• Sonuç bulunamadı

Erzurum Çarşı Pazar Yrd. Doç. Dr. Dilaver Düzgün

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Erzurum Çarşı Pazar Yrd. Doç. Dr. Dilaver Düzgün"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

G‹R‹fi

Anonim halk fliiri kapsam›nda de-¤erlendirilen türküler, bafllang›çta bir kifli taraf›ndan ortaya konulur. Daha sonra a¤›zdan a¤›za dolaflarak farkl› ki-flilerin de¤iflik yorumlar›yla bir tür dene-timden geçip topluma mal olur. ‹lk orta-ya ç›k›fl› ile son ulaflt›¤› nokta aras›nda türküler, birtak›m de¤iflikliklere maruz kalabilirler. Yeni sözlerin eklenmesi ve-ya ç›kar›lmas›, baz› kelimelerin yerleri-nin de¤ifltirilmesi, yeni bentler veya na-karat k›s›mlar› eklenmesi, hep bu süreç içinde gerçekleflir. Kolektif fluurun

yo-¤urdu¤u türküler, her geçen gün sanat-sal aç›dan da mükemmelleflme e¤ilimi gösterirler. Halk, onlar› kendi kal›plar› içinde biçimlendirir. Böylece türküler, anonim birer ürün olarak karfl›m›za ç›-karlar.

Türkülerin vazgeçilmez iki unsuru söz ve ezgidir. Bu bak›mdan araflt›r›c›lar, di¤er halk fliiri ürünlerinde oldu¤u gibi türkülerin grupland›r›lmas›nda da konu ve biçimsel özelliklerin yan› s›ra ezginin de dikkate al›nmas› gerekti¤i görüflünde birleflirler (Onay, 1996: 8; O¤uz, 1993: 13-18).

The Folksong “Erzurum Çarfl› Pazar”

Le chant populaire “Erzurum Çarfl› Pazar”

Yard. Doç. Dr. Dilaver DÜZGÜN*

*Atatürk Üniversitesi Fen-edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü ö¤retim üyesi

ÖZET

Bafllang›çta bir kifli taraf›ndan ortaya konulan türküler, a¤›zdan a¤›za dolaflarak, kolektif fluurla yo¤-rulup anonim ürün niteli¤i kazan›rlar. Anonim halk fliiri ürünlerinden biri olan Erzurum Çarfl› Pazar türkü-sü birbirinden ba¤›ms›z iki ayr› mani metninin bir araya getirilmesiyle elde edilmifltir. Her m›sra aras›na na-karat m›sralar› eklenerek belli bir ahenk oluflturulmufltur. Türkü, ortaya konuldu¤u dönemin kenti ve insa-n› hakk›nda baz› ipuçlar›insa-n› içermektedir. Anadolu türkülerinin birço¤unda yer alan “sar› gelin” tamlamas›, bu türküde de karfl›m›za ç›k›yor. Metinde yer alan çarfl› pazar, divit kalem ve mor sümbüllü ba¤ ifadeleri, tür-künün eski bir dönemde ortaya ç›kt›¤›n› göstermektedir. Türkü, Erzurum co¤rafyas›nda do¤mufltur. Türk’ün sevgisini, heyecan›n›, özlem ve hoflgörüsünü dikkatlere sunmaktad›r.

Anahtar Kelimeler

Türkü, Erzurum, Palandöken, Sar› Gelin

ABSTRACT

Originally, the folk songs are created by a person. Then they are transfered orally and shaped with col-lective conscious. So they acquire quality of anonymous product. Erzurum Çarfl› Pazar, one of the anonymo-us folk poems, is a combination of two different mania text. A certain harmony has been established by ad-ding the refrain verses between each verses. The folk song contains clues about of city and people of time when it was established. Compound of “sar› gelin”, which places in many of Anatolian folk songs, has been encountered in this folk song, too. The words “çarfl› pazar”, “divit kalem” and “sümbüllü ba¤” reveal the anci-entness of the folk song. This folk song emerged in Erzurum. It presents the affection, enthusiasm, longing and tolerance of the Turks.

Key Words

(2)

Bu yaz›da bir Erzurum türküsünü ele alarak onunla daha yak›ndan temasa geçmek, türkünün arka plan›m araflt›r-mak istiyoruz. ‹ncelenmesi düflünülen türkü, Tanp›nar’›n “canland›rma kudre-tine daima hayran oldum” (Tanp›nar, 1979: 201) dedi¤i Erzurum Çarfl› Pazar türküsüdür:

Erzurum çarfl› pazar Neynim amman aman Neynim amman aman Neynim amman aman Sar› gelin

‹çinde bir k›z gezer

Hop nenen ölsün sar› gelin aman Sar› gelin aman sar› gelin aman Suna yarim

Elinde divit kalem Neynim amman aman Neynim amman aman Neynim amman aman Sar› gelin

Katlime ferman yazar

Hop nenen ölsün sar› gelin aman Sar› gelin aman sar› gelin aman Suna yarim

* * *

Palandöken yüce da¤ Neynim amman aman Neynim amman aman Neynim amman aman Sar› gelin

Alt› mor sümbüllü ba¤

Hop nenen ölsün sar› gelin aman Sar› gelin aman sar› gelin aman Suna yarim

Seni vermem yadlara Neynim amman aman Neynim amman aman Neynim amman aman Sar› gelin

Nice ki bu can›m sa¤

Hop nenen ölsün san gelin aman Sar› gelin aman sar› gelin aman Suna yarim1

I. TÜRKÜNÜN B‹Ç‹MSEL VE FONET‹K ÖZELL‹KLER‹

Elimizdeki türkünün bentleri 7 he-celi m›sralarla örülü iki ayr› dörtlükten ve her dizenin aras›na yerlefltirilen na-karat k›s›mlar›ndan ibarettir. Nana-karat k›s›mlar›n› ç›kard›¤›m›zda ortaya ç›kan dörtlükler flunlard›r:

Erzurum çarfl› pazar ‹çinde bir k›z gezer Elinde divit kalem Katlime ferman yazar Palandöken yüce da¤ Alt› mor sümbüllü ba¤ Seni vermem yadlara Nice ki bu can›m sa¤

Bu dörtlüklerin kafiye düzeni aaxa, bbxb fleklindedir. Birinci dörtlükte “pa-zar-gezer-yazar” kelimeleri aras›nda bir ses benzerli¤i meydana getirilirken ikin-ci dörtlükte “da¤-ba¤-sa¤” sözcükleri ile kafiye oluflturulmufltur.

