• Sonuç bulunamadı

Tiyatro düşüncesine ilginç boyutlar:Prof. Dr. Sevda Şener'den tiyatroya katkılar:Oyundan Düşünceye

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tiyatro düşüncesine ilginç boyutlar:Prof. Dr. Sevda Şener'den tiyatroya katkılar:Oyundan Düşünceye"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Cumhuriyet

(2)

Prof. Dr. Sevda Şener den tiyatroya katkılar: Oyundan Düşünceye

Tiyatro düşüncesine ilginç boyutlar...

Sevda Şener,

“Oyundan

Düşünceye”

başlıklı son

yapıtında

yer alan

yirmi bir

makalesinde, aykırılık ve

çatışma üstüne kurulmuş bir

yazm /sanat

türü olan tiyatronun

uzlaştırıcı, dengeleyici,

onarıcı, sağduyuyu

pekiştirici özellikleri

üstünde yoğunlaşıyor

AYŞEGÜL YÜKSEL

D

ram sanatı genellikle yazınbi- limcder tarafından benim­ senmez. Oyunlar, ne de olsa sahnede canlandırılmak için oluşturulmuş metinlerdir.Konuşma biçiminde yazıldıkları için “şıir ’den çok daha kolay anlaşılır, kısa olduk­ ları için romana oranla çok daha ko­ lay başedilebiîir, şiir ve romanın ya­ zınsal derinliğine ulaşamamış, ikin­ cil düzeyde yazınsal ürünler...

Sofokles yakasını bu tür yargılar­ dan Aristo’nun Poetika’sının yüzü suyu hürmetine kurtarabilmiştir. Ya zavallı Shakespeare? Kimine göre Shakespeare’i önemli kılan yalnızca “şiir”idir. Hoş, Shakespeare’in, iyi bir “şair” olmadığı için oyun yazma­ yı seçtiğini düşünenler de vardır.

Tiyatro ise çoğunlukla bir “aktör­ lük sanatı” olarak nitelendirilir; ak­ törden bağımsız olarak düşünülmez bile. Oyun yazarından çevre tasarı­ mına dek her şey aktörün hizmetin­ dedir. Kimi seyirci aktörü, aktörün sahnede söyledikleriyle özdeşleşti­ rir. Yazarın adı anımsanmasa da* olur. Bütün bu çelişik yaklaşımlar bir tek gerçeğe parmak basıyor: Ti­ yatro söylemini karmaşık çokseslili­ ği içinde kavramanın güçlüğüne.^

Sevda Şener’in Oyundan Düşün­

ceye (Gündoğan Yayınları) başlıklı

son yapıtında yer alan yirmi bir ma­ kalenin içerdiği çeşitlilik bu

güçlü-f

;ün üstesinden gelmenin hiç de ko- ay olmadığını gösteriyor. Şener’in

yazılarında yansıyan birikim, yazm kuramlarını, tarihini ve akımlarını bilmenin ötesinde, tiyatronun özgül kuramsal ve tarihsel tabanından kay­ naklanan oluşumları da özümsemiş, yüzlerce oyun metniyle içli dışlı ol­ muş , uzun ve yoğun bir tiyatro izlevi- cüiği deneyimi yaşamış, “karmaşık” olguları yalın bir iletişim düzlemi içinde kavratma ustalığına erişmiş bir aydının tiyatro düşüncesi bağla­ mında ulaştığı noktayı da belirliyor. Şener kimi yazılarında dram tarihçi­ si, kiminde kuramsal boyutta irdefe- yici, kiminde incelemeci, eleştirmen ve/ya da gözlemci, ama hepsinde bir tiyatro düşünürü olarak çıkıyor kar­ şımıza.

