~
SOMUNCU BABA
Turilı ve Kültür .Araştırmalan Merkezi
I<.,ulfur · Tarilt ·
Diq · Medeqiyef
L ULUSLARARASI
27·29
Ekim 2016
~
AKSARAY ÜNİVESİTESİ
SOMUNCU BABA TAİUH VE KÜLTÜR ARAŞTIRMALARI
UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YAYINI
I. Uluslararası Aksaray Sempozyumu (Tarih, Kültür, Din, Medeniyet) Tam Metin Kitabı
Editörler
Mehmet Sami YILDIZ
Aksaray Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi
Ayşegül CAN
Aksaray Üniversitesi,
Somuncu Baba Tarih ve Kültür Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi
Mehmet ÖZKAYA
Aksaray Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Vildan ARMAGAN
Aksaray Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
ISBN 978-605-88368-2-2
Baskı: Dizgi Ofset Matbaacılar Sit. 10451. Sk. No:4 Karatay/KONYA
Şubat 2017
''I. Uluslararası Aksaray Sempozyumu (Tarih, Kültür, Din, Medeniyet) isimli kitabın tüm yayın hakları Aksaray Üniversitesi Somuncu Baba Tarih ve Kültür Araştınnalan Uygulama ve Araştınna Merkezi'ne ait olup her hakkı saklıdır. Bu yayının hiçbir lasmı, editörlerin önceden yazılı izni olmaksızın çoğaltılamaz, bir geri çağrı sisteminde saklanamaz veya herhangi bir biçimde elektronik veya mekanik, kopyalama, kayıt veya başka yollarla iletilemez.
Ali rights reserved. No part of this publication may be reproduced, stored in a. retrieval system or transmitted in any form or by any means electronical, mechanicalal, photocopying, recording or otherwise, without the prior written permission of editors.
''I. Uluslararası Aksaray Sempozyumu (Tarih, Kültür, Din, Medeniyet)'na ait bu bildiriler kitabı 667 sayılı KHK ve bu KHK kaps~ıjı_iJicı:~ :El;t:TQ!-P;PE.·v\:f.:diğer milli birliğe düşman terör örgütlerine yönelik alınan önlemler/ikap·saniıı:itla,~anlaıi (J72, 675 ve 677 sayılı KHK'lar
• • 1
dikkate alınarak hazırlanmıştır. ;
... ----· . ··-. Yrd. Doç. Dr. Mehmet Sami YILDIZ Sempozyum Başkam
İletişini
aksaraysempozyumu@gmail.com Sekreter
27-29 Ekim 2016 Aksaray, Türkiye I.Uluslararası Aksaray Sempozyumu (Kültür, Tarih, Din, Medeniyet)
CEMAL-i HALVETİ EL-AKSARAYİ'NiN "ENVARU'L-KULÜB/EL-MERATİB
MİNE'T-TE'VİLATİ'L-KUR' ANİYYE" ADLI ESERİ Süleyman GÜR 1
Özet
Cemal-i Halveti (ö. 899/1494), Halvetiyye tarikatının Cemaliyye kolunun kurucusudur. Osmanlı döneminde en çok eser yazan sufilerden biri olarak kabui edilmişfu. Eserleri daha çok risale tarzında olup tamamına yakınını Arapça olarak kaleme almıştır. Bu eserlerin büyük çoğunluğu da bazı sure ve ayetlerin tasavvufi tefsir ve yorurtıuyla ilgilidir. Bu çalışmada onun
çok önemli bir eseri olan_ ve kaynaklarda Envaru'l-Ku!Ub, el-Meratfb mine't-Te'vilati'l-Kur'aniyye, gibi isimlerle anılan risalesi incelenecektir. Müellif eserinin giriş kısmında İsra
süresinin 70-72. ayetlerini tasavvufi öğretiler bağlamında kendine has bir üslupla
yorumlamakta ve tasavvufi hayatta sadr, kalb, ruh, sır, fena fillah, hayret, fena filfena olarak bilinen yedi mertebeyi bu ayetlerden çıkardığı işaıi manalara dayandırmaktadır. Aynca bu mertebelerin alakalı olduğunu düşiindüğü seyir çeşitlerini sıralamaktadır. Devarrila Mü'minun
suresinin ilk on bir ayetinden hareketle tasavvufta "etvarı seb'a" olarak bilinen yedi tavrı izah
etmektedir. Bu izahları yaparken daha başka birçok ayete de temas etmektedir. Son olarak dört
çeşit cennetten söz etmekte, onları tavsif etmekte ve hangi özelliklere sahip kimselerin btiralara gireceği ile ilgili ilginç açıklamalar yapmaktadır.
The Book of "al-Maratib mine't-Ta'vilati'l-Kur~aniyya" fo~ Jamal-i Halwati al-Aksarayi
Abstract
Jamal-i Halwati (ö. 899/1494),the founder of Jamaliyyc:lh a branch of Halwatiyya '
tarikah is considered one of the most productive sufi authors during the Ottoman Era. Most of his works came in the form of Risalah and in Arabic. Most of his writings were interpretation of some verse or suras of the Quran following the sufi methodology of interpretation. Tb.e most
-··
important of his Works as mentiond in the sources is his book Which called al-Maratib mine't-Ta'vilati'l-Kur'aniyya, Anvaru'l-Kulüb, which will be discussed in this article. İn the introduction he expolred the Tasuuf teaching through the 70-72 verses of Isra Chapter adding hi~ own commentary with his own stylesh. Following what is called lshari interpretation he
showed the seven levels, sadr, galb, ruh, sir, fana fillah, hayrat, fana fil-fana and its connection
1 Yrd. Doç. Dr. Süleyman Gür, Karadeniz Teknik Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi.
27-29 Ekim2016 Aksaray, Türkiye
!.Uluslararası Aksaray Sempozyumu (Kültür, Tarih, Din, Medeniyet)
to the sufi disciplin. Also departing from the first eleven verses from Mu 'minun chapter he explained what is known in tasauuf as "atvfu:i seb' a". During his explanation he used other verses and in the end he described the four types of paradise, their spesfications and who is worthy of them and their charactaristics.
Giriş
Halvetlyye gibi nefis terbiyesini esas alan tarikatlarda nefsin yedi mertebesi ve sıfatı ( emmare, levvame, mülhime, mutmainne, razıye, marziyye, zekiyye/kamile) olduğu kabul edilir ve bu mertebelere "atvar-ı seb'a" adı verilir. Bu tarikatlarda nefis terbiyesi bu yedi mertebenin her birinde Allah'm yedi isminden birinin zikredilerek anılması suretiyle
gerçekleştirilir. Mesela nefs-i emmare mertebesindeki salik kelime-i tevhidi mürşidin
belirlediği sayıda zilcreder; levvame mertebesine ulaştığında isim değiştirilir, ism-i celali (Allah) zilcretmeye başlar. Mülhimede hu, mutmainnede hak isimleri zikredilir. Salik yedinci ismin (kahhar) zikrine ulaştığında nefs-i kamile mertebesine gelmiş olur. Aynı şekilde yedili tasnif bağlamında her mertebenin bir seyri (ilellah, alellah, billah, anillah, fillah, maallah, lillah), alemi (şehadet, misal, ervah, ceberut, lahut, nasut, hakikat), hali (zevk, şevk, aşk, vasıl, hayret, fena fi'l-fena, beka bi'l-beka), mahalli (sadr, kalp, ruh, sır, sırrü's-sır, hafi, ahla), varidi
(şeriat, tarikat, hakikat, marifet, velayet, sıddıkıyyet, kurbet), şahidi (tevhid-i efal, tevhid-i süat, tevhid-i zat, cem', hazretü'l-cem', cem'u'l-cem', ahadiyyetü'l-cem') ve nuru (mavi, san, kırmızı, siyah, yeşil, beyaz, renksizlik) vardır. Mesela birinci makamda nefsin sıfatı "emmare", sülfikün türü "seyr ileUab.", alemi "şehadet", hali "zevk'', mahalli "sadr", varidi "şeriat", şühfidü "tevhid-i ef'al", ismi "la ilahe illallah", nuru "mavi"dir. İkinci makamın da kendine has sıfatı, seyri, alemi, hali, mahalli, varidi, şüb.üdü, ismi, rengi ve nuru vardır. Bu durum değişerek yedinci makama kadar devam eder. Böylece salikin, sülfilctin nefisle alakalı kısmını
tamamladığı kabul edilir.2
Bütün tarikatlarda manevi terbiyede en önemli unsur mürşiddir. Mürşid, yukarıda ifade edilen manevi mertebeleri geçmesinde salike rehberlik eden kişidir. Tasavvuf tarihi içerisinde bu görevi üstlenmiş çeşitli tarikatlara mensup sayısız mürşid-i kamil vardır. Onlar terbiyeleri altındaki saliklere fiilen yol gösterip rehberlik ettikleri gibi, bazen de manevi terbiyelerine esas teşkil eden hususları yazılı olarak sonraki nesillere bırakmışlardır. 3