Türkünün her iki bendinde de bi-rinci ve üçüncü m›sralardan sonra

Neynim amman aman Neynim amman aman Neynim amman aman Sar› gelin

sözlerinden oluflan bir nakarat k›sm›, ikinci ve dördüncü m›sralardan sonra ise

Hop nenen ölsün sar› gelin aman Sar› gelin aman sar› gelin aman Suna yarim

biçiminde bir nakarat k›sm› yer almak-tad›r. Nakarat k›s›mlar›n›n ilkinde “sar› gelin” ikincisinde ise “suna yarim” keli-meleri üzerinde vurgu yap›lm›flt›r. Bu k›s›mlar, neynim, aman, hop, nenen öl-sün, sar› gelin, suna yarim kelime veya kelime gruplar›n›n ahenkli bir biçimde tekrar› yahut yer de¤ifltirmesinden iba-rettir. Neynim kelimesi, “ne yapay›m, ne

(3)

edeyim” anlam›ndad›r. Kelimenin etimo-lojisi flöyledir:

neynim < neylim < neyleyim < ne eyleyeyim.

Türkü metninin tamam›nda belirli seslerin s›kça kullan›lmas›yla meydana gelen bir aliterasyon söz konusudur. En çok kullan›lan ünsüzler n (104 kez), m (73 kez), r (31 kez), l (27 kez), s (27 kez) ünsüzleridir. Bu seslerin belirgin özellik-leri, sürekli ünsüz olufllar›d›r. Ayr›ca, s’nin d›fl›ndaki sesler, sedal› ünsüzler grubuna girmektedir. En çok tekrarla-nan n ünsüzünün nazal özelli¤ini de dik-kate al›rsak türkü metnindeki müzikali-teyi oluflturan ses unsurlar›n›n nas›l dü-zenli ve bilinçli bir biçimde yerlefltirildi-¤ini anlam›fl oluruz. Bu seslerin yo¤un-lu¤u, türküye bir ak›c›l›k sa¤lam›fl, ku-lakta güzel bir ahenk oluflmufltur. B,c,ç,t,k ünsüzleri çok az kullan›lm›flt›r. Bu, süreksiz ünsüzlerden özellikle kaç›-n›ld›¤› anlam›na gelmektedir.

II. TÜRKÜNÜN ‹ÇER‹⁄‹

Türkünün as›l bölümleri dörtlükler-den meydana gelmektedir. Dörtlükler-den her birinin ilk dizesiyle onu izleyen m›sralar üslup ve içerik yönünden fark-l›l›k arz eder. ‹lk dizelerde bir mekân tasviri dikkatlere sunulur. Dörtlü¤ün or-talar›nda bir olay›n anlat›m›na yer veri-lirken sonuna do¤ru duygu yükünün yo-¤unlaflt›¤›n› görüyoruz. Yani burada tas-virle bafllayan, tahkiye ile devam eden ve bir duygunun ortaya konulmas›yla sonlanan bir s›ralama söz konusudur.

Birinci dörtlükte çarfl› pazarlar›yla bir ticaret merkezi görüntüsü ortaya ko-yan Erzurum kenti tasvir edildikten sonra bu kentin içinde bir k›z›n gezdi¤i ve elindeki kalemiyle türkü yak›c›s›n›n katline ferman yazd›¤› anlat›l›r. Son di-ze, konuflan kiflinin içinde bulundu¤u trajik atmosferi gözler önüne serer.

Afl›-¤›n ölüm ferman› ile yüz yüze gelmesi, anlat›lan olaya duygusal bir boyut ka-zand›r›r. Baz› varyantlarda bu dize “dertlere derman yazar” biçiminde yer al›yor. Buradaki dert ve derman kelime-leri de fliirselli¤i yakalamaya yarayan yap› elamanlar›d›r.

‹kinci dörtlükte ise Palandöken’in yüksek ve heybetli bir da¤ oldu¤u, alt k›-s›mlar›nda mor sümbüllü ba¤lar›n bu-lundu¤u biçiminde bir tasvirle karfl›lafl›-yoruz. Takip eden dizeler hem bir olay› anlatmakta, hem de kuvvetli bir aflk, ve-fa ve sadakat duygusunu sezdirmekte-dir. “Yaflad›¤›m sürece seni baflkalar›na vermem” biçiminde bir kararl›l›k ortaya konulmaktad›r.

fiiirin bütününde farkl› yerlere ser-pifltirilmifl olan çeflitli yap› elamanlar›n› bir araya getirdi¤imizde iki önemli un-surla karfl›lafl›yoruz: mekân ve insan.

Mekân:

fiehrin yak›n›nda Palandöken adl› yüce bir da¤ mevcuttur. Burada Palandö-ken’den bahsederken “yüksek” kelimesi

yerine “yüce”nin tercih edilmesi tesadüfi

de¤ildir. Yüce kelimesi yüksekli¤in ya-n›nda ona atfedilen kutsiyeti de bünye-sinde bar›nd›r›r. Onunla bir kaderi pay-laflan insanlar›n çeflitli efsanevi hat›ra-larla bütünleflen bir birikime sahip ol-duklar› Palandöken hakk›nda böyle bir de¤erlendirmeyi do¤al kabul etmek ge-rekir. Huma kuflu yükseklerden seslenir dizesiyle bafllayan türkünün de bu co¤-rafyada vücut buldu¤unu düflünürsek mitolojik unsurlar›n burada nas›l bir önem kazand›¤›n› görürüz.

Sözü edilen heybetli da¤›n etekleri mor sümbüllü ba¤larla doludur. Burada-ki tabiat tasvirinde fliiri ortaya koyan kolektif fluurun bir estetik kayg› tafl›d›¤› anlafl›l›r.