Sevda Şener, 1958’deD dveTarih- Coğrafya Fakültesi bünyesi içinde kurulan ve ülkemizde tiyatro olgu­ sunu tüm cepheleriyle bir bilim, bir disiplin olarak kurumlaştırmada bü­ yük katkısı olan Tiyatro Araştırma­ ları Enstitüsü’nden yetişmiş ilk tiyat- robdimcimiz. Otuz beş yıldır emek verdiği D.T.C.F. Tiyatro Bölü- mü’nde Musahipzade Celal ve Ti­

yatrosu (1964) ile başlayan yazma se­

rüvenini oyun eleştirileri, çözümle­ meleri ve yazarlara ya da tiyatro ol­ gusuna eğilen makalelerle sürdüren Şener, Çağdaş Türk Tiyatrosunda

Ahlak, Ekonomi, Kültür Sorunları

(1971) ve Çağdaş Türk Tiyatrosun­

da İnsan (1972) başlıklı kitaplarında

Cumhuriyet dönemi dramatik ya­ zarlığını mikroskop altına yatırarak incelemişti. 1982’de yayımlanan ve

ikinci baskısının ardından TC Kül­ tür Bakanlığı Tiyatro Eleştiri, İnce­ leme ve Araştırma Ö dülü’nü kaza­ nan (1 993) Dünden Bugüne Tiyatro

Düşüncesi ise Batı tiyatrosunun da­

yandığı kuramsal tabanı kitap boyu­ tunda irdeleyen ilk özgün Türkçe yapıt. Oyundan Düşünceye, yaza­ rın, tiyatro olgusunu tarihsel ve ku­ ramsal boyutlarıyla ele alarak çeşidi yaklaşımlarla irdelediği makalele­ riyle, Türk tiyatrosu bağlamında yaptığı genel saptamalar ve oyun in­ celemelerinden oluşuyor.

Kitabın en ilginç özelliği, okuru, Batının yirmi Deş yüzyıllık ya da Cumhuriyet döneminin yetmiş yıllık serüveninin içine katıp, içeriğe, biçi­ me, biçeme ilişkin tartışmalar içinde keyifli gezintilere çıkarması. Şener, “d ü n ”ü “bugün”e bağlamadaki us­ talığıyla, tiyatro sanatını oluşturan çeşitli olgulardan kâh birinin kâh ötekisinin izini sürerek rengârenk öyküler üretiyor.

Sözgelimi, tiyatronun, büyü tö­ renlerinden, ritüelden kaynaklandı­ ğını öne süren kuramları tanıttığı ya­ zısında, “yaşamın gereksinmelerin­ den doğan” zaman içinde “sanat”a dönüşen tiyatroyu bir kez daha kay­ nağıyla buluşturma yolunda harca­ nan çağdaş çabaları desteklerken, ti­ yatronun dünüyle bugününü bakın nasıl buluşturuyor: Özünde her za­ man büyüsel bir yanı korumuş olan bu sanat, düş ile gerçeği, sağduyu ile heyecanı, akılcı açıklama ile gizemli sezgiyi bir arada barındırmıştır. Ti­

yatronun bu özelliği ona gerçek işle­ vini kazandıracak bir gizu güçtür (s. 32).

Bir başka makalede ise “dram sa- natT’nı “insanı geçitlerde sınayan bir sanat” olarak belirleyen Şener, bu sa­ vını Sofokles’in Filoktetes’inden Güngör Dilmen’in Kurban’ına ula­ şan oyunlarla örnekleyerek tartışı­ yor. Yazılar sürdükçe, Antik Yünan tragedyasının yansıttığı değer yargı­ larından yola çıkıp “insanın öykü­ s ü n ü izleyerek, çağdaş dünyanın değersizlik ortamını dile getiren uyumsuz tiyatroya ulaşıyorsunuz. Sonra karşınıza modern sonrası ti­ yatroyu, postmodem dramı irdele­ yen tartışmalar çıkıyor. Şener, tiyat­ ronun bugününe çağdaş yazın kav­ ramları doğrultusunda da ışık tutu­ yor.

Şener, genellikle önce “ayrıştıran” sonra da “bireştiren” bir yaklaşımla tartışıyor tiyatronun olgularını.