2 Süleyman Uludağ, ''Nefis", DİA, XXXII, ss. 526-529.
3 Ramazan Muslu, "Halvetiyye'de "Atvar-ı Seb'a" Yazma Geleneği Ve Sofyalı Baü'nin Atvar-ı Seb'a Risalesi'', Tasavvuf: İlmJ ve Akademik Araştuma Dergisi, yıl: 8 [2007), sayı: 18, s. 44.
27-29 Ekim 2016 Aksaray, Türkiye !.Uluslararası Aksaray Sempozyumu (Kültür, Tarih, Din, Medeniyet)
Halvetlyye tarikatına mensup şeyhler de, salikin manev1 yolculukta nefis mertebeleri ile ilgili ihtiyaç duyduğu hususları açıklamak üzere çok sayıda eser kaleme almışlardır. Onlardan biri de .Alfsaraylı Cemal-i Halvetı'dir. İşte biz bu tebliğde, 15. yüzyıl Osmanlı mutasavvıflarından Cemal-i Halvetl'nin "Envdru Kulub/el-Merdtfb mine 't-Te 'vildti 'l-Kur'aniyye" adlı eserini örnek olarak ele alıp, onun nefis mertebelerine ve "atvar-ı seb'a" diye meşhur olan yedi tavra dair görüşlerini ortaya koymaya çalışacağız .. Ancak önc~likle müellifin hayat hikayesine dair özet bilgi vermek istiyoruz.
Aksaray'ın en önemli alimlerinden biri olan Cemal-1 ·Halvetl (ö. 899/1494), Çelebi Halife diye meşhur olmuştur. Halvet!yye tarikatının Cemaliyye kolunun kurucusu ve bu tarikatın İstanbul' daki ilk temsilcisidir. Cemaliyye' den Sünbüliyye, Şabaniyye, Assaliyye ve Bahsiyye adlı dört tali kol doğmuş, bunlardan Şabaniyye birçok alt kola ayrı~ştır. Döneminin meşhur şeyhlerinden biri olan Cemal-i Halveti tasavvufun yanında tefsir ve had!sle de meş~l olmuş ve aynı zamanda şair kimliğiyle de tanınmıştır. En belirgin özelliği Osmaı;ılı döneminde en çok eser yazan sufilerden bici olmasıdır. Bundan dolayı o, sadece Halvetiyye'nin de~l genelde tasavvuf ve tarikat kültürünün tanınması ve yaygınlaşmasında eserleriyle katkıda bulunan sufilerden biri olarak görülmüştür. Eserlerinin hemen hepsini Arapça olarak kaleme alan Cemal-i Halvetl'nin risalelerinin çoğu bazı sure ve ayetlerin tasavvufi tefsir ve yorumlarıyla ilgilidir. 4
Onun bu çalışmada inceleyeceğimiz risalesi de ayriı mahiyettedir. Arapça olarak telif edilen risalenin adı elimizdeki iki adet yazma nüshanın birinde (İstanbul Belediyesi.Atatürk Kitaplığı, No: O.E. 889) "Envtiru 'l-Ku!Ub li Talebi Ru 'yeti '/-Mahbub", diğerinde (İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, No: O.E. 672) "el-Merdtfb mine't-Te'viltiti'l-Kur'aniyye" şeklinde geçmektedir. İkinci nüsha eksik olduğıından bu çalışmada hicri 1020 tarihiı;ıde istinsah edilen 15 varaklık birinci nüsha esas alınmıştır.
Müellif risalesinin baş tarafında İsra suresinin 70-72. ayetlerini ele almakta ve bu ayetleri işari açıdan yorumlamaktadır. Ardından tasavvufi hayattaki yedi mertebeyi bu ayetlerle temellendirmeye çalışmakta ve salikin manev1 yolculukta ihtiyaç duyduğu hususları açıklamaktadır. İlgili ayetlerde şöyle buyurulmaktadır:.
~ ~ .• =:e:: ı::.. ~n\~.,9- uı-ııLıı ~ ~ili~
--
.!. -:iı-
-.-.iı J ~uh.:..-
-~1·-
li.Q ~.e:: ~ -~...;:::-
ı..s-,-
.J - .,, ~ , - .).).J ~ .J..r.
eş:,- .J (' ı.F..;-
.J1 ' JC ~ ('~. ~ -- ·- ~,,
o!1 nfü
..
27-29 Ekim 2016 Aksaray, Türkiye I.Uluslararası Aksaray Sempozyumu (Kültür, Tarih, Din, Medeniyet)
.
-~ ~ ~ ~- -
:iı:l9 ~ _>.ti~~ 'j- »-~ ~ ~ _:._cll:J
1;
~ ~GS-
~ 1.~.::-~·
\..QL ıJ ~ r..ş;: U CJAJ. ~- U~ J ~ - UJ ...>9: -J --~-~, . - ~J u -~ s• L}."~J:al~. - -·io··~\ ._i -:.~~ ._.c.Clo~ J ~ -~ r..ş;: .:;r 1..:1-
-"Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden nzıklandırdık ve onları yarattıkları.mızın birçoğundan üstün kıldık. Bütün insanları kendi önderleriyle birlikte çağıracağımız günü hatırla. (O gün) her kime kitabı sağından verilirse işte onlar kitaplarını okurlar ve kıl kadar haksızlığa uğratılmazlar. Kim bu dünyada körlük ettiyse ahirette de kördür, yolunu daha da şaşırmıştır." (İsra, 17/70-72)
Müellif bu ayetleri şu şekilde te'vil eder: "Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık'' ifadesinde insanın Allah Tealanın isimlerini, fiillerini, sıfatlarını ve zatını bilmeye olan istidadından dolayı diğer varlıklara üstün tutulduğuna işaret vardır. Çünkü ulviyyat bazı isimlerin mazharıdır.5 Süfliyyat da bazı isimlerin mazharıdır. Şu hadisi kuds1 de bunu destekler:
"Ben yere göğe sığmadım, ancak mü'min kulumun kalbine sığdım"6
"Onları karada ve denizde taşıdık." sözü nefs toprağı ve kalp denizini; ya da berr-i rububiyet ve bahr-i uluhiyeti musahhar kılmaya işarettir. Yahut "berr/toprak" beş zahiri duyu organına, "bahr/deniz" beş batıni duyu organına7; ya da ''berr" şehadet alemine, "bahr" ise gayb alemine işarettir.
"Ve onları temiz, güzel şeylerden nzıklandırdık" ifadesinde, ariflerin kalplerindeki rahman! hakikatlere ve rabbaw virtlere işaret vardır.