(4)

at-mosferi biraz daha geniflleterek bizi fle-hir merkezine götürür. Buras›, belli bir kentleflme sürecini tamamlam›fl, ekono-mik aç›dan oldukça canl› bir yerleflim merkezi olan Erzurum’dur. Çarfl› pazar ifadesi bize sadece ekonomik canl›l›¤›n de¤il, düzenli bir flehir planlamas›n›n da varl›¤›n› hissettirir. Gerekli yap›lar›yla, cadde ve sokaklar›yla dizayn edilmifl bir kent söz konusudur.

fiiirdeki s›ralan›fl›n› dikkate almak-s›z›n gözlerimiz önüne serilen tabloya bakt›¤›m›zda önce yüksek ve heybetli bir da¤›, sonra yamaçlar›ndaki rengârenk çiçeklerin açt›¤› ba¤› ve bu ba¤›n kuflat-t›¤› bir kenti görürüz. Palandöken’in bu-günkü ç›plak görünümüne bak›ld›¤›nda türkü yak›c›s›n›n oldukça eski bir dö-nemde yaflad›¤›n› düflünmek istiyoruz.

‹nsan:

Yukar›daki çarfl› pazar tasviri önce bizi kalabal›k bir kentle karfl› karfl›ya getirir. Fakat flairin dikkati bu kalaba-l›klardan ziyade, bir kifli üzerinde yo-¤unlaflmaktad›r. Bu, di¤er insanlardan öncelikli olarak flairin hayat›na giren bir k›zd›r. Bu dizelerden hareketle k›z›n fi-ziksel özellikleri hakk›nda herhangi bir bilgi edinemiyoruz. Ancak, türkünün ça¤r›fl›m dünyas›n›n s›n›rlar›n› dikkate alan ‹smail Bingöl, onun fiziksel ve duy-gusal özelliklerini flöyle s›ralar: “Sal›na sal›na yürür bu k›z... Boyu bosu, kafl›, gözü, bak›fl›, duruflu Erzurum’u ça¤r›flt›-r›r ve her hali bu flehri anlat›r. (...) Gü-zelli¤i ise dillere destand›r bu k›z›n... Türkü, belki de bir ba¤r› yan›k taraf›n-dan ona yak›lm›flt›r ve herkes hayrand›r ona... Bir bak›fl› cihan› de¤en k›z›n, bak›-fl›n›n de¤di¤i her civandan bir ‘ahhh’ ni-das› yükselmektedir.” (Bingöl, 1999: 40). Bingöl’ün verdi¤i bu ayr›nt›lar fliirde yoktur, ama belli bir tarihsel süreçten geçerek ortak kültürel duyarl›¤a sahip

olan insanlar›n böyle bir “güzel” portresi çizmesi kaç›n›lmazd›r. Metni anlaman›n, onun arka plan›na nüfuz etmenin en do¤ru yollar›ndan biri de budur kuflku-suz. Bu, metindeki her kelimenin, kulla-n›ld›¤› dil içinde yüklendi¤i de¤erleri keflfetmek anlam›na gelir.

‹ster gerçek, isterse mecazi anla-m›yla kullan›lm›fl olsun, k›z›n elinde di-vit kalemin bulundu¤undan bahsedilme-si bize baz› ipuçlar› veriyor. Eskiden sa-raylarda kâtiplerin divit kalem kullan-d›klar›n› düflünürsek sözü edilen k›z›n entelektüel olmasa da okumufl bir insan oldu¤u ihtimali ortaya ç›kmaktad›r. Yap-t›¤› ifli de kesin olarak belirleyemiyoruz. Katlime ferman yazar dizesinden yola ç›-karak bu kelime grubunun ilk anlam›n-da karfl›m›za ç›kt›¤› flekliyle k›z›n hukuk ifllerinden sorumlu, üst düzeyde bir yö-netici oldu¤unu mu kabul edece¤iz? Tür-künün di¤er varyantlar›nda bu dizenin dertlere derman yazar biçiminde yer al-d›¤›na bak›l›rsa k›z, hastal›klar›n teda-visi için reçete yazan bir hekim, yahut bugünkü anlam›yla hukuki sorunlar› ya-z›l› hale getiren bir noter veya arzuhalci olarak görünüyor. Halbuki türkünün fli-irsel atmosferi içinde k›z›n aflkla ba¤lan-t›l› bir fonksiyon üstlenmesi gerekir ve tabii ki yine Bingöl’ün ifadesiyle “bilinen ama anlat›lamayan, düflünülen ama söy-lenemeyen dertleri hep o k›z›n kalemi anlat›r.” (Bingöl, 1999: 40). K›z, aflk ikli-minin duygu kâtibidir, gönlü yaralanm›fl kiflilere flifa sunan bir tabiptir. Hatta aflk ülkesinin padiflah› oldu¤u da söylenebi-lir. Baflka türkülerimizde de sevgiliye ta-biplik, yarg›çl›k vb. misyonlar›n yüklen-di¤i dizelere rastlar›z. Elimizdeki metin-de sözü edilen k›z, hakimlik, tabiplik, ar-zuhalcilik gibi meslekleri sürdürmese de bütün bunlar, dikkatlere sunulan flehir-de belli bir e¤itim düzeyinin varl›¤›n› göstermez mi?

(5)

Türkünün tamam›nda flehir hayat›-n›n kalabal›k ve s›k›c› ortam› ile flehir d›fl›ndaki da¤›n tenhal›¤› bir arada an›l-m›flt›r. Burada flehir, sosyal hayatla ilgi-li fonksiyonlar›n icras› için kaç›n›lmaz bir mekân olarak karfl›m›za ç›karken da¤, duygusal bir atmosferin oluflmas›na zemin haz›rlamaktad›r. Bir baflka söyle-yiflle ad›n› bilmedi¤imiz türkü yak›c›s›, aflk, tabiat ve sosyal hayat olgular›n› ahenkli bir biçimde bir araya getirmeyi baflarm›flt›r. Yani, yerleflik düzene geç-mifl, flehir denilen bir mekâna ba¤lan-m›fl, topra¤a ba¤l› yaflam tarz›n› benim-semifl bir insan›n bak›fl› gözler önüne se-rilmektedir.