Söz-f

elimi, “tiyatroda estetik uzaklık” avramını, birbirinden çok farklı alt­ türlerdeki yansımalarıyla çeşitlen­ dirdikten sonra “tiyatro sanatının iş­ levi” tartışması içinde bütünleyiveri- yor. Yada “oyun içinde oyun ” kavra­ mını çok değişik bakış açılarından ir­ deleyerek “yaşama oyunu” ile dram sanatı içinde yer alan “oyun” kat­ manlarını yüzyüze getiriyor.

Kimi yazılarda ise güncel sanat an­ layışlarına ilişkin yaman saptamalar yer alıyor. “Halkın hoşlandığını ya­ pıyoruz” savıyla sanatı her dalında ayağa düşüren “popülerlik”

anlayışı-A Y F anlayışı-A 1 2 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 2

I

na, Şener’in tiyatro bağlamında ge­ tirdiği saptamayı okuydım:

Yarı okumuş kalabalığın bilme ve öğrenme isteğini en iyi yanıtlayan ti­ yatro günlük gerçekleri seyircinin Dildiği ve anladığı gibi yansıtan tiyat­ rodur. (...) Kent kalabalığı kendi inançları ve kanıları doğrultusunda olan düşünceleri alkışlar. (...) Popü­ ler tiyatro, bilgi, anlayış, kavrayış, duyuş ve beğeni düzeyi ortalamayı aşmayan kent seyirci çoğunluğu için yapılır. (...) Popüler tiyatronun onar­ ma, değiştirme gücü yoktur. (...) Po­ püler sanat aynı zamanda satıma el­ verişli olmak için standartlaşma yo­ luna gider. Ucuz ve kolay elde edi­ lenle yetinir. (...) Popüler sanat kent kalabalığının gerçeklerden kaçarak rahatlama eğilimine yanıt verebil­ mek için gürültücü ve gözalıcı olanı kullanır. Heyecan, şaşkınlık, duygu­ luluk, iştah uyandıran etmenlerden yararlanır, (s. 80,81,82)

Şener, kitabının ikinci yarısında Türk tiyatrosuna çeşitli noktalardan eğiliyor. “Cumhuriyet Dönemi Ti­ yatro Yazarlığı” başlıklı makalesi, ilk kez yayımlandığı 1974 yılından bu yana Cumhuriyet döneminde oluşan tiyatro yazını bağlamında en çok başvurulan kaynak çalışma nite­ liğini koruyor.“Oyun Yazarlarımı­ zın İçerik Biçim Bütünlüğü Arayışla­ rı” adlı yazısında da Cumhuriyet dö­ nemi dram yazarlığının ortak özel­ liklerini tartışan Şener, başka yazıla­ rında izleksel ve teknik boyutlarda yeni katkılar getiriyor Türk tiyatro­ suna. “Cumhuriyet Dönemi Kadın Oyun Yazarları” ve “Çağdaş Türk Tiyatrosunda İki Kişilik Oyunlar” başlıklı çalışmalarının öteki yazılar içinde özel bir yeri var. Sevda Şener, aykırdık ve çatışma üstüne kurul­ muş bir yazın/sanat türü olan tiyat­ ronun uzlaştırıcı, dengeleyici, onarı­ cı, sağduyuyu pekiştirici özellikler üstünde yoğunlaşıyor tüm yazıların­ da. Yıllar boyunca öğrencilerine sunduğu tiyatro bilgisini, onları “in­ san” olarak da yetiştirme çabasıyla bütünleştirme eyleminin sonucu bu. Biraz da her zaman “yapıcılıktan ya­ na olan”, akılcı ama sevecen yaşam görüşünün...

Tiyatro alanındaki nitelikli katkı- larıyurtiçinde Avni Dilligil, Tiyatro ve TV Yazarları Derneği, Kültür Ba­ kanlığı, yurtdışında da Adeleide Rostari ödülleriyle değerlendirilen Sevda Şener’in sezgiyle bilgiyi buluş­ turan yazılarını okuduğunuzda yal­ nız tiyatro ve sanata değil, insana ve insanlarımıza ilişkin pek çok nokta üstünde de düşünme olanağını bula­ caksınız. ■

Oyundan Düşünceye/ Sevda Şener/

Gündoğan Yayınlan/Ankara, 1993/ 244 s.