- ''Ve onları yaratıklanmızın birçoğundan üstün kıldık'' ifadesinde, tevhid ehlin sıfatlarının tevhid ehlinin fiillerine üstün; isim ve sıfatları bilenin bunları bilmeyen mükaşefe ehlinden üstün oluşuna işaret vardır.
5 Mazhar, Allah'ın isim ve sıfatlarının zuhur ve tecelli mahalli. (Süleyman Uludağ, Tasawuf Terimleri Sözlüğü, Marifet Yayınlan, İstanbul 1999, s. 349.)
6 Acliinl, İsmail b. Muhammed Abdülhadi, Keşfii '/-Hafa, Daru'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut 1997.I, 195.
7 Algı güçleri, el-havasu'l-zahire (dış algı güçleri) ve el-havasu'l-batıne (iç algı güçleri) olarak ikiye aynlrr. el-Havasu'l-zahire beş duyudan oluşur. el-Havasu'l-batıne de hiss-i müşterek (ortak duyu), musavvıra (tasarlama güğcü), mütehayyile (hayal gücü), vehim (sezgi gücü) ve hafızadan (hatırlama gücü) meydana gelir. (Ahmet Özalp, "Nefs", Şamil İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2000, VI, 198.)
27-29 Ekim 2016 Aksaray, Türkiye 1.Uluslararası Aksaray Sempozyumu (Kültür, Tarih, Din, Medeniyet)
"Her insan grubunu imamlarıyla çağıracağımız gün" ifadesi, büyük kıyamete davettir. O da "fena fillah"tan sonra ''hayat-ı ezeliye" de ba'stır. "Ancak o, her şeyi batırıp gömen
büyük-felaket (kıyaJD.et) geldiği zaman" (Nazi'at, 79/34) ayeti de buna işarettir.
"Artık kimin kitabı sağ eline verilirse" ifadesi Furkan.1 hakikatler ve Kur'aru sırlarla kalpleri dolu olanlara verileceğine işarettir.
"Kitaplarını okuyacaklar" ifadesi sal.ikin burada zikredilen ve zikredilmeyen ilahl
kemalatla dolu olduğu şeylerdeki tasarrufa işarettir.
"Ve bir hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar bile haksızlığa uğratılmazlar" ifadesi
kemalatın istidadı miktarınca verileceğine işarettir.
"Kim bunda (dünyada) kör ise, o, ahirette de kördür" ifadesi ile dünya ve ahirette Allahtan başkasını görmeyenler kast edilmiştir. Bu da arif ve mürşidlerin en mükemmellerinin nasibidir. Ya da dünya ve ahirette Allah'ı gö.ı;meyenler kast edilmiştir. Ya da dünyada Allah'ı
bilmeyen, ahirette de görmeyenler kast edilmiştir.8
Cemali Halveti bu ayetleriİı işan yorumlarından sonra müridin tarikat, marifet ve şeyhe hizmet konusund.a gayret içerisinde olması gerektiğini ifade eder ve ardından yedi mertebeyi
saymaya başlar.
Birinci Mertebe:
Birinci mertebede nefsin sıfatı "emmare" olduğundan bu mertebeye "nefsi emmare" mertebesi de denilmiştir. Cemali Halveti'ye göre bu mertebenin makamı (mahalli) kötü ahlakı simgeleyen vahşi hayvanlar ve yırtıcı kuşlara ait özelliklerle dolu.olan "sadru'l-insan.l"dir.9 Bu '
makamdaki seyr, Allah'a yolculuk anlamına gelen "seyr ilellah"tır. Salik istidadına göre bu
vadide yol alır. Hedefi muhabbetullaha ulaşmaktır. Ancak bu hedefe varmak için öncelikle kötü ahlaktan
kurtulması
vesadrını
tezkiye etmesiger~kir.
Bunun için de makamdaki~eyrini
tamamlaµıalı ve sadece açıktan zikirle meşgul olmalıdır. Cehri zikre devam eden kişi bütün bu
a Cemal-i Halveti, Envaru'l-Kulfib li Talebi Ru'yeti'l-Mahbub, İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, No: O.E.
672, varak 2b-3a.
9 Sadr, göğüs, sine anlamlarına gelir. Tasavvuf ıstılahında ise düşmanlıkların, şehvetlerin, arzuların ve ihtiyaçların
dahil olduğıı yerdir, bazen daralır bazen de genişler. O kötülüğü emreden nefs-i emmare vilayetinin bakim olduğıı
27-29 Ekim 2016 Aksaray, Türkiye !.Uluslararası Aksaray Sempozyumu (Kültür, Tarih, Din, Medeniyet)
kötülüklerden kurtulur ve Allah'ın en yüce evine girer ki o da (ikinci mertebenin makamı olan)
kalptir.10 Nitekim hadiste şöyle buyurulmuştur: "Müminin kalbi Allah'ın evidir"11
Cemali Halvetl'nin bu ifadelerinden anlaşıldığına göre o da tıpkı diğer sufiler gibi kalbi
merkeze almakta ve Allah'ı bilmenin, ona yakınlaşmanın, onun tecellilerine mazhar olmanın
yerinin kalp olduğunu vurgulamaktadır. Nitekim onun devamla, "denilmiştir ki ilim talep edenin manevi köpekl~şmeden sakınması gerekir ki kalbinde muhabbet, marifet ve rububiyet
nuru ortaya çıksın" şeklindeki bir sözü nakletmesi de bu düşünceyi qesteklemektedir. Ayrıca
"İçinde köpek ve resim olan eve melekler girmez"12 şeklindeki hadisi de burada zikreden
Halveti, kötü ahlakın ve çirkin fiillerin kaynağı olarak gördüğü sadrın ancak bütün
çirkinliklerden temizlendiği takdirde inşirah bulacağına ve kalbin marifetullaha hazır hale
geleceğine işaret etmektedir. 13
Halveti cehri zikirle nefsi kötülüklerden arındırmanın meşayiha göre farz olduğunu
ifade ettikten sonra nefsini tezkiye etmeyenlerin dünya ve ahirette sonlarının hüsran olacağını,
nefsini t~mizleyenlerin ise her iki cihanda kurtuluşa ereceğini ayet ve hadislerden deliller
getirerek anlatmaya çalışır. Ardından "Ey muhib! Salikin bazı seyirlerini dinle" diyerek bazı mutasavvıfların yaptığı gibi birtakım hayvanların sıfatları ile bu mertebede bulunan nefsin
sıfatları arasındaki benzerliğe çeşitli istiarelerle dikkatleri çeker. İfade edildiğine göre salik bu
mertebede uyku ile uyanıklık arasında rüyaya benzer bazı haller görür. Bunlara "vakıat'' 14 denir.
Ona göre, vakıada görülen hayvanların kötülüğü simgelemedeki sembolik anlamlan şu
şekildedir: Aslan zulme; kurt hasede; tavşan yalan dolana; domuz cinsel isteklere, dünya sevgisine ve ehlullah ile sohbetten uzaklaşmaya; köpek gazap ve cimriliğe, kedi nifaka; eşek cinsel arzulara ve Allah yolunda tembelliğe; koyun mide düşkünlüğüne; öküz çok yemek
yemeğe; at batıl filcre; deve kin ve hasede; katır cinsel isteklere; zimmi gizli şirke; harami ise maksuda mani olmaya işaret eder. Kuşlardan ve hayvanlardan kötü vasıfla nitelenen diğerleri
de onlarda bulunan galip vasfa delalet eder. Bu özellikler değişik mertebelerde ve tavırlarda
salikte bulunur. Eğer salik bu kötü hasletlerden kurtulamazsa "berr-i nefse" düşer ve Allah
ıo Halveti, vr. 3b.