III. TÜRKÜNÜN ORTAYA ÇIKI-fiI

“Türküler, genellikle bir olay, bir ar-zu ve bir heyecan üzerine do¤arlar. Bafl-lang›çta sahibi belli ürünlerdir. Ancak zamanla, türkünün as›l sahipleri unutu-lur ve sonraki nesiller taraf›ndan halk›n dilinde dolafla dolafla farkl› co¤rafyalara yay›l›r. Türküler, böylece anonimleflir.” (Kaya, 1999:132)

Yemen türküsü gibi, özellikle bili-nen bir tarihi olayla ba¤lant›l› olarak or-taya konulan anonim halk kültürü ürün-lerinin do¤ufl zaman›n› az çok tahmin et-mek mümkündür. Ancak, belli bir olaya dayand›r›lmayan ve sahibi belli olmayan ürünlerin ortaya ç›k›fl zaman›n› tespit etmek mümkün de¤ildir. Bununla birlik-te elimizdeki metnin yap›, tür v.b. naz›m özelliklerinden hareketle edebiyat tari-himizin hangi dönemine ait olabilece¤ini tahmin edebiliriz. Ayr›ca metnin içeri-¤indeki baz› ipuçlar› ile ait oldu¤u sosyal ortam aras›nda iliflki kurulabilir ve bu iliflki bizi tarihin belli bir dönemine gö-türebilir. Ama bu, hiçbir zaman kesinlik ifade etmez. Böyle bir araflt›rmada tür-künün hikâyeli olmas› da bize yard›mc› olabilir.

Erzurum çarfl› pazar türküsü hak-k›nda anlat›lan herhangi bir güvenilir hikâye söz konusu de¤ildir. Türkü met-ninde bir tarihi olayla ba¤lant› kurulabi-lecek ipuçlar› da mevcut de¤ildir.2

An-cak, türkünün as›l bölümlerine bakt›¤›-m›zda bunlar›n 7 heceli dizelerden mey-dana gelen mani dörtlükleri biçiminde olufltu¤u görülür. Türkü bentlerinin ma-nilerden oluflmas›, her zaman maninin türküye dönüfltü¤ü anlam›na gelmez. “Di¤er taraftan maniler, müstakil ve an-laml› naz›m flekilleri oldu¤undan, za-man zaza-man türkü olarak okundu¤u olur. Bunun için de halk, ayn› konuda (sözge-lifli; gurbet, vuslat düflüncesi, dert, mut-luluk vs...) olan manileri ardarda s›rala-yarak yahut katar manilerden birkaç›n› ardarda s›ralayarak türküler meydana getirir. Bunu yaparken de ilave m›sra veya aman, hey bre, dost vs. gibi ilave ke-limeler getirerek türkülerin tabi oldu¤u esaslara uyar. Bu tarz türküler, türkü repertuar›m›z içinde hiç de az›msanma-yacak say›da bir yekûn tutar.” (Kaya, 1999: 89) Ay akflamdan ›fl›kt›r, Bu tepe pullu tepe, Kavurma koydum tasa gibi TRT repertuar›na girmifl ünlü türküler, mani dörtlüklerinden oluflan türküler için gösterilebilecek örneklerden sadece birkaç›d›r. (Tuna, 2001: 22,26,28)

Erzurum ve çevresinde yapt›¤›m›z derlemelerde Erzurum çarfl› pazar tür-küsünün bentlerini oluflturan dörtlükle-rin, kimi kaynak kiflilerce mani olarak kabul edildi¤ini gördük. Özellikle ilk dörtlü¤ün çok yayg›n bir biçimde mani söyleme gelene¤i içinde varl›¤›n› koru-du¤u biliniyor. Bu, bize türkünün bentle-rini meydana getiren manilerin çok ön-celeri olufltu¤unu, daha sonra bu mani-lerin dizemani-lerinin aras›na nakarat m›sra-lar› eklenerek türkü formuna sokuldu-¤unu ima etmektedir. Zaten bir türkü

(6)

metninde nakarat k›s›mlar› da önemli olmakla birlikte as›l anlam›n nakarat k›-s›mlar› d›fl›nda kalan ana bölümde yo-¤unlaflt›¤› görülür. Nakarat k›s›mlar›n›n s›k s›k de¤iflikli¤e maruz kalmas›na ra¤-men di¤er bölümlerin kolayca de¤iflme-di¤i görülmektedir. Ad› bilinmeyen halk sanatç›s›, karfl› cinsten birine duydu¤u kalbi alakay› terennüm etmek üzere da-ha önce var olan mani metinlerini arka arkaya getirmifl, bu ögelerle birlikte kul-lan›m› ahenkli bir bütünlük oluflturan ve içinde bulundu¤u flartlar› çarp›c› bir biçimde ifade eden nakarat sözlerini ek-lemifl, Erzurum çarfl› pazar türküsünü ortaya ç›karm›flt›r. Daha sonra türkü a¤›zdan a¤›za dolaflarak, belki ilk fleklin-den biraz farkl› bir zemine oturtulmufl, her söylendi¤inde yeniden yarat›larak mükemmelleflmifltir. As›l dörtlüklerde bir “k›z”dan söz edilmesine karfl›l›k na-karat k›s›mlar›nda “gelin”in gündeme gelmesi, dörtlüklerin ba¤›ms›z manzum ögeler oldu¤unun bir baflka kan›t›d›r.

Nakarat k›sm›nda tekrarlanan ve “ne eyleyeyim” ifadesinden k›salt›lm›fl olan “neynim” kelimesinin Kuzey Do¤u Anadolu’da, Azerbaycan’da ve Irak Türkmenleri aras›nda varl›¤›n› korudu-¤unu biliyoruz. Bir Kerkük manisinde bu kelime redif fonksiyonuyla flöyle yer al›yor:

Seher sebehti neynim Lebiv kadehti neynim Lebleriv koy a¤z›ma

Dünye temehti neynim (Terzibafl›, 1970: 83)

Nakarat k›sm›n›n oluflumunda Aze-ri etkisinden söz etmek mümkündür. Er-zurum’da “anan ölsün” deyimi yayg›nd›r. Hatta yar›m yüzy›ldan beri Erzurum’da anlat›lan bir f›krada yer alan “anan öl-sün kompostu, her gelene taze çay” ifa-desinde görüldü¤ü gibi, “anan ölsün”

de-yimi “eyvah, yaz›klar olsun” anlam›nda bir üzüntü ifadesi olarak s›kça kullan›-l›r. Azeri Türkçesinde ise “ana” anlam›n-da bazen “nene” kelimesinin kullan›ld›-¤›n› (Altayl›. 1994: 913) ve “nenen ölsün” deyiminin yayg›n oldu¤unu biliyo-ruz.(Adilov, 2000) “Nene”nin “ana” anla-m›ndaki kullan›m› Azeri ve Anadolu a¤›zlar›nda da yayg›nd›r (Li, 1999: 102). Türkünün Azeri varyant›nda da as›l bö-lümler farkl› olmakla birlikte nakarat k›s›mlar›nda “neylim aman aman, ney-lim aman aman, sar› gelin” sözlerine yer verilmektedir:

Saç›n ucun hörmezler,

Neylim aman, aman, neylim aman, aman,

Sar› gelin!

