• Sonuç bulunamadı

Timur Selçuk:Hazal akıllı ve ölçülü bir kız

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Timur Selçuk:Hazal akıllı ve ölçülü bir kız"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SAYFA

CUMHl

PAZAR K<

akıllı ve ölçülü bir kız

Üç yıl önce Eurovision’a katılan Hazal Selçuk, babasıyla da birkaç konserde birlikte söyledi. (Fotoğraf: İBRAHİM GUNEL)

sın. Çünkü bin tane opera sanatçısından bir ya da iki tanesi bir yerlere gelebiliyor. Dede ve baba kendi dallarında tek. sivri tipler oldukları zaman çocukların da en azından kendi yaptıkları işlerde ilk söyle­ nen isimler arasına girmeleri gerekir. Aslında Hazal'ın böyle şeyleri taktığı da yok. "Dedem kendi hayatını yaşamış. Siz kendi hayatınızı yaşıyorsunuz. Bu beni bağlamaz” diyor. Ama 20 yaşında insan bazı şeyleri çok rahat söyler de 30’- una ya da 40'ına geldiğinde "Ben ne yap­ tım?" diye kendini sorguladığı zaman bu kadar rahat konuşamaz. Niteliksel an­ lamda kendini tatmin edici yanıtlar al­ malıdır. Sayısal anlamda bir milyon plak satabilir, kaset satabilir, ama niteliksel anlamda bir şeyler yapmamışsa o zaman felaket olur. O nedenle annesiyle birlikte Hazal’ı elimizden geldiği kadar sağlıklı olarak hazırlamaya çalıştık.

Babam ve benim gibi işin para yanına, sayısal yanına değer vermezse yanlış ya­ par. Bu konuda bizi örnek almaması doğru olur. Ama diğer konularda bizi örnek alsın. Alçakgönüllülükten pek hoşlanmadığım için böyle söylüyorum.

- Siz babanızın özendirmesiyle, ondan

esinlenerek mi bu işi yapmak istediniz?

SELÇUK - Babam fazla konuşan bir insan değildi. Beni kendisiyle aym yöne çekebilir, yani Türk musikisi sanatçısı yapabilirdi. Ama herhalde şunu gördü: Türk musikisi bestecisi, ses sanatçısı, öğ­ retmen. orkestra şefi olarak Osmanlı'nın çöküş dönemi, ama kültürünün süzül-, müş, en güzel yanını almış, hem de genç Türkiye Cumhuriyeti’ni yaşamış bir kişi olarak tarihî şansından ötürü Münir Nurettin’in birtakım artıları var. Ama Timur’un o artılan olması mümkün de­ ğil. Çünkü babamın yaptığı müzik artık müzeliktir. Ayrıca Tim ur’un Türk müzi­ ği birikimi Münir Nurettin kadar olacak mıdır? Ya da Tann Timur’a aynı ses ko­ laylığı ve cömertliğini verecek mi? On­ dan, Türkiye’nin ve dünyanın yarınlan çoksesli müzik, mesajını aldım.

- Peki, baba olarak bu noktada Hazal’ı

si: nasıl etkilediniz?

SELÇUK - Hazal aslında müzik yö­ nüne doğru gidici. Babamın yaklaşımı bende iz bırakmış olacak ki, uzun süre Hazal müziğe girmesin değil de. profes­ yonelce seçmesin, gibi bir istek içindey­ dim. Okulda dersleri de çok iyiydi çün­ kü. Önümüzdeki yaz başı bir kaseti çıkacak. Benim bestelerim, amcasının bir iki bestesini seslendirecek. Öyle bir hoşluk yaşasın istiyorum. Daha önce.