11 Aclfuıi, I, 321.
12 Buhan, Bedi'l-Halk 27; Müslim, Libas 17.
13 Halveti, vr. 4a.
14 Halvette zikir ve ibadetle meşgul olan salik keadini kaybedip çevresiyle ilgiyi kesince bazı hakikatlere vakıf
27-29 Ekim.2016 Aksaray, Türkiye l.Uluslararası Aksaray Sempozyumu (Kültür, Tarih, Din, Medeniyet)
tarafından verilen mukaddes su kendisine ulaşamaz. Yüce Allah'ın, "Andolsun, biz
insanoğlunu şerefli kıldık" (İsra, 1 7 /70) buyruğu da bu mertebeye işaret eder. 15 İkinci mertebe:
Nefsin bu mertebedeki sıfatı "levvame"dir. 16 Makamı (mahal) ise güzel ahlakla süslenmiş olan "kalp"tir. 17 Bu makamda salikin seyri, Allah için yolculuk anlamına gelen "seyr
lillah"tır. Salikin istidadına göre fiillerin nurlarını mükaşefeye kabil olması ve dördüncü makamda kendisine açılacak olan sırrın nurunu müşahede için bu makamda seyrini
giZli
zikirfo·,
tamamlaması gerekir. Hz. Peygamberin "Kalpten kalbe pencere (revzene) vardır" hadisi de buna işarettir. Yani kalbfu tavrından18 başka bir tavra pencere vardır. Örneğin "sadr"ın
tavrından "ruh"un tavrına bir pencere açılır. ''K.alb"in tavrından "sır"rın tavrına; "ruh"un
tavrından "sırrın sırrı"nın ve "tevhid"in tavrına; "sırr"ın tavrından "hayret''in tavrına; "sırrın sırrı"nın tavrından "fena fi'l-fena" ve "cem'ul cem'e" yani yedinci tavra pencere açılır. 19
Halvetl'ye göre bu makamda ''vedüd'' ismi şerifinin ortaya çıkması içm salikin talebi
oranında muhabbet nuru zuhur eder. Allah tealanın "O onları seviyor, onlar da O'nu seviyor" (Maide, 5/54) buyruğu da buna işaret eder. Buradan da şu anlaşılır. O'nun kullarının kalplerinde
•'
bulunan muhabbet, mezkur ismin ortaya çıkmasının eseridir. Zikri hafi ile Allah'a teveccüh
etmek kuldaki mtihabbeti artırır. Bu sayede kalp daha temiz hale gelir. Kimin kalbi de nefsani
kirlerden arınırsa Hak teala ona istidadı miktarınca tecelli eder. Onun kalb-i manevisinde ruh ve nefis birlikteliğinin gücünden doğan birtakım renkler ve nurani şekiller belirir. Bu da kamil bir şeyhin onun nefsine telkini sebebiyledir. "Zikir ehline sorun" (Nahl, 16/43) emri de buna
işaret eder. 20
15 Halveti, vr. 4a-4b.
16 Halvea;vr, 6a.
17 Kalb, çevirme, döndürme, değiştirme anlamlarına gelir. Tasavvufta ilfilıi hitabın mahalli ve muhatabı, marifet
ve irfan denilen tasavvufi bilginin kaynağı, keşf ve ilham mahalli, tecelli aynası, ilahi isim ve sıfatların en mükemmel şekilde tecelli ettiği yer gibi anlamlara gelir. Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, s. 297.
18 .Aflah'ın insanı yedi tavırda (etvar-ı seb'a) yarattığını (Nuh, 71/14) dikkate alan mutasavvıflar, bu tavrrları yedi
kat semaya, yedi gezegene, yedi vadiye ya da yedi iklime benzetmişlerdir. Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, s.66.
ı9 Halveti, vr. 4b-5a.
27-29 Ekiın2016 Aksaray, Türkiye
!.Uluslararası Aksaray Sempozyumu (Kültür, Tarih, Din, Medeniyet)
Halveti, "Eyyuhel muhib! Bazı kalbi sıfatların seyrini dinle" diyerek mubabbetullah
vadisinde bulunan salikin hallerini şöyle tasvir eder: Kalbin sureti sema ve aydır. Eğer salik
onları parlak bir halde görürse bu salikin kalbinin tasfiyesine işaret eder. Eğer diğer gök
cisimlerini görürse bu durum salikin kalbinde zikrin eserinin sırrına işaret eder. Ayna da kalbin
sembollerindendir. Şayet sfilik aynayı parlak bir şekilde görürse bu da aynı şekilde kalbinin
temizliğine işaret eder. Salikin kulluk vazifesini icra etmedeki kabiliyetlerine göre bağ ve bahçe
de aynı şeklide kalbi sembolize eder. Aynca havuzlar, göletler, nehirler, denizler, beldeler, gösterişli evler, saraylar, geniş sahralar, pınarların fışkırdığı dağlar ve bunlara kıyas
edilebilecek her şey kalbin suretlerindendir. 21
Üçüncü Mertebe:
Halvetl'ye göre salikin nefsinin bu mertebedeki sıfatı "mülhime"dir. Makamı ise latif
bir cevher olan "ruh"tur. Ruh ilam isim ve sıfatların ortaya çıktığı ve onları bilmenin mahallidir.
Kerametler, ilhamlar ve aşk halleri de burada zuhur eder. Aynca burası beşeri fiillerin fena yeridir. Ruh makamının seyri, Allah'a yolculuk anlamına gelen "seyr alellah"tır. Zira bu
makam Allah'ın isim ve sıfatlarını müşahede makamı olduğu için üstün bir makam olarak kabul
edilmiştir. Sal.ikin Allah'ın isim ve sıfatlarının sırrını müşahedeye hazır olması için seyrini ve
müşahedesini zikr-i ahir ile tamamlaması gerekir.22
Ruhun sureti ve görüntüleri çoktur. Güneş, sakalsız adam, saf su, berrak içecek, meyvalı
hurma, şeker kamışı, nebiler, veliler, şeyhler, mürşidler, güzel sesle Kur'an okuyan birini
görmek, bazı hoş şeyleri terennüm etmek, çalgı aletleri ve buna benzer şeyler ruh makamının
..-.
seyr4!dendir. Zira bu makam aşk ve marifet makamıdır.23
Dördüncü Mertebe:
Halvetl'ye göre salikin nefsinin bu mertebedeki sıfatı "mutmainne", makamı da
"sır"dır.24
Bu makam, beşeri sıfatların Allah'ın sıfatlarının nurunda yok olma (fena fi's-sıfat)
21 Halveti, vr. 5b. 22 Halveti, vr. 5b-6a. 23 Halvea, vr. 6a.
24 Sır, gizem anlamına gelir. Tasavvufta ruh gibi insan bedenine tevdi edilen bir latifedir. Sır latifelerin sıralamasında ruhtan sonra gelir ve ondan daha latiftir. Kalp ma 'rifet, ruh muhabbet, sır temaşa mahallidir. Uludağ,
27-29 Ekim 2016 Aksaray, Türkiye
!.Uluslararası Aksaray Sempozyumu (Kültür, Tarih, Din, Medeniyet)
mahallidir. Tevhidi sıfatlar25 da burada zuhur eder. İlahi isim ve sıfatlar sır vadisinde gizlenir.
Sır makamında tecelli ve gizlenmenin çokluğundan dolayı havf ve reca duygusu yoğun bir
şekilde hisse_dilir. Bu makamın seyri, Allah ile yolculuk anlamına gelen "seyr ma'allah"tır.26 Salikin bu makamın seyrini tamamlaması için gerek nurani gerek zulmani ağyara
muhabbetten tamamen soyutlanması gerekir. Ayrica kendisine Iİakk'ın cezbesinin ulaşması ve uluhiyet nuru ile nurlanması için nefsin kötü arzularına ket vurmas'ı icab eder. Salike vahdette kesreti görmekle ulviyyat ve süfliyyatın tamamında tek muta~amfın Allah olduğu bilgisi verilir.