Seni mene vermezler

Neylim aman, aman, sar› gelin! Sar› gelin aman, sar› gelin, boy-boy! Sar› gelin!

Gel-gel seni al›m. * *

Bu derenin uzunu,

Neylim aman, aman, neylim aman, aman,

Sar› gelin!

Çoban gaytar guzunu

Neylim aman, aman, sar› gelin, boy-boy,

Sar› gelin! Gel-gel seni al›m!

(Azerbaycan K.H.E.K., 1982: 451) Türkünün nakarat k›s›mlar›ndaki çekirdek eleman sar› gelin kelime grubu-dur. Gerek “sar›” ve “gelin” kelimeleri, gerekse ikisi bir arada olmak üzere “sar› gelin” tamlamas›, bizim türkü ve mani-lerimizde s›kça rastlanan sözlerdir. “Sar› gelin” yerine bazen “sar› k›z” biçiminin tercih edildi¤ine de rastlar›z. Böyle bir tespit için TRT repertuar›na girmifl tür-küleri gözden geçirmemiz yeterlidir.

(7)

Hatta 1937-1949 y›llar› aras›nda Anado-lu’nun farkl› bölgelerinden yüzlerce tür-kü derlemifl olan Muzaffer Sar›sözen’in repertuar› da bizi böyle bir sonuca götür-mektedir. Sar›sözen’le ilgili bir araflt›r-madaki (Elçi, 1997: 128-336) ezgi adlar›-n› ve derlendikleri yerleri inceledi¤imiz-de flöyle bir tablo ile karfl›lafl›yoruz:

Sar›:

At sar› saz›m da sar› (Bal›kesir-Ed-remit)

At›m›n yelesi sar› (Eskiflehir) Bahçelerde sar› gül (Erzurum-Ha-sankale)

Eflkiya Sar› Hüseyin havas› (Ispar-ta)

Oy sar› (Trabzon-Vakf›kebir) Sar› bülbül (Yozgat)

Sar› çiçek (Kayseri, Ni¤de-Ortaköy) Sar› çiçek mor menekfle zaman› (Urfa)

Sar› çiçekle sar›lan da¤lar (Çorum-Alaca)

Sar› durna (Tokat-Zile)

Sar› gavun dildin mi (Isparta-Yal-vaç)

Sar› gülüm var benim (Mu¤la) Sar› kavunu dildim (Mufl)

Sar› kavunun dilimi (Gümüflhane) Sar› kaya (Kahramanmarafl) Sar› Memet (Biz göderken flu ekin-lerin gövüdü) (Bursa-‹negöl)

Sar› mestim (Kayseri-Bünyan) Sar› Velio¤lu horonu: Köprünü alt› (Giresun)

Sar› y›ld›z (Ordu-Gölköy, Tokat) Sar› y›ld›z-oyun havas› (Ankara-Haymana)

Sar› zeybek (Konya, Antalya, Bin-göl, ‹çel-Silifke)

Sar›alan köyünden Molla Musta-fa’n›n öldürülen o¤lu (Amasya)

Sar›ya boyanm›fls›n (Kastamonu) Saz sar› zülüf sar› (Trabzon)

Sar› K›z:

Haydi ilan akt› gamifle. Sar› k›z (Burdur-Tefenni),

Sar› k›z (Çorum-Alaca, Konya-Boz-k›r, Amasya-Merzifon, Samsun-Havza, Samsun-Bafra, Ordu-Mesudiye, Gire-sun-Görele)

Sar› k›z (Kara tavuk) (Yozgat) Sar› k›z›n aflk›ndan (Urfa)

Sar›g›z bo¤az havas› (Mu¤la-Fethi-ye)

Sar›g›z dedi¤iz bir ince k›zd›r (Er-zincan)

Sar› Gelin:

Sar› gelin (Erzincan)

Çal›flmam›z›n sonunda verilen kay-nakçan›n taranmas›, sar›, sar› k›z, sar› gelin sözlerinin Anadolu’da, Balkanlar-da, hatta Özbek, Kazak, Türkmen, Tatar sahalar› gibi genifl Türk co¤rafyas›nda okunan halk ezgilerinde ne kadar yo¤un bir biçimde yer ald›¤›n› göstermektedir.

Ayr›ca Türk mitolojisinde sar› ren-gin önemli bir motif olarak kullan›ld›¤›-n› da belirtmek gerekir. Manas destakullan›ld›¤›-n›n- destan›n-da önemli ziyafetlerde sar› at veya sar› inekle sar› devenin kesilmesine dikkat çeken Bahaeddin Ögel, konuyla ilgili yo-rumunu flöyle sürdürür: “Sar› renkte hayvanlar›n etlerinin daha iyi bir vas›f-ta oldu¤undan m›, yoksa alt›n gibi sar› renklerin kutsal oluflundan veya soylu tabakay› gösterdi¤inden dolay› m› büyük sayg› ziyafetlerinde sar› hayvanlar›n ke-sildi¤ini bilmiyoruz.” (Ögel, 1993: 522)

Kanaatimizce elimizdeki türküde geçen sar› gelin tamlamas› ile ten rengi kastedilmemifl, elbise veya aksesuardan hareketle böyle bir nitelemeye gidilmifl-tir. XVII. yüzy›l›n Erzurum’undaki halk hayat› ile ilgili önemli bilgiler aktaran Evliya Çelebi, o dönemde müslüman ka-d›nlar›n “ayaklar›na kadife çakfl›r, sar› çizme giydiklerini” belirtir. (Evliya Çele-bi, 1314:214)

(8)

Türküdeki çarfl› pazar, divit kalem ve mor sümbüllü ba¤ ifadeleri, türkünün eski bir dönemde ortaya ç›kt›¤›m göster-mektedir.