HAZAL

SELÇUK

Paris'te 1973yılında doğdu. Tiirk musikisi sanatçısı Münir Nurettin Selçuk 'un torunu; ünlü besteci, orkestra şefi ve şarkı sanatçısı Timur Selçuk iııı kızı. Orta öğrenimini İstanbul'da Avusturya Lisesi'tule tamamladı. Viyana Devlet Konservatuvarı hazırlık kurslarına devam ediyor. Şan. tiyatro ve dans kursları alıyor. I989'da Patı grubuyla Eurovision Şarkı Yarışmasına katıldı. Babası Timur Selçuk'la birkaç konserde birlikte şarkı söyledi. İlk kaseti önümüzdeki ilkbahar sonu- ] a: başı çıkacak.

ketleri, prodüktörlerin, sanatçıların kendilerini tanıttıkları ve her yıl bu piya­ saya taze kan pompalayan bir fuardır. Sadece Eurovision değil, bütün yarışma­ lara katılmalarından yanayım ben. So­ nuç hiç önemli değil. Ama oralarda bili­ lerini tanıyorsunuz, bağlantılar kuruyor­ sunuz. Sizi tanıyorlar. Önemli olan bu.

Hazal Selçuk’u bir akşam Viyana'da kaldığı evden telefonla arıyoruz. Telefo­ na kendisi cevap veriyor:

“ Ben Ha.zal Selçuk."

Kendimizi tanıttıktan sonra birkaç so­ rumuz olduğunu söylüyoruz.

Aramızdaki telefon konuşması şöyle gelişiyor:

- Müziğe ilgi duymaya başladığınızda

dedeniz ya da babanızdan etkilendiniz mi?

HAZAL SELÇUK - Dedemi çok tanı­ mıyorum. Evde pek dinlenmezdi onun müziği. Ben onu şimdi şimdi dinlemeye başladım. Ama mutlaka babamdan etki­ lendim. İlk kez şana onunla başladım.

- Opera müziğini yeğlemeni: babanızla

aranızdaki kuşak farkından m Kaynakla­ nıyor?

HAZAL SELÇUK - Kuşak farkından kaynaklansaydı popüler müziği seçer­ dim. Şu anda tercihim klasik müzik. Ama sonra ne olur, belli değil. Planlarım arasında müzikal de var, opera da var. Ama şimdilik o kadar belirsiz ki her şey. Şu anda sesimi nasıl çıkaracağımla uğra­ şıyorum.

- Babanızla ilişkilerini: nasıl?

HAZAL SELÇUK - Ben aile içinde çok fazla konuşmam. Arkadaşlarım ara­ sında hareketli ve konuşkan oluyorum. Ama onlarla da zaman zaman susku­ num. Babam benim çok hareketli dö­ nemlerime rastlamıyor. Biz onunla çoğu zaman dersanede rastlaşıyoruz. Kızı ol­ duğum için de en çok azan ben işitiyo­ rum tabii. Onunla ses hakkında çok konuşuyoruz. İkimizin de ortak konusu bu. Babamla daha çok konuşmadan an­ laşıyoruz. Yine de çok güzel bir baba-kız ilişkisi bu. Onun neler hissettiğini bilemi­ yorum.

müziğe eğilim duyar da derslerini bırakır mı kaygısı içindeydim. Onu da sınadım. Ama böyle bir tehlike kalmadı. Sanıyo­ rum böyle bir kaset çıkabilir artık.

Devamlı sesle birlikte yaşamak çok zor bir meslek. Bu, özel hayata kadar yansıyor. Hazal kendi kafasında, dedem Türk müziği sanatçısıydı, babam tiyatro müziği ya da hafif müziğin bir kademe Ötesinde müzik yapıyor, ben de opera müzikal sanatçısı olayım, diye düşün­ müş olabilir. Belki bilinçaltında, dallar değişik olsun da ezilmeyeyim kararını vermiş olabilir. Bunları Hazal’la hiç açık açık konuşmadık. Ama bana satır arala- ıjııda mesaj veriyor olabilir.

- Bize Hazal’ın kişiliğini anlatır mısı­

nız?