Ardından "cem'den sonraki fark hali"ne dönerek kesrette vahdeti görür.27
Cemali Halveti bundan sonra müridin seyru sülfilcte karşılaşacağı halleri anlatmak ve onun hata yapmamasını öğütlemek üzere sözlerini şöyle sürdürür. Eyyuhel muhib! Bilesin k;i sidre-i münteha insan_ aleminde bu makamdadır. Çünkü insan ırkının nihayet bulduğu yerdir. Orada beşeri sıfatlar kaybolup yerlerini rububiyet nuru alır. Salik mebde' ve meadı görür.· O Hak subhanehu ve tealadır. Taayyünat-ı kevniyyeyi siler ve "ene'l-hak" demeye başlar.
Sülfil<:ünün orada bittiğini sanır. Oysa bu bir hatadır. Salikin bu makamda bunu elde etm~ye
iltifat etmemesi, edebini muhafaza etmesi ve susması · gerekir ki buradan "fena fıllah"a ulaşabilsin. 28
. . . . .
Halvet! devamla salikin nefsinin nefs-i miıtmainne mertebesine ulaştığına delalet eden seyrine dair şu izahları yapmaktadır. Salikin aciz Müslüman kadınlan,· sevdiklerini, adil
sultanları, haktan gayrısına meyletmeyen raşit halifeleri görmesi bu makamdaki seyrindendir. Bu, gerçekten büyük bir makamdır ve bu makam ehli diğerlerine göre daha üstündür. Çünkü
25 Hak salike sıfatlarla tecelli edine~ s~lik eşyayı ve O'nun sıfatlarını değil, sadece Allah'ı ve O'nun sıf€ltlarını
görür ve "la faile illallah" der. Buna tevhid-i sıfat denir. Hak fiilleriyle salikte tecelli edince, salik bütün fiilleri Allah'tan görür ve "la faile illallah" der. Buna tevhid-i fiil denir. Hak salike zatı ile tecelli edlnce salik: eşyanın
zatını değil; sadece mevcut olarak Allah 'ı görür ve "la mevcude illallah" der. V ahdet-i vücut ehlinin tevhidi budur. Buna da tevhid-i zat denir. Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, s. 534-535.
26 Halveti, vr. 6a-6b.
27 HalVeti, vr. 6b; Cemali Halveti bu noktada konuyu izah etmek için Gazali'den şu bilgiyi nakleder. Gazali'ye
"kayyum"un manası sorulmuş o da şöyle demiştir. Sıfatları irca' ettikten sonra tek olan zattır. İsimlerin.çok olmasına gelince bu izafe edilen şeylerin çokluğu ile alakalıdır. Örneğin yüce Allah zatı ile hissettiği için Hayy diye isimlendirilmiştir. Eşya onun tarafından bilindiği için alim diye isimlendirilmiştir. Sesler onun tarafından duyulduğu için semi diye isimlendirilmiştir. Renklerin, eşyanın hakikati ona malum olduğu için hasır diye
isimlendirilmiştir ... vr. 6b - 7a.
27-29 Ekim 2016 Aksaray, Türkiye !.Uluslararası Aksaray Sempozyumu (Kültür, Tarih, Din, Medeniyet)
bu makamın seyri "seyr meallah"trr. Hal böyle olunca diğerlerine tercih edilir. Cenabı Hak ''Ve
onları yarattıklanmızın birçoğundan üstün kıldık" (İsra, 17/70) sözüyle buna işaret etmiştir.29
Beşinci Mertebe:
Halveti'ye göre nefsin bu mertebedeki makamı "fena fillah"tır3°. Bu makamda eşyanın
kendisinde son bulduğu "tevhid-i zat" esastır. Yüce Allah'ın "İşlerin sonu ancak Allah'a varır"
(Lokman, 31/22), "Bütün işler O'na döndürülür" (Hud, 11-123), "O'ndan başka ilah yoktur. Dönüş ancak O'nadır" (Mümin, 40/3) buyrukları da buna işarettir. Salikin vücudunu Hakk'ın vücudunda yok etmesi (fena) gerekir ki O'nun varlığıyla mevcut olsun, O'nun bekasıyla baki olsun, O'nun hayatı ile diri olsun.
Hz.
Peygamber'in "Müminler ölmezler bilakis bir yurttandiğerine naklolurlar" sözü de buna işarettir.31
Halveti'ye göre bütün seyirlerin maksudu Allah'ta yürümek anlamındaki "seyr fillah"
ve "seyr billah"tır. Çünkü bu iki seyir türü seyirlerin en önemlisi ve en son hedeflenenidir. Muvahhid kendini Zat-ı Mutlakta yok etmedikçe bu iki seyirde tam tevhide ulaşamaz. "O'nun
zatından başka her şey helak olucudur" (Kasas, 28/88) buyruğu buna işarettir. Nitekim
"Cübbemin içinde Allah 'tan başkası yoktur" sözü de böyledir. Halven, bu düşüncesini desteklemek üzere meşayıhtan ve ulemadan daha başka sözler de nakleder. Ardından ihlas
kelimesinin beş harften mürekkep olduğunu ifade eder ve her harfin delalet ettiğini düşündüğü
işan yorumlan sıralar.32
.·· Müellif, salikin fena fıllah'tan sonra hayat-ı ezeliyede yeniden dirilmesi gerektiğini ifade eder. Ona göre salik bu sayede yerilen sıfatlardan kurtulur, onun için artık ölüm yoktur, bir diyardan diğerine intikal vardır. Nitekim "Allah dostları ölmezler ancak bir dünyadan
ötekine intikal ederler" denilmiştir. ''Bilesiniz ki, Allah'ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de." (Yunus, 10/62) ayeti de bu sözü destekler. Ayette anlatılanlar ilahl isimleri kendilerinde toplayanlardır. Ayrıca
Hz.
Peygamber "Her şeyin bir cilası vardır.29 Halveti, vr. 7b.
3
°
Fena fillah, Allah'ta fani olmak. Kulun, beşeri vasıflardan ve düşük arzulardan sıyrılıp ilahi vasıflarladonanması. Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, s. 188.
31 Halveti, vr. 7b-8a.
27-29 Ekim 2016 Aksaray, Türkiye !.Uluslararası Aksaray Sempozyumu (Kültür, Tarih, Din, Medeniyet)
Kalplerin cilası da zilaullahtır" buyurmuştur. Mezkür isimler kimde zuhur ederse Allah'ın
nurunda kendini yok eder, onun aydınlığında yürür. İşte onun bu seyrine "seyr fi.ilah" denir.33
Altıneı Mertebe:
Cemali Halvetl'ye göre bu mertebe mürşidlerin mertebesidir. Nefsin bu mertebedeki
makamı "hayret" ve "kürsi"dir. Salik bu makama varlığı kesrette görmekle ulaşır. Seyri,
Allah'tan yolculuk anlamına gelen "seyr anillah"tır. Nefsi, "nefs-i raziye"dir. Sufilerin altıncı
mertebeye umumiyetle nefs-i marziye adını vermelerine karşın Cemali Halveti bu mertebede
nefis için raziye sıfatını tercih etmiştir. Bunun nedenini de şu Şekilde açıklar: Allah'ı tanıma
yolunda mahlükatın kemali için insana Cenab-ı Allah tarafından verilen bilgiler, hakikatler ve
hilafetten nefis razı olduğu için burada "raziye" diye isimlendirilir.34
Cemali Halveti' bu makamın büyük bir makam olduğunu ve en belirgin. vasfının takva
olduğunu ifade eder. Ardından "Allah katında en değerli olanınız takvaca en üstün olanınızdır"
(Hucurat, 49/13) ayetini zikreder ve şu şekilde tevil eder: Allah katında en değ~rliniz O'nun
zatına, şuhuduna, marifetullaha ve muhabbetullaha ulaşmaya mani olan şeylerden soyutlannia
hususunda O'ndan en çok k_orkanınızdır.35
Bu makamda bulunan kimsenin bu hizmete layık olabilmesi için halle tarafından başına
gelen hayır ve şerlere tahammül etmesi hatta bütün bunlardan dolayı huzur duyması gerekir.