Erzurum’un ekonomik aç›dan kay-da de¤er bulundu¤u, çeflitli ticaret yolla-r›na kavflak oldu¤u, bu nedenle hanlar›n ve kervansaraylar›n inflas›na ihtiyaç du-yuldu¤u dönemin XVI., XVII. yüzy›llara rastlad›¤› bilinmektedir. 1611-1682 y›lla-r› aras›nda yaflam›fl olan Evliya Çelebi, XVII. yüzy›l›n Erzurum’undaki çarfl›y› flöyle tasvir eder: “Sekiz yüz kadar dük-kân› vard›r. Dört kap›l›, kârgir kubbeli, mamur bir bedesteni var. Saraçhanesi, kazazlar›, kuyumcular›, terzileri, sipah pazar›, tahte’l-kalesi müzeyyendir. Darphanesi Erzincankap›s› kurbünde-dir.” (Evliya Çelebi, 1314: 212) Burada anlat›lan çarfl›, elimizdeki türkünün dik-katlere sundu¤u çarfl› pazara ne kadar benzemektedir.

Devat olarak da adland›r›lan divit kalemin revaçta bulundu¤u dönem, yine bu yüzy›llara rastlar. (Çubukçu, 1994: 221-222; Derman. 1994: 450-451) XVII. yüzy›l flairlerinden Hüseyin Can’a ait olan

Üç hokka devat›nda dedi yar ne vard›r

Dedim ana ey hüsrev-i flirin ü fle-ker-leb

Zülf-i siyah›n, lal-i lebin, çeflm-i ke-budun

Evsaf›n› tahrir içün üç türlü mürek-keb (‹nce, 1976-1977: 242)

dizelerinden saraylardaki kâtiple-rin yan› s›ra flair, yazar ve hattatlar›n da divit kalemi kulland›klar›, bu kalemin sevgili mazmunu etraf›nda yeni bir an-lam yüklendi¤i anlafl›lmaktad›r. Tanzi-mat’tan sonra divit kalem kullan›m› gi-derek azalm›fl ve zamanla ifllevini tama-men yitirmifltir. (Pakal›n, 1993: 468)

Di-vit kalemiyle çarfl› pazar içinde gezdi¤i söylenen k›z›n konumundan yola ç›ka-rak onun yaflad›¤› dönemde halkla ay-d›nlar›n ve yöneticilerin iç içe yaflad›kla-r›, flehrin yerleflim alanlar›n›n çok genifl olmad›¤› yönünde bir yarg›ya varabili-riz. Burada söz konusu edilen Erzurum, 18. yüzy›ldan önceki surlarla çevrili Er-zurum’dur.

Palandöken için yap›lan “alt› mor sümbüllü ba¤” tasviri de Evliya Çele-bi’nin kendi dönemindeki Palandöken’le ilgili bilgilerle uygunluk arz etmektedir. Evliya Çelebi, Palandöken da¤›n›n flehre yak›n olan ve “E¤erli Da¤” olarak bilinen k›sm› hakk›nda bilgi verirken “bu da¤da hukema edviyesi ile tutya çiçe¤i rayiha-s›ndan adam›n dima¤› muattar olur” di-yerek çeflitli çiçeklerin ve flifal› bitkilerin adlar›n› sayar ve flöyle devam eder: “Ni-ce kehhallar, burada tutya “Ni-cem edip k›rk senelik alillerin gözüne mil ile çeker, mahvolmufl çeflmleri ruflen ederler. Yüz elli haneli sünbül ve müflk-i rumisi olur. Lalesi, zerrini, flakay›k ve terfili, sakr›, nanesi meflhur olup buy-› hoflu adama hayat verir.” (Evliya Çelebi, 1314: 217)

Bu verilerden hareketle elimizdeki türkünün do¤ufl tarihini kesin bir biçim-de belirleyememekle birlikte birkaç yüz-y›l önce ortaya ç›km›fl olabilece¤ini söy-lememiz mümkündür. Ancak ulaflabildi-¤imiz kadar›yla yaz›l› belge olarak tür-küden ilk söz edilen yer Ahmet Hamdi Tanp›nar’›n Befl fiehir adl› kitab›d›r (Tanp›nar. 1979: 201). Tanp›nar, bu ese-rinde türkü ile ilk karfl›laflt›¤› tarihi be-lirtmez. Ancak onun, Cumhuriyet’in ku-ruluflunu takip eden y›llarda rum’da ö¤retmenlik yapt›¤›n› ve Erzu-rum musikisi ile ilgili gözlemlerinin ço-¤unun bu y›llara ait oldu¤unu biliyoruz. Daha sonra Muzaffer Sar›sözen, türkü-yü Erzurumlu Haf›z Faruk Kaleli’den

(9)

derleyip notaya alarak TRT repertuar›-na kazand›rm›flt›r.(Özarslan, 1997: 69)

SONUÇ

Erzurum çarfl› pazar türküsü, bütü-nüyle bize aittir. Ezgisi, yap›s›, konusu, bütün yönleriyle Türk halk kültürünün bir ürünü oldu¤u muhakkakt›r. Türkü-nün ana bölümlerinde ve nakarat k›s›m-lar›nda kullan›lan bütün kelimeler Türk insan›n›n duyufl tarz›n›, hayat karfl›s›n-daki tavr›n› yans›t›r. Türk milletini ayakta tutan dinamikler ve kültürümü-zün temel tafllar› do¤ru tespit edilirse türkünün dizeleri aras›nda bizim sesimi-zi duymamak, bisesimi-zim tarihsel serüveni-mizi okumamak mümkün de¤ildir. Erzu-rum çarfl› pazar, ErzuErzu-rum co¤rafyas›nda do¤arak bu co¤rafyan›n havas›yla, su-yuyla beslenen, Türk’ün sevgisini, heye-can›n›, özlem ve hoflgörüsünü dikkatlere sunan çok eski bir türküdür. Tanp›nar’›n ifadesiyle “tabiatla do¤rudan do¤ruya te-mas gibi insan› saran bir humte-mas› var-d›r” ve “bize topra¤›, hayat›, insan›, onun talihini ve ac›lar›n› verir.” (Tanp›nar, 1979: 197)

NOTLAR

(1) Türkü metninin tespitinde TRT repertuar› esas al›nm›fl, ayn› türkünün yer ald›¤› di¤er yaz›l› ve sesli kaynaklar da karfl›laflt›rma amac›yla kullan›l-m›flt›r.