C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 2 0 6

B O Tiyatronun Kaynağına İlişkin Ku­

ramlar

Ülkemizin en ilginç tiyatro olayı köylerde belli günlerde oynanmakta olan köy oyunlarıdır. Bu olaya eğil­ mek, bu olayı açıklamak gerekir. Böyle bir araştırmanın, gerçekleri or­ taya çıkartmaktan öte yararı vardır. Köy oyunlarının yaygın bir gelenek olarak benimsenmiş olması, bu oyunlardan çağdaş Türk tiyatrosu­ nun oluşturulmasında yararlanılabi­ leceğini göstermektedir. Köy oyun­ larının günümüz için geçerli olan ba­ zı özellikleri, bu kaynağın değerini arttırmaktadır. Bu özelliklerin başın­ da köy halkının oyuna katılması, or­ ganik bir oyun-seyirci bütünlüğü­ nün sağlanmış olması gelir. Bundan başka, köy oyunlarında pagan büyü törenlerinin izi açıkça görülmekle beraber, sırasında güncel toplum olaylarına da yer verilir.

Günlük yaşamla ilintisini kopar­ mamış olmaları, bu oyunları günü­ müz için de işlevsel yapmaktadır. Oyunların özündeki esneklik, don­ durulmuş biçim kalıbını da etkileye­ cek, onu yeni gereksinmeler doğrul­ tusunda değiştirecek güçtedir. Köy oyunları genellikle güldürü niteliği olmakla, şarkılı ve dansla karışık ola­ rak, eğlence amacı ile oynanmakla beraber, oyunlar yolu ile doğa olayla­ rının etkilenebileceği inancı hâlâ ya­ şamaktadır. Oyunların, yaşamın cid­ di sorunu ile böylesine bağlantılı sa­ yılması, onları, eğlendiriciİikleri ya­ nında önemli bir olay da yapar. Bü­ tün bu özellikleri ile köy oyunları

çağdaş tiyatro sanatının gelişimine yararlı öğeleri içerir.

Anadolu’da olduğu gibi, dünyanın başka yerlerinde de oynanmakta olan bu çeşit köy oyunlarının, ilkel toplulukların büyü törenlerinde ya­ pılan takliderin bir uzantısı olduğu sanılmaktadır.Tüm sanatlar başlan­ gıçta zorunlu bir gereksinmeden doğmuşlardır. Sanat, insanın yaşam kavgasında, kendi gücünü ve karşı­ sındaki güçleri tanımasına yardım et­ miştir. Sanat, ilkel toplumlarda

do-Î

;anın gizemli görünen güçlerini etki- emeye yaramıştır.

Sanat, kollektif bir coşku yaratarak insanı çalışmaya yöneltmiş onu eğit­ miş, işine tat katmıştır. Sanat, gelişi mi boyunca öğrenmeye, düzeltmeye, geliştirmeye, değiştirmeye katkıda bulunmuş, bunu yaparken kendine özgü güzelliğini yaratmış, bu boyutu ve işlevini bir kat daha başarı ile ger­ çekleştirmiştir. Sanat, görevini işlev­ selliği ile olduğu kadar, sanatsallığı ile de yerine getirmiştir.

Gerçeği öğrenmekle elde edilen bilgi birikimi, güzelden alınan tadın heyecansal etkisi ile el ele vermiş in­ sanı güçlendirmiştir. Us ile beğeni­ nin bileşiminde insana özgü gizemli bir formül vardır. Sanatın niteliğini, yaratma eylemini, sanatın hoşlanma duygusunu açıklamak kolay değil­ dir. Bu konuda birbirinden farklı çok kuram ileri sürülmüştür. Bildiği­ miz, başlangıçta bu bileşimin daha içiçe, daha pekişik olduğudur. İlkel­ lerde sanat yaşamın süsü değil, ken­ didir. Yaşama ışık tutar, onu

güçlen-dirir. Sırasında somut gerçeklerin dökümünü yapar, sırasında soyut

taya çıkarır. Toplumu düzenleyen kuralları ele alır. Bu kuralları koşul- layan değer yargılarını eleştirir, d ü ­ zeltir, yeniler. Başlangıçta sanatçı da, sanatm alıcısı da aynı kişidir. Yaratır­ ken coşar, kendi gizil gücünün bilin­ cine varır. Yaratı eyleminden sonra heyecanları dizgimeşir, düşüncesi aydınlanır, bilgisi anlaşır, becerisi berkleşir. Birey, topluca katıldığı or­ tak yaratıdan o toplumun üyesi ola­ rak pay alır.