Eğer bunu başaramazsa bu makamda muvaffak olamaz. Zirapuradaki makam kürsidir. Mazhar
ise Allah'ın Rahim, Alim ve Halim ismi şerifleridir. Bu mazhar zati, sıfati ve fiili rahmeti
gerektirmektedir. Bu da tevhid-i zat, tevhid-i sıfat ve tevhid-i _efali bilmektir. Bu şekilde
olanların tamamı kutup elbisesini giyerler (kutup mertebesine ulaşırlar). Ve onlara "Çok
kudretli, mülkünün sonu olmayan Allah'ın yanında doğruluk makamına" (Kamer, 54/55) hoş
geldiniz denir. Böyle bir kimse müllc, meleküt ve ceberut ehline feyz akıtır. Çünkü o, ilam
·-,
isimlerin hakikatlerinin tamamına tecelli etmiştir. Bundan dolayı bütün alemlerde tasarruf
hak.kına sahiptir. Fakat bu sırrını ehli olmayana göstermemeli, Hakk'a karşı edebini m~afaza
etmelidir. Gece-gündüz Allah'a ibadet etmeli, hiçbir şeyi nefsine izafe etı:nemeli bilakis her
şeyin Allah'tan olduğunu görmeli ve bilmelidir. Nitekim Yüce Allah "De ki, hepsi Allah
katındandır" (Nisa, 4/78) buyurmuştur. Allah teala bu makamdaki sille ledünni ilmi, maarif
33 Halveti, vr. 8b-9a. 34 Halveti, vr. 9a.
27-29 Ekim 2016 Aksaray, Türkiye !.Uluslararası Aksaray Sempozyumu (Kültür, Tarih, Din, Medeniyet)
ve hakaiki verir ve onları Allah'ın izni ile başkalarına öğretmesini ister. Halveti'ye göre bütün
bu anlatılanlar göstermektedir. ki hikmet ve feyzin tam manasıyla öğretilebilmesi ancak
Allah'tan kullara döndükten sonra mümkün olabilir. Nitekim şu ayeti kerime de buna işaret
etmektedir. "Kimin kitabı sağ eline verilirse, onlar kitaplarını okuyacaklar" (İsra 17171).36
Yedinci Mertebe:
Halveti'ye göre nefsin bu mertebedeki makamı "fena fi'l-fena" ve "cemu'l-cem"dir.37 Yani bu makamda varlığın fenası fena bulur. Salikin bu makamdaki· sözü "varlığım Allah'ta
yok olmuştur ve insani menzilleri katettim" şeklindedir. Nefsin bu derecedeki mertebesi "marziye"dir. Ancak nefs-i marziyeye sadece fena fi'l-fenadan sonra bu halde baki kalanlar
ulaşabilir. Mazharı, velayet-i hassa ve mutlak varlığın muhabbetine müstahak olmaktır. Cenab-ı Allah'Cenab-ın şu buyruğu da buna işarettir. "Ey huzur içinde olan nefis! Sen O'ndan razı, O da
senden razı olarak Rabbine dön! İyi kullarımın arasına gir. Cennetime gir." (Fecr, 89/27-30).
Bu sırlar kendi hazlarından fani olup başka bir varlıkta kaim olan kimseler içindir. Çünkü nefsi
ıslah etmek ancak zulman! varlığı nurani varlıkla değiştirmekle mümkündür. Salikin Allah'ın
velayetine, muhabbetine ve rızasına nail olabilmesi için geceleri teheccüd namazı ile meşgul olması gerekir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Onların yanlan (gece namazına
kalkmak için) ·yataklarından uzaklaşır. Rablerine korku ve umutla dua ederler ve kendilerine
nzık olarak verdiklerimizden infak ederler. Artık hiçbir nefis, yaptıklarına karşılık olmak üzere kendileri için gözler aydınlığı olarak nelerin (sayısız nimetlerin) saklandığını bilemez." (Secde,
32/16-17).38
. Cemali Halveti ayetleri zikrettikten sonra bu ayetlerde yer alan sırlan açıklamak üzere
bazı işan yorumlarda bulunur. Ona göre "Onların yanlan yataklarından uzaklaşır" cümlesi
salikin istidat ve makamlara göre Hakk'a, müşahede makamına, muhabbetullaha ve
marifetullaha ulaşmak için dünya ve ahiret yataklarından kalbinin alakasını kesmesi gerektiğine
işarettir. Müellife göre ayetin "Rablerine korku ve umutla dua ederler" kısmı, salikin vuslatı ve
zikredilen diğer şeyleri tabiat ateşinde hapsedilmesinden korkarak ve istidadına göre cennette
cemalullahı ve bunun dışındaki nimetleri umut ederek istemesine işarettir. "Rızık olarak
verdiklerimizden infak ederler" ifadesi ise marifet ve hakikatlerin infakına işarettir. Ayetin
36 Halveti, vr. 9a-9b.
37 Cem'ul cem', halkı Hakla kaim görmektir. Buna "cem'den sonraki fark hali" denir. Cem' ise halksız Hakkı
müşahede etmektir. (Erginli, s.163.)
27-29 Ekim 2016 Aksaray, Türkiye
I.Uluslararası Aksaray Sempozyumu {Kültür, Tarih, Din, Medeniyet)
"Artık hiçbir nefis, kendileri için gözler aydınlığı olarak nelerin saklandığını bilemez" kısmı
isim, fiil, sıfat ve zatın zuhuruna işarettir. "Yaptıklarına karşılık olmak üzere" kısmı ise yok
olmak için ya!varmaya ve Allah'ın dışındakilerden uzaklaşıp O 'nunla kalmaya işarettir. Müellif
"&-l...a..JI"' kelimesinin kötü ahlak, güzel ahlak, fiillerin nurları, sıfatların nurlan gibi anlamlara
işaret edebileceğini ifade ettikten sonra sa.Iikin zat-ı ahadiyete ulaşabilmesi ve tevhid-i fiil,
tevhid-i sıfat, tevhid-i zatın marifetinin istidadına göre ondan zuhur edebilmesi için nefsinde
fena bularak zikredilen bütün lezzetleri terk etmesi gerektiğini ifade eder. Kim bunlara uJaşmak
isterse bahsi geçen şeylerin dışındakilere iltifat etmez. Şay~t il_tifat ederse vuslata eremez. 39
Müellife göre tecerrud (soyutlanmak) tarikatın en büyük rüknüdür. Sa.Iik ancak bu sayede
Allah'a en yakın ve en üstün derecelere ulaşır. Ancak bunun tam manasıyla gerçekleşmesi
oldukça zordur.40
Cemal Halveti mertebelerle ilgili bu açıklarµaları yaptıktan sonra bir müminin iman-ı
kamil olmasının zorluklarına dikkatleri çekmek üzere yeni bir başlık açar v,,e Müminun
suresinin ilk on bir ayetinden çıkardığı işari manalarla konuyu açıklamaya çalışır.