(2) Baz› araflt›rmac›lar, XI. yüzy›la ait bir ef-sane etraf›nda ortaya ç›kan ve

Vard›m kilisesine bakt›m haç›na Mail oldum bölük bölük saç›na K›z seni götürem islam içine Vay Sinan ölsün sar› gelin Ah seni vermem dünya mal›na

biçiminde bafllayan türkü ile Erzurum Çarfl› Pazar türküsü aras›nda bir ilgi kurma çabas› sergi-lemifllerdir.

Ahmet Refik [Alt›nay], gezi yaz›lar›n› toplad›-¤› Kafkas Yollar›nda adl› eserinin “18 May›s 1334 – Ardahan” bölümünde “Vard›m kilisesine bakt›m ha-ç›na” türküsünün metnini vermifl (Ahmet Refik, 1919: 21-22), Fahrettin K›rz›o¤lu ise bu türküde yer alan “Vay Sinan ölsün sar› gelin” dizesiyle Erzurum

Çarfl› Pazar türküsündeki “Hop nenen ölsün sar› ge-lin” dizesi aras›nda bir iliflki kurarak her iki türkü-yü XI. türkü-yüzy›lda yaflayan Kuman-K›pçak Türkleriyle ilgili fieyh San’an efsanesinin uzant›s› olarak de¤er-lendirmifltir (K›rz›o¤lu, 1953: 381). Mahmut Rag›p Gazimihal de K›rz›o¤lu’nun konuyla ilgili görüflleri-ni aynen eserine aktarm›flt›r (Gazimihal, 1997:253-256).

Son dönemlerde konuyla ilgili tart›flmalara dikkat çeken Çetin Baydar (Baydar, 2000) ve ‹. Nec-det Çetinok (Çetinok, 2001) da ayn› kanaati paylafl-t›klar›n› ifade etmektedirler.

KAYNAKLAR

AD‹LOV, Vahit: Doç. Dr. Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Ça¤dafl Türk Lehçeleri ve Edebiyatlar›

Bölümü ö¤retim üyesi, 1950 Bakü do¤umlu (Görüflme tarihi ve yeri: 25.02.2000. Erzurum)

Ahmet Refik, Kafkas Yollar›nda - Hat›ralar ve Tahassüsler, ‹stanbul 1919

AKALIN, L. Sami: Türk Folklorunda Kufllar, Ankara 1993

AKÇAY1R, Nurullah: “Yaz›n Ya¤ar Kar Bafl›-ma”, Yap›m: Üner Yap›m Yay›n Audio ve Video Bant San. Tic. A.fi., KTB 92.06, Ü 737.005

AKSELÇUK, Emine: “Mahalli Halk Türküle-rimiz”, Tarih Yolunda Erzurum, y›l: l, say›: 4, Aral›k 1959, s. 17-19

ALTAY, Halife: Anayurttan Anadolu’ya, Anka-ra 1998

ALTAYL1, Seyfettin: Azerbaycan Türkçesi Sözlü¤ü, 2 cilt, ‹stanbul 1994

ARTUN, Erman: Tekirda¤ Folklorundan Ör-nekler, Tekirda¤ 1983

Azerbaycan Halg Musigisi (Redaktör: Emine Eldarova), Bak› 1981

Azerbaycan Klassik Edebiyyat› Kitabhanas›-1. Cild-Halk Edebiyyat›,Bak› 1982,

BAYDAR, Çetin: “Vay San’an (Sinan) Ölsün Sar› Gelin!”, Palandöken Gazetesi, 28 fiubat 2000

BELEKO⁄LU, Nabi: Erzurum Türküleri, Adana 1971

BEYGU, Abdurrahim fierif: Erzurum-Tarihi, An›tlar›, Kitabeleri, ‹stanbul 1936

B‹NGÖL, ‹smail: “Nenen Ölsün Sar› Gelin”, Erzurum Gazetesi, 21 fiubat 2000

B‹NGÖL, ‹smail: Türkülerde Yaflayan fiehir Erzurum, Erzurum 1999

BORATAV, Pertev Naili: 100 Soruda Türk Halk Edebiyat›, ‹stanbul 1988

BULUT, Sebahattin: “Erzurum Çarfl› Pazar”, Palandöken Gazetesi, 13 Mart 2000

(10)

BULUT, Sebahattin: Damla Damla Erzurum, Ankara 1989

BULUT, Sebahattin: Erzurum Çarfl› Pazar, Erzurum 1997

CEFERZADE, Ezize: Azerbaycan Poeziyas›n-da Halg fie’ri Üslubu, Bak› 1981

ÇET‹NOK, ‹. Necdet: “Sar› Gelin Türküsü ve Ermenilik”, Erciyes, y›l: 24, say›: 282, Haziran 2001, s.7-13

ÇUBUKÇU, Asri: “Devatdar” md. Türkiye Di-yanet Vakf› ‹slam Ansiklopedisi, c. 9, ‹stanbul 1994 DERMAN, M.U¤ur: “Divit” md. Türkiye Diya-net Vakf› ‹slam Ansiklopedisi, c. 9, ‹stanbul 1994

D‹LÇ‹N, Cem: Örneklerle Türk fiiir Bilgisi, Ankara 1983

D‹ZDARO⁄LU, Hikmet: Halk fiiirinde Türler, Ankara 1969

DÜNDAR, Can: “Sar› Gelin”, Sabah Gazetesi, 4 Mart 2000

ELÇ‹, Arma¤an Coflkun: Muzaffer Sar›sözen-Hayat›, Eserleri ve Çal›flmalar›, Ankara 1997

ELÇ‹N, fiükrü: Kerem ‹le Asl› Hikayesi, An-kara 2000

Evliya Çelebi Muhammet Z›lli ‹bni Dervifl, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, c. II, (Neflreden: Ah-met Cevdet), ‹stanbul 1314

GAZ‹M‹HAL, Mahmut Rag›p: Türk Halk Oyunlar› Katalogu, II. Cilt, (Haz: Nail TAN-Ahmet ÇAKIR), Ankara 1997, 287 s.