SELÇUK - Akıllı bir kız. Ölçülü bir kız... Bizi gerçekten hiç üzmedi. O ba­ kımdan teşekkür edilecek bir çocuk. İnatçı, mücadeleci bir yapısı var. Konu­ şan bir insan değil.

- Hazal'ın I989’da bir Eurovision dene­

mesi oldu. Neden Eurovision'a katılma gereğini duydu?

SELÇUK - Ona birlikle karar verdik. Baba-kız bir arada olalım, birlikte bir anımız olsun, istedik. Oraya şans eseri girdik. Bir grup oluşturuldu. Bu, bir mutluluk, bir keyifti. Rastlantı olarak biz kazandık. İyi İci de girmişiz. Çok hoş günler yaşadık. Belki bana da bir dene­ yim oldu. Belki böylcce işin profesyonel yanını farklı bir dalda yapmaya karar verdim. Şimdi ben isterim ki İstanbul Oda Orkestrası’nı yönetirken Hazal da şarkı söylesin. Benim, babamla böyle bir durumum hiç olmadı. Çünkü aramızda çok yaş farkı vardı.

- Sizce uluslararası müzik festivallerine,

Eurovision gibi müzik yarışmalarına ka­ tılmakta yarar var mı?

SELÇUK - Genç arkadaşlarıma tabii ki öğütlerim. Nasıl ihraç ettiğimiz kazak­ larda ille de kilim motifleri olması gerek­ miyor. Bir şarkı da tüketim maddesi, bitmiş bir ürün olduğuna göre paraya dönüştürülmesi gerek. Firmaİanmız uluslararası giyim fuarlarına katılıyorlar da niye bunlar müzik fuarlarına katılma­ sın? Eurovision da bir fuardır. Plak sir-Sıraselviler Caddesi’nde, bu yüzyıl

başlarında yapıldığı belli bir apartm an­ dan giriyoruz. Üçüncü katta, kapısında pirinçten. "Çağdaş Müzik Merkezi” ya­ zılı bir tabela. Burası, ünlü müzik sanat­ çısı Timur Selçuk'un, öğrencilerini yetiş­ tirdiği okulu. Odalardan birinden piya­ no sesi geliyor. Biz, Timur Selçuk’un piyanosunun, notalarının bulunduğu ça­ lışma odasına giriyoruz. Duvarlarda, babası, Türk musikisinin unutulmazla­ rından Münir Nurettin Selçuk ve annesi tiyatro sanatçısı Şehime Erton'un fotoğ­ rafları...

Bu konuşmamızda kızı Hazal’ın da bulunması ne yazık ki mümkün olmu­ yor. Çünkü şu sıralarda Viyana Devlet Konservatuvan’nda şan, tiyatro ve dans kursları alıyor.

Timur Selçuk’la konuşmamız, kızı HazaHa ilişkilerini kapsayan soruları­ mız ve onun yanıtlarıyla şöyle gelişiyor:

- Hazal müziğe nasıl merak sarih? Ba­

hası olarak sizin ve dedesinin özendirmesi, etkisi oldu mu?

SELÇUK - Dedesinin şarkıları ve be­ nim şarkılarımla kulağı zaten dolgundu. Opera şarkıları da dinliyordu. Ama ben ona ortaokula kadar hiçbir şey öğretme­ dim. Kararını rahat biçimde versin, biz onu etkilemeyelim, düşüncesiydeydim. Ama onda bir kumaş varmış. Bir şey zorlamakla olmaz, biliyorsunuz. Kendi­ si arzu ediyormuş. Orta son sınıftan iti­ baren “Opera şarkıcısı olacağım" deme­ ye başladı. Bu, dünyanın en zor işi. İnsan sesi çok güzel, ama zahmetli bir şey bu. Ne kemana, ne piyanoya, ne orkestracı- lığa, ne besteciliğe benzer. O kadar iste­ yince biz de bir şey diyemedik. Ben biraz solfej, armoni başlattım. Hocam Saadet İkesus’la şan çalıştı. Burada Mülgan Öz- san'la çalıştı. Biraz hazırlandı. Liseyi bi­ tirince Viyana’ya gitti. Konscrvaluvar hazırlık bölümünün ikinci yılında. Ti­ yatroda ilk sınavını verdi. Dans okuluna da devam ediyor. "Belki bir gün müzika­ le geçerim" dedi.

Bu kadar büyük bir tutkuyla, opera, demesi önemli. Bunu yapacak kumaşı var. Ama ileride inşallah müzikale

ayrıl-TİMUR

SELÇUK

İstanbul’da 1945yılında doğdu. Babası ünlü sanatçı Münir Nurettin Selçuk, annesi Şehir Tiyatroları emekli sanatçılarından Şehime Erton. Orta öğrenimini Galatasaray Lisesinde tamamladı. Bu arada İstanbul Belediye Konservatuvarı Solfej ve Piyano Bölümünü bitirdi. 1964'te İstanbul'da Fransız Filolojisine girdi. Daha sonra Paris'e giderek Ecole Normale de Musique'depiyano, orkestra şefliği ve kompozisyon sınıflarına devam etti. 1975yılında Türkiye Ve döndü. A S T müzik yönetmeni oldu. A S T ve Devlet

Tiyatroları için 25 kadar oyun müziği yaptı. Bazı film müzikleri hazırladı.

¡977’de İstanbul Oda Orkestrası in kurdu. Aynı dönemde öğrenci yetiştirmek için Çağdaş Müzik

Merkezi iı i oluşturdu. Hafif müzik çalışmaları siirerkerj esas mesleği olan besteciliğe ağırlık veriyor. "Bir Uzay Masalı" adlı bir pop opera besteledi. "Tarih Merdiveni" ve Mevtana adlı hale müzikleriyazdı. Şimdilik Ankara Devlet Tiyatrosu için bir müzikal hazırlığı içinde.

1 3 4

9 ! » ıj

İ 8 n ) 8

> 3

*•

M

L eyla T avşan oğlu,

ninni yerine saz çalan babalar

ı

T im ur Selçuk: H azal

Referanslar

Benzer Belgeler

ve T.” Adlı Dersin Öğretim Elemanlarının Arel, Ezgi, Ungay, Özkan ve Öztuna’nın Kitaplarının Usûl Öğretiminin Baş Kaynağıdır Durumu Arasındaki İlişkinin

Bireysel kimliğin, çok sayıda kimliği birleştiren bir sistem olarak ifade edilmesi düşüncesine dayalı olarak ve Bilgin'in, bu kimlikleri, Gramatikal, Hukuki

The main goal of the present study was to determine whether there was any difference between the effects of two lipid lowering drugs, fenofibrate and atorvastatin, on plasma

Aşağıda görülen Tablo 2’de ise TRT Türk Halk Müziği repertuvarında yer alan Biga türküleri yanında zeybek, güvende ve karşılama olmak üzere repertuvar sıra numaraları,

Çanakkale geleneksel halk müziği kültüründe önemli türlerden biri olan zeybek- ler ve zeybek müzikleri yöre kültürünün diğer örneklerinde de açıkça görülebileceği

Bu açıklamalar doğrultusunda yukarıda yapılan tespitlere göre, kemanın Türk müziğinde kullanılmaya başlanmasından önce Türk müziğinde icra edilen yaylı sazların

Araştırmacılar ayrıca hipokampusun kesin görsel-mekânsal bilgi ile ilgili bağlantıları içeren septal bölgesinin hâlâ hızlı, doğru bir mekân belleği

olacak ki altın ve mücevher üze­ rine iş yapan küçük hücrelerini; bronz, bakır, gümüş, tahta, cam ve porselen eşyayı alıp satan ser­. gilerini ziyaret