Halven'ye göre Allah tealanın "Müminler gerçekten felah bulmuştur. Onlar
namazlarında huşu içinde olanlardır" (Müminun, 23/1-2) buyruğu, namaz kılan kimsenin
münacatında ve ıiamaiındaki tecellilerden hasıl olan korku ile nurların aydınlığında müşahede
m~amında olanların arasına girdiğine işarettir. "Onlar boş şeylerden yüz çevirenlerdir"
(Müminun, 23/3) ayetinde, Allah ve Resulune layık olmayacak söz ve fiiller ile bir de
makamlara göre salike fayda vermeyecek düşüncelerin terkine işaret vardır. Çünkü müminin
kalbi Allah tealanın hazinelerindendir. O da sadece tek "bir isimle açılır. Kim bu özel hazineyi
başka bir anahtarla açmak isterse hata etmiş olur. "Onlar, zekata 'ilişkin.(söz ve görevlerini)
yerine getirenlerdir" (Müminun, 23/4) ayetinde marifet ve hakikatleri aşığına bolca_ akıtmaya
işaret vardır. Bir de nurlan fiil makamına ya da nurlan kendi sıfatlarından soyutlayarak.sıfat
makamına aktarmaya işaret vardır. "Ve onlar ırzlarını k,oruyanlardır. Ancak eşleri ya da sağ
ellerinin sahip olduklarına (karşı tutumları) hariç; bu konuda kınanmış değillerdir" (Müminun,
23/5-6) sözünde bu kimselere meyletmelerinin ayıp ve çirkin olmadığına işaret vardır. ••Fakat
kim bundan ötesini. ararsa, artık onlar sınırı çiğneyenlerdir" (Müminl!ll, .. 23/7) cı.yetinçle
.
masiyetten ve helal olmayan yollardan cinsel arzulan tatmin etme isteğinden uzak durmak
.
gerektiğine işaret vardır. "Onlar emanetlerine riayet edenlerdir ... " (Müminun, 23/8) sözünde
39 Halveti, vr. IOb-1 la.
27-29 Ekim 2016 Aksaray, Türkiye
!.Uluslararası Aksaray Sempozyumu (Kültür, Tarih, Din, Medeniyet)
Allah'ın vahdaniyet ve samediyetine dair emanetlerin korunmasına ve bundan başka manalar ile sırlara işaret vardır. "Onlar ahidlerine riayet edenlerdir" (Müminun, 23/8) sözünde Allah ile
kul ve kul ile kul arasında yapılan sözleşmelerin yerine getirilmesine işaret vardır. "Onlar
namazlarını koruyanlardır" (Müminun, 23/9) ayetinde göz açıp kapayacak bir zaman di1iminde
dahi Allah'ın huzuruna varmaya mani olacak gaflete düşmemeye ve gece gündilz münacata
devam etmeye işaret vardır. "İşte varis olacak onlardır. Ki onlar Firdevs'e varis olacaklar ve
orada ebedi kalacaklardır." (Müminun, 23/10-11) ayetlerinde Hak tealanın zikredilen bu
sıfatlarla muttasıf olan kimselere en yüce cenneti vereceğine işaret vardır. O da cemalullahm
müşahede edileceği ruh cennetidir.41
Cemali Halveti Müminun suresinin 11. Ayetini açıklarken ayrıca dört çeşit cennetten
söz etmekte, onları tavsif etmekte ve hangi özelliklere sahip kimselerin buralara gireceği ile
ilgili açıklamalar yapmaktadır. Ona göre dört cennet şunlardır:
1. Cennetü'l-ef'al. Cennetü'n-nefs diye de adlandırılan bu cennet amel-i salihlere
karşılık maddi arzulan tatmin eden bir cennettir. 2. Cennetü'l-varise. Cennetü'l-ahlak diye de anılan bu cennet Hz. Peygamber'e samimi bir şekilde uymakla elde edilir. 3. Cennetü's-sıfat.
Cennetü'l-kalb şeklinde de adlandırılan bu cennet ilahi isim ve sıfatların tecellilerinden
meydana gelir. 4. Cennetü'z-zat. Cennetü'r-ruh diye de adlandırılan bu cennet ilahi cemalin
müşahedesiyle elde edilir.42
Cemali Halveti bu izahları yaptıktan sonra şöyle der: Kim yukarıdaki ayetlerin
açıklanması sırasında zikredilen özelliklere sahip olursa en mükemmel şekilde iman etmiş olur. Böyl~ bir imanı elde etmek de ancak tezkiye, tasfiye ve tecliye ile gerçekleşebilir. Nitekim ayet
ve hadislerde bu görüşü desteklemektedir. Müellif daha sonra Müminun suresinin ilgili
ayetlerinden hareketle etvar-ı seb'a diye meşhur olan yedi tavrı kısaca açıklamıştır. Bu tavırlar
şunlardır: Talep, kalp, ruh, sır, tevhid- sırru's-sır, hayret, fenaü'l-fena-cem'u'l- cem'. Söz
konusu tavırları açıklarken yeri geldikçe başka ayet ve hadisleri de görüşlerini desteklemek için
kullanmıştır. 43
Birinci Tavır: Bu tavrın makamı "talep"tir. Salik bu makamda namazını huşu ile kılar,
Allah'a boyun eğer. Kim huşu ile sadece Allah rızası için namaz kılarsa büyük bir kurtuluşa
41 Halveti, vr. llb-12a-12b.
42 Halveti, vr. 13a.
27-29 Ekim 2016 Aksaray, Türkiye
!.Uluslararası Aksaray Sempozyumu (Kültür, Tarih, Din, Medeniyet)
erer. Berrak bir aydınlığa, kalp nuruna ulaşır. Şu ayeti kerime de buna işarettir. -0.hyjı ~1 ~
~
'
~u..·
-~·
.i ~ ~ Jı (M.. . 23/1-2)44 u~ fi:! r..r-1 - LB- umınun,İkinci Tavır: Bu tavrın makamı "kalp"tir. Hak tealaya layık olmayacak ve salikin mahbuba ulaşmasına mani olacak şeylerden yüz çevirmeyi gerektirecek muhabbet nuru bu makamda ortaya çıkar. Marifet nuru ve bir sonraki tavrın makamı olan ıııQ.ta ortaya çıkan aşk
da bu makamda zuhur edebilir.
0;.:,,,._;;.
}-lıı ı;;c ~ 2.ı:ı~lj (Müminuiı, 23/3) ayeti de buna işaret eder.45·,
Üçüncü Tavır: Bu tavrın makamı "ruh"tur. Bu tavıida salikte isimlerin, sıfatların, kerametlerin, hallerin bilgisi zuhur eder. Çünkü ruh marifet ve aşk mahallidir~ Bundan dolayı
hilafete icazet caizdir. Marifet ve aşk ehlinin bunları Allah'ın kullarına iletmesi ·gerekir ki müri~
bir dereceden başka bir dereceye yükselsin. Nitekim 0)ı;.ı.s ~IS Jı! ~ l);~lj ·(Müminun, 23/4) ayeti de buna işaret eder.46
Dördüncü Tavır: Bu tavrın makamı "sır" dır. Salik bu makamda sıfat ve ilham nurlarını
müşahede ederek tevhid-i sıfat ve tevhid-i efa'li bulmak için fena olmak ister. Hakke'l-yakin mertebesinde olduğunu zanneder ve "ene'l-hakk" demeye başlar. Cemal Halveti bu makamın
seyrinin "seyr meallah" olduğundan dolayı önemli bir makam olduğunu ifade eder
ve
bunu vurgulamak için ayet ve hadislerden delil getirir. Ardından da ~· 'ıll-
0~~&
.Jj!
f.A. l);~lj ~t4 :-,<:h LA jl &lj.)l (Müminun, 23/5-6) ayetinin bu tavra işaret ettiğini belirtir.47Beşinci Tavır: Bu tavrın makamı "tevhid" ve "sırru's-sır"dır. Bu makamda salikin
varlığı fena olur. Müellife göre "sırru's-sır"ra Allah'tan gayrısı muttali olamaz. Bu düşüncesinl desteklemek için Ebu Ali ed-Dekkak'ın şu sözünü nakleder: "Tevl;ıid borçludur, borcunu kimse ödeyemez. Tevhid gariptir, hakkını kimse eda edemez." Bundan dolayı Şibli d<:?miştir ki "Kim
onu ifade ederse mülhiddir, kim ona işaret ederse dualisttir. Kim onu ima ederse putperesttir."
. '
Müellif bu sözleri naklettikten sonra "tevhid" kelimesinin beş harften ibaret olduğunu ve her
. .
harfin birtakım manalara delalet ettiğini ifade ederek şu yorumlan getirir. Tevhid kelimesinin
başındaki "ta" harfi, muvahhidin vahdette kesreti, kesrette de vahdeti gördüğüne işarettir.
"Vav" harfi, mutlak varlığa işarettir. ''Ha" harfi "hayy''ın aynı olan hayata işarettir. "Ya" harfi
44 Halveti, vr. 13b.
45 Halveti, vr. 13b.
46 Halveti, vr. 13b.
27-29 Ekim 2016 Aksaray, Türkiye l.Uluslararası Aksaray Sempozyumu (Kültür, Tarih, Din, Medeniyet)
tevhidin kaynaklarına işarettir. "Dal" harfi devasına ve ebedü'l-abad oluşuna işarettir. Sfilikin
tevhidde ve sırru's-sırda cem' olması, hakkın rızasına göre hareket etmesi gerekir. Her kim ki
Hak'tan gayrısına cem' e yönelir, belirlenen esasların dışına çıkarsa sınıra tecavüz etmiş olur. Nitekim
Cenab-ı Allah'ın
şu
buyruğu
da bunaişarettir.
{>A~_,lı
~~ ~l.Jj ~\ ~
2u~ı.;jl(Müminun, 23/7).48Altıncı Tavır: Bu tavrın makamı "hayret" ve rahimin mazharı olan "ki.irsi"dir. Yine bu makam hayret ve furkan mahallidir. Şayet hayretin menşei nedir diye sorarsan şöyle derim. Onun menşei Hakk'ta halkı; halkta da Hakk'ı görmektir. Bu makamın sahibi zamanında kutup
olur. Eğer ölürse Allah mekanını başka bir yere çeviıir. Bu makamın sahibi bütün sıfatlarla
muttasıf olur, imkan dahilindeki bütün kemalata haiz· olur, gizli manaların ve sırların kaynağı, Hakk'ın emini ve Rabbani sözleşmelerin muhafızı olur. Allah tealanın şu buyruğu da buna
işarettir. 0_,c:.ı.J ~*' j ~1.3l4~ (>A 0,ı~lj (Müminun, 23/8)49
Yedinci Tavır: Bu tavrın makamı "fena" ve "cemu'l-cem"dir. Aynca bu makama
"makamu'l-'ama"', "hakikatu'l-bakaik" ve "gaybu'l-guyub" da denilmiştir. Bu makamda sa.Iik
varlığın fenasında yok olur. Nefsinde yok olduktan sonra fena ile kaim olur. Yani insani
taayyünleri ona tahsis etmek zatın zuhuru ile mümkündür. Bu makamın gerektirdiği şey şudur:
Fena ol, fena ol, sonra yine fena ol. Baki ol, baki ol, sonra yine baki ol. Buradan da anlaşılacağı
üzere fena usulü üçtür. 1. Salikin fiillerinin Allah'ın fiillerinin nurunda fena bulması. 2.
Sıfatların Allah'ın sıfatlarının nurunda fenası 3. Zatın Allah'ın zatının nurunda fenası. Ki asıl maksat bu sonuncusuna ulaşmaktır. Zira o, hedeflerin en önemlisi ve insan cennetlerinin en üstünüdür. Yukarıda zikredilen ayetlerde geçen özelliklerle muttasıf olan kişi kemalatın ortaya
çıktığı
.
bu derecelereulaşır.
Allah teala şu ayeti kerime ile bunaişaret
etmektedir.0)
.,.ıı_;lı
{>A~)
0_,~U.. ~ ~ 0-j'.°)~\
0).;.
0.ı~I-
(Müminun, 23/10-11). Sfilik çok çalışarak Firdevs derecesinitalep etmelidir. 50 Sonuç
Halveti Şeyhi Aksaraylı Cemal-i Hal ven, tasavvuftaki yedi mertebeyi İsra suresinin 70-72. ayetlerine dayandırmış ve her bölümün bir mertebeye işaret ettiğini savunmuştur. Bu
mertebeleri de şu şekilde sıralamıştır. Sadru'l-insaru, kalb, ruh, sır, fena fi'llah, hayret, fena
fi'l-48 Halveti, vr. 14a-l4b.
49 Halveti, vr. 15a.
27-29 Ekim 2016 Aksaray, Türkiye
I.Uluslararası Aksaray Sempozyumu (Kültür, Tarih, Din, Medeniyet)
fena. Ona göre bu mertebeler sırayla şu seyir çeşitleri ile ilgilidir: Seyr ilellah, seyr lillah. seyr alellah, seyr billah, seyr maallah, seyr fıllah, seyr anillah. Halveti bu mertebeleri anlatırken nefsin levva!_Ile, mutmainne, razıye, marzıyye gibi sıfatlarına ve diğer özelliklerine de işaret etmiştir. Müellif ayrıca Müminun süresinin ilk on bir ayetinden hareketle etvar-ı seb'a diye meşhur olan yedi tavrı da açıklamıştır. Ona göre bu tavırlar şunlardır: Talep, ruh, kalp, sır, sırru's-sır/tevhid, hayret/kürsi ve fena fı'l-fena/cem'ul cem'. Halveti bu risalede ayetleri
açıklarken bazı süfıler gibi yaşadığı zevk haline göre onlara birtakım anlamlar yüklemiş ve işad
yorumlar getirmiştir. Zaman zaman harflerin de birtakım m~naJara delalet ettiğini ifade etmiş
ve bu harfler.üzerinden de çeşitli te'villerde bulunmuştur. Ayrıca görüşlerini desteklemek için
yer yer bazı sahih hadisleri naklettiği gibi süfıler ve halk arasında hadis diye yaygın olan, ancak
kaynaklarda asıllarına rastlanamayan rivayetlere de yer vermiştir. Onun bu eserdeki yorum ve
27-29 Ekim 2016 Aksaray, Türkiye
!.Uluslararası Aksaray Sempozyumu (Kültür, Tarih, Din, Medeniyet)
KAYNAKLAR
Cemal-i Halveti, Enwint'l-Kulub li Talebi Ru 'yeti '!-Mahbub, İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, No: O.E. 672., varak 15.
el-Aclfull, İsmail b. Muhammed Abdülhadi, Keşfü'l-Hafa, Dfuu'l-Kütübi'l-İlıniyye, Beyıut 1997.
Erginli, Zafer (Editör), Metinlerle Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, Kalem Yayınevi, Trabzon ts.
Muslu, Ramazan, "Halvetiyye'de "Atvar-ı Seb'a" Yazma Geleneği Ve Sofyalı Bali'nin Atvar-ı Seb'a Risalesi", Tasavvuf: İlıı:ı1 ve AkademikAraştınna Dergisi, yıl: 8 [2007], sayı: 18, ss. 43-63.
Özalp, Ahmet, ''Nefs", Şamil İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2000. Tayşi, Mehmed Serhan, "Cemal-i Halveti'', DİA, VII, 1993, ss. 302-303. Uludağ, Süleyman, ''Nefis'', DİA, XXXII, 2006, ss. 526-529.