GÖZAYDIN, Nevzat: “Anonim Halk fiiiri Üze-rine”, Türk Dili, Türk Halk fiiiri Özel Say›s› (Halk fiiiri), say›:445-450, Ocak-Haziran 1989

HAFIZ, Nimetullah: Bulgaristan Türk Halk Edebiyat› Metinleri, Ankara 1990

HIZLAN, Do¤an: “Sar› Gelin Bir Ses Akraba-l›¤›d›r”, Hürriyet Gazetesi, 22 fiubat 2000

‹NCE, Adnan: Salim Tezkiresi-‹nceleme-Transkripsiyonlu Metin, 1976-1977, Yay›mlanma-m›fl Yüksek Lisans Tezi

KABULN‹YAZOV, C.: Harezm Halk Kofl›klar›, Taflkent 1965

KARABAfi, Seyfi: Bütüncül Türk Budunbili-mine Do¤ru, ‹stanbul 1999

Karfl›laflt›rmal› Türk Lehçeleri Sözlü¤ü, An-kara 1991

KAYA, Do¤an: Anonim Halk fiiiri, Ankara 1999

KINA, Mucip: “Salk›m Han›m›n Taneleri ve Sar› Gelin”, Palandöken Gazetesi, 21 fiubat 2000

KIRZIOGLU, M. Fahrettin: Kars Tarihi, I. Cilt, ‹stanbul 1953

KONUKÇU, Enver: Selçuklulardan Cumhuri-yete Erzurum, Ankara 1992

Li, Yong-Song: Türk Dillerinde Akrabal›k Ad-lar›, (yay›mlayan: Mehmet Ölmez), ‹stanbul 1999

O⁄UZ, M. Öcal: “Halk fiiirinde Tür ve fiekil Meselesi”, Milli Folklor, say›: 19, Güz 1993, s. 13-18 O⁄UZ, M. Öcal: Türk Dünyas› Halk Bilimin-de Yöntem Sorunlar›, Ankara 2000

ONAY, Ahmet Talat: Türk Halk fiiirlerinin fie-kil ve Nev’i, (Haz. Cemal KURNAZ), Ankara 1996

ÖGEL, Bahaeddin: Türk Mitolojisi (Kaynakla-r› ve Aç›klamala(Kaynakla-r› ile Destanlar), Ankara 1993

OZARSLAN, Metin: “Erzurum Türkülerine Ses Veren Sanatkâr Haf›z Faruk Kaleli”, Milli Folk-lor, say›: 36, K›fl 1997, s. 66-69

ÖZTÜRK, Ali Osman: Türkü Yaz›lar›, Ankara 1995

ÖZTÜRK, Ali: Türk Anonim Edebiyat›, ‹stan-bul 1986

PAKAL1N, Osmanl› Tarih Deyimleri ve Te-rimleri Sözlü¤ü, c. 1, ‹stanbul 1993

“Sar› Gel in’in Gerçek Hikâyesi”, Erzurum Ga-zetesi, 21 fiubat 2000

SEY‹DO⁄LU, Bilge: Mitoloji, Metinler-Tahlil-ler, Kayseri 1995

fiAH‹N, Erdal: Yurt Konulu Tatar C›rlar› (Gi-rifl-Metin-Aktarma-Dizin), Ankara 1999

TANPINAR, Ahmet Hamdi: Befl fiehir, ‹stan-bul 1979

TERZ‹BAfiI, Ata: Kerkük Hoyratlar› ve Mani-leri, c.I, Ba¤dat 1970

TUNA, Kenan: Erzurum Türküleri ve Nazari-yat›, Ankara 2001

TURHAN, Salih: Anadolu Halk Türküleri ve Ezgileri, Ankara 1999

Türk Halk Müzi¤inden Seçmeler-1, Ankara 1998

Türkiye D›fl›ndaki Türk Edebiyatlar› Antoloji-si-10-Türkmenistan Türk Edebiyat›, Ankara 1998

ÜNAL, Rahmi Hüseyin: “Erzurum” md., Tür-kiye Diyanet Vakf› ‹slam Ansiklopedisi, c. 11, ‹stan-bul 1995, s. 329-334

VEL‹YEV, Kâmil: Elimizden Obam›zdan, Ba-k› 1980

YARDIMCI, Mehmet: Bafllang›c›ndan Günü-müze Halk fiiiri Afl›k fiiiri Tekke fiiiri, Ankara 1998

Referanslar

Benzer Belgeler

Şimdi kam 6. gök katına yükseliyor. Ay-Baba'ya selam verdikten sonra, kendisini dinlemesini yalvarıyor, üç def'a taptı'nın etrafında dola- mp yüzü doğuya dönük olarak

Oysa Yaşar Nezihe'den daha önce söz eden ki­ şi Taha Toros: 1934 yılında Türk Kadın Şairleri adlı kitabını hazırlarken tanımış Yaşar Nezihe’yi ve

Görüşümüze göre, soruşturma işlemleri bakımından (yakalama anından sorgu aşamasının sonuna dek) isteyen her şüpheliye avukat atanması uygundur ve doğrudur

Meclis Genel Kurulu; Baro Organları, TBB Delegeleri, Bölge Temsilcileri, Merkez ve Komisyon Başkanlık Divanları, SEM Yürütme Ku- rulu, Bölüm Başkanları ve Stajyer

Fakat tasdik edersiniz ki, resmi bir şive ve telâiffuz tarzının yapılması için her eyden evel bu telâffuz tarzmın iyiden iyoye tesbit edilmesi, zabıt ve ra­ bıt

Batı dünyası bir çok yeni rasathaneler kurar, büyük ilim adamları yetiştirirken, koca İmparator­ luk içinde astronomi ile hiç bir kimse meşgul ola­

[r]

Ancak bu kelimeler Türkçeye çevrilmeden kullanılmaya başlandığı zaman, zaten köken olarak diğer dillerden geçmiş kelimeleri bol bol bünyesinde bulunduran Türkçenin