Antik Yunan tragedya ve komed­ yasının kaynağını araştıranlar, dra­ mın, tann Dionisos için yapılan rim ­ ellerden doğduğunu ileri sürmüşler­ dir. Bu sav, Cambridge okulu deni-len ve evrimci görüşe <

' : pek _ Max Müller, Wilhelm Mannhardt,

ncı görüşe dayanan antro­ pologların bulguları ile pekişmiştir. Andrew Tang, E.B. Taylor, William Robetson gibi, ritüel konusunu ince­ leyen bilim adanılan, ilkel insanlann inançları ve rimelleri ile bugünkü halk bayramları arasında bağıntı kurmuşlardır. Bu bilim adamlanna göre, m odem bayramlar eski büyü törenlerinin uzamdandırlar. G ünle­ rin uzaması, kışın sona ermesi, tarla­ ların canlanması, üremenin artması için yapdan törenler bolluk duası ni­ teliğindedir. Bayram sırasında cinsel özgürlük tanınması hasadı güvenlik altına almak içindir. Bu törenlerde gerçekleşmesi istenen durum simge­ sel olarak canlandırılır. ■

SEVDAŞENER

r

Yazar, araştırmacı (1929-). İs­ tanbul’da doğdu. Ortaöğreni­ mini Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yaptıktan sonra Ankara Üniversitesi Dd ve Tarih Coğrafya Fakültesi İn­ giliz Ddi ve Edebiyatı Bölümü’nü bi­ tirdi (1950). Bir süre gene Anado­ lu’nun çeşitli yerlerinde bulunduk­ tan sonra açdan sınavı kazanarak Dü ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde ye­ ni öğretime başlayacak olan Tiyatro Enstitüsü’ne asistan olarak girdi (1958). Bu kurumun ilk asistanıydı. Doktor, doçent ve profesör oldu. Şimdi de bu görevi sürdürüyor. Baş­

lıca Yapıdan: Musahipzade Celal ve Tiyatrosu (1964), Çağdaş Türk Tiyatrosunda Ahlâk, Ekonomi, Kültür Sorunları (1971), Çağdaş Türk Tiyatrosunda İnsan (1972), Dünden Bugüne Tiyatro Düşünce­ si (1982). ■

S A Y F A 1 3

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

(Seyahatten iki gün önce başla ve seyahatten sonra 4 hafta devam edilir). &lt;8 y çocuklarda ve

Sevda Şener’in ikinci kitabı, doçentlik tezi olan Çağdaş Türk Tiyatrosunda Ahlak Ekonomi Kültür Sorunları (1971) adını

 Piaget bu dönemi diğer dönemlerden farklı olarak bir çocuğun yapabildikleri ile değil, zihinsel.

 Bu çabaları sonucunda başarı duygusu gelişerek kendine karşı olumlu bir.

• Dışa Bağımlı Evre (Ahlaki Gerçekçilik) (6 – 11 yaş): Çocuk bu dönemde kuralların ve ilişkilerin sorgulanamaz olduğunu düşünmekte ve otoritenin görüşünü

 Bitişiklik (koşullu uy+ koşulsuz uy- yarım saniye)  Habercilik (koşullu uyaranı belirten uyarıcı).  Pekiştirme (tepkilerin

Sağlık ve İnovasyon Kulübü olarak Tıp Fakültesinde okuyan genç beyinle- rin gelişen ve değişe sağlık teknolojilerinden haberdar olmasının yanında bu

• PCR temelli nükleik asit saptama testleri, HIV-1 ile temastan bir-iki hafta