Tektaş Ağaoğlu, önüm üzdeki sonbahar için sergi hazırlığında
TT-S-Í1J3UÇamurla yoğrulan ‘küçük askerler’
Tektaş Ağaoğlu’nun
heykellerine bakarken
daha dün Körfez
savaşında gözümüzün
önünde yaşananları
düşünüyorum. TV’den
sabahlara kadar
evlerimizin içinde
“görünmez”
askerleriyle savaşın
bütün yüzünü
izlemedik mi?
REFİK DURBAŞ
Zırhlarının ardına sığınmış polisler... Pantolonları lime lime olmuş askerler... Kimisinin ma tarası diz kapağının üzerinde ters duruyor, kimisinin copunun ipi baldırına dolanmış... Kimi lerinin tek bedeninde iki kafa, birinin yüzü gülerken öteki tu haf bir şaşkınlık içinde... Ağız ları açık kalmış gözleri fıldır fıl dır çocuklar... Yüzlerinde bir şaşkınlığın, ürkekliğin izleri ço cuklar... Önden bakınca bir bü yük kalkanın ardında, arkadan bakınca bütün iskeleti görünen askerler...Bütün bunlar Tektaş Ağaoğ lu’nun adını ‘asker’ koyduğu heykelleri.
Ağaoğlu önceleri öyküler yaz mış. Geçmişi otuz yıldan fazla ya dayanan öyküler, öykülerden konuşmak istemiyorum Ağaoğ lu ile.
Daha sonra dergi ve gazeteler de yazıları çıkmış. Sovyet edebi yatından Şolohov gibi önemli yazarları çevirmiş. Denemeleri nin bir bölümünü 1978’de ‘Ka ranlıkta Oturma Özgürlüğü’ başlığı altında toplamış.
Yazılar da bir kenarda dur sun, bunlardan da konuşmak is temiyorum.
Bir de resim serüveni var Ağa
oğlu’nun atölyesini doldurmuş lar.
Ağaoğlu, bunca yıldır sanatın *’ içinde olduğu kadar aktif siya setin de içinde. Sözü sanatla si- . yaset ilişkisine getirmek istiyo- : rum.
KÖŞE BUCAK ASKER DOLU — Tektaş Ağaoğlu’nun “asker”lerini önümüzdeki sonbahar ya da kışa doğru Galeri MD’de göreceğiz. Ağaoğlu şimdilerde bu serginin hazırlığında. Atölyenin köşesine bucağına dağılmış "askerler” de.
oğlu’nun. Serüven demek doğ ru değil ama ciddi olarak uğraş mış resimle. Birçok sergi açmış. Resimleri de bir kenara alalım, gelelim ‘asker’ heykellerine...
Küçük atölyesinde ‘küçük asker’ heykellerine bakarken sormak istiyorum bunca yıl ya zı yazmak resim yapmak üstelik de bilfiil politikanın içinde ol mak derken nereden aklına gel di şimdi de düşüncelerini duy gularına çamurla yoğurmak...
“İsviçre’ye gittik, orada baş ladım heykel yapmaya. Geçmi şi on yıla dayanıyor. Yeni sür günlüğümün başlangıç yıllarına. Zürih’teyim ve orada çok aktif bir gençlik hareketi vardı. 2-3 günde bir, haftada bir olay lar çı
kıyordu. Bankalara bombalar konuyor, insanların yüzlerine, üstlerine boyalar atılıyordu. Ta bii polisler de bu olayları çıka ranlara müdahale ediyordu. Ya şananlar sanki bir sokak muha- rebesiydi. İşte Zürih’te bütün bunları yakından gördüm ve ya şadım. Üstelik o sıralar bütün dünyada buna benzer olaylar çı kıyordu. Bu teçhizattı, silahlı, donanımlı, asker-polis imajı bü tün dünyayı sarmıştı. Günlük hayatın bir parçası haline gel mişti. İşte bu olaylardan etkilen dim sözün kısası...”
Ağaoğlu’nun heykellerine ba karken daha yakın zamanda, dün yaşadıklarımızı düşünüyo rum. Daha dün Körfez savaşın
da gözümüzün önünde yaşa nanları... Daha dün televizyon lardan sabahlara kadar evlerimi zin içinde savaşın bütün yüzü nü izlemedik mi? Uçaklar gök yüzünü yırtıyor, füzeler karan lıkta yol alıyor, kum tepeleri ardında tanklar... Ama asker ler... Askerler bütün bu makine lerin birer dişlisi gibi. Onlar pek görünmüyorlardı. Çok dikkat ederseniz bir kol kalkıyor, belli belirsiz bir hareket ve füzeler ka ranlığa dalıyordu...
Şimdi Ağaoğlu’nun askerleri ne bakarken televizyonun bu ‘görünmez’ askerleri de gözü mün önünde. Sanki televizyon daki resimler, asker resimleri şimdi canlanmışlar, gelip
Ağa-“Herkes der ki, siyaset bir sa nattır. Ama asıl söylenmesi ge reken öbürü, yani sanatın ken disi siyasettir. Elbet çok dar an lamda bir siyaset, daha değişik söylersek dünyayı değiştirme an lamında. Oscar Wilde’in çok sevdiğim bir sözü var. Diyor ki Wilde, ‘Öyle sanılır ki sanat do ğayı taklit eder. Oysa aslında doğa sanatı taklit eder.’ Bence çok doğru bir söz bu. Bunu otuz yıldır biliyorum ve bu söz beni çok etkilemiştir. Şimdi bu heykelleri yapma pratiği içinde de bunu iyice fark ettim. Hey kelleri yapıyorsun, bakıyorsun şurasına form gereği bir şey ek lemek gerek sonra farkına varı yorsun ki bu eklediğin şeyin bir mütekabili var hayatta. Hayat, benim yaptığım askeri taklit et miş demek istemiyorum. Ama sanatla doğa arasında böyle .bir ilişki de var. İşte bu ilişki de bu yanıyla siyasettir.”
Ağaoğlu’nun küçük atölye sinde çamurdan küçük asker heykelleri bir kavganın başlan gıcında gibi duruyor. Birazdan kalkan şakırtıları, tüfek sesleri odayı dolduracak sanki. Körfez savaşında o görünmez ‘asker’ler mi bunlar, yoksa bir sokak ça tışmasını engellemeye çalışan polisler mi? Hele bir kez daha fırına verilsinler, bedenleri üze rinden bir ‘sır’ daha geçirilsin...
önümüzdeki sonbaharda ya da kışa doğru Galeri MD’de gö receğiz bütün bunların hepsini. Tektaş Ağaoğlu şimdi bunun hazırlığında. Atölyenin köşesi ne bucağına dağılmış askerler de...
f 1 it