected using basic random sampling method. The complete counting was applied to the less numbered industry operations. The questionnaire method was used to gather the data from food industry operations. The values obtained from industrial operations were presented as the mean of operations for each individual operation. Food products regulations applied in Turkey and EU was particularly examined and clearly manifested in theory. In the next step, the data on input procurement, production attainments, marketing managements, the existence of research-development unit, the status of credit utilization, social activities, food security and export capacity of food industry operation in Tokat were collected and interpreted. The study revealed that the most important problems encountered in food industry operations of Tokat are; inadequate food hygiene, difficulties in supplying raw material at desired quality and standarts, low quality of end products due to the problems encountered in raw material supply and inadequate legal conformity to the EU food regulations.

2008, 98 pages

(3)

1. GİRİŞ

Gıda ürünleri, insanın yaşaması ve hayatını sürdürebilmesi için en önemli bir öğedir. II. Dünya savaşından sonra gıda ürünlerinde ortaya çıkan arz eksikliğinden sonra tarımsal üretimi artırmak için kimyasal, biyolojik ve fiziksel bir çok yöntem kullanılmıştır. Bu düşünceyle üretimde özellikle kimyasalların ve biyolojik tekniklerin kullanımından elde edilen ürünlerin insan sağlığına olumsuz etkisi, gıda tüketiminden kaynaklanan hastalıkların fazlaca ortaya çıkmasına neden olmuştur.

1980’den sonra tarımsal üretimde sağlıklı gıda üretiminin önemi anlaşılmış ve desteklenmeye başlanmıştır. 1990’lı yılların başında güvenli gıda üretimi düşüncesi ile yaşayan insanların ve gelecek nesillerin daha sağlıklı beslenebilmesi için sağlıklı gıda üretimi yolunda yaptırımlar uygulanmaya başlanmış, amaçlanan üretim mantalitesi birim alandan çok ürün elde etmek değil, güvenli ve sağlıklı ürün elde etmek yönünde değişmiştir (Erol, 2006).

Günümüzde gelişen gıda teknolojisi ve tüketici bilinçlenmesi, ürün kalitesini iyileştirme çabalarını da arttırmaktadır. Bu nedenle, gıdaların güncel teknolojik gerekler doğrultusunda üretilmesi, gıda güvenliğinin ve kalite güvencesinin sağlanması gayretleri de tüketici ve toplum sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır.

Son yıllarda ise dünya ekonomisi her alanda büyük bir değişim içindedir. Bu değişimin en hızlı yaşandığı alanlardan birisi de dış ticarettir. Tüm dünyada etkili olan küreselleşme olgusu ile birlikte milli ve içe kapalı ekonomiler göreli önemini yitirmekte ve bölgesel entegrasyonlar ekonomiler üzerindeki ağırlıklarını hissettirmeye başlayarak dış ticaretin daha liberal bir ortamda gerçekleşmesine olanak sağlamaktadır. Bu bağlamda dünyanın en büyük bölgesel ekonomik entegrasyon alanı olan AB, Tek Pazar sayesinde üyelerine önemli ticaret avantajları sağlamaktadır (Kılıç, 2006).

(4)

1.1. Araştırmanın Önemi

Gıda ürünlerinin daha sık uluslararası ticarete konu olmaya başlaması, ulusal hükümetlerin ithal edilen ürünler konusunda önlem alınmasına ve tüketici, hayvan ve bitki populasyonlarının sağlığını, güvenliğini tehdit edici özelliklere sahip ürünlerin ülkeye girişine izin verilmemesi konusunda ciddi adımlar atılmasına neden olmuştur. Olası zararların en az düzeyde tutulması amacıyla ithalatçı ülkeler uygulanması zorunlu bir takım yasa ve yönetmelikler geliştirmişlerdir.

AB Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Ulusal Programda üye ülkelerin üyelik yükümlülüklerini yerine getirmesi çerçevesinde AB Gıda Mevzuatı incelenmekte, uyumlaştırma çalışmaları devam eden ve programa alınarak en kısa zamanda uyumlaştırılması sağlanacak AB direktifleri ele alınmaktadır.

Aynı zamanda bu direktiflerin Türk Mevzuatındaki karşılıkları, farklılıklar, uyum durumlarına ait bilgiler “AB ve Türk Gıda Mevzuatlarının Karşılaştırılması ve Sorunları” başlığı altında özet bir çizelge halinde belirtilmektedir.

Bu çalışmayla, uluslararası platformda gıda ürünleri dış ticaretinde uygulanan AB ve Türkiye teknik mevzuatının ayrıntıları ve özellikle Türkiye’nin AB teknik mevzuatına uyumunun Türkiye gıda ürünleri üretim ve dış ticaretine etkisinin değerlendirilecek olması araştırmanın önemini artırmaktadır.

Ayrıca bu çalışmayla, teknik mevzuat uyumu kapsamında gıda ürünleri üretim ve dış ticaretinde karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerilerinin ortaya konulacak olması da çalışmanın uygulamaya katkısı açısından önemlidir.

(5)

1.2. Araştırmanın Amacı

Günümüzde bir çok ticaret alanında olduğu gibi tarım ve gıda ürünleri ticareti de bir gelişme ve değişim içerisindedir. Bu değişim ile ülke bazında ve uluslararası boyutta “kalite” ve “gıda güvenliği” önem kazanmış durumdadır.

Türkiye’nin de dünya ülkeleri ile rekabet edebilmesi, kaliteli ürünler üretebilmesi için gıda alanında mevzuatını AB müktesebatına uyumlu hale getirerek bir an önce uygulamaya başlaması gerekmektedir. Bu nedenle bu çalışmada; uluslararası platformda gıda ürünleri dış ticaretinde uygulanan AB ve Türkiye teknik mevzuatının ayrıntıları, AB-Türkiye ilişkileri kapsamında teknik mevzuat uyumunun incelenmesi ve Tokat ili gıda sanayi işletmelerinin AB teknik mevzuatına uyumunun araştırılması amaçlanmıştır. Bu çerçevede;

-Tarım ve gıda ürünleri dış ticaretinde teknik mevzuat konusunda Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) uygulamaları ve Bölgesel Entegrasyon hareketlerine ait uygulamaların ortaya konulması,

-Türkiye ile AB arasında gerçekleştirilen gıda ürünleri dış ticaretini ilgilendiren tarife dışı teknik engellerin neler olduğunun araştırılması,

-Teknik engeller çerçevesinde Türkiye ile AB arasında gıda ürünlerinin dış ticaretine ilişkin günümüzde yaşanan ve gelecekte yaşanılması muhtemel sorunların araştırılması ve incelenmesi,

-Tokat ili gıda sanayi işletmelerinin AB müktesebatına uyum sağlayıp sağlayamadığının incelenmesi ve AB müktesebatından ne derecede etkilendiğinin ortaya konması,

-Araştırılan ve incelenen bu sorunlara ilişkin çözüm önerileri getirilmesi çalışmanın diğer önemli amaçlarıdır.

(6)

1.3. Araştırmanın Kapsamı

Bu araştırma 8 bölümden oluşmuştur:

-Birinci bölüm giriş kısmı olup, burada araştırmanın önemi ve amacı açıklanmıştır. -İkinci bölümde, kaynak bilgileri yer almıştır.

-Üçüncü bölümde, çalışmada kullanılan materyal ve yöntemler açıklanmıştır. -Dördüncü bölümde; genel olarak mevzuat kavramı hakkında bilgi verilmiş ve uluslararası gıda mevzuatı incelenmiştir.

-Beşinci bölümde ise, AB’de gıda ürünlerinde uygulanan teknik mevzuat hakkında bilgi verilmiş olup, AB gıda mevzuatıyla ve aynı zamanda AB gıda güvenliği ve otoritesi ilgili doküman bilgilerine yer verilmiştir. Ayrıca, Avrupa Komisyonu’nun oluşturduğu hızlı uyarı sistemi, gıda ve veteriner ofisi ve EUREPGAP sistemi hakkında bilgi verilmektedir.

-Altıncı bölümde ise, AB’ye üye olma sürecinde olan Türkiye’nin gıda mevzuatı hakkında bilgi verilmiş olup, gıda mevzuatının tarihi gelişimi, esasları ve gıda mevzuatı hakkında kamu çalışmalarına yer verilmiştir. Aynı zamanda AB ve Türk gıda mevzuatlarının karşılaştırılması yapılıp karşılaşılan sorunlar hakkında bilgi verilmiştir.

-Yedinci bölümün birinci kısmında; gıda ürünleri dış ticaretine yönelik teknik mevzuata değinilmiş, gıda ürünleri dış ticaretinde teknik engeller, bu engellerin tanımı, içeriği ve ilgilendiği konulara açıklık getirilmiştir. Bu bölümün ikinci kısmında ise; bu mevzuata yönelik olarak DTÖ’nün yeri ve önemi açıklanmış, DTÖ Tarım Anlaşması, Ticarette Teknik Engeller Anlaşması, Sağlık ve Bitki Sağlığı Anlaşması, Codex Allimentarius Komisyonu konularına açıklık getirilmiştir.

-Son bölümde ise; Tokat ilindeki gıda sanayi işletmelerinin AB teknik mevzuatına uyumu üzerine araştırma sonuçları değerlendirilmiş ve sonuç ortaya konulmuştur.

(7)

2. KAYNAK ÖZETLERİ

Türkiye’de tarım ve gıda ürünleri dış ticareti ve ortaya çıkan sorunlar ile AB-Türkiye ilişkileri kapsamında AB-Türkiye’nin AB müktesebatına uyum çalışmaları konularında birçok özel yayın bulunmasına karşın, tarım ve gıda ürünleri dış ticaretinde ortaya çıkan teknik mevzuat uygulamaları hakkında kapsamlı bir çalışma sınırlı sayıdadır.

Bu durum dikkate alınarak, konu ile ilgili çeşitli araştırma, inceleme ve makaleler yayınlanma sıralarına göre aşağıda verilmiştir:

NEBİOĞLU (1997), “Türkiye-Avrupa Topluluğu (AT) Gümrük Birliği Bağlamında İşlenmiş Tarım Ürünleri Ticareti” başlıklı çalışmasında AT ile Türkiye arasında 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı (OKK) çerçevesinde işlenmiş tarım ürünlerinde Türkiye’nin uyguladığı ithalat rejimini hukuki açıdan ele almaktadır.

ERTUĞRUL (1999), “Türkiye-AT İşlenmiş Tarım Ürünleri Ticaretinde 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı Sonrası Gelişmeler” adlı yayınında 1/95 sayılı OKK sonrasında AT ile Türkiye arasında Topluluk mevzuatına göre belirlenmiş olan tarım ürünleri ticaretinde ortaya çıkan gelişmelere yer vermektedir.

BABADOĞAN (2000), “Tarım ve Gıda Ürünleri İhracatımızda Karşılaşılan Tarife Dışı Teknik Engeller” adlı Uzmanlık Tezi çalışmasında tarım ve gıda ürünlerine yönelik ortaya çıkan teknik engellerin tarihi gelişimi, çeşitleri ve özellikleri ile ilgili bilgilere yer vermiş, Türkiye’nin yakın geçmişte karşılaştığı teknik engellerden biri olan AB su ürünleri ithalat yasağına da değinmiştir.

ÖZTÜRK (2000), “Avrupa Birliği Kalite Politikası” konulu çalışmasında, AB’nin kalite anlayışı ve standart sistemi konularına ayrıntılı olarak yer vermiştir.

(8)

DPT (2001), “VIII. BYKP çerçevesinde yapılan ÖİK” ve “Alt Komisyon Raporları” mevzuat uyumu ve yapılması gerekli/hedeflenen çalışmalarla ilgili geniş bir kaynak oluşturmaktadır.

KALKAN (2001), “Gıda Sanayi Açısından Avrupa Birliği Mevzuatları ve Türk Gıda Maddelerinin Avrupa Birliği’ne İhracatındaki Durum ve Öneriler” adlı Yüksek Lisans Tez çalışmasında, Türkiye-AB ilişkileri, AB’nde ortak politikalar ve Türk mevzuatının AB mevzuatına uyumu ele alınmış, Türk gıda sanayiinin AB’ne ihracatında karşılaştığı sorunlar ve bu sorunlara ilişkin çözüm önerilerine yer verilmiştir.

GÜNDÜZ (2002), “Tarımda; Güvenli, Kaliteli, Çevreye Duyarlı, Sosyal Sorumluluk Taşıyan Küresel Adil Ticarete Doğru” adlı İhracatı Geliştirme ve Etüt Merkezi (İGEME)’den bakış dergisinde yayınlanan makalesinde gıda güvenliği konusunda ortaya çıkan dünyadaki uygulamalar hakkında özet bilgiler vermiştir.

ERTUĞRUL (2002), “Gündem 2000 Çerçevesinde AB Ortak Tarım Politikasının Yeniden Yapılandırılması ve Türkiye” adlı yayınında, Ortak Tarım Politikası (OTP)’nın yeniden yapılandırılması, yeni katılacak üyelerin OTP’ye uyumu, Türk tarım ürünlerinin OTP’ye uyumu konularına yer vermiştir.

ÜLGER (2003), “Avrupa Birliği’nin ABC’si” adlı yayınında AB’nin kuruluşu, genişlemesi, organları, temel politikaları, hukuk düzeni, Türkiye-AB ilişkileri ve aday ülkelerin sorunları gibi konuları ele almaktadır.

İGEME (2003), “Tehlike Analizi ve Kritik Kontrol Noktaları (HACCP)” yayınında gıda sektörü ile ilgili dış pazar araştırmaları ve raporları, gıda sektörü ve dış ticareti hakkında geniş bilgiler içermesinin yanında dış ticarette karşılaşılan sorunlara değinmektedir.

(9)

3. MATERYAL VE YÖNTEM

3.1. Materyal

Çalışmanın materyalini, ikincil veri kaynakları olan basılı kaynaklar ve istatistikler oluşturmaktadır.

Bu verileri sağlamak amacıyla öncelikle Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM), Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE)’nin verilerinden yararlanılmıştır. Bunlara ilave olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığı (TKB), Türk Standartları Enstitüsü (TSE), İGEME ve AB’nin resmi internet ağında yayınlanan bilgi ve verilerden faydalanılmıştır.

Ayrıca gıda sektöründe faaliyet gösteren çeşitli üretici/ihracatcı firmalardan yazılı ve sözlü olarak bilgi edinilmiştir.

Teknik mevzuat konusunda AB mevzuatı ve Türkiye teknik mevzuatı karşılıklı olarak incelenmiş yayınlanmış tez, konu ile ilgili yayınlar ve makalelerden faydalanılmıştır.

3.2. Yöntem

Tarımsal ürünleri işleyerek değerlendiren ve büyük ölçüde ticari işlem gören mallardan oluşan gıda sanayi; Uluslararası Standart Sanayi Sınıflandırması (ISIC) revize 2’e göre aşağıdaki gibi sınıflandırılmaktadır (Anonim, 2006/a).

(10)

A. Gıda Sanayi

a) Et ve Et Ürünleri Sanayi; kırmızı et, sakatat, et mamülleri (sucuk, salam, pastırma, sosis vb.), kümes hayvanları ve diğerleri,

b) Süt ve Süt Ürünleri Sanayi; işlenmiş içme sütü, yoğurt, beyaz peynir, kaşar peyniri, diğer peynirler, tereyağı, süt tozu ve diğerleri,

c) Meyve-Sebze İşleme Sanayi; dondurulmuş meyve-sebzeler, kurutulmuş meyve-sebzeler, domates salçası, meyve suyu konsantresi, salamura zeytin, kuru incir, çekirdekli ve çekirdeksiz üzüm, kuru kayısı, diğer kurutulmuş meyveler, iç ceviz, ceviz mamülleri, iç fındık, fındık mamülleri, reçel marmelat ve diğerleri,

d) Su Ürünleri Sanayi; balık ve diğer su ürünleri sanayi, balık unu ve yağı. e) Bitkisel Yağ ve Hayvansal Yağ Ürünleri Sanayi; zeytin yağı, prina yağı, bitkisel ham yağlar, margarin, yağlı tohum küspeleri,

f) Un ve Unlu Ürünler Sanayi; pirinç unu, buğday unu, irmik, diğer hububat ve baklagil unları, bulgur, kepek, makarna, ekmek, bisküvi ve diğerleri,

g) Şeker ve Şekerli Mamüller Sanayi; şeker, melas, yaş küspe, helva, lokum, çiklet, şekerlemeler ve diğer şekerli mamüller.

B. Diğer Gıda Sanayi

a) Başka Yerde Sınıflandırılmamış Gıda Sanayi; çay, işlenmiş baharat, glikoz, nişasta vb.

Bu çalışmada, Tokat ili gıda sanayi işletmelerinin üretim, işleme ve dış ticaret düzeylerinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Buna bağlı olarak bir tarım bölgesi olan Tokat ilinde faaliyet gösteren gıda sanayi işletmeleri bu çalışmanın ana kitlesini oluşturmuştur. Bu çalışmada, gıda sanayi olarak sınıflandırma kapsamında olan, hammaddesini tarımdan sağlayan ve işyerinde 5 veya daha fazla işçi çalıştıran işyerleri kapsama alınmıştır.

(11)

Belirtilen kriterleri sağlayan gıda sanayi işletmeleri; Tokat Tarım İl Müdürlüğü Kontrol Şube Müdürlüğü kayıtlarından ve Tokat Ticaret ve Sanayi İl Müdürlüğü kayıtlarından yararlanılarak belirlenmiştir.

Çizelge 3.1’de örnekleme kapsamı, seçimi ve işletme sayıları verilmiştir.

Çizelge 3.1. Örnekleme Kapsamı, Seçimi ve İşletme Sayıları (Anonim, 2006/h)

Yapılan araştırmada, et ve et ürünleri sanayinde 12 adet, süt ve süt ürünleri sanayinde 7 adet, meyve-sebze işleme sanayinde 6 adet, şeker ve şekerli mamüller sanayinde 4 adet ve başka yerde sınıflandırılmamış gıda maddeleri sanayinde 5 adet işletme ile tam sayım yöntemi uygulanmıştır. Un ve unlu mamüller sanayinde ise mevcut 107 adet gıda sanayi işletmesinden; pastacılık alanında 11 adet, pide-simit üretimi alanında 8 adet ve hazır yemek alanında faaliyet gösteren 2 adet gıda sanayi işletmesi ile tam sayım yöntemi uygulanmıştır. Un ve unlu mamüller sanayi kapsamında ekmek üretimi yapan 48 adet ve un üretimi yapan 36 adet işletmede, verilerin sağlıklı bir şekilde elde edilmesi açısından örnekleme yoluna gidilmiş, formül (1) kullanılarak ekmek üretimi yapan 14 adet ve un üretimi yapan 13 adet gıda sanayi işletmesi ile anket çalışması yapılmıştır. Sektörler Toplam işletme sayısı Örneklenen işletme sayısı Örnekleme oranı (%) Et ve Et Ürünleri Sanayi 12 12 100,0 Süt ve Süt Ürünleri Sanayi 7 7 100,0

Meyve ve Sebze Sanayi 6 6 100,0

Un ve Unlu Mamüller Sanayi 107 48 44,33

Şeker ve Şekerli Mamüller Sanayi 4 4 100,0

Başka Yerde Sınıflandırılmamış Gıda Sanayi

5 5 100,0

(12)

Örneklemede işletme sayısı aşağıdaki örnek hacmi formülüyle hesaplanmıştır (Esin ve ark., 2001). n = N t2 . p.q___ (1) d2 N + t2 p.q Bu eşitlikte; n = örnek hacmi N = popülasyon t = Z sayısı (%95’te t= 1,96) p = olayın olma olasılığı (0,5) q = olayın olmama olasılığı (0,5) d = kabul edilen hata oranı (0,0564)

Yapılan bu hesaplama sonucunda görüşülecek toplam işletme sayısı 82 olarak bulunmuştur. Et ve et ürünleri sanayinde 12 adet, süt ve süt ürünleri sanayinde 7 adet, meyve-sebze işleme sanayinde 6 adet, un ve unlu mamüller sanayinde 48 adet, şeker ve şekerli mamüller sanayinde 4 adet, başka yerde sınıflandırılmamış gıda maddeleri sanayinde 5 adet işletme ile anket çalışması yapılmıştır (Çizelge 3.1).

Araştırma ile ilgili veriler toplandıktan sonra değerlendirme işlemine geçilmiştir. Elde edilen verilerin değerlendirilmesinde ortalama, yüzde hesapları ve indeks gibi temel istatistik tekniklerden yararlanılarak tablolaştırılmıştır. Tablolaştırılmış veriler ekonomi prensipleri içinde yorumlanmıştır.

(13)

4. ULUSLARARASI GIDA MEVZUATI

Mevzuat, sözlük anlamıyla “yasal düzenlemeler, yürürlükteki hükümler” demektir. Hukuk kurallarına göre bir otoritenin bir konuda mevzuat oluşturabilmesi için; öncelikle konunun tanımlanması ve sınırlarının belirlenmesi ve bu konuda nasıl bir politika yürütüleceğinin saptanması gerekmektedir. Daha sonra otorite bu konunun yürütülmesi için bir organına görev verir. Ayrıca aykırı halleri ve suç işlenmesi halinde verilecek cezaları belirler (Öztan ve Kahraman, 2005).

Bir organın mevzuat uygulayabilmesi için ise; yine mevzuatla verilmiş bir görevinin, denetleme yapabilecek örgüt ve uzman personelinin, ölçüm ve analiz yapabilecek laboratuvarlarının, alet-ekipmanlarının bulunması, konulan kurallara aykırı hareket edenlere ceza verme ve adliyeye sevk etme yetkisinin bulunması gerekir ve aynı zamanda gıda mevzuatının uygulanabilmesi için görevli personelin gıda eğitimi almış olması gerekmektedir.

Dolayısıyla; gıda mevzuatı ile ilgili uluslararası düzeyde ilk resmi girişim, Birleşmiş Milletler (BM) örgütüne bağlı Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ortaklaşa olarak 1962 yılında kurdukları Codex Alimentarius Komisyonu (CAC)’tır. Codex Alimentarius, Latince bir kelime olup “gıda kanunu”, “gıda kodu” gibi anlamlar ifade etmektedir. Kodeks Komisyonu yukarıdaki uluslararası örgütlere üye olan (Türkiye dahil) yaklaşık 200 ülke temsilcilerinden oluşmaktadır.

CAC’ın amacı, gıda standartları ve yönetmelikleri geliştirerek tüketici sağlığının korunması ve uluslararası gıda ticaretinin kolaylaştırılmasını sağlamaktır. CAC’da üye ülkelerin katılımıyla geliştirilen standartlar, üye ülkeleri tamamen bağlayıcı değildir. üye ülkeler kendi ulusal mevzuatlarını hazırlarken, CAC standartlarını göz önünde bulundururlar (Sayaslan, 2003).

(14)

5. AB GIDA MEVZUATI

AB’de gıda güvenliği yaklaşımı; bilgi toplama ve analizi, bilimsel tavsiyeler, kontrol, kalıntı izleme ve hızlı uyarı sistemi esasına dayanmaktadır. Veri toplama sistemlerinden en üst düzeyde yararlanmak, potansiyel bir tehlikeye karşı anında cevap verebilmek, bilginin devamlı ve günlük yönetimini gerektirmektedir.

AB’de bilimsel bilgi ve veriler ile gıda güvenliğine ilişkin konular, üye ülkelerin kurum ve teşkilatları tarafından bilimsel işbirliği ile karşılanmaktadır. Ancak, bu yeterli olmamaktadır. Bilimsel verilerin toplanmasında Bilimsel Komitelerle işbirliği halinde geliştirilmiş sistemlere ihtiyaç olduğu, ayrıca bilimsel işbirliğinin üçüncü ülkelerle de başlatılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

Toplulukta bilimsel görüşler, şu anda 8 adet sektörel Bilimsel Komite tarafından sağlanmaktadır. Bu komiteler; bilimsel yönetim kurulu, gıdalar için bilimsel komite, hayvan besleme için bilimsel komite, halk sağlığı ile ilgili veteriner kriterleri için bilimsel komite, bitkiler için bilimsel komite, kozmetik ürünler ve dış ürünler için bilimsel komite, tedavi edici ilaçlar için bilimsel komite ve zehirler ve çevre için bilimsel komite olarak sıralanabilir. Bir Bilimsel Yürütme Komitesi, uyumlaştırılmış risk değerlendirme prosedürleri ve örneğin antimikrobiyal dayanıklılık gibi konularda bir koordinasyon çerçevesinde çeşitli tavsiyeler vermektedir.

Bu çerçevede Komisyon yeni bir gıda politikasının oluşturulmasına yönelik olarak 1997 yılında “Yeşil Belge” diye adlandırılan gıda güvenliği ile ilgili öneriler içeren bir doküman yayınlamıştır. Bunu takiben, Yeşil Belge’ye oranla daha kapsamlı ve yeni gıda politikasının oluşturulmasına yönelik öneriler içeren “Beyaz Dokümanı” Kasım 2000 tarihinde yayınlamıştır (Dalga, 2003).

(15)

5.1. AB Gıda Mevzuatı ile İlgili Doküman (Yeşil Belge- Green Paper)

Avrupa Gıda Mevzuatının değiştirilmesine ilişkin ilk adım, Komisyonun 1997 yılında Yeşil Doküman’ı yayımlaması ile atılmıştır. Yeşil Doküman, mevcut mevzuat ve bu mevzuatın geliştirilmesine ilişkin kapsamlı bir tartışma başlatmıştır.

Komisyon bu dönemde, politik seçeneklerden önce Topluluk gıda hukukunun temel amaçlarının belirlenmesi üzerinde durmuş ve tüm gıda zincirini kapsayan düzenleyici bir yaklaşımın kabul edilmesi gerekliliğini ortaya koymuştur. Buna göre şu hedefler belirlenmiştir:

• Halk sağlığı ve tüketici bakımından güvenliği sağlamak, • İç pazarda malların serbest dolaşımını sağlamak,

• Mevzuatın bilimsel gerekçelere dayalı olmasını sağlamak,

• Avrupa Endüstrisinin rekabet edebilirliğini sağlamak ve ihracatı artırmak, • Güvenilir gıda üretimi için HACCP sisteminin kullanmasını yaygınlaştırmak, • Gıda mevzuatının kolay anlaşılır, uygulanabilir ve akılcı olmasını sağlamaktır.

Yeşil Doküman ile, oldukça kapsamlı olan gıda mevzuatının şeffaflık ve tutarlılık bakımından yetersiz olduğu, AB içinde henüz uyumlaştırılmamış alanların ticarette engel teşkil edecek şekilde farklılık göstererek zorluklara yol açtığı ve AB mevzuatının ulusal düzeyde uygulanması ile yürürlüğe konulmasında farklar olduğu ortaya çıkmıştır.

Bu sebeple ulusal ve uluslararası düzeyde alınan kararlarda iç pazarın genel prensiplerini ve malların serbest dolaşımı prensiplerini kısmen karşılayacak kanunlar oluşturulmakta, gıda mevzuatının basitleştirilmesi ve daha rasyonel hale getirilmesi konusu gündeme gelmektedir (Anonim, 2008/a).

(16)

5.2. AB Gıda Güvenliği ile İlgili Doküman (White Paper on Food Safety)

Beyaz Doküman; gıda zincirinde hijyen ile ilgili hükümlerden, hayvan sağlığı, hayvan refahı ve bitki sağlığı önlemlerine kadar gıda güvenliğine ilişkin tüm konuların ilk kez bir arada ele alındığı bir belge olup, AB’nin “çiftlikten sofraya gıda güvenliği” yaklaşımını destekleyici mevzuat reformları ile gıda güvenliğini doğrudan veya dolaylı ilgilendiren pek çok konuya ilişkin önlemleri kapsamaktadır.

Beyaz Doküman’da bilimsel tavsiye verilmesine ilişkin mevcut sistemin artan taleplere cevap vermekte zorlandığı ifade edilmekte, AB’nin gıda güvenliği politikasına güvenin yeniden sağlanması ve halk sağlığını korunmasının geliştirilmesi genel hedefine cevap verebilmek için sorunlara daha hızlı bir şekilde cevap verebilecek güçlendirilmiş sistemlere gerek duyulduğu belirtilmektedir. Bu bakımdan izleme ve takip, hızlı uyarı sistemi, gıda güvenliği araştırması, bilimsel işbirliği, analitik destek ve bilimsel tavsiyenin elde edilmesi gibi alanlarda iyileştirmeler yapılması öngörülmüştür.

Beyaz Doküman’da esas prensip, kapsamlı ve entegre bir yaklaşım üzerine gıda güvenliğinin yerleştirilmesidir. Yani, üye ülkeler arasındaki düzenlemeler, AB karar-alma süreçleri ve gıda politikasının tüm safhalarını kapsamaktadır.

Bu karar alma sürecinde, insan sağlığının korunması, hayvan sağlığı, sürdürülebilir tarım, tüketici beklentileri, ürün özellikleri ve üretim metotları gibi faktörleri de dikkate alınmaktadır.

Beyaz Doküman ile teklif edilen en önemli konulardan birisi de bağımsız bir Avrupa Gıda Otoritesi’nin kurulmasıdır. Beyaz Doküman’da, söz konusu otoritenin yeni zorlukların gereklerine hızlı yanıt verebilmek, tüm ilgili taraflar için tek bir kontakt nokta oluşturmak, gıda güvenliği ile ilgili önemli gelişmelere ilişkin olarak tüketicilere tavsiyelerde bulunmak ve rehberlik etmek faaliyetlerinde bulunmak amacıyla kurulacağı ifade edilmektedir (Anonim, 2008/b).

(17)

5.3. AB Gıda Güvenliği Yönetim Sistemleri

5.3.1. HACCP ve GMP

HACCP, gıdanın üretimden tüketiciye ulaşıncaya kadar olan her aşamada ortaya çıkabilecek biyolojik (küf, bakteri vb.), kimyasal (ilaç kalıntıları vb.) ve fiziksel tehlikelerin (cam/metal parçaları vb.) kontrolü ve bu risklerin ortadan kaldırılmasını amaçlayan sistematik bir yaklaşım tarzıdır. HACCP sistemi, yaş meyve ve sebze sektörü dahil olmak üzere gıda işleyen, paketleyen, taşıyan ve dağıtan tüm sektörlere uygulanmaktadır.

HACCP Sistemi, kalite kontrol sisteminin tümü ya da sistemin tümünü yöneten bir araç değildir. Aynı zamanda gıda güvenliği garantisi de vermemektedir.

HACCP sisteminin başarılı bir şekilde uygulanabilmesi için, çalışmaların tedarikçiden yani üreticiden başlayarak ürünün tüketiciye ulaştığı satış noktasında bitmesi hedeflenmektedir. Bu nedenle, HACCP sistemi ISO 9001:2000 Kalite Yönetim Standardı ile entegre edilebildiği gibi İyi Üretim Uygulamaları (GMP)’da sistemin en önemli destekleyicisi konumundadır.

GMP, gıda güvenliğini sağlayan tüm hijyenik uygulamalar, bunların prosedürleri ve kayıtlarını kapsayan uluslararası geçerliliği olan bir uygulamadır. GMP, işletmelerin sahip olması gereken temel özellikleri tanımlamaktadır. Üretim ortamı ve çevre, süreçler ve ekipmanlar, hammadde ve personel olmak üzere 4 ana konunun ürün kalitesi ve güvenliği açısından etkileri tanımlanarak, tüm riskler kontrol altına alınmaya çalışılmaktadır.

Bir işletmede HACCP uygulamalarına başlayabilmek ve başarılı olabilmek için GMP’nin HACCP ile birlikte yürütülmesi gerekmektedir. Aksi takdirde HACCP programında kritik kontrol noktaları gereğinden fazla olabilecek ve programı uygulama zorluğu doğacaktır.

(18)

HACCP sisteminin en önemli avantajı güvenli gıda üretimi olup, diğer avantajları ise şu şekilde sıralanabilir;

• Ürünün güvenlik problemlerini önler, • Olası tehlikeleri önceden haber verir, • Kritik noktalardaki kaynaklara odaklanır,

• Gıda güvenliği kontrolleri mantığının daha iyi anlaşılmasını sağlar, • Son ürün analizinin önemini azaltabilir,

• Gıda işletmelerinin tümüne uygulanabilir, • Gıda zincirinin her aşamasında kullanılabilir,

• Gıda zinciri güvenirliliği ile tüketicinin gıdaya olan güvenini artırır, • Geleneksel analiz ve kontrol sistemlerinden daha etkilidir,

• Etkin bir kontrol mekanizması geliştirmeye sistematik olarak yaklaşmaktadır, • Ticareti kolaylaştırır (İgeme, 2003).

Güvenli gıda ürünleri üretimi, HACCP sisteminin somut bir önkoşul program altyapısı üzerine kurulmasını gerektirmektedir. Önkoşul programlar (GMP vb.), güvenli ve sağlık için zararlı olmayan gıda üretmek için gerekli olan temel, çevresel ve işlemsel koşulları sağlamaktadır. Bu önkoşul programlar;

• Kuruluşun yerinin sıhhi dizayn prensiplerine göre belirlenmesi,

• Tüm gıda bileşenleri, ürünler ve ambalajlama maddeleri için yazılı özelliklerin olması,

• Tüm çalışanlar ve üretim alanına girenlerin kişisel hijyen kurallarına uymaları, • Fabrikada gıdayla ilgili olmayan kimyasal maddelerin uygun kullanımının sağlanması için belgelenmiş prosedürlerin kullanılması,

• Hammaddelerin alınması, depolanması ve dağıtımının çevresel faktörlerin ve sağlık koşulları dikkate alınarak kontrol altında tutulması gibi konuları kapsamakta, fakat bunlarla sınırlı kalmamaktadır (Gündüz, 2002).

(19)

HACCP yaklaşımı yedi temel prensipten oluşmaktadır. Bu prensipler:

1. Tehlike Analizi: Gıdalarda, etkin olarak kontrol edilmediğinde zarar ve hastalıklara neden olan tehlikelerin bir listesinin çıkarılmasıdır.

2. Kritik Kontrol Noktalarının Saptanması: Kontrolün uygulanabileceği ve bir gıda güvenliği tehlikesinin önlenebileceği basamak olarak tanımlanmaktadır.

3. Kritik Limitlerin Bulunması: Sıcaklık, zaman, fiziksel boyut, rutubet, nem seviyesi, su aktivitesi, ph, titre edilebilir asitlik, tuz konsantrasyonu, mevcut klor, viskozite, koruyucular, aroma ve görünüm gibi kritik limitlerin tespit edilmesidir.

4. Denetleme Prosedürlerinin Saptanması: Kritik Kontrol Noktasının kontrol altında olup olmadığını saptamak için kullanılacak yanlışsız doküman elde edebilmek için yapılan, planlanmış gözlemler ve ölçümler dizisi olarak tanımlanmaktadır.

5. Düzeltici Faaliyetlerin Belirlenmesi: Düzeltici faaliyetlerin önemli bir amacı, tehlikeli olabilecek gıdaların tüketiciye ulaşmasını önlemek olarak belirtilmektedir.

6. Doğrulama Prosedürlerinin Saptanması: Doğrulama prosedürleri, denetlemenin dışında, HACCP planının geçerliliğini ve sistemin plana göre çalışıp çalışmadığını belirleyen faaliyetlerdir.

7. Kayıt Tutulması ve Belgeleme İşlemlerinin Belirlenmesi: HACCP sisteminin gereklerinden olan dökümantasyon için etkili bir kayıt sisteminin geliştirilmesidir (Anonim, 2006/b).

(20)

5.3.2. ISO 9001:2000 Kalite Yönetim Sistemi Standardı

Her sektördeki yeni arayışlar tarımsal kesim için de geçerlidir. Günümüzde gelişmeye bağlı olarak insanlar isteklerinin daha çok dikkate alınmasını önemsemişlerdir. Eskiden tarımsal ürün miktarının artırılması önemli iken artık üretimin kalitesi ve bu kaliteyi kurmada kullanılan sistemin geliştirilmesine yönelik hususlar ön plana çıkmaya başlamıştır.

Bu konuda ülkeler arasındaki sınırların kaldırılması yani globalleşmenin büyük etkisi olmaktadır. Globalleşme beraberinde rekabeti getirmekte ve rekabet edebilmek için de çeşitli yöntemlerden yararlanılmaktadır. Bunlardan biri de “kalite güvence sistemi”dir.

Kalite güvence sisteminin temelindeki ana unsur; tüm gıda ve tarım ürünlerinde, üretimin her aşamasında talimatlar, görev ve sorumlulukların tanımlamaları vb. belgelemeler, çalışanların eğitilmesi ve kalite konusunda bilinçlendirilmesi ile kalitenin planlanan düzeyde en az girdi ile yapılmasıdır. Bu unsura ek olarak tarımsal üretim sonucu elde edilen üründen yararlanan müşterilerin gereksinimlerinin de ele alınmasını zorunlu hale getirmektedir.

Artık tüm işletmelerde olduğu gibi gıda işletmelerinde de kalite güvence sistemleri bir işletmenin tümünü kapsayan bir hedef olarak ele alınmaktadır. Sistemin verimli çalışması için tüm aşamalarda akış şemaları oluşturulmaktadır.

1987 yılında Uluslararası Kalite Yönetim Standardı (ISO) tarafından uygulamaya konulan ISO 9000 serisi standartlar ile uluslararası platformda geçerli kalite güvence sistemleri oluşturulması hedeflenmiştir.

Fakat ülkelerde benzer teknolojiler için geliştirilen farklı standartlar zaman zaman “ticaret için teknik engel” olarak kullanılmaktadır. ISO, ISO 9000 kalite yönetim standartları ve diğer ürün standartları gibi uluslararası kabul görmüş standartlar hazırlayarak ticaretin önündeki teknik engelleri ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır.

(21)

Standart hazırlama alanının öncüsü olarak kabul edilen ISO, bu yaklaşımla dünyada ticaret ve sanayinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için uluslararası bir örgüt olarak hizmetlerini sürdürmektedir.

ISO 9000 kalite sistemi, bir şirketin tüketici odaklı, tüm çalışanlarını kapsayan ve sürekli gelişme gerektiren bir Toplam Kalite Yönetimi (TKY) kültürü oluşturabilmesi için sağlam bir temel sunarken, gelişmekte olan ülkelerdeki girişimciler için, önce organizasyonel istikrarı sağlamaya yönelik olarak ISO 9000 sistemi formunda bir formal kalite çerçevesi kurulması ve böylece kalitedeki tutarlılığın sağlanmasına yardımcı olmayı hedeflemektedir.

ISO 9001 standardı ise ISO tarafından uluslararası standart olarak yayınlanan ve halen AB ile birlikte bir çok ülkede “Belgelendirme Modeli” olarak uygulanmakta olan bir uluslararası Kalite Yönetim Standardıdır.

ISO, dünya genelinde ulusal standardizasyon kuruluşlarının oluşturduğu bir birlik olarak her tür standardizasyonu kapsamaktadır ve uluslararası düzeyde, dünyanın devlet güdümünde olmayan en büyük gönüllü endüstriyel ve teknik birliğini oluşturmaktadır. ISO’nun teknik çalışmaları, Uluslararası Standartlar veya Kılavuzlar formunda belirli aralıklarla yayınlanmaktadır.

HACCP ve ISO 9001 sistemleri istenilen kalite ve güvenirliliğe ulaşmak için oluşturulmuş sistemlerdir. Her iki sistemde problemler belirlenip, önlemler getirilmekte ve üretimdeki herkese belirli sorumluluklar verilmektedir. Her iki sistemde de laboratuar akreditasyonu ve kalibrasyonu yapılmış ekipman kullanımı, personelin eğitimi ve iyi bir kayıt ve dokümantasyon başarıda önemli faktörlerdir. Genel hatları ile ISO 9001, kalite güvence sistemlerinin birbiri ile bağlantısını sağlamaktadır. Kalite güvence sistemlerinin gıda kaynaklı hastalıklar ve riskler ile ilgili emniyet hususlarını ise HACCP sağlamaktadır (Anonim, 2006/c).

(22)

5.3.3. ISO 14001 Çevre Yönetim Sistem Standardı

ISO 14000’in hazırlanması ile ilgili temeller 3-14 Haziran 1992 tarihlerinde Rio’da yapılan Dünya Zirvesinde alınan kararlara ve Rio Sözleşmesi’nde yer alan 27 prensibe dayanmaktadır. İlk standart 1996 yılı Eylül ayında ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi olarak resmen yayınlanmıştır.

İşletmelerin üretimlerinin çevre üzerindeki etkilerini kontrol altına alabilmeleri için gerekli yapıyı sağlayan ISO 14000 serisi ile firmaların çevresel performanslarını yükseltmelerine yardımcı olunması amaçlanmaktadır (Anonim, 2006/d).

ISO 14000’i standartlar serisi olarak tanımlamak doğru değildir. Bu seri içinde sadece ISO 14001 belgelendirilebilir bir standarttır, diğerleri ise rehber niteliğindedir ve ISO 14001 her türden (tarım ve gıda sanayi dahil), her büyüklükteki işletme için uygulanabilmektedir. ISO 14001 uygulayabilen kuruluşlar, Çevre Yönetim Standardı (ÇYS) uygulayan bu sistemi geliştiren ve sürdüren, kendi çevre politikasına uymayı taahhüt eden, ÇYS’ni bir kuruluşa tescil ettirmek ve bu konuda sertifika almak isteyen, kendi isteği ile bu standarda uyma konusunda kararlı olan ve bunu beyan eden her boyut ve tipteki organizasyona uygulanabilmektedir.

ISO 14001, zorunlu bir uygulama değildir, bununla birlikte firmaların çevresel performansları ile ilgili olarak müşterilerin talep ve beklentileri sürekli bir artış göstermektedir. Bu nedenle bir pazarlama aracı olarak kullanılabilmektedir. Uluslararası ticarette, ithalatçı firmalar ISO 14001’in ithal edecekleri ürünleri üreten firmalarda bulunmasını zaman zaman zorunlu kılabilmektedirler, bu da ihracatçı ülke açısından teknik bir engel olarak görebilmektedir.

ISO 14001 belgelendirmesinin faydaları; çevreyi korumak, eşit rekabet ortamı, yasalara uygunluğu gösterme, etkili yönetim sisteminin kurulması, halkla ilişkilerde gelişme, uluslararası standart dil olarak sıralanabilir (Anonim, 2006/e).

(23)

5.3.4. SA 8000 Sosyal Sorumluluk Standardı

Sosyal Sorumluluk Standardı (SA 8000), Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) önerilerini ve BM’in geleneklerini temel alarak insan ve çocuk haklarına açıklık getirmektedir. Bu standardın amacı, gelişmekte olan ülkelerde üretim koşullarının iyileştirilmesini sağlamaktır.

SA 8000 standardının açıklık getirdiği konular aşağıda özet olarak verilmektedir:

1. Çocuk İşçi: 15 yaşın altında (ILO Konvansiyonu kapsamında 138 gelişmekte olan ülkeler hariç tutulmakta ve minimum 14 yaştır) çalışan işçi bulundurulmayacaktır.

2. Zorla Çalıştırma: Senet borcu olan ya da suçlu olan işçi zorla çalıştırılamaz.

3. Çalışanların Sağlığı ve Güvenliği: Güvenli ve sağlıklı çalışma ortamı yaratılmalı, sağlık ve güvenlik eğitimi verilmeli ve düzenli personel hijyeni sağlanmalıdır.

4. Toplu İş Sözleşmesi, Ücretler ve Özlük Hakları: Kanunun bu özgürlükleri yasakladığı yerde, sözleşme yapma ve dernek kurmayı kolaylaştıran toplu iş sözleşmelerine, özlük haklarına ve sendikalara katılımlara saygı göstermelidir.

5. Ayrımcılık: Din, ırk, köken, sakatlık, cinsiyet vb. ayrımcılıklar yapılmamalıdır.

6. Disiplin Uygulamaları: Fiziksel şiddet ya da psikolojik baskı ve bedensel cezalandırma yapılmamalıdır.

7. Çalışma Saatleri: Yerel yasaya uyumlu olmalıdır. Haftanın bir günü hariç, haftada 48 saatten daha fazla çalıştırılmamalıdır. Prim sistemi kullanılarak, toplu sözleşmenin bir parçası olarak fazla mesai yaptırılabilir, fakat haftada 12 saati aşmamalıdır.

(24)

8. Tazminat: Disiplinle ilgili kesintiler olmaksızın, haftada standart bir çalışma için ödenen ücret yasal ve sınai standartlarında olmalı ve işçi ve ailelerinin temel ihtiyaçları için yeterli olmalıdır.

9. Yönetim Sistemleri: Firmaların sosyal performans için yönetim sistemi geliştirmek girişiminde bulunmaları gerekmektedir (Anonim, 2006/f).

SA 8000, sosyal sorumluluk politikalarına, yöntemlerine ve uygulamalarına uygunluğun gösterilmesi amacıyla Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nin Ekonomik Öncelikler Akreditasyon Acentası Konseyi (CEPAA) tarafından hazırlanmıştır. Tüm dünyada en bilinen ve en yaygın olarak kullanılan bu sosyal standart, zorunlu uygulama olmamakla beraber alıcılar tarafından talep edilebilen ve üretici/ihracatçı firmanın seçilmesine neden olan bir uygulama haline gelmiştir.

Amacı, ürün ve hizmetlerin etik ve sosyal değerler taşımasını garanti etmek olan bu standart, tarımsal sanayi de dahil her ölçekteki tüm sanayilere ve kurumlara uygulanabilmektedir.

SA 8000, ürün alım aşamasındaki karar sürecinde tedarik zincirindeki müşteriler ve tüketicilere ürünün üretiminde sosyal sorumlulukların yerine getirildiğini ve firmaların sosyal performans için yönetim sistemi geliştirme girişiminde bulunduklarını göstermektedir. SA 8000 sertifikası sadece ürün performansı değil aynı zamanda üretici firmanın performansını da göstermektedir.

SA 8000 standardına sahip olmak isteyen işletmelerin diğer uluslararası belgelerin temininde olduğu gibi sertifikasyon kuruluşları tarafından belgelendirilmeleri gerekmektedir (Dalga, 2003).

(25)

5.4. Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA)

Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi’nin tanımı Beyaz Dokümanda yer aldıktan sonra, Avrupa Komisyonu tarafından 28 Ocak 2002 tarihinde yayınlanan 178 numaralı “Gıda Yasasının genel prensip ve gerekleri ile EFSA’nın kuruluşuna dair komisyon teklifi” EFSA’nın yasal çerçevesini çizmektedir. Teklifte EFSA’nın 1 Ocak 2002 tarihinden itibaren çalışmalarına başlayacağı belirtilmiştir. Teklif 1 Şubat 2002 tarihinde Komisyon’un O.J. L.031 numaralı Resmi Gazetesinde yayınlanarak yürürlüğe girmiş ve düzenleme halini almıştır.

Düzenlemede; ithal ve ihraç edilen gıda ve hayvan yemlerinin üye ülkelerin kendi aralarında ve üçüncü ülkelerle yaptıkları ticarette gıda yasalarının konuyla ilgili hükme bağlanan gereklerine uyması gerektiği maddesi, firmaların oto-kontrol sistemi içerisinde olması gerekliliklerinin hükme bağlandığı maddeleri için 1 Ocak 2005 tarihine kadar uygulamalara başlanması gerektiği belirtilmiştir.

Bu kapsamda, EFSA’nın görevleri aşağıdaki şekilde sıralanmaktadır:

• Her alanda bilimsel ve teknik destek sağlamak,

• Bilimsel ve teknik veri toplamak, bu verileri karşılaştırmak ve özetlemek, • Bilgisayar ağı kurmak ve bu organizasyonların çalışmalarından sorumlu olmak, • “Hızlı Uyarı Sistemi” çalışmalarından sorumlu olmak,

• Halkın hızlı, güvenilir, objektif ve anlaşılabilir bilgilere ulaşmasını sağlamak, • Kendi sonuçlarını ve yönlendirmelerini açıklamak (Dalga, 2003).

EFSA 4 ana organizasyon biriminden oluşmaktadır.

1- İdare Heyeti 2- Öneri Komitesi 3- Sorumlu Yönetici

(26)

-İdare Heyeti; Komisyon tarafından atanan 14 kişiden oluşmakta ve Otorite’nin yönergelerde belirtildiği gibi görevini tam olarak yapıp yapmadığını denetlemektedir.

-Öneri Komitesi, AB’ne üye ülkelerden, her biri kendi konusunda uzman olan temsilcilerden oluşur ve komitenin Başkanlığı Sorumlu Yönetici tarafından yerine getirilir. Öneri Komitesinde oluşturulan üye ülke birimleri arasında etkili bir iletişim sağlamak açısından yakın ilişki esastır.

-İdare Heyetinden 5 yıl süreyle Komisyon teklifi ile atanan Sorumlu Yönetici Otorite’nin yasal temsilcisi ve otoritenin tüm finansal harcamalarını ve tüm aktivitelerini idare heyetine bildirmekten sorumlu kişidir.

-Bilimsel Komite ve Paneller Otorite’ye bilimsel çalışmalarla destek vermekle yükümlüdür.

EFSA doğrudan halka sorumlu olacak ve erken uyarı sistemi onun kontrolü altında olacaktır. Gıda güvenliği açısından acil bir durum ortaya çıktığı zaman, ilgili bilgiyi analiz etmesi, Komisyona ve üye ülkelere dağıtması ve en iyi bilimsel tavsiyeyi almada gerekli bilimsel kaynakları harekete geçirmesi EFSA tarafından yapılacaktır. Otoritenin, krize en hızlı ve en etkin şekilde cevap vermesi ve AB’nin duyarlılığını ortaya koymada anahtar rol üstlenmesi planlanmaktadır. Böylece olası krizlerin Avrupa çapında ele alınması, planlama yapılması ve çözümünün bulunması sağlanacaktır. Ayrıca sorunlarla aktif olarak uğraşıldığı da tüketicilere gösterilebilecektir.

Dolayısıyla; EFSA’nın esas amacı, gıda güvenliğini sağlayarak tüketici sağlığının korunmasına katkıda bulunmaktır. Otoritenin görevinde başarılı olması bağımsızlık ve şeffaflık gibi ana kuralların yerine getirilmesine bağlı kılınmıştır. Bu nedenle Otoritenin, bilimsel olarak yönlendirilmesi, endüstriyel ve politik konularda bağımsız olması, halk incelemesine açık olması, bilimsel yönden etkili olması, ulusal düzeydeki bilimsel kuruluşlarla yakın işbirliği içerisinde çalışması hedeflenmiştir (Anonim, 2006/g).

(27)

5.5. Hızlı Uyarı Sistemi (Rapid Alert System)

Avrupa Komisyonu, EFSA’nın kurulması ile birlikte “Hızlı Uyarı Sistemi” adı altında bir sistemi de oluşturmuştur.

Hızlı uyarı sisteminin çalışmasından başta EFSA olmak üzere, üye ülkeler ve Avrupa Komisyonu sorumludur. Üye ülkeler, Komisyon ve EFSA seçilmiş bir iletişim noktası belirleyerek, kurulacak iletişim ağının bir üyesi olacaklardır. Hızlı Uyarı Sistemi; üye ülkeleri bilgilendirmek amacıyla Avrupa Komisyonu tarafından işletilecek, ancak çalışmaların sorumluluğu EFSA’ya ait olacaktır.

Hızlı uyarı Sistemi’nin amacı; gıda güvenliği açısından ortaya çıkabilecek olan potansiyel ve tüm tehlikelere karşı tüketiciyi korumakla birlikte üye ülkeler ve Komisyon arasında bu konuda hızlı bir bilgi alışverişini sağlamaktır.

Hızlı Uyarı Sistemi ile iki şekilde bildirim yapılabilmektedir. Bunlar:

1. Uyarı Bildirimleri

2. Bilgilendirme Amaçlı Bildirim

Komisyonun ilgili birimleri üye ülkeleri uyarmadan önce, durumla ilgili elde edilen bilgilerin ciddiliğini değerlendirecek ve bu ciddiliğe uygun olan bir uyarı tanımlaması yapacaklardır.

Örneğin; bir gıda tüketiciler açısından genel veya potansiyel bir risk içeriyorsa uyarı yapılacaktır. Bu risk, depolama veya satış sürecinde diğer gıdalarla olası bir çapraz buluşma riski veya gıda güvenirliliğini etkileyen bir gıda problemi olabilir. Böylece uluslararası platformda AB Hızlı Uyarı Sistemi ile firmaların daha hızlı kontrolü ve denetimini sağlamış olacaktır (Dalga, 2003).

(28)

5.6. Gıda ve Veteriner Ofisi (FVO)

Topluluk gıda, veterinerlik ve bitki sağlığı mevzuatının uygulanması sorumluluğu üye devletlere aittir. Komisyon, XXIV. Genel Müdürlük bünyesindeki kontrol servisleri aracılığıyla, üye devletlerin bu konudaki sorumluluklarının ne şekilde yerine getirdiklerini izlemektedir. Bu kontrol servisleri, FVO ve bir gıda kontrol bölümünden oluşmaktadır. FVO’nun birincil görevi Topluluğun yürürlüğe giren gıda güvenliği, hayvan sağlığı, bitki yaşam ve hayvan refahı kanunlarını kurallara uygun bir şekilde yürütülmesini sağlamaktır.

FVO’nun diğer görevleri ise;

• Gıda güvenliği ve kalitesi, veteriner ve bitki sağlığı sektöründe etkili kontrol sistemlerini tanıtmak,

• AB’ne ihracat yapan üçüncü ülkeler ile AB ülkelerinin, veterinerlik ve bitki sağlığı, gıda güvenliği ve kalite gereklerinin uygun olup olmadığını tespit etmek,

• AB’nin gıda güvenliği ve kalitesi, veterinerlik ve bitki sağlığı politikalarını geliştirmesinde yardımcı olmak,

• Değerlendirme sonuçları hakkında bilgi vermektir (Dalga, 2003).

FVO’nun temel faaliyet alanı; üçüncü ülkelerde ve üye ülkelerde denetimlerini tamamlamak ve bunun yanında yetkili otoriteler tarafından yürürlüğe koyulan AB yasalarının doğruluğunu ispat etmektir. Denetim bulguları, tavsiyeler ve sonuçlar ile birlikte denetim raporlarına yazılmaktadır. Denetleme raporları AB’nin resmi internet sayfasında halka açık bir şekilde yayınlanmaktadır.

FVO, AB’ne aday ülkeleri Nisan 2001-Mart 2002 tarihleri arasında ziyaret ederek, aday ülkelerin gıda mevzuatı uyumuna ilişkin hazırlıkları hakkında genel değerlendirmelerde bulunmuştur. Aday ülkelerin üyelikten önce AB’nin gıda güvenliği standartlarına ulaşıp ulaşamayacakları henüz bilinmemekle birlikte, AB’nin oluşturduğu standartlar konusunda taviz vermeyeceğinin açık olduğu ifade edilmektedir (Yıldız, 2002).

(29)

5.7. EUREPGAP Protokolü

Uluslararası alanda kabul edilen bir tarımsal üretim standardı olan EUREPGAP, meyve ve sebze yetiştiriciliği faaliyetinde standart uygulama ve disiplinleri belirten bir protokoldür. Avrupa Perakendeciler Ürün Çalışma Grubu (EUREP) tarafından 1997 yılında ortaya konan protokol İyi Tarım Uygulamaları (GAP) esaslarını tanımlamaktadır (Anonim, 2008/c)

EUREPGAP Protokolü’nün organizasyon yapısı 5 ana birimden oluşmaktadır. Protokolün organizasyon yapısı Şekil 5.1’de verilmiştir.

Şekil 5.1. EUREPGAP Protokolü Organizasyon Yapısı (Anonim, 2008/d) Yönetim Kurulu

Başkanı

Konsey

Teknik Standart Komitesi

Standartlar & Genel Düzenlemeler

(30)

Teknik Standartlar Komitesi (TSC) tarafından hazırlanan, EUREPGAP Protokolü, bahçe ürünleri ile ilgili olarak kayıt tutma, türler ve anaçlar, yetiştiricilik yapılan alanın tarihçesi ve idaresi, toprak ve yetiştirme yöntemi, gübre kullanımı, sulama, bitki koruma, hasat, hasat sonrası uygulamalar, atık ve kirlilik yönetimi, yeniden işleme ve yeniden kullanma, işçi sağlığı-güvenliği ve hakları ile çevreyle ilgili konuları kapsamakta ve minimum standartları açıklamaktadır. Açıklanan bu minimum standartlar arasında zorunlu ve tavsiye niteliğinde olan uygulamalar bulunmaktadır.

Ayrıca EUREPGAP, HACCP’in kullanılmasını da teşvik etmekte ve prensiplerini desteklemektedir.

EUREPGAP’a perakendeciler, firmalar ve dernekler üye olabilmektedirler. Bunların, EUREPGAP kriterleri itibariyle onay alabilmeleri için ise;

• Sertifika kuruluşu tarafından başarılı bir denetleme geçirmesi, • Projelerin, TCS taleplerine göre başarılı bir şekilde karşılaştırılması,

• Sertifikasyon kuruluşunun EUREPGAP faaliyet alanı ile ilgili olarak EN 45011/ISO guide akreditasyonuna sahip olması gerekmektedir (Gündüz, 2002).

Sonuç olarak; AB’de gıda mevzuatı ile ilgili gelişen bu uygulamalar, Avrupalı tüketicilerin güvenli, kaliteli, besleyici değeri yüksek ve çeşitli gıda arzı yönündeki taleplerini karşılayacak yeni bir gıda politikasının temellerini atmaktadırlar. Aynı zamanda uluslararası ticarette birer teknik engel olarak gıda ihracatçısı ülkelerin karşısına çıkmaktadırlar.

(31)

6. AB’YE UYUM SÜRECİNDE TÜRK GIDA MEVZUATI, KARŞILAŞTIRILMASI VE SORUNLARI

6.1. Türkiye’de Gıda Mevzuatının Tarihçesi

Gıda mevzuatının yer aldığı ilk bulgu, Anadolu’da Hitit devrine ait bir sütunda yer almaktadır. Bundan yaklaşık 3500 yıl öncesine ait olan bu sütunda, “Komşunun etini zehirleme” yani zehirli yiyecek satma “Komşunu aldatma” yazılmaktaydı.

Başlangıçta kadılar, ihtisap ağaları ve kul oğlanlarının yer aldığı İhtisap Teşkilatı vasıtası ile ve aykırı davranışlara karşı cerime uygulanarak yürütülen bu hizmetler, daha sonra artan nüfus yoğunluğunun gereksinimini karşılamak üzere, giderek Şehir emaneti ve belediyeler şeklinde organize edilmiştir.

Ancak bu mevzuatın devlet yetkisinde olması gerekli olduğundan cumhuriyet dönemi ile birlikte, 1930 yılında yürürlüğe konan 1593 sayılı “Umumi Hıfzısıhha Kanunu”, gıda mevzuatının hazırlanması ile buna göre yapılacak kontroller için yetkili merci olarak Sağlık Bakanlığını görevlendirmiş ve 1580 sayılı “Belediye Kanunu” nda, nüfusu 10000 den fazla olan belediyelerin mevcut mevzuata göre Sağlık Bakanlığı sorumluluğunda olmak üzere, belediyelerin gıda kontrolü yapabilecekleri hükme bağlanmıştır. Bu nedenle bir yandan kimi belediyelerin bünyesinde Sağlık, Veteriner, Küşat ve Zabita Müdürlükleri gibi birimler oluşturulurken, diğer yandan da bu hizmetler için önemli miktarda ödenekler ayrılmıştır.

Bu arada 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu gereği, önce 1942 yılında “Gıda Nizamnamesi” daha sonra da 1952 yılında “Gıda Maddeleri Tüzüğü” (GMT) yürürlüğe konulmuştur. Gıda maddeleri ile umumi sağlığı ilgilendiren eşya ve levazımın özel vasıflarını gösteren GMT, kapsamında yer alan tüm maddelerin taşıyacağı niteliklere ve bunların hangi koşullarda bozulmuş, taklit veya tağşiş edilmiş sayılacağına dair hükümleri içermektedir (Kayahan ve ark., 2004).

(32)

6.2. Türk Gıda Mevzuatının Esasları

Son yıllarda Türkiye’deki mevcut gıda sisteminin daha etkin bir hale getirilmesi amacıyla yeni bir gıda mevzuatı oluşturmaya yönelinmiştir. Bunun sonucu olarak ülkede etkin bir gıda sistemi yerleştirme çabaları ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte, DTÖ, SPS hükümleri gerekliliklerini yerine getirmek ve aynı zamanda AB ile Gümrük Birliği çalışmaları önem kazanmıştır. Bu çerçevede ülke şartları da göz önünde bulundurularak, CAC, AB, FAO gibi uluslararası kuruluşların uygulamaları ve ilgili mevzuat incelenerek temel bir yasa çalışması yapılmıştır. Bunu müteakip, 1995 yılında 560 sayılı “Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair” Kanun Hükmünde Kararname çıkarılmıştır.

560 sayılı KHK, çerçeve bir kararname olup gıda zincirinin tüm aşamalarında gıda üretiminden tüketimine kadar uygulanmakta, 560 sayılı KHK hükümlerine aykırılık tespit edilmesi durumunda ise 4128 sayılı Kanunla değişik 18. madde gereği cezai müeyyideler uygulanmaktadır.

560 sayılı KHK hükümlerine göre gıda ile ilgili görev ve yetkiler Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı’na verilmiştir. Buna göre, gıda maddelerinin üretim, ithalat ve ihracat aşamalarındaki kontrolü, yurtiçinde üretilen tüm gıda maddelerine “gıda sicili” ve “üretim izni” verilmesi, et kesim haneleri ve işleme tesislerinin “çalışma izinleri” ve denetimleri Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yetkisinde yürütülmektedir (Emiroğlu, 1998).

Sağlık Bakanlığı ise 10 Temmuz 1996 tarih ve 22692 sayılı Gıda Üretim ve Satış Yerleri Hakkında Yönetmelik kapsamında, gıda maddelerinin üretildiği işyerlerine “işyeri sicil numarası” ve “çalışma izni” verilmesi ve bununla ilgili denetimler, aynı zamanda gıda maddesi satan işyerlerinin denetimlerinden sorumludur. Ayrıca, 18.10.1997 tarih ve 23144 sayılı “Doğal Kaynak Maden ve İçme Suları ile Tıbbi Suların İstihsali, Ambalajlanması ve Satışı Hakkında Yönetmelik” kapsamında, doğal kaynak suları ve maden sularının üretim ve satış esasları ile ilgili kontrolleri yürütmektedir (Halaç, 2002).

(33)

6.3. Türkiye’de Gıda Mevzuatı

Türkiye’de yakın zamana kadar, bilimsel ve teknolojik ilerlemelerden yoksun bir gıda mevzuatı, etkin olamayan bir şekilde çeşitli organizasyonlar tarafından uygulanmaktaydı. Gıda kontrol hizmetleri, gıda güvenliğinin denetimi kontrollerine ilişkin yasalar ve bu yasalar ile yetkili çeşitli kamu kurum ve kuruluşlar tarafından yürütülmekteydi.

Gıda Mevzuatının bu denli karmaşık bir şekilde uygulanması pek çok soruna neden olmakta ve aynı zamanda bilimsel ve teknolojik gelişmelere uygun yaklaşımlara izin vermemekteydi. Bu nedenle Türkiye’deki mevcut gıda sistemini daha etkin hale getirmek üzere yeni bir gıda mevzuatı ve etkin bir gıda sistemi yerleştirme çabaları ortaya çıkmıştır.

Bu çerçevede, ülke şartları da göz önünde bulundurularak, CAC, AB ve ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) yasal düzenlemeleri ile FAO ve WHO gibi uluslararası kuruluşların çalışmaları ve tavsiye kararları incelenerek 28 Haziran 1995 tarihinde 560 sayılı “Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair” Kanun Hükmünde Kararname (KHK) yürürlüğe girmiştir.

560 sayılı kararname ile gıda hizmetlerindeki kargaşa önlenmiş, gıda üretimi yapan işletmelerin ruhsatlandırma yetkisi ve tüm gıda denetim hizmetleri Sağlık Bakanlığı’na bırakılmıştır. Çerçeve niteliğindeki bu kararnameye dayanılarak Sağlık Bakanlığı’nın koordinatörlüğünde Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği; Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Yönetmelik; İçilebilir Nitelikli Suların Üretimi, Ambalajlanması, Tüketimi ve Denetlenmesi Hakkında Yönetmelik gibi yönetmelikler yürürlüğe konmuş ve düzenli denetimlere başlamıştır. Ancak 05.06.2004 Tarih ve 25483 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5179 Sayılı Yasa ile gıda alanındaki tüm denetim yetkisi Sağlık Bakanlığı’ndan alınarak, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na aktarılmıştır. 5216 Sayılı Büyükşehir Belediye Yasası ile de gıda maddeleri üretimi yapan işletmelerin ruhsatlandırma yetkisi belediyelere bırakılmıştır (Giray ve Soysal, 2007).

(34)

560 sayılı Kararname;

• Gıda sanayiinin kayıt altına alınması, • Üretilen ürünleri sertifikalandırılması,

• Üretici ve tüketicinin ekonomik çıkarlarının ve sağlığının korunması, • Haksız rekabetin önlenmesi,

• Tüketicinin bilinçlenmesi,

• Süreklilik arz eden ürün üretimi ve ihracatın gelişmesinin sağlanması, • Gıda tesislerinin uluslararası kabul gören kalite-güvence sistemlerine geçiş • Mevzuatların uygulanmasında gereksiz bürokratik işlemlerin azaltılması gibi yenilikler getirmektedir (Anonim, 2008/e).

Gıdaların hammaddeden, mamul maddeye kadar olan üretim sürecinin denetlenmesi ve düzenlemelerin yapılmasının amacı tüketiciyi korumaktır. 560 sayılı KHK ile gıda üreten tesislerde üretimi denetleyecek sorumlu yöneticilerin bulunma zorunluluğu da tüketiciye kaliteli gıda ulaştırmaya yönelik çok önemli bir adımdır.

Ayrıca, yeni gıda mevzuatının getirdiği yeniliklerle üretimin her aşamasında kontrol ve denetimi kolaylaştırarak gıdanın ulusal ve uluslararası serbest ticaretini sağlama, böylece sanayinin önünü açma hedeflenmektedir.

Diğer taraftan 560 sayılı KHK kapsamında düzenlenen 16 Kasım 1997 tarih ve 23172 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği (TGK) yürürlüğe konulmuştur. TGK’nın amacı; üretici ve tüketici menfaatleri ile halk sağlığını korumak, gıda maddelerinin tekniğine uygun ve hijyenik şekilde üretim, hazırlama, işleme, muhafaza, depolama, taşıma ve pazarlanmasını sağlamak üzere gıda maddelerinin özelliklerini belirlemektir. Yönetmelik gıdaların kalite ve hijyenle ilgili özelliklerini, katkı maddelerini, aroma maddelerini, pestisit ve veteriner ilaç kalıntılarını, gıda bulaşanlarını, ambalaj ve işaretleme, depolama ve taşıma kurallarını, numune alma ve analiz metodlarını kapsar (Anonim, 2008/f).

(35)

6.4. Kamu Denetimi

6.4.1. Sağlık Bakanlığı’nın Çalışmaları

560 sayılı KHK’nın 1 nci maddesi Amaç bölümünde belirtildiği üzere “ ...halkın gereği gibi beslenmesini sağlamak, üretici ve tüketici menfaatleri ile halk sağlığını korumak...” görevinden hareketle gıda güvenliği kontrolleri üretim, ithalat ve ihracat safhalarında TKB tarafından, gıda satış noktalarında ise Sağlık Bakanlığı tarafından yapılmaktadır. Yurt içinde üretilen ve ithal edilen gıdalarda TGK uygunluk aranırken, ihraç ürünlerinde ise alıcı ülke limitlerine göre ihracatçı firma isteği doğrultusunda işlem yapılmaktadır.

Sağlık Bakanlığı, gıda tesislerinin üretim öncesi çalışma iznini vermek, TKB ile birlikte yasa gereği TGK’yı hazırlamak, gıda perakende satış noktalarında belediyeler ile birlikte kontrol hizmetlerini yürütmektedir. Ayrıca, doğal ve mineral sularla ilgili yasal düzenlemelerden Sağlık Bakanlığı sorumludur.

560 KHK Madde 4 ve 9’da; gıda ve gıda katkı maddeleri üreten işyeri kurmak isteyen gerçek veya tüzel kişiler, bu işyerleri imalata geçmeden önce Sağlık Bakanlığı’na müracaat ederek işyerlerinin taşıması gereken asgari teknik ve hijyenik şartlara göre çalışma izni almak ve Sağlık Bakanlığı’nın düzenleyeceği gıda işyeri siciline kaydolma zorunluluğu getirmiştir. Çalışma izni işlemleri yerinde denetim yapılarak sonuçlandırılmaktadır.

560 KHK Madde 10; Gıda maddeleri satış yerleri ile bu yerlerde satılan gıdaların denetimi, Sağlık Bakanlığı’nca yapılır hükmü bulunmaktadır.

Sağlık Bakanlığı bünyesinde yürütülen Gıda Kontrol Hizmetleri Gıda Denetçi Eğitimini alan gıda, beslenme, eczacılık, kimya, biyoloji, veterinerlik ve tıp alanında en az lisans düzeyinde eğitim görmüş kişiler tarafından yürütülmektedir (Anonim, 2008/e).

(36)

6.4.2. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın Görevleri

560 sayılı KHK gereği “Gıda Maddeleri Üreten İşyerlerinde, Gıda maddelerinin Gıda Kodeksine Uygunluğunun Denetimi ve Kontrolü”, ile gıda maddelerinin ithal ve ihraçlarındaki denetimler Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından yapılmaktadır.

Kararnameye göre “ihraç amacıyla üretimi yapılan, Türk Gıda Mevzuatına uymayan gıda maddelerinin yurt içinde değişim konusu yapılması Tarım ve Köyişleri Bakanlığının iznine bağlıdır”; ayrıca, “gümrüklerde yapılan kontrollerde mevzuata veya uluslararası gıda standartlarına uymayan gıda maddelerinin, serbest bölgeler hariç, yurt içine sokulması, dağıtılması ve satışı yasaktır” denilmektedir.

Ayrıca; 560 sayılı KHK’nın Gümrük Merkezleri ile ilgili 16 ıncı maddesinde “Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ilgili kurumların görüşünü alarak ithal ve ihraç edilecek gıda maddelerinin kontrolü için giriş ve çıkış kapılarını tespit ve ilan eder” hükmü yer almaktadır.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın gıda denetim hizmetleri 81 ilde bulunan Kontrol Şube Müdürlükleri, 40 İl Kontrol Laboratuar Müdürlüğü ve çeşitli Araştırma Enstitüleri tarafından yürütülmektedir. Bu çerçevede, Bakanlık kendisine verilen yetkiye dayanarak; gıda endüstrisinin gelişmesi, gıda güvenliğinin sağlanması, dolayısıyla halkın daha iyi beslenmesini temin etmek amacıyla gıda tesislerini, kampanya dönemlerinin de göz önüne alarak, belli bir denetim programı altında yılda en az iki kez denetlemektedir. Denetim, üniversitelerin de katkılarıyla Bakanlıkça düzenlenen gıda kontrolör kurslarına iştirak etmiş ve başarılı olmuş en az dört yıllık üniversite mezunu gıda kontrolörleri tarafından yapılmaktadır (Anonim, 2008/e).

(37)

6.5. AB ve Türk Gıda Mevzuatlarının Karşılaştırılması ve Sorunları

Türk gıda mevzuatı ile AB gıda mevzuatı arasındaki uyum sorunları aşağıdaki Çizelge 6.1’de karşılaştırılmıştır.

Çizelge 6.1. Türk Gıda Mevzuatı İle AB Gıda Mevzuatının Uyum Sorunları (Anonim, 2008/g) AB (sorumlu kurumlar/kalite güvence sistemi/mevzuat) Türkiye (sorumlu kurumlar/kalite güvence sistemi/mevzuat) Uyum Sorunları Kurumlar Kurumlar Gıda ve Veteriner Ofisi Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Sağlık Bakanlığı

Avrupa Komisyonu sorumluluğu paylaşarak bütün üye ülkede gıda ile ilgili kanunların doğru bir şekilde uygulanıp uygulanmadığını kontrol etmektedir. Bu ofis, gıda zincirindeki tüm halkaları derinlemesine izleyerek mümkün olan en yüksek standartları garanti etme amacını taşımaktadır. Türkiye’de ise bu konuda Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı arasında bir yetki karmaşası yaşanmaktadır. Denetimi yapan tek bir otorite yoktur.

(38)

Çizelge 6.1. Türk Gıda Mevzuatı İle AB Gıda Mevzuatının Uyum Sorunları (Devam)

AB MEVZUATI TÜRKİYE MEVZUATI

Avrupa Gıda Otoritesi

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı

Avrupa’da kurulan bu otoritenin amacı, olası risklerin analiz edilerek değerlendirilmesidir. Gıda ve Veteriner Ofisi gibi birimler bu otorite altında çalışmaktadır. Türkiye’de ise böyle bir otorite yoktur. Hazırlanmakta olan Gıda Yasası ile böyle bir otoritenin kurulması amaçlanmaktadır. Bilimsel Komite Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Sağlık Bakanlığı

AB’nin gıda ürünleri ile ilgili politikaların oluşturulmasında “Bağımsız Bilimsel Görüşten” yararlanılmaktadır. AB gıda sağlık güvenliği ile hayvan ve bitki sağlığı ile ilgili 8 bilimsel komiteye sahiptir. Bu çalışmalar Bilimsel Yönetim Kurulu tarafından koordine edilmektedir. Bu komiteler; bilimsel yönetim kurulu, gıdalar için bilimsel komite, hayvan besleme için bilimsel komite, halk sağlığı ile ilgili veteriner kriterleri için bilimsel komite, bitkiler için bilimsel komite, kozmetik ürünler ve dış ürünler için bilimsel komite, tedavi edici ilaçlar için bilimsel komite ve zehirler ve çevre için bilimsel komite olarak sıralanabilir. Türkiye’de ise böyle bir bilimsel komite bulunmamaktadır. Gıda ile ilgili bütün düzenlemeler iki Bakanlık tarafından yürütülmektedir.

Beyaz Kitap Türk Gıda Kodeksi

Türkiye’de gıda kodeksi bir yönetmelik şeklindedir ve gıda mevzuatı gibi kanunlaştırılmamıştır. Gıda ile ilgili bütün düzenlemeler Kanun Hükmünde Kararnamelerle yürütülmektedir. Bundan başka kodeks birçok ürün tebliği bakımından henüz yetersiz ve eksiktir. AB’de ise gıda ile ilgili bütün düzenlemeler kanunlarla yürütülmektedir. Bütün bu düzenlemeler ise “Beyaz Kitap” isimli kitap altında toplanmıştır.

Referanslar

Benzer Belgeler

42.6.1. Sözleşmenin feshi halinde, Yüklenici İşyerini terk eder. İdare tarafından istenilen malzemeleri, araçları, tüm evrak ve belgeleri, İş için yaptırdığı

Zararlı Madde ve Karışımlara İlişkin Güvenlik Bilgi Formlarının Hazırlanması Hakkında Yönetmelik (13.12.2014-29204 resmi gazete) uyarınca

Bu listedeki kısaltmaların bir kısmı (Sözlüklerde Gönül başlığı altında sözlüklerden yapılan alıntılar gibi) yararlanılan kaynaktaki özgün

Conclusions: The Anatolian ileal neobladder is as feasible and safe as standard neobladder technique for urinary diversion in patients with bladder cancer undergoing

2006 Ceza Rehberi ise, tekerrür halinde temel para cezasının daha önceki her bir ihlal için %100’e kadar arttırılabileceğini öngörmüş olmasına rağmen, Komisyonun bugüne

Al ve Fe elektrotlarının kullanıldığı sürekli akışlı EK model reaktörü için optimum hidrolik bekleme süresi sırasıyla, 40 dk ve 60 dk, akım yoğunluğu ise her iki

Arayüzey filminin kavisi amfifilin tipine,yağ ve sulu fazların bileşimine,sıcaklık ve diğer katkı maddelerine bağlıdır.Hidrofobik kısmı küçük ve hidrofilik

Malmquist indeksi, veri zarflama analizi (VZA) ve kısmi verimlilik metotları kullanılarak Türk Gıda Sanayinin performans analizlerinin yapıldığı çalışmada